• Sonuç bulunamadı

Üniversite öğrencileri arasındaki partner siber şiddetinin değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Üniversite öğrencileri arasındaki partner siber şiddetinin değerlendirilmesi"

Copied!
117
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 T.C.

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ADLİ TIP ANABİLİM DALI

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ ARASINDAKİ PARTNER SİBER ŞİDDETİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Araştırma Görevlisi Dr. Hatice Sezin YILMAZER

Danışman Doç. Dr. Ahsen KAYA

İZMİR 2020

(2)

2 T.C.

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ADLİ TIP ANABİLİM DALI

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ ARASINDAKİ PARTNER SİBER ŞİDDETİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Araştırma Görevlisi Dr. Hatice Sezin YILMAZER

Danışman Doç. Dr. Ahsen KAYA

İZMİR

(3)

I ÖNSÖZ

Adli tıp asistanlığım süresince devam eden eğitimimde tezin çok farklı bir eğitim, bilgi ve çalışma gerektirdiğini öğrendim. Uzun bir süreç olan tez dönemi bana pek çok beceri kazandırmış olup hayatımın devam eden kısmında da yol göstereceğini düşünüyorum.

Tez yazma sürecim ve tüm asistanlığım boyunca bilgisi, çalışma disiplini ve yapıcı yönlendirmeleri ile asistanlık ve tez dönemimi en iyi şekilde geçirmemi sağlayan ve sürekli destek olan tez hocam Doç. Dr. Ahsen KAYA başta olmak üzere; bilgisi, tecrübesi ve akademik teşvikleri ile asistanlığımı verimli hale getiren Anabilim Dalı Başkanımız Prof. Dr. Ekin Özgür AKTAŞ’a, uzmanlık hayatımda kullanacağım pek çok bilgi ve beceriyi kazanmamı sağlayan hocalarım Dr. Öğr. Üyesi Ender ŞENOL ve Dr. Öğr. Üyesi Hülya GÜLER’e,

Veri toplama ve analiz bölümleri başta olmak üzere tezimin pek çok aşamasında destek olan, bulgularımı en doğru şekilde yorumlamamı sağlayan Halk Sağlığı Anabilim Dalından hocam Prof. Dr Isabel Raika DURUSOY ONMUŞ’a,

Çalışma hayatım boyunca bana akademik ve sosyal anlamda pek çok şey katan ve uzun asistanlık sürecimi daha da güzel hale getiren ve beraber çalıştığım tüm asistan arkadaşlarıma,

Bu tezi var eden, partner siber şiddetinin önemini duyurmamı sağlayan, çalışmama katılım gösteren tüm Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerine,

Son olarak hayatımın her döneminde olduğu gibi tez döneminde de manevi desteğini ve bana olan güvenini hiç esirgemeyen, her zaman yanımda olan babam Erdoğan YILMAZER’e teşekkür ederim.

(4)

II TEZ ONAY-KABUL

(5)

III İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... I TEZ ONAY-KABUL………...II İÇİNDEKİLER... III ÖZET...V ABSTRACT...VI TABLOLAR LİSTESİ...VII GRAFİKLER LİSTESİ... IX KISALTMALAR LİSTESİ...X 1. GİRİŞ………... 1 2. GENEL BİLGİLER………... 2

2.1. Partner Şiddeti Kavramı……… 2

2.1.1. Şiddetin Genel Tanımı……… 2

2.1.2. Partner Şiddetinin Tanımı………...… 2

2.1.3. Partner Şiddetinin Prevalansı……….….4

2.1.4. Partner Şiddetinin ve Önleme Çalışmalarının Tarihçesi……… 5

2.1.5. Partner Şiddeti Risk Faktörleri………... 7

2.1.6. Partner Şiddeti Sınıflaması………...… 10

2.1.6.1. Fiziksel Şiddet……….. 10

2.1.6.2. Cinsel Şiddet……….…… 12

2.1.6.3. Duygusal Şiddet……… 13

2.1.6.4. Ekonomik Şiddet……….. 14

2.1.6.5. Partner Siber Şiddeti………. 14

2.1.6.5.1. Siber Alanın Tanımı ve Tarihçesi……….… 16

2.1.6.5.2. Siber Şiddetin Uluslararası Boyutu………... 17

2.1.6.5.3. Siber Şiddetin Ülkemizdeki Boyutu………. 19

2.1.6.5.4. Siber Şiddetin Nedenleri………... 20

2.1.6.5.5. Siber Şiddet Araçlar ve Yöntemleri……….…. 22

2.1.6.5.6. Siber Şiddet Mağdur ve Failleri……… 26

2.1.6.5.7. Siber Şiddetin Etkileri………...… 27

2.1.6.5.8. Siber Şiddet ve Benlik Saygısı İlişkisi……….. 29

2.1.6.6. Partner Şiddetinin Hukuki Boyutu………... 29

2.1.6.6.1. Partner Siber Şiddeti İle İlgili Yargıtay Kararları………. 31

(6)

IV

3.1. Tıbbi Araştırmalar Etik Kurulu ve Dekanlık İzinleri………34

3.2. Evren ve Örneklem………..…. 34

3.3. Veri Toplama Araçları……….…….…... 35

3.3.1. Anket Formu………... 35

3.3.2. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği………... 36

3.4. Verilerin Toplanması……….... 36 3.5. Analiz……….……… 37 4. BULGULAR……….….38 5. TARTIŞMA……….. 68 6. SONUÇ VE ÖNERİLER………..………86 7. KAYNAKLAR……….…… 88 8. EKLER………... 99

(7)

V ÖZET

Amaç: İnternet ve cep telefonu kullanımının dolayısıyla siber alandaki etkileşimin günümüzde giderek artması nedeniyle çalışmamızda gençler arasındaki partner (eş, sevgili, nişanlı, flört dahil) siber şiddetinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: EÜTF 2018-2019 eğitim-öğretim dönemi içinde bulunan 1-6. sınıf tıp fakültesi öğrencilerine anket uygulandı. Gençlerin sosyodemografik özellikleri, internet kullanım amaçları, partner siber şiddeti algıları, mağduriyetleri, siber partner şiddeti mağduriyetinin etki ve sonuçları ile kısaca şiddet uygulayan kişinin özellikleri incelendi. Bunun yanında öğrencilere Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği uygulanarak partner siber şiddeti mağduriyeti ile benlik saygısı arasındaki ilişkiye bakıldı. Veriler SPSS 22 programı ile analiz edildi ve anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edildi.

Bulgular: Katılımcıların %50,6’sı erkek, %49,4’ü kadın, yaş ortalaması 22,3±2,03 olarak bulundu. %88,6’sının interneti iletişim amacıyla kullandığı, %93,7’sinin bir sosyal medya hesabının olduğu ve günde ortalama 15,2 kez bu hesabı kullandıkları görüldü. Şu ana dek en az 1 partneri olduğunu belirten öğrencilerin %23,5’inin en az 1 kez partner siber şiddetine maruz kaldığı, en sık görülen türün de “hakaret içeren mesaj gönderilmesi” olduğu belirlendi. Partner siber şiddeti mağduriyetinin benlik saygısı düzeyi ile negatif ilişkide olduğu, sosyal medyaya günlük girme sayısı ve günlük girilen saat, herhangi bir partner şiddetine maruz kalma, partner sayısının fazla olması, siber şiddete maruz kalma ile doğru orantılı olarak arttığı görüldü. Partner siber şiddeti sonrası mağdurlarda en sık görülen etkinin “öfke” olduğu, mağdurların %39,9’unun akademik başarılarının olumsuz yönde etkilendiğini beyan ettiği görüldü.

Sonuç: Her 5 üniversite öğrencisinden 1’inin mağdur olduğu partner siber şiddeti hususunda öncelikle bu şiddet türünün önemli ve ayrı bir şiddet türü olduğu kavranmalıdır. Saha değerlendirmesinin ardından öğrencilere yönelik farkındalık yaratacak eğitimler verilmelidir. Düşük benlik saygısı ile partner siber şiddeti arasında anlamlı ilişki bulunması öğrenciler arasında risk grubunun belirlenip özel olarak bilgilendirme de yapılabilmesini sağlayabilir. Öğrencilerin partner siber şiddeti hakkındaki en fazla haberdar olma kaynağının internet olduğu saptandığından; okul eğitimi dışında sosyal medya vb. internet ortamları da kullanılmalıdır. Yapılan bilgilendirmelerde; siber şiddet suçunun hukuki yaptırımlarından ve mağdur olduklarında izleyecekleri yollardan da bahsetmek yararlı olacaktır.

(8)

VI ABSTRACT

Aim: In this study, we aimed to evaluate the partner cyber violence among young people (including spouses, lovers, fiancés, and dates) due to increased use of mobile phones and internet and consequent cyber interaction.

Material-Methods: A questionnaire was filled out by the medical school students who are in the 1-6th academic year 2018-2019 at EUTF. Sociodemographic characteristics of young

people, aims of internet usage, perceptions of partner cyber violence, victimization, effects and consequences of victimization of cyber partner violence and characteristics of the perpetrator were briefly analyzed. In addition, the Rosenberg Self-Esteem Scale was administered to students to investigate the relationship between cyber dating abuse and self-esteem. The data were analyzed with SPSS 22 program and significance level was accepted as p <0.05.

Results: Male participants were 50.6%, female were 49.4% and the mean age was 22.3±2.03. It was seen that 88.6% used the internet for communication, 93.7% had a social media account and they used this account on average 15.2 times a day. It has been determined that 23.5% of the students who stated to have had at least 1 partner to date, have been exposed to cyber dating abuse at least once and the most common type is “sending insulting messages”. It was seen that cyber dating abuse was negatively correlated with self-esteem level. Daily duration and time of daily entry into social media, exposure to any partner violence and the increased number of partners were found to increase in direct proportion to exposure to cyber dating abuse. “Anger” was the most common effect among victims following partner cyber dating abuse and 39.9% of the victims stated that they had a negative effect on their academic achievement.

Conclusions: It must be noted that cyber-partner violence, where 1 out of every 5 university students is a victim, is an important and distinct type of violence. After the field evaluation, awareness raising trainings should be given to the students. The significant relationship we found between low self-esteem and cyber dating abuse may help determine the risk groups among the students who may be provided with specific information. Because the internet was found to be the most important source of news about cyber dating abuse; online environments such as social media should also be used along with formal training. In the information provided; it will also be useful to mention the legal sanctions of cyber dating abuse and the remedies that the victims may seek.

(9)

VII TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Katılımcıların sınıflarına ve cinsiyetlerine göre dağılımı……….… 39

Tablo 2. Katılımcıların interneti kullanım amaçlarının dağılımı……….... 41

Tablo 3. Katılımcıların sosyal medyada günlük geçirdikleri saat………... 42

Tablo 4. Katılımcıların partner siber şiddetinden haberdar olma kaynağı………..…… 42

Tablo 5. Partner siber şiddeti haberdarlığı ile cinsiyet ilişkisi………..………….. 43

Tablo 6. Katılımcıların sunulan önermeleri partner siber şiddeti olarak değerlendirme oranları….……….………... 43

Tablo 7. Katılımcıların şimdiye kadar olan toplam partner sayılarına göre dağılımları……. 44

Tablo 8. Şimdiye kadar en az 1 partneri olanlar ile olmayanların “habersiz olarak mesaj/mail/sosyal medya hesabınıza girilmesi” önermesini partner siber şiddeti olarak değerlendirme oranları………. 45

Tablo 9. Katılımcıların toplam partner sayısı ile partner şiddetine maruz kalma durumlarının karşılaştırılması……… 46

Tablo 10. Partner şiddeti ve şiddet türleri mağduriyetinin cinsiyet açısında karşılaştırılması 47 Tablo 11. Partner şiddetine maruz kalma durumunun yaşa göre değerlendirilmesi………... 48

Tablo 12. Katılımcıların partner siber şiddetinin mağdurdaki olası etkileri hakkındaki görüşleri………... 49

Tablo 13. Partner siber şiddeti mağduriyeti ile cinsiyet arasındaki ilişki………... 50

Tablo 14. Yaş ile partner siber şiddeti mağduriyeti ilişkisi………. 50

Tablo 15. Katılımcıların okudukları sınıf ile partner siber şiddeti mağduriyetleri arasındaki ilişki……….. 51

Tablo 16. Sosyal medyaya günlük girme sayısı ile partner siber şiddet maruziyeti ilişkisi… 52 Tablo 17. Günlük sosyal medyada geçirilen saat ile partner siber şiddet maruziyeti ilişkisi.. 52

Tablo 18. İnterneti arkadaş bulma/arama amacıyla kullanımın partner siber şiddeti maruziyeti ile ilişkisi……….. 53

Tablo 19. İnterneti başkalarının fotoğraflarını inceleme amacıyla kullanımın partner siber şiddeti maruziyeti ile ilişkisi……… 53

Tablo 20. Benlik saygısı düzeyi ile partner siber şiddeti mağduriyeti ilişkisi……… 54

Tablo 21. Katılımcıların partner sayısı ile partner siber şiddetine maruz kalma durumları… 54 Tablo 22. Siber şiddet mağduriyetinin partner siber şiddeti mağduriyeti ile ilişkisi……... 55

Tablo 23. Partner şiddeti mağduriyeti ile partner siber şiddeti mağduriyeti arasındaki ilişki. 55 Tablo 24. Partner duygusal şiddeti ile partner siber şiddeti mağduriyeti ilişkisi……… 56

(10)

VIII Tablo 25. Partner siber şiddetine maruz kalanların uğradıkları siber şiddetini uygulama yolları ve sıklığı………... 57 Tablo 26. Partneri tarafından “tehdit içeren mesaj gönderilmesi” şeklinde siber şiddete maruz kalmanın cinsiyetle ilişkisi………... 58 Tablo 27. Partner siber şiddetine maruz kalanların en son ne zaman şiddete uğradığı ile ilgili değerlendirme………... 58 Tablo 28. Partner siber şiddeti mağduriyeti sonrası katılımcıların sergilediklerini belirttikleri davranışların dağılımı………...…... 59 Tablo 29. Partner siber şiddeti sonrası hiçbir şey yapmama ile partnerin duygusal şiddeti ilişkisi………... 60 Tablo 30. Partner siber şiddeti mağduriyeti sonrası sergilenen davranışların cinsiyete göre değerlendirilmesi………... 61 Tablo 31. Partner siber şiddetinin mağdurlardaki etkileri………... 62 Tablo 32. Partner siber şiddeti mağduriyeti sonrası “üzüntü” hissetme ile cinsiyet ilişkisi... 62 Tablo 33. Partner siber şiddeti mağduriyeti sonrası “güçsüzlük” hissi ile cinsiyet ilişkisi…. 63 Tablo 34. Partner siber şiddeti mağduriyeti sonrası “korku” hissetme ile cinsiyet ilişkisi.… 63 Tablo 35. Partner siber şiddeti mağduriyeti sonrası “utanma” hissetme ile cinsiyet ilişkisi... 63 Tablo 36. Siber ortamda konum istenerek şiddet görenlerin sürekli tetikte olma durumu…. 64 Tablo 37. Partner siber şiddeti sonrası mağdurda meydana gelen sosyalleşmede azalma etkisinin akademik başarı ile ilişkisi……… 65 Tablo 38. Partner siber şiddeti sonrası mağdurda meydana gelen üzüntü etkisinin akademik başarı ile ilişkisi………... 65 Tablo 39. Partner siber şiddetinin tanığı olanların şiddet sonrası mağdurda meydana gelen korku etkisi ile ilişkisi……….. 66 Tablo 40. Partner siber şiddetini uygulayan kişilerin meslekleri……… 67

(11)

IX GRAFİKLER LİSTESİ

Grafik1. Örneklemin yaş dağılımı……….………. 38 Grafik 2. Katılımcıların benlik saygısı düzeyi……….………..…. 40

(12)

X KISALTMALAR LİSTESİ

ABD: Amerika Birleşik Devletleri BM: Birleşmiş Milletler

CEDAW: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi DSÖ: Dünya Sağlık Örgütü

EÜTF: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi

HÜNEE: Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü KSGM: Kadının Statüsü Genel Merkezi

ŞÖNİM: Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi TAEK: Tıbbi Araştırmalar Etik Kurulu TCK: Türk Ceza Kanunu

(13)

1 1. GİRİŞ

Teknolojideki son gelişmeler (sosyal ağlar, cep telefonlarıyla mesajlaşma vb.), gençlerin partner şiddetini deneyimleme yollarını genişletmiş, değiştirmiş ve literatüre “cyber dating abuse” olarak geçen “partner siber şiddeti” tanımını getirmiştir (1).

Elektronik saldırganlık, siber zorbalık, teknolojik saldırganlık, siber saldırganlık, siber taciz ve çevrimiçi taciz olarak da adlandırılan siber kötüye kullanımı; cep telefonu, sosyal medya veya elektronik posta gibi teknolojileri kullanarak başka bir kişiyi taciz veya tehdit etmek, izlemek, kişiyle alay etmek, taklit etmek, küçük düşürmek veya sözlü olarak rahatsız etmek olarak tanımlanmaktadır (2-4).

Ülkemizde siber şiddet ile ilgili çalışmalar olmasına rağmen partner siber şiddeti ile ilgili çalışmaların çok kısıtlı olduğu görülmüş ve geniş kapsamlı bir değerlendirme yapılmak istenmiştir.

Çalışmamızda “partner” kavramı ile literatürdeki kullanımına benzer şekilde eski/yeni, ayrılmış ya da hala beraber olunan eş, nişanlı, sevgili, flört ilişkisi içinde olunan veya flört amacıyla görüşülen herkes ifade edilmiştir.

Siber alan ise, başta internet olmak üzere bilgisayarla ilgili olan, bilgisayarı içeren tüm alanları kapsamakta (5), kişiler arası iletişim ve paylaşımın yapıldığı sosyal medyayı içine almaktadır (6).

Çalışmamızda, üniversite öğrencilerinin partner siber şiddetine maruziyetinin özelliklerini, yaygınlığını ve etkilerini, şiddet karşısındaki tavırlarını, siber şiddete yönelik bilgi, deneyim, algı ve tavırlarını belirlemek, partner siber şiddetini uygulayan kişinin kısaca özelliklerini değerlendirmek, siber şiddet ile kişilerin benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelemek ve sonuçlar doğrultusunda risk gruplarını belirleyerek koruyucu önlemlerin tartışılması amaçlanmıştır.

Amaçlarımız doğrultusunda, tıp fakültesi öğrencilerine partner siber şiddeti ile ilgili anket uygulanmış olup, demografik veriler (yaş, cinsiyet vb.), şimdiye kadar şiddet türlerinden herhangi birine maruz kalıp kalmadıkları, internet ve sosyal medyada ne kadar süre ve ne amaçlarla zaman geçirdikleri, siber şiddet algıları, siber şiddetin sonuçları ile ilgili fikirleri, siber şiddete maruz kalıp kalmadıkları ve kaldılarsa ne sıklıkla ve hangi yoldan bu şiddeti gördükleri, siber şiddet sonrası tepkileri, siber şiddet uygulayan partnerin özellikleri değerlendirilmiştir. Ayrıca tüm öğrencilere Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği uygulanarak benlik saygısı ile partner siber şiddeti ilişkisi incelenmiştir.

(14)

2 2. GENEL BİLGİLER

2.1. Partner Şiddeti Kavramı 2.1.1. Şiddetin Genel Tanımı

Şiddet; günlük hayatın içinde var olan, farklı şekillerde ve düzeyde, toplumun her kesiminden kişiyi tehdit eden önemli bir problemdir. Şiddet eyleminin kendisi kadar, meydana getirdiği zararların hem mağdur hem de şiddeti uygulayan boyutunda ele alınması şiddetin ne derecede büyük bir problem olduğunu anlamada ve çözüm geliştirmede önemlidir. Bu sebeple, şiddetin yönetimi çok yönlü bir yaklaşım gerektirmektedir (7). Hayatın hemen her alanında görülen şiddet; ırk, dil, din, cinsiyet farkı gözetmeksizin, kime uygulanırsa uygulansın, sürekli artarak büyüyen ve yaşamı, fiziksel ve ruhsal sağlığı olumsuz etkileyen bir tehlike olarak varlığını sürdürmektedir (8, 9).

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından şiddet, “Sahip olunan fiziksel güç ya da iktidarın, kasıtlı bir tehdit yoluyla ya da doğrudan, kendine, bir başka insana ya da topluma karşı yaralanma, ölüm, psikolojik zarar meydana getirmesi ya da meydana getirme olasılığının olması” şeklinde tanımlanmaktadır (10). Türk Dil Kurumu sözlüğü ise şiddeti, “Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik, karşıt görüşte olanlara kaba kuvvet kullanma” şeklinde tanımlamaktadır (11).

Hukukçular şiddet eylemleri için “İnsanın, benzerlerine uyguladığı, onlarda çeşitli derecelerde hasarlar veya yaralar oluşturduğu, saldırganlık gösteren hareketler” tanımını kullanmaktadırlar (12). Hukuk Sözlüğü'nde şiddet, “Toplumdaki barışı bozan ve kaba kuvvete dayanarak düzene karşı gelen olaylar” şeklinde yer almaktadır (13). Literatürde şiddet kavramının bir başka tanımlaması da, “Yaralanma, ölüm, psikolojik zarar ve gelişme geriliği ya da çöküntü ile sonuçlanan fiziksel güç veya tehdit uygulama” olarak yer almaktadır (14).

Tanımlamalara bakıldığında, şiddetin sıklıkla fiziksel güç uygulaması olarak tanımlandığı görülmekte ise de fiziksel şiddetin psikolojik yönü ve/veya psikolojik şiddet türü de bulunmaktadır (15). İlerleyen bölümlerde şiddet türleri ve etkilerine ayrıca yer verilecektir. 2.1.2. Partner Şiddetinin Tanımı

Partner şiddeti, kişiler arası şiddet sınıflandırılması içerisinde ele alınan, dünya genelinde en yaygın şiddet türlerinden biridir. Aile içi şiddetten farklı olarak, sevgili olma, nişanlı olma durumlarını da kapsamaktadır (16). DSÖ, 2013 yılında yayınladığı raporda, yakın partner şiddetinin resmi ilişkileri (evlilik) ve resmi olmayan ilişkileri (flört ilişkisi, evlilik dışı seksüel birliktelik) kapsayan bir terim olduğunu vurgulamıştır (17).

(15)

3 Türk Dil Kurumu “partner” kelimesini, eş, ortak, takım arkadaşı, cinsellikte tarafların her biri olarak dört şekilde tanımlamaktadır (11). Çalışmamızda partner kavramı ile literatürdeki kullanımına benzer şekilde, eski/yeni, ayrılmış ya da hala beraber olunan eş, nişanlı, sevgili, flört ilişkisi içinde olunan veya flört amacıyla görüşülen herkes ifade edilmiştir.

Flört şiddeti, romantik bir ilişkideki her iki cinsiyetten de olabilen, bir partnerin diğer partner üzerinde güç kullanması olarak tanımlanmaktadır (18). Flört ilişkisi içinde ya da flört amacıyla görüşülen bir ilişki içinde ergenlikte görülmeye başlayan ve aile içinde eşin, eski eşin ya da yine flört ilişkisi içinde erişkinlikte de görülen yaygın ve ciddi bir sorun olarak şiddetin her türü, yine “partner şiddeti” kavramı içindedir (19).

1970’lerde aile içi şiddete dikkat çekmek için yapılan kadın hareketleri; şiddeti, kadın mağdur özelinde ele almıştır. Zaman içinde toplumsal görüşler, istismarcı ve mağdur rollerinin cinsiyete özgü olmadığı gerçeği ile genişlemiş ve “yakın eş/partner şiddeti” terimi getirilmiştir. Özel olarak, ne zaman ortaya çıktığını tanımlamak zor olsa da, 2000’li yıllarda bir ivme kazandığı görülmektedir. Yeni tanımla şiddetin cinsel yönelim, medeni hal veya cinsiyet dikkate alınmaksızın her türlü kişisel yakın ilişki içinde olabileceği kabul edilmektedir (20). Bu bağlamda mağdurlar, her iki cinsiyetten de olabileceği gibi ayrıca herhangi bir yaş, din, kültür, ırk, medeni durum, eğitim veya meslekten de olabilmektedir. Aile içi partner şiddeti mağdurları da her iki cinsiyetten olmasına rağmen büyük bir çoğunluğunun kadınlardan oluştuğu görülmüştür (21).

Yakın partner şiddetinin Türkiye’deki durumu incelendiğinde, genellikle aile içi şiddet üzerinden değerlendirme yapıldığı görülmüştür (16). Kadına yönelik şiddeti, sadece evli ve boşanmış değil yakın partner şiddeti üzerinden de inceleyen en kapsamlı çalışmalardan birisi Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen araştırma olmuştur (22). Bu araştırmada, DSÖ’nün “Multi-country Study on Women’s Health and Domestic Violence against Women (Kadın Sağlığı ve Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması)” çalışmasının soruları kullanılmış, kadınlara, eşleri ve/veya birlikte oldukları erkekler (nişanlı, erkek arkadaş, sözlü) tarafından uygulanan farklı şiddet biçimleri değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme içerisinde; kadınlar ile onların birlikte oldukları erkeklerin temel özellikleri ve davranış biçimleri, kadınların yakın ilişki içinde oldukları erkekler tarafından maruz kaldıkları duygusal, fiziksel, ekonomik ve cinsel şiddet/istismar ile kontrol edici davranışlar, şiddet ve toplumsal cinsiyet rolleri hakkında kadınların tutumları, şiddet sonucu meydana gelen yaralanmalar ve tedavi, kadınların maruz kaldıkları ısrarlı takip davranışları, kadınların aile içi şiddetle başa çıkma yöntemleri ele alınmıştır (22).

(16)

4 2.1.3. Partner Şiddeti Prevalansı

Türkiye’de 2010 yılında Ankara’da 1178 kadın ile yapılan bir çalışmada, hayatının herhangi bir döneminde eş şiddetine (fiziksel, cinsel, duygusal, ekonomik şiddet veya kontrol edici davranış) maruz kalma yüzdesi %77,9 bulunmuştur (23).

2012 yılında Edirne’de 306 kadın ile yapılan bir çalışmada, sosyodemografik form, eş şiddetine maruz kalma, şiddeti algılama durumları ve eş şiddeti görenlerin şiddet sonrası tutum ve davranışları araştırılmış olup kadınların %61,4’ünün eş şiddetine maruz kaldığı, şiddete maruz kalan bu kadınların yarısından fazlasının (%54,6) en sık psikolojik şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir. Çalışmada şiddet görmüş kadınların %39,9’unun buna karşılık verdiği, %33’ünün kabullendiği, %22,9’unun yakınlarıyla paylaştığı, %3,2’sinin evini terk ettiği, %0,5’inin boşanma girişiminde bulunduğu ve %0,5’inin psikolojik destek aradığı öğrenilmiştir (24).

2013 yılında 914 kadınla yapılan başka bir çalışmada, kadınların %22’sinin en az bir kez eşlerinden şiddet gördüğü belirlenmiştir (25). Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yapılan Ulusal Kadına Yönelik Şiddet Araştırmasında, 18 yaş ve üstü her 1000 kadından 44,2’sinin ve her 1000 erkekten 31,5’inin fiziksel şiddete maruz kaldığı görülmüştür (26). 2014 yılında Türkiye’de yapılan bir derlemede, Türkiye'deki kadınların %13 ila %78'inin partner şiddetine maruz kaldığı ortaya konulmuştur. Aynı çalışmada son 12 ay içerisinde her türlü şiddetin görülme sıklığı 15-24 yaş grubunda en yüksekken, yaşam boyu fiziksel, cinsel ve duygusal şiddetin yaygınlığı 45-59 yaş grubundaki kadınlar arasında en yüksek bulunmuş, fiziksel şiddete maruz kalma prevalansı 15-24 yaş grubunda en düşük görülmüştür (27).

2014 yılında Çanakkale’de yapılan bir başka çalışmada, fiziksel şiddete maruz kalan kadınların %69,1’inde bu şiddetin eş ya da sevgili gibi yakın partner tarafından uygulandığı belirlenmiştir (16).

2017 yılında Türkiye genelinde 1710 kadınla yapılan çalışmada, kadınların %42’sinin şiddet türlerinden herhangi birine maruz kaldığı, bunun içerisinde de en sık %84,91 ile psikolojik şiddete uğradıkları belirlenmiştir (28). 2019 yılında Sivas’ta yapılan bir çalışmada ise kadınların %30,5’inin eşlerinden şiddet türlerinden herhangi birine maruz kaldıklarını belirtilmiştir (29).

Ergenler arasında yapılan bir meta analiz çalışmasında, partner şiddeti oranının %10 ile %50 arasında olduğu ve bu ergen popülasyonlarında fiziksel ve cinsel partner şiddeti prevalansının sırasıyla %15-20 ve %10-15 arasında değiştiği belirtilmiştir (30).

2014 yılında adölesanlarla (13-20 yaş) yapılan partner şiddeti çalışmasında, fiziksel şiddetin %16-70 oranında; duygusal şiddetin %23-94 arasında olduğu gösterilmiştir (31). 2014 yılında Türkiye’de üniversite öğrencileri arasında yapılan partner şiddeti ile ilgili

(17)

5 çalışmada ise öğrencilerin en sık %88 ile duygusal şiddete ve %22,2 ile sözel şiddete maruz kaldıkları görülmüştür (32).

2018 yılında Zonguldak’ta tıp fakültesi 5. ve 6. sınıf öğrencilerine yönelik flört şiddeti ile ilgili yapılan bir çalışmada, flört deneyimi bulunan öğrencilerin %75’inin duygusal, %14,7’sinin fiziksel, %13,2’sinin cinsel şiddete maruz kaldığı görülmüştür. Bununla birlikte, öğrencilerin sadece %22,1’inin herhangi bir şiddet türüne maruz kalmadığı belirlenmiştir (33). 2018 yılında Niğde’de üniversite öğrencileri ile yapılan bir çalışmada ise katılımcıların %14,8’inin flört şiddetine uğradığı belirtilmiştir (34).

Partner şiddeti prevalansı ile ilgili veriler, şiddetin sınıflandırılması başlığı altında her şiddet türü için ayrı ayrı daha detaylı olarak ayrıca değerlendirilecektir.

2.1.4. Partner Şiddetinin ve Önleme Çalışmalarının Tarihçesi

Araştırmamızda, “partner şiddeti” kavramı ile her iki cinsiyete yönelik olarak uygulanan şiddet ifade edilmekte ise de bu başlık altında ağırlıklı olarak kadına yönelik şiddet açısından tarihçeye yer verilmiştir.

Kendini çok farklı biçimlerde gösteren, sosyal ve kültürel bir sorun olan şiddet, insanlığın ortaya çıkışı ile var olmuştur (16, 35). Toplumların insan hakları adına gösterdiği gelişim basamaklarına bağlı olarak, şiddetin içeriği sürekli yeniden tanımlanmış ve tarihsel-kültürel-sosyal olarak tanımı zaman içinde yeniden inşa edilmiştir (16).

Kişiler arası şiddetin varlığı ile ilgili en eski bulgular, Virginia Tıp Fakültesi’nce yapılan bir çalışmada ortaya konulmuştur. Bu çalışmada, 2000-3000 yıllık erkek mumyalarda ölüme neden olan kafatası kemik kırıklarının oranı %9-20, kadın mumyalarda %30-50 arasında saptanmış ve bu kırıkların kişiler arası şiddetle ilgili olduğu iddia edilmiştir (36).

Orta çağda erkeklerin herhangi bir sınırlama olmadan kadınlara karşı zor kullandıkları belirtilmektedir (16). Yine Eski Roma’da erkekler, eşlerini boşama ve dövme hakkına sahip olarak görülmekte, eşlerini toplum içinde sarhoş olma, halka açık oyunlara gitme ya da zina halinde yakalama durumlarında öldürebilmekteydiler (15).

İngiltere’de 17. yüzyılda ve Amerika’da 19. yüzyılda erkeklere, kendilerinden ayrılan eşlerini fiziksel anlamda cezalandırma hakkı verilmiştir (15).

Tüm toplumlarda yaygın olan ve kabul gören kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik yasal ve tıbbi çalışmalar ancak 1800’lü yıllarda filizlenmeye başlamıştır. Bu yıllarda kadınlara yönelik ayrımcılık oy kullanma hakkı gibi siyasal haklarla ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Ancak kadına yönelik şiddetin suç olduğunu belirten ilk yasa Maryland’de 1883’de yapılmıştır (9, 16).

(18)

6 Dünyada kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla yasal olarak atılan ilk adım ise 1946 yılında Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’ne bağlı olarak kurulan “Kadının Statüsü Komisyonu” ile olmuştur. Bu komisyonun amacı; kadının ekonomik, siyasal, toplumsal ve sosyal olarak desteklenmesi ve geliştirilmesinin sağlanmasıdır. (37). Ardından 1979 yılında imzalanan ve kadınlara karşı her türlü şiddetin ve ayrımcılığın önüne geçmek için taraf devletlerce kabul edilen “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” Dünya’da uluslararası düzeyde direkt kadın konusunda düzenlenmiş ve bağlayıcılığı bulunan ilk sözleşme olmuştur. Bu sözleşme ile kadınlara karşı ayrım tanımı yapılmış ve medeni durumlarına bakılmaksızın cinsiyetine bağlı olarak kadının sosyokültürel, ekonomik, politik ve diğer alanlardaki tüm hak ve özgürlüklerinin tanınmasını ve kullanılmasını engelleyen, ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan her türlü mahrumiyet veya kısıtlama “ayrım” olarak kabul edilmiştir (9, 38).

Kadına yönelik şiddetin fark edilmesi, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ile başlamış, farkındalığı artıran önemli unsurlardan biri, feminist hareket olmuştur (9). 1970'lerin başında, kadın hakları grupları, eş tarafından uygulanan taciz ve kötü davranma konularını ele almanın gerekliliğini vurgulayan organize bir kampanya başlatmış ve sonrasında hükümet ve kar amacı gütmeyen kuruluşlar, aile içi şiddete maruz kalan kadınlar için acil barınma ve diğer savunma hizmetlerini vermeye başlamışlardır (20). Ancak Türkiye’de kadına yönelik şiddet ile ilgili kapsamlı çalışmaların son 50 yılda yapıldığını söylemek yanlış olmaz. Bunun sebebi olarak daha önceleri toplumsal yapıdan kaynaklanan şiddetin görünürlüğünün azaltılmaya çalışılması gösterilmektedir (9).

1990 yılında Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı ile Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın, ardından 1993 yılında Kadın Dayanışma Vakfı’nın kurulması, kadına yönelik her türlü şiddeti önleme konusunda farkındalığın artmasını başlatmıştır (9).

Kadına yönelik şiddetle mücadelede hukuksal anlamda atılan adımlardan ilki, 1998 yılında 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun”un yürürlüğe girmesidir. Ancak bu kanun, başlığında kadın sözcüğünün yer almaması dahil kadına yönelik şiddetle mücadelede bazı eksiklikleri içermekteydi (9, 22, 39).

Hukuksal anlamda kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli adımlardan biri de 2003 yılında Aile Mahkemeleri’nin kurulması olmuştur. Ardından, 2004 yılında Anayasa’nın 10. maddesine “kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu” ifadesi eklenmiş ve yine aynı maddede bunu sağlamanın yükümlülüğü de devlete verilmiştir. İlk kez “kadın” sözcüğünün başlıkta geçtiği ve bu sebeple de kadına yönelik şiddetle mücadelede başarılı bir adım olarak değerlendirilen 17 sayılı “Çocuk ve Kadına Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus

(19)

7 Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler” konulu Başbakanlık Önergesi 2006 yılında yürürlüğe girmiştir (9).

2011 yılında İstanbul’da imzaya açılan ve bu sebeple “İstanbul Sözleşmesi” olarak da anılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” de kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda atılan en önemli adımlardan biri olarak değerlendirilmektedir. 8 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe giren bu sözleşme, temelde kadın ve erkek arasındaki somut eşitliğin kabulüne dayanmaktadır. Ayrıca, kadına yönelik şiddet tanımının genişletilmesi, kadına yönelik her türlü şiddetin ortadan kaldırılması, aile içi şiddetin önlenmesi, cinsiyet, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli tüm ayrımcılıkların önlenmesi, şiddete karşı tedbir alınması, şiddete uğrayan kadınların zararlarının tazmin edilmesi ve şiddet eylemi ile orantılı olarak şiddet uygulayan kişilerin cezalandırılması, kadınların güçlendirilmesi gibi pek çok konuda taraf devletlere birçok yükümlülük yüklediğinden önceki sözleşmelerden daha ileri bir düzenleme olarak kabul edilmektedir. Avrupa Konseyi tarafından düzenlenen bu sözleşmeye imza atan ülkeler arasında Türkiye, sözleşmeyi ilk onaylayan ülkelerden biri olmuştur (9, 38).

İstanbul Sözleşmesi’ne paralel düzenlemeler içeren “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” 2012 yılında 6284 sayılı Kanunla yürürlüğe girmiş ve böylece önemli bir eksiklik olan sadece evlilik içindeki şiddeti önlemeyi hedefleyen hükümlerin düzeltilmesine yönelik adım atılmıştır (22, 39).

2012 yılında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) ile Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), halen ülkemizde kadına yönelik şiddetle ilgili politikaların planlandığı, uygulandığı ve denetlendiği en etkin merkezler olarak görev yapmaktadırlar (9).

2.1.5. Partner Şiddeti Risk Faktörleri

Şiddete sebep olan durumlar araştırılırken en yaygın kullanılan model; “ekolojik model” olmuştur (10). Bu modelde, şiddet uygulama riskini gösteren ve saldırganı tanımlayan 4 ayrı grup ele alınmaktadır. Birincisi, kişinin ilişkilerdeki davranışlarını meydana getiren biyolojik ve kişisel geçmişidir. İkincisi, genellikle aile ortamı, arkadaş ortamı, şiddetin gerçekleştiği ortam; üçüncüsü iş yeri, sosyal çevre, sosyal ağlar gibi kurumlar; dördüncüsü ise kültürel normların da dahil olduğu ekonomik ve sosyal çevreyi ifade etmektedir (40). Yani şiddete ilişkin risk faktörleri sırasıyla birbirini kapsayan daireler içinde bireysel-ilişkisel-topluluk-toplumsal basamaklardan oluşan büyük bir daire olarak modellenmiştir (10).

Bireysel faktörleri oluşturan ilk grup için demografik özellikler, şiddeti bir çözüm aracı olarak görme, çocukluğunda aile içi şiddete tanık olma, alkol ve madde kullanımı; ikinci

(20)

8 grup için çocukları reddeden bir baba, evlilikte çatışma; üçüncü grup için yüksek düzeyde işsizlik veya uyuşturucu ticaretinin varlığı, suç işleyen gençlerle bağlantılı olma, mahalle ortamı; dördüncü grup içinse düşük sosyoekonomik düzey, erkeklerin kadın üstünde güç kullanmaya hakkı olduğu inancı, hakimiyet ve agresyonla bağdaştırılan bir erkek imajı inancı, aileyi ve kadını izole etme, silaha ulaşabilme imkanı, katı cinsellik rolleri gibi özellikler örnek olarak verilebilir (7, 17, 40). Ekolojik model, hiçbir faktörün tek başına şiddete neden olmadığı, sosyal çevrenin farklı alanlarındaki etkenlerin etkileşimi sonucu pek çok faktörün bir araya gelerek erkeğin kadına şiddet uygulama riskini artıracağını ortaya koymaktadır (7, 40).

“Sosyo-ekolojik teoriler”, partner şiddetini tanımlamak için yararlı bir teorik çerçeve sağlayabilmektedir (1). Sosyo-ekolojik çerçeveye göre partner şiddeti; davranış, birey, ilişki ve topluluk seviyelerinden ve çok sayıda faktörden etkilenmektedir (41). Bu teori gençlerin yaşamlarına uygulandığında, aile dinamikleri, akranlarla ilişkiler, bireysel kişilik özellikleri ve okul performansı gibi gençlerin yaşadığı bağlamların şiddet mağduru ve/veya faili olmadaki önemini göstermektedir (1).

Gençlerin partner şiddeti mağduriyeti açısından psikososyal uyumsuzluk, depresyon ve intihar düşüncesi, alkol ve uyuşturucu kullanımı hem risk faktörleri, hem de şiddetin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır (1). Şiddet içeren ilişkilere katılan akranlara maruz kalmak, fiziksel partner şiddeti mağduriyetini öngörürken, sapkın olmayan akranlarla olan ilişki partner şiddetine karşı koruyabilmektedir. Okula bağlı ve akademik olarak başarılı olan gençlerin partner şiddetine maruz kalma ihtimali daha az olarak belirtilmektedir. (1).

Toplum tarafından kabul edilen cinsiyet algısı, cinsiyet eşitsizliği, gelenek değerleri nedenleriyle kadının kendisine verilen rolden çıkamaması, kadının edilgen bırakılmasına ve dolayısıyla kadınların şiddetin mağduru olmalarına sebep olmaktadır (9). 2014 yılında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (HÜNEE) tarafından yapılan bir çalışmada, evli kadınların %43’ünün “Kadın eğer eşi ile aynı fikirde değilse, tartışmamalı ve susmalıdır.” şeklinde olan ifadeye katıldığı görülmüştür (22). Bu durumun, toplumumuzdaki ataerkil yapı nedeniyle kadının kendisine verilen rolden çıkamadığının bir göstergesi olarak düşünülmüştür. Kırsal kesimde bu fikre katılanlarının oranının kentteki kadınlara göre daha yüksek oranda olması ise toplumsal cinsiyet rollerini onaylayan ifadeleri kırsalda yaşayan kadınların daha fazla kabullendiği ile ilişkilendirilmiştir (22).

Gençler açısından bakıldığında, aile içinde kötü muamele gören, aile yapısında sıkıntıları olan gençlerin; reddedilmişlik duyguları ve yakınlık ihtiyaçlarını tamamlamak için partner ilişkisi kurmakta acele ettikleri, dolayısıyla ailelerine karşı olan bağlılık duygularını henüz olgunlaştırmadan bu duygularını akranlarına transfer ettikleri ve sonuçta, gençlerin

(21)

9 birbirlerine yönelik şiddet içeren davranışlarının ortaya çıktığı ileri sürülmektedir (42). Aile içi şiddete tanık olmak ve çocukken istismara uğramak, fiziksel partner şiddeti mağduriyetini öngörmekte olup bunun aksine ebeveynleriyle ilişkisi iyi olan gençlerin partner şiddetine maruz kalma ihtimalinin daha az olduğu görüşü hakimdir (1). Ayrıca adölesan çağında partner şiddetine maruz kalan çocukların, erişkinlik döneminde de ciddi bir şekilde şiddete maruz kalmaya devam ettikleri belirtilmektedir (19). Mevcut literatür, heteroseksüel nüfus içinde, ergenlik çağında başlayan ya da ortaya çıkan, erişkinlik döneminde devam eden, oldukça istikrarlı bir partner şiddeti şeklini göstermektedir (19).

2016 yılında ABD’de Elmquist ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada, erkeklerin şiddet içeren davranışlarda bulunmalarının en sık görülen bireysel motivasyonları arasında, öfke, cinsel açıdan uyarıcı olma ve stres belirtilmekte olup en sık şiddet sebeplerinin ise iletişim güçlüğü, olumsuz duyguların ifadesi ve kıskançlık olarak tanımlandığı görülmüştür. Kadınlar için ise öfke göstermek, kelimelerle açıklanamayan duyguları göstermek ve eşin dikkatini çekmek olarak belirtilmiş, en sık onaylanan şiddet sebepleri ise iletişim güçlüğü, kıskançlık ve olumsuz duyguların ifadesi olarak belirlenmiştir (43).

Partner ilişkilerinde şiddeti açıklayan başka bir teoriden daha söz edilmektedir. Finkel ve Eckhardt, “I-3 (I küp)” adlı modelde, partner şiddetinin oluşum nedenlerinde rolü olan durumları açıklamışlardır. Bu teori, partner şiddetini meydana getiren üç aşamadan bahsetmektedir. Bunlar, kışkırtma, harekete geçirme ve engellemedir. Bu üç sürecin şiddetin oluşmasında birbirleriyle etkileşim içinde olduğu belirtilmektedir. Kışkırtma tanımlaması, şiddet uygulayan kişinin sosyal dinamiği içinde saldırganlık dürtüsünün önlenemez bir şekilde tetiklenmesidir (44). Partnerin kıskançlık sebebiyle, duygusal istismara veya kontrole yönelik olarak uyguladığı, şiddetin yanında kötü sözler söylenmesi kişide saldırganlık dürtüsünü tetikleyebilmektedir (45). Harekete geçirme ise kişinin kışkırtıcı bir etmenle karşılaşması sonrası kişiyi saldırganlığa hazırlayan durumlar olarak tanımlanmaktadır. Dört çeşit harekete geçirici unsur tanımlanmıştır. Bunlar: 1) Kişiyi saldırganlığa iten kültürel ya da evrimsel faktörler, 2) Testosteron, düşmanlık, narsisizm gibi unsurlar, 3) Kişinin partner ile olan ilişkisinin niteliğine dayalı faktörler ve 4) Medya aracılığıyla ya da fiziksel acı yoluyla şiddete maruz kalma durumlarında kişiyi saldırganlık yaşamaya iten bilişsel, duygusal ya da fizyolojik unsurlardır. Toplumca kabul edilmiş, şiddeti normal gösteren sosyal normlar, partnerler arasındaki güç eşitsizliği, hatta hava sıcaklığının yüksek olması bile saldırganlığa eğilimi arttıran harekete geçirici unsurlar arasında sayılmaktadır. Son süreç olan engelleme ise kişinin kendisinde açığa çıkan saldırganca davranışların üstesinden gelmesini sağlayan etmenlerdir. Bunlar; kişinin dürtülerini kontrol edebilme kapasitesi, şiddete sebep olabilecek alkol, uyutucu-uyarıcı madde kullanım öyküsünün olmaması, saygı ve sevginin var olduğu ve

(22)

10 öneminin vurgulandığı aile ortamında olma, empati sahibi olma olarak belirtilmektedir. Zayıf inhibisyon ise şiddete eğilimi arttıran bir faktör olarak belirtilmektedir (44).

2.1.6. Partner Şiddeti Sınıflaması

Genel olarak bakıldığında şiddetin; kişiler arası şiddet, kolektif şiddet ve kişinin kendisine karşı uyguladığı şiddet olarak gruplandırıldığı görülmektedir (10, 46).

Kişiler arası şiddet denildiğinde; yaşlılara, kadına, çocuklara yönelik olarak aile içi şiddet, tanıdık ya da yabancı bir kişinin uyguladığı fiziksel şiddet ya da tehdit, aşağılama, alay etme gibi psikolojik zarara neden olan şiddet söz konusudur (10, 47).

Gruplar arası şiddet tanımında ise; sosyal, politik ve ekonomik şiddet yer almaktadır (10).

Kişinin kendine yönelik uyguladığı şiddet tanımlaması içinde de intihar ve intihar girişimleri yer almaktadır (10, 46).

DSÖ tarafından; bir kişiye, bir gruba veya topluluğa karşı kasıtlı olarak güç kullanılması olarak yapılan şiddet tanımında şiddetin sadece fiziksel yaralanma ve ölüm ile sonuçlanmakla kalmayıp psikolojik zarar, gelişim bozukluğu veya yoksunluk da meydana getiren davranışlar olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle ihmal eylemleri de şiddet içerisinde sınıflandırılmaktadır (10).

Genel olarak partner şiddeti, şiddetin uygulanış şekline göre fiziksel şiddet, cinsel şiddet, duygusal (psikolojik) şiddet ve ekonomik şiddet olarak sınıflandırılmakta olup günümüzde sosyal şiddet ve ısrarlı takip (stalking) ile teknolojinin ilerlemesi ve ilişkilerin sanal ortamlara da taşınması ile şiddet türleri arasına siber şiddet de katılmıştır (7, 18). Her ne kadar uygulanış şekline göre şiddet sınıflaması yapılabilse de çoğu zaman bu şiddet türleri birlikte görülmektedir.

2.1.6.1. Fiziksel Şiddet

Kadının iradesi dışında gerçekleşen, tüm fiziksel zarar verici eylemleri içermektedir. Şiddetin en görünür biçimi olan fiziksel şiddet; tokat atma, vurma, bir araçla vücuduna zarar verme, saçını çekme, tekmeleme, kesici-delici aletle yaralama, kişi üzerinde sigara söndürme veya üzerine kaynar su dökme gibi eylemleri içeren bedensel güç kullanımına dayalı bir şiddet türüdür. Bu şiddet türünün, hafif yaralanmalara neden olan eylemlerden ölümle sonuçlanan yaralamalara kadar geniş bir yelpazede gerçekleşebildiği görülmektedir (48, 49).

Kadına yönelik şiddetin en ağır şekli olan kadın cinayetlerine bakıldığında, 2010-2016 yılları arasında Türkiye’de en az 1915 kadın öldürülmüş olup, öldürülen her iki kadından birinin eşi veya partneri tarafından öldürüldüğü saptanmıştır (50). Polis ve Jandarma

(23)

11 kayıtlarına göre (726’sı polis, 206’sı jandarma kayıtları) 2016 yılında 301, 2017 yılında 350, 2018 yılında ise 281 ile toplam 932 kadın cinayeti işlenmiştir (51). Faillerin %63,5’nin maktulün eşi/duygusal partneri olduğu görülmüştür. Bu cinayetlerin %52,8’inde ateşli silah, %31,9’unda kesici-delici alet kullanılmıştır (51).

2016 yılında toplam 397 kadın cinayeti olayının (şüpheli ölüm ve nedeni belirlenemeyen ölümler de dahil) ulusal ve yerel medyada yer aldığı, cinayetlerin 317’sinin silahla işlendiği; 2017 yılında 409 kadının öldürüldüğü; 2018 yılı 14 Ağustos itibariyle aylık ortalama 38 kadın ile toplam 322 kadın cinayeti olduğu medyada yer almıştır (50).

2007 yılında yapılan bir çalışmada, Türkiye’de kadınların %34’ünün yaşamları boyunca eşi tarafından en az bir kez fiziksel şiddete maruz kaldığı gösterilmiştir (52). 2012 yılında yapılan başka bir çalışmada ise partnerleri tarafından fiziksel şiddete uğrayan kadınların oranı %30,4 olarak bulunmuştur (24). DSÖ tarafından 2013 yılında yayınlanan raporda da, dünya çapında kadınların %35’i ya eşi veya birlikte yaşadığı partneri tarafından ya da partneri olmayan biri tarafından fiziksel ve/veya cinsel şiddete uğramaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 verilerine göre hayatının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete uğramış kadınların oranı %35,5’tir (53).

HÜNEE ve KSGM tarafından yapılan araştırmada, kadınların halen ya da daha önce ilişkide bulunulan eş/nişanlı/sözlü/erkek arkadaş tarafından şiddete uğrayıp uğramadıkları araştırılmış, bu araştırmada Türkiye genelinde kadınların %36’sının hayatının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete uğradığı belirtilmiştir (22). Başka bir çalışmada ise adölesan çağında partnerleri tarafından maruz kalınan fiziksel şiddet oranının %15-20 arasında olduğu gösterilmiştir (30). TÜİK verilerine göre ise 15-24 yaş aralığında olan genç ve genç erişkinler arasında eşi veya birlikte olduğu kişi tarafından fiziksel şiddete maruz kalma oranının %25,4 olduğu gösterilmiştir (53).

2014 yılında üniversite öğrencileri arasında yapılan partner şiddeti ile ilgili çalışmada öğrencilerin %16,4’ünün fiziksel şiddete uğradığı, fiziksel şiddetin uygulanış şekilleri arasında ise saç çekme, parmaklar ve kolların bükülmesi, şiddetli bir şekilde sarsılma, hırpalanma, oda içinde sürüklenme, cisim fırlatma ve sopa ile vurmanın yer aldığı belirtilmiştir (32). 2017 yılında Türkiye’de 1710 kadınla yapılan bir başka çalışmada kadınların %39,18’inin eşi tarafından fiziksel şiddet mağduru olduğu görülmüştür (28). 2016 yılında üniversite öğrencileri ile yapılan çalışmada flörtleri tarafından fiziksel şiddet mağduru olma oranının %13,4 olduğu görülmüştür (54).

2018 yılında 400 evli kadınla yapılan bir çalışmada, kadınların %65’i şiddete uğramadığını belirtirken, %19,3’ü sadece eşlerinden, %10’u eşi ve eşi dışındaki kimselerden

(24)

12 fiziksel şiddet gördüklerini belirtmişlerdir (55). 2018 yılında 848 üniversite öğrencisi kadın ile yapılan çalışmada ise %3,7’sinin flörtünden fiziksel şiddet gördüğü belirlenmiştir (56).

2.1.6.2. Cinsel Şiddet

DSÖ tarafından yapılan cinsel şiddet tanımı, cinsel bir eylem gerçekleştirmeye, istenmeyen cinsel sözler söylemeye, cinsel yaklaşım ve tekliflerde bulunmaya ya da bir kişiyi ticari amaçla cinsel olarak kullanmaya yönelik eylemlerin tümünü kapsamaktadır (10).

Bir başka tanımlama “Karşısındaki kişiyi cinsel içerikli sözlere maruz bırakmak, kişinin cinselliğinden yararlanmak, kişi ile zorla ilişkiye girmeye çalışmak, kişinin bedenini pornografik amaçlarla kullanmak, kişiyi kontrol etmek, utandırmak, boyun eğdirmek amacıyla yapılan zorlayıcı cinsel davranışlar, cinsel içerikli sözler ve taciz ile uygulanan bir şiddet türü” şeklindedir ve seksüel motivasyona bağlı olarak gerçekleştirilen şiddetin en yıkıcı türlerinden biridir (7, 9).

Türkiye genelinde evli olan kadınların %5’i son on iki ay içerisinde, %12’si ise hayatının herhangi bir döneminde halen ilişki içinde olduğu ya da eski partneri tarafından cinsel şiddete uğradığını belirtmiştir (22). Adölesan çağında ise partnerinden cinsel şiddet görenlerin oranı %10-15 oranındadır (30).

2010 yılında Türkiye’de yapılan bir başka çalışmada, evli olan kadınların %2,3’ünün cinsel şiddete maruz kaldığı görülmüştür (23). 2012 yılında Türkiye’de yapılan bir çalışmada ise partnerleri tarafından cinsel şiddete uğrayan kadınların oranı %6,3 olarak bulunmuştur (24). TÜİK 2014 verilerine göre ise 15-24 yaş aralığında olan genç ve genç erişkinler arasında yapılan araştırmada partneri tarafından cinsel şiddete maruz kalma oranının %9,5 olduğu gösterilmiştir (53).

2014 yılında yapılan bir derleme çalışmasında, partner şiddetinin %9,5 ile %20 arasında bir prevalansının olduğu, kadınların maruz kaldığı cinsel partner şiddeti oranının %12 ile %19, erkeklerin ise %5 ile %6 arasında değiştiği görülmüştür (31). 2014 yılında Türkiye’de üniversite öğrencileri arasında yapılan partner şiddeti ile ilgili çalışmada da öğrencilerin %7,2’si cinsel şiddet mağduru olduğunu belirtmiş, bunun içerisinde; cinsel sınırlara saygı duymama, cinsel ilişki için zorlama, cinsellik olmazsa ilişkiyi bitirmekle tehdit etme, partnere bağlanma için cinselliği bir araç olarak kullanma, cinsel olarak yaşananları başkasına anlatmakla tehdit etmenin yer aldığı görülmüştür (32). 2017 yılında Türkiye’de yapılan başka bir çalışmada da kadınların %15,03’ünün eşi tarafından cinsel şiddet mağduru olduğu görülmüştür (28).

(25)

13 2018 yılında Adıyaman’da yapılan bir çalışmada da kadınların %2,5’i sadece bir kez, %7,25’i birkaç defa, %7,5’i ara sıra, %4,25’i sık sık eşleri tarafından zorla cinsel ilişkide bulunma şeklinde bir cinsel şiddete uğradıklarını bildirmiştir (55).

2.1.6.3. Duygusal Şiddet

Günlük hayatta sıklıkla karşılaşılan ve psikolojik durumun bozulmasına neden olan şiddet türüdür (7). Görünürlüğü fiziksel ya da cinsel şiddete göre daha azdır (9). Hakaret etme, bir işi yapamayacağını ifade eden ithamlarda bulunma, kişiliğini ve fikirlerini önemsememe, alay etme, küfürlü konuşma gibi kötü muamele örneklerini içeren duygusal şiddet, mağdurun kendisine saygısını yitirmesine, moralinin bozulmasına, psikolojik problemlerin ortaya çıkmasına neden olabildiği için oldukça yıkıcıdır ve sıklıkla diğer şiddet türlerine eşlik etmektedir (9, 49).

Türkiye’de 2010 yılında yapılan çalışmada, kadınların ömür boyu partnerleri tarafından duygusal şiddete maruz kalma prevalansı %39,7 olarak bulunmuştur (23). Türkiye genelinde 2014 yılında yapılan çalışmada, kadınların %26’sının son on iki ay içerisinde, %44’ünün ise hayatının herhangi bir döneminde halen ilişki içinde olduğu ya da eski partneri tarafından duygusal şiddete maruz kaldığı belirlenmiştir (22).

2005 yılında yapılan başka bir çalışmada, eş veya eşin/kendinin akrabalar tarafından maruz kalınan sözel şiddet çeşidinin en sık %57,4 ile “aşağılayıcı sözler söyleme” olduğu belirlenmiştir. Aynı çalışmada duygusal şiddet tanımına ayrı bir yer verilmiş ve duygusal şiddetin en sık %80,2 ile “dayak ya da ölümle korkutma” şeklinde uygulandığı belirlenmiştir (57). 2012 yılında Türkiye’de yapılan başka bir çalışmada ise eşi tarafından duygusal şiddete uğrayan kadınların oranı %54,6 olarak bulunmuştur (24).

2014 yılında adölesanlar arasında yapılan bir derleme çalışmasında, gençlerin partnerleri tarafından %35-36 oranında duygusal/psikolojik şiddete uğradığı, duygusal şiddete kadınların erkeklerden daha fazla maruz kaldığı görülmüştür (31). 2014 yılında Türkiye’de üniversite öğrencileri arasında yapılan partner şiddeti ile ilgili çalışmada öğrencilerin %88 ile en çok duygusal şiddette maruz kaldıkları görülmüştür. Bunun içerisinde; partnerin gün içinde tüm yaptıklarını bilmek istemesi, partnerinin gitmesini istemediği bir yere gittiğinde sorun etmesi, partnerin kıyafetlerine/makyajına karışması, partnerin karşı cinsten arkadaşlarla vakit geçirilmesinden rahatsız olması, partnerin hoşlanılan etkinlikleri yapmaktan alıkoyması şekilde olduğu görülmüştür (32).

2017 yılında Türkiye’de yapılan bir başka çalışmada da kadınların %84,91’inin eşi tarafından duygusal şiddete uğradığı belirlenmiştir (28). 2018 yılında 848 üniversite öğrencisi

(26)

14 kadın ile yapılan çalışmada ise %24,8’inin flörtünden psikolojik şiddet gördüğü belirlenmiştir (56).

2.1.6.4. Ekonomik Şiddet

Bir kişiyi ekonomik olarak yoksun bırakma, çalışabilmek için ulaşacağı yolları engelleme, çalışmasını engelleme, iş ortamında küçük düşürme ve rahatsız etme şeklinde gerçekleşebilmektedir (9).

Kadının çalışmasına engel olma ya da işten ayrılmasına neden olma, kadının gelirini elinden alma, bütçeyi tek başına yapma, kendi başına para harcamayı belirleme, ev harcamaları için para vermeme, partnerine sormadan finansal sonuçlara karar verme ekonomik şiddet örnekleri içerisinde yer almaktadır (22, 23).

2010 yılında Türkiye’de 1178 evli kadınla yapılan çalışmada, kadınlar partnerleri tarafından tüm şiddet türleri içinde %60,4 ile en çok ekonomik şiddete uğradıklarını belirtmiştir. İkinci olarak ise %59,6 ile davranışların kontrolü gelmektedir. Yine bu çalışmada en çok göze çarpan şiddet şeklinin ise bütçeyi tek başına yönetmek ve paranın nasıl harcanacağını belirlemek olduğu belirtilmiştir (23). 2012 yılında Türkiye’de yapılan bir çalışmada ise eşi tarafından ekonomik şiddete uğrayan kadınların oranı %19,3 olarak bulunmuştur (24).

HÜNEE ve KSGM tarafından 2014 yılında yapılan araştırmada, kadınların %30’unun eski ya da halen ilişki içinde olduğu partnerinin ekonomik şiddetine maruz kaldığı belirlenmiştir (22).

2014 yılında üniversite öğrencileri arasında yapılan partner şiddeti ile ilgili çalışmada öğrencilerin %21,4’ü ekonomik şiddete uğradığını belirtmiştir. Örnekler arasında; çalışmayı engelleme, çalışmak istemediği halde çalışmaya zorlama, aynı evde yaşanıldığı halde evin sorumluluklarını üstlenmeme, paranın zorla alınması yer almaktadır (32).

2017 yılında Türkiye’de 1710 kadınla yapılan çalışmada ise kadınların %31,23’ünün eşin ekonomik şiddetine uğradığı görülmüştür (28).

2.1.6.5. Partner Siber Şiddeti

Günümüzde iletişim alanındaki siber teknolojiler, kişilerin bilgilendirilmesine, cinsel ya da duygusal olarak etkileşimlerine daha sık izin vermesi nedenleriyle ilişkilerin sanallaştırılmasına, toplumun kökten değişmesine ve böylece siber ortamdaki sosyal ilişkilerin, kişisel yaşamın “aşırı görünürlüğüne” sebep olarak dijital ortamda özellikle cinsellik ve bedenle ilgili özel ilişkilerin yayınlanmasına sebep olmaktadır (58).

(27)

15 Teknolojideki son gelişmeler (sosyal ağlar, cep telefonlarıyla mesajlaşma vb.), gençlerin partner şiddetini deneyimleme yollarını genişletmiş, değiştirmiş ve literatüre “cyber dating abuse” olarak geçen “partner siber şiddeti” tanımını getirmiştir (1). Partner siber şiddeti; partner şiddetinin, hatta duygusal şiddetin bir çeşidi olarak kabul edilmektedir (1, 59). Elektronik saldırganlık, siber zorbalık, teknolojik saldırganlık, siber saldırganlık, siber taciz ve çevrimiçi taciz olarak da adlandırılan siber kötüye kullanımı; cep telefonu, sosyal medya veya elektronik posta gibi teknolojileri kullanarak başka bir kişiyi taciz veya tehdit etmek, izlemek, alay etmek, taklit etmek, küçük düşürmek veya sözlü olarak rahatsız etmek olarak tanımlanmaktadır (2-4). Bir başka deyişle, dijital araçlarla bir grup ya da birey tarafından gerçekleştirilen, dijital ortamda sürekli veya kasıtlı olarak düşmanca, utandırıcı, yanlış bilgi vererek başka birine zarar vermek olarak tanımlanmaktadır (3, 60, 61).

Bir sosyal ağ üzerinden partnerin e-postalarını, mesajlarını kontrol etmek için rızası olmadan şifresini kullanmak veya kontrol etmek için partneri sosyal medyadan izlemek, partnerinin konumunu, telefon rehberini, sosyal ağ veya global bir konumlandırma sistemi (GPS) ile takip etmek, partneri küçük düşürmek ve utandırmak amacıyla fotoğraf ve videolar yayınlamak da yine partner siber şiddeti kavramı içinde tanımlanmaktadır (58). Partner siber şiddeti örnekleri içinde en sık olarak, sosyal medya hesaplarının izinsiz olarak kullanılmasının yer aldığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır (1, 41). İkinci sırada ise, partnerin mesaj ve aramalarına cevap vermeme ile korkutma yer almaktadır (41).

Yine partnerin başkalarıyla etkileşimlerini izlemek (örneğin, mesajları okumak ve sosyal medya hesaplarını takip etmek) veya partnerin ne yaptığını kontrol etmek amacıyla telefonla birden fazla mesaj göndermek de partner siber şiddeti örneklerindendir (62, 63).

Partner siber şiddeti, duygusal şiddetle benzer özellikler gösterdiğinden partnerin duygusal şiddetinin bir alt grubu olarak da kabul edilebilmekle birlikte farklı özellikler de göstermektedir. Bu iki şiddet türünü karşılaştıracak olursak, öncelikle duygusal şiddette olduğu gibi partner siber şiddetinde de son derece küçük düşürücü durumlar söz konusu olabilmektedir. Ayrıca uygulanış şekli açısından partner siber şiddeti, çok daha hızlı, kolay, sürekli, herkese açık ve herhangi bir zamanda (ilişki sona erdikten sonra bile) ortaya çıkabilme potansiyeline sahip olabilmektedir (1, 31, 41, 64). İkinci olarak, sadece duygusal şiddete göre değil, diğer tüm partner şiddeti türlerine göre de partner siber şiddeti mağdurlarının deneyimleri, niteliksel olarak farklı olabilmektedir (1, 31, 64). Mağdurda diğer şiddet mağdurlarına göre düşük stres, kaygı ve depresif belirtiler olmakta, öz saygı ve öz yeterlik eksikliği ile daha fazla ilişki kurulmaktadır (65, 66). Bununla birlikte, siber şiddet mağdurlarının, diğer şiddet mağdurlarına göre çok daha fazla sosyal zorluk, yüksek endişe ve depresyon bildirdiğini ortaya koyan çalışmalar da vardır (31, 67).

(28)

16 Partner siber şiddeti mağduriyetinin kişinin fiziksel ve cinsel şiddete uğrama olasılığını arttırdığı gösterilmiştir (68). Temple ve arkadaşları yaptıkları çalışmada, fiziksel şiddet yaşayan gençlerin bir yıl sonra partner siber şiddetine maruz kalma ihtimalinin daha yüksek olduğunu bulmuşlardır (69). Diğer flört şiddeti türleri çoğu zaman siber şiddetle birlikte yaşanmakta, partner siber şiddeti de ayrıca siber dışı ve siber zorbalık sürekliliği ile de ilişkili olabilmektedir (1).

Yine siber şiddet mağdurları için diğer partner şiddeti mağdurlarına oranla dijital mesajların sürekliliği ve paylaşılabilirliği nedeniyle şiddete maruz kalma biçimi ve süresi farklılık göstermektedir (41, 64). Tek bir hareketle; örneğin, kötü bir e-posta veya küçük boyutlu bir kısa mesaj-resim çok kısa bir sürede yüzlerce veya binlerce kişiye iletilmekte, mağdur sürekli ve tekrarlayan bir zorbalığa maruz kalabilmektedir (70). Ya da okul bahçesindeki bir zorbalığın aksine, siber zorbalık herhangi bir zamanda, gündüz veya gece gerçekleşebilir ve kişiler çok daha geniş bir kitlenin önünde utanabilir, küçük düşürülebilir ve korkutulabilir (71).

Bazı durumların siber partner şiddeti ile ilişkilendirildiği görülmektedir. Örneğin, kadın olma, geniş çeşitlilikte suçlu davranışlarında bulunma, cinsel içerikli eylemlerde bulunma, depresif belirtilerin daha yüksek seviyelerde olması veya daha yüksek seviyede öfke/düşmanlığa sahip olma özelliklerinin olması, siber partner şiddeti ile pozitif ilişkili olarak belirtilmiştir (1). Partner siber şiddetinde genç, genç yetişkin ya da yetişkin herkesin mağdur olarak görülebileceği ancak gençlerin şiddetin etkilerine karşı potansiyel olarak daha savunmasız oldukları belirtilmektedir (58).

2.1.6.5.1. Siber Alanın Tanımı ve Tarihçesi

Siber, İngilizce kökenli bir kelime olup özellikle internet olmak üzere bilgisayarla ilgili olan, bilgisayarı içeren şeklinde tanımlanmaktadır (5).

Günümüzde internet başta olmak üzere yeni ortaya çıkan iletişim ortamları modern iletişim sistemini oluşturmaktadır. İnternet kullanımı 1970’lerde başlayıp, 1980’lerde popülerleşmeye başlamış, 1990’lardan sonra hızla artmıştır. Kullanıcı sayısı ise web sitelerinin ve portalların yaygınlaşmasıyla artış göstermiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde, internetin kulanım hızı ile sosyal medyanın işlevselliği artmış ve internet pek çok kişiye ulaşmıştır (6, 58). “Web 3.0” adı verilen bu aşama, daha hızlı bağlantı, kablosuz uzaktan erişim (wi-fi ve wi-max), kendini güncelleyen teknolojiler, ev ağları ve bluetooth özelliklerine sahip yeni bir cihaz kategorisiyle (akıllı telefonlar, tabletler vs.) desteklenen ve aynı zamanda yeni bir iletişim biçimi ortaya koyan, sosyal ağlara odaklanmış platformları içermektedir (6, 72). Bu platformlar sadece anlık bağlantıya değil, aynı zamanda kişisel hareketliliğe de izin

(29)

17 vermektedir. Böylece herkesin istediği zaman, istediği yerde, verileri, fotoğrafları, videoları ve kısa mesajları ifade etme, üretme, dağıtma ve paylaşma özgürlüğü oluşmaktadır (58). Kişilerin genel olarak internet ortamında birbirleriyle yaptığı paylaşım ve diyalogların sosyal medyayı oluşturduğunu söylemek mümkündür (6).

2000’li yıllarda işlevselliği artan sosyal medya, insanların düşüncelerini paylaşıp tartıştıkları bir ortam olmuş ve çoklu kullanım, sürekli güncellenme, sanal paylaşım yapmaya uygun olmuştur. Bunların yanı sıra sosyal medya, fotoğraf ve video paylaşma, müzik dinleme veya film izleme, herhangi bir konuda ya da bir kişi hakkında bilgi edinme, insanlarla iletişim kurma, iş arama gibi özelliklerle gerçek dünyayı sanal ortama taşımış, yenilenen sanal dünyaya yeni bir kavramsal çerçeve çizmiştir (6).

Dünyada ve ülkemizde bilgisayar ve internet kullanıcılarının giderek artması, internetin alışveriş yapmaktan haber takibine, eğlence aracı olmasından iletişim kurmaya kadar hayatımızın her alanına yerleşmesi, yeni iletişim teknolojilerinin günümüzde kazandığı anlamı genel olarak açıklamaktadır (6).

Sosyal medyanın, iletişimi arttırmak, sosyal bağlantı kurmak ve teknik becerileri geliştirmek bakımından katkı sağladığı açıktır. Bununla beraber, sosyal medyanın özel alan kavramını anlamada ve kavramadaki olumsuz etkileri, sosyal medyayı bir risk haline de getirmektedir (60). Yine siber ortam; kimlik gizleme, başka bir kişinin kimliğini kullanma ya da yanlış kimlik beyan etme gibi riskli ortamları da oluşturabilmektedir (73).

2.1.6.5.2. Siber Şiddetin Uluslararası Boyutu

Genç bireylerin duygusal ve cinsel ilişkilerinde ortaya çıkan siber şiddet, 1990'ların sonunda Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da dikkat çekmeye başlamış ve şiddete maruz kalanların yaşamları ve sağlıkları üzerinde ciddi yankıları olduğu kabul edilmiştir (74, 75, 76). 2017 yılında yapılan bir çalışmada, Amerikalı gençlerin %20 ila %50'sinin, yakın ilişkileri sırasında siber şiddete maruz kaldıkları tespit edilmiş, bu durum siber partner şiddeti konusunun bilimsel toplulukların dikkatini çekmesine neden olmuştur (58). Yine ABD’de 2010 yılında ortaokul öğrencileri ile yapılan bir çalışmada, öğrencilerin %30’unun siber şiddet türlerinden en az birine maruz kaldığı, en sık üzücü bir e-posta alma (%18,3) ve üzücü anlık mesaj alma (%16) şeklinde siber şiddete maruz kaldıkları görülmüştür (77).

İspanya’da 2015 yılında yapılan bir çalışmada, şiddet görenlerin %50'sinden fazlasında mesaj servisleri veya Whatsapp gibi mesaj uygulamaları yoluyla, %40'ında Facebook gibi sosyal ağlar yoluyla ve %7'sinde de e-posta yoluyla siber partner şiddetinin uygulandığı görülmüştür (78).

Şekil

Grafik 1. Örneklemin yaş dağılımı.
Tablo 1. Katılımcıların sınıflarına ve cinsiyetlerine göre dağılımı.
Tablo 4. Katılımcıların partner siber şiddetinden haberdar olma kaynakları.
Tablo  6.  Katılımcıların  sunulan  önermeleri  partner  siber  şiddeti  olarak  değerlendirme  oranları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

2004 yılında Mekatronik Mühendisliği programından mezun olduktan sonra Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden yüksek lisans için burslu

Başkanlık karar direktifinde, geçmiş senelerde kritik altyapıların fiziksel ve mantıksal olarak ayrı ve bu nedenle bağımlılığı olmayan sistemler olduğu

Sİ BER OLAY MÜDAHALE Hİ ZMETLERİ PEN TEST ve ZAFİ YET TARAMASI Hİ ZMETLERİ. AĞ ve ALTYAPI

Kriterleri seçiniz ve kılavuzluğu başlatmak için &#34;Onayla&#34; işlevini Ana sayfayı ekrana getirmek için Navigasyon tuşuna basınız. İkincil

Yaz döneminde, salgın endişesi olmaksızın, tamamen uzaktan, interaktif olarak yapacağınız staj programı ile staj öncesi ve sonrası eğitimler size güçlü bir

Gözetim kavramına sosyal medya perspektifinden bakınca bu medyanın sosyal protesto hareketleri, siyasi aktivistler tarafından bilgi yayma ve sosyal koordinasyon aracı

Yaş faktörünün etkili olduğunu düşünen öğrenciler en çok ergenlik çağındaki bireylerin siber zorbalığa uğradığını ve siber zorbalık yaptığını

Bu derlemede, eşlerin sosyal rolleri, şiddet kavramı, şiddetin kaynağı ve nedenleri, eşler arasında yaygın olan partner şiddeti, partner şiddeti türlerine,