Prof. Dr. Ahmet GÜLÇUBUK
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı
KAS ve İSKELET SİSTEMİ
PATOLOJİSİ
İskelet Kası
• Embriyoner dönemde mezodermal somitlerden oluşan myotomlardan gelişirler. • Bu somitlerin dorsal parçalarındaki hücrelerin sitoplazmalarında bulunan çok inceipliklerden myoblast denilen kas hücresi taslakları oluşur.
• Myoblastlardan
miyofibriller gelişir.
• Myofibriller kas
tellerinin enine
çizgili
görünümlerine yol
açarlar.
• İskelet kası
• kasılabilir proteinlerin, destek membranlarının ve organellerin zarif bir bileşimidir.
• Kasların gelişimi ve normal aktivitesi santral ve
periferal sinir sistemine yakından bağlıdır ve
birlikte motor üniteleri
• Bir motor ünite
• beyin sapından veya omurilikteki bir motor nöron ile motor
nörondan çıkan periferal akson,
nöromüsküler kavşak ve son olarak da iskelet kası lifinden oluşur.
İSKELET KASI
• İskelet kası iki tip kas
telinden meydana gelir.
• Tip I (kırmızı kas telleri)
oksidatif enzimlerden ve myoglobilinden
zengin olduğu için
kırmızı renklidir
, yorulmaksızın uzun süre kasılabilirler ancak• Tip II (beyaz kas
telleri)
ise
glikojenden zengin,
myoglobinden
fakirdirler, bu
nedenle soluk
görünürler, kısa
süreli ancak çok
güçlü kasılırlar.
• Koyu olanlar tip II kas lifleri, açıkBir kas lifinin tip I’mi, yoksa tip II’mi olacağını, o’nu innerve eden spinal motor nöronlar belirler. Bir motor birimde
ortalama 100-150 kas lifinin bulunduğu kabul edilir.
İskelet kası hastalıkları
motor ünitenin herhangi bir yerini etkileyebilir.
Bunlar arasında
1. Motor nöron ve aksonun primer hastalığı,
2. Nöromüsküler kavşak anomalileri ve
3. iskelet kasının primer
anomalileri (miyopatiler) vardır.
Tip I kas tellerinin sitoplazmalarında bol sayıda mitokondri vardır, ancak enerji olarak lipidleri kullanırlar, lipidler oksidatif enzimler tarafından parçalanır.
Tip II kas tellerinde ise mitokondri sayıları tip I’e göre daha azdır ve bunlar enerjiyi sitozoldeki glikojeni
Kaslarda rastlanılan konjenital
anomaliler
a) Konjenital bukağılık kıvrılması
b) Sığırların spastik parezisi
c) Kas krampı
d) Kalıtsal ve konjenital kas hiperplazisi
e) Konjenital diafragma anomalisi
f) Arthrogyroposis ve Dysraphizm
Konjenital bukağılık kıvrılması
• Bu anomali, ayağın fleksor kaslarının iyi
gelişememesi sonucu meydana gelir.
• Anomali buzağı ve kuzularda görülür, en çok
Sığırların spastik paresisi
• Bu anomali arka bacaklardaki M. gastrokinemius ve
M. Perforatus’un spastik kontraksiyonundan ibarettir.
Topallık ile kendini gösterir. En çok Holstein ırkı
Arthrogyroposis ve Dysraphism
• Eklemlerin, sürekli olarak bükülmüş ve gerilmiş halde kalması ve primer neural tüpün tam kapanmamasıdır. X’e bağlı resesif bir genle ilişkili olduğu tahmin edilmektedir.
• Bununla birlikte fötal dönemde kalıtım ya da enfeksiyon dışı etkeni tam olarak bilinmeyen çevresel toksinlerinde artrogripozise yol açtığı bildirilmektedir.
• Sığır, koyun ve keçilerin
Akabene hastalığında
ölü ya da canlı aborte doğan yavrularında artrogripozis görülür. Yine koyunların Border hastalığında
artrogripozis meydana gelir.
• Ekstremite hareketsizliği denervasyon atrofisinden kaynaklanır. Artrogripozis ile nöral tüpün
kapanmasındaki defektler ve gecikmeler (disrafizm) arasında belirgin bir bağ vardır.
Spina bfida
• Vertebralarda ki
dorsal arcus’ların
yokluğu sonucu
omurganın ve
omuriliğin kısmen
yarık olmasıdır
• özellikle
buzağılarda görülür,
lumbal ve sakral
bölgede rastlanır.
Kedi ve köpeklerde
de görülmektedir.
Siringomyeli
• Syringomyelia (SM), foramen magnum
boyunca anormal beyin omurilik sıvısı
hareketinin bir sonucu olarak, omuriliğin
parankiması içinde sıvı içeren boşlukların
gelişmesine yol açan bir durum olarak
tanımlanmaktadır.
• SM'nin foramen magnum seviyesinde beyin
omurilik sıvısı (BOS) akışının tıkanmasına
Cavalier (Cavalier King Charles Spaniel)
ırkı köpeklerde görülür. Hastalığın başlıca
belirtileri ense kısmında olduğu için orayı kaşıma
amaçlı havayı kaşıması, devamlı kulak ve ense
bölgesini kaşıma çabası, durduk yere çığlık
atması ( ağrıdan ) havayı yalaması ( enseyi
yalamaya çalışıyor) şeklindedir.
Kaslarda distrofik ve dejeneratif
bozukluklar
1) Distrofik bozukluklar A)Atrofi:Kas tellerinin
çapındaki ya da enine kesit alanlarındaki
1)Yersel basit atrofi
: Kasların veya kemiklerin
yaralanmasına yol açan
• traumatik etkenler,
• kemik, eklem, tendo ve tendovaginaların akut
veya kronik hastalıkları.
• Ayak veya tırnak hastalıkları ile kasları veya
perifer sinirleri baskı altında tutan çeşitli
• Bu atrofi oluşum şekillerine göre inaktivitet atrofi,
kompresyon atrofi ve denervasyon (neurojenik) atrofi ve lipomatöz atrofi şeklinde dörde ayrılır.
• a)İnaktivitet atrofi-
ekstremite hareketsizliği ya da eklem ankilozu
sonucu oluşur.
• Sinirler sağlam olduğu için tonik uyarıları alır. Sinirsel uyarıların
varlığından dolayı ağrı
bulunur. Bu atrofiler kırık ve alçıya alınma
nedeniyle oluşurlar. Ayrıca paraliz ve kalıcı eklem ankilozları da yapabilir
b)Denervasyon
atrofisi-motor nöron kaybı.
Kaslar hem dirence karşı kasılmaz, hem de tonik
uyarıları almaz. Atlarda sol laringeal sinirin felcine
bağlı laringeal hemipleji, omurilik ya da sinir
kökündeki lezyonlara bağlı gelişen atrofiler.
c)Kompresyon atrofisi:
Basınca bağlı atrofi.
Tümör, hematom, parazit kistlerine bağlı olarak
d)Lipomatöz atrofi: atrofiye olmuş kas
demetleri arasına yağ dokunun infiltre
olmasıdır. Bu nedenle kas atrofisi yerine
yalancı bir hipertrofi görüntüsü mevcuttur. Daha çok insan ve
köpeklerdeki myopatik progresif atrofilerde
2)Genel basit atrofi
• İleri derecede yaşlılık halleri, • açlık, beslenme yetersizlikleri, vitamin ve mineral madde yetersizlikleri, • tüberküloz, paratuberküloz,
• atların viral enfeksiyöz anemisi, • yaygın parazitozis, • karsinomatozis, • medulla spinalisin motor nöronlarındaki gangliyon dejenerasyonları.
• vitamin ve mineral madde eksikliklerine bağlı beslenme
yetersizliklerinde ve kronik enfeksiyöz
hastalıklar ile kanser durumlarında kaslarda meydana gelen ileri derecedeki atrofiye
kaşektik atrofi denir.
Kaslarla birlikte yağ
dokularında da küçülme olur ve kaslar ağırlığının yaklaşık %42’sini kaybederler. Atrofik kaslar küçük, soluk-pembe,gri-kırmızı renkte, kuru ve az gergin olurlar.
Histolojik olarak basit atrofi, myoplazmanın azalması ve sarkoplazma içerisinde yağ damlacıklarının, glikojen ve nukleusların artması ile karakterize olur.
• Normal hayvanlarda her gün kontraktil kas
substanlarının %1-5’i harcanır ve harcanan
proteinler eşit ya da daha fazla miktarda
yeniden alınarak düzenlenir. Kas
proteinlerinin net kaybı olasılıkla negatif
nitrojen dengesi yükseldikten saatler sonra
başlar.
• Bütün kas tellerinin boyutlarındaki küçülmelerde myofilament ve miyofibrillerde kayıp söz konusudur. • Büzülmüş myofibriller kitle ile hücre membranı arasında sarkoplazmik
aralık oluşur ve membran (bazal lamina) hemen
eğrilip büğrülmeye başlar ve yeni ince hatlar oluşur.
• Kısa bir süre sonra mitokondriumların, glikojen granüllerinin ve lizozomların sayıları azalır ve boyutları küçülür. Sonuçta hücre küçülmüş olur.
Kaslarda hipertrofi
• Kas liflerinin sarkoplazmaları çoğalır (kas iplikleri 70-80 mikron, hatta 120-200 mikron) kadar kalınlaşmış olur.Musküler Distrofi
• İnsan ve hayvanlarda bir grup myopatiyi
tanımlayan bir terimdir. Başlıca genetik olarak taşınan iskelet kası hastalıklarıdır ve kas tellerinin kaybı ile
sonuçlanan progresif dejeneratif
değişikliklerle karakterizedir.
• Distrofiler, denervasyon atrofilerinden ayırt
edilebilir.
• Çünkü, bu hastalıkların erken evrelerinde nöral ilişki normaldir;
• Distrofiler sık görülmemesine rağmen kalıtsaldır ve çoğunlukla aynı bölgedeki olgularda dikkati çeker; X kromozomu ile aktarılan distrofiler dışında, her iki cinste de eşit oranda görülür. X kromozomuna bağlı olanlar predominant olarak erkekleri etkiler. Bazı distrofiler çift resesif özelliğe sahip olup cinsiyete bağlıdır ve dişi ile taşınır.
Musküler distrofi
• Hastalığın son
evresinde, kasların bütünlüğü
bozulduğunda ve
denervasyon atrofisi ile vasküler ve yangısal
değişiklikler
şekillendiğinde yağ ve fibröz dokular belirgin duruma gelir.
Köpeklerde Duchenne benzeri musküler distrofi:
• Duchenne tipi muskuler
distrofi X’e bağlı resesif
karakterde genetik bir hastalık olup yapısal bir protein olan distrofin yokluğundan
kaynaklanmaktadır.
Distrofin proteini, aktini kas membranına bağlar ve intrasellüler stabiliteyi oluşturur.
• Duchenne muskuler distrofisinde, distrofin proteini olmadığı için kas membran
stabilizasyonu sağlanamaz ve
• Distrofin molekülünün yokluğu veya
anormalliği kalp kasında ve iskelet kasında
kasılma aktivitesinde
bozulma ve bir çok diğer bozukluğa neden olur. • Köpeklerde ise benzeri
hastalık Golden retriver ve İrlanda seterlerinde görülür. En çok erkek köpeklerde görülür.
• Klinik bulgular progresif ekstremite halsizliği,
kasların progresif atrofisi ve yürüme ve ayağa
kalkma problemleridir. Kontraktür ve sınırlı ekstremite hareketleri
kaşeksiye neden olur. Kan kreatin kinaz değerleri
doğumda normalin 10-20 katı, bir ya da iki ay sonra normalin 500-1000 katı arasında değişebilir.
Golden retriver müsküler distrofi, 3 aylık (en iyi hali) ve 6 aylık (en alttaki
fotoğraf, aynı köpek) yaştadır. 6 ay boyunca, etkilenen yavru köpeklerin pelvik uzuvları, tibiotarsal eklemlerin fleks kontraktürleri, karpal
hiperekstansiyonu ve pençelerin kaçırılmasıyla sert görünür. DMD erkeklerde benzer bulgular
• Nekropside ya da biyosi örneklerinde
etkilenen kaslar solgun ya da sarı renkli
çizgilenme gösterir ve yumuşaktır. Atrofik
kaslar düzensiz olarak kanamalıdır. En çok dil,
temporal, deltoides, suprasipinatus,
trapezeus, sartorius ve diafragma kasları
etkilenir. Özefagus kaslarında lezyon genç
köpeklerde dikkati çeker.
• Histolojik olarak lezyonlu kaslardaki en belirgin özellik tel boylarının orantısızlığı ve düzensizliği, her iki kas telini kapsayan bölgesel atrofiler belirgindir. Kas
tellerinin segmentlerinde değişen derecelerde bazen hyalin benzeri albümin dejenerasyonu görülür.
Dejenere tellerinin bulunduğu bölgelerde histiositler vardır. Kas liflerinin yerinde yağ dikkati çeker, ancak bu zamanla belirgin olmayabilir.
Duchanne muscular distrophy
Normal Skeletal Muscle
• (a) A male canine with X-linked muscular dystrophy (CXMDJ) at 6 months of age. The atrophy of muscles throughout the body (including temporal muscle) is
observed. Kyphosis, abnormal sitting posture, and contracture of hindlimb joints are seen. (b) The pathology (H and E) of tibialis cranialis muscle indicates muscle necrosis with infiltration of inflammatory cells, centrally nucleated fibers, and increased interstitial connective tissues
.
• Myastenia gravis:
• Myastenia gravis nöromusküler iletim hastalığı olup kas zayıflığı ile karakterizedir. Hayvanlarda doğuştan ve sonradan kazanılan edinsel myastenia gravis
hastalığı vardır. Konjenital tipte motor ünitelerde asetilkolin reseptörleri sayıca azdır. Konjenital tipi hastaların %10’unu oluşturur, Jack Russel terrier, springer spaniel, smooth fox terrier ve Gammel Dansk honsehund ırklarında görülür. Hastalık otozomal resesif olarak gelişir.
Edinsel olanda ise reseptörler normal sayıdadır ancak
dolaşımda bu reseptörlere karşı oluşan antikolinesteraz antikorları dolayısıyla
reseptörler bloke olur. Dolayısıyla otoimmun
karakterde olduğuna dair güçlü deliler vardır. Bu antikorlar ya asetilkolin reseptörlerini
zedeler ya da asetil kolin moleküllerinin reseptörlere bağlanmasını engeller.
Timus bozukluklarında da myastenia gravis sıktır.
Çünkü asetilkolin reseptörleri içeren timusun myoid
hücrelerine karşı hücresel ve humoral reaksiyon gelişir
(timusun medullasında myoid hücreler olarak bilinen hücreler asetilkolin reseptörlerini ve
iskelet kası proteinlerini eksprese ederler). Hastalık periferik nöromusküler birleşme bölgelerine
antikorların bağlanması sonu şekillenir. Hastalık sıklıkla
• Spontan hastalığın patogenezinde bakterilerin
rolü ileri sürülmüştür, çünkü asetilkolin
reseptörlerine karşı gelişen antikorlar ile
Escherichia, Klebsiella ve Proteus türlerinde
bulunan proteinlerle çapraz reaksiyon verir.
İnsanlarda da timik hiperplazilerin 2/3’ün de ,
timomlarında %15-20’sinde myastenia gravis
gelişir.
• Hasta hayvanlar çabuk halsiz hale gelirler ve seste değişiklik görülür. Hastalık tedavi
edildiğinde ya da iyi bakıldığında kas atrofisi gelişir. En sık tutulan bölge göz kapağı ve göz
hareketlerini kontrol eden kaslar olduğundan kendini göz
kapağında düşme (ptosis) ve çift görme ile gösterir. Diğer yüz ve boyun kaslarının olaya
katılmaları gıdaları çiğnemede ve başı dik tutmada zorluğa neden olur. Özellikle uzun süreli
konuşmalarda burundan konuşma karakteri gelişir (insanlarda).
• Tedavi edilmemiş hastalarda diafragma
kaslarınında tutulumu solunum
yetmezliğine ve hatta ölümlere yol
açabilir.
• Vakaların çoğunda spesifik timus
patolojisine bağlı olmaksızın timektomi
yapılması klinik fayda sağlamaktadır.
• Myastenia graviste şiddetli kas zayıflığına karşın
kaslarda morfolojik değişiklikler
(dejenerasyonlar) minimal düzeydedir. Rutin histolojik kesitlerde kas normal
olabilir ancak yaygın kas zayıflığı ve sonunda gelişen kullanmamaya bağlı olarak hafif tip II lif atrofisi
gelişebilir. Bağ dokusu içerisinde bazen lenforaji olarak da isimlendirilen lenfosit birikimleri
görülebilir.
Esterase staining to localize end-plates of the neuromuscular
junction. IgG staining at
end-plates shows deposition of antibodies in MG
• Histopathology of temporalis muscle - Inflammatory
myopathy/myositis (See image below). Multifocal areas of mononuclear, predominantly lymphocytic, cellular infiltrations were present having an
endomysial and perivascular distribution. Fiber loss and fibrosis were not noted
•
Kaslarda dejeneratif bozukluklar
a) Kaslarda parankim dejenerasyonu
b) Vakuoler dejenerasyon
c) Yağ dejenerasyonu
d) Hyalin dejenerasyonu
e) Amiloid dejenerasyon
• Parankim dejenerasyonu
Şiddetli septisemi ve intoksikasyonlar, aşırı
yorgunluk, arı ve yılan sokması gibi zehirlenme halleri. Bahsedilen sebeplerin sonucunda protein metabolizması aksar, sarkoplazma kontraktil
çizgilerini kaybeder, bulanık ve ince granüllü bir hal alır. Kas lifleri sıkışmış halde görülürler.
Sarkoplazma enine ve boyuna kontraktil çizgilerini kaybeder.
Kaslarda vakuoler dejenerasyon: hidremik
hastalıklar, yaşlılık halleri, ileri derecedeki kaşeksi halleri, oksidasyon azlığı
• Kaslarda yağ dejenerasyonu: Bütün iskelet kasları veya belli kaslarda hücreleri ölüme götürecek
kadar yağ toplanması olayıdır.Kaslardaki basit yağ infiltrasyonunda yağ maddesi perimisyum ve
endomisyumdaki bağ dokuda toplanır.Aşırı yağlanmada ise (obezitas) yağ sarkoplazmada birikir.
• Sebepleri;
enfeksiyöz toksik nedenler, kimyasal
ve metabolik toksinlere ilgili intoksikasyon
halleri. Özellikle fosfor zehirlenmesine ilgili
olaylar.Dolaşım bozukluklarına bağlı hipoksi ve
anoksi halleri.
• Kaslarda hiyalin dejenerasyonu
:
Sarkoplazmanın şekilsiz homojen, kaba ve
yoğun bir kitle halini almasıdır. Kaslarda
saydamlaşma, balık veya tavuk eti
görünümü alma gözlenir.Kaslarda ödem
vardır.
• Sebepleri
; toksienfeksiyöz ve
intoksikasyonlar ile hipovitaminoz,
avitaminoz E, iz element ve mineral madde
yetmezliği
• Hyalin dejenerasyonuna uğrayan kaslar, ya
yer yer ya da benekler halinde veya gruplar
halinde olmak üzere solgun
pembe,sarımtırak boz renkte görülür.Kesit
yüzleri bulanık mat görünüştedir, parmaklar
arasında kolayca ezilip parçalanır.
• Kaslarda dejeneratif bozukluklar (Dejeneratif myopatiler)
a)Beyaz kas hastalığı b)Şap hastalığı
c)Ani kalp durması halleri
d)Atların paralitik myoglobinuri hastalığı d) Travmatik etkenler
• Beyaz kas hastalığı:
Kalp kası ile iskelet
kaslarında hyalin dejenerasyonu ve
koagulasyon nekrozuna varan bozuklukları
içeren bir hastalıktır.Hastalık kuzu, buzağı ve
oğlaklarda görülür.1-8 haftalık genç
hayvanlar çok duyarlıdırlar. Çoğunlukla 3-4
haftalık kuzularda ve 1-2 aylık buzağılarda
gözlenir. Ülkemizde orta ve doğu Anadolu
bölgelerinde kuzu ve oğlaklarda
• Sebepleri:
• Vit.E ve Selenyum eksikliği.
• Selenyum eksikliği hayvanların granit ve sünger
taşlarından köken alan topraklardan oluşan meralarda yayılmaları.
• Hayvanların hasadı gecikmiş otlarla uzun süre beslenmesi veya saman ve kök bitkilerle beslenmesi
• Hızlı büyüyen baklagillerle beslenme (alfa alfa ve yonca) • Tahıllarla hazırlanan pelet yem, balık yağı, iç yağı, soya
fasülyesi yağı, mısır özü yağı ve keten tohumu katılması ve bu yemlerin uzunca bir süre saklandıktan sonra hayvanlara yedirilmesi
• Gebe hayvanların yetersiz beslenmesi
• Kötü kış koşulları nedeniyle uzunca süre ahırda tutulması (8-10 ay gibi uzun süre ahırda besleme) • Yine sülfatlı gübrelerle gübrelenmiş topraklarda
kükürt selenyumla birleşir ve selenyumun kullanılmasına engel olur ve bu topraklarda beslenen hayvanlarda kas dejenerasyonları gözlenir. Çünkü selenyumun vücutta
kullanılabilmesi için proteinlerle birleşmesi gerekir.
Diyetteki protein yerine üre konduğunda veya
hububat zararlılarından korunmak için propiyonik asit kullanıldığında ve yüksek karbonhidrat diyeti ya da şeker kamışından elde edilen melasla
beslenildiğinde Vit.E ya da Selenyum veya her ikisinin yetmezliğine rastlanabilir.
• Fazla miktarda bakır içeren meralarda beslenen koyunlarda ya da aksine fazla miktarda molibdene bağlı olarak bakırın kullanılamadığı durumlarda beyaz kas hastalığı gelişir.
• Kötü kaliteli kuru ot ve şalgam gibi gıdalarla beslenen erişkinlerde de hastalığa rastlanır ve kötü kondisyonlu hayvanlar ile kronik hastalıklı hayvanlarda klinik ya da subklinik görülebilir.
• Patogenez
• E vitamini ve selenyum bilindiği gibi organizmanın en etkili antioksidan ajanlarıdır.
• Sıralanan sebepler dolayısıyla bu maddelerin doğrudan eksik alınması veya E vitaminin oksidasyonu sonucu
bozulması durumunda antioksidan savunma yetersiz kalacağından dolayı hücre membran fosfolipidleri korunamaz.
• Çünkü E vitamini, organizmada biyolojik
oksidasyonlar sırasında meydana gelen
serbest radikallerin, hücre membranında
bulunan doymamış yağ asitlerini okside
etmesini önler.
• E vitamini bu işi, fenolik bir hidrojeni,
peroksidasyona uğramış bir poliansatüre
(doymamış) yağ asidindeki serbest peroksit
radikaline aktararak gerçekleştirir.
• E vitamini eksikliğinde ise hücre membranların
da oluşan serbest okisjen radikallerinin hasarı
sonucu membran geçirgenliğinde artış oluşur
ve böylece ekstrasellüler ortamdaki kalsiyum
iyonları hücre içine yüksek yoğunlukta girmeye
başlar. Bu durumda kaslarda da kalsiyum
iyonlarına duyarlı miyofibrillerden ve
mitokondriumdan kalsiyumun tekrar aktif
transportla hücre dışına çıkarılması için fazla
miktarda enerjiye ihtiyaç duyulur.
• Ancak mitokondrilerde normalin 50
katına yakın kalsiyum birikir ve enerji
sistemi tükenir.
• İşte bu durumda mitokondriyumlarda
yüksek orandaki kalsiyum myofibrillerde
şiddetli kasılmaya ve myofibrillerde
dejenerasyona neden olur. Böylelikle
kaslarda yıkımlanma başlamış olur.
• Selenyum, glutatyon peroksidaz (GSPx)
enziminin yapısına girer. Se, GSPx aracılığıyla
hem hücre sitoplazmalarında hem de
plazmada bulunduğu için eritrosit
membranlarını hemoliz ve H
2O
2bağlı
hemoglobin oksidasyonuna karşı korur.
• Konjenital kas hastalığında özellikle süt emme hareketlerinde kullanılan dil ve boyun kaslarında lezyonlar oldukça şiddetlidir. Yutak kaslarının
tutulumu nedeniyle alınan gıda ve içecekler
farinks yerine larinkse giderek şidetli aspirasyon pneumonilerine ve akut ölümlere neden olabilir. İskelet kaslarındaki dejenerasyonlar daha çok sırt
ve sağrı kaslarında simetrik olarak yer alır.Ayrıca diafragma kaslarında görülür.Kalp kası da belli başlı tutulma yeridir.
• İskelet kasları tutulduğunda kas zafiyetine
bağlı hareket bozuklukları, kalp kasında
olduğunda dispne, konjesyon ve akciğer
ödemi, diyafram kasında da yine dispne’ye
sebep olur.
• Koyunlarda lezyonlar buzağılara benzer, ancak
kas kalsifikasyonları daha fazladır.
• Mikroskobik olarak hastalanmış kaslarda hyalin
dejenerasyonu ve koagulasyon nekrozu görülür. Kas telleri enine ve uzunluğuna çizgilerini kaybetmiş ve şişmiş durumdadır ve homojen koyu kırmızı ve kaba bir hal almıştır. Bu bölgelerde makrofaj ve lenfosit infiltrasyonları gözlenir, bazı sahalarda düzensiz
kireçlenmelere de rastlanır. Nadiren rejenerasyona ilgili olan sinsityal çekirdekli myojen dev hücrelere de rastlanabilir. Ayrıca dejenere olup yıkımlanan kas
dokusunun yerine genç fibröz bağ dokunun ürediği gözlenir.
Atlarda paralitik miyoglobinuri (lumbago-azoturi)
• Atlara mahsus bir hastalık, bel ve sağrı kasları ile
psoas kaslarında ve omuz bölgesinde hyalin
dejenerasyonu ve nekrozla tanınır. Klinik olarak
hastalık birden bire baş gösteren aşırı terleme, vücudun arka kısmının
felci, açık kırmızı veya koyu kahverengi idrar ile
• Paralitik myoglobinuri tipik olarak birkaç
günlük dinlenme periyodunda, tam çalışan hayvan rasyonuyla beslenen hayvanların eğitiminden ya da çalışmaya
başlamasından kısa bir süre sonra oluşur.
• Hastalığın etyolojisinde, önceden diyetteki karbonhiratın önemli olduğu düşünülmekteydi, ancak günümüzde bunun sekonder olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
• Dinlenme döneminde kaslarda depo edilen glikojen hızla laktik
aside metabolize olur. Bu laktik asidin bir kısmı hızla piruvik aside
dönüşür.Piruvik asitte okside olarak enerji, su ve karbonhidrata
dönüşür.
• Ancak fazla miktardaki glikojenin hepsi bir anda laktik aside
dönüşememektedir, yani bir anda
oksidasyonu mümkün olmamaktadır. Bu
nedenle de kaslarda çok fazla laktik asit birikmiş olur.
• Yüksek orandaki laktik asit kaslarda kramplara neden olur,
kramplardan dolayı damarlar daralır ve buna bağlı hipoksiler şekillenir.
• Bu kısır döngü sürer gider ve biriken laktik asit sarkoplazmanın
pıhtılaşmasına-hiyalinleşmesine neden olur.
• Bunun sonucunda da kas lifleri su alarak şişip parçalanır ve böylelikle myoglobin serbest hale geçer.
• Kasların aşırı derecede yıkımlanmasından
dolayı açığa çıkan fazla miktardaki myoglobin ve kas proteinlerinin yıkım ürünleri idrarla atılır.
• Bu nedenle idrarda
myoglobinuri ve üre ile diğer azotlu bileşikler bulunur, bundan dolayı hastalık azoturi olarak da adlandırılır.
• Şiddetli derecede hasta olan atlar boylu
boyunca uzanır ve
myoglobinürik nefrozis sonu ölüm şekillenir ya da yere düşüş ile ayağa kalkma gayretleriyle ilişkin problemler görülür.
• Hastalıktan ölen
hayvanlarda bel, sağrı ve femur bölgesindeki kaslar palpe edildiğinde şişkin ve odun gibi
sertleştikleri anlaşılır. Bu kasların kesit yüzleri
solgun renkte olup kurudur.
• Bazı sahalarda da kaslar, boz renkte ve saydam bir hal almış olup balık eti manzarasındadır.
• Ayrıca bu gibi
hayvanların idrar keselerinde açıktan koyu kırmızıya kadar değişen idrar gözlenir. Böbreklerin kesit
yüzlerinde medullaya doğru uzanan
kahverengi çizgiler görülür.
• Mikroskobik olarak kas tellerinde şiddetli
dejenerasyon ve nekroz görülür. Kasların
enine kesitlerinde kas liflerinin çok kenarlı
poligonal durumlarını kaybedip yuvarlak hal
aldıkları ve çoğu yerde sarkoplazmanın
tamamen gözden silindiği gözlenir. Kas
liflerinde ayrıca albümin ve yağ
• Ancak en önemli değişiklik myoglobine ya da
böbrek iskemisine bağlı böbreğin proksimal
tubuluslarında görülür
.
• Tubulus hücrelerinde şişkinlik ve myoglobin
silindirlerinden oluşan turuncu renkli granüller
ve tubulus epitellerinde nekroz gözlenir.
• Hastalıkta yüksek orandaki laktik asidin toksik
etkisi nedeniyle hayvan ani otointoksikasyon
sonucu hızlı bir şekilde ölebilir. Yine hyalin
dejenasyonu çoğunlukla kalp kasında da yer
aldığından hayvan kısa sürede kalp durmasına
bağlı olarak da ölebilir.
Kas yangıları-Myosistisler
• Kan yoluyla kaslara gelen hastalık etkenleri ilk
bozuklukları
interstisyumda yapar ve böylece kan damarları ile perimisyum ve
endomisyum yangılanır. Böylelikle miyofibrillerde parankim ve hiyalin
• Etkenin virülansı düşük olduğunda ise
interstitisyum yerine daha hassas olan kas ipliklerinde
dejenerasyon baş gösterir.
•
Myositisin nedeni
irinli ya da
granülomatöz yanıt
oluşturan belli
olaylar ya da
koyunların mavidil,
şap ya da
toksoplazmozis gibi
sistemik
enfeksiyonları
dışında çoğu zaman
belli değildir.
• Bluetongue virus (ovine orbivirus) Koyunda mavi dilde iskelet kasında dejenerasyon ve nekroz,multifokal fibrinoid vaskülit, hemoraj, histiyositik miyozit ve fibrozis
• Çalışan kaslar genellikle bakteriler için uygun
ortam değildir, bu nedenle bakteriyel enfeksiyonlarda ya da onlara bağlı septisemilerde bile myozitis ender şekillenir.
• İrinli Kas yangıları:
Stafilokok, Streptokok, corynabacterium türleri (Corymnabacterium pseudotuberculosis), gurm hastalığı.
Etkenler; direkt derin yaralanmalar sonucu
doğrudan kas dokusuna ulaşabilirler, kan yoluyla (pyemi) ulaşabilirler veya komşu dokulardan
infiltrasyon yoluyla ulaşırlar.Etken öncelikle
interstisyuma yerleşir, burada nekrozlar yapar ve yaygın lökosit infiltrasyonu oluşur.
• Nekrotik doku ve dejenere lökositlerden
oluşan irin kapsüllenir, bunlar kas dokusu
içinde mercimek tanesi veya daha büyük
boyla yayılırlar. Kas liflerinde yaygın
dejenerasyon ve nekroz
görülür,interstisyumda yoğun lökosit
infiltrasyonu ve bunları çevreleyen fibröz
kapsül bulunur.
• Köpeklerde Myozitis
En çok köpeklerde görülür. Özellikle
masseter ve temporal kasları tutan bir
hastalıktır.Çiğneme (masseter) ve temporal
kaslarda ağrısız şişlik, sertlik, çiğneme
güçlüğü ve irinli burun akıntısı gibi
semptomlarla tanınır.Kasların progresif
yıkımı ve çenenin kilitlenmesine yol açar.
Ayrıca kanda eozinofilositozis vardır.
• Hastalık klinik ve patolojik özelliklerine göre
eozinofilik myositis ve atrofik myositis olarak ikiye ayrılır.
Eozinofilik myozitis özellikle Alman çoban
köpeklerinde gözlenen bir sendromdur.Kanda ve kas dokusunda belirgin eozinofili vardır. Atrofik myozitis ise uzun burunlu ırklarda (örn.Collie ırkı) dikkati çeker, eozinofili bulunmasına rağmen
• Fizik muayenedeki anormal bulgular, çiğneme kaslarına ve gözlerde
belirgindir. Çiğneme kasları katı ve şişkin ve submandibuler lenf
nodlarında belirgin bir büyüme.
Oftalmolojik muayenede sağda daha belirgin olan iki taraflı egzoftalmus, sağda iki taraflı ince zarın çıkıntısı ve damarsal genişlemesi, sağ gözde fokal korneal ülserasyon.
• Hastalığın erişkin köpeklerde çiğneme
kaslarındaki myozin izotiplerına karşı
anormal şekilde antikor oluşumu ile
başlamaktadır. Sonra kaslardaki hücresel
yanıt humoral yanıttan baskın hale
• Klinik olarak hastalık tekrarlayan ağrı
krizleri, mandibular hareketsizlik ve bazen
kaslarda şişkinlik ile karakterizedir.
Başlangıçtaki ya da son dönemdeki
krizlerde kas şişkinliği bir bulgudur, gözler
dışarıya doğru çıkabilir.
Zamanla musküler atrofi belirgin hale gelir,
zigomatik arkın belirgin şekilde dışarı
çıkmasıyla kafa tilkilere benzer kıvrımlara
sahip hale gelir. Akut faz boyunca orta şiddette
lökositoz görülür. Dolaşımdaki granulositlerin
%40’ı eozinofillerdir. Akut olarak hasta kaslar
şişkin, koyu kırmızı renkte ve hamur gibi veya
sert kıvamlı olabilirler.
• Mikroskobik olarak akut devrede kasların
interstisyumunda özellikle damarlar çevresinde yoğun eozinofil lökosit yığınakları görülür.
Buralarda ayrıca plazma hücreleri ve lenfositlerde bulunur. Bu durumda kas liflerinde sadece basınç atrofisi vardır. Kronikleşen olaylarda kas liflerinde hyalin dejenerasyonu, yağlanma, hücre
çekirdeklerinde piknoz ve atrofi görülür. Hastalanan bu kaslar çevresinde monosit infiltrasyonlarıda yer alır.
• Kaslardaki reaksiyon diffüzdur. Kas yıkımı ve
yangısal hücre infiltrasyonları fokal alanlar
halinde, düzensiz dağılım gösterir. Kas
liflerinde dejenerasyon ve hyalinizasyon
görülür.
• Şap hastalığına bağlı myozitler
Şap hastalığı özellikle buzağılarda ve genç
sığırlarda kalp kasında ve belli kas gruplarında myozit yapar. Sindirim ve solunum yollarıyla bulaşan virüs viremi döneminde kalp ve iskelet kaslarına yerleşir. Sarkoplazmanın
metabolizmasını bozar ve kas liflerini hyalin
dejenerasyonu ve nekrozuna uğratır. Makroskobik olarak kas kitleleri solgun pembe veya boz sarı
Mikroskobik olarak sarkoplazmanın kontraktil
çizgileri gözden kaybolmuştur. Koagule olan
sarkoplazma homojen, eozinofilik kaba bir
kitle halini almıştır. Ayrıca ortamda çok asyıda
histiyositer makrofaj, az sayıda lenfosit ve çok
daha az sayıda lökosit bulunur. Ölüm kalp
durması ve şiddetli ve yaygın akciğer ödemine
bağlı asfeksi sonucu olur.
Yanıkara Hastalığı (Black leg diseases)-
Clostridium chauvoei
• Ruminantlarda (özellikle sığır, koyun) ve nadiren
diğer hayvanlarda görülen, şiddetli hemorajik ve
nekrotik myozitis ile
seyreden akut enfeksiyöz bir hastalıktır.
• Hastalık özellikle genç hayvanlarda görülür. • Etken, gram (+),
• Yanıkara başlıca
meradaki hayvanların hastalığıdır ve
mevsimsel (yaz) eğilimi gösterir.
• Hastalık genellikle nemli meralarla ilişkilidir, kıraç topraklarda da
• Sığırlarda yanıkara daha çok 9 aylıktan 2 yaşına kadar olan hayvanlarda dikkati çeker.
• Hastalık iyi
kondüsyonlularda
gözlenir ve çoğunlukla iyi gelişmiş ve besili hayvanlarda ölüme neden olur.
Yanıkara'nın patogenezi. Clostridium chauvoei sporları başlangıçta kontamine
topraktan (1) yutulur ve bağırsak mukozasında kan dolaşımına (2) emilir. Sporlar daha sonra latent halde başlıca iskelet kası olmak üzere birçok dokuya yayılır (3). iskelet kasında, genellikle akut bir yaralanmadan sonra, sporların çoğalmasına neden olan anaerob bir ortam meydana gelir. Etkenin kendisi kaslardaki
glikojeni gaz ve organik asitlere parçalar. Bakteriler lokal nekroz ve inflamasyona neden olan güçlü ekzotoksinler üretir (4). Son olarak, proliferatif bakteri ve
Kas lezyonları çoğunlukla kasların yoğun olduğu bacakların üst kısmında olur. Ayrıca dilin kök kısmında, kalp kasında, diafragma
• Kaslar siyaha yakın koyu kırmızı renkte ve şişkin görünüştedirler ve çıtırdı ile kesilirler. Üzerlerine basılınca köpüklü ve kanlı, koyu bir eksudat sızar.
• gaz kabarcıklı lezyonlara kesit yapıldığında
ekşimtırak (acımış tereyağı kokusu) bir koku hissedilir.
• Hastalıktan ölen
sığırların genellikle
hasta olan arka
bacağının üzerine
yattığı ve bacağın
kaskatı bir halde
gerildiği,
kadavranın davul
gibi şiştiği gözlenir.
• Otopside; Burundan kanlı bir köpük gelir, anüs ve vulvadan da kanlı sıvı gelir. Kan
havayla temas edince hızla pıhtılaşır.
• Genellikle fibrinli hemorajik plöritis olmasına rağmen, şiddetli pnömoni gözlenmez, • ancak akciğerler şiddetli konjesyone ve ödemlidir, bu durumu yanıkara’yı düşündürmelidir.
• Karaciğerde sarı renkte, bezelye büyüklüğüne varan koyu nekroz odakları görülür.
• Dalak normal ya da konjesyon sonu
büyümüş olabileceği gibi lapa kıvamında ve yumuşak da olabilir. • Yanıkara %100 ölümle
B. Arka bacaktaki klasik yanıkara'da nekrohemorajik miyozit. C. arka bacakta gaz oluşumuna bağlı gelişen amfizem ile birlikte
nekrohemorajik miyozit. D. Nekrohemorajik miyokardit ve fibrinöz epikardit. E. Öncelikle dilin ventral bölümlerini etkileyen
nekrohemorajik glossit F. Diyaframda kaburga izlerinin de görüldüğü nekrohemorajik miyozit.
A. İskelet kasında büyük amfizematöz boşluklar (gaz
kabarcıkları) B. fibrinöz epikardit ve miyokard nekrozu ve kanama. C.Dilde kanama, nekroz ve yangı D.
Koyunlarda yanıkara
• Koyunlarda etken
yaralardan (kuyruk kesim yaraları, kırkım yaraları ve doğum esnasında) vücuda girer. Hemorajik ve
nekrotik myozitis oluşturur.
• Koyunlarda hastalık
enterotoksemi aşılamasını takiben salgın halinde
görülebilir.
• Bunun nedeni aşı
içeriğinin aşı yerinde yaptığı reaksiyondan dolayı latent haldeki bakteri sporlarının
• Hastalığın hızlı seyir ve çabuk ölüm özelliğinden dolayı klinik bulgular
pek gözlenmez, ancak gözlenirse de topallık ya da femur ve omuz’da şişlik ve çıtırtı sesi ve ateş gözlenir.
• Burun deliklerden kanlı köpüklü bir sıvı gelir.
• Koyunlarda
sığırlardakine benzer lezyonlar oluşur, ancak kas lezyonları genel
değil yerseldir ve çok derin şekillenir ve de kaslarda fazla gaz
Ceylanda
yanıkara
Gazlı Gangren
• Gazlı gangren, klostridyum cinsinden etkenlerin (Clostridium septicum, Cl.perfringes, Cl.novyi, Cl.sordelli,Cl.gigas) yaraenfeksiyonuna ilgili olan bir hastalığıdır.
• Gazlı gangren bütün hayvan türlerinde
• Gazlı gangren Clostridium septicum, Cl.perfringes, Cl.novyi, Cl.sordelli,Cl.gigas tek başlarına ya da diğer anaerob ve aeroblarla karışmış olarak yara enfeksiyonu şeklinde olurlar.
• Gazlı gangrende kasların yoğun dezentegrasyonu ve dokuların kanlı seröz bir eksudatla dolu
olduğu görülür.
• Dokular başlangıçta ekşimiş kokulu iken sonradan iğrenç
• Ölümden sonraki birkaç saat içinde bütün
organlarda çıtırtı sesli gaz kabarcıklarına
rastlanır.
• Özellikle karaciğerde gaz kabarcıklarının
oluşturduğu bal peteği görünümü olabilir ve kan damarları
kesildiğinde devamlı gaz çıkışı dikkati çeker.
• Histolojik olarak
proteinden fakir ödem sıvısı kas tellerini ve endomizyumu
birbirlerinden ayırır, dejenere kas telleri
Malign ödem
• Gazlı gangren şekillenmeyen bazı klostridiyal myozitis olaylarını kapsar. • Hayvanlarda gangrenli olmayan myozitisgangrenli olandan daha fazladır
• Malign ödem aslında myozitisten daha çok tipik bir selülitistir ve oldukça yüksek
ölümlerle seyreder (48 saatte ölüm)
MALİGN ÖDEM etkenleri
• Clostridium septicum,
• C. Chauvoei,
• C. Novyi,
• C. Sordelli
• C.Perfringes
MALİGN ÖDEM
• Hastalığın oluşumunda
1. Traumalar
2. İntramuskuler enjeksiyonlar (aşılar)
3. Doğum
4. Kırkım
5. Kastrasyon
6. Kuyruk kesimi
MALİGN ÖDEM
• Koçlarda;
• aşım mevsiminde • Tos vurma (big
MALİGN ÖDEM
• Koyunlarda intramuskuler aşılamalardan sonra salgınlar halinde görülür (enterotoksemi).Klinik Bulgular
• İ.M. Enjeksiyonlardan 12-36 saat sonra
• Enjeksiyon bölgesinde sıcaklık
• Ağrılı şişlik
• Yüksek ateş (41.5 C)
• İştah kaybı, depresif görünüm
• Süt veriminde düşme
• Solunum güçlüğü, ölüm öncesi konvulziyon
• Bir-iki gün içinde ölüm
• Yanıkara Hastalığı (Black leg diseases)
Ruminantlarda (özellikle sığır, koyun) ve
nadiren diğer hayvanlarda görülen, şiddetli
hemorajik ve nekrotik myozitis ile seyreden
akut enfeksiyöz bir hastalıktır.Hastalık
özellikle genç hayvanlarda görülür.
Etken Clostridium chauvoei’dir, gram (+),
sporlu.
• Sığırlarda yanıkara daha çok 9 aylıktan 2 yaşına kadar olan hayvanlarda dikkati çeker.Hastalık iyi
kondüsyonlularda gözlenir ve çoğunlukla iyi gelişmiş ve besili hayvanlarda ölüme neden olur.
• Yanıkara başlıca meradaki hayvanların hastalığıdır ve mevsimsel (yaz) eğilimi gösterir.Hastalık genellikle
nemli meralarla ilişkilidir, ancak bazı kıraç topraklarda otlayan hayvanlarda da problemdir.
• Bazı bölgelerde Clostridium chauvoei yerleşik
olduğundan mikroorganizmanın toprak kökenli
olduğu kabul edilir, ancak toprakta gelişme
olasılığı yoktur.Gelişme sığırların
bağırsaklarındadır ve toprak bulaşmasının
bakterinin dışkıdaki üremesi ile ilişkili olduğu
düşünülmektedir.
• Bulaşma sindirim yoluyla yiyecek ve
içeceklerle alınıp GİS’teki yara bere ve
sıyrıklardan vücuda girer.Makrofajlarca
fagosite edilen etken en çok kaslara
yerleşmektedir.Etken kaslarda latent olarak
bulunmakta ve oksidasyonun azaldığı veya
durduğu durumlarda üreyerek toksin
• Toksinler bağ doku ile kas dokusunda ödem
ve kanamalarla başlayan ve nekroz
oluşumuna yol açan yaygın bir yangı
meydana getirir. Etkenin kendisi kaslardaki
glikojeni gaz ve organik asitlere parçalar. Bu
arada etkenin toksin ve diğer metabolitleri
kan yoluyla toksemiye neden olur.
• Koyunlarda etken yaralardan (kuyruk kesim
yaraları, kırkım yaraları ve doğum
esnasında) vücuda girer. Hemorajik ve
nekrotik myozitis oluşturur. Koyunlarda
hastalık enterotoksemi aşılamasını takiben
salgın halinde görülebilir.Bunun nedeni aşı
içeriğinin aşı yerinde yaptığı reaksiyondan
dolayı latent haldeki bakteri sporlarının
üremelerine neden olur.
• Kaslar siyaha yakın koyu kırmızı renkte ve şişkin görünüştedirler ve çıtırdı ile kesilirler. Üzerlerine basılınca köpüklü ve kanlı, koyu bir eksudat sızar.
• Kas lezyonları
çoğunlukla kasların yoğun olduğu
bacakların üst kısmında olur.Ayrıca dilin kök
kısmında, kalp kasında, diaframa ve psoas ve göğüs kaslarında
gözlenir.
Early signs: swelling of the thigh, with leg up and tail raised (arrows
• Hastalığın hızlı seyir ve çabuk ölüm
özelliğinden dolayı klinik bulgular pek
gözlenmez, ancak gözlenirse de topallık ve
yüzeysel lezyonların varlığında (femur ve omuz
bölgesinde) şişlik ve çıtırtı sesi ve ateş gözlenir.
Burun deliklerden kanlı köpüklü bir sıvı gelir.
• Ayrıca gaz kabarcıklı lezyonlara kesit
yapıldığında ekşimtırak (acımış tereyağı
kokusu) bir koku hissedilir.
• Koyunlarda sığırlardakine benzer lezyonlar
oluşur, ancak kas lezyonları genel değil
yerseldir ve çok derin şekillenir ve de
kaslarda fazla gaz bulunmaz.
• Otopside
; Hastalıktan ölen sığırlarda
genellikle hayvanın hasta olan arka
bacağının üzerine yattığı görülür ve
hastalanan bacağın kaskatı bir halde
gerildiği ve kadavranın davul gibi şiştiği
gözlenir. Burundan kanlı bir köpük gelir,
anüs ve vulvadan da kanlı sıvı gelir. Kan
• Kaslarda üç aşamalı lezyonlar
gözlenir.Başlangıçta dejenerasyon ve yangılı
ödem sızıntısı gözlenir. Hücre çekirdeklerinde
piknoz, karyoreksiz ve karyolizis bulunur.
• İkinci aşamada nekroz belirginleşir, yangılı ödem
sızıntısı hücreden fakir, hemorajik ve seröfibrinöz bir nitelik kazanır. Bu dönemde kaslarda gaz oluşumu artar. Son aşamada nekrotik doku (kas lifleri) ve interstisyel doku eriyerek gözden kaybolur. Bu
dönemde hemorajik yangılı ödem sızıntısı hücreden zengin bir hal alır.
Photomicrograph of blackleg lesion. Note the necrotic and swollen
fibers, edema fluid and neutrophils (arrows).
Gazlı Gangren ve Malign Ödem
• Gazlı gangren, klostridyum cinsinden
etkenlerin (Clostridium septicum,
Cl.perfringes, Cl.novyi, Cl.sordelli,Cl.gigas) yara
enfeksiyonuna ilgili olan bir hastalığıdır.
• Gazlı gangren ve malign ödem Clostridium
septicum, Cl.perfringes, Cl.novyi,
Cl.sordelli,Cl.gigas tek başlarına ya da diğer
anaerob ve aeroblarla karışmış olarak yara
enfeksiyonu şeklinde olurlar.
• Gazlı gangrende kasların yoğun
dezentegrasyonu ve dokuların kanlı seröz bir
eksudatla dolu olduğu görülür.
• Dokular başlangıçta ekşimiş kokulu iken
sonradan iğrenç derecede kötü kokar
• Histolojik olarak
proteinden fakir ödem sıvısı kas tellerini ve endomizyumu
birbirlerinden ayırır, dejenere kas telleri
Ölümden sonraki birkaç saat içinde bütün
organlarda çıtırtı sesli gaz kabarcıklarına
rastlanır. Özellikle karaciğerde gaz kabarcıklarının
oluşturduğu bal peteği görünümü olabilir ve kan
damarları kesildiğinde devamlı gaz çıkışı dikkati
çeker.
Lokal lezyonlarda bile postmortal olarak
akciğerlerde şiddetli konjesyon ve parenkim
organlarında toksik dejenerasyon vardır.
• Malign ödem; gazlı gangren şekillenmeyen
bazı klostridiyal myozitis olaylarını kapsar.
• Hayvanlarda gangrenli olmayan myozitis
gangrenli olandan daha fazladır.Malign ödem
aslında myozitisten daha çok tipik bir
selülitistir ve oldukça yüksek ölümlerle
seyreder (48 saatte ölüm), ancak toksijenik
enfeksiyonlarda bile kaslarda önemli bir
• Yangının bağ dokuda (malign ödem) ya da kaslarda (myozitis) sınırlı kalmasında en önemli faktör kasın vaskülorizasyonudur. Eğer başlangıçta bir travma ya da kan damarlarının toksik zedelenmesi sonucu kaslarda yıkım şekillenmişse gerçek gangren oluşur.
• Yanıkara ile Gazlı Gangrenin Farkları:
1. Yanıkara Cl.chauvoi’nin kaslardaki latent
sporlarının etkinleşmesiyle karakterizedir.
Gazlı gangrende ise
Clostridium septicum,Cl.perfringes, Cl.novyi, Cl.sordelli,Cl.gigas’ın
2. Yanıkara en çok sığırlarda ve bunu takiben
koyunlarda görülmesine rağmen, gazlı gangren
bütün hayvan türlerinde görülür.
3. Yanıkara sığırlarda sindirim ile koyunlarda deri
yaraları ile bulaşır.Ancak özellikle sindirim yolu
önemlidir. Gazlı gangren ise bütün
4.Yanıkara başlıca mera hastalığıdır ve genellikle nemli topraklarda görülür, oysa gazlı gangren de böyle bir durum yoktur.
5.Gazlı gangren etkenlerinden Cl.septicum ölümden sonra kadavrada hızla çoğalmasına rağmen, yanıkara etkeni Cl.chauvoei çoğalmaz.
6. Yanıkara’da karaciğerde bezelye büyüklüğüne varan sarı renkte nekrozlar görülür, gazlı gangrende ise
karaciğerde bal peteği görünümünde gaz kabarcıkları görülür.
•
Kaslarda Yerleşen Parazitler:
a) Kas ipliklerine yerleşen parazitler
- sarkosporidler
- trişinler
Kaslarda Sarkosporidiosis
• Sarkosporidiosis; son konağı karnivorlar ile insanlar, arakonakçıları da son konağın avı konumunda olan veya eti tüketilen hayvanlardır, en çok sığırlarda görülür, bunu at, domuz, koyun ve keçi izler.
• Karnivorlar ve insanlar kaslarında bradizoit formunda bulunan sarkokistli etleri yiyerek enfekte olur. Alınan sporozoitler, sindirim kanalında serbest hale
geçtikten sonra epitel katını geçer.