A Ş K E N T G Ü N L E R İ Müşerref Hekimoğlu
anılarını tazelerken
Bir sevgi çağrısı gerekli
B
ir yıl önce bir akşam çocuklar gibi şendik! Müzik dünyamızın yıldızları ve kuyruklu yıldızlarıyla parlıyordu gece miz. Ankara Hilton’un kral dairesinde koca man bir masanın çevresinde Çoksesli Müzik
Vakfı’nın kuruluşunu kutluyorduk. Leyla Gencer’in gözleri parlıyor, Adnan Saygun
mutlu ve umutlu gülümsüyor, Gürer Aykal hoca ile ilgili anılarından söz ediyor, Ersin
Onay bellekleri esprilerle parlatıyor, konser-
vatuvar yılları yaşanıyor soframızda. Ben de hoca ve öğrenci ilişkilerinin güzelliğini düşü nüyorum. İyi bir hocanın etkisini, üretkenli ğini. Derken bir öneri, hoca da Ankara’ya gel meli artık, Bilkent tepelerinde bir evde otur malı, onu müzik fakültesi öğrencileri de ta nımalı. Prof. Doğramacı’nın gözlerinde şim şekler çakıyor, karar veriyor bir anda: Say- gun’a bir ev hazırlanacak.
O ev hazırlanadursun, Adnan Saygun İs tanbul’daki evinde de oturamadı, uzun süre hastanede kaldı, evine dönmedi, dünyamız dan ayrıldı sonra. Çoksesli müziğin öncüle rinden biri Saygun. Atatürk’ün müzik devri- mini içtenlikle hisseden, inanan, ödün verme yen bir sanatçımız. Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nda, Devlet Konser Salonu’nda ya da Çankaya’da düzenlenen bir resmi kabulde ko nuşmaları çınlıyor kulağımda. Her zaman ke sin ve k a ra rlı. A ta tü r k ’ü n m ü z ik devrimiyle ilgili sözlerini Sayın Evren de anımsıyor mu acaba? Not aldıysa antlarında da yazar bel ki. Bir de İnönü’nün Pembe Köşkü’nde bir gecemiz var. İnönü Vakfı’nm düzenlediği bir konserden sonra, Özden Toker o çok zarif ev- sahibeliğiyle güzel bir sofrada ağırladı sanat çıları. Çok güzel, coşkulu saatler yaşadık. Hoca ve öğrenci ilişkilerinin, sevginin, saygı nın güzel örneklerini gördük. Bir kez daha yazdım sanırım, Saygun bir öyküyle özetledi bu ilişkileri, bir ustanın alçakgönüllülüğü ile. Aslında güç, hayli uzlaşmaz bir kişiliği var, ama müzik dalında boy veren ürünlere sıcak bakıyor, öyküsü de bunu kanıtlıyor: At ya rışlarında yaşanan bir olayın öyküsü bu. Se yirciler arasında bir kişi belli bir atı büyük coşku ve gerilimle izliyor. Yarışı o at kazanın ca sevinçle bağırıyor, şapkasını havaya fırla tıyor. Yanındakiler de merak ediyor. Bu se vinç nerden kaynaklanıyor diye. Kazanan atın sahibi mi acaba? Yoksa bu ata oynayıp çok mu kazandı?.
Hayır, atın sahibi de değil, yarışlarda oy nayacak parası da yok. Ama yarışan atın yu larını o yapmış! Coşkusu bu nedenle. Yuları yapan ellerin sevincini duyuyor.
Hocaların hocası diye anılan Saygun’un es ki öğrencilerini, müzik dalında boy veren de ğerli sanatçıları gözleriyle okşayarak bu öy küyü anlatması çok hoş değil mi?
TRT’den Sedat Örsel, Altan Öymen ile bir likte bir ödül aldı Simavi Vakfı’ndan, müzik vakıfları da bir ödül verir belki. Adnan Say gun’un Yunus Emre Oratoryosu compactdisk Olarak yayımlanıyor bu yıl, Sevgi Yılı nede niyle. Hikmet Şimşek’in çabasıyla gerçekle şen bir olay bu, Sedat örsel’in de bir hayli katkısı var. Adnan Saygun o yapıtı besteler ken, iki bin yılına doğru Ayasofya’da
çalına-'Hocaların hocası” diye anılan Adnan Saygun, çoksesli müziğin öncülerindendi
cağını düşündü mü acaba? Yunus Emre’nin soluğunun yüzyıllar sonra Ayasofya’nın gör kemli kubbesinde de yankılar yapması güzel ürpertiler veriyor insana. Ayasofya konserle rinin Saygun ile başlaması da güzel bir olay. Yunus Emre’nin soluğu başka tartışmaları, önerileri kulağımızdan da gündemimizden de siler belki. 5 Eylül 1980 gününü anımsıyorum şimdi. Dedeman Oteli’nin bahçesinde Libya lIların ulusal bayramı kutlanıyor. Genelkur
may Başkanı Orgeneral Evren de konuklar
arasında. Çevresinde milletvekilleri. İki gün önce MSP’nin Konya mitingi nedeniyle yap tığı konuşma beni hayli şaşırtmıştı. Orgene ral Evren’e sordum, Ayasofya’nm camiye dö nüşmesini isteyenler için ne düşünüyor aca ba? Yanıtını ondan değil, yanımızda duran A P’li Kültür Bakanı Rıfkı Danışman’dan bekliyorum aslında. Sayın Bakan oralı değil, öteki milletvekilleri de bu soruyu benim AP1
ye soğuk bakışımla yorumluyorlar. Avni Ak- yol da yanımızda o aralık. AP’nin eski Kül tür Bakanı, partili arkadaşlarının görüşüne katılmıyor. Bakanlığı döneminde belli davra nışlarını desteklediğimi söylüyor. Sayın Ev ren de dinliyor. Sonra ne oldu, Ayasofya’yı camiye dönüştürme önerileri yeniden günde me geldi. Sayın Demirel de açık seçik yaptı bu öneriyi. Atatürk’ün Ayasofya’yı müze yap ması çağdaş kişiliğinden kaynaklanıyor kuş kusuz. Laik politikasının uygar ve evrensel boyutlarından. Son günlerde Sayın özal’ın Ayasofya’ya bakışı da ilginç yorumlara uğru yor. 15 ocak akşamı Ayasofya’da bir konser verilmesini sağlayarak bir yasağı kırıyor. Bir yandan da yasaklar ürüyor ülkemizde!
Bilmem duydunuz mu? ABD’de Ayasofya kubbesini oluşturan çizgilerin kompütürle saptanmasını öngören bir proje oluşuyor. Bu proje nasıl gerçekleşecek, belli değil henüz.
Belki mimarhk dalında önde gelen ABD üni versitelerinin de katılımıyla. ODTÜ kökenli bir bilim adamı Erhan Karaosmen ön çalış malarını yapıyor bir süredir. Erhan Karaos men de bilgisayar türü bir kişi. 1970’li yıllar da milletvekili seçimlerinde CH P’nin kaza nacağı milletvekili sayısını söyleyerek parti kulisini hayli dalgalandırdı. Aşırı iyimserler biraz bozuldular, ama bilgisayarlar yanılmı yor. Partide gerilim, Farabi Sokağı’nda ku caklarında çocuklar, yağmur altında şemsi yelerle bekleyen başkenttiler. Seçim sonuçla rı açıklanırken sokak coşkuyla dalgalanıyor, CHP’yi iktidar tavanına yaklaştıran sayı öz lemle bekleniyor. Bir Farabi Sokağı var, bir de Göreme Sokağı o zaman. Sonra Çevre So- kağı’na taşındı parti. Duvarda Hamiye Ço-
lakoğlu’nun mavi kuşları. Belki de barış gü
vercinleri, ancak kanatları çabuk kırıldı. Sev gisiz uçmuyor kuşlar! UNESCO’nun öngör düğü Yunus Emre yılı da “Sevgi Yılı” olarak tanımlanıyor, ama ülkemizde sevgiden söz et mek çok kolay değil doğrusu. Tersine sevgi sizlik ağır basıyor. Kişiler de kuruluşlar da birbirine soğuk bakıyor. Yunus Emre Orator- yosu’nun sıcak çağrısı o soğuk çevrelere de ulaşacak mı bakalım?
Sevdiklerimiz ölmez, sanatçıların yaşamı da ölümlerinden sonra başlar değil mi? Adnan Saygun da müziğiyle ölümsüzlüğe ulaşacak bir bestecimiz. Ama güçlü bir soluk eksildi dünyamızdan. Onu çok arayacağız, boşluğu dolmayacak. Sevda-Cenap And Müzik Vak- fı’nda, Çoksesli Müziği Geliştirme Vakfı’nda bir Adnan Saygun yok artık. Chopin’i seven ler merkezinde de bir Adnan Saygun yok. El bet anımsarsınız, Polonya Büyükelçisi Palasz, o derneğin kurulması için önce Adnan Say- gun’a başvurdu, kuruluş için öncülüğünü is tedi. Kimi kişiler niçin Chopin diye sordu ba na. Belki de Chopin daha çok tanınan bir bes teci olduğu için, dünyanın birçok kentinde Chopin’i sevenler merkezi var. Oysa Mozart’ı sevenler merkezi de kurulabilir. Mozart’ı se venler ve sevdirenler de giderek çoğalıyor ül kemizde. Nadir Nadi’nin Dostum Mozart ki tabı kaçıncı baskısını yapıyor. Güzel Mozart konserleri veriliyor, çalgıcılarımız güzel çalı yor Mozart’ı, operacılarımız güzel söylüyor aryalarını. Yekta Kara, çağdaş yorumlarla sahneliyor Cosi Fan liıtte’yi. Gürer Aykal bir
Requiem konseri tasarlıyor Mozart Yılı’nda.
Dünyanın en güzel seslerini de Türkiye’ye ça ğırmayı düşlüyor. Bu düşlerin barış içinde gerçekleşmesi kuşkusuz en büyük dileğimiz. Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu barışa da çağrı bence. Sevgi Yıh’nda da savaş değil, ba rış bekliyor dünyamız. Barış sevgiyle oluşur ancak.
Sevgi Yılı’nda sevgili Ruhi Su’yu da özlemle
anıyor dostları. Yunus Emre Yılı, Ruhi Su’ yu dinlemeden kutlanır mı diye soruyorlar. TV’de süren sessizliğin ne zaman sona erece ğini merak ediyor, Ruhi Su’nun gürül gürül sesiyle Yunus Emre’yi dinlemeyi özlüyorlar. Yunus’un bir dizesini de sevgiyi vurgulayarak söylüyorlar:
Bize sevgi gerek sevgi. □