• Sonuç bulunamadı

Zamanın Ontolojisi Tartışmaları: İtirazlar

Belgede Zaman, Tanrı ve dört-boyutçuluk (sayfa 137-141)

“gerçek” olup olmadığına karar vermek konusunda çok da kafa yormazlar

(…) Her modele özgü bireysel kavramlar (“geçmiş, “gelecek”, “zaman”) değil, yapının bütünüdür önemli olan. Gerçekten de genellikle belirli bir modelin tamamen kavramlar kümeleri kullanarak tamamen farklı iki şekilde betimlenmesi mümkündür.364

Clifford Williams’ın da bu ayrıma benzer bir şekilde baktığını görmek çok zor değildir.

Williams, A ve B teorisyenlerinin her iki tarafının da birbirini anlamadığı iddiasındadır365. Buradan doğrudan onun Carroll gibi düşündüğü sonucu çıkmaz ama benzer bir ifadeyi şurada görebiliriz:

Hem A hem de B teorisyenleri üzerinde durduğum A ve B-zaman mefhumlarının, McTaggart meseleyi ilk ileri sürdüğünden bu yana literatürde tecessüm edenden farklı olduğunu söyleyip itiraz edeceklerdir. A-zamanı için önemli olan ekstra zaman geçişini yani eşsiz bir zamansal değişimi yok etmek ve B-zamanının alışılageldiği gibi içerdiği düşünülen zaman ilişkilerine bir şey eklemek için B-zamanına geçişi eklemek. Her ikisini de yapmak A zamanını B zamanı ve B zamanını A zamanı yapar. Ve bu da geleneksel meseleyi sahte bir probleme dönüştürür.”

Buna cevabım, bu itirazı benim tezime bir itiraz değil daha çok onun savunusu olarak gördüğümdür. McTaggart’ın A ve B-zamanına dair orijinal nitelendirmesi her biri inandırıcı sadece açık iki teoriyle betimlenmemiş olabilir. Gerçek, her iki teorinin savunucuları da kendi teorilerinin apaçık doğru ve diğerinin apaçık yanlış olduğuna inanmalarıdır. Bu ikinci gerçek önümüzde sahte bir dikotomi olduğu ihtimali konusunda bizi uyarmalıdır.366

İlk olarak, bunun neden sahte bir dikotomi olmadığını açıklamalıyım. Birisi için A teorisyeni dediğimizde ilk akla gelen onun, zamanın “geçişini” ifade eden işaretleri (token) kiple ifade edilebileceğini, zamanın geçişinin nesnel bir ifade ile betimlenebileceğini ve dolayısıyla zamanın geçişinin gerçeklik ifade ettiğini düşünen kişi olduğunu söylerim. B teorisyeninden bahsettiğimde, zamanın ifade edilmesinde kipli işaretlerin ve zamansal varoluşun gerçek olmadığını ve zamansal geçişin bir illüzyon olduğu fikrini savunan kişi aklıma gelir.

O hâlde “A teorisyeninin betimlemesi A serisi modelini ele alıyorsa A serisinin gerçekliğinden bahsediyordur. B teorisyenin betimlemesi ise B serisi modelini ele aldığı

364 Sean Carroll, a.g.e., s.38.

365 Clifford Williams, a.g.e., s.374.

366 Clifford Williams, a.g.e., s.381.

için B serisinin gerçek olduğundan bahsediyor” demek mümkündür.

Peki iki teori arasındaki fark sadece metafizik bir zaman tanımlaması farkı değil ama aynı zamanda gerçek bir zaman tanımlaması farkı ise ne olacaktır? Şimdi bu iki teorisyenin arasındaki tartışmanın zaman ve varlık üzerine değil de bir doğa olayının, mesela denizde geceleri oluşan belirli parlamaların sebebinin 1. biyoluminesans bir canlı türünden veya 2. İrlanda mitolojisindeki deniz tanrıçası Niamh Chinn Óir’in altın saçlarından kaynaklandığını iddia ettiğini düşünelim.

A teorisyeni, denizdeki parlamanın sebebinin bir deniz tanrıçası olduğunu, B teorisyeni ise aynı parlamanın sebebinin biyoluminesans bir canlı türü olduğunu iddia etmektedir.

Eğer Carroll ve Williams’ın iddialarını kabul edersek üzerinde tartıştıkları “parlamanın”

sebebinin aslında aynı olduğunu ve bu tartışmanın nafile olduğunu söylemek gerekir.

Zira Leibniz’in ayırt edilemezlerin özdeşliği ilkesi (a, a’dır), a’nın kendisinden başka bir şey olmadığına dair üçüncü hâlin imkansızlığı (tertium non datur) ilkesini de gerekli kılar. Eğer bu ilkeyi ihmal edersek bir deniz tanrıçasının veya biyoluminesans canlının hangi şekilde betimlendiği önemli değildir. Bu sebeple de ona deniz tanrıçası veya biyoluminesans canlı demek arasında bir fark yoktur. Böyle bir fenomen olduğu müddetçe onu nasıl tanımladığımız ancak terminolojik bir nüanstan ibarettir.

Buna şu açıdan bir itiraz getirilebilir; bilimsel verinin doğruluğu ile herhangi bir inanç değerinin doğruluğu terminolojik bir nüans değildir çünkü bilimsel veri bu canlı türünün ne olduğunu, hangi evrimsel süreçlerden geçtiğini kesin bir bilimsel veri olarak

“belgeler.” O hâlde bu biyoluminesan canlının bilimdeki adı x ya da y olsa bile onun adının yerel bir İrlandalıya göre adının Niamh Chinn Óir olması terminolojik bir nüans olmaz mıydı? Buna karşılık Carroll ve Williams gibi düşünenler şu şekilde karşılık verebilir; eğer bilim metafiziksel bir önermeyi destekliyorsa, o önerme ciddiye alınmalıdır. Tezimde daha sonra değineceğim gibi literatürde Özel Görelilik Teorisi’nin B teorilerinin arkasında durduğu yönünde genel bir kanı vardır. Ancak bu durumda da Caroll’ın savunduğu gibi fizikçi için önemli olmayan bu terminolojik nüans önem kazanmaya başlamaz mı?

Bu durumda her iki iddianın da yerinde olmadığını görmek zor olmasa gerektir.

Fizikçinin ihmal edebileceği uzay-zaman ile filozofun uzay-zamanı, kimi felsefi teorileri fizik veya genel olarak pozitif bilimler daha fazla desteklese de her durumda uzlaşmak zorunda değildir.

O hâlde fark nerededir? Fizik için bu, farklı uzay-zaman modellerinin farklı kavramlarla betimlenebileceği gerçeğine dayanır. Bu şekilde -mesela Minkowski uzayı- gibi bir modelleme görelilik teorisine uygun bir çerçeve sunar. Ve bu da denizde olan fenomenin kaynağının bir doğa olayı olup olmadığına dair bir tartışmada olduğu gibi zamanı ele alırken hangi paradigma modelinin benimsenmesi gerektiğine bağlı olarak değişir. Çünkü söz konusu tartışmanın öznesi, fizik için somut bir şey ifade eden ancak felsefeci için soyut bir anlamı da olan zamandır. Felsefeci için, var olanın temsili, onun ifade ettiği anlam modeli üzerinden betimlenir. Ahlak için “ahlak görelidir” dersek onun tüm farklı düşünce modellerinde farklı tanımlandığını, “ahlak mutlaktır” dersek farklı tanımlanmadığını söyleriz. Ahlakı iki farklı yüklemle tanımlamak tüm kavram setini baştan sona nasıl değiştiriyorsa zamanı da değiştirir. Burada tartışılması gereken soru ise zamanın böyle bir terminolojik nüans olup olmadığı meselesidir. Onu bir deniz fenomeninden farklı bir hiyerarşide görmenin bir anlamı var mıdır? Burada ise tam olarak meselenin özüne giden yol bu sorudan geçer; mesele zamanın bizim için bir anlam ifade ettiği gerçeğidir. Eğer onun geçip geçmediğini düşünmek benim için bir fark yaratıyorsa bu metafiziksel refleksiyon içerisinde doğruluğunu tartma imkânı bulurum. Bu fenomenolojik bir açıklama olmaktan öte metafiziksel spekülasyon açısından dilin ötesinde bir gerçeklik olduğu fikrinin hâlâ geçerli olduğu anlamına gelir. Eğer zamanın tanımlamasına dair tüm açıklamalar sadece söz oyunlarından ibaret olsaydı, zamanın tanımlandığına ilişkin bazı yargıların yanlış veya doğru olabileceğine dair tartışmalar o söz oyunları devreden çıkarıldığında ortadan kalkmış olurdu. Ancak böyle bir şey mümkün olmadığı gibi, mesela bu tezin yazarının da reddettiği A teorisi, sürecilik (endurantism) ve Şimdicilik gibi teorilerin yanlış olduğunun gösterilmesi, sadece fiziğin genelde B teorilerini haklı çıkarmasıyla değil bu teorilerin metafizik planda doğru olduğunun gösterilmesiyle mümkün olacaktır. Bu noktada fizikçilerin kendi modellemelerinin ifade biçimlerini doğrudan felsefeye uyarlamakla hatalı olduklarını söylemek mümkündür. Felsefe bu tür bir kavramsallaştırmayı sadece fizik çerçevesinde

değil aynı zamanda mantık çerçevesinde yapmak zorundadır.

O hâlde zamanın ontolojisi hakkındaki görüşleri ve bu görüşler üzerine yapılan tartışmaları incelemeye geçebilirim.

Belgede Zaman, Tanrı ve dört-boyutçuluk (sayfa 137-141)