• Sonuç bulunamadı

A- İdeolojik Altyapı: Yeni Sağ

2. Yeni Muhafazakarlık

mülkiyet hakkı, muhafazakar görüşte de liberalizmde olduğu gibi vazgeçilmez ve titizlikle korunması gereken bir haktır. Toplumsal statülerin temelinde yatan bu hak, özellikle gayri-menkule yönelik mülkiyet hakkı, kişiyi önce içinde bulunduğu topluma sonra da devlete, hükümete, ulusa bağlayan sıkı bağ oluşturan bir araçtır.105

Sözü edilen özellikleriyle muhafazakar toplum yapısı, kendi dinamikleriyle yavaş değişebilen bir özelliğe sahiptir. Bu bütünü bozucu suni girişimlerden kaçınılması gerekir. Aslında, kapitalizmi usulen kabul etmiş gibi görünen yeni muhafazakarlar, sosyal refah devletine ise, büyük bir şüpheyle yaklaşmışlardır.

Özellikle vatandaşlık hakları olarak tanımlanan sosyo-ekonomik bir dizi hakka karşı tavır almışlardır. Eşitsizlik olgusunun doğal olduğunu kabul eden muhafazakarlar, toplumun sosyal hiyerarşisini bozacak oluşumlara, düzenlemelere karşı çıkmışlardır.

Eşitliğin sağlanması uğruna pek çok geleneksel kurumun toplumsal yeri ve öneminin yok edildiğini, devletin bu kurumların yerini alarak onlara zarar verdiğini eleştirel bir biçimde ortaya koymuşlardır.106

Liberallerle vatandaşlık hakları konusunda aynı görüşü paylaşan muhafazakarlar, liberal uygulamaların yaratılabileceği olası sorunların giderilmesinde geleneksel kurumları devreye sokarak, bu kurumları yeniden canlandırabileceklerini düşünmektedirler. Bu durum, liberalizm için çıkış noktaları oluşturulmasına katkı sağlamaktadır. Eğitimin, devletin işi olmadığını söyleyen liberallere, muhafazakarlar, ailenin ve toplumsal gönüllü girişimlerin bu alandaki katkılarını öne çıkararak destek vermektedirler. Yeni sağın, politikalarında, yeni muhafazakar geleneksel değerlere ve kurumlara çağrıda bulunulması, bu kesişme noktalarının pekiştirilmesine ve liberal politikaların meşrulaştırılmasına yönelik çabalar olarak değerlendirilebilir. Bir başka deyişle, kişinin kendine yeterli olması, ekonomik ve sosyal gereksinimlerinin kendisi tarafından karşılanması, yetersizliği halinde de ailenin ya da içinde bulunduğu, yaşadığı toplumsal birimin, diğer sosyal, dini kuruluşların, gönüllü oluşumların bu işlevleri yerine getirebileceği söylemi, yeni muhafazakar anlayış içinde yer almaktadır.107

Yeni muhafazakarlığın temel derdi, devlet ile sivil toplum arasındaki sınırları yeniden çizme gereğidir. Birbirlerine fazlasıyla bağımlı olan toplumsal ve politik

105 Aksoy, “Yeni Sağ ve Devletin…”, s. 550.

106 Aksoy, “Yeni Sağ ve Devletin…”, s .550.

107 Aksoy, “Yeni Sağ ve Devletin…”, ss. 550-551.

yaşam alanlarını yeniden farklılaştırmayı ve sivil topluma özgü erdemlerin, öz çıkar, sıkı çalışma, esneklik, özgüven, seçme özgürlüğü, özel mülkiyet, ataerkil aile ve devlet bürokrasisine güvensizlik gibi, çarpık bir yorumunu popülerleştirmeyi amaçlamaktadır. Sivil toplumu devletten üstün tutan bir anlayış içerisindedir.108 Bu sözde özgürlükçü ideoloji, KİT’lerin özelleştirilmesi, emek pazarında daha fazla esneklik sağlanması ve halk hissedarlığı, özel konut mülkiyeti ve emekli aylığı çizelgelerinin yaygınlaştırılması arayışında kendini gösterir. Bu öneriler, geniş kapsamlı devlet düzenlemesinin hem bireysel inisiyatifi yok ettiği, hem de kendi kendine örgütlenmeyi, toplumsal sorumluluğu ve karşılıklı yardımı olanaklı kılan toplumsal kaynakları kuruttuğu iddiasını taşımaktadır.109

Refah devleti hükümetlerinin çoğu vaatlerini yerine getirememelerini kullanmaya çalışan yeni muhafazakarlığın politik stratejisini yönlendiren şey, sivil toplum üzerindeki genelleştirilmiş devlet denetimine karşı duyulan nefrettir. Ama, bu strateji aynı zamanda, devletin iktidar ve otoritesinin artırılması gerektiği gibi potansiyel olarak kendi kendisiyle çelişen bir inancın da üzerine bina edilmiştir. Yeni muhafazakarlar, bugünkü siyasal otorite krizi üzerinde durmayı çok sevmekte, hükümet eden kurumların meşruluklarını kaybettiklerini söylemektedirler. Aşırı iradecilik, bir yandan siyasal seçkinlerin güvenini sarsarken, diğer yandan devletin, çıkarların çatıştığı bir pazaryerine indirgenmesi, politik istikrarı ve liberal demokratik gelenekleri tehdit etmektedir.110

Bu tehditlere karşı koymak için devlet, maliyetleri azaltmak, devlet gelirlerini yükseltmek ve devlet iktidarının tutarlılık ve meşruluğunu artırmak için, üstlendiği bazı işlevlerin yükünden kurtarılmalıdır. Devletin otoritesi, korporatist pazarlık mekanizmalarının kapsamının daraltılması, iktidarın yürütme organında yoğunlaştırılması, kamu kesimi sendikalarının ve aksilik eden yerel ya da bölgesel yönetimlerin gücünün kırılması ve devletin örgütlediği baskı araçlarının görünürlük ve kapsamının genişletilmesi yoluyla pekiştirilmelidir. Yeni muhafazakarlık, devletin araçsal boyutları olan sivil topluma mal ve hizmet sunma rolünü küçültüp, iç hukuk ve düzeni, toplumsal istikrarı, esnek ve rekabetçi ekonomiyi güvence altına alma ve

108 Jean-Marie Benoist, Les outils de la liberte, Paris, 1985.; aktaran: John Keane, Demokrasi ve Sivil Toplum, (Çev. Necmi Erdoğan), İstanbul: Ayrıntı, 1994, s. 26.

109 Keane, a.g.e, s. 26.

110 Keane, a.g.e, ss. 27-28.

ulusun dış düşmanlara karşı güçlü, saygın ve daimi bekçisi olma rolünü genişleterek, devlet politikalarının etkinliğini artırmaya çabalamaktadır. Yeni muhafazakarlığın devletin küçültülmesine yönelik reçetesi budur.111

Uyum göstermeyeni ortadan kaldırıp verimlilik, büyüme ve istihdamı artırmayı hedefleyen yeni muhafazakar ekonomik politikaların başarılı olması zor gözükmektedir. Ne pahasına olursa olsun pazar güçlerini yeniden diriltme ve ticareti teşvik etme stratejisi, ekolojik koşulları kötüleştirmesi bir yana, yanlış bir öncüle dayanmaktadır. Özel kapitalist firmaların, yeni açılan pazarları ele geçirmek için yeni yatırımlar yapacakları ve yeni işçiler çalıştıracakları ve böylelikle de, ekonomik büyüme, tam istihdam ve fiyat istikrarının yeniden sağlanacağını varsaymaktadırlar.

Bu strateji, pazar rekabetinin kapitalist yatırımcılarda tipik bir kararsızlık ve çekingenlik yaratması olgusunu hafife almaktadır. Serbest pazar kapitalizmi, kendi kendini kötürümleştirici bir yapıya sahiptir. Çünkü, yatırımcıların büyüme ve istihdama yönelik stratejiler doğrultusunda yatırım yapmaya karşı isteksizliklerini artırır. Özelleştirme stratejisi, hızlı büyüme ve herkese tam gün iş koşulları yaratmak şöyle dursun, yatırımların daha da azalmasına ya da işten tasarruf eden teknolojilere yatırım yapılmasına yol açar. Böylece de, imalat sanayiinde işçisiz büyüme eğilimlerini derinleştirir ve firmaları, yatırımlarının bir kısmını veya tamamını üçüncü dünya ülkelerine aktarmaya teşvik edebilir.112

Yeni sağın, muhafazakarlıktan ayrılmaktan çok onu dirilttiğini göstermenin yollarından biri devletin rolü konusudur.113 Letwin’e göre Thatcherizm, “bırakınız yapsınlar” liberallerinin tersine, ekonomik ve toplumsal yaşama devlet müdahalesini, en aza indirmek istemez. Daha çok, müdahalenin biri olumlu, biri olumsuz iki anlamı arasında ayrım yapar. Piyasa ekonomisi, planlama ya da korporatizm biçimindeki devlet müdahalesiyle bağdaşmamasına rağmen, kanun ve düzenin sağlanması, ulusal ideallerin beslenmesi ve savunma yeteneği bakımından devletin kuvvetli elini etkin biçimde talep eder.114 Güçlü devletin, piyasalar için gerekli serbestliği sağlayan yasal

111 Keane, a.g.e, ss. 28-29.

112 Keane, a.g.e, ss. 29-30.

113 Giddens, a.g.e., s. 44.

114 Shirley Robin Letwin, The Anatomy of Thatcherism, London: Fontana, 1992.; aktaran: Giddens, a.g.e., ss. 44-45.

düzenlemeyi getirdiği varsayılır. Ancak, sıra ekonomik sistemin kendisine geldiğinde yeni sağ, klasik liberal düşüncenin ekonomizmini kabul eder.115

Yeni sağ bu anlamda, en azından ekonomik planlama bakımından hükümetleri kusurlu bulurken, sonsuz ekonomik büyümeyi garanti eden piyasalara toz kondurmamaktadır.116

Sonuç olarak yeni sağ, yüzyıllardır rakip olarak kabul edilen liberalizm ve muhafazakarlık arasında imzalanan bir barış anlaşması olarak algılanabilir. Ancak, bu ittifak bir tesadüf değil, akıllıca şekillendirilmiş bir projedir. Bir yandan devletin iktisadi alandan bir noktaya kadar geri çekilmesi, daha açık bir dille makro-iktisadi istikrarı sağlamak amacıyla sosyal devlet harcamalarının kesilmesi ve devletin bir işveren olmaktan çıkarılması gerektiği iddia edilirken, diğer yandan bu değişimin yol açacağı boşlukların ve toplumsal tepkilerin aile, din, milli kimlik gibi muhafazakar kurum ve değerlerle örtülmesi amaçlanmıştır. Bir diğer ifadeyle, piyasanın önceliği ve asgari devlet gereği korunurken, geleneğin, dinin, ailenin ve milli kimliğin önemi ve bu kurumların yapılandırılması ve muhafaza edilmesi için güçlü bir devlet fikri yeni sağ ideolojisinin temelini oluşturur.117