• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. ENDONEZYA DIŞ POLİTİKASI

2.2 Yeni Düzen Dönemi’nde Endonezya (1966-2000’ler)

48 itibarını kaybetmiştir. Başkan Soekarno sonunda 11 Mart 1966'da iktidardan vazgeçmek zorunda kaldı. General Soeharto'yu yeni başkan olarak ülkede düzeni ve istikrarı yeniden sağlama ve liderliği ele geçirmesi için yetkilendirmiştir (Anwar, 1994: 31).

49 Milletler’in aktif bir üyesi olmuş, Malezya ile çatışma sona ermiş, bölgesel işbirliği (ASEAN) kurulmuş ve büyümüştür. Birçok ülke ile ilişkiler yakınlaşmıştır (Rahman, 2018: 271; Widjaja, 1986: 15). Bu nedenle Soeharto dönemindeki hükümet bölgeselci ve küreselci kabul edilmiştir (Ramiz, 2019: 32; Yani, 2009: 7).

Soeharto döneminde ekonomik büyümenin temeli olan siyasi istikrar unutulmadan ekonomik sektördeki ulusal çıkarlar önceliklendirilmiştir. O dönemde ulusal liderlik seçkinleri, istikrarı ekonomik büyüme ve eşitlikle birleştiren kalkınma programları yoluyla iç ekonomiyi iyileştirmeye öncelik veren teknokratların hâkimiyetindedir. Örneğin, bu dönemde Endonezya yabancı yatırıma daha açık hâle gelmiş ve kapitalist sistem daha hoş karşılanmaya başlamıştır. Yeni Düzen liderleri, iç içe geçmiş olarak gördükleri iç siyasi istikrar ve ekonomik kalkınma ile çok ilgilenmiştir. Ulusal istikrara yönelik en büyük tehdidin, büyük olasılıkla komünistler veya militan Müslümanlar olmak üzere iç yıkımdan geldiğine karar vermiştir (Anwar, 1994: 36). Hükümet seçkinleri, yıkıcı hareketlerin yoksulluk ve ekonomik hoşnutsuzluktan kaynaklanabileceğini de kabul etmiştir. Bu nedenle ekonomik kalkınma, ulusal istikrarı korumak için gerekliyken aynı zamanda ekonomik kalkınmanın ön koşulu olmuştur. Temel olarak, Yeni Düzen Dönemi'nin üç ana özelliği vardır: güçlü bir anti-komünizm duygusu, istikrar ve ekonomik kalkınmaya bağlılık ve pragmatik bir uluslararası görünümdür (Anwar, 1994: 35).

Yeni Düzen liderleri, karşılaştıkları ekonomik zorlukların üstesinden gelmek için ülkenin ekonomik olarak toparlanacağına söz vermiş, dış yardıma büyük ölçüde güvenmekten başka çareye sahip olamamıştır. İlk olarak hükümetin ülkenin dış borç ödemesinin yeniden planlanmasını müzakere etmesi gerekmiştir. İkinci olarak enflasyonu düşürmek için Endonezya’nın birçok türde ithalata, özellikle de yedek parçaya ihtiyacı vardır. Son olarak Endonezya ihracatı dış pazarlara sürekli erişime

50 ihtiyaç duyarken durgun endüstrileri ve işletmeleri yeniden canlandırmak için büyük bir sermaye akışı da gereklidir. Bu arada Endonezya, o sırada şiddetle karşı çıkan komünist ideoloji nedeniyle Çin'i gerçekten önemli bir müttefik olarak görmemiştir. Ancak zaman geçtikçe, Soekarno ve Jokowidodo gibi bazı Endonezya cumhurbaşkanlarının özellikle ekonomik ve teknoloji sektörlerinde Çin ile yakın ilişkileri olduğu bilinmektedir. Tüm bu ihtiyaçlar için Yeni Düzen’in Batı’ya bakması gerekmiştir çünkü yalnızca Batılı ülkelerin özellikle de ABD ve Japonya’nın Endonezya’ya ihtiyaç duyduğu türden ekonomik yardımı sağlayacak mali donanıma sahip olduğu görülmektedir.

Uluslararası toplumda, özellikle Güneydoğu Asya’da 1960’ların sonları, istikrar ve bölgesel ekonomik büyümeyi garanti altına alabilecek bölgesel bir işbirliği yapısı oluşturma yönünde ülkeler arasındaki işbirliği eğilimi ile işaretlenmiştir. Bu eğilim, ASA (Güneydoğu Asya Birliği), SEATO (Güneydoğu Asya Anlaşması Örgütü) ve MAPHILINDO (Malezya, Filipinler, Endonezya) gibi bölgesel işbirliği düzenlemelerini geliştirmeye yönelik girişimlerin artık bölgesel düzen oluşturmada etkili araçlar olarak görülmemesi nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bunun dışında büyük güçleri içeren uzun süreli Vietnam Savaşı, Güneydoğu Asya ülkelerinin de büyük güçlerin etkisinin yanı sıra kendi güvenlik yapılarını oluşturmanın önemini fark etmelerini sağlamıştır (Djafar, 1996: 99). Adam Malik tarafından temsil edilen Endonezya, tüm üye devletlerin eşit statü ve haklara sahip olmasını sağlamak için MAPHİLİNDO veya ASA’yı yeniden canlandırmak yerine yeni bir bölgesel organizasyon fikrinin başlatıcısı olmuştur.

Başlatıcı olarak Endonezya’ya diğer ülkeler için dikkate alınması gereken bir taslak teklif üretme görevi verilmiştir. Böylece Adam Malik ve yardımcıları Chaidir Anwar Sani, Soenarso ve Abu Bakar Lubis, hem ASA hem de MAPHİLİNDO’nun fikirlerini birleştirmeye çalışan bir Güneydoğu Asya Bölgesel İş Birliği Derneği için bir taslak öneri hazırlamıştır.

51 1966’nın sonlarında ve 1967’nin başlarında Endonezya diplomatik misyonları Güneydoğu Asya Bölgesel İş Birliği Derneği’nin önerisini teşvik etmek için birkaç Güneydoğu Asya ülkesini gezmiştir. Endonezya’nın yeni bir bölgesel dernek fikrini aktif olarak teşvik etmeye çalışan tek ülke olduğu ve böylece Soeharto hükümetinin böyle bir projeye olan coşkusunu vurguladığı açıktır (Moon, 2020). Bununla birlikte Endonezya hükümeti hâlâ böyle bir hareketin Endonezya’nın özgür ve aktif (bebas aktif) dış politikasını ihlal edebileceğinden ve böylece iç siyasi muhalefeti tetikleyebileceğinden endişe etmiştir. Bu nedenle önerilen birliğin aşırı Batı yanlısı olmaktan kaçınmak için Endonezya, bölgedeki bağlantısız iki devlet olan, Myanmar ve Kamboçya’nın yeni birliğe üye olmalarını sağlamaya çalışmıştır. Endonezya ayrıca önerisinin MAPHILINDO Doktrini’nden alınan maddeleri içermesi konusunda ısrar etmiştir. Bu da bölgesel güvenliğin öncelikle üye devletlerin sorumluluğu altında kalması gerektiğini ve üye devletlerin güvenliği için dış güçlere bağlı olmaması gerektiğini vurgulamıştır.

Endonezya'nın yürüttüğü dış politikayla ilgili olarak ekonomik ve siyasi hedeflere ulaşılması büyük ölçüde üç unsura bağlıdır: 1) Endonezya’nın ulusal çıkarlarının gerçekleştirilmesine yardımcı olan bölgesel bir ortam yaratmadaki rolü, 2) Endonezya’nın uluslararası dünyadaki diğer devlet aktörleri veya devletdışı aktörlerle, özellikle Endonezya’nın ekonomik büyümesine olumlu katkıda bulunabilecek aktörlerle ilişkileri, 3) Endonezya’nın uluslararası dünyadaki itibarı (Afifah, 2009: 304).

Uygun bir bölgesel ortamın yaratılması, 1960’ların sonlarında ve 1970’lerin başlarında Endonezya’nın önceliklerinden biri olmuştur. Endonezya bunu önemli görmüştür çünkü çevresinde nispeten istikrarlı bir ortama ihtiyacı vardır. Böylece

52 Endonezya’nın tamamen yerel ekonomik kalkınmaya odaklanabilmesi mümkün olmuştur. Yeni Düzen liderleri, özellikle Soeharto, esasen içe dönüktür. Bu da

Endonezya’nın iç işlerinin birinci öncelik olduğu anlamına gelmiştir. Bölgenin istikrarı Endonezya’nın istikrarını da doğrudan etkileyeceği için bir sonraki öncelik komşu ülkeler olacaktır. Bu nedenle Endonezya hükümetinin Güneydoğu Asya bölgesine ilgisi, Endonezya ile coğrafi yakınlığından kaynaklanmıştır.

Endonezya’nın bu hedeflere ulaşma çabalarından biri, Güneydoğu Asya ülkeleriyle bölgesel bir işbirliği forumunun oluşturulmasına katılmaktır. Bu bölgesel işbirliği 1967’de ASEAN’da ortaya çıkmıştır. ASEAN içinde Endonezya, karşılıklı olarak tanınan bir angajman veya katılım çerçevesinin varlığına öncelik vermiştir. Buna ek olarak ASEAN aracılığıyla Endonezya, Güneydoğu Asya ülkelerinin bölgede meydana gelen sorunlara ilişkin algıları eşitleyen bir diyalog kurmasını sağlayacak bir kurumsallaşma süreci kurmayı ummuştur (Prodjodikoro, 1985: 75). Bununla birlikte Soeharto döneminde Endonezya, uluslararası ayrımcılık ve adaletsizliğe karşı Üçüncü Dünya mücadelesinde artık lider bir rol oynamadığı anlamında pragmatik bir uluslararası görünüme sahiptir. Bu imaj iyileştirme, Batı karşıtı emperyalizm politikalarından vazgeçilerek ve komünist olmayan bir ülke olarak yeni bir ideolojik yönelim gösterilerek gerçekleştirilmektedir. Bunun yerine dış ilişkiler Endonezya’nın çaresiz ekonomik, politik ve diplomatik sıkıntılarından kurtulmasına yardımcı olmak için geliştirilmiştir.

Endonezya’nın şu anki diplomasi stratejisi, ASEAN üyesi Güneydoğu Asya bölgesindeki ülkelerin istikrarlı etkileşimine damgasını vuran etkili bir strateji olarak görülmektedir. Güneydoğu Asya bölgesinde yaratılan istikrar, ülkeler arasında çatışma potansiyelinin olmadığı anlamına gelmemektedir. Bunun için, Güneydoğu Asya ülkeleri

53 arasında savaşı önleme anlaşması imzalanmıştır. Hem ASEAN üyeleri hem de Çin gibi ASEAN dışındaki ülkeler arasındaki bölgesel anlaşmazlıklara dâhil olsalar da diğer ülkeler tarafından kışkırtıcı eylemler olarak görülebilecek askerî-politik niyetlerden kaçınmaktadır. Endonezya’nın Güneydoğu Asya’da istikrarlı bir bölgesel ortam yaratma konusundaki diplomasi stratejisinin başarısı, düşük profilli olma eğiliminde olan diplomatik üslupla da belirlenmektedir. Endonezya yönetişim sisteminde saldırgan veya çatışmacıdan düşük profilli olana geçiş, Endonezya’nın düzenli bir bölge yaratmada liderliğinin Güneydoğu Asya bölgesindeki ülkelerin tanınması nedeniyle etkili olmuştur.

Endonezya dış politikası istikrar vurgusu ile karakterize edilmiştir. Endonezya, ASEAN, APEC ve Bağlantısızlar Hareketi’nde lider bir rol geliştirirken aynı zamanda Batı ile iyi ilişkiler sürdürmüştür. Bununla birlikte ev içi gelişme ihmal edilmiştir. Dış politikasının uygulanmasında iyi sonuçlar elde etmesine rağmen Endonezya’nın iç kısmında Soeharto dış politikasını insan hakları ihlalleri, merkezî otoriter yönetim, yürütme dışı hükümet kollarının zayıflaması, siyaset ve iş dünyasına askerî katılımın artması, yolsuzluk ve 1975-1976’da Doğu Timor’un şiddetli ilhakı mahvetmiştir. Yeni Düzen Dönemi’nde Endonezya’nın dış politikası, 1980’lerin ortalarından bu yana düşük profilden daha iddialı hâle gelmiş ve artan ekonomik refah ve politika yapıcıların ordudan Başkan Soeharto’ya kaymasıyla birlikte 1988’in sonlarından bu yana akut ekonomik kriz, sonunda Soeharto’yu deviren çok boyutlu bir krize dönüşmüştür.

Endonezya milleti daha sonra reform hareketi ile siyasi sistemini yeniden yapılandırmıştır. Yeni Düzen’in ardından Endonezya’da ekonomik kriz, siyasi sistem ve hükümetin yapısında yaşanan büyük değişiklikler, Endonezya’nın dış politikasını yeniden içe dönük hâle getirmiştir (Anwar, 2000). Bu, Endonezya hükümetinin, özellikle ekonomik kriz ve etkileri olmak üzere iç sorunları çözmeye öncelik verdiği anlamına gelmektedir. Bu nedenle dış güçlerle ilgili acil konular göz ardı edilme

54 eğilimindedir (Nugroho, 2013: 76). Doğu Timor ile Sipadan Ligitan Adası’nın ayrılması olayı bu içe bakmanın (inward-looking) etkisine bir örnektir.

Endonezya ekonomisi 1997’de keskin bir şekilde gerilemiş ve bu, Yeni Düzen rejiminin meşruiyetini hızla mahvetmiştir. Dış borçlarda görülmemiş bir artış, Soeharto’nun düşüşünden hemen sonraki yıllarda ülke ekonomisinde yalnızca yoksulluk ve işsizliğin artmasına yol açan keskin bir düşüşle değil, aynı zamanda siyasi istikrarı, toprak bütünlüğü ve genel güvenliği için ciddi tehditlerle de karşı karşıya kalmıştır (Anwar, 2016: 18). Dolayısıyla Endonezya’yı uluslararası yardım için IMF’ye gitmeye zorlamıştır. Endonezya, ekonominin siyasi reformdan üstünlüğünü uygulamaktadır.

Ulusal kurtuluş ve rehabilitasyon Endonezya’nın temel ihtiyacı hâline gelmiştir. Bu bağlamda Yeni Düzen Dönemi’nin sonu Soeharto’nun haleflerine Endonezya’nın dış politikasının yürütülmesinde yeni fırsatlar ve kısıtlamalar sağlamıştır. Soeharto sonrası Yeni Düzen Dönemi’nde ulusal değişiklikler daha çeşitli ve çoğulcu bir iç ortamla sonuçlanmıştır. Örneğin, açık bir demokratik siyasi sistem eğilimi vardır (Yani, 2009:

14). Bu siyasi koşullar altında iç ve dış politikalar son derece şeffaf hâle gelmiştir.

İstikrarsız geçici iç siyasi koşullar nedeniyle Endonezya’nın dış politikasının performansı dalgalanmıştır.

Soeharto liderliğinin ardından Endonezya, uluslararası ilişkiler konularındaki politikasını da etkileyen başka bir siyasi değişim dönemi yaşamıştır. Sonraki dönem Reformasyon Dönemi olarak bilinir. Dönem, dört liderliğe bölünmüştür: Habibie (19981999), Abdurahman Wahid (1999-2001), Megawati Soekarnoputri (2001-2004) ve Susilo Bambang Yudhoyono (2004-2014) yönetimindeki hükümetler. Reform

55 Dönemi’nde dış politika, Endonezya toplumunun her alanında krizlerin üstesinden gelmeyi amaçlamıştır. Endonezya’nın reform sonrası dış politikasının yapımında demokrasi ve liberalleşme ruhu oldukça belirgindir (Prabowo, 2020).

Birinci olarak B.J. Habibie (1998-1999)’nin geçiş dönemindeki yönetiminde Endonezya’nın dış politikası, iç endişeler açısından ikinci önemde görünüyordu.

Reformasyonun başlangıcında B.J. Habibie, Endonezya hükümetine uluslararası güveni yeniden sağlamak için basın özgürlüğünü uygulamış ve siyasi partileri

liberalleştirmiştir. Özellikle Habibie hükümeti ekonomik krizin üstesinden gelme, siyasi geçişi yönetme ve kamu güvenliğini yeniden sağlama gibi ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldıkça iç sorunlar açıkça baskın olmaya devam etmiştir. Buna ek olarak Endonezya geçiş hükümeti, Endonezya’yı kapsamlı, toplam ekonomik ve politik reformlara doğru hareket ettirmesi için uluslararası toplumdan da baskı altında kalmıştır. Bu koşullar altında rasyonel iç endişelerin dış politikanın yönünü belirlediği görülmüştür. Habibie ayrıca Endonezya’nın ekonomik kalkınma reformlarını gerçekleştirmek için IMF, Dünya Bankası, ADB ve ILO gibi çok taraflı kuruluşlarla işbirliği yapmıştır. Bu bağlamda Habibie yönetimi, Endonezya’nın ekonomik iyileşmesi, uluslararası yardım ve Endonezya’nın demokratikleşme programlarına uluslararası destek sağlamak için Uluslararası Para Fonu (IMF) ve genel olarak Batı ile iyi ilişkiler sürdürmeye devam etmiştir. Habibie döneminde Endonezya’nın dış yöneliminin düşük profilli olduğunu ve iç gelişmeyle tutarlı olduğunu söylemek mümkündür.

Abdurahman Wahid hükümeti döneminde (1999-2001) sivil demokrasiye geçiş süreç yaşayan Endonezya, bölgesel parçalanma tehdidi, ülkenin farklı bölgelerindeki kitlesel şiddet ve genel olarak hukuk ve düzen sorunları da dâhil olmak üzere birçok iç kritik zorlukla karşılaşmıştır. Endonezya için bu zor durum, yanlış yönetilen dış

56 politikadan kaynaklanan Abdurahman Wahid hükümeti döneminde Endonezya’nın dış politikasının bozulmasıyla daha da kötüleşmiştir. Yani (2009)’ye göre Abdurahman Wahid döneminde Endonezya’nın dış yönelimi yüksek profilli ancak düzensizdir (Yerel kalkınma ihmal edilmiştir). Başkan Abdurahman Wahid’in 21 aylık görev süresi boyunca 90 ülkeye yaptığı kapsamlı deniz aşırı gezilere rağmen Endonezya dış politikasının, özellikle sınırlı kaynaklara sahip olduğu zaman, birincil ekonomik ve siyasi ihtiyaçlarını desteklemeye yönelik net hedefleri yoktur. Bu süre boyunca Başkan Wahid’in dış politikası tutarlılıktan ve net bir odak noktasından yoksundur.

İki cumhurbaşkanı Habibie ve Abdurrahman Wahid yönetimindeki Endonezya, uluslararası saygıyı tekrar kazanamamıştır. Sonuç olarak 1997-1998 Asya mali krizinin harap ettiği ekonomiler arasında Endonezya, bu krizin sosyal, ekonomik ve politik etkisinin tüm yükünü çekmiş ve bu çöküşten kurtulmakta yavaşlamıştır. Bu bağlamda Endonezya’nın uluslararası forumdaki inanılırlığı düştüğü için uluslararası toplumda düşük bir profil tutmak zorunda kalmıştır. Bununla birlikte Megawati Soekarnoputri Temmuz 2001’de ülkenin başkanlığını devraldığında saygı ve inanılırlık izleri geri akmaya başlamıştır.

Reform döneminde B.J. Habibi, Abdurrahman Wahid ve daha sonra Megawati Sukarnoputri (1999-2004) başkanlığı demokratik geçiş dönemi, siyasi duruma doğru yeni düzende otoriterlik giderek demokratikleşmiştir. Megawati yönetimi sırasında Endonezya’nın dış politikası başka bir değişiklik geçirmiştir. 2001-2004 döneminde Megawati, ASEAN’ı öncelik ve politika odağı hâline getirmiştir. Krizden önce

Endonezya, Güneydoğu Asya ülkeleri arasında “the big brother” olarak adlandırılmıştır (Jayadi, 2018). Ancak ekonomik kriz bölgeyi vurmaya başladığında ASEAN üyelerinin bağlılık ve birlik duygusu dalgalanmaya başlamıştır. ASEAN dışındaki diğer gruplar, ASEAN üyelerinin kendi başlarına başa çıkma çözümleri aramakla meşgul olduklarını

57 düşünmektedir. Endonezya, krizden en çok etkilenen ülke olduğu için bölgesel rolünü sürdürmekte zorlanmıştır.

ASEAN’ı dış politikanın odak noktası hâline getirerek Endonezya’nın Güneydoğu Asya bölgesinde bölgesel bir rol kazanabileceği umulmaktadır. Bu, daha sonra diğer bölgelerde ve küresel düzeyde daha geniş bir rolün geliştirilmesi için bir modalite ve pazarlık gücü hâline gelecektir. Başka bir deyişle Endonezya, özellikle ASEAN ülkeleri arasında daha iddialı ve tutarlı bir dış politika profili ile görünmek istemektedir. Bununla birlikte Megawati’nin ana yükü, ASEAN’ı Endonezya’nın dış politikasının “köşe taşı” (corner stone) olarak belirlediği diğer ASEAN ülkelerinin gözünde imajı geri yüklemektir. Bu nedenle Megawati, diğer ülkeleri ziyaret etmeden önce ASEAN ülkelerine ziyaretler yaparak bunu kanıtlamıştır.

Megawati hükümeti döneminde, Endonezya ulusal siyasi sistemi reform sürecinde olmuştur. Endonezyalı liderler oldukça merkezî bir hükümetten 400’den fazla ilçeye siyasi gücü devreden bir sisteme kadar oldukça sert bir ademimerkeziyet biçimi seçmiştir. Bu kararlar, kamu görevlilerinin, özellikle yasa koyucuların kamuoyundaki eğilimlere duyarlılığını yansıtmıştır. Megawati hükümeti, uluslararası güveni geri kazanma konusunda güçlü bir kararlılığa sahiptir. Endonezya, güçlü bir dış politika ve diplomasi hedeflemiştir: Dış ekonomik işbirliğini geliştirmek ve ikili, bölgesel ve küresel veya çok taraflı işbirliğine girmek.

Bu hedeflere ulaşmak için Endonezya’nın çeşitli vizyonu vardır: a) Endonezya’nın uluslararası imajını restore etmek, ekonomiyi ve kamu refahını artırmak için ulusal birliği, istikrarı ve bütünlüğü güçlendirmiş ve ulusun egemenliğini korumuştur. b) Özellikle Endonezya’nın ticaretini, yatırımlarını ve ekonomik toparlanmasını destekleyebilecek ülkelerle ikili ilişkiler geliştirmiştir. c) Endonezya’nın

58 dünya barışını inşa etmesine ve sürdürmesine yardımcı olan uluslararası işbirliğini teşvik etmiştir (Yani, 2009:17). Başkan Megawati’nin yönetimi altında Endonezya’nın dış politika yönünde önemli bir değişiklik beklenmiştir. Bu bağlamda Endonezya’nın dış politika yönetimi yeniden düzenlenmiştir.

Susilo Bambang Yudhoyono (SBY şeklinde bilinimektedir) yönetimi döneminde ise Endonezya, teorik olarak otoriterliğe geri dönme veya demokratik sisteme doğru ilerleme ile sona erebilecek siyasi gücü arasında demokratik bir rekabet döneminde mücadele etmiştir (Casper, & Taylor, 1996). Bu siyasi değişim aslında Soeharto’nun cumhurbaşkanlığından istifasının ardından 1998’de başlamıştır. O zamandan beri Endonezya otoriter sistemi bir dereceye kadar daha demokratik bir sistemle değiştirilmiş ve Endonezya hükümetinin sivillerin orduya üstünlüğünü iddia etmesi mümkün olabilir hâle gelmiştir. Buna ek olarak 2004-2014 yılları arasında iki dönem süren SBY yönetimi, dışa dönük ve bölgeselci kabul edilmiştir (Yani, 2009; Widiatmaja, & Albab, 2019).

Bir ülkenin veya bu durumda Endonezya’nın dış politikasını belirlemek için iç, bölgesel ve uluslararası durumdaki gelişmeleri gözlemlemesi önemli olmuştur. SBY yönetimindeki Endonezya, ulusal çıkarlarına ulaşmanın bir yolu olduğu için Güneydoğu Asya bölgesinin istikrar ve güvenliğini korumaya çalışmıştır. Buzan ve Waever’in (2003) Bölgesel Güvenlik Kompleksi (Regional Security Complex)11 kavramına atıfta bulunarak Endonezya’nın SBY’nin yönetimi sırasında bölgeselci bir ülke olarak profilini oluşturma kararı doğaldır. Bunun nedeni Endonezya’nın sınır anlaşmazlıkları, yasa dışı balıkçılık, terörizm ve deniz korsanlığı ile ilgili sorunlarla karşı karşıya

11 Bölgesel güvenlik kompleksleri kavramı, güvenliğin coğrafi olarak şekillendirilmiş bölgelerde nasıl kümelendiğini açıklar.

59 kalmasıdır. Tüm bu sorunlar Endonezya’nın komşu ülkelerle işbirliği yapmasını gerektirmiştir çünkü Endonezya bu sorunları tek başına çözemeyecektir.

SBY, 10 yıl başkanlık yapmış ve Endonezya’nın dış politikasının uygulanmasında “komşularla sıfır problem” sloganını ön planda tutmuştur. SBY, bu sloganla Endonezya’nın proaktif bir ülke olarak olumlu imajını artırmak için ülkeyi çeşitli uluslararası forumlarda aktif rol oynayan bir konuma getirmiştir (Wirasenjaya, 2017:176). Bu doğrultuda SBY, Endonezya halkının desteğini alan popülist politikaları hayata geçirmeyi başarmıştır. Dış politika, güvenlik, ticaret, eğitim, kültür, sağlık gibi çeşitli alanlarda uluslararası ilişkilerde daha aktif olmak elbette Endonezya’nın ulusal çıkarlarını yerine getirmeyi amaçlamaktadır. Dolayısıyla SBY yönetimi birçok kişi tarafından dışa dönük olarak görülse de aslında bu politikalar kesinlikle Endonezya’nın ulusal ve yerel çıkarlarına fayda sağlayacaktır. Çünkü iç ve dış politikalar arasında birbirini etkileyen bir bağlantı vardır. Bağlantı, küreselleşmenin hızlı akışı nedeniyle günümüzde daha da güçlenmektedir (Widiatmaja, & Albab, 2019: 79). Dolayısıyla uluslararası ve bölgesel dinamik veya durum Endonezya’nın iç istikrarını da etkileyecektir. Ayrıca SBY, yönetiminde 2008 yılında Asya-Pasifik’te ilerici bir demokratik gündem yaratmayı amaçlayan Bali Demokrasi Forumu’nun kurulmasına katkıda bulunmuştur. 2014’te New York Times, Endonezya’yı Güneydoğu Asya’daki demokratik bir ülkenin rol modeli olarak nitelendirmiştir. O zamandan beri Endonezya, dünyanın en büyük demokratik ülkelerinden biri olarak bilinmektedir.

2014 yıllında Başkan Joko Widodo (Jokowi) tarafından kazanılan bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimleri ve hatta beş yıl sonra 2019’da Jokowi, farklı bir başkan yardımcısıyla seçimi kazanmıştır ve bugüne kadar Endonezya’nın başkanıdır. Jokowi, yönetiminde Endonezya dış politikasında SBY’nin “komşularla sıfır problem”

sloganından farklı ilkeler oluşturmuştur. Bu, Endonezya’yı öncelikli uluslararası

60 forumlara yönlendiren SBY’nin sloganıdır. Joko Widodo, Endonezya’nın dış politikasına gerçekçi bir diplomasi politikası uygulamaktadır. Temelli diplomasi politikası Endonezya halkına doğrudan fayda sağlamayı amaçlamakta, bu da her türlü işbirliğinin özellikle ekonomik alanda ulusal çıkarlara odaklandığı anlamına gelmektedir. Jokowi yönetiminin ana karakteri, sonuçta Endonezya’nın uluslararası ilişkilerdeki istikrarlı konumunu yansıtacak olan iç refah ve istikrara öncelik vermektir.

Bu, Joko Widodo’nun SBY hükümetinin dışa dönük karakterinin aksine uluslararası düzeyde olumlu bir imaj oluşturmaya fazla odaklanmadığını göstermektedir. Joko Widodo, Endonezya’nın yürüttüğü uluslararası işbirliğinden hızlı sonuçlar istemektedir.

İç meselelere odaklansa da bu durum Joko Widodo’nun dış politikasını terk ettiği anlamına gelmemektedir. Joko Widodo’nun dış politika odağına Endonezya için somut faydalar sağlayan ekonomik konulara öncelik verilmektedir. Ekonomik sorunların yanı sıra Endonezya’nın dış politikası, Endonezya vatandaşlarını yurt dışında da korumayı başarmıştır. Joko Widodo’nun 2015-2017 yıllarında üç yıllık yönetiminde Endonezya vatandaşlarının karşılaştığı 25.620 adli davayı tamamlamayı başardığı ve insan ticareti ile ilgili 1.035 adede kadar suç işleminin başarıyla çözüldüğü kaydedilmiştir (Tumanggor, 2017).

Günümüzde uluslararası siyasetin sadece bir ülkenin ekonomisine ve güvenlik çıkarlarına öncelik vermemesi, aynı zamanda sosyal ve kültürel çıkarlar gibi diğer alanlar etrafında gelişmesi nedeniyle dış politikada bir değişiklik gerekli görülmüştür.

Buna ek olarak uluslararası ilişkilerin aktörleri devlet merkezli olmaktan insan merkezli olmaya doğru değişmektedir. Bu da sivil toplumun ülkeler arasındaki ilişkilerde daha aktif bir rol oynadığı ve hükümetin artık tek önemli aktör olmadığı anlamına geliyor.

Uluslararası ilişkiler dinamiğinin değişmesi nedeniyle ülkeler arasındaki sınırlar görünmez hâle gelmiştir ve başkalarıyla bağlantı kurmak söz konusu olduğunda mesafe

61 artık önemli değildir. Bir ülkenin iç meselesinin başka bir ülkeyi, özellikle aynı bölgesel konumun paylaşıldığı ülkeleri kolayca etkileyebileceği bir çağda yaşanmaktadır.

Örneğin, Endonezya’daki orman yangınları sorunu, Malezya ve Singapur gibi komşu ülkelerinin protestolarına neden olmuş çünkü etki onlara da uygulanmıştır. Bu, hemen ASEAN’ın çözmesi gereken bir sorun hâline gelmiştir. Bununla birlikte günümüzde daha fazla akademisyen ve politikacı ASEAN’ın “üye ülkelere müdahale etmeme”

sistemini sorgulamaktadır. Neyin “iç işlere müdahale ettiğine” ve “bölgesel güvenlik ve istikrarı koruduğuna” dair açıklamalar veya açık rehberlik olması gerektiğine

inanmaktadırlar (Wirasenjaya, 2017: 177).

Önceki yönetime kıyasla Jokowi, Endonezya’nın altyapı geliştirmesindeki zorluğun üstesinden gelmek için daha pragmatik bir yaklaşım benimsemiştir. Ana politikalardan biri, bütçe tahsislerini yakıt sübvansiyonlarından uzaklaştırarak altyapı geliştirmeye kaydırmak olmuştur. Buna düzenleyici ve kurumsal çerçevelerde reform yapmaya yönelik devam eden çabalar da eşlik etmiştir (Salim, & Negara, 2018). Bu arada Jokowi, Endonezya’nın dış politikasını Nawacita vizyonuna göre formüle etmiştir.

Nawacita, dokuz anlamına gelen Nawa ve umut anlamına gelen Cita kelimesinden oluşur ve Sanskritçe kökenli bir sözcüktür. Nawacita, altyapı geliştirme için ekonomik eşitlik gündemini içeren ve karakter oluşturma için Pancasila’nın temel felsefesini restore eden dokuz öncelikli programdır. Nawacita dokuz ana öncelikli programdan oluşur: 1) Tüm ulusu korumak ve tüm vatandaşlara bir güvenlik duygusu sağlamak, 2) Etkili, demokratik ve güvenilir yönetişim kurmak, 3) Yolsuzluğun olmadığı, onurlu ve güvenilir bir sistem reformu ve kanun yaptırımı gerçekleştirmek, 4) Yerli ekonominin stratejik sektörünü hareket ettirerek ekonomik bağımsızlığı gerçekleştirmek, 5) Endonezya’yı çevreden geliştirmek, 6) İnsanların üretkenliğini ve rekabet gücünü artırmak, 7) Eğitim ve öğretimin kalitesini artırarak Endonezya halkının yaşam kalitesini

62 iyileştirmek, 8) Millî eğitim müfredatını yeniden yapılandırma politikası yoluyla ulusun karakterinde devrim yaratmak, 9) Çeşitliliği birleştirmek ve Endonezya’nın sosyal restorasyonunu güçlendirmek (Soleman, & Noer, 2017: 1964).

Joko Widodo, 20 Ekim 2014’te göreve başlamış ve beş dış politika yönü belirlemiştir: 1) Sınırların idaresi, 2) Endonezya’nın ASEAN’daki rolünün güçlendirilmesi, 3) Ekonomik diplomasinin güçlendirilmesi, 4) Özellikle Endonezyalı işçilerin korunması olmak üzere yurt dışındaki vatandaşların haklarının ve güvenliğinin korunmasında kalitenin iyileştirilmesi, 5) Endonezya’nın küresel işbirliğindeki rolünün güçlendirilmesi (Haryono, n.d: 50). Bu beş politika yönü, Nawacita vizyonunun uygulanması ve Cumhurbaşkanı’nın dış politikadaki siyasi düşünceleri olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca Jokowi, dünyanın en büyük takımadaları olan Endonezya’nın küresel bir denizcilik ekseni işlevi görmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Nawacita’nın vizyonu, herhangi bir partiye bağımlı olmadan bağımsız bir Endonezya’yı geliştirmek için siyasi alanda egemen, ekonomik alanda bağımsız ve kültürel alanda kişiliğe sahip bir Endonezya yaratmaktır. Jokowi temelde kendisini uluslararası bir devlet adamı değil, esas olarak yerel bir reformcu olarak görmektedir (Connelly, 2014: 5). Endonezya, yönetiminde uluslararası ilişkilerde liderlik rolünden yoksun görünmektedir ve Jokowi, Endonezya’nın iç istikrarına öncelik verdiği için belirli uluslararası konularda tanımlanmış bir pozisyonu yoktur. Jokowi’nin temel vizyonlardan biri olarak gördüğü yolsuzlukla mücadeledeki çabaları, Endonezya’nın ekonomik büyümesine ve yaşam standartlarının iyileştirilmesine önemli ölçüde yol açacak, uzun vadeli bir yatırım olarak Endonezya için faydalı olacaktır.

63