• Sonuç bulunamadı

Yeni Üye Ülkelerde ve Türkiye’de İstihdam

Tablo-12’deki göstergeler Tablo-10’daki yeni üye ülkelerin büyüme rakamlarıyla karşılaştırıldığında tezat oluşturmaktadır. Çünkü yüksek büyüme rakamlarına rağmen istihdam artış oranı zayıf kalmıştır. Bunun sebebi kaydedilen büyüme rakamlarının içeriğinin ayrıntılı incelemesiyle ortaya çıkabilecektir. Büyük çoğunluğu Eski Doğu Bloku Ülkelerinden oluşan yeni üye ülkeler piyasa ekonomisine geçişte hızlı bir reform sürecinden geçmişlerdir. Özellikle Lizbon Kriterlerinin gerektirdiği reformları yapma konusunda oldukça ısrarlı bir tutum sergileyen bu ülkeler uygun yatırım ortamı yaratmayı başarmışlardır. Böylelikle büyük miktarlarda doğrudan yabancı sermaye çekmeyi başarmışlardır. Bu da ülkelerde hızlı büyümeye katkıda bulunmuştur. Ancak tüm bu gelişmelere rağmen istihdam konusunda aynı derecede başarılı olamamışlardır.

Tablo 12: Yeni Üye Ülke Ekonomilerinde Toplam İstihdam Artışı (%)

1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 AB (15 Ülke) 1.0 1.7 1.9 2.2 1.4 0.7 0.5 0.7 0.8 Euro Bölgesi (12 Ülke) 0.9 1.9 2.0 2.4 1.5 0.7 0.4 0.7 0.8 Bulgaristan -3.9 -0.2 -2.1 -3.5 -0.4 0.4 6.3 2.2 1.5 Çek Cum 0.2 -1.5 -3.4 -0.2 0.5 0.6 -1.3 0.1 1.6 Estonya 0.0 -1.9 -4.4 -1.5 0.9 1.3 1.4 0.0 2.0 Güney Kıbrıs -0.3 1.0 7.9 0.6 2.2 2.1 3.8 3.8 3.6 Letonya 4.4 -0.3 -1.8 -2.9 2.2 2.3 1.0 1.1 1.5 Litvanya 0.6 -0.8 -2.2 -4.0 -3.3 4.0 2.3 -0.1 1.4 Macaristan 0.2 1.8 3.4 1.3 0.3 0.0 1.3 -0.7 0.0

Malta 0.0 0.0 0.7 8.4 1.8 0.6 1.0 -0.8 1.6

Polonya 1.4 1.2 -3.9 -1.6 -2.2 -3.0 -1.2 1.3 2.3

Romanya : : : 2.5 -0.8 -2.7 -0.1 0.2 0.2

Slovenya -1.9 -0.2 1.4 0.8 0.5 1.5 -0.4 0.5 0.3 Slovakya -1.2 -0.4 -2.7 -1.8 0.6 -0.5 1.8 -0.3 1.4 Türkiye -2.5 2.8 2.1 -0.4 -1.0 -1.8 -1.0 3.0 1.4 Kaynak: Eurostat

http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page?_pageid=1996,39140985&_dad=portal&_schema=PORT AL&screen=detailref&language=en&product=STRIND_ECOBAC&root=STRIND_ECOBAC/ecoba c/eb031 (24.04.2007)

Türkiye açısından değerlendirme yapıldığında ise: Türkiye içinde istihdam artışı konusunda istikrarlı bir seyir söz konusu değildir ayrıca istihdam artış oranı zayıf kalmaya devam etmektedir. AB’nin bilgiye dayalı ve dinamik rekabet gücü yüksek ve dünyada lider olmak üzere saptadığı hedefleri içeren Lizbon Kriterleri açısından Türkiye birçok yeni üye ülkeye kıyasla başarılı kabul edilecek bir konumdadır ancak yeterince istihdam yaratamamaktadır. Ekonomik kırılganlığın giderek azalması ve yatırım ortamının iyileştirilmesi çabaları bu konuda olumlu katkılar sağlayacaktır. Ancak yüksek seviyede genç nüfusa sahip Türkiye’nin istihdam yaratabilme gücü genç nüfusun artış oranı karşısında önemli zorluklar yaşamaktadır. Bu zorluklar kalıcı işsizliğe dönüş eğilimi göstermektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

AVRUPA BİRLİĞİNDE MALİYE POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

I. EKONOMİK ve PARASAL BİRLİKTE PARA ve MALİYE POLİTİKALARININ KOORDİNASYONUNUN GEREKLİLİĞİ

Tek para politikasına geçilmesiyle birlikte para politikası AMB’ye devredilmektedir. Bu temel iktisat politikası aracının ulusal hükümetler tarafından istikrar sağlamada kullanılma olasılığının ortadan kalktığı bir durumda politika koordinasyonunun sağlanması çok ciddi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.

Ekonomik istikrarsızlıklarda EPB içinde çeşitli piyasaların, katılıklar nedeniyle yavaş yavaş uyarlanması söz konusu olduğunda makroekonomik politikalarla bu duruma karşı mücadele edilebilir. Uygulanacak makroekonomik politikanın türü ve istenilirliği, şokların türüne, özellikle de geçici ya da kalıcı, simetrik ya da asimetrik olmasına bağlıdır. Geçici şoklarda, makroekonomik politikalar ile, ekonomik faaliyet düzeyini istikrarlı kılmak mümkün olabilir. Kalıcı şoklardaysa, makroekonomik politika yerine yapısal düzenlemeler gerekecektir.

Yapısal düzenlemeler doğası gereği hükümetlere siyasi sorumluluk ve yük bindirmektedir. Ayrıca yapısal ekonomik düzenlemelerin toplum üzerinde sıkıntı yaratabilecek etkileri olmaktadır.

EPB içinde para politikası merkezileşirken, maliye politikası ülkelerin kendilerine bırakılmaktadır. Bu ikili yapı nedeniyle uygulanacak politikanın seçimi yaşanacak şoklara göre değişiklik gösterecektir. Simetrik şoklara (Birliğin bütününü etkileyen) karşı merkezi para politikası, asimetrik şoklara (Birlik içinde bir veya birkaç ülkeyi etkileyen) karşı da ilgili ülkelerin maliye politikalarını kullanabileceği düşüncesi oluşmuştur. Ancak bu genel politika önermesi çeşitli durumlarda değişiklik gösterebilmektedir:

Simetrik bir şok durumunda, ekonomi üzerindeki olumsuz etkinin tümü para politikası ile giderilemiyorsa, maliye politikası otomatik istikrar sağlayıcıları aracılığıyla giderilebilir. Kamu harcamaları ve gelirlerinde veya her ikisinde, ulusal gelir düzeyindeki dalgalanmalardan kaynaklanan otomatik değişiklikler, ekonominin yapısında mevcut ekonomik dalgalanma hareketlerini hafifleten istikrar kuvvetleri olmaktadır. Enflasyonist bir eğilim söz konusu olduğunda bir ekonomide, kamu harcamaları gelirlere oranla hiç artmaz ya da çok az artarsa bir bütçe fazlası meydana gelmektedir. Buna karşılık deflasyonist bir eğilim söz konusu olduğunda kamu harcamaları aynı düzeyde kalırken gelirde bir azalma meydana gelirse bütçe açığı oluşmaktadır. Kamu harcamaları ve gelirlerinde hiçbir iradi işleme gerek kalmadan, milli gelire bağlı olarak meydana gelen otomatik değişiklikler ekonomideki dalgalanmaları hafifletmektedir.

Para politikası asıl olarak fiyat istikrarını hedeflemektedir ancak ülkeye özgü şoklarda, bu şoklar ekonomik faaliyeti EPB alanında ortalama olarak etkiledikleri sürece, sonuç verebilmektedir. Buna örnek olarak ciddi bir şokun büyük bir EPB üyesini etkilemesi durumu verilebilir. Böyle bir durumda, para politikası bazı ülkeler için çok gevşek, bazıları içinse çok sıkı olabilir, dolayısıyla da bütçe politikalarında, ters yönlü birbirini giderecek, önlemlere gerek duyulabilir. Böyle bir durumda iktisat politikasını yürüten siyasi hükümetlerin, ekonomideki aktörler karşısında politika değişikliği nedeniyle inandırıcılığı zedelenebilir. Sonuçta alınacak kararların kredibilitesi ekonomideki aktörlerin bu politika değişiklikleri karşısındaki durumuna bağlıdır. İnandırıcılığın sağlanması halinde hükümet politikaları başarıya ulaşabilir.

Hükümetlerin yeniden seçilme kaygısıyla yapacakları politika değişiklikleri karşısında seçim yapmaları söz konusu olmaktadır67.

67 Waltraud Schelke “ The Political Economy of Fiscal Policy Co-Ordination in EMU: From Disciplinarian Device to Insuarence Arrengment”, JCMS Volume 43, Number.2 pp. 371-391, s.373., http.//www.blackwell-synergy.com/doi/abs/10.1111/j.0021-9886.2005.00560.x (28.01. 2007)

Makroekonomik politikaları kullanmak isteyen hükümetler, düzensizliğin kaynaklarını belirleyerek önlemlerini buna göre alacaklardır. Şokların geçici veya kalıcı olup olmadığına veya simetrik ya da asimetrik olmasına bağlı olarak politikalar seçilecektir. Bu nedenle politika uygulayıcılarının politika araçları kullanma riskini ortadan kaldıracak tespitlere ve şokları yönlendirebilecek koordinasyona ihtiyacı vardır.

II. İKTİSADİ ŞOKLAR ve DALGALANMALAR

EPB içinde bütün üye ülkeler, kendi ülkelerinin ekonomik durumları nasıl olursa olsun, aynı para politikası uygulamasını paylaşmaktadır. Bu temel sınırlama karşısında, şayet ülkeler kendilerine özgü şoklardan etkilenir ya da eşzamanlı olmayan iktisadi dalgalanmalar yaşarlarsa, nasıl mücadele edileceği sorusu gündeme gelmektedir. Muhtemel maliyetler iki unsura bağlıdır: para politikası ya da döviz kuru ayarlaması gerektiren ekonomik dalgalanma riski ve alternatif uyarlanma kanallarının varlığı.

Parasal birliğin bütün ekonomilerini aynı biçimde etkileyen şoklar nedeniyle, eşzamanlı dalgalanmalar karşısında ulusal paritelerde bir değişiklik gerektirmeyebilir. Gerekirse euronun üçüncü paralara karşı olan kuru dengeyi yeniden kurmak için uyarlanabilir. Asimetrik şoklar karşısında döviz kurunda bir değişiklik yapılıp yapılmaması gereği hakkında literatürde çeşitli tartışmalar yaşanmaktadır. Genel olarak bunları özetlediğimizde68;

Ülkeye veya bölgeye özgü şoklar ve dalgalanmalar: Eğer şoklar ulusal sınırlar içinde kalırsa ya da dalgalanmalar eşzamanlı değilse, ancak o zaman, yabancı rakiplere göre bütün fiyatlarda değişikliğe yol açacak nominal döviz kuru değişikliği uygun olur. Eğer asimetrik şoklar temelde belli bir sanayiyi ilgilendiriyorsa para politikasının kullanılması yanlıştır.

Reel şoklar - mali şoklar: Ülkeye özgü şok kategorisinde, döviz kuru değişiklikleri, sadece toplam talepte değişiklikler yaşanıyorsa istenen bir şeydir;

Nominal kur esnekliği ise (likidite tercihi, para talebi ya da ülke içi para arzı sürecindeki şoklar) ülke içi mali piyasa şoklarında kesinlikle arzu edilmez. Böyle bir durumda sabit kurlar, nominal ve reel faiz oranını değiştirmeden, daha yüksek (ya da daha düşük) talebi karşılamak üzere paranın uluslararası hareketi söz konusu olacaktır.

Geçici şoklar - Kalıcı şoklar: Geçici (temelde talebe bağlı) şoklar için para politikasının kullanılması, toplam talebi istikrarlı kılmaya yararsa da, uzun süre kalıcı etkileri olan (temelde arza bağlı) şoklarda bu yarar açık olmaktan uzaktır.

Kalıcı şoklar için "istikrar"dan çok "uyarlanma" gerektiğine göre, zaman kazanmak için döviz kuru değişikliği yapmak, kaynakların yeniden dağıtılması gereğini ertelemekten başka işe yaramayacaktır. Şayet yapısal değişme Avrupa'da, örneğin ABD'ye göre çok yavaşsa, parasal önlemlerle bunu daha da yavaşlatmak, politika yürüten otoritenin kaçınmak istediklerini yapmak anlamına gelebilir.

Geniş kapsamlı kalıcı şoklar kategorisinde, olgun ekonomilerle onları yakalamaya çalışan ekonomiler arasındaki verimlilik artışı farkları döviz kuru aracını elinde bulundurma lehinde ileri sürülen tezdir. Ancak, zaman içinde ağır işleyen bu farklılıklar, sabit döviz kurları durumunda da geçerli olabilir.

Dışsal Şoklar - Politikadan Doğan Şoklar: Politikadan doğan şoklar ya da işçi ve işveren sendikalarının parasal ya da mali desteğe güvenmelerinden doğan şoklar önem arz etmektedir69.

EPB’nin istikrar çerçevesi, Avrupa Merkez Bankası'nın özerkliği ve bütçe disiplin kuralları politikadan doğan şokların ortaya çıkma olasılığını azaltabilir.

69 İbid

III. EKONOMİK ve PARASAL BİRLİKTE ORTAYA ÇIKABİLECEK MALİYETLER ve ÖZERK MALİYE POLİTİKASI

Parasal Birliğe geçilerek tek para biriminin kullanılmasında ortaya çıkması olası maliyetler konusunda başlıca iki önemli maliyet üzerinde durulmaktadır. Üye ülkelerin maliye politikalarını doğrudan etkileyen maliyetlerden ilki senyoraj gelirlerinde azalma, diğeri döviz kuru politikasının makroekonomik ayarlama aracı olmaktan çıkması, dolayısıyla olası bir krizin değişik politika araçları kullanılarak bertaraf edilememesidir.70

Birlik içinde üye ülkelerin enflasyon oranının eşitlenmesi sonucu, yüksek enflasyonlu ülkelerin elde ettiği senyoraj gelirlerinde azalma olmaktadır. Senyoraj;

devletin para basımı üzerindeki hükümranlık gücünün sonucu olarak topladığı gelirdir. Devlet, açığı para yaratarak finanse ettiğinde gerçekte para basmayı dönemler boyunca sürdürmektedir. Bu parayı satın aldığı mal ve hizmetleri ödemek için kullanır. Sonuçta yapılan harcama halka gitmektedir. Halkın nominal para balanslarını arttırması için reel gelir artışı dışındaki neden enflasyonun etkilerini dengelemek olabilir. Reel gelirde artış söz konusu değilse, halk, uzun dönemde sabit düzeyde reel balans tutacaktır. Fiyatlar artıyorsa, para balanslarının reel değerini sabit tutmak için halk, nominal para balansı stokunu, enflasyon etkisini dengeleyecek oranda arttırmak zorundadır.71

Denge durumunda, enflasyon vergisi de denilen senyoraj gelirini belirleyen üç önemli faktör: yeni para basımı ve enflasyondaki artış, reel gelirdeki pozitif artış ve bankaların karşılık oranıdır.72

70 Tokatlıoğlu, op.cit., s.29. Charles R. Bean “Economic and Monetary Union in Europe”, Journal of Economic Perspectives, Vol:6 No:4, 1992 sf 33 ve Emine Bilgili “Avrupa Parasal Bütünleşmesinde Senyoraj Problemi” Maliye Dergisi, Sayı126, 1997 s.102’ den alıntı

71 R.Dornbusch, S.Fıscher, Makroekonomi, (Salih Ak, Mahir Fisunoğlu, Refia Yıldırım, Akademi Yayınevi, İstanbul, 1998, s. 563. çev.)

72 Tokatlıoğlu,op.cit., s.30. Emine Bilgili “Avrupa Parasal Bütünleşmesinde Senyoraj Problemi”

Maliye Dergisi, Sayı 126, 1997, ss. 97-98’den alıntı

Bu şekilde enflasyon, büyüme ya da zorunlu karşılıklar üzerinden elde edilen senyoraj gelirleri ekonomik ve parasal bütünleşme ile azalacaktır. Bütçe açıklarını bu şekilde finanse eden ülkeler bu geliri elde edemeyeceklerdir. Para basma yetkisi elden çıktığı gibi bütçe açığı ve enflasyona yönelik getirilen sayısal kısıtlarda bu yöntemin önüne geçmektedir.

Diğer maliyet ise üye ülke paralarının geri dönüşsüz biçimde sabit pariteye bağlanmasıyla kur politikasının da elden çıkmasıdır. Parasal birliğe dahil olan bir ülke ödemeler dengesini kur politikasıyla yönlendirme gücünü kaybederken para arzı üzerindeki denetimini de büyük ölçüde yitirmektedir. Esnek döviz kuru uygulaması ve bağımsız para politikası ülkeye kendi enflasyon hızını tespit etme gücü sağlayarak ekonominin iç ve dış dengelerini ayarlamasında önemli araçlar olarak kullanılmakta iken gerek sabit pariteyle bağlanarak tek para birimine geçilmesi gerekse Maastricht enflasyon kriterleri nedeniyle bu imkan ortadan kalkmaktadır. Bu durum makroekonomik dengeleri sağlarken ülke ihtiyacına uygun enflasyon hızı ve işsizlik oranlarını belirleme gücünü elden çıkarmaktadır.

Tek para biriminin Birlik bünyesinde bir simetrik (Birliğin bütününü etkileyen) şoka karşı kullanılması söz konusu olabilirken asimetrik (Birlik içinde bir veya birkaç ülkeyi etkileyen) şok durumunda söz konusu olamamaktadır. Asimetrik şok olarak ülkedeki siyasi belirsizlik ortamı nedeniyle sermaye çıkışı yaşanmasını, sosyal çalkantılar çıkmasını veya petrol fiyatlarında bir artışın ülkeleri farklı şekilde etkilemesini örnek olarak sayabiliriz. Örneğin Avrupa’daki en önemli şoklardan biri iki Almanya’nın birleşmesidir.73 İki Almanya’nın birleşmesi ile kamu harcamalarında önemli bir artış yaşanmış bu da bütçe açığını arttırmıştır.

Birleşmeden kaynaklanan talep artışı Almanya’da mal ve hizmet fiyatlarını diğer ülkelerden daha hızlı arttırmıştır. Enflasyonist bu etkiyi önlemek için faiz oranları yükseltilmiş ancak diğer ülkeler üzerindeki etkisi göz ardı edilmiştir. Topluluğun durgunluk içinde bulunan diğer ülkeleri bu faiz artırımından olumsuz şekilde etkilenmişlerdir.

73 Tokatlıoğlu İbid., s.32., Max Corden, “Exchange Rate and World Economy”, 1994 ss. 131-132’den alıntı.

Tek para politikasının konjonktürel düzenleme amaçlarıyla kullanılamayacak olması üye ülkelerin daha fazla bütünleşmeleri durumunda ekonomilere ek maliyet getirmesi ve spesifik şoklara yol açma tehlikesi taşımaktadır.Buna karşı fiyatların ve ücretlerin esnekliği ile işgücünün mobilitesinin söz konusu olduğu durumda, bir asimetrik şok karşısında ülkelerin mal ve faktör piyasalarında eşanlı bir düzenleme mümkün olabilecektir.

Şoklara karşı kullanılabilecek diğer araç ise ulusal maliye politikasıdır.

Ülkelerin asimetrik şok karşısında yaşayabileceği iç durgunluğa karşı ulusal hükümetler otomatik stabilizatörler kullanarak, vergileri ayarlayarak veya kamu harcamalarını arttırarak mücadele edebilirler. Bu sebeple parasal birlikte konjonktürel ayarlamalar için para politikasının etkinliğinin kaybolurken maliye politikasının etkinliğinin arttığı söylenebilir.

Durgunluğa girilmesi sonucu bir ülkede ekonomik canlılığın azalması otomatik olarak vergi gelirlerini düşürmekte, yüksek işsizlik yaratmakta buna bağlı olarak kamuya binen yükü arttırmakta ve sonuçta ülkede mali durumu bozmaktadır.

Euro alanında iyi ekonomik koşulları geçmişte kullanarak sağlıklı kamu finansmanını sağlayabilen ülkeler daha rahat duruma gelmişlerdir.

Söz konusu ülkeler, kamu finansmanının olumsuz mali koşullardan etkilenmesi karşısında, mali dengesizlik yaratmadan, otomatik stabilizatörleri rahatça kullanarak talebi desteklemekte ve ekonomik dalgalanmayı azaltabilmektedir. Bu ülkelerin başarısının temelinde, bütçe dengesi ve hatta bütçe fazlasını sağlayabilmeleri yatmaktadır.74

74 Willem F. Duisenberg, “Current Fiscal and Monetary Policy Issues in the Euro Area”

Taxpayers Assosiation of Europe’s, Taxpayers Award 2001, Brussels, s.5. 12 December 2001.

Sermaye hareketliliğinin serbest ve sabit döviz kurlarının geçerli olduğu Mundell-Fleming modelinde maliye politikası etkili olmaktadır. Ancak bağımsız para politikası yürütülememektedir. Örneğin bir ülkenin sıkı para politikası uygulamasıyla faiz oranlarını yükseltmek istediği durumda dünya çapında portföy tutanlar yüksek faiz oranlarından faydalanmak üzere portföylerini ilgili ülkeye kaydırmakta büyük sermaye girişi sonucu ülkenin ödemeler dengesi fazla vermektedir. Yabancıların yerli varlıkları satın almaya çalışması döviz kurunun değerlenmesine yol açacaktır. Bu durumda merkez bankası döviz kurunu sabit tutmak üzere müdahalede bulunarak ülke parası karşılığında yabancı para satın alacak bu da para stoğunun artmasına neden olarak ilk durumdaki parasal daralmayı tersine çevirecektir. Yurtiçi faiz oranları başlangıç seviyesine düştüğünde süreç sona erecektir.

Bu durumun tam tersi mali genişleme ise aynı varsayımlarla son derece etkilidir. Para arzının değişmediği durumda bir mali genişleme hem faiz oranını hem de çıktı düzeyini arttıracaktır. Yüksek faiz oranı sermaye girişini harekete geçirecek döviz kurunun değerlenmesine yol açacaktır. Merkez bankası kuru sabit tutabilmek için para arzını genişletmek zorunda kalacak böylelikle geliri de arttırmış olacaktır.

Para arzı, faiz oranını eski düzeyine çekecek ancak geliri arttırmış olacaktır.75

Ancak genişletici maliye politikası uygulamalarının kamu harcamalarındaki artış nedeniyle bütçeye getireceği yükün, bütçe açığı ve borçlanma kriterleriyle sınırlandırılması nedeniyle etkinlik sağlayacak optimal maliye politikası uygulamalarının gerekli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

75 R.Dornbusch, S. Fıscher , op.cit., ss. 169-171.

IV. ÜYE ÜLKELERDE MALİYE POLİTİKALARININ KOORDİNASYONU

Avrupa’da EPB’ nin gerçekleşmesi, ortak bir maliye politikasının yürürlüğe konmasını kapsamamaktadır. Maastricht Antlaşması para politikasını Topluluk düzeyinde merkezileştirirken, maliye politikası açısından üye ülkeler arasında eşgüdümü öngörmektedir.

EPB’ de bütünleşme ilerledikçe dışsal asimetrik şoklarda ülke ekonomilerinin korumasız kalması söz konusu olacaktır. Bu nedenle ulusal ekonomi politikalarının bu etkiler göz önünde bulundurulmadan yürütülmesi, ülkeleri saptanan hedefleri gerçekleştirememe durumunda bırakabilir. Üye ülkelerde maliye politikaları arasında koordinasyon ve uyum ihtiyacı EPB’ nin işleyişinde olası riskleri azaltacaktır.

Maliye politikası araçları olan kamu harcamaları ve vergiler birbirinden bağımsız şekilde saptandığı takdirde etkinlik kaybına neden olacaktır.

Bir üye ülkenin kamu harcamasını arttırması bir diğer ülkenin mallarına yönelik talebi de arttırması nedeniyle dışsallık yaratmaktadır. Koordinasyon eksikliği bu tür harcamalarla ortaya çıkan kamu malı tanımını belirsizleştirecektir. Bu anlamda bir altyapı harcaması, komşu ülkeye fayda sağlamasına rağmen eşgüdümün olmaması durumunda mali yükün dağılımını da belirsiz hale getirecektir. Dolayısıyla yapılacak kamu yatırımlarının borçlanarak finanse edilmesi durumu ilgili ülkeleri farklı etkileyecektir76.

Beşeri sermaye yatırımlarında da benzer durum yaşanmaktadır çünkü bu tür harcamalar da ulusal sınırları aşan etkiler yaratacaktır. Söz konusu kamu yatırımları büyüme oranını da etkilediği için ülkeler arası dışsallıkların dikkate alınmaması Birlik açısından etkinliğin azalmasına yol açacaktır.

EPB’ de bütünleşmenin tamamlanması faiz oranlarının düşmesine yol açarak genişletici maliye politikasına zemin hazırlayacaktır. Bu durum üye ülkelerin bütçe disiplininden uzaklaşmaları sonucunu getirebilir.

Sermaye ve işgücü hareketliliği, vergi uyumlaştırması olmaması durumunda ülkeleri farklı şekilde etkileyecektir. Ülkeler arasında vergi oranı farklılıklarından kaynaklanan sermaye ve işgücünün yer değiştirmesi, ülke ekonomilerinin büyümelerine farklı yansıyacaktır. Bu da Birlik içerisindeki ülke ekonomilerinin birbirlerine yakınlaştırılmasını etkileyecektir. Diğer taraftan yüksek kamu açığı bulunan ülkelerden belirsizliğin artması sonucu sermaye ve işgücünün çıkışı, yatırımları ve dolayısıyla vergi kazançlarını azaltarak söz konusu ülkeleri olumsuz etkileyecek, kamu açıklarının kapatılmasındaki en önemli gelir kaynağından yoksun bırakmış olacaktır.

Emek faktörünün mobilitesi ile ilgili olarak farklı bir görüş de öne sürülmektedir. AB içinde farklı dillerin konuşulması, sosyal ve kültürel nedenlerden dolayı iş bulmak amacıyla başka bir ülkeye göçün mümkün olmadığı yönündedir. Bu nedenle emek mobilitesinin düşük olduğu ifade edilmektedir.77 Ancak eğitimli genç nüfusun ortak kullanabildiği İngilizce, Fransızca, Almanca gibi birkaç ülkede konuşulan yabancı dillerin varlığı ve eğitim nedeniyle genç nüfusun ülkeler arasındaki hareketliliği bu savı doğrulamamaktadır.

Maliye politikalarının EPB düzeyinde koordinasyonunun sağlanması, Birliğin geleceği ve istikrarı için büyük önem taşımaktadır. Asimetrik şoklarda, ülkelerde farklı maliye politikaları uygulaması, para politikasını ve dolayısıyla Birliği de etkilediğinden sadece maliye politikaları arasında koordinasyonun sağlanması yeterli olmayıp, para politikası ile de eşgüdümün sağlanması gereklilik arz etmektedir.

77 Birinci, op.cit., s. 16.

Para ve maliye politikalarının koordinasyonunun gerekliliği, üye ülkeler ve ülkelerden bağımsız Birlik içindeki bölgelerin gelişme düzeylerini yakınlaştırmak için de gereklidir. Bütünleşme, ülkeler ve hatta aynı ülke içinde farklı bölgelerde ekonomik faaliyetlerin yoğunlaşmasında farklılıkların ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. Para ve maliye politikalarının benzer alanlara dayanarak optimal şekilde yürütülmesi bütçe politikalarının da uyumunu zorunlu kılmaktadır.

V. MALİYE POLİTİKASININ KARŞILAŞABİLECEĞİ RİSKLER

Ortak para politikası tek bir merkezden yürütülürken maliye politikalarının ülkeler tarafından mevcut sistemde olduğu gibi ayrı ayrı yürütülecek olması nedeniyle, özellikle yapısal bütçe sorunları bulunan ülkelerin bütçe açıklarını azaltmaya yönelik gerekli tedbirleri almamaları halinde ortak para politikasının başarı şansı olumsuz yönde etkilenebilecektir.

EPB’ye dahil bir ülkenin harcamalarını arttırması ve borçlanma yoluna gitmesi halinde tek bir ülke tarafından izlenen yanlış bir politika faiz oranlarının yükselmesine yol açabilir, bu da diğer ülke ekonomilerini olumsuz yönde etkileyebilir.

Birbirlerinden farklı yapıda bulunan vergi oranlarının uyumlaştırılması gerekmektedir. Bir ülkedeki vergi oranının diğer ülkelerden yüksek olması halinde yatırımlar vergi oranının düşük olduğu ülkeye yönelecek ve vergi oranlarında uyum sağlanamaması halinde vergi oranının yüksek olduğu ülke vergi oranını aşağıya çekmek zorunda kalacak ya da durgunluk içine girebilecektir.

Diğer taraftan yapısal işsizlik probleminin çözümüne yönelik gerekli uygulamaların hayata geçirilmesi de büyük önem arz etmektedir. Söz konusu yapısal reformların gerçekleştirilmesinde kamu harcamaları yönünde oluşabilecek artış baskısı sayısal mali kriterler tarafından sınırlandığından maliye politikası amaçları ve araçları arasında çatışma yaşanabilecektir. Olası ekonomik durgunluk dönemlerinde

Birlik içerisinde vergi ve transfer harcamaları yoluyla müdahale edilebilmesi bu mekanizmaların oluşturulmasına ve mali koordinasyonun arttırılmasına bağlıdır.

İşgücü mobilitesinin arttırılması, işsizlik yardımları, emeklilik ödemeleri, yaşlanan nüfus gibi kamu müdahalesinin gerekli olabileceği alanlarda para politikasını ve uygulamalarını en az etkileyecek seviyede maliye politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Böyle sorunların yapısal hale gelmesi halinde para politikasının da istikrarı sıkıntıya girebilecektir.

EPB’nin etkin olarak işleyebilmesi ve enflasyonsuz büyüme sürecinin devam ettirilebilmesi için ülkelerarası yakın ekonomik işbirliğinin kurulması ve ekonomi ve maliye politikalarının uyumlaştırılması gerekmektedir.

SONUÇ

Avrupa Birliği Maastricht Antlaşması ile para politikasını merkezileştirmiştir.

Maliye politikasında ise ulusal maliye politikalarının özerk kalması söz konusu olmuştur. Maliye politikasının para politikası gibi tek merkezden yürütülememesinin sebebi; yapısı gereği tek merkezden yürütülmesinin çok güç olması yanında üye ülkelerin karşılaşabileceği beklenmedik ekonomik gelişmelere karşı kendi tedbirlerini almaları için esneklik sağlanması ile ilgilidir. Ulusal para politikalarının merkezileşmesi sonucu bu tür olumsuz ekonomik gelişmelere karşı ülkeler kendilerini ulusal maliye politikaları ile koruyacaklardır. Ancak olumsuz ekonomik gelişmelerin ülke veya herhangi bir bölgeden yayılarak Birliğin bütününde ekonomik istikrara zarar vermesi söz konusu olabilecektir. Bu nedenle üye ülkelerin maliye politikalarının merkezi para politikasıyla belli bir koordinasyonun sağlanması gereklidir.

Koordinasyonun sağlanması AB bölgesinde yürütülen ekonomi politikalarının disiplini ve istikrarı için son derece önemlidir. Çünkü herhangi bir ülkenin daha gevşek veya daha sorumsuz maliye politikası uygulaması AB ölçeğinde olumsuz ekonomik etkiler ortaya çıkartabilecektir. Farklı maliye politikaları, ülkelerin farklı üretim ve istihdam rakamlarına sebep olacaktır. Bu da AB ölçeğinde ekonomi politikalarının uyumlu şekilde yürütülmesini tehlikeye sokacaktır. Çeşitli hedeflere yönelik olarak herhangi bir ülke bazında yapılacak kamu harcamalarının borçlanma ile karşılanması toplam talep, enflasyon, büyüme gibi çok önemli rakamları ülkeler arasında farklılaştıracaktır. Maastricht Antlaşması’yla getirilen sayısal mali kriterler ile AB ölçeğinde ülkelerin makroekonomik istikrarı etkileyecek disiplinsiz bütçe politikalarının önüne geçilmiştir. Bu kriterler ile kamu açıklarının azaltılıp bu açığa bağlı olarak borçlanma oranı yükselişlerinin önüne geçilmesinde başarılı sonuçlar alınmıştır. Böylelikle orta ve uzun vadede borçlanma oranının makul seviyelerde tutulması hedeflenmiştir. AB ölçeğinde istikrarlı bir büyüme ve fiyat istikrarı için gerekli mali disiplin yasal düzenlemelerle oluşturulmuştur.

Ülkelerin getirilen mali disiplin kriterlerini gerçekleştirmeleri, parasal istikrara katkı

sağlayacaktır. Parasal istikrar aşırı kamu açıkları ve borçlanma seviyelerinden etkilenmektedir. Bu nedenle getirilen mali kriterler çok önemlidir.

Diğer taraftan, parasal istikrar için bütçe açığı/GSYİH ve borç/GSYİH kriterleri gerekli olmakla birlikte, maliye politikalarının büyüme, istihdam yaratma, talebi canlandırma konularındaki rolü ihmal edilmemelidir. Maastricht kriterleri maliye politikalarında bütçe disiplinine yönelik getirdiği kısıtlarla bu alanlara yönelik maliye politikası uygulamalarını da sınırlandırmıştır. Parasal hedefler konusunda olukça başarılı sonuçlar alınmıştır. Enflasyon oranları giderek aşağılara çekilerek Birlik ölçeğinde istikrarlı bir uyum sağlanmıştır. Euro uluslar arası rezerv para birimi olarak istikrar ve başarı kazanmıştır. Faiz oranları makul seviyelerde uyumlaştırılmıştır. Sonuçta mali disiplinin para politikası açısından yapacağı katkılar hedefine ulaşmıştır. Ancak genişleyen ve derinleşme çabalarını sürdüren AB açısından yapısal farklılıkların giderilmesi tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Özellikle Almanya, Fransa gibi büyük ülkelerde son yıllarda yaşanan işsizlik, düşük büyüme oranları Birliğin bütününde olumsuzluklar yaşanmasına yönelik endişeleri arttırmaktadır. Son dönemde aday olan ülkelerin ekonomik ve sosyal büyüklükleri daha küçük ve hızlı değişime açık olduğundan entegrasyonları büyük sorun oluşturmamaktadır. Ancak büyük ülkelerin ekonomik güçleri ve ağırlıkları AB’nin geleceğini tayin edecek ölçekte olduğu için burada yaşanacak yapısal ekonomik problemler tehlike oluşturacaktır.

Giderek kalıcı hale gelen düşük ekonomik büyüme ve zayıf istihdam artışının önüne geçmek için daha esnek maliye politikaları uygulamalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede 2005 yılında İstikrar ve Büyüme Paktında revizyona gidilmiştir. Ancak yapısal sorunların çözümü için daha kapsamlı çözümlere ihtiyaç duyulmaktadır. Para politikasında ulaşılan hedefler bu sorunların giderilmesine yetmemektedir. Sorunların giderilmesi, daha kapsamlı yürütülecek maliye politikalarına ve bu politikaların para politikasıyla koordinasyonuna bağlıdır. Bütçe açığı ve borçlanma kriterleri üzerinde yapısal sorunların giderilmesi için baskı oluşmaktadır. Bütçe politikalarının yapısal sorunların giderilmesine yönelik kamu müdahale aracı olarak kullanılamaması veya sorunları çözmekten uzak bir esneklik

Benzer Belgeler