• Sonuç bulunamadı

ÇALIŞMANIN YÖNTEMİ VE KAPSAMI

2. BÖLÜM: SİYAVUŞ PAŞA KÖŞKÜ

2.2. YAPININ GENEL TANIMI VE TARİHÇESİ

Siyavuş Paşa Köşkü, Küçükçekmece yolu üzerinde bulunan menzil ve çiftliklerden biri olan Siyavuş Paşa Bahçesi (Çavuşbaşı, Çavuşpaşa)5 içerisinde inşa edilmiş ve günümüze kadar gelebilmiş nadir bir 16. yüzyıl sivil yapısıdır.

Siyavuş Paşa’ya ait bu bahçenin, bugünkü Eyüp’ün güneybatısında, Çırpıcı ve Haznedar dereleri arasındaki tepenin doğu yamaçları üzerinde, bir yanda kara surlarına, diğer yandan Bakırköy’e uzanan geniş bir alanı kaplayan Davud Paşa Sarayı’nın bahçesine bitişik olduğu ileri sürülmektedir (Artan, 1994, s.20).

Bahçede, geniş bir havuz ortasına oturtulmuş Siyavuş Paşa Köşkü’nün yanı sıra ahırlar, mutfaklar, hamam, çeşme, müstahdem6 odaları ve su mahzenleri olduğu düşünülmektedir (Erdoğan, 1958, s.160). Bu yapılardan günümüze, özgün mimarisini nispeten koruyabilmiş kâgir köşk dışında bir çeşme, bir hamam kalıntısı ve sarnıç olduğu düşünülen kargir, tonozlu bir kalıntı ulaşabilmiştir (Fotoğraf E.2.7, 2.11, 2.12).

Siyavuş Paşa Bahçesi’nin (Çiftliği) kuruluş ve Havuzlu Köşk’ün yapım tarihlerini kesin olarak tespit edebilecek bir kayda rastlanmamıştır. Fakat bahçenin banisinin Sultan III. Murat döneminde (1574-1595) üç kez sadrazam olan Siyavuş Paşa olması, köşkün bu tarih aralığında yapıldığını işaret etmektedir. Köşk’ün kuzey doğusunda

4 1. Ne az, ne çok, orta halde bulunan. 2.Yavaş, mülayim, sert olmayan, işi pek ileriye götürmemiş olan. 3. Münasip, uygun, biçimli (Devellioğlu, 2004, s. 693).

5 Siyavuş Paşa Çiftliğin halk arasında Çavuşbaşı Çiftliği olarak adlandırıldığını ifade etmektedir (Eldem, 1969, s.109). Siyavuş Paşa Çiftliği içerisinden geçen, günümüzde Ataköy Baruthanesi Yapılar Grubu’nun yakınından geçerek denize dökülen ve Tavukçu Deresi olarak adlandırılan derenin, 20. yy başına tarihlenen haritalarda, Çavuşbaşı Deresi ya da Çavuş Dere şeklinde; çiftliğin ise, Siyavuş Paşa Çiftliği, Çavuşbaşı Çiftliği ya da Çavuş Paşa Çiftliği şeklinde ifade edildiği görülmektedir (Harita 4.1-4.5).

yer alan çeşmenin kitabesinde ise 1571 (979 H.) tarihi okunmuş ve 1940 tarihli tescil fişine7 bu tarih not düşülmüştür (Belge D.2.6). Her iki eserin de mimarisi aynı karakterde olduğu için, 1571 yılının köşkün yapım tarihi olarak kabul edilebileceği Sedad Hakkı Eldem tarafından ileri sürülmektedir (Eldem, 1969, s.119). Sedad Hakkı Eldem, Tezkiret ül-Bünyân’a göre Mimar Sinan’ın, Siyavuş Paşa’ya Üsküdar ve Süleymaniye’de saraylar inşa etmiş olduğunu, bu köşkün de mimarının, Mimar Sinan olabileceğini ifade etmektedir (Eldem, 1969, s.119).

Her ne kadar Muzaffer Erdoğan, Sâi Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan Tezkiret ül-Bünyân’da, Siyavuş Paşa Köşkü’nün ve Bahçesinin Koca Sinan tarafından inşa edildiğinin yazdığını ifade etmiş olsa da bu bilgi doğrulanamamaktadır (Erdoğan, 1958, s.161).

‘’Mimar Sinan ile İlgili Tarihi Yazma ve Belgeler’’ adlı çalışmasında Zeki Sönmez, Tezkiret ül-Bünyân, Tezkiret ül-Ebniye ve Tuhfet ül-Mi’marin isimli el yazmaları dâhilinde yer alan ve Mimar Sinan’ın inşa etmiş olduğu sarayları gösteren listelerde, Üsküdar ve Süleymaniye’de Siyavuş Paşa’nın adına yapılmış sarayların bulunduğunu aktarmaktadır (Sönmez, 1988, s.38, 75, 90). Ancak bu listelerde, Siyavuş Paşa Bahçesi (Çiftliği) veya içerisinde yer alan saray ya da Siyavuş Paşa Köşkü adları yer almamaktadır.

Aptullah Kuran, ‘’Mimar Sinan’’ adlı çalışmasında, el yazmalarında adı geçen Mimar Sinan eserlerini kataloglar haline getirmiştir. K XI-26 numaralı katalogda yeri ‘’İstanbul, Üsküdar (?)’’ şeklinde belirtilen Siyavuş Paşa Sarayı’nın, Üsküdar’ın hangi semtinde olduğu bilinmediği gibi Evliya Çelebi’nin de bu yapıyı hiç konu etmemiş olmasının, bu yapının 17. yüzyıl ortalarından önce ortadan kalktığı sonucuna varılabileceği belirtilmektedir. Ayrıca, A.Kuran başka bir olasılık üzerinde daha durmaktadır: ‘’Diğer yandan var olduğu bilinen Siyavuş Paşa Köşkü, bu kayıtta bir hata yapılmış olabileceğini düşündürmektedir. Söz konusu edilen kargir köşk Çekmece yolu üzerinde, Davud Paşa Kışlası yakınında bulunur. Bir havuzun ortasında taş ayaklar üzerine oturan ve suyu bir köprü ile geçen kitlesi kubbeli bir divanhane, ona bitişik tonozlu bir oda ve helâ ile bir kameriyeden meydana gelir. Yüzyıllar boyu yapılan ek ve değişikliklerle görünümü bozulmuşsa da klasik mimari

7 Siyavuş Paşa Köşkü, Eski Eserleri Koruma Encümeni’nce 1935 yılında 225 sicil numarası ile tescil edilmiş, 16.08.1940 kayıt tarihi ve 262 sayı ile tescil fişi hazırlanmıştır.

karakterini koruyan Siyavuş Paşa Köşkü, XVI. Yüzyıl Osmanlı sivil mimarisi için önemli bir örnek olmaktadır.’’ Aptullah Kuran’ın bu ifadelerinden, Siyavuş Paşa Köşkü’nün bir Mimar Sinan yapısı olabileceği sonucu çıkmaktadır (Kuran, 1986, s.382).

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde, İstanbul’da yer alan has bahçelerin arasında Siyavuş Paşa Bahçesi’nin de adını geçirmiş ve bu bahçenin, Mimar Sinan yapısı olduğunu bildirmiştir (Haz: Kahraman ve Dağlı, 2004, s.439).

Mimar Sinan’ın sivil yapılarına ilişkin makalesinde Sinan Genim de, Siyavuş Paşa Köşkü’nün bir Sinan yapısı olabileceğinden bahsetmektedir (Genim, 1988, s.398). Mimar Sinan’ın, Siyavuş Paşa’ya Süleymaniye ve Üsküdar’da saraylar inşa etmiş olması ve Siyavuş Paşa Köşkü’nün, bir Mimar Sinan yapısı olduğu bilinen Topkapı Sarayı, III. Murad Köşkü ile önemli benzerlikler taşıdığının pek çok araştırmacı8 tarafından ifade edilmiş olması, Siyavuş Paşa Köşkü’nün mimarının Mimar Sinan olabileceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Ayrıca, Sinan Genim’in anılan çalışmasında, Cengiz Orhonlu’dan aktardığı üzere; ‘’…özellikle 16. yüzyılda İstanbul, Bursa, Bosna, Edirne gibi büyük şehirlerde bina yapacak kimse bulunduğu yerin mimari bakımdan sorumlusuna başvurup izin aldıktan sonra dahi, kendi arzusuna göre, istediği kimseye inşaatını veremez veya istediği işçiyi kullanamazdı’’ (Genim, 1988, s.395). Böylesi bir ortam ise, Siyavuş Paşa Köşkü’nün inşasının, bu tarihlerde Hassa Mimarbaşı olan Mimar Sinan’ın, en azından bilgisi dâhilinde olduğunu düşündürmektedir.

Siyavuş Paşa’nın, sadrazamlık görevinden azlolunduktan sonra son yıllarını bu sakin ve tenha bahçede ve köşkte geçirdiği rivayetini kaleme alan Muzaffer Erdoğan, ayrıca Siyavuş Paşa Bahçesi’nin sonraki dönemlerine ilişkin şu bilgileri aktarır: ‘’…Silâhdar Fındıklılı Mehmed Ağa’nın ifadesine göre H.1087 (M.1677) Muharremi sonlarında Edirne’den yola çıkıp haftasında İstanbul’a gelen Avcı Sultan Mehmed, İstanbul kaymakamı vezir Osman Paşa ile sekbanbaşı9 Hacı Zülfikâr Ağa ve sair mevali10, müderrisin, sâdât11, meşayih12 ve esnaf-ı şehir taraflarından zikrettiğimiz

8 Eldem, Seçkin, Genim, Artan.

9 Seg-bân: 1.Seymen. 2. Osmanlı saraylarında av köpeklerine bakan kimse (Devellioğlu, 2004, s. 929). 10 Mevleviyyet payesine ulaşmış olan sarıklı alimler. (Devellioğlu, 2004, s. 634)

11 1. Seyyitler, ulular. 2. Hz. Hasan neslinden gelmek üzere Hz. Muhammed’in soyundan olanlar (Devellioğlu, 2004, s. 906).

bu bahçede karşılandığı gibi, H.1102 (M. 1691) senesinde İstanbul’a gelen Tatar elçisine de bir hatt-ı şerifle keza bu kasır ve bahçe ihsan edilmişti’’ (Erdoğan, 1958, s.161).

Siyavuş Paşa Çiftliği’nin, H.1101 (M.1690) senesinde Kırım Hanı Hacı I. Selim Girây Han’a ‘’avatıf-ı şahane’’ olarak hediye edildiği, Maliyeden Müdevver Defterlerinden öğrenilmektedir (Belge D.2.1).

Hüseyin Çınar13 tarafından vakfiye14 kayıtları esas alınarak kaleme alınan ‘’Hacı I. Selim Giray Han ve Çiftlik Vakıfları’’ adlı makalede Siyavuş Paşa Çiftliği’nin adı, Hacı I. Selim Giray Han’ın tasarrufunda olan çiftlikler arasında anılmaktadır (H.Çınar, 2006, s.30) (Belge D.2.2). Sultan II. Süleyman (1687-1691) ve Sultan II. Ahmed (1691-1695) tarafından, Küçükçekmece yakınında yer alan Siyavuş Paşa Bahçesi denilen Çiftliğin, Hacı I. Selim Giray Han’a mülk olarak verildiği söz konusu vakfiyeden öğrenilmektedir.15 Hacı I. Selim Giray Han, kendisine hediye edilmiş olan Siyavuş Paşa Çiftliği’ni ve satın aldığı diğer mülk çiftliklerini16 ve müştemilatını vakfa dönüştürerek Silivri Kadısı Seyyid Mustafa Efendi’ye, mütevellî tayin ettiği Halil Ağa İbn İbrahim Ağa huzurunda kayıt ve tescil ettirmiştir. Vakfın kayıt ve tescil tarihi, 10 Zilhicce 1112/18 Mayıs 1701’dir (Çınar, 2006, s.29).

Bu veriler ışığında, Siyavuş Paşa Köşkü’nün, H.1102 (M. 1691) senesinde İstanbul’a gelen Tatar elçisine tahsisinin hemen sonrasında, Sultan II. Ahmed’in saltanat sürdüğü M.1691-1695 yılları arasında, Hacı I. Selim Giray Han’a ‘’avatıf-ı şahane’’ olarak hediye edildiği düşünülmektedir.

Hacı I. Selim Giray Han’ın çiftliklerine ilişkin vakfiyesinde, Siyavuş Paşa Çiftliği için ayrıca şu ifadelerin bulunduğu aktarılmaktadır: ‘’…Bu çiftliğin müştemilâtı arasında; bahçenin içinde ve dışında olmak üzere bağ, bahçe, bostan, ağaçlar, kanallar, su arkları, su kuyuları, eyvanı ve bütün odalarıyla ev ile yüksek bina, değirmen ve ekili arazi bulunmaktadır. Bu çiftliğin işletilmesi ve elde edilecek

13 Yrd. Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.

14 Hacı I. Selim Girây’ın kurmuş olduğu vakıf; Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, Vakfiye Defteri 629, sayfa 256, sıra 238 numara ve KŞS (Kırım/Bahçesaray Şer’iye Sicili), 38 (Defter) / sayfa 60a-b, 59 a-b ‘de kayıtlıdır. (Çınar, 2006, s.29).

15 Vakfiye’de, ‘’…sa’âdetlü pâdişah-ı bahr ü berr-i Sultan Süleyman ve Sultan Ahmed ihsân ve temlîk etdikleri Küçükçekmece kurbunda vâki’tahdîdden ve tavsîfden müstağni Siyavuş Paşa Bahçesi dimekle ma’rûf olan çiftiği…’’ ifadesi yer almaktadır (Çınar, 2006, s.34).

16 Çatalca nahiyesinin Kadı köyündeki çiftlik ile Rumeli vilayetinin Burgos (Lüleburgaz) kazasına bağlı Keskinli köyündeki Müsellemlik (Müsellimlik) denilen yerdeki çiftlik (Çınar, 2006, s.31,32).

üründen ücreti verilerek dört ırgat tutulması istenmiş ve ayrıca bu çiftlikte on adet öküzün de vakıf içerisinde kayıtlı olduğu belirtilmiştir…’’ (Çınar, 2006, s.31). Hacı I. Selim Girây çiftlik vakıflarından istifade edecekleri, küçük oğlu I. Kaplan Girây ve diğer küçük oğulları, kızları, eşleri, azatlı cariyeleri ve hizmetçileri olmak üzere sınırlandırdığı vakfiyesinden öğrenilmektedir. Hüseyin Çınar’a göre bu uygulama ile Hacı I. Selim Girây Han, Kırım dışındaki çiftliklerin ve müştemilâtın, miras yolu devre dışı bırakılarak, vakıf yoluyla, istediklerine intikalini sağlamayı amaçlar görünmektedir (Çınar, 2006, s.30).

Vakfedilen malın veya gelirin tamamının ya da tamamına yakın bir kısmının, vakfı kuranın evlat ve torunlarına tahsis edilen vakıflara evlatlık ya da zürri vakıf adı verilmekte olup bu vakıflarda hayır şartı ya semboliktir ya da soyun yok olması durumunda söz konusudur (Öztürk, 1983, s. 84, aktaran, Çınar, 2006, s.30). Hacı I. Selim Girây’ın vakfında da amacının, hayırdan daha ziyade, ailesinin ihtiyaçlarını karşılama, mülkün paylaşılıp dağılıp gitmesini engelleme ve hepsinden de öte işletilerek ayakta kalmasını sağlama olduğu Hüseyin Çınar tarafından ileri sürülmektedir (Çınar, 2006, s.30).

Hacı I. Selim Girây Han vakfiyesinde, vakıf gelirlerinden istifade etmesini istediği kişilere bazı şartlar getirmiştir. Vakıf gelirlerinden yararlanma şartları arasında, Kadı Köyündeki Çiftlikte ya da Siyavuş Paşa Bahçesi Çiftliğinde oturmaları da yer almaktadır. Hüseyin Çınar’a göre, ‘’…böylece hem evlâd ve aile efrâdı gözetilirken hem de mülk çiftlikleri işletilerek şen ve âbâd olması…’’ amaçlanmaktadır (Çınar, 2006, s.30).

Hacı I. Selim Girây Han vakfına ilişkin Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde ulaşılabilen 5 adet belgede17, Siyavuş Paşa Çiftliği’nin de adı geçmektedir. Bu belgelerin üzerinde mevcut tarihler, H.1196 (M.1781) ile H.1283 (M.1866) yılları aralığındadır. Ancak, H.1278 (M.1861) yılına tarihlenen bir başka belgeden ise Siyavuş Paşa

17 Bu belgeler şunlardır:

1- BOA, 1781(H.1196) tarihli Fon Kodu: C..EV.. Dosya No: 385 Gömlek No: 19546 2- BOA, 1848 (H.1265) tarihli Fon Kodu: C..EV.. Dosya No: 577 Gömlek No: 29122 3- BOA, 1793 (H.1208) tarihli Fon Kodu: C..EV.. Dosya No: 77 Gömlek No: 3846 4- BOA, 1839 (H.1255) tarihli Fon Kodu: C..EV.. Dosya No: 85 Gömlek No: 4220 5- BOA, 1866 (H.1283) tarihli Fon Kodu: MVL Dosya No: 497 Gömlek No: 94

Çiftliği’nin, Meclis-i Vala Azası Rauf Bey’in tasarrufunda olduğu öğrenilmektedir (B.O.A., 1961 (H.1278) tarihli, fon Kodu: İ..MSS, dosya no:24, gömlek no:1040). Bu verilerin değerlendirilmesi sonucunda; Siyavuş Paşa Köşkü’nün, 18. Yüzyıl başından 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar geçen süre zarfında, Hacı I. Selim Girây Han’ın vakıf çiftlikleri arasında yer aldığı ve vakıf şartları gereğince bu ailenin fertleri tarafından kullanıldığı düşünülmektedir.

19. yüzyılın ikinci yarısında Siyavuş Paşa Çiftliği’nin el değiştirdiği ve Sultan Abdülmecid (1839-1861) zamanında Barutçubaşı Le(v)on Efendi ailesine18 armağan edildiği, Barutçubaşı Çiftliği adı ile I. Dünya Savaşına kadar geldiği ve nihayet barutçubaşının kâtibi Sergis’ten Milli Emlak Müdürlüğü’ne intikal ettiği, Muzaffer Erdoğan tarafından ifade edilmektedir (Erdoğan, 1958, s.161). Tülay Artan ve Pars Tuğlacı gibi yazarlar da bu bilgileri tekrarlamaktadırlar (Artan, 1994, s.20; Tuğlacı, 1993, s.73).

1/50.000 ölçekli ve tarihsiz İstanbul Boğazı ve Çevresi Haritası’nda19, Siyavuş Paşa Çiftliği, ‘’Çavuş Paşa Çiftliği’’ olarak geçmekte olup, çiftlik içinden geçen dere üzerinde ‘’Çavuş Dere’’, Çavuş Paşa Çiftliği yazısının altında ‘’Çavuş Paşa Bahçesi’’, onun altında da ‘’Barutçubaşı Ohannes Bey Merası’’ yazısı okunmaktadır (Harita B.4.3).

Siyavuş Paşa Çiftliği’nin Barutçubaşı Ailesi’ne bağışlanmasına dair bir resmi kayıt ya da fermanın bulunmadığı, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde yer alan 1931 yılına ait yazışmalardan anlaşılmaktadır (Belge D.2.3). Maliye Vekâleti, Millî Emlâk Müdürlüğü’nün 05.09.1931 tarih ve 3703 sayılı yazı ile Halkalı, Yeşilköy, Florya, Küçükçekmece ve civarlarında bulunan ve Barutçubaşı Ohannes Bey adına kayıtlı emlâk ve arazinin, zamanında anılan şahsa bağışlandığına dair Sultan Abdülaziz veya başka bir sultan tarafından verilmiş ferman kaydına Hazine-i Evrak’ta bulunup bulunmadığı sorulmakta olup Başvekâlet, Muamelat Müdürlüğü’nün 24.09.1931 tarih ve 712 sayılı yazı ile Hazine-i Evrak’ta böyle bir kayda rastlanmadığı konu edilmektedir.

18 Dadyan Ailesi, 18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul’da üç kuşak barutçubaşılık yapmış Ermeni asıllı aile (Seropyan, 1994, s.541).

19 Harita üzerindeki yazılar Osmanlıca olup yazıların transkripsiyonu İ.T.Ü., Mimarlık Tarihi Ana Bilim Dalı öğretim görevlisi, Uzman Dr. Aras Neftçi tarafından yapılmıştır.

Muzaffer Erdoğan Siyavuş Paşa Çiftliği’nin, Barutçubaşı Çiftliği adını aldığını ifade etmiş olsa da, tarafımızca bu bilgiyi doğrulayacak herhangi bir belgeye rastlanmamıştır (Erdoğan, 1958, s.161). Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde yer alan ve H.1320 (M.1902) tarihli ve ‘’Barutçubaşı Çiftliği’nin hükümet tarafından istimlakı’’ konulu belge (B.O.A., fon kodu:İ..DH.., dosya no:1396, gömlek no:1320 M-21); H.1320 (M.1902) tarihli ve ‘’Bahr-i Siyah’ın Rumeli sahilinde Akpınar karyesi civarında muhacirin-i İslamiye iskân edilmek üzere Barutçubaşı Çiftliği’nin istimlakı’’ konulu belge (B.O.A., fon kodu:İ..HUS, dosya no:73, gömlek no:1320 Za-76) ile H.1318 (M.1900) tarihli ve ‘’Barutçubaşızade Simon Bey’in veresesi elindeki Akpınar Çiftliği’nin Hazine-i Celile namına satın alınması’’ konulu belgede (B.O.A., fon kodu:MV., dosya no:100, gömlek no:13) konu edilen çiftliklerin, aynı çiftlik olabileceği düşünülmektedir. Ancak söz konusu çiftliğin, Karadeniz sahilinde ve Akpınar Köyü olarak belirtilen konumu nedeniyle, Siyavuş Paşa çiftliği olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, H.1334 (M.1915-16) tarihli ve ‘’Küçükçekmece’de Barutçubaşızade Ohannes Bey’e ait arazi ve çiftlik ile Ohannes ve kız kardeşi Sofik Hanım ile Kapril Gazarosyon Efendi ve Nazik Hanım’ın şayian uhdesindeki Florya Çiftliği’nin müştemilatıyla birlikte muhacirin iskânı için istimlakı’’ konulu belgede söz konusu edilen, Küçükçekmece’de yer alan çiftliğin, Siyavuş Paşa Çiftliği olabileceği ihtimali tarafımızca üzerinde durulmaya değer görülmektedir (B.O.A., fon kodu:MV., dosya no:202, gömlek no:103).

Siyavuş Paşa Köşkü’ne ilişkin Eski Eserleri Koruma Encümeni Arşivi’nde yer alan, 15 Mayıs 1935 tarihli ve 2048/621sayılı, İstanbul Müzeleri Müdürü imzalı bir resmi belgede, köşkün Barutçubaşı Ailesinden ‘’emvali metruke20’’ olarak Milli Mallar Müdüriyetine intikal ettiği ifade edilmektedir (E.E.K.E.A.).

Siyavuş Paşa Köşkü, Eski Eserleri Koruma Encümenince 1935 yılında 225 sicil numarası ile tescil edilmiştir. (Belge D.2.4) Bu yıllarda köşkün sahipsiz kaldığı, saman ve kireç deposu olarak kullanıldığı, korunabilmesi için Kültür Bakanlığı’na devrinin konu edildiği ancak devir işleminin gerçekleşmediği arşiv kayıtlarından anlaşılmaktadır (E.E.K.E.A.).

1938 yılında Siyavuş Paşa Köşkü ve etrafındaki 36 dönümlük alanın, Bakırköy Fidanlığına verildiği, 22.02.1941 tarihli ve 15 sayılı İstanbul Arkeoloji Müzeleri Umum Müdürlüğü ve Eski Eserleri Koruma Encümeni Riyasetine hitaplı ve kaymakamca imzalı resmi yazıda konu edilmektedir (E.E.K.E.A.). Söz konusu yazıdan köşkün, Siyavuş Paşa ‘’Kulesi’’ olarak adlandırıldığı, harap durumda olduğu, eski eser olduğu için kimseye mal ettirilmediği ve bahçenin bahçıvanına lojman şeklinde kullandırılmak sureti ile yapının muhafazasına çalışıldığı öğrenilmektedir.

Muzaffer Erdoğan da Siyavuş Paşa Köşkü’nün, Maliye Vekilliğince Bakırköy Kaymakamlığı Köy Fidanlığına terk edildiğini konu etmektedir (Erdoğan, 1958, s.161).

Eski Eserleri Koruma Encümeni Arşivinde, Siyavuş Paşa Köşkü’ne ait, 16.08.1940 kayıt tarihli ve 262 sıra no’lu tescil fişi bulunmaktadır. Bu fişte, yapının ‘’Siyavuş Paşa Köşkü’’ ya da ‘’Çavuş Başı Çiftliği Köşkü’’ olarak adlandırıldığı, İstanbul İli, Bakırköy İlçesi’nde yer aldığı, 16. Yüzyılda Siyavuş Paşa tarafından yaptırıldığı ve Mimar Sinan dönemi eseri olduğu, metruk ve kireç deposu halinde iken fidanlığa çevrilen bahçede yer aldığı, çatının yıkık ve ahşap aksamın tahrip olduğu bilgileri yer almaktadır. Ayrıca fişte, köşkün ayrıntılı mimari tanımı ve eskiz kağıdı üzerine çizilmiş bir plan krokisine de yer verilmektedir (Belge D.2.6).

14.01.1941 tarihli Akşam Gazetesi’nde ‘’Bakırköy Fidanlığı’’ başlıklı ve Siyavuş Paşa Köşkü ve çevresini gösteren bir fotoğrafı da içeren bir yazının kaleme alındığı görülmektedir (Fotoğraf E.4.39). Bu yazıda, Siyavuş Paşa Köşkü, Siyavuş Paşa Kulesi olarak anılmakla birlikte yapı ve çevresindeki arazinin, 1938 yılında o zaman Bakırköy Kaymakamı olan B.Ahmet Kınık tarafından kaza köyleri kolektif fidanlığı haline getirildiği ifade edilmektedir. Ayrıca yazıda, Siyavuş Paşa Köşkü’nün mimarisi, harap durumu ve Bakırköy Kaymakamı ve çevre halkının yardımları ile onarılacağı söz konusu edilmektedir (Akşam Gazetesi, 14.01.1941, E.E.K.E.A.). 18.01.1941 tarihli Akşam Gazetesi’nde de, Siyavuş Paşa Köşkü’ne ilişkin bir yazıya yer verilmiştir. ‘’İstanbulun Kasırları’’ başlıklı ve ‘’Bakırköyünde, muazzam bir havuzun ortasına oturtulmuş olan Siyavuş Paşa Kasrı nasıl yapılmıştır?’’ alt başlıklı yazıda, köşkün mimarisi ile ilgili oldukça detaylı tanımlamalar yapılarak şu ifadelere yer verilmiştir:

“Bu kasrı bir padişah vaktile … Barutçubaşı Leon’a vermiştir. Sonra Milli Emlak İdaresine geçmiş ve büsbütün yüzüstü bırakılmış, bir aralık keçi ağılı ve ak toprak deposu yapıldığı için kıymetli parçaları aşırılmıştır. İki sene evvel Maliye Vekâleti Kasrı 40 dönümlük bahçesi ile beraber Bakırköy Köy Fidanlığına terk etmiştir’’ (Belge D.2.7).

Bakırköy Fidanlığı ve dâhilinde bulunan Siyavuş Paşa Köşkü’ne ilişkin Akşam Gazetesi’nde yayımlanan bu iki yazı sonrasında, köşkün mevcut durumunun tespiti, korunması ve onarımının sağlanabilmesi hususları resmi yazışmalara konu olmuştur. Koruma Encümenince Köşk ve çevresinin yerinde tetkik olunarak, konuya ilişkin çeşitli kararlar üretildiği, ancak mali gerekçelerle köşkün onarımının yapılamadığı dönemin resmi yazılarından anlaşılmaktır (Encümen Azası’nın 07.02.1941 tarih ve 45/146 sayılı yazısı, Encümen Kurulu’nun 11.02.1941 sayılı kararı vb., E.E.K.E.A.). 1943 yılında Siyavuş Paşa Köşkü’nün askeriye tarafından işgali söz konusu edilerek köşkün I. Ordu Müfettişliği tarafından ordu vasıtalarıyla Y. Mimar Ali Saim Ülgen’in denetiminde onarılmasının, Eski Eserleri Koruma Encümenince ve Bakanlıkça uygun görüldüğü dönemin yazışmalarından anlaşılmaktadır (Maarif Vekilliği’nin 17.11.1943 tarih ve 4034/1585 sayılı yazısı, E.E.K.E.A.). Ancak, köşkün onarımının bu dönemde de gerçekleştirilemediği sonraki dönemlere ait görsel ve yazılı kaynaklar vasıtasıyla öğrenilmektedir (E.E.K.E.A.) ( Fotoğraf E.4.6, 4.7). 1950 yılında Siyavuş Paşa Köşkü’nün kiralanması talebinin Koruma Encümenince uygun görülmediği öğrenilmektedir (Eski Eserleri Koruma Encümeni Reisliği’nin, 18.01.1950 tarih ve 73/42696 sayılı yazısı, E.E.K.E.A.).

Siyavuş Paşa Köşkü ve Davud Paşa Kasrı’nın onarılarak kurtarılmaları gerektiği ve Bakanlığa devir hususlarını konu alan, 15.02.1951 tarih ve 191/44338 sayılı, Sedad Hakkı Eldem imzalı yazının Bakanlık makamına iletildiği; ancak, cevaben eski eserlerin onarımına pek az bir ödenek ayrıldığından köşklerin onarımlarının o yıl içinde gerçekleştirilemeyeceği, ilerde ödenek sağlandığı takdirde köşklerin Bakanlığa devrinin yapılacağının bildirildiği 1951 yılı yazışmaları incelenmesi sonucunda anlaşılmaktadır (E.E.K.E.A.).

1952-53 yıllarına ait yazışmalarda, Siyavuş Paşa Köşkü içerisine cephanelik doldurularak I. Ordu Birliklerince mühimmat deposu olarak kullanıldığı konu

edilmekte olup ivedilikle bu kullanımına son verilmesi gerektiği ifade edilmektedir (Belge D.2.9).

1960-1962 yılları arasında, Siyavuş Paşa Çiftliği’nde köşkün yakınında Bedensel ve Zihinsel Engelli Çocuklar için bir site yapılmasına ilişkin bir proje gündeme gelmiş, ancak bu proje uygulanmamıştır (İstanbul Belediye Reisliği’nin, 06.09.1961 tarih ve 16008/364 sayılı yazısı, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Müdürlüğü’nün 24.10.1961 tarih ve 1675 sayılı kararı, İstanbul VII Numaralı K.T.V.K.B.K.M.A.). 1964 yılında Siyavuş Paşa Köşkü’nün onarımı hususunda bir adım atılarak rölövesinin hazırlatılmaya başlandığı ve inşai faaliyet için 1965 yılı bütçesine gereken ödeneğin teklif edildiği, 01.10.1964 tarih ve 732/4624 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı yazısından öğrenilmektir (E.E.K.E.A.).

Köşkün restorasyon uygulamasının, 1965-1970 yılları arasında Topkapı Sarayı Müzesi mimarı Mualla Anhegger kontrollüğünde yapıldığı, konuya ilişkin Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararları ve dönem yazışmalarından anlaşılmaktadır (Belge D.2.11-2.14).

Siyavuş Paşa Köşkü restorasyonuna ilişkin, kontrol mimari Mualla Anhegger