• Sonuç bulunamadı

2. ALANYAZIN

2.3. Gündelik Hayat Sosyolojisi

2.3.4. Yaşam dünyası

Yaşam dünyası (Lebenswelt) kavramı gündelik hayat kuramlarında sıklıkla karşımıza çıkan, felsefe, sosyal psikoloji ve sosyoloji kesişimlerinde yer alan bir kavramdır. Yaşam dünyası Husserl’in deyimiyle ortak çevre, günlük hayatımızın geçtiği, içinde yaşadığımız dünyadır (Gülenç, 2014, s. 21).

Bilimler, bilginin bir başlık, bir konu olarak bulunduğu yegâne alan değildir. Bir bilim-öncesi yaşam vardır ve yaşamın sıradan performansı “yaşam dünyası”nda gerçekleştirilir. Burada “kesinlikle gerçek” bilgi nadirdir, “durumsal gerçek”ler mevcuttur. Gerçeklik bu bağlamda bir “idea”dır. “İlgi” durumun gerçekliğini belirler.

Yaşam “ilginin yaşamı”dır ki her biri spesifik durumlar yaratan çoklu ilgileri içerir. Her bir ilginin durumsal alanı kesin olarak çizilmiş değildir. Tersine, genişleyen ve daralan, sonu olmayan bir ufuk (horizon) karakterindedir. Durumlar, horizondur, kısmi bir uzam kadar ya da var olma alanına kadar uzanır. Temelde limitlidir -ki Yunancada horizein limit koymak, sınırlandırmak anlamına gelir- ve birbirlerini dışarıda bırakır. Husserl yaşam dünyasını yaşamın çoklu görünüşlerinin toplamı/bütünü olarak tasarlar. Yaşam dünyası, yaşamın gündelikliğinin içinde kendisini yerine getirdiği bir alandır (Luft, 2011, s. 55-57).

İnsan bilincini yapılandıran yaşam dünyası kavramı (Erbaş, 1992, s. 160) fenomenolojiyi sosyoloji alanına taşıyan Schutz tarafından gündelik yaşamın sistematik incelemelerinde kullanılmıştır. Schutz, insanın kendi eyleminin anlamını kendisi yükleyerek yarattığı dünyaya “saf deneyimin orijinal dünyası”, başkalarının değer yargılarına göre gerçekleşen eylem dünyasına “gündelik yaşam dünyası” adını vermektedir (Erbaş, 1992, s. 131).

Husserl ve Schutz’un yaşam dünyası analiz hedefleri açıktır: Yaşam dünyasının evrensel ve değişmez yapılarını açıklamak. Schutz’un fenomenolojik ve pragmatik analizi, conditio humana’ya (insanlık durumu) tek başına uygulanacak kavrayışlar kazanma niyetindedir, başka bir ifadeyle yeterince soyut ve genel bir seviyede formüle edilmiştir. Garfinkel ise genel ve soyut etnometodolojilerin tanımlanmasına karşı çıkar (Eberle, 2012, s. 301).

Husserl’e göre yaşam dünyasının 3 temel işlevi vardır ve Schutz bunları kendi bilgi sosyolojisi için önemli olarak görmektedir: Bunlar, gündelik yaşam bilgisi biçimleri ve bilimsel düşünmeyle ve bu ikisi ve insan hayatının toplumsal varoluşu temeli arasında bir bağ sağlar. Kısaca bu işlevler şu şekildedir:

Yaşam dünyası bütün pratik aklın ocağı, yuvasıdır; nedenselleştirmeye ve mantıksal düşünmeye pragmatik kökler, kaynaklar sağlar.

Yaşam dünyası bütün bilişsel soyutlamaların üreme zeminidir. Gündelik yaşamda genelleştirmeler ve tipleştirmeler burada meydana gelir

Yaşam dünyası felsefenin ve bilimlerin kaynağıdır ve temelleri buradadır (Wagner, 1984, s. 183-184).

Schutz, yaşam dünyasının evrensel ve sabit biçimsel yapılarını tanımlama peşindedir ve yaşam dünyası analizinde hedefi Max Weber’in eylem tabanlı yorumlayıcı sosyolojisine felsefi bir dayanak sağlamaktır. Schutz’a göre Weber, toplumsal eylemin anlamını anlamanın sosyoloğun temel görevi olduğunu söyler, yorumlayıcı yaklaşımı benimser ancak Schutz, Weber’in metodolojik düşüncelerinde bazı belirsizlikler görür ve yaşam dünyası hakkında düşünceler üreterek yaşam dünyasının anlamlı yapılarını, aktörün deneyimlerindeki anlam inşasını, toplumsal ilişkilerin çeşitli biçimlerinde ötekini anlama sürecini dikkatlice analiz ederek ve tanımlayarak bunların üstesinden gelmeye çalışır (Eberle, 2012, s. 281-282). Weber’in dediği gibi sosyoloji toplumsal eylemi anlamaya ve açıklamaya çalışan bilimdir. Sosyo-kültürel dünyanın bütün fenomeni toplumsal eylem orijinlidir, toplumsal eylemle başlar ve öznel anlamında kaynağını bulur. Fenomenoloji yaşam dünyası analizini bu öznel anlamla aynı zamanda aktörlerin yaşam deneyimlerindeki anlamlı yapılarla başlatır (Eberle, 2012, s. 282).

Schutz’a göre yaşam dünyası “gerçeklik bölgesi”dir. Yaşam dünyası, “doğal tavır içerisinde bize açıkça verilen”dir. Hem doğal olanı (dış dünyadaki şeylerin bölgesini) hem de toplumsal dünyayı kapsar. Toplumsal dünya yaşam dünyasının bir alanıdır,

toplumsal dünya insanlar arasında paylaşılan bir yaşam dünyasıdır. Yaşam dünyası sadece özneler arası bir şekilde deneyimlenebilir. Birey yaşam dünyasında bir toplumsal dünya deneyimler ve öznelerarası alana girer. Öznelerarasılık yaşam dünyasının temel özelliklerinden birisidir. Schutz, Husserl’den farklı olarak toplumsal dünyanın öznelerarasılığını transandantal egonun yapısal problemlerindense doğal tavrın temel bir ontolojik problemi olarak ele alır (Kim, 2005, s. 203-204). Schutz’un yaşam dünyası analizi, doğal tavrın dünyevi fenomenolojisidir ve öznel olan kutbu ve pragmatik, toplumsal olan kutbu olmak üzere iki kutbu vardır (Eberle, 2012, s. 287).

Doğal tavır içerisinde bütün insanlar “biz” dünyası varsayar. “Biz toplumsal dünyanın temel ilişkisi, dünyada varoluşumuzun çok temel ontolojik koşulu tarafından verilen en ve ilk orijinal deneyimdir. “Doğumumun bilgisi” ve “ölümü bekleyişim”, toplumsal dünyanın öznelerarasılığı içinde “varoluşumun” garantisidir. Gündelik yaşam dünyası Schutz için öznelerarası temelli toplumsal bir dünyadır, senin dünyan, benim dünyam ya da ikimizin dünyaları toplamı değil, bizim ortak deneyimlerimizdir (Kim, 2005, s. 208-209). Gündelik yaşam dünyası, insanın kendisiyle eklemlenebildiği ve yaşayan organizması vasıtasıyla bulunduğu yerde değiştirebileceği gerçeklik bölgesi ve insanın ortak dünya kurduğu diğer insanları deneyimlediği yerdir. Bu iki özellik gündelik yaşam dünyasını insanın en temel ve en önemli gerçekliği yapar (Schutz ve Luckmann 1973’den aktaran Bakardjieva, 2005, s. 39).

Fenomenolojik yaşam dünyası analizinin görevi, yaşam dünyasının evrensel ve değişmez yapılarını açıklamakken ampirik sosyal bilimlerin; felsefi antropolojinin, sosyolojinin görevi somut durumların tarihsel ve kültürel çeşitliliğini araştırmaktır (Eberle, 2012, s. 282). Luckman (1973, 1999’dan aktaran Eberle, 2012, s. 282), yaşam dünyasının fenomenolojik analizini ‘protososyoloji’ (önsosyoloji) olarak adlandırır ve sosyolojiden keskin biçimde ayırır:

1. Fenomenoloji bir felsefedir. Yaşam dünyasındaki öznel yönelimlerin evrensel yapılarını tanımlama hedefindedir. Öznel bilincin fenomenini analiz eder. Bakış açısı egolojiktir ve yöntemi refleksif olarak ilerler.

2. Sosyoloji bir bilimdir. Temel hedefi nesnel dünyanın genel özelliklerini açıklamaktır. Toplumsal dünyanın fenomenini analiz eder. Perspektifi kozmolojiktir ve yöntemi tümevarımsaldır.

Eğer fenomenoloji yapıyorsanız ‘protososyoloji’ yapıyorsunuzdur başka bir ifadeyle sosyal bilimlerin metodolojisinin felsefi temelleri üzerinde çalışıyorsunuzdur.

Fakat tabii ki sosyoloji bu protososyolojiyle metodolojik olarak ilişkili olmalıdır, sosyolojik kavramlar ve kuramlar yaşam dünyasının yapılarıyla bağdaşmalıdır (Eberle, 2012, s. 283).

Gündelik hayat çalışmalarının kökeninde önemli yeri olan yaşam dünyasıyla ilgilenen bir diğer düşünür Habermas’tır. Habermas yaşam dünyasını11 açıklarken Durkheim, Spencer Husserl, Mead, Wittgenstein, Schutz, Luckmann gibi kuramcıların kuramlarından, dizge ve yaşam dünyası açıklamalarından yararlanır (Coşkun, 2010, s.

46). Habermas’a göre toplum, eyleyen öznelerin katılımcı perspektifinden toplumsal bir grubun yaşam dünyası olarak; tarafsız birinin gözlemci perspektifinden bir eylemler dizgesi olarak kavranır (Habermas, 2001, s. 549).

Habermas için yaşam dünyası iletişimsel eylemde bulunanların içinde devindikleri ufuktur (2001, s. 551). Bir öznenin dünya içerisindeki bir şeyle girebileceği üç değişik aktör-dünya ilişkisi vardır:

1-Bir özne, nesnel bir dünyada ya yer alan ya da ortaya çıkarılabilen bir şeyle

2-Bir kolektifin tüm üyeleri tarafından paylaşılan toplumsal dünyada zorunlu olduğu kabul edilen bir şeyle

3-Öteki aktörlerin konuşmacının kendine özgü, ayrıcalıklı olarak ulaşabileceği öznel dünyaya ait saydıkları bir şeyle ilişkiye girebilir.

Bir konuşmacı,

a. Nesnel dünyadaki bir şeyle b. Toplumsal dünyadaki bir şeyle

c. Öznel dünyadaki bir şeyle ilişkiye girer.

İletişimsel eylem ortaklaşa yorumlama sürecine dayanır, sürece katılanlar nesnel, toplumsal ve öznel dünyalara aynı anda göndermede bulunurlar. Birbirini anlama, iletişime katılan tarafların bir sözcenin geçerliliği hakkında birleşmesi;

karşılıklı anlaşma, konuşmacının öne sürdüğü geçerlilik iddiasının öznelerarasında kabul edilmesidir (Habermas, 2001, s. 552-553). İletişim tarafları bu üç dünyanın ortaklık varsayımlarından, bu bağlantı dizgelerinden hareket ederler ve her bir sözcenin art alanını oluşturan durum tanımlamalarının geçerli olduğunu varsayarlar. Ancak iletişim eylemi içerisindeki durumlar keskin bir şekilde tanımlanamaz. Durumlar konuyla birlikte değişiklik gösterir. Bir durum “ortak merkezli düzenlenmiş ve artan

11 “Lebenswelt” kavramı Habermas’ın eserinde (2001) “yaşama evreni” olarak çevrilse de tezin bütünlüğü açısından ortak bir şekilde “yaşam dünyası” kavramı kullanılmıştır.

uzamsal ve toplumsal uzaklıkla birlikte giderek daha anonimleşen ve daha muğlaklaşan yaşama evrenine ait gönderme bağlamlarından konular yoluyla belirginleşmiş, eylem hedefleri ve eylem planları yoluyla dile getirilmiş bir kesittir” (Habermas, 2001, s. 555).

Bu durumların sınırları değişkendir. Beklenmedik olaylar meydana geldiğinde yaşam dünyasının durum açısından önem taşıyan kesiti değişir. Durumların her zaman aşılabilir sınırları vardır. Habermas (2001, s. 555-556) bu konuyu açıklamak için, yere bağımlı olarak değişen ve düz olmayan arazide hareket edildiğinde genişleyebilen ve büzülebilen anlamındaki ufuk imgesinden hareketle “ufuk çizgisi” kavramını kullanır.

Eylem, durumlarla başa çıkma; durum, yaşama evreninin bir konu açısından sınırlandırılmış bir kesitidir. Eylem durumu yaşama evrenlerinin merkezini oluşturur ve devingen bir ufka sahiptir (Habermas, 2001, s. 556-559).

Habermas için toplum iki katlıdır; ekonomi ve devlet alanları sistemsel olarak, yaşam dünyası ise sosyal olarak bütünleşmiştir. Bu yaşam dünyası hem özel hem de kamusal alanlar içerir; aile, yakın ilişkiler, politik katılım, tartışma ve fikir alanını içerir.

Devlet aygıtının ve resmi ekonominin dışında kalan bütün alanlardır ve ilişki biçimi öznelerarası etkileşimdir, iletişimsel eylemdir (Özbek, 2010, s. 77). İletişimsel akıl ve yaşam dünyası Habermas için birbirini tamamlayan iki kavramdır (Coşkun, 2010, s.

46). İletişimsel akıl ve yaşam dünyası karşılıklı olarak birbirlerini gerektiren kavramlardır. “Konuşma ve eyleme yeteneğine sahip bireylerin argümantatif bir söylem sürecini ifade eden iletişimsel akıl, yine bu bireylerin, bireyselleşmelerinin ve belirli bir öznel, nesnel ve sosyal dünya anlayışı kazanmalarını sağlayan ve gündelik dilsel iletişim ve yaşantının kendisine dayandığı ön-düşünsel bir alanı ifade eden yaşam-dünyası alanını gerektirir” (Coşkun, 2010, s. 46). İletişimsel akıl ve yaşam yaşam-dünyası, gündelik iletişimin içerisinde, eyleyen bireylerin birlikte yaşamalarını olanaklı kılacak ilke ve kuralları öznelerarası bir uzlaşımlar kurabilme olanaklılığını sağlar (Coşkun, 2010, s. 51).

Habermas için yaşam dünyası sorunsalı Schutz için olduğundan daha karmaşıktır çünkü yaşam dünyasında anlam artışı modern medeniyetin gelişimi bağlamında düşünülmelidir. Habermas Schutz’un yaşam dünyası kavramını fenomenolojik kökenlerinin ötesinde ele alır. Habermas için yaşam dünyası kültürün, toplumun ve kişiliğin dolayımı sonucudur, maddesel olarak yeniden üretilmiştir (Rasmussen, 1984, s.

130-131).

İletişimsel gündelik yaşam pratiğinde bilinmeyen bir durum yoktur, yeni durumlar da hali hazırda bilinen kültürel bilgi stoku üzerinde kurulmuş olan bir yaşama evreninden ortaya çıkar, iletişimsel eylemde bulunanlar yeni durumlara karşı beklenmedik bir tavır alamaz ve kültürel bir gelenekten yararlanmakla bu geleneği de sürdürmüş olur. İletişimsel eylemde bulunanlar yaşama evrenlerinin ufku içinde devinirler ve bu ufuktan dışarı çıkamazlar. Söz eylemleriyle yaşama evrenine dahildirler, ancak yaşama evrenindeki bir şeye göndermede bulunamazlar. Yaşam dünyası, konuşmacı ve dinleyicinin karşılaştığı aşkınsal yerdir, taraflar dil ve kültür karşısında, olgular, normlar ya da yaşantıların karşısında durdukları uzaklıkta duramazlar (Habermas, 2001, s. 558).

Ortak çevremizin içinde yer aldığı yaşam dünyası kişinin dünyayla kurduğu ilişki, iletişim, eylem ve ötekinin varlığı üzerine kuruludur. Gece ve gündüzün arasındaki döngünün içerisinde içine dahil olduğumuz yaşam dünyası modern iletişim teknolojilerinin gelişimi ve yeni medya teknolojilerinin yaşamda belirleyici olmasıyla birlikte başka bir toplumsal uzama, sosyal ağlara taşınmıştır. Bu uzamlardan birisi de Twitter’dır.