• Sonuç bulunamadı

Yürütmenin Durdurulması İsteminin Kabulü Şartları

2.2. Vergi Yargısında Yürütmenin Durdurulması Kararları

2.2.2. Vergi Yargısında Yürütmenin Mahkeme Kararı ile Durması

2.2.2.2. Yürütmenin Durdurulması İstemi ve İstemde Bulunmanın

2.2.2.2.4. Yürütmenin Durdurulması İsteminin Kabulü Şartları

Yürütmenin durdurulması istemi ancak açılan bir iptal davası içerisinde istenebilir.

Dava açılmadan herhangi bir işlemin doğrudan doğruya yürütmesinin durdurulması istemiyle yargı yerlerine müracaat mümkün değildir. Yargı yerleri de, eğer ki yürütmenin durdurulması konusunda kendilerinden bir talepte bulunulmamış ise, bu konuyu re‟sen inceleyemezler. Yürütmenin durdurulması istemi, davacının şahsına bağlı bir haktır. Bu nedenle istemin bizzat davacı (varsa vekili) tarafından yapılması gerekir (Sönmez, 2006).

70

Yürütmenin durdurulmasını istemek için yasada sayılı koşulların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu konuda davacı tarafından ileri sürülen bir talep olmalıdır.

Mahkeme talep olmadan idari işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar veremez. İstek dava dilekçesinde ya da sonradan verilecek ek dilekçede yapılabilir. Söz konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması gerekir. Son iki koşul İYUK m. 27/2‟de idari yargı yerlerince yürütmenin durdurulmasına ilişkin karar verilebilmesi için öngörülmüştür. İdari yargı yerinin bu kararı verebilmesi için bu iki koşulun birlikte uygulanması gerekmektedir (Candan, 1995, 670).

Yürütmenin durdurulması, idari işlemin uygulanmasını belli bir süre ve de en geç dava sonuçlanıncaya kadar engeller. Bu yüzden geçici bir tedbir niteliğindedir. Davanın karara bağlanması ile birlikte, yürütmenin durdurulması tedbiri de geçerliliğini kaybeder.

Dava kabul edilerek, işlem iptal edilmişse, yürütmenin durdurulmasına gerek kalmaz.

Buna karşılık, dava reddedilmiş ise, yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden ortadan kalkar; idare işlemini uygulamaya devam eder. Ancak, yürütmenin durdurulması kararı, dava devam ederken de, davaya bakan mahkemece de kaldırılabilir (Kalabalık, 2003, 323).

2.2.2.2.4.1. Telafisi Güç ve İmkansız Zararların Doğması

Yürütmenin durdurulması kararı verebilmesi için gerekli koşullardan bir,işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya imkansız zararların doğması halidir. Bu zararlar maddi ve manevi nitelikte olabilir. İşlemin uygulanması halinde muhatabının maddi ve manevi yönden “ zor durumda “ kalması ve bu zor durumun “tahammül edilmesi güç ağırlıkta olması”, kanunun kabul etiği “ giderilmesi güç veya imkânsız zarar “deyiminin objektif niteliğini belirler (Karavelioğlu, 1997, 691).

İdari yargı yeri, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğma olasılığının bulunup bulunmadığını, dava konusu işlemin davacının hukukunda (daha geniş olarak hukuk düzeninde) meydana getireceği değişiklikleri, bu değişikliklerin etki ve sonuçlarını araştırarak saptamaya çalışır. Bu konuda, davacının getireceği bilgi ve belgeleri de dikkate alır. Yürütmenin durdurulmasına karar verebilmesi için, bu olası zararın giderilmesinin, (maddi ve/veya hukuki bakımdan) olanaksız olması

71

şart değildir; olağan koşullarla sağlanamayacak olması, yani güç bulunması yeterlidir (Candan, 2006a, 650).

Zararın telafisinin güç olması, zararın giderilmesinin maddi veya manevi büyük fedakarlıklar gerektirmesidir. İmkansız olması ise, artık meydana gelen zararın giderilmesinin imkan dışı olmasıdır. Bunun tespiti her bir olay ve kişi için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Bu iki şartın birlikte bulunması halinde, mahkeme yürütmenin durdurulması gerektiği konusunda gerekçe hazırlaması gerekir. Anayasa gereği her karar gerekçeli olmak zorunda ise de; buradaki karar, uyuşmazlığı sona erdiren bir karar değildir.

Sadece, yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini gerektiren durumların hukuki gerekçelere bağlanmasıdır (Bayraklı, 1998, 117).

İdarenin yaptığı işlem ile kişi için giderilmesi zor bir zarar meydana gelmiş ise böyle bir durum söz konusu olur. Aslında burada belirtilen zarar somut zarar değildir.

İdarenin tahsis ettiği işlem ile davacının zarara uğrayıp uğramama ihtimalidir. Davacının hukukunda meydana gelecek değişikliklerin etki ve sonuçlarının değerlendirilmesiyle tespit edilmelidir. Bulunması gereken zararın niteliği objektif olmalıdır. Sadece davacı için değil, mahkeme içinde zararın anılan nitelikte olması gereklidir.

Sonradan giderilmesi güç bir zararın doğup doğmayacağını her olayda ayrı ayrı araştırılmak gerekir. Somut olayın niteliğine ve davacının kişisel durumuna göre idari işlemin yürütülmesi davacıya önemli bir zarar verecekse, bu koşulun gerçekleştiği kabul edilmelidir. Söz gelimi, yükümlü vergi borcunu ödediği takdirde zor duruma düşecekse ve olayda hukuka aykırılık gerçekleşmişse yürütme durdurulmalıdır. Bu koşul değerlendirilirken “vergi kaynağının korunması ilkesi” göz önünde tutulmalıdır (Kıvanç, 2007).

Davacının haczedilen taşınmazlarının ihale yoluyla satışına ilişkin vergi dairesi işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan bir davada; …‟Davalı idareden; Dava konusu ihale yoluyla satış ilanının davacıya tebliğ edilip edilmediğinin sorulmasına ve tebliğ alındısının istenilmesine,

72

Dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zarar doğurabilecek nitelikte bulunması nedeniyle, davalı idarenin savunması ve ara kararı cevabı alınıp ya da savunma ve ara kararına cevap verme süresi geçip yeni bir karar verilinceye kadar dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulmasına, savunma ve ara kararına cevap verilebilmesi için davalı idareye (7) gün süre tanınmasına…‟‟ kararı verilmiştir (Trabzon Vergi Mahkemesi 10.07.2009 T, E:2009/313 ).

Görüldüğü gibi vergi mahkemesi, dava konusu haciz işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar doğurabileceği sonucuna vararak yürütmenin durdurulması istemini davalı idarenin savunması ve ara kararı cevabı alıncaya kadar kabul etmiştir.

2.2.2.2.4.2. Açıkça Hukuka Aykırılık

Yürütmenin durdurulması karan verilebilmesi için, idari işlemdeki hukuka aykırılık halinin açık "olması gerekir. Açık hukuka aykırılıktan kasıt, sıradan bir vatandaşın kolayca anlayabileceği hukuki sakatlıklar değildir; davaya bakan yargıçların, mesleki bilgi ve deneyimlerine dayanarak, herhangi bir özel araştırma ve incelemeye gerek olmaksızın, ilk bakışta görebilecekleri sakatlıklardır. Dava dilekçesinde veya yürütmenin durdurulması istemine ilişkin dilekçede yapılan açıklamaları ve dava dosyasına konulan belgeleri inceleyen idari yargı yeri, her iki koşulun birlikte gerçekleşmiş olduğu kanısına varırsa, gerekçe göstermek suretiyle yürütmenin durdurulmasına karar verir. Değilse; istemi reddeder veya istemin karara bağlanması kimi bilgi ve belgelerin getirtilmesini gerekli kılmakta ise istemin, idarenin savunmasının ve/veya ara karan ile istenilen bilgi ve belgelerin anılmasından sonra incelenmesine yahut bu durumların gerçekleşmesine kadar kabulüne karar verebilir. Yürütmenin durdurulması istemini inceleyen idari yargı yeri, gerekli görürse, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun l6.maddesinde Öngörülen sürelerin kısaltılmasına, hatta tebligatın memur eliyle yapılmasına karar verebilir. Kanun, savunma ve cevap sürelerinin kısaltılması konusunda idari yargı yerini sınırlamamıştır. İdari yargı yeri, bu konuda, takdir yetkisini olayın koşullarına göre kullanır (Candan 1994a).

Buna göre, işlemin açıkça hukuka aykırı olması hükmünün, davanın iptali ile sonuçlanacağının kabul edilir görünmesi, hakim de davanın esastan kabul edilme şansının

73

büyük olduğu kanaatinin oluşması veya idari işlemin dava sonunda iptal edilmesinin olası görülmesi halleri şeklinde anlaşılması gerekir (Aslan Z. , 2001, 46).

İYUK‟un 2/1. maddesinde;‟‟ idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptal davası açılabileceği öngörülmüştür. Bununla birlikte, yürütmenin durdurulması kararı verebilmek için gerekli olan en önemli şart, açıkça hukuka aykırılık şartı ile söz konusu maddede geçen hukuka aykırılık şartı arasında elbette fark vardır.

Yürütmenin durdurulması istemini inceleyen yargı yeri, açıkça hukuka aykırılık şartının farkına varırsa ve yürütmenin durdurulması istemini kabul ederse, davayı da esastan kabul edeceği anlamına gelmez. Her ne kadar, yürütmenin durdurulması istemleri kabul edilen davaların, esasları hakkında verilen karar sonuçları da işlemin iptali yönünde yada davanın kabulü yönünde olsa da, bu bir kural değildir. Burada bahsedilen açıkça hukuka aykırılık kavramından, davaya ilk bakışta anlaşılabilen hukuki sakatlıkları anlamalıyız.

Açıkça hukuka aykırılık idari işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve amaç unsurlarından birinde gerçekleşebilir. Ancak daha davanın başında davayı esastan çözecek nitelikte bir karar vermek mümkün olamayacağından, burada yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için makul bir yanılma payı içerisinde davanın ilk bakışta haklı görülmesini yeterli bulmak gerekir. Özellikle vergi davalarında idarenin yaptığı bir işlemin açıkça hukuka aykırı olup olmadığını başlangıçta belirlemek oldukça zordur. Bu nedenle hukuka aykırılık koşulu yorumlanırken esnek davranmak yerinde olacaktır (Kıvanç, 2007).