• Sonuç bulunamadı

Yörük Kültürü ve Şamanlık İlişkisi Üzerinden Anadolu Orta Asya

2. BÖLÜM : KURAMSAL ÇERÇEVE

2.2 Tarihi, Coğrafi, Kültürel ve Demografik Açıdan Dirmil

2.2.6 Yörük Kültürü ve Şamanlık İlişkisi Üzerinden Anadolu Orta Asya

34

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, Dirmil’in nüfusunun tarihsel olarak gayri-müslimler ve yörük nüfustan oluştuğu görülmektedir. Hayati Kuzucu çalışmasında Hırıstiyan nüfusun varlığına dair, daha çok Fethiye sahilinden Burdur’dan, Isparta’dan geçici olarak çalışmaya gelen ve çoğunun değirmenci, kalaycı, yapı ustası ve manifaturacılık yaptıklarını ifade etmektedir (Kuzucu, 2017, s. 144). Dirmil’de var oldukları bilinen gayri-müslim nüfus hakkında oldukça az bilgi mevcuttur, çünkü saha çalışmasındaki görüşmelerde birkaç istisna dışında kaynak kişilerin gayri-müslimlere dair konuşmalarda çekingen davrandıkları görülmüştür (M. Divarcı ile kişisel görüşme 03 Ekim 2015)23.

2.2.6 Yörük Kültürü ve Şamanlık İlişkisi Üzerinden Anadolu Orta Asya

35

 Düğün tahılını değirmene uğurlarken davul-zurna çalınır fakat un öğütülüp dönülürken günah diye müzikle karşılanmaz24 (H. İ. Önal ile kişisel görüşme, 13 Eylül 1998).

 Duvak günü eğlencesinde gelin oynarken eline çorlu çocuklu olsun diye bir avuç buğday verilir (G. Önal ile kişisel görüşme, 13 Eylül 1998).

 Duvak günü zülüf kesildikten sonra üç adet asma çubuğu kesilir. Gelinin erkek çocuğu olması için bu çubukları bir erkek çocuk getirir ve geline verir. Gelin, çubuğu getiren çocuğu öper ve bu üç asma çubuğunu poşisine üç defa sürter ve evin yükseğinde bir yere üç defa “kulhuallahu” (İhlâs Suresi) okur ve bırakır (G. Önal ile kişisel görüşme, 13 Eylül 1998).

 Gelinin zülfünü “başı bütün olsun” diye kocası sağ olan bir kadın keser.

Başı bütün olmak bir yastıkta kocamak anlamına gelmektedir (G. Erdem ile kişisel görüşme, 13 Eylül 1998).

 Duvak günü gelinin bulması için köyün ortak kullandığı akan subaşında bir yere ayna ve tarak saklanır. Gelin ilk önce tarağı bulursa çocuğunun oğlan, aynayı bulursa kız olacağına inanılır (H. Önal ile kişisel görüşme, 13 Eylül 1998)

 Gelin oğlan evinin kapısından içeri girerken kapı eşiğine bir demir parçası konulur. Yaşamları demir gibi sağlam, dayanıklı olsun denir (H. Önal ile kişisel görüşme, 13 Eylül 1998).

Dirmil’de bu ikili inancın varlığı açık şekilde görülmektedir. Yapılan görüşmelerde müziğin günah olduğu anlayışının yaklaşık son 50 yılda ortaya çıktığı görülmektedir (A. Özçelik ile kişisel görüşme, 26 Eylül 2015)25. Örneğin Dirmilli bazı müzik icracıları, müzik yapma konusunda hocalara ve imamlara danıştıklarını ve bu nedenle müziği bıraktıklarını belirtmişlerdir. Yörenin en önemli bağlama icracısı Hüseyin Karakaya, TRT adına 1967 yılında Sarper Özsan tarafında yapılan derleme kayıtlarında çevredekilerin yaşının ilerlediği ve biraz da maneviyata dönmesine dair telkinlerle bağlama icrasını bıraktığını belirtmiştir (Özsan, 1967). Oysa yaklaşık 50 yıl

24Yörede un öğütüldükten sonra ekmek gibi kutsal görülmekte ve üzerine basmak, yere dökmek gibi eylemlerden sakınılmaktadır. Bu yüzden un yüklü havyanlar müzikle karşılanmaz.

25Ahmet Özçelik davulculuk yaptığı yıllarda düğünden kazandığı parayla bir kurbanlık alır. Kurbanda bu kurbanlığı kesmenin caiz olup olmadığını Kamil Hoca’ya sorar.

36

öncesinde müziğin ve çalgıcılığın toplum içerisinde genel kabul gördüğü ve toplumsal statüsünün oldukça yüksek olduğuna yapılan görüşmelerde sıkça tanık olunmuştur26. Diğer yandan özellikle 1940’lardaki Aşalıca (Ayşe) ve Goca Meryem gibi yörede meşhur kadın sipsicilerin olması, Dirmil’de görece bir kültürel serbestliğin hâkim olduğunu göstermektedir.

Şamanistik öğeler içeren yörük geleneğindeki eşitlikçi yaşam tarzının bölgede uzun süre hâkim olmasının yerel müziğin bugüne kadar gelmesinde büyük etkisi olduğu düşünülmektedir27.

Şaman geleneklerinden bugün bile görülebilenlerden iki tanesi, üçgen çatılı tahta mezarlar ve düşe yatmak geleneğidir. Fotoğraf 2.2’deki mezarı açıklayabilmek için Anadolu’nun hemen bütün yörelerinde mezarlıklara neden “Tahtalı Köy” denildiğini bilmek gereklidir.

Fotoğraf 2.2 Dirmil’deki Eski Bir Mezar

Kaynak: Ferhat Erdem, 2016 yılı Dirmil-Çatak Köyü Mezarlığı

Naci Eren, “Hece Tahtaları” makalesinde tahta mezarların bütün Anadolu’da yaygın olduğunu ve kökeninin ise Orta Asya’dan gelen göçebe Türk boylarının geleneklerine

26 4. Bölüm, 4.9. Dirmil Yerel Müziğinin Toplumsal Statüsü kısmında bu hususa dair örnekler verilmiştir.

27 Dirmil’de kadınların gerek muhtar ve aza gibi görevler üstlenmesi gerekse çalgı icra ederek düğün yapmaları sosyal yaşam içerisinde erkeklerle eşitlikçi bir yaşam tarzı sürdükleri şeklinde yorumlanabilir.

37

dayandığı belirtilmektedir (Eren, 1984). Makalede Antalya, Burdur, Bolu ve Muğla illerindeki mezar örnekleri incelenmiştir. Bu iller Orta Asya’dan Türk boyları göçünün yoğun olduğu illerdir. Gerek çok tanrılı gerekse de semavi dinlerde yaşam ve ölüm iç içedir. Her inanç sisteminde ölümün, yaşamın devamı olarak kabul edildiği ölü gömme adetleri ve mezar üzerindeki işaret ve şekillerden anlaşılmaktadır (Eren, 1984).

Anadolu’daki tahta mezarların varlığı ise, orman ve ağaç kültüne dayanmaktadır.

Şamanist, hatta animist dönemden kalan bu kültler, ağaç ve ormanın kutsal olduğu inancına dayalıdır (Hassan, 1986, s. 111,; Eren, 1984). Fotoğraftaki mezarın Orta Asya kökenli olduğunu gösteren olgu sadece mezarın tahta olması değil aynı zamanda, mezarın başucu ve ayakucundaki dik tahtaların üç kertikli olmasıdır. Anadolu’da bu üç kertiği özellikle Alevilikteki üçleme (Allah-Hz. Muhammed-Hz. Ali) inancı şeklinde görülmektedir. Naci Eren’e göre ise, bu üç kertiğin kökeni, İslamiyet öncesi Asya Türklerinin Şamanist geleneklerindeki Gök-Güneş-Ateş Tanrı’sına kadar gitmektedir (Eren, 1984). Benzer şekilde, Dirmil’de yapılan bağlamaların göğsünde üç adet ses deliğinin bulunması dikkat çekicidir.

Geleneksel halk hekimliğinin bir parçası olan düşe yatma ise Dirmil’de yaşanan diğer bir Orta Asya geleneğidir. İstihareye yatmak, hasta kişinin, bu işlerde “el almış” birine derdini anlatması ve o kişinin, istihareye yatarak sorunun çözümünü vecd hali içerisinde bulmasıdır. “Düşe yatmak”, şamanik bir gelenektir (Demir, 2016, s. 19-24).

Ahmet Özçelik, kendisiyle yapılan görüşmede Çörtenli Şeyh Cennet’in Dirmil’de düşe yatanlardan biri olduğunu belirtmiştir (A. Özçelik ile kişisel görüşme, 26 Eylül 2015).

Diğer bir şamanik gelenek, müzik aletleri üzerine yapılan ve bugün süsleme denilen, eskiden asıl işlevi koruyuculuk olan şekillerdir. Bu süslemelerden birisi bugün hâlâ kullanılan sipsinin üzerine yapılan “alaeğri”dir.

38

Fotoğraf 2.3 Alaeğrili Sipsi

Kaynak: Nazmi Türküz’üz kişisel arşivi, 18 Ekim 2015.

Bu kısımda Orta Asya’daki eski Türk boyları ve bugünkü yörükler arasındaki benzerliğe dair çeşitli kültürel ve sosyal bulgular verilmiştir. Bu örneklerden görülüyor ki geçmişte yaşayan kültürler özellikle inanç alanına dair içerikleri kaybolsa da biçimsel olarak günümüze kadar yaşayabilmektedirler. Dirmil’deki yerel müziğin bugüne kadar gelmesini sağlayan en önemli etkenlerden birisi, kökeni Orta Asya Türklerine dayanan göçebe kültürünün izlerinin (kodlarını) hâlâ devam etmesidir.

Dirmil’deki yerel müzik de bugün hâlâ görece yaşayan bu kültürün bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir.

Anadolu’daki yörük gelenekleri ve kültürünün Orta Asya’dan Anadolu’ya tek parça ve bütün olarak geldiğini iddia etmek gerçeklikten uzak bir yaklaşımdır. Anadolu yörük geleneğinin en genelde Şaman ve İslam kültürlerinin karışımı olduğu söylenebilir (Uğurlu ve Koca, 2010, s. 7). Dirmil’deki yerel müzik açısından bu kültürel karışımın yakın dönemler için büyük önemi vardır. Bu kültürel karışım nedeniyle, yakın döneme kadar Dirmil’de müziğin dinî nedenlerle sınırlanmasına pek rastlanmadığı gözlemlenmiştir. Fakat son 30-40 yılda dinî sebeplerden dolayı müzikten uzaklaşan usta çalgıcılara sahada yapılan görüşmelerde rastlanılmıştır (O. Şimşek ile kişisel görüşme, 10 Eylül 1998)28. Hatta bazı görüşmelerde, geçmişte müzik yaptığı veya Şaman kültüründen gelen gelenek ve göreneklere şimdi artık batıl inanç dedikleri ve

28 Osman Şimşek 1942’de yöreye gelen derlemecilerin daveti üzerine Tefenni’ye giderken müftü ile karşılaşır. Müftüye müzik kaydı yapmak için gittiğini söyleyince, müftünün “Sen öldükten sonra senin çaldıkların radyoda her duyulduğunda mezarda kemiklerin sızlar” demesi üzerine Tefenni’ye gitmekten vaz geçer. Yörenin en ünlü bağlama yapımcısı ve çifte sipsi icracısı Osman Şimşek bir süre sonra çalgı yapmayı ve icrayı tamamen bırakmıştır.

39

geçmişte yaptıkları için pişman olan kişilere de rastlanmıştır (G. Erdem ile kişisel görüşme, 8 Ekim 2015)29.

Bu tespitlere dayalı olarak Dirmil ve çevresindeki yörük topluluklarının, bu çok kimlikli toplumsal yapı içerisinde kendi gelenek ve görenekleri ile kimliğini sürdürdükleri görülmüştür. Dirmil’deki Teke (yörük) müziği ise bu kimlik inşasında önemli unsurlardan biri olarak gözükmektedir.

Literatürde, Dirmil’e ait çalışmalarda sadece yörük nüfusu hakkında bilgiler bulunmaktadır. Örneğin, Kalafat ve Özdemir’in bu konuda tespitleri şöyledir:

Dirmil’e adını veren Yıva boyu, köylerin birçoğunun mensubu olduğu Avşar boyu ve Dirmil’in güneybatısındaki ovalık alanı yurt edinmiş ve daha çok Baba Ali Türbesini kutsal mekân olarak kabul eden Salur boyu (Kalafat ve Özdemir, 2016) tespit edilebilen en eski nüfustur.

Burada şunu belirtmek gerekmektedir: yörük yaşamı göçebeliğe dayandığı için bu boylar yanında birçok boyun bu bölgeden gelip geçtiği ve bu boylarla karıştığı tahmin edilebilir.

29 Gülsüm Erdem kurşun dökme gibi gelenekler yanında geçmişte müzik (leğen) çaldıkları için eskiden çok günah işlediklerini belirtmiştir.

40