• Sonuç bulunamadı

2. GÜRÜN

2.1. Gürün İlçesi - Karahisar ve Beypınar Köylerinin Coğrafi Konumları

2.1.3. XIX. Y üzyılda Sivas ve Gürün’nün İktisadi Durumu

Güründe 5 Müslüman mahallesi ve biri Katolik mahallesi olmak üzere 5 de Ermeni mahallesi bulunmaktadır. Osmanlı şehirlerinde her mahallede bir cami ya da mescit bulunmaktadır. Sadık ağa mahallesinde cami yoktur. Ancak cami olup temettüât defterinde gösterilmemiş olabilir.67

2.1.3. XIX. Yüzyılda Sivas ve Gürün’nün İktisadi Durumu

Osmanlı Devleti kurulduğu coğrafyadan dolayı ticaret yollarını elinde bulunduran bir devlet ve aynı zamanda ticaretin merkezi durumundaydı. Tarım, hayvancılık, ticaret gelişmişti. Buna karşın sanayi devrimine ayak uyduramayan ve kapitülasyonlarla küçük işletmelerin zor durumda kaldığı görülmektedir. Osmanlı Devleti ekonomik olarak bu duruma karşı tedbirler alarak sanayi alanında işletmeler açmıştır.

66 Ahmet-Meral Uzun, a.g.m., C. 20, Sayı 1, ss. 320-334.

130

Osmanlı Devleti'nde büyük çaplı denilebilecek ilk sanayi işletmesi 1835 yılında kurulan Feshâne’dir. Bu ve benzeri işletmeler ordunun ihtiyaçlarım karşılamak amacıyla kuruluyordu. Halkın ihtiyaçları ise geleneksel tarzda çalışan küçük sınaî üretimiyle karşılanıyordu. Tanzimat öncesinde Sivas Şehri'nde, diğer Anadolu şehirlerinde olduğu gibi küçük sınaî üretim, geleneksel yöntem ve ilişkiler ağıyla sürdürülüyor ve sınaî üretimini esnaf ve zanaatkârlar oluşturmaktaydı. Osmanlı Devleti’nde esnaf ve zanaatkârların tamamen erkeklerden oluştuğunu kadınlar ise ev işlerinde çalıştıklarından, işgücünün ve ekonominin unsuru olarak değerlendirilebilir. Bu yüzden şehir nüfusuna genel olarak bakıldığında nüfusun ancak %27,3'ünün işgücü görülmektedir. Bu oran şehrin Müslüman nüfusunda

%25,8'e düşerken Gayrimüslim nüfusunda yaklaşık %30,5'e yükselmektedir.68

Kasabalar ve şehirler yine şehirlerarası veya memleketler arasında yapılan geniş çaptaki ticarete, toptan ticaret denir. Osmanlı Devleti’nde memleket içinde üretilen, gerekse memleket dışından gelen mahsûl ve mamûllerin üretildikleri yerler veya ulaştıkları limanlardan diğer yerleşim yerlerine dağıtılması işini de toptancı tüccarlar yapmaktaydı. Zaten, uzak mesafe ticaretiyle uğraşanlar "tüccar” olmak vasfına hâizdi. Tüccar, nakit sahibi zengin kimselerdir. Genellikle parasını işletirse de çiftlik, mücevher gibi bir takım kıymetli şeylere de yatırım yaparlardı. Osmanlılarda iki tip tüccar görülürdü. Seyahat ederek ticaret yapanlar ve yerleşik olanlarak ticaret yapanlar idi. Tüccarlar, gittiği yerlerde memleketini tanıtır oradaki kültür ve ticari yapısını memleketine taşır böylece memleketinin iktisâdî ve sosyal bakımlardan gelişmesini de sağlardı. Ülkeler ve şehirlerarası ticarete konu olan mallar sadece mamûl mallar olmayıp yiyecek ve ham maddeler de yer almaktaydı. Bulundukları yerde kendi imalâtını satan veya mamûl olarak şehirde alıp satanlar ise tüccar değil, esnaf olarak adlandırılğını görmekteyiz.69

Sivas'ta ticaretle uğraşanlar arasında, farklı şehirlerden, farklı ülkelerden insanların da bulunduğu görülmektedir. Sicil kayıtlarında bulunan tüccar terekesi kayıtlarıda bize, şehirde üretimi yapılamayan mallar veya ticaret ürünlerinin nereden ve hangi yollarla getirildiğini bize göstermektedir.70 Tanzimat Fermanı sonrasında

68

Sönmez, ss. 249-250.

69Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı’nın, Sosyo-Kültürel ve İktisadi Yapısı”, TTK Yayınları, Sayı 10, Ankara 2018, a.g.e., ss. 349-350.

131

ticaret geleneksel özelliklerini yitirmiş, sanayi devrimini yaşayan Avrupa, kendine uygun bir pazar olarak seçtiği Osmanlı piyasasına ticari imtiyazlarını da kullanarak girmiştir. Bunun neticesinde "ticaret gittikçe sönmekte, iş yerlerinin sayısı artacağına gün geçtikçe azalmıştır. Bir taraftan sürekli savaşlar, iç isyanlar ve eşkıyalık ekonomik yaşamı sarsarken diğer taraftan Avrupa malları yavaş yavaş Osmanlı piyasasına egemen olmaya başlamıştır. Bu gelişmeler esnafı olumsuz yönde etkilemiş, Ankara, Bursa, Sivas, Tokat gibi kentlerde iş yerlerinin sayısı yıldan yıla azalmaya başlamıştır. Büyük servet sahipleri, ticaretle uğraşan, üretim yapan kimseler arasından değil, daha çok yöneticiler, mültezimler ve ayanlar arasından çıkmıştır. Ayrıca tefecilik yaparak servet edinen ve kendilerine "madrabaz” denilenlerin sayıları da günden güne artmıştır. 71

Sivas’taki iktisadi duruma baktığımızda; şehir genelinde işgücünün yaklaşık %12,42'sini çeşitli idarî kademelerde görev yapan yöneticiler, asker, din görevlisi vb. oluştururken, %87,58'ini ise meslek erbâbı oluşturmaktadır. Yönetici, asker, din görevlisi vb. olanların %94,48'i Müslüman, %3,52'si Gayri müslimdir. Esnaf ve zanaatkârların ise yaklaşık %57'sini Müslümanlar, %43'ünü gayri müslimler oluşturmaktadır.72

Gürün’ün ekonomik yapısını bütünüyle ele alındığında Türklerin daha çok ziraat ve hayvancılıkla uğraştıkları buna karşın Ermenilerin genellikle zanaat ve endüstri ve bu elde ettikleri ürünleri ticaretle elden çıkardıkları görülmektedir.

Cuinet seyahatnamesinde Gürün’le alakalı olarak şu bilgilere yer vermektedir: Gürün Kazasında 8731 hektar ekili arazı vardır. 12104 adet tahıl tarlası, 337 çayırlık, 1250 meyve bahçesi ve bostan, 105 bağ sayılmıştır. Gürün'ün meyveleri mükemmeldir. En iyi bostan ürünleri,patlıcan ve salatalıktır. Çekirdekli meyveler ve karpuz kavun çok aranır kalitededir. Bağcılık gelişmektedir. Buğday verimi bire sekizdir.73

Gürün’ün arazi yapısı nedeniyle beldede buğday ve arpa gibi hububat ürünleriyle baklagillerden bazı ürünlerin üretimi daha yaygındı. Tarım özellikle

71

Sezgin Zabun, Sivas 1844-1845 Temettüât Defterlerine, Buruciye Yayınları, C.I, Sivas 2013, ss. 46, 47, 61.

72 Sönmez, s. 250.

132

Müslüman nüfus için başlıca geçim kaynağı durumundaydı. Beldede çobanlık, katırcılık ve amelelik gibi zanaatkârlık gerektirmeyen meslekler de Müslüman mahallelerde yaygındı.74

Tarımın sınırlı önemini öşürle ilgili kayıtlardan takip etmek mümkündür. Beldede öşür vergisi tahsil edilen ürünler buğday, arpa, mercimek ve fiğ idi. Bu durum tarımsal üretimde çeşitliliğin az olduğunun göstergesidir. Öte yandan üretim miktarlarının da nispeten düşük kaldığını söyleyebiliriz. 1841-42 yılında bu ürünlerden tahsil edilen öşür miktarları İstanbul kilesiyle (1 İstanbul kilesi = 24,215 kg.) buğdayda 3.327,5; arpada 1.133; fiğde 71,5 ve mercimekte ise 17 kileydi. Böylece buğdayda yaklaşık 80 ton, arpada 27,5 ton, fiğde 1,7 ton ve mercimekte 410 kilo civarında vergi tahsili söz konusu olmuştu. Öşür vergisi genel olarak 1/10 oranında tahsil edildiği için, bu ürünlerde gerçek üretim rakamlarını vergilerin on katı olarak düşünmek mümkündür. Gürün’de tarım kesiminin nispi önemi hakkında öşür vergilerinin parasal karşılıkları üzerinden de bir değerlendirme yapılabilir. Aşağıdaki tablodan görüldüğü gibi 1850’li yıllarda Sivas’a bağlı bazı kaza ve nahiyelerden tahsil edilen öşür vergisi tutarlarına bakıldığında, Gürün nispeten düşük seviyede kalmaktadır.75 Yukarıda bahsedilen hububat ürünlerinden, çalışmamıza konu olan temettüât defterlerinde sadece arpa ve buğday kaydına rastladık. Bunun dışında arpa, mercimek vb. hububat ürünlerinin yetiştirildiğine dair bir temettüât kaydı bulunmamaktadır. Buna karşılık bostancılığın hem sebze üretilen cinsi ve hem de ekim yapılmayan bostancılık türünün yaygın olduğunu da görmekteyiz.

74 Eken, a.g.m., ss. 85-95.

133

Tablo 3. Sivas’ın bazı kaza ve nahiyelerinden tahsil edilen öşür vergisi hâsılatı (1850’li yıllar)76

Kaza/ nahiye Tahsilât miktarı

(Guruş) Kaza/nahiye Tahsilât miktarı (Guruş)

Sivas (merkez) 37.862 Sivasili 74.745

Hafik 213.493 Yıldızeli 138.864

Gürün 25.800 Kangal 27.182

Tenos (Şarkışla) 66.361 Tokat 156.910

Mecitözü 82.737 İlbeyli 86.731

Ballu 42.492 Kazâbâd 134.405

Darende 27.000 Tozanlı 49.330

Endüstri alanında ise Cuinet; Gürün'ün pek çok köyünde "şal” denilen bir tür kumaş dokunduğunu belirtmektedir. Eskinin bu çok kıymetli hafif kumaşlarından başka, Doğu'da yorgan olarak kullanılan "pike” üretimi de yapılmaktaydı. Bu kumaşların hammaddesi olan yün ipliği İngiltere'den ithal edilmekte ve daha yumuşak daha sağlam olduğundan bu iş için yöredeki yerli ipliklere tercih edilmekteydi. Ayrıca bu yün, önemli ihracat maddesi Sivas çorabı yapımında da kullanılırdı.77

Gürün ticaret hayatı yönüyle de öne çıkan bir belde görüntüsü vermekteydi. Örneğin Katolikler sayıca az olmalarına rağmen beldede özellikle uzak mesafeli ticareti kontrol ediyorlardı. 1843-44 tarihli 2573 nolu nüfus defterinde Katolik mahallesinde 84 erkek nüfusu kayıtlıdır. 2574 nolu nüfus defterinde ise yine Gürün nahiyesinde ikamet ettiği belirtilen ve yaşları 15-55 arasında olan 42 kişinin kayıtlı olduğu görülmektedir. Bunlardan yaşı 15 olan 2 kişi edna, diğer 2 kişi a’la cizye mükellefi iken, kalan 38 kişinin evsat cizye ödediği anlaşılmaktadır. Bu kişilerin tamamı ticaret için başka memleketlere gitmişlerdir. Gidilen yerler arasında Samsun, Keskin, Sivas, Trabzon, Amasya, Erzurum, Besni, Halep, Turhal ve Bozok gibi yerler bulunmaktaydır.78

19. yüzyıl ortalarında Gürün gayri müslimlerinden bazıları ticaret amacıyla Trabzon’a gitmekte ve burada bir süre kalmaktaydı. Bu şekilde Gürün ve diğer yörelerden çok sayıda kişinin ticaret için Trabzon ve etrafındaki kaza ve kasabalarda bulunduğu belirtiliyordu. Tüccarlar memleketleri Gürün’de temettü vergisi ödedikleri halde, Trabzon’da kazançlarından tekrar vergilendirilmeleri üzerine,

76 a.g.m., ss. 320-334.

77Mahiroğlu, s. 157.

134

patrikleri vasıtasıyla şikâyette bulunmuşlardı. Olayın çifte vergilendirme olduğunu iddia eden Ermeniler adına patrik tarafından yapılan müracaatta, tüccarların Trabzon’a gidip gelmeleri esnasında gümrük ve ihtisap gibi vergilerini ödedikleri, ancak burada hiçbir mülkleri olmadıkları halde, şehrin yerlileri gibi kendilerinden vergi talep edildiği belirtilmiş ve Trabzon valisine emir yazılarak bu durumun önüne geçilmesi istenmişti. Bu vergilendirmenin o zaman geçerli kural çerçevesinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Çünkü nizamı gereği, mükellefler kaç yerde kazanç getirecek emlak ve araziye sahipse her mahalde temettü ve ticaretine göre vergi hisselerini ayrı ayrı ödemek zorundaydılar. Memleketinden başka bir yere gidip bir yıl ve daha fazla süreyle orada ikamet edenler burada sakin hükmüne girmekte ve dolayısıyla ticaretlerinden elde ettikleri kazançtan ayrı, uhdelerinde olan emlak ve

arazilerin temettülerine göre ise memleketlerinde ayrı vergilendirilmesi

gerekmekteydi.79

Donald Quataert’in araştırmasına göre 19. yüzyılın ilk yarısında Gürün'de yünlü kumaş üretimi büyük gelişme göstermiş, Gürün'ün yünlü kumaş dokumacıları işlerini geliştirerek yüzyılın ikinci yarısında kasaba ve köylerde kurulu 500 tezgâhta kaliteli şallar ve erkek giysilerinin yanı sıra ordu için aba ve şayak dokurlarken, bazen ipekten şallar dahi dokunmuştur. 20. yüzyılın başlarında, Diyarbakır ve Mısır'ın Gürün şallarını alıcı olmasıyla, Gürün piyasası daha da canlanmış, kasabadaki tezgâh sayısı 2000'e kadar ulaşmıştır. 1911'de ise çalışan 3500 tezgâh ile tekstil merkezi haline gelen Gürün'de ihtiyaç duyulan yün ipliğinin bir kısmı evlerde eğrilerek yerel kaynaklardan sağlanmış, diğer bir kısmı da Manchester'dan ithal edilmiştir.80 Gürün özellikle tekstille ilgili sanayi kollarında önemli gelişme kaydetmiş bir beldeydi. 19. yüzyıl ortalarında hazırlanan temettüât kayıtlarına göre Gürün’de otuz kadar meslek grubu bulunuyordu. Amele, çiftçi, çoban, dellal, eskici, imam, kâtip, müderris, katırcı, merkepçi gibi değişik meslekler hariç tutulup esnaflık yönüyle öne çıkan faaliyetler göz önüne alınırsa, beldedeki esnaf sayılarını ve onlara ait ortalama yıllık kazançları aşağıdaki gibi toplulaştırmak mümkündür:

79 a.g.m., ss. 320-334.

80 Zahide İmer, “Gürün Şalları ile İran Şallarının Benzerliğinin Tarihsel Paralelliği”, Uluslararası Gürün Sempozyumu Bildirileri, Gürün-Sivas 2012, s. 22.

135

Tablo 4. Gürün’de Mevcut Olan Esnaf Grupları ve Yıllık Ortalama Kazançları (1845)

Tablodan anlaşıldığı gibi meslek grupları itibariyle tekstille ilgili kollarda ortalama kazançlar nispeten yüksekti. İlerleyen yıllarda beldede tekstille ilgili sanayi kollarının giderek daha önemli hale geldiği arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Beldede imal edilen yün yorgan yüzlerinin, perdelik ve döşemeliklerin başka şehirlere satıldığı bilinmektedir. Yine yün çorap imalatının geliştiği, 1900’lü yıllarda şehirde 3.500 adet dokuma tezgâhının mevcut olduğu aktarılmaktadır. 20. yüzyıl başlarında ip ve iplik boyalarının ıslahı ve geliştirilmesi yanında belediye gelirlerini artırmak adına destegâhların üç sınıfa ayrılarak 5-15 guruş arasında yıllık vergi alınması için izin istenmesi durumu. Şehirde kumaş sanayinin gelişmişliğinin bir delili olarak düşünülebilir.81

Gürün'de Mecidi Nişanı'na sahip Ermeni piskoposluğu rahipliği mevcut Ermeniler'de çok büyük zenginler vardı. Aramyan, Marahyan v.b. gibi zenginler başta Amerika Birleşik Devleti olmak üzere İngiltere vb. gibi Avrupa ülkelerinde şirketlere sahip bulunmaktaydılar. Gürün'de dokunmakta olan meşhur Gürün şalının ipek ipliklerini bunlar finanse etmekteydiler. Gürün'de dokunan şallar önce Halep ve Şam'a gider buradan da deniz yoluyla İngiltere ve diğer ülkelere gönderilirdi. Gürün'e gelip giden kervanların birisi Antep ve Halep'e giderken ikincisi Diyarbakır tarafına üçüncüsü de Kayseri tarafına gider, dördüncü kervan da Sivas üzerinden Samsun ve Trabzon'a giderdi. Ermeniler zamanında pazar yerinin bugünkü Huykesen

81 Uzun Ahmet ve Uzun, Ayşe Meral, a.g.m., ss. 326-327.

Meslek Adedi

Ortalama yıllık

kazanç (Guruş) Meslek Adedi

Ortalama yıllık kazanç (Guruş) Aktar 2 725 Haffaf 10 320 Bakkal 16 403,12 Hallaç 3 100 Berber 5 230 Kahveci 6 183,3 Bezzaz 4 1.500 Kasap 7 300 Çerçi 100 219,50 Kundakçı 1 150 Çizmeci 1 100 Künkçü 2 175 Çulha 3 216,6 Mıhçı 1 100 Değirmenci 2 267,5 Saraç 3 203,3 Dibekçi 7 242,8 Terzi 2 225 Dikici 8 225 Tütüncü 3 300 Dülger 3 366,6 Nalbant 10 225 Ekmekçi 1 250 Tüccar 10 979,6

136

mevkiinde kurulurdu. Yurdun çeşitli yörelerinde olduğu gibi Gürün'deki Ermenileri sevk ve idare edenlerden bir kısmı yurt dışına gitmişlerdi ve bunlardan bazıları da (Amerika Birleşik Devleti, İngiltere vb. gibi ülkelerde) bu devletlerde yardım dernekleri kurmuşlar bu dernekler adı altında yurdun her yerindeki Errneniler olduğu gibi Gürün ilçesinde bulunan Ermeniler'e de yardımlar gönderiyorlardı. Gürün'e Ermenilere gelen ipekli şal iplikleri vb. gibi malzemelere Gürün’deki Ermeniler para vermezler Manchester'deki Ermeniler tarafindan kurulmuş veyahut ta desteklenmiş olan bir fabrika tarafından Şam ve Halep'e gönderiliyor. Buradaki Ermeniler de şal, cakar ve şayak dokuyarak bunları katır eşek vb. gibi hayvanlarla bu bölgelere gönderiyor ve burada mübadele yapıldıktan sonra tekrar Gürün'e geliniyordu. Bu alış veriş ve ticari kervanlar Gürün’deki Ermeniler'e müreffeh bir hayat yaşatıyordu.82

Benzer Belgeler