• Sonuç bulunamadı

Vergi Uyumu ile Alakalı Yapılmış Çalışmalar ve Elde Edilmiş Bulgular

4. VERGİ UYUMU KAVRAMI VE BU KONUDA ELDE EDİLMİŞ BULGULAR . 39

4.3. Vergi Uyumu ile Alakalı Yapılmış Çalışmalar ve Elde Edilmiş Bulgular

İpek ve Kaynar (2009a) çalışmalarında şu sonuçlara ulaşmışlardır: 50 yaş ve üzerindeki mükelleflerin çoğunluğu vergi mevzuatını basit ve anlaşılır bulmamaktadır ve vergi sisteminin ekonomik gelişmelere uyum sağlayamadığı yönünde görüş bildirmişlerdir.

30 yaş ve altı mükelleflerin çoğunluğu, tahsil edilen vergilerin kamu tarafından etkin kullanılmadığını düşünmektedir. Vergi ödemenin devlete bağlılık göstergesi olduğu düşüncesi evli mükelleflerde daha yaygındır. Yine “herkes kaçırıyor ben neden kaçırmayayım” düşüncesinin bütün mükelleflerde yaygın olduğu, başkalarının vergi mükellefiyetlerini yerine getirmemesinin diğer mükelleflere olumsuz yansıdığı, verilen vergilerin kamu hizmeti olarak dönmediği ve vergilerin genellikle kamu borç faizi ödemelerine gittiği yönündeki inanç, bekârlara nispeten evli mükelleflerde daha yaygındır.

Yine evli mükellefler geniş kapsamlı muafiyet ve istisnaların, vergi eşitsizliğine neden olduğu görüşünü taşımaktadır. Kadınlar, erkeklere nispeten daha fazla vergi uyumu göstermektedir. İlköğretim mezunu mükellefler, lise ve üniversite mezunu mükelleflere nispeten, olağanüstü durumlarda yeni vergilerin getirilmesini daha az olumlu görmektedir.

İpek ve Kaynar (2009b) yaptıkları çalışmalarında şu sonuçlara ulaşmışlardır:

Katılımcıların %87,8’i, vergi sisteminin adil olmadığını ifade etmiştir. % 59,3’ü vergi cezalarının caydırıcı olmadığını belirtmiştir. Katılımcıların % 90’ına göre geniş kapsamlı muafiyet ve istisnalar vergi eşitsizliğine neden olmaktadır. Katılımcıların % 79’u yüksek enflasyonun vergi uyumunu olumsuz etkilediğini ifade etmiştir. Ölçekte yer alan soruların genel dağılımlarına bakıldığında, yükümlüler; vergiye ilişkin sorumlulukların yerine getirilmesinin gerekliliğine, vergi ödemenin devlete bağlılığın bir göstergesi olduğuna,

kendi birtakım çıkar ve geleceğe yönelik endişelerinin vergi kaçırmak için geçerli bir neden olmadığına, gelir getiren faaliyetleri kayıt dışı tutmamak gerektiğine inanmaktadır. Ancak, olması gerekeni ifade eden bu sorulara verilen cevaplar açısından olumlu bir tablo ortaya çıkmakla birlikte, ankette yer alan ve mevcut duruma yönelik yaklaşımları ölçmeyi amaçlayan diğer sorulara verilen cevaplar, yükümlülerin vergiye yaklaşımlarının olumsuz olduğunu göstermiştir.

Tunçer (2002), “Hükümet – Birey İlişkilerinin Vergi Uyumuna Etkisi” isimli çalışmasında şu sonuçlara ulaşmıştır. Hükümet – birey ilişkileri; siyasal karar alma mekanizması, bu mekanizmanın işleyişi ve bu sürece bireylerin katılımı; kamu harcamalarının yapılış süreci ve bu süreçte ortaya çıkabilen aşırı bürokrasi, israf ve yolsuzluk gibi sorunlar; vergi mükelleflerinin, vergilerinin karşılığını alıp-almadıklarına yönelik inançları; idarenin sunmuş olduğu hizmetlerin kalitesi ve hizmetleri sunuş biçimiyle, yönetimin meşruiyeti ve yönetime bağlılık gibi önemli konuları ifade etmektedir. Bu konularla ilgili yaşanabilecek değişik sorunlar, mükellefin vergi uyumunu olumsuz yönde etkileyecektir.

Tunçer (2005), yaptığı çalışmasında vergi yardımcılarının vergi uyumu üzerinde çift yönlü etkilerinin olduğunu ifade etmektedir. Vergi yardımcıları, yasal olarak belirsiz olmayan düzenlemeleri daha iyi uygulamaları ve özellikle vergi sisteminde yeni düzenlemelere gidildiği dönemlerde vergi idaresi ile mükellef arasında etkin bir şekilde aracılık etmeleri nedeniyle, mükelleflerin vergi uyum düzeylerine olumlu yönde katkıda bulunmaktadır. Bununla birlikte kimi mükelleflerin yasal boşluklardan yararlanarak daha az vergi ödemelerine yardımcı olarak, diğer mükelleflerin vergi uyumlarına olumsuz katkıda bulunmaktadır.

Aygün (2012), ekonomik krizler ve olağanüstü durumlardan sonra oluşan vergi ödeme güçlüklerini ortadan kaldırmak, toplumsal barışı sağlamak ve yeni bir sayfa açmak için uygulanan vergi aflarının, vergi uyumuna olumlu katkı yapacağını ifade etmiştir. Ancak vergi aflarının siyasi propaganda aracı olarak kullanılması, vergi afları sonrası kapsamlı vergi reformlarının gerçekleştirilmesi, afların kısa vadeli gelir kaynağı olarak görülmesi ve sık sık başvurulan bir araç olması durumunda, vergi uyumunu olumsuz yönde etkileyeceğini ifade etmektedir. Yine Şenyüz (1995), Alm ve Beck (1993), Saraçoğlu ve Çaşkurlu (2011), Laborda ve Rodrigo (2003) ve Weinreb (2009) vergi afları ile vergi uyumu arasında ters

orantılı bir ilişki olduğunu, vergi afları arttıkça vergi uyumunun azalacağını ifade etmektedirler.

Riahi – Belkaoui (2004), 30 farklı ülkeden elde ettiği bulgularla oluşturduğu çalışmasında; yüksek ekonomik özgürlüğün, önemli hisse senedi piyasalarının, etkin rekabet yasalarının ve düşük ciddi suç oranlarının olduğu ülkelerde, vergi uyumunun oldukça yüksek olduğunu belirlemiştir. Tablo 1.5’den görüleceği üzere; vergi uyum düzeyleri 1 – 6 arasında değerler almıştır. 6 en yüksek değeri, 1 en düşük değeri ifade etmektedir. Araştırma yapılan ülkelerden en yüksek vergiye uyum düzeyi Singapur’da görülmüştür. Türkiye, 2,07 puan ile düşük vergiye uyum gösteren ülkeler sınıfında yer almaktadır.

Tablo 1.5 Ülkeler ve Vergi Uyum Düzeyleri

Ülkeler Listesi Vergi Uyum Düzeyleri*

Kaynak: Belkaoui – Riahi, Ahmed. “Relationship between Tax Compliance Internationally and Selected Determinats of Tax Moral”, Journal of International Accounting, Auditing and Taxation, Sayı 13, 135 – 143.

*Vergi uyum düzeyleri 0 – 6 arasında değişmektedir. 0 en düşük düzeyi 6 ise en yüksek düzeyi göstermektedir.

Lignier (2009), vergi uyumunun yönetimsel faydalarını konu aldığı çalışmasında şu bulgulara ulaşmıştır. Küçük işletme sahipleri, eksiksiz kayıt tutma işleminin vergi

uyumunun gerekliliği olduğunu düşündüklerini ifade etmişlerdir. Aynı zamanda bu alışkanlıklarının işletme sahiplerine, kendi işletmeleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarında faydalı olduğunu düşündüklerini ifade etmişlerdir.

İpek, Öksüz ve Özkaya (2012), çalışmalarında şu sonuçlara ulaşmışlardır. Hükümet yetkililerinin çok sık vergi affından bahsetmeleri durumunda mükellefler bir vergi affı beklentisi içine girecekler ve vergilerini düzenli ödemeyeceklerdir. Yüksek vergi bilincine sahip mükelleflerin bulunduğu ülkelerde, yüksek vergi uyumuna rastlanmaktadır. Son olarak vergi afları, vergi kaçırmayı teşvik ederek vergi uyumunu olumsuz yönde etkilemektedir.

Reckers, Sanders ve Roark (1994) vergi ahlakını, vergi uyumunun olası ve açıklayıcı bir değişkeni olarak kabul ettikleri çalışmalarında; bireysel ahlaki inanışların vergi uyumu kararlarında oldukça etkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Bulgulara göre vergi kaçakçılığı ahlaki bir mesele olarak görüldüğü sürece, bireylerin vergi kaçırma olasılıklarının azalarak vergi uyumlarının artacağı ifade edilmektedir.

BÖLÜM II

TÜRKİYE’DE TARIM SEKTÖRÜNÜN VERGİLENDİRİLMESİ VE GELİŞİMİ

Türkiye ekonomisinde, tarih boyunca, tarım sektörünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu nedenle bu bölümde tarım sektöründe vergileme incelenecektir. Tarım kesiminin vergilendirilmesine değinmeden önce tarımsal kazanç kavramı ve kapsamı ile tarım kesiminin vergilendirilmesindeki amaçlar açıklanacaktır. Daha sonra ise Osmanlı’dan başlamak üzere Türkiye’de tarımın vergilendirilmesinin tarihçesi verilecektir. Burada sıralama Osmanlı dönemi, 1923 – 1960 dönemi, 1961 – 1997 dönemi ve 1997 sonrası şeklinde ifade edilecektir. Burada sınıflandırmanın bu şekilde yapılmasının sebebi anılan dönemlerde vergileme açısından önemli gelişmeler yaşanmış olmasıdır. Bu dönemlerde genel ilkelere yer verilecek, mevzuatın tamamı açıklanmayacaktır. Ardından tarımsal kazancın vergilendirilmesi, güncel mevzuata göre açıklanacaktır. Ardından tarım sektörünün GVK dışında kalan kanunlarla vergilendirilmesi ve diğer vergi kanunlarında tarım sektörü ile alakalı düzenlemeler ele alınacaktır.

Türkiye 2001 yılında Katılım Ortaklığı Belgesini imzalayarak Avrupa Birliği’ne (AB) aday ülke olmuştur. Bu adaylıktan sonra belirli müzakere başlıkları açılmış ve Türkiye’nin bu başlıklarda yer alan düzenlemeleri yerine getirmesi istenmiştir. Bu başlıklardan birisi de Ortak Tarım Politikalarına uyum sağlamaktır. Türkiye’nin olası üyeliği durumunda tarım sektörünü ilgilendiren bütün mevzuat ve uygulamalar köklü bir değişikliğe uğrayacaktır. Bu nedenlerle son kısımda Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikalarına ve olası etkilerine değinilecektir.