• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM SAKIZ’IN GÖZYAŞLARI: DAMLA SAKIZI

2.3. DAMLA SAKIZI VE SOSYAL YAPI

2.3.4. Vergi Muafiyeti …

Papas Georgis Kontaratos, Nikola Kinigo’ya Kermika mevkiinde bir tarafı Nikola’nın toprağı ile sınır diğer tarafından yol geçen beş sakız ağacını,

“toprağıyla beraber” Nikola’ya veriyordu. Buna karşılık Nikolas ise Papa Georgi’ye aynı mevkide, yola ve Michali Protopsarti’ye sınır, “toprağıyla beraber” bir ağaç ve üstüne iki zoulotes veriyordu.

Bu değişimde eşit oranda ağaç olmadığından değişimin bir kısmı para olarak gerçekleşmişti. Sakız ağaçları satışında olduğu gibi değişiminde de bilirkişi görüşüne başvurulurdu. Ağaçlar, üzerindeki özel statü ve yükümlülükler böyle bir uygulamayı gerekli kılıyordu. Hem bu transferin uygunluğunu onaylamak için hem takasda taraflardan biri haksızlığa uğramasın diye hem de değişimin bedelini tayin etmek üzere noterde bilirkişi heyeti oluşturulurdu. Köyün ileri gelenlerinden sakız ağaçları konusunda bilgili ve tecrübeli olan Papas Mikes Sinadinos, Michalis Protopsartis, Kostas Triteakis’ten oluşan üç kişilik bilirkişi heyeti oluşmuştu. Bunlar da anlaşmayı onaylayınca taraflar sözleşmeyi imzalayarak bu transferi gerçekleştirmişti283. Bu anlaşmada, takas yerine bir miktar paranın ödenmesi, sakız ağaçlarının o zamanki “işletme değeri” ile ilgili bir fikir vermeye yardımcı olabilir. Papa Georgi’nin 5 ağacına karşılık Nikola Kinigo’ya bir ağaç ve iki zoulotes vermişti. Dolayısıyla ağaç başına yarım zoulotes düşüyordu. Aslına bakılırsa bu çok düşük bir fiyattı. Yukarıda Papa Georgi’nin Pandeli’ye sattığı ağacın bedelinin yarım asilania olduğunu görülür284. Fiyatlar ağacın verimine göre değişirdi. Bu nedenle de bir ağaç için yarım zoulota bedeli biçilirken diğeri için yarım aslania bedeli biçilebiliyordu.

hatta en etkili denetçisinin üretimden sorumlu tutulan cemaat olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu münasebetle sakız üretimindeki tasarrufuna bir şekilde son vermek isteyen kişi, ondan (cemaatten) muvafakat almak zorundaydı. Cemaatin de bu konuda itirazı olmazsa kişiye muafiyet tanınırdı. Bu durumda cemaate tanınmış toplam vergi yeniden hesaplanarak yeni bir dağılım yapılırdı.

Damla sakızı üretiminde kişiye muafiyet tanınması, cemaate ayrıca külfet getiren bir durum olduğundan mümkün olduğu kadar sınırlandırılmaya çalışılmıştı. Bu nedenle de defterlerde bu konuyla ilgili çok fazla kayıt bulunmamaktadır. Kalamoti köyünde buna yönelik hiç kayıt yoktu. İncelediğimiz diğer defterlerden sadece Vessa köyüne ait olan 1620-1687 tarihlerini kapsayan kodekste 22 Mayıs 1622 tarihli bir belgede285 köy sakinlerinden Nikolis Pachnos’un kokologi (damla sakızı vergisinin yerel dildeki ifadesi) üzerindeki vergi yükümlülüğünden muaf tutulduğu kayıtlara geçmişti. Cemaatin ve dimogeronteslerin toplandığı bir meclisle alınan bu karar tüm köyün onayı ile kabul görmüştü. Bu onay ile Nikoli’nin ödediği 25 asilania değerindeki mastikayı bundan böyle geri kalan vergi mükellefleri tamamlayacaktı.

Aslına bakılırsa, muafiyet konusunda hem cemaati hem de üreticiyi sıkıntıya sokmayacak bir formül bulunmuştu. Üretimden çekilecek kişi, kendi üretimine devam edecek birini bırakmak şartıyla muafiyet alabilirdi. Böylece cemaatin damla sakızı vergisi ve yükümlülükleri için oluşturduğu sayı korunmuş oluyor, kişi başına düşen sorumluluklarda ve vergilerde yeni bir düzenlemeye gidilme gereği kalmıyordu.

Bunun haricinde muafiyet alan kişi bir sefere mahsus olmak üzere kendi payına düşen damla sakızı miktarının bedeli olan parayı cemaate ödemek zorundaydı.

Bu iki prosedürü yerine getiren kişi muafiyet alıp damla sakızı üretimi ve yükümlülükleri ile ilgili sorumluluktan kurtulmuş olurdu. Noter kayıtlarına yansıyan uygulamalardan anlaşıldığı kadarıyla muafiyet alan kişinin yerine belirlediği yeni mükellef, genelde çocuğu olurdu. 1674 yılının 4 Martında kayıt

285 GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Vessas, fakelo:1620-1687, filo: 115v, 22.05.1682

altına alınan bir belgede bunun örneğini görmek mümkündür286. Vessa köyündeki Kostas Nikolas Filimati’nin ödediği kokologi ve haracı artık ödemeyeceği ve cemaate olan sorumluluğuna binaen yerine oğlunun geçtiği kaydedilmişti. Bundan sonra Kosta’nın “köye” (cemaate) ödediği 10 aslan değerindeki damla sakızını oğlu Stamatis ödeyecekti. Genç - yaşlı cemaate mensup tüm halk bu değişimi onayladıklarını, Onun vergi muafiyetinin tüm cemaatçe kabul olduğunu göstermek için noter huzurunda toplanmışlardı.

Bu konuda cemaatin onaylamadığı durumlar da yaşanmıyor değildi. Ne yerine birini bırakarak ne de başka nedenlerle muafiyet alarak bu vergi yükümlülüğünden kaçan kişiler de vardı. Sakız adası İlam defterindeki bir olay bunun en güzel örneklerinden biridir. Tarih kesin olmamakla birlikte 1660-1662 yıllarında Kalamoti köyü sâkinelerinden Kosta kızı Maru, ne cemaati ile ne de noterde çözüme kavuşturamadığı anlaşılan bir mevzuyu kadı mahkemesine taşımıştı. Maru’nun, eşi Papa Nikola oğlu Papa Dimitri, borcundan dolayı köyü terk etmişti. Zaten kendisi, bu durumu, daha evvel kadı huzuruna çıkıp bildirmişti. Bu kez cemaatinin, kendisine bu konudaki baskısı nedeniyle Kadı Efendi’nin huzurundaydı. Maru, köylünün kendisinden eşinin zimmetinde olan damla sakızı vergisi ile cizye vergisini talep ettiğinden ve bu konuda baskı uyguladığından şikâyetçidir. Eşinin firarının ardından onun mal varlığına dokunmadığını, bu nedenle de kendisinden hiçbir talepte bulunulmayacağını iddia eden Maru, cemaatin bu konuda kendisini daha fazla rahatsız etmemesi için hüccet almak istemekte ve durumunu şu şekilde izah etmektedir:

“…Bundan akdem firâr ve gâyib-i ‘ani’l-meclis olan zevcim Papa Dimitri veled-i Papa Nikola, ziyâde medyûn olmağla, firâr eylemişdir. Karye-i mezbûre zimmîleri benden firâr-ı mezbûrun zimmetine edâsı lâzımgelen mîrî mastakî ve cizyesi talebiyle rencîde ve remîde iderler. Zevcim firâr-ı mezbûrun mülk ıtlâk olunur eşyâsına vâzı’atü’l-yed olmadım. Min ba’d,

‘alâka vü medhali olmadıkça karye-i mezbûre re’âyâsı benden mastakî ve cizye talebiyle bana rencîde itdürilmemesi bâbında cânib-i Şer’-i Mutahhare’den yedime temessükün virilmesi matlûbumdur…”287

286 GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Vessas, fakelo:1620-1687, filo: 15v, 22.05.1682

287 Sakız adası İlam Defter, [1660-1661]: 6b (t.y)

Bunun üzerine, Maru’nun, eşinin “mülküne mutasarrıf olmadığı” gerekçesi ile talebi yerine getirilmiş ve kendisine hüccet verilmişti. Hukuk, eşi dahi olsa bir raiyyetin bir başkası yüzünden zor durumda kalmasına göz yummamıştı. Ayrıca bu örnek, şer’i hukukun cemaatin iç işleyişi üzerindeki yaptırım gücünü göstermesi açısından ilgi çekicidir.