• Sonuç bulunamadı

6. Turizme Katılmada Etkili Olan Faktörler

6.4. Turist Tipleri

örgütsel kitle turistine benzemekle birlikte, gezi önceden düzenlenmiş değildir.

Turist, zamanını nasıl geçireceği konusunda bir karar verebilme olanağına sahiptir ve bir küme içinde yolculuk yapmamaktadır. Bununla birlikte, temel düzenlemelerin hemen tümü kendisi için bir acente kanalıyla yapmaktadır. Bu turist tipi de, genellikle kendi ülkesinin koşullarını içeren çevresel bir balonun içinde kalmakta, onun dışına çıktığında ise oldukça tanınmış ve düzenli yerler içinde kalmaya özen göstermektedir. Kitle iletişim araçlarından etkilenen, eğitim düzeyi yüksek ve bir çoğu bilim ve eğitimi meslek olarak seçmiş olan küme ise merak dürtüsünün etkisiyle hareket etmekte, gezilerini kendileri düzenlemekte, olanakların elverdiği ölçüde kalıplaşmış düzenlemelerin dışına çıkmaya çalışılmaktadır. Bununla birlikte, rahat ve güvenilir rahat ve güvenilir koşulları da aranmaktadır. Cohen, bunlara, “araştırıcı” (Explorer) adını vermektedir. Kendi toplumuna yabancılaşan ve gerçeği arama dürtüsü ile hareket eden gençler ise, turist örgütleriyle ve kuruluşlarıyla her türlü bağlantılardan kaçınmakta, tüm geziyi kendi çabalarıyla yapmakta, gittikleri ülkenin insanlarıyla birlikte ve onlar gibi yaşamaya çalışmakta, onların evlerini, yemeklerini, alışkanlıklarını paylaşmak istemektedirler. Cohen, bunlara “başıboş turist” (drifter) adını vermektedir. (Cohen, 1972: 164–182)

Başka ülkelere yolculuk yapmak için güdülenen insanlar, çevrelerinde bulunan olanakları algılamakta, bu algılara dayanarak çeşitli seçenekleri değerlendirmekte ve güdüleri açısından kendilerine en yüksek doyumu

sağlayacak ve gerçekleşme olasılığı en yüksek olan seçeneği bulmaya çalışmaktadırlar. Bu sürece “turistik karar verme süreci” adı verilmektedir. bu süreç beş aşamayı içermektedir.

1) Geziye çıkmak için bir isteğin duyulması ve bu isteğin güçlü ve uyguluğunun değerlendirilmesi;

2) Gezi isteğinin en iyi biçimde doyurulmasını sağlamak için bilgi toplanması, seyahat acentelerine danışılması, reklam ve broşürlerin incelenmesi, deneyimli turist ve yakınlarla konuşulması, seçeneklerin maliyet, zaman ve ulaşım açısından değerlendirilmesi;

3) Gidilecek yer, ulaşım türü, konaklama biçimi ve yapılacak etkinlikler konusunda kararların verimesi;

4) Gezi için hazırlık yapılması, biletlerin alınması, rezervasyonların yapılması, gerekli paranın sağlanması, giyecek ve eşyaların düzenlenmesi ve geziye başlanması;

5) Gezi sırasında ve geziden sonra, gezi deneyiminin değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonuçlarının daha sonraki gezi tasarımlarında kullanılması (Mathieson- Wall: 1982:28)

Karar verme süreci sonucunda, birey, olanakları yeterliyse geziye başlamaktadır. Geziye çıkmadan önce, bireyin yapacağı etkinlikleri düşünerek heyecanlandığı ve yapacağı gezi ile ilgili düşler bu birinci evreye, Boyer, “düşlenen gezi” (Voyage Imagine) adını vermektedir.

Farell ise, bu birinci evreye, “karşılaşma öncesi düzey” (Precontact Level) adını vermekte; Pasifik adalarına giden turistlerin bu evredeki deneyimlerinin, büyük ölçüde, büyük gezginlerin, Gaugin gibi ünlü sanatçıların, ünlü yazarların yarattığı efsaneye dayandığını, turistin bu evredeki düşünce ve düşlerinin, büyük ölçüde, çeşitli dergilerde ve turistik broşürlerde gördüklerine göre biçimlendiğini belirtmektedir.

Cohen, turistlerin deneyimlerini beş kümeye ayırmaktadır. Bu tipler, turistin toplumuna ve içinde yaşadığı dünyaya karşı genel tutumun çerçevesi içinde, turistik deneyimin onun için ne anlam taşıdığını belirtmektedirler. Burada önemli olan nokta, turist için yaşam merkezinin nerede bulunduğudur.

“Dinletisel” (Recreational) turizme eğilimi olan bir turist, kendi toplumunun kültürüyle özdeşleşir ve çevredeki kültürlerde bir anlam bulmaz. Böyle bir turist için, turistik yaşam, günlük yaşantısının gerilimlerinden kurtulmak için bir araç olmakta; ancak, geniş ve derin bir anlam içermektedir. “Eğitimsel”

(Diversionary) turizm, turistin ne kendi ülkesinin ne de gittiği ülkenin bir yaşam merkezi olmadığı bir yaşam biçimidir. Böyle bir turist için turizm, günlük yaşam kalıplarının usanç, sıkıntı ve anlamsızlığından, tatilin ( sözcüğün gerçek anlamda boş, içeriksiz zaman) unutkanlığına kaçışı simgeleyen bir oyalanmadan ibaret olmaktadır. “ Deneyimsel” (Experiential) turizmde, gerçek deneyimlerin dışında tutulduğunu kavrayan turist, gerçek deneyimleri başkalarının yaşamlarında arar. “Deneysel” (Experimental) tip, daha ileri bir aşamayı simgeler. Böyle bir turistik yaşam biçiminde, turist, yeni bir yaşam merkezi ararken bilmediği yaşam merkezleriyle denemeler yapar.

Son olarak, “ Varoluşsal” (Existential) yaşam biçiminde, turist, yeni bir yaşam biçimi bulmuştur. Bu yaşam merkezine turistin bağlılığı, geleneksel hacının kendi dininin başta gelen merkezlerine duyduğu duygunun aynıdır.

Varoluşsal turistin gezisi, bir hac gezisine benzemekte; yeni ortam, onun için, yaşamın merkezini oluşturan yeni bir evreni simgelemektedir. (Cohen;

1979:18-35) Örgütsel ve Bireysel kitle turistlerinin deneyimleri, daha çok, dinletisel ve eğitsel tiplere uymaktadır. Araştırıcı ve özellikle başıboş turistlerin deneyimleri ise daha çok deneyimsel, deneysel ve Varoluşsal tiplerle ilişkili görünmektedir. Turistlerin yakınmaları da, yaşam biçimleriyle bağıntılı görünmektedir. Örneğin, örgütsel ve bireysel kitle turistlerinin yakınmalarının daha çok rahatsızlık, güvensizlik, sağlık sorunları, kirlilik, kabalık gibi konularda toplandığı söylenebilir. Araştırıcı ve başıboş turistlerin başlıca yakınma konusu ise yapaylık ve sahtelik olacaktır.

Turistin gittiği ülkedeki deneyimleri, Boyer’e göre ikinci evreyi oluşturmakta ve

“Yaşanan Gezi” (Voyage Vecu) olarak adlandırılmaktadır. Bu evre, turistin görmek istediği yerlere gitmesinin ve oralardaki gerçek deneyimlerini kapsar.

Bu deneyimler, gezinin zenginleştirici etkisini, duyulan mutluluk ve coşkuyu, insanın sevdiği bir şeyi görmekten duyduğu sevinci, yeni şeyler öğrenmenin verdiği düşünsel zevki, değişik insanlarla karşılaşmaktan doğan zenginliği içerir. Farell, bu evreye, “hedefe karşılaşma düzeyi” (On-site Contact Level) adını vermekte; turistin, tuhaf ve yetersiz bir birikimle, hedefteki ilk

uyarıcıların bombardımanına uğrar. Eğer, turist, yüksek düzeyde yalıtılmış bir turun dar kalıpları arasında hapsedilmemişse, ya da kendi kültüründen oluşan kalın ve koruyucu bir tabakayla kaplanmamışsa (yani örgütlenmiş ya da bireysel kitle turisti değilse) bu yeni uyarımlara karşı çok duyarlı olacaktır.

Eğer algılanan gerçek ile turistin kafasındaki model arasında büyük çelişki varsa ve turist kafasındaki modeli değiştirme konusunda isteksizce, doyumsuzluk duymaya ve gezinin beklentilerini karşılandığını düşünmeye başlar.

Turist kabul eden ülkeler, kimi özelliklerini turistlere özellikle sergilerken, kimi özelliklerini de onlardan saklamaya çalışırlar. Böylece bu ülkelerde ön ve arka bölgeler oluşur. Ön ve arka bölge kavramları, Amerikalı toplum bilimci Erving Goffman tarafından önerilmiştir. Goffman, davranışın sergilendiği bölgeye “ön bölge” (front region) adını vermektedir. Bu bölgedeki bir insanın davranışı, belirli kural ve standartların korunması ve onlara uyulması yönünde bir çaba olarak görülebilir. Bu bölgenin önemli bir özelliği, davranışların sahte bir izlenim bırakma çabasına yöneltilmesidir. Sahte olmayan ve ön bölgede iken gizlenen özellikler ise “arka bölge” ya da “sahne arkası “ nda bulunurlar. Böylece, arka bölge, belirli bir davranışın oluşturduğu izlenimin, bilinçli bir şekilde ve yaşamın olağan bir parçası olarak yadsındığı bir yer olmaktadır. Burada insanlar, oldukları gibi davranmakta; rol yapmamaktadır. (Goffman, 1959:106-140) Mac Cannel , Goffman ‘ın ön ve arka bölge kavramlarını turizme uygulanmıştır. Buna göre, ön bölgeler, yerlilerin, turistlerin ve görevlilerin bir araya geldikleri yerlerdir. Arka bölgeler

ise, yerli kümenin üyelerinin ilişkiler sırasında dinlenmek ve hazırlanmak için çekildikleri yerlerdir. Ön bölgede sergilenen davranışlarla çelişen özellik ve etkinlikler, izleyicilere ve yabancılara kapalı olan arka bölgede gizlenir.

Turistlere gösterilen ortamlar, kurumsal sahne arkası olmaktan çok, sahte bir arka bölge olmaktadır. Böylece, turist bir arka bölgeye girdiğini düşünürken, önceden tümüyle turistlerin ziyaret etmesi için düzenlenmiş bir ön bölgeye girmiş olabilir.

Değişik turist tipleri arasında arka bölgeye ulaşabilme düzeyleri bakımında farklar vardır. Daha önce belirtildiği gibi, örgütsel ve bireysel kitle turistleri, kendileri için hazırlanmış olan ve kendi toplumlarının özelliklerini yansıtan çevresel balonun dışına çıkma konusunda isteksizdirler. Bu nedenle bu turistler daha çok ön bölgelerde bulunacaklardır. Araştırıcı ve başıboş turistler ise olanakları elverdiği ölçüde yerli toplumu ve kültürü tanımak istediklerinden arka bölgelere geçmeye çalışacaklardır. Aynı biçimde, bu turist tiplerinin yerlilerle ilişki düzeyler de değişik olacaktır. Örgütlenmiş ve bireysel kitle turistleri yerlilerle ilişkiden kaçınma eğilimindedirler ve daha çok başka turistlerle ve görevlilerle ilişkiye girerler. Araştırıcı ve başıboş turistler ise başka turistlerle ilişkiden kaçınma eğilimindedirler ve daha çok başka turistlerle ve görevlilerle ilişkiye girerler. Araştırıcı ve başıboş turistler ise başka turistlerle ilişkiden kaçınır; daha çok yerlilerle ilişki kurmaya çalışırlar.

(Cohen, 1979:18-35)