• Sonuç bulunamadı

Tunus Seferi İçin Donanmanın Yeniden İnşası

Belgede 1574 Tunus seferi organizasyonu (sayfa 74-79)

I.Selim’den, II.Selim’e kadar olan süreçte Osmanlı denizciliği hızlı bir yükseliş dönemi yaşadı. Bir taraftan yetkin denizci ve kaptanlar yetiştirirken diğer taraftan da gemi yapımında ustalaştılar. Elbette Türklerin denizlerdeki ilerleyişi İspanya, Portekiz, Venedik ve Papalığın dikkatinden kaçmış değildi.123 I.Süleyman döneminde Andrea Doria ve ona bağlı haçlı kuvvetleri ile Türklerin ilerleyişi durdurulmaya çalışıldı. Ancak Hızır Reis ve Turgut Reis gibi Akdeniz’i iyi tanıyan denizcilerin Osmanlı safında birleşmesi, savaşın kaderini değiştirdi. 1538’de Preveze’de yenilgiye uğratılan birleşik hristiyan kuvvetleri, bu ilk başarısız müdahalenin ardından Osmanlı denizciliğini yakından takip etmeye başladılar. XVI.yy’ın ikinci yarısında Osmanlı Devleti’nde kritik gelişmeler meydana geldi. Hürrem Sultan’ın I.Süleyman’ın kararlarını etkilemesi ile başlayan bu süreç II.Selim’in tahta geçmesiyle devam etti. Osmanlı idaresindeki yozlaşmayı gözlemleyen batılı hristiyan birliği, bu durumu Akdeniz’de Türk hakimiyetinin kırılacağı bir fırsat olarak algıladı. Nitekim Don Juan komutasına verilen kalabalık haçlı donanma kuvveti ile Türkleri 1571’de ağır bir yenilgiye uğrattı. Böylece Osmanlı Devleti donanmasının etkili kuvvetinden mahrum kaldı. Hakimiyet alanının tehlikeye girmesi ve bunun ardından yaşanan gelişmeler Osmanlı donanmasının yeniden inşa sürecini başlattı.

Osmanlı donanmasını oluşturan gemiler tersane denilen deniz kenarındaki birimlerde inşa edilmekteydi. 1515 yılına kadar Osmanlı merkez tersanesi Gelibolu’da idi. Ancak I.Selim döneminde artan ihtiyaçları karşılamak ve karada olduğu kadar imparatorluğu denizlerde de hakim kılmak için yeni bir yapılanmaya gidildi. Bu yıl tersane merkezi Gelibolu’dan, Galata’ya aktarıldı.124 Buradan da anlaşıldığı üzere daha XVI.yy’ın başlarında Osmanlı Devleti merkez tersanesinin konumu ve bu konumun doğuracağı

123 Mütercimler, E., a.g.e., s.23-24.

124 Galata kelimesi İtalyancadan dilimize girmiş olup, esas yazılış Kalata’dan bozularak son şeklini almıştır. Anlam olarak ise bu kelime denize inilen yer veya denize inişin yapıldığı alan demektir.

ihtiyaçları kısmen de olsa daha yeni anlamaya başlamış idi.125 Hiç şüphesiz bunda önceki dönem idarecilerinin kara kuvvetlerine ehemmiyet vermesi etkili unsurlar arasındadır. Nitekim XVI. yüzyılda artan tersane sayısı da bu görüşü destekler niteliktedir.

II.Selim döneminde Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu başlıca tersaneler; Galata, Gelibolu, İzmit, Karamürsel ve Edincik idi. Bu tersanelerden daha çok Galata tersanesinde gemi inşası ve bakımı yapılmaktaydı. Beklenmedik ve acil durumlar meydana geldiğinde diğer tersaneler de yardımcı tersaneler olarak kullanılmaktaydı. Nitekim İnebahtı yenilgisi Osmanlı donanması için o güne kadar görülen en acil durumu yarattı ve bu tersaneleri yeniden işler hale getirtti.

II.Selim döneminin son kaptan-ı deryası Uluç Ali Reis donanmayı yeniden inşa etmek niyetiyle vezir-i azam Sokullu Mehmed Paşa ile görüştü. Sokullu Mehmed Paşa da Akdeniz ve çevresinde gelişen olayların, Osmanlı Devleti aleyhine ilerlediğinin farkında idi. II.Selim ise bu dönemde devlet işlerini daha çok vezirler aracılığı ile yürütüyordu. Uluç Ali Reis gemi inşası için gerekli kaynağın temin sözünü Sokullu Mehmed Paşa’dan aldıktan sonra harekete geçti. Sarayda yapılan görüşmelerin ardından 50’si Anadolu 50’si Rumeli tersanelerinde ve 34’ü de İstanbul merkez tersanesinde olmak üzere toplam 134 yeni savaş gemisi inşa etme kararı alındı.126 Gemiler inşa edilirken diğer taraftan Osmanlı denizlerindeki başıboş reisler donanmaya dahil edilecek, yeter sayıda asker ve gönüllü toplanacak idi.

6.4.1. Gemilerin İnşa Edilmesi

II.Selim döneminde savaş gemileri İstanbul tersanesinde yapılmaktaydı. Ancak yukarıda anlatılan acil durumların meydana gelmesiyle diğer tersanelerde de gemi inşa çalışmaları başladı. Böylece yok olmanın eşiğindeki Osmanlı donanması yeniden canlandırılacaktı.

XVI.yy Osmanlı gemilerinin yapımındaki en önemli madde ağaç idi. Yalnız bu ağaçlar öyle sıradan veya rastgele seçilmiş değillerdi. Öncelikle sağlam ve dayanıklı olmaları icap etmekteydi. Kavak ve söğüt gibi zayıf ağaçlar tercih edilmezken, bu tür

125 Halaçoğlu, Y. (2014). Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme. İstanbul: İlgi Kültür Sanat Yayınları, s.140-141.

ağaçların gemi yapımında kullanılmamasına dair uyarılar da verilmekteydi. Osmanlı coğrafyasında bulunan ve gemi yapımında kullanılan ağaçlar daha çok ceviz, çam, çınar, karaağaç ve kestane gibi ağaçlardı. Bu ağaçlar ise İmparatorluğun ormanlık alanlarından temin edilmekte idi. Bolu, Kocaeli, İstanbul ve çevresindeki ormanlar merkez tersanenin ihtiyaçlarını karşılarken, diğer tersaneler ise kendilerine en yakın ormanlardan veya ağaçlık alanlardan faydalanmaktaydılar. Örneğin Tunus Seferi öncesi gemi tamiri için gerekli olan keresteler Üzeyir Sancağından temin edilmekteydi.127 Bazı durumlarda uzak mesafelerden tersanelere kerestelerin taşındığı da tarihi kayıtlarda görülmektedir. Bunun bir örneği 24 numaralı Mühimme Defterinde 441 numaralı hükümde Van’dan kereste temin edilmesi üzerine yazılan kayıtta görülmektedir.128

Gemi yapımında elbette tek başına kereste yeterli bir unsur değildi. Ağaç ve türevlerinin dışında demir madeni de gerekli idi. Demir daha çok çivi ve gemi demiri olarak kullanılmaktaydı. Çivi geminin tahta parçalarını birbirine tutturmakta kullanılırken, kanca haline getirilen demirler ise gemiyi durdurmak veya bir alana sabitlemek için kullanılmaktaydı. Bunun dışında geminin yelken direkleri, halat sabitleme noktaları gibi çeşitli yerlerde de demirden faydalanılmaktaydı. II.Selim döneminde demir madeni geniş Osmanlı coğrafyasının birçok bölgesinde bulunmakta ve bu madenden çıkarılan demirler tersanelere iletilmekte idi. Bunun dışında daha önce kullanılan demirler yeniden eritilip tekrar ihtiyaca göre şekillendirilmekte, gerekli durumlarda eski savaş silahları üzerindeki metallerden faydalanılmaktaydı. Tunus Seferi öncesi kayıtlara geçen demir ihtiyaçları kısıtlı olsa dahi bu bilgilerden bazı çıkarımlar yapılabilir. Örneğin 23 Numaralı Mühimme Defteri 292 numaralı hükümde donanma ihtiyacı olan demirin Filibe’den istenildiği görülmektedir.129 Yine aynı deftere ait 639 numaralı hükümde Kefe’den gemi yapımı için demir istendiğine rastlanılmaktadır.130 Bunların dışında Tunus Seferi hazırlıkları için doğrudan işlenilip şekil verilmiş halde çivi istendiği de görülmektedir. Bunun bir örneği aynı mühimmede defterinin 644 numaralı hükmünde görülmekte, burada ise; Filibe’den çivi talep edildiği görülmektedir.131 Bu defterin 671 numaralı hükmünde ise Filibe’den gelecek olan demirin İstanbul tersanesinde gemi yapımında kullanılacağı

127 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.253-254, Hüküm 125.

128 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.164, Hüküm 441.

129 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.144, Hüküm 293.

130 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.295, Hüküm 639.

anlaşılmaktadır.132 II.Selim’in İnebahtı yenilgisinden sonra donanmadaki ihtiyacın ne kadar kritik olduğunu anlamak için 24 Numaralı Mühimme Defterinde geçen 441 numaralı hüküme bakmamız yeterli olacaktır. Burada Osmanlı Devleti’nin, Van gibi merkeze uzak noktalarından dahi demir ve buna bağlı alet edevat istediği yer almaktadır.133 Yukarıda bahsedilen hükümlerde de görüldüğü üzere Osmanlı donanmasının eksikliği ve yeniden inşası, imparatorluğun en acil sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.

XVI.yy Osmanlı gemileri elbette sadece kereste ve demirden meydana gelmiyordu. Gemilerin üst kısımlarını oluşturan direklere yelkenleri tutturmak ve yeri geldiğinde hareket ettirmek için halat veya urganlar kullanılmaktaydı. Bunun dışında mavna gibi gemilerin üst kısmına zorlu iklim şartlarından korunmak için çekilen çadırları gemiye sabitlemekte bu ip çeşitlerinden faydalanılmaktaydı. Bu ip çeşitleri esasen kendirden yapılmakta idi.134 Kendir daha çok imparatorluğun kenevir ekilen veyahut ekimine izin verilen yerlerden elde edilmekte idi. II.Selim dönemi donanma ihtiyacı için gerekli kendirlerle ilgili birçok hüküm gönderilmiştir. Bunlardan en dikkat çekeni 23 Numaralı Mühimme Defterindeki 472 numaralı hükümde yer almaktadır. Buna göre Erdel Voyvodalığı’ndan kendir temin edilmesi ve bu kendirlerin İstanbul tersanesine ulaştırılması istenilmektedir.135 Erdel’in dışında belgelerden tespit edebildiğimiz kadarıyla Boğdan136, İzmir137, Gümülcine138, Kefe139, Kıbrıs140, Tire141, Trabzon142, Sakız adası143, Samsun144 ve Van’dan145 kendir istenilmektedir. Elbette yukarıda sıralanan merkezler dışında da kendir üretimi söz konusudur, ancak bu ismi zikredilmeyen yerler büyük

132 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.307, Hüküm 671.

133 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.164, Hüküm 441.

134 Kendir, kenevir bitkisinin bir türü olup, sağlam ve bükülebilir liflere sahiptir. Bu özelliğinin yanısıra hafif ve sağlam oluşu, onun iplik çeşitlerinin yapımında kullanılmasında tercih nedeni olmuştur.

135 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.223, Hüküm 472.

136 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.225, Hüküm 478.

137 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.269, Hüküm 569.

138 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.296, Hüküm 641.

139 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.295, Hüküm 639.

140 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.307, Hüküm 673.

141 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.234, Hüküm 494.

142 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.315, Hüküm 700.

143 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.90, Hüküm 243.

144 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.216, Hüküm, 458.

olasılıkla yerel ihtiyacı karşılayacak derecede üretim yapmaktaydılar. Burada diğer bir olasılık da şudur ki; bölgesel üretim yapan yerlerden ihtiyaç halinde gerekli olan kendir yukarı ismi geçen merkezlere nakil edilmiş olabilir. Bu ikinci olasılığı destekler nitelikteki bir örnek 23 Numaralı Mühimme Defterinin 700 numaralı hükmünde görülmektedir. Buna göre Görele kazasındaki kendirler Trabzon’a gönderilmektedir.

Geminin ana kısmını oluşturan kereste, demir, halat gibi unsurlara ek olarak gemiyi birleştirmede, dayanıklaştırmada ve seyir için hazır hale getirmede kullanılan maddeler de vardı. Bunlar; Gemilerin yelkenlerinde kullanılan bez ve çadırlar, tahta arasını doldurmada kullanılan üst ipleri, geminin su alması için taban kısmını sürülen ziftler, geminin hızlı ve dayanıklı olması için kullanılan boya ve yağlar idi.

Gemilerin yapımı için gerekli olan malzemeler toplandıktan sonra tersaneler daha önceki görülmemiş hızda çalışmaya başladı. Bu çalışmanın sonucunda Osmanlı donanmasındaki savaş gemilerinin sayısı 300’ü buldu. Bunlardan 30 tanesi Uluç Ali Reis’in İnebahtı Savaşı’ndan kurtardığı gemiler olduğuna göre yaklaşık 270 gemi inşa edilmiş olabilir. Ancak bu 270 geminin tamamının da savaş sonrası tersanelerde yapıldığını söylemek de doğru olmaz. Burada bir ihtimal de şudur ki; Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz’de başıboş gezen reisler ve bu reislere tabi gemiler donanmaya dahil edilmiş olabilir. Yaşanan hadiseler her ne olursa olsun, bu dönemdeki Osmanlı savaş gemilerinin sayıları bir şekilde 300 civarı oldu.146 Donanmaya dahil edilen gemilerin çoğu kadırga ve kaliteden oluşmaktaydı, ancak bu gemilerin dışında barça ve mavna tipi gemiler de donanmaya katıldılar.147 Savaş gemilerinden ayrı olarak II.Selim Tunus Seferi öncesi donanmadaki nakil ihtiyacını karşılamak üzere Drava nehri yakınlarında bulunan Ösek Kalesi’nde 40 adet köprü gemi inşa ettirdi.148 Bu gemiler önce Drava’nın Tuna nehri ile birleştiği yerde Tuna’ya sevk edildi. Daha sonra Tuna’dan Karadeniz’e, oradan da İstanbul’a gönderildi. Köprü gemileriyle birlikte Tunus Seferi öncesi Osmanlı donanmasındaki gemi sayısı 340 oldu.149

146 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.59, Hüküm 166.

147 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.163, Hüküm 435.

148 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.130, Hüküm 264.

149 Burada belirtilen 340 gemi Osmanlı donanmasının iç denizlerdeki gemisi sayısıdır. Belirtilen gemi sayısına güneyde Kızıldeniz, Hint Okyanusu ve Basra Körfezi çevresindeki gemiler dahil edilmedi.

1574 Tunus Seferi öncesi hazırlatılan veya tamir edilen 340 geminin Osmanlı hazinesine ne kadara mal olduğu tespit edilemedi. Ancak bu dönemde devletin bütün kaynaklarının seferber edildiği sefer öncesi toplanan öşür ve resimlerden de anlaşılmaktadır.150 Olağanüstü durumlarda toplanan avarız vergisinin Tunus Seferi öncesinde de toplandığı tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır. Bunun bir örneği 22 Numaralı Mühimme Defterinde 120 numaralı hükümde görülmektedir. 151 Burada Kırşehir kadısına kürekçi yazılan çingene taifesinden avarız vergisi alınmaması gerektiği duyurulmaktadır.

Belgede 1574 Tunus seferi organizasyonu (sayfa 74-79)