• Sonuç bulunamadı

3. EKONOMİK YAPI

3.4. Trabzon’da Vakıflar

Vakıf tasarruftan alıkoymak demektir. Genel olarak ise, ‘‘filan şeyi vakfettim’’ denilerek kişilerin kendilerine ait menkul ve gayri menkul mallarını veyahut nakit paralarını140 cemiyetin yararına bağışlamaları olarak tanımlanabilir. Şehirlerin teşekkül ve inkişâfında vakıf müesseselerinin mühim tesirleri olduğu mâlumdur. Gerçekten tamamlayıcı unsurlarıyla camilerin inşası ve bunlara yapılan vakıflar, şehir ve kasabaların kurulması ve gelişmesinde başlıca amil olarak gözükmektedir.141

Çeşitli sebeplerle mallarını bağışlamak isteyen kişilerin vakfiye denilen ve vakf edilen şeyin vasıfları ve vakf edilme şartlarını ihtiva eden ve kadı tarafından tasdik edilen bir belge ile tescil ettirdikleri görülür.142 Elimizdeki sicil defterinde üç kayıt vakfiyedir.143 Ve bu kayıtlardan vakfiyelerin belli bir sistem çerçevesinde hazırlandığı ortaya çıkmaktadır. Vakfiyelerde genellikle şu hususlar yer almaktadır. Elimizde ki bir vakfiye kaydına göre:

Allah’a hamd u senâda bulunulan bir davet rüknünden sonra Hz. Muhammed’e salât ve selamdan sonra, hayır ve hasenatın ecr ü sevâbı için bu konudaki ayet ve hadislere yer verilmektedir. Daha sonra vâkıfın (vakfedenin kim olduğu) tanımı, vakıf idarecisi olan mütevellinin tanımı ve tayini, vakf edilen mevkufun neler olduğuna dair dökümü yapılmaktadır. Ondan sonra ise vakıf şartları, nasıl idare edileceği (tevliyet şartları) ve mevkufa ait gelirlerin sarf yerleri, müesseselerde kaç kişinin çalışacağı, bunlara ne ücret ödeneceği gibi şartların belirtilmesinden sonra vâkıfın hayatta olduğu müddetçe vakfın değiştirilmesi, bozulması, ilave ve çıkarmalar yapılması hakkına sahip olduğu ifade edildikten sonra, vakfın mütevelliye teslim edildiği belirtilir.144

Elimizdeki vakfiye örneklerinde vâkıfın, vakfı mütevelliye tesliminden sonra kadı huzurunda vakıftan rucu ettiğine ‘‘vâkıf-ı merkûm Elhac İvaz Ahmed Ağa yine meclis-i şer‘-i şerîfde semt-i âhara azîmet idüp ve ba‘zı eimme katlarında vakf-ı

140 Zuhayli, a.g.e., C:X, No.10, s.260-268.

141 Feridun M. Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazası, Ankara, TTK Basımevi, 1989, s.86.

142 Mübahat S.Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul, Kubbealtı Akademisi Kültür Ve Sanat Vakfı, 1994, s.359.

143 TŞS., 15; 55; 140.

mezbûr gayr-i sahîh olmakla vakfiyetinden rucû‘ eyledim’’ dair bir beyanda bulunduğu görülmektedir. Bu beyana karşılık fetva gereği verilen cevap ‘‘mütevellî-i mezbûr Eyüb Efendi cevâbında eğer ba‘zı eimme katlarında vakf gayr-i lâzım ve rucû‘u sahîh ise lâkin İmâmeyn-i Hümâmeyn e‘azzehümâllâhü te‘âlâ fi'd-dâreyni indinde mücerred vakaftü kavliyle vakf sahîh olup vâkıfın rucû‘u gayr-i kâbil emr sahîh el-mü’ebbed ilâ âhiri'l-eyyâm ve imtisâl olmağın alâ kavl-i men yerâhu’’ bunun mümkün olmadığına dairdir.145

24 Rebiülahir 1135 (1 Şubat 1723) tarihli kayıtta Trabzon‘un Kemerkaya mahallesi’nde sakin iken vefat eden Hacı Hasan kızı Medine Hatun’un sıhhati halinde bazı emlakinden ayırdığı elli kuruş ile Elhac Ali kızı Havva‘nın cemi malından elli kuruşu hibe ile bir vakıf kurdukları anlaşılmaktadır. Ve bu yüz kuruş nukûd ile kurulan vakfın tayin edilen şartlarından sonra mütevelliye teslim edildiği görülmektedir. Fakat daha sonra Medine Hatun‘un ölümü ile mirasçısı olan erkek kardeşinin kızı ve kurduğu vakfın ortağı olan Havva Hatun’un bu vakıftan rücû ettiklerini vekilleri vasıtasıyla mahkemede beyan bulunmalarına rağmen vakfın sahih olduğu ve vakıftan rücûnun mümkün olmadığı bildirilmiştir.146 Burada bir vâkıfın ölümünden sonra mirasçısının, birde hayatta iken bir vâkıfın, vakıftan döndüğü görülmektedir.

Ve vakfiyenin son kısmında hâkimin kararı yer alır. Vakfiye metninin bitiminde tarih ve şuhûdü’l-hâl yani vakfiyenin tanziminde yer alan kişiler bulunur.147

Elimizde vakfiye içerikli fazla kayıt olmamasına rağmen, vakfiyelerin dikkatli bir şekilde tetkik edilmeleri halinde, hukuki bir belge olmalarının yanı sıra, ait oldukları dönemin farklı yönlerine ışık tutan çok önemli belgeler oldukları ortadadır.

Vakfiye kayıtlarında kurulan vakıflara mütevelli olanların vâkıf olan kişiler tarafından tayin ile atandığı anlaşılmaktadır.148 Bu vakfiyelerde bir vâkıfın kurduğu vakfa ‘‘şöyle şart eyledi ki mâdâm ki kendü hayâtta olduğu hasbî mütevelli olup bi-emrillahi’l-mülki’l-müte‘âl bu dâr-ı fenâdan sarây-ı ukbâya intikâl ve irtihâl eyledikde tevliyet-i mezbûreyi evlâdına ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdının sinnen kebîrine

145 TŞS., 15; 140. 146 TŞS., 55.

147 Kütükoğlu, a.g.e., s. 366; TŞS., 15; 55; 140. 148 TŞS., 15; 140.

neslen ba‘de neslin batnen ba‘de batnin hasbî mütevelli olup el-ıyâzen billâhi ba‘de’l-ınkırâzi ıyâzen hallaki’l-ibâd re’y-i hakimü’ş-şer‘î ile bir dindâr kimesne mütevelli olup’’ denilerek vakıf mütevelliliğine oğlunu getirmiştir.149 Anlaşıldığı kadarıyla vâkıf mütevelli olanları kendi neslinden gelenlere şart koşarken, anlaşmazlığa meydan vermemek içinde onların da tevcihini hâkime bırakmıştır.

Sicildeki kayıtlarda Trabzon valisi Mustafa Paşa’nın 100 kuruş ile Kindinar mahallesi sakinlerinden iken vefat eden Ali Beşe oğlu Hasan Ağa‘nın 225 kuruşu ile toplamda 325 kuruş ile Amasya mahallesi’nden Mehmed oğlu Elhac İvaz Ahmed Ağa’nın vakfettiği iki oda dükkân, şadı’r-revân ve tuvaletler ile bir su kuyusu ve hasta odasından ibaret olan vakfa mütevelli tayin olunan Eyüb Efendi’ye ve onun vefatından sonra gelenlere ise senevi 3 kuruş tayin olunması mütevelliye, vâkıf olan kişinin bir ücret belirlediğini göstermektedir.150

29 Cemâziyelevvel 1135 (6 Nisan 1723) tarihli olup Hatuniye evkâfı mütevellisine Yoros’a bağlı olan mahallerin, kura, arazi ve mezraların aşârı şer‘iyye (mahsulatın onda birinden hasıl olan varidât) ile rusûmatın tahrîr ve isdar edildiğine dair hatt-ı hümayun gereğince, mütevellilere devlet tarafından bazı vergilerin gelir olarak verildiği anlaşılmaktadır.151

Vakıf hukukunun en önemli konularından biri vakıf mütevellilerinin muhasebesi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan hukuki sorumluluklardır. Zira vakıftan yararlananlar ve vakıfla ilgisi olanların sızlanma ve şikâyetlerin hep bu noktadan olduğu gözükmektedir.

Yalnız sicil defterindeki üç kayıt dikkati çekmektedir. Trabzon kadısı Mevlânâ Seyyid Arif’in İstanbul’a gönderdiği mektupta, Ketâncı Mehmed adlı hayır sahibi kişinin Boztepe mahallesi’nde bina eylediği mescidi şerifte imam olanlara şart ve tayin ile vakf eylediği paraya (nukûd-u mevkûfe) berat-ı şerifle mütevellisi olan Süleyman oğlu Elhac İbrahim Efendi’nin doğru ve dindar bir kişi olup, hizmetinde kusuru yok iken, aynı mahalleden bazı kişilerin gayri olarak zimmetlerinde olan vakfın malını vermediklerini ve vakıf malını bize ver diye mütevelli Elhac İbrahim Efendi’nin üzerine hücum ve taarruz ettiklerini belirtmiştir. Bu mektuba binaen

149 TŞS., 140. 150 TŞS., 15. 151 TŞS., 367.

Evâil-i Zilkade 1134 (13-22 Ağustos 1722) tarihinde Trabzon valisi ve kadısına gönderilen emir hükmünde, bu kişilerin zimmetlerinde olan vakıf malını mütevelliye teslim ettirilmeleri ve umur-u hizmete müdahale ve taarruzdan men olunmaları istenmiştir.152

4 Muharrem 1135 (15 Eylül 1722) tarihli kayıtta, bu hususu yerinde tespit edilmesi için dava Trabzon valisinin sarayında görülmüştür. Ve davada vakıf mütevellisi Elhac İbrahim Efendi’nin hacc-ı şerife giderken yerine vekil tayin edip, zimem defterlerini teslim ettiği Ahmed Beşe’nin, döndüğü zaman zimem defterlerini ve muhasebe hesaplarını vermediği ve bazı adamlarla bir olup vakfın parasının (nukûd-ı mevkufe) faizinden toplanmış olan parayı, mahallenin bazı umuruna harcadığı anlaşılmıştır. Dava sonucunda ise zimem defterleri mütevelliye teslim edilmiş ve sadece imam olanlara meşrûd olan vakıf akçesinin faizinin mahalle umuruna sarf itmemek üzere de adı geçen kişilere tembih olunmuştur.153

4 Rebiülahir 1135 (12 Ocak 1723) tarihli kayıtta ise vakıf mütevellisi Süleyman oğlu Elhac İbrahim Efendi ile vakıf nazırı Mehmed oğlu Elhac Hasan mahkemede vakfın zimem-i nâsda 1700 kuruşa havi olan defterlerine el koyan şahısların, bu defterleri teslim ettiklerini belirtmişlerdir.154

Vakıf müesseselerine ait görevler ikiye ayrılır. Birincisi: vazifenin ifası ilmi dirayete bağlı olan görevler olup müderrislik, hatiplik, imamlık, kütüphanecilik (hafız-ı kütüplük), mütevellilik ve vakıf tahsildarlığı (câbilik) gibi. İkincisi ise: iş ve sanata taalluk edip ilim tahsiline ihtiyaç görülmeyen görevlerdir ki, kayyımlık, türbedarlık ve hizmetçilik (ferraşlık) gibi görevlerdir.155

Vakıfla ilgili görevlerin tevcihinde bazı şekil şartları aranmıştır. Hitabet, müderrislik gibi bazı cihetlerin tevcihi için mahkeme kararı ve bunun padişah tarafından tasdiki demek olan berat şartı arandığı156 görülmektedir.

Evail-i Muharrem 1135 (12-21 Ekim 1722) tarihli kayıtta Yoros nahiyesine tabi Hodula adlı köyde olan cami şerifte yevmi 5 akçe vazife ile imam ve hatip olan

152 TŞS., 352. 153 TŞS., 8. 154 TŞS., 50.

155 Ahmet Akgündüz, İslâm Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, Ankara, TTK Basımevi, 1998, s.263-264.

Molla Mustafa öldüğü için yerine Mevlânâ Ali Halife ve İbrahim Halife’nin atanmasına dair ellerine berât-ı hümâyun verildiği ifade edilmektedir.157

26 Safer 1135 (6 Aralık 1722) tarihli kayıtta Hatuniye evkâfından Kabak Meydanı’nda olan musallanın salavatı şerîfine yardımcı bir hatibe ihtiyaç olması sebebiyle Trabzon kadısının İstanbul’a gönderdiği ve bu vazifeye mahal ve müstehak olan Mevlânâ Hacı Mustafa’nın bu göreve atanması için berât-ı alişân verilmesini rica ettiği arzına dayanarak Darü’s-saade Ağası olup Haremeyn-i şerifeyn evkafı nâzırı olan Elhac Beşir Ağa‘nın padişaha bu konu hakkında sunduğu telhis sonucunda Mevlana Hacı Mustafa’nın hatip olarak tayin edildiğini bildiren rû’usu hümayun gereği bu görev için padişahın tasdikinin alındığı anlaşılmaktadır.158

Evâil-i Receb 1135 (7-16 Nisan 1723) senesinde Debbağhane mahallesi’nde olan Rabia Hatun’un hayratından olan mescid-i şerifte imam olan Eşşeyh Elhac İbrahim Halife’nin eline berat verilmesini rica eden İstanbul kadı naib-i olan Mevlânâ Abdullah‘ın arzı sonucunda kendisine adı geçen mescid-i şerifte imam olduğunu bildiren berat-ı hümâyun verilmesi159 gibi Evâsıt-ı Zilkade 1134 (23 Ağustos – 1 Temmuz 1722) Mescid Sarayı denilen mescid-i şerif evkâfında kayyım olan Süleyman’ın ölmesi sebebiyle yerine Ömer Halife adlı kimsenin ataması için berât-ı hümâyun verilmesi160 için Trabzon kadısının arz’da bulunduğu görülmektedir. Vakıf gelirlerinin taksimi yani görevlilerin maaşları konusuna gelecek olursak, vakıf gelirinden verilen maaş ve tahsisatlara vazife denilir. Çoğulu vezâiftir. Bu maaş ve tahsisâtı alanlara da mürtezika ve ehl-i vezâif adı verilir.161

Elimizdeki vakfiyelerde vâkıf tarafından, vakıf gelirinden dağıtılması için şart ile tayin edilen maaş ve tahsisatlara bakacak olursak, 20 Rebiülevvel 1135 (29 Aralık 1722) tarihli kayıt olan vakfiyede vakfedilen iki oda dükkân, şadı’r-revân ve tuvaletler ile bir su kuyusu ve hasta odasının vakfiyeti şartları gereği, tuvaletlerin temizlenmesi için süpürücü ücreti senevi 8 kuruş, tuvaletlerin tuğla taşlarının temizlenmesi için senevi 2 kuruş, hasta olduğu zaman odada bir kandil yakmaya

157 TŞS., 396. 158 TŞS., 394. 159 TŞS., 408. 160 TŞS., 379. 161 Akgündüz, a.g.e., s.268-269.

senevi 3 kuruş, altı tuvalete üç kandil yakmaya ve tuvaletlerin dışına bir kandil yakmaya senevi üç kuruş şart tayin edilmiştir.162

Diğer 24 Rebiülahir 1135 (1 Şubat 1723) tarihli vakfiye kaydında, vakf edilen 100 kuruşun Tekke mahallesi cami şerifinde imam ve hatib olanlara verilmesi vakıf şartı olarak tayin edilirken163, 7 Şaban 1135 (13 Mayıs 1723) tarihli vakfiyede ise vâkıfın, vakfettiği hamamın senevi hasılâtından Tekfur Çayırı mahallesi’nde bina edilen cami şerife, imam, hatip, kayyım, ferrâş ve camiye bitişik olan mektepte mu‘allimi sıbyan tayin ettiği Mustafa Efendi’ye imamet için yevmi 4 akçe, hitabet için 2 akçe, kayyımlık için yevmi 1 akçe ve ferrâşlık için yevmi 1 akçe ve mu‘allimi sıbyan için yevmi 2 akçe ki, toplam on akçe ile camiye yevmi 1,5 akçe ile müezzin atadığı Molla İbrahim’in dahi bu ücretlerini mütevelli olanlardan almalarını vakıf şartı olarak belirttiği kayıtlıdır.164

Mütevelli, vazifeye hak kazanma anı gelmeden, vazife sahiplerine vazifesini vermesi gerekir. Vakıftan gelen gelir (galle-i vakıf) zamanı gelince sahiplerine ödenmelidir. Mütevelli vakfın gelirinin mahiyetini değiştirmeden vazife sahiplerine vermelidir. Vakıflarda vazifelerin (maaşların) tevzii işini mütevelli yapacaktır. Ancak yapacağı tevzide, vâkıfın şartlarına uygun hareket etmelidir. Aksi takdirde mütevelli sorumlu olacaktır.165

Kayıtlardan vakıf gelirinden maaş alan mürtezika veya ehl-i vezaif denilen kişilerin bazen bu konuda mütevelliden haksız talepleri olduğu görülmektedir. İmaret-i Hatuniye mütevellisi olan İsmail‘in, mevcut olan hatt-ı hümâyun amel olunmak üzere 1127 senesinde varid olan nizam defteri gereği vermesi gereken mürtezikat ulûfelerinin ve etmeklerine kimsenin müdahale etmemesi gerekirken, imâret-i Hatuniye’de vaaz olan Mustafa Efendi’nin altı çift fodulasın ve çorbasını aldığı halde nizam defterinden hariç zırva ve pirinç çorbası talep edip kendisine cevr ve eziyet ettiği hususunda İstanbul‘a gönderdiği arzuhale166 binaen 17 Cemâziyelâhir 1135 (25 Mart 1723) tarihli olup adı geçen vakıf mütevellisinin mevcut defter gereğince maaşları vermesini ve bu konuda mevcut deftere ve emr-i şerif hilafına 162 TŞS., 15. 163 TŞS., 55. 164 TŞS., 140. 165 Akgündüz, a.g.e., s.270-271. 166 TŞS., 350.

olan kimselerin taleplerinin önlenmesine dair Trabzon kadısına gönderilen emre dair kayıtta167 bu hususu görmek mümkündür.

20 Cemâziyelâhir 1135 (28 Mart 1723) tarihli kayıttan İmareti Hatuniye-i cami şerifinde vaaz olan Mustafa Beşe’nin, vaiz olanlara tayin edilmiş olan yetmiş dört adet tas pilavı ve zerdenin her bir tası onar akçeden 740 akçe ve her gün ikişer tas pirinç ve kendüme çorbasının her iki tası onar akçeden 3600 akçe ve toplamda 4480 akçe ta‘amiyesinin 280 akçesini kendi rızası ile vakfa teberru ettiği anlaşılmaktadır.168

Osmanlı Devleti’nde suiistimal edilen konulardan biriside, başta tevliyet olmak üzere vakıfla ilgili cihetlerin (görevlerin / tasarruf hakkının) başkasına devredilmesi meselesidir. Bir vakıf görevlisinin, görevini başkasına devretmesi konusundaki suiistimalle ilgili olarak Evâsıt-ı Şevval 1134 (24 Temmuz – 3 Ağustos 1722) tarihli kayıt bu konuda bir fikir vermektedir. Bu kayda göre Hacı Kasım Ağa’nın bina eylediği cami şerifte yevmi 4 akçe vazife ile müezzin olan Süleyman Halife’nin bu görevde kudreti olmadığı ecilden kendi rızasıyla kasr-ı yed (el çekme) ile görevden ayrıldığı zaman yerine başka biri tayin edilmiştir. Fakat Süleyman tekrar bir yolunu bularak bu görevi üzerine almasına rağmen cami cemaati kendisini istemediği için görevden ref’ olunmuş ve göreve tekrar Ali Halife berât-ı hümâyunla atanmıştır.169

Bazen de câmi ve mescidlerde görev yapan imamların birbirinin görevlerine müdahale ettikleri görülmektedir. Evâsıt-ı Ramazân 1135 (15-24 Haziran 1723) İstanbul‘a gönderilen bir arz-ı hâlde Trabzon’da Yeni Cuma mahallesinde Sultân Mehmed Han’ın binâ eylediği câmi şerîfte berât-ı şerif ile imâm olanlara aynı mahallede ölen kişilerin gasl ve defn eylemeye izn-i şerif verilmiş iken aynı mahalle hâricinde ihdâs olunan Kâşif Kızı ve Molla Mîri mescidlerinde imâm olanlar, verilen izne mügâyir buna engel olup rencide edici fiiliyatta bulundukları bildirilmektedir. Bu yüzden Trabzon kadısına gönderilen emr-i şerifte bunların müdahalesinin önlenmesi istenmektedir.170

Şehrin ekonomik bünyesi hakkında fikir veren bir malzemede vakıfların şehirdeki vakıf gelirleridir. Vakıfların, vakfiyelerde belirtilen hayır hizmetlerini

167 TŞS., 349. 168 TŞS., 104. 169 TŞS., 393. 170 TŞS., 398.

yerine getirebilmeleri için kendisine gelir getiren bir kaynağının bulunması gerekir. Mevcut kayıtları incelersek, bazı vakıf kurucularının tesis ettikleri vakıflarına gelir kaynağı olarak paralar ve vakıfların gelir fazlasını veya vakfa gelir getirecek gayrı menkullerin (icâr) kiraya verilmesini şart koştuğu görülmektedir.

Kaynak olarak para vakfedilen vakıflarda171 bu paralardan sağlanan faiz gelirlerinin gelir kaynağı olduğu anlaşılmaktadır. Daha öncede zikrettiğimiz gibi Kemerkaya mahallesi sakinlerinden iken vefat eden Ali Çelebi kızı Havva Hatun‘un müşterek olarak Diğer Elhac Ali Ağa kızı Havva ile vakfettikleri ve faize yatırılan 100 kuruş paranın senede ‘‘ribh ve nemâsından’’ gelen paranın Teke mahallesi camii şerifinde imam ve hatib olanlara verilmesi şart ve tayin edilmiştir.172 Aynı şekilde Bozdepe mahallesinde Ketancı Mehmed’in bina eylediği mescid-i şerifte imam olanlara şart eylediği nukûdu mevkûfenin (vakfedilmiş akçe) (murebâha) faize yatırıldığı anlaşılmaktadır.173

Gelir olarak gayri menkul bırakılan vakıflarda174 ise bu gelirlerin (icâr) kiraya verildiği görülmektedir. Orta Hisar’da Amasya mahallesi sakinlerinden Mehmed oğlu Elhac İvaz Ahmed Efendi iki oda dükkân, şadı’r-revan, tuvaletler, bir su kuyusu ve hasta odası (icâr) vakfetmiştir. Ve bu gelirlerden iki dükkânın kiraya verilmesini ve kiranın gelirinin de nelere sarf edileceğini vakfiyesinde belirtmektedir.175 Yine İmareti Hatuniye evkafının gayri menkul malı olan İmaret hamamının senevî 250 kuruşa kiraya verildiği anlaşılmaktadır.176

Bazen de vâkıf olan kişilerin kurdukları vakıflara gelir getiren bir gayrı menkul vakfettikleri görülmektedir. Tekfur Çayırı mahallesi sakinlerinden Esseyyid Ali Efendi oğlu Esseyyid Hüseyin Efendi’nin kurduğu vakıf için vakfettiği hamamın senevî gallesinin gelir olması gibi.177

Kindinar mahallesi’nde bulunan vakıf arsası üzerine yapılmış bir mülkün senevî kirasından aynı mahallede bulunan cami şerifin imamına 40 akçe ve 171 TŞS., 15; 55. 172 TŞS., 55. 173 TŞS., 8. 174 TŞS., 15; 140. 175 TŞS., 15. 176 TŞS., 362; BA., AŞD., nr. 97, s.422/1.

177 TŞS., 140 ; Galle vakıf ait paraların ticareti ve vakıf akarlarının kirası vb. olup bununla vakfın tabiî ve hukuki semereleri anlaşılmalıdır.

müezzinine senevî 20 akçe ve toplamda senevi 60 akçe şart olduğu anlaşılmaktadır.178

Çarşı mahallesi sakinlerinden iken vefat eden Murteza oğlu Elhac Mehmed’in vasiyet ettiği paranın sarf edildiği yerlere bakacak olursak Orta Hisar cami-i şerifinde haftada beş gün ders veren dersi‘am tayin olunan Resul oğlu Mustafa Efendi’ye vazife-i tayin ve mütevelliye teslim olunan 300 kuruş, Trabzon çarşısında bulunan Elhac Kasım cami şerifinde Kurâ Halifesi tayin olunan Hafız Mustafa Efendi’ye vazife-i tayin ve mütevelliye verilen 200 kuruş, Trabzon çarşısında bulunan Debbağ Hacı Ebû Bekir’in bina eylediği cami şerifte talebeye ders vermek şartıyla dersi‘am tayin olunan Ahmed Efendi’ye vazife-i tayin ve mütevelliye teslim olunan 50 kuruş, Telhisizâde hayrâtı olan su çeşmelerinin tamirine ve sucusu olanlara vazife tayin ve mütevelliye teslim olunan 50 kuruş, Kaşif kızı Rabia Hatun’un bina eylediği mescid-i şermescid-ifte mescid-imam olanlara ve Yenmescid-i Cuma mahallesmescid-inde vakmescid-i menzmescid-il zemmescid-inmescid-ine zâm ve vakf için Ebu Bekir kızı Esma’ya teslim olunan 70 kuruş ile toplamda 670 kuruş paranın vasiyet gereği her türlü toplumsal alanda yer alan vakıf müesseseleri için sarf olunması vakıf gelirleri arasında vasiyet edilen paranın da yer aldığını gösterir.179

Bazen vakıflara tahsis olunan köylere de rastlamak mümkündür. Mesela Yoros nahiyesinde bulunan Kasuha adlı köyün evkafı Hatuniye’ye tahsis edildiği anlaşılmaktadır.180

Vakıfların önemini anlayabilmek için vakıfların hizmet verdiği dini, sosyal ve kültürel (eğitim-öğretim) alanlara bakmak gerekir.181 İncelediğimiz dönemde Trabzon’da bulunan cami ve mescidlerin vakfedildiği ve ait oldukları mahalle ile aynı adı taşıdıkları182 veya zamanla adının çevresindeki mahalleye adının alem olduğu183 ve bina eden kişinin ismini taşımakta olduğu184 görülmektedir.

178 TŞS., 187. 179 TŞS., 138. 180 TŞS., 383. 181 Bkz.: Tablo:V, s.24. 182 TŞS., 154; 55; 187. 183 TŞS., 15; 51; 66; 67; 70; 104; 121; 138; 166; 209;120; 121; 125; 154. 184 TŞS., 15; 42; 138; 393; 120, 121; 125; 8; 352.

Benzer Belgeler