• Sonuç bulunamadı

Trabzon’da Ve Çevresinde Görülen Eşkıyalık Ve Suçlar

2. SOSYAL HAYAT

2.3. Toplum Hayatı Ve Sosyal Hadiseler

2.3.1. Trabzon’da Ve Çevresinde Görülen Eşkıyalık Ve Suçlar

Bu dönemde Trabzon ve çevresinde görülen eşkıyalık hareketlerinin yöre halkının huzur ve güvenliğini sarstığı, toplum düzenini aksattığı ve sosyo-ekonomik bir hadise haline geldiği görülmektedir. Hükümetin eşkıyâlık ve fesadlıkların önünü almak için uğraştığı ve bu çerçevede bölgedeki ilgili görevlilere eşkıyâların ele geçirilmesi, güvenliğin sağlanması ve yapılacak işler ve tedbirlerin sıralandığı emirlerin gönderildiği anlaşılmaktadır.

Defterde mevcut olan kayıtlarda bu durumu görmek mümkündür. Evâhir-i Şaban 1135 (27 Mayıs - 4 Haziran 1723) tarihli kayıtta yer alan ve Of kâdısı Mevlânâ Halîl’in İstanbul’a gönderdiği mektûba göre Of kazasında bulunan ulemâ ve sulehâ ve fukarâ ve a‘yân’ın mahkemeye giderek haklarında şikayette bulundukları Of’a bağlı Zebeşka adlı köyde Hâcı Ahmed ve oğulları Hasan ve Hüseyin’in eşkıyâdan olup kılıç, kalkan ve tabanca ile gezinip, birkaç kişiyi yaraladıklarını, hatta bu yüzden kendileri ile alakalı dava için mahkemeye gittiklerinde ellerindeki bu harp aletleriyle fesad çıkardıklarını, kendi oturdukları Zebeşka köyünde bile halkın malını gasp edip evlerini bastıklarını ve geceleri tabancalı silahla gezdiklerini belirterek durdurulmaları hususunda emri şerif rica etmelerine binaen Trabzon beylerbeyine ve kale dizdarına gönderilen emirde, eşkıyanın Zebeşka köyünde ve babaları ile dedelerinin olduğu köyde ikametlerine ve silahla gezmelerine izin verilmemesi ferman olunmaktaydı.233

Hatûniye evkafı köylerinden Yoros’a tâbi Kasuha köyünden Safiye adlı kadının, aynı köyde bulunan Hacı Fettah oğlu İsmail’in baş olduğu Abdi, Balta oğlu Ahmed ve kardeşi Hüseyin, Ali oğlu Hüseyin, Kara Fettah ve Şahin oğlu İsmail adlı kişilerin evini basıp zorla kızını çekip külli gadr eylediklerini Trabzon divanına bildirmesi ile Trabzon mütesellimi Ömer Ağa tarafından Yoros nâibi ve serdârı Saka Mehmed Ağa, Hatuniye evkâfı mütesellimine, ayânı vilayet ve iş erlerine gönderilen emirlerde bu fesadı çıkaranların ve ele başlarının yakalanması ve cezalarının verilmesi, haklarından gelinmesi için gayret gösterilmesi istenmekteydi.234

233 TSŞ., 397.

Özellikle daha sonra Yoros serdarı Saka Mehmed Ağa’nın ailesinden Saka Mustafa’nın Hatûniye Evkâf köylerinin gelirlerine göz dikerek vakıf köylerine ve çevre reâyalarına zulüm edip bölgeyi yaşanmaz haline getirdiği görülmektedir.235

Trabzon ve çevresinde sosyal hadiseler bundan ibaret değildi. Eyalet dâhilinde adam öldürme gibi kısas ve diyet gerektiren suçlar ile gasp ve ta’zir suç olaylarına da rastlanılmaktaydı.

Bilindiği gibi İslam hukukunda suçlar had ve kısas gerektiren suçlar ile ta’zîr suçları şeklinde bir tasnife tutulmuştur. Had gerektiren suçlar: Hırsızlık, haydutluk, iffete iftira (kazf), şarap içmek, dininden dönmek ve devlete başkaldırmaktır.236 Kısas ise: yaralama ve öldürme suçlarında uygulanan ve genellikle misilleme esasına dayanan ceza manasında kullanılmaktadır. İslam ceza hukukunda kısası gerektiren suçlar kasten adam öldürme ile bazı kasten yaralama ve sakatlama suçlarıdır.237

Osmanlı kanunnamelerinde kısas ve had grubuna giren suçlara İslam hukuku tarafından öngörülen cezaların uygulandığı, suçun unsurlarında veya ispat şartlarında bir eksiklik olması veya başka bir sebeple bu cezaların uygulanmaması durumunda kanunnamelerde yer alan ta’zîr cezalarının tatbik edildiği görülmektedir. Kısasın uygulanmadığı durumlarda para cezasının yanı sıra mağdura bir diyetin ödenmesi de ayrıca gerekmektedir.238 Konuyla ilgili sicilde yer alan bazı örneklerine bakılırsa Trabzon’daki bu tip suç olayları ve verilen cezalar hakkında fikir edinilebilir.

Buna göre bazı kayıtlarda çeşitli şekillerde öldürülen kimselerin dem ve diyetinden kendi hisselerine düşeni, o kişinin öldürüldüğü yerdeki köy ahalisinden talep eden varislerinin bizzat gelerek mahkemeye başvurmaları sonucu görülen davalarda taraflar arasındaki iddialara getirilen deliller sonunda alınan kararlar dikkat çeker. Burada köy ahalilerinin ölen kişilerin, ölmeden önce bu yaradan dolayı vefat ederler ise kendilerinden dem ve diyet talebine dair bütün davalardan vazgeçtikleri

235Aygün, a.g.e., s. 44-45.

236Hayreddin Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku 1 Giriş ve Amme Hukuku, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1993, s.218.

237Hayreddin Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku 3 Hususi Hukuk: Borçlar ve Akitler,

İstanbul, Ensar Neşriyat, 1986, s.226.

238M. Akif Aydın, ‘‘Ceza Hukuku’’, Diyanet İslam Ansiklopedisi, 31c., İstanbul, TDV, C:VII, 1993, s.479.

hususunda bir beyanda bulunduklarını mahkemeye getirdikleri şahitlerin ifadesi ile ispatlayınca varisler dem ve diyet taleplerinden men olunmuşlardır.239

Olayın yerinde incelendiği diğer bir dava kaydında ise, bir gayri müslimin kaza sonucu ateş isabet edip öldüğünün tespit edilmesi ile ölenin akrabaları ölenin dem ve diyetine dair dava ve niza’dan vazgeçtikleri anlaşılmaktadır.240 Bu tür davalarda olay yeri incelemesi ve keşif sıklıkla yapılan bir işlemdir.

Kılıç ile gerdanının sol tarafına aldığı darbe sonucu bir kişinin yaralandığının mahkemeye bildirilmesi ile durum olayın olduğu mahalde incelenmiştir. Ve yaralanan kimsenin, kendisini kılıç ile darp sonucu yaralayan kişiyi teşhis ederek eğer bu yaradan dolayı ölürse dem ve diyetinin o kimseden talep olunması yönündeki ifadesinin daha sonra tanıkların mahkemeye gelip doğrulamalarıyla durumun tescil edildiği görülür.241

Ağaçtan sopalar ile üzerine hücum edilip çeşitli yerlerinden yaralanan bir kişi, yanında bulunun parasının ve bazı eşyasının gasp edildiğini söyleyerek mahkemeye yaptığı müracaatta durumun yerinde incelenmesini talep etmiştir. Bu talebine göre durumu yerinde incelemek üzere gönderilen görevli huzurunda eğer bu yaradan dolayı vefat ederse kendisini yarayıp, malını gasp eden kişilerden dem ve diyete dair dava ve nizâsının bulunmadığını belirtmesi242 adam yaralama ve öldürme olaylarında olduğu gibi gasp türü suçlarda da olayın yerinde incelendiği, dem ve diyet talebinde bulunulduğu ya da bundan vazgeçildiğini gösterir. Gasp, bir malı sahibinin veya yetkili kimsenin izni olmadan açıkça ve zorla alarak mâlikin zilyedliğini gidermek ve yerine haksız bir zilyedlik kurmaktır. Gasp bir ta’zîr suçu sayıldığı için doğurduğu cezai sorumluluk devlet başkanının veya hâkimin takdirine bırakılmıştır.243

Mevcut kayıtlardan çeşitli şekillerde yaralanan kimselerin, kendilerini yaralayanlar hakkında bizzat veya yakınları tarafından mahkemeye yapılan şikâyetlere göre görülen davalarda yaralanan kimselerin tedavisi ve günlük

239 TŞS., 7; 73.

240 TŞS., 44.

241TŞS., 18: Bkz: TŞS., 22.Burada yaralanan kişinin bu darp ve cerhten dolayı öldüğü anlaşılmaktadır. Çünkü defterde ölenin tereke kaydı mevcuttur. Bu kayıttan nasıl öldüğüne dair bilgi alınabilmektedir. 242 TŞS., 33.

243 M.Akif Aydın, ‘‘Gasp’’, Diyanet İslam Ansiklopedisi, 31c., İstanbul , TDV, C:XIII, 1996, s.387-389.

ihtiyaçları için belli bir miktar nafakanın belirlenerek mağduriyetlerinin giderildiği anlaşılmaktadır.244

Defterin kapsadığı yıllar içinde, çeşitli sebeplerden dolayı vuku bulan adam öldürme olaylarında işlenen bu tür suçların sonunda çoğu kez tarafların karşılıklı rızası ile belli bir neticeye bağlandığı görülmektedir.

Buna göre varislerin çeşitli şekillerde darp ve cerh sonucu mecrûhen ölen kişilerin dem ve diyetini onu öldürenlerden hak sahibi olmaları sebebiyle talep ettikleri dava kayıtlarında aralarında karşılıklı sulh akdi ile belli bir meblağ üzerinde anlaştıkları görülmektedir.245 Bu davalarda genellikle taraflar arasında şiddetli tartışmaların olduğu ve araya giren kimselerin uzlaştırması ile sulh akdi ile bir uzlaşmaya varıldığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen varislerin dem ve diyete dair talep ve davadan vazgeçtiklerine dair dava kayıtlarına da rastlamak mümkündür.246 Aynı şekilde çeşitli şekillerde ölen gayri müslim kişilerin yakınlarının da dem ve diyet talebinden vazgeçtiği247 ya da suçladıkları taraf ile belli bir miktar bedel mukabilinde sulh akdi ile anlaştıkları görülmektedir.248 Hatta bazen kendisini bir köprüden atan köy ahalisinden davacı olan bir gayri müslimin dava sadedinde bu köy ahalisi ile sulh yoluyla belli bir bedel üzerinde anlaşmaya vardığı görülür.249 Kayıtlarda ölenin yakınlarının bir daha böyle bir talepte bulunmalarına engel olunmak için ölenin dem ve diyetinin tamamının ödendiğine ve başka alacaklarının kalmadığına dair ölenin yakınları ile dem ve diyetini ödeyen kişilerin bunu mahkemede tasdik ettirdiği de anlaşılmaktadır.250

Elimizdeki sicil defterinde bu gibi adam öldürme, yaralama davaları dışında farklı suç olaylarını ve verilen cezaları içeren dava kayıtlarını da incelemek gerekir. Bu kayıtlarda mevcut olan suçlar genellikle ta’zîr türü suçlardır. Yani hakkında had ve keffâret nev’inden cezalar bulunmayan suçlardır ve bu suçlarda cezaların miktar ve keyfiyeti hâkimlere bırakılmıştır. Ta’zîrin miktarı devlet yetkililerine bırakılmış

244 TŞS., 168; 170; 184. 245 TŞS., 69; 77;137; 246 TŞS., 100; 102. 247 TŞS., 44. 248 TŞS., 119. 249 TŞS., 88. 250 TŞS., 16.

olmakla beraber azami miktarı üzerinde de durulmamıştır.251 Bu tür kayıtlardan birinde bir müslümanın annesine kötü sözler sarfederek onlara daima eziyet ve cefa ettiği gerekçesiyle bir gayri müslim hakkında yaptığı şikâyeti sonucu bu kişinin kendi halinde olmadığı anlaşılmış ve mahkeme tarafından kendisine tembihte bulunulmuştur.252

Kendi halinde olmayıp malumu olmadığı maddelere şahitlik yaparak (yalancı şahitlik) insanlara çok zararı olduğu gerekçesiyle bir kişinin mahalle halkı tarafından mahkemeye yapılan şikâyette, mahallelerinden çıkarılması için talepte bulunulduğu ve aynı kişinin daha öncede aynı suçtan hapis olduğu halde kaçtığı anlaşılmaktadır.253

Aynı şekilde bir kadının ‘‘bi-gayr-i hakk bikrimi izale eyledi’’ diye dava ettiği kişi tarafından mahkemede kendi halinde olmadığı ve aynı suçu başkalarına isnâd ettiği şahitlerin beyanıyla ispatlayınca kadın bu davadan men olunmuştur. Bu kayıttan kadının bazı kimselere iftirada bulunduğu anlaşılmaktadır.254

Bir kişinin boşadığı karısının bazı mallarına haksız olarak el koyduğu ve sürekli na-mahrem kişilerle eğlendiği gerekçesiyle mahkemeye yaptığı şikâyet sonucunda görülen dava da bunun bir iftira olduğu görülmüştür.255

Bazen işlenen suçlar kişilerin sahip olduğu mallara yönelik olmaktadır. Bir gayri müslimin babasına ait bir atı üzerine taş yuvarlayıp helak eylediklerini söylediği kimseleri şikâyet ettiği ve iddiasına delil getiremediği içinde bu talebinden men olunduğu görülmektedir.256Özellikle davalarda suçun ispatlanması için delil istenmesi yanlışlığı önlemeye ve cezaların sadece caydırıcı bir emniyet tedbiri olarak kalmasını sağlamaya yöneliktir.

Tokat’ta müslümanlara zararı ve şirreti çok olup sahtekârlık ile geçinen bir gayri müslimin hakkında sadır olan davalardan dolayı firar ederek İstanbul’a kaçtığı ve yakalanarak Trabzon’a sürüldüğü anlaşılmaktadır.257

251 Karaman, Ana Hatlarıyla İslam Hukuku 3, s.233-235. 252 TŞS., 159. 253 TŞS., 25. 254 TŞS., 73. 255 TŞS., 169. 256 TŞS., 101. 257 TŞS., 377.

Evâil-i Şevval 1135 (5-14 Temmuz 1723) tarihli kayıtta Erzincan müftüsünün reâyâyı tahrik ve nice fesad ile o tarafların nizâmına aykırı işlere cesaret etmesi nedeniyle Trabzon’a sürüldüğü ve orada ikamet ettirilmesi hususunda Trabzon kadısına ferman sadır olduğu görülür.258

Defterde mevcut bazı kayıtlar ermeni bir rahiple ilgili çeşitli şikâyetleri içermektedir. Trabzon‘da Kaymaklı Manastır’ının metropoliti olan Bağdasar oğlu Toros adlı rahip hakkında hâsıl olan şikâyetlere ilişkin 10 Şevval 1135 (14 Temmuz 1723) tarihli kayıtların ilkinde keşişler mahkemede bu rahibin kendi halinde olmadığı Ermenilerin bazılarının hanımlarına ve erkek çocuklarına taarruz edip, bir kel gulamı da livâta eylediğini müşahede ettiklerini belirtmişlerdir.259 Aynı tarihli olan diğer kayıtta da adı geçen rahibin Kudüs’ten kendisini ve ermeni taifesinin ayinlerini teftiş etmek üzere vekil olarak gönderilen rahibe kötü sözler sarf ederek darp ettiği ispatlanınca zabitana teslim olunmuştur.260 23 Şevval 1135 (27 Temmuz 1723) tarihli kayıttan rahibin bu suçlardan dolayı İspir ve Erzurum tarafına sürüldüğü anlaşılmaktadır.261 Bu nedenle 26 Şevval 1135 ( 30 Temmuz 1723) tarihli diğer bir kayıtta da bu rahibin akrabası oluğunu ileri süren bazı kişilerin, rahipten şikâyetçi olup Erzurum tarafına sürülmesine sebep olan kimselere saldırdıkları görülmektedir.262 258 TŞS., 401. 259 TŞS., 173. 260 TŞS., 174. 261 TŞS., 185. 262 TŞS., 186.

Benzer Belgeler