• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: BULGULAR

2. Görüşme

2.2. Çiftçilerle Yapılan Görüşmeler

2.2.3. Sulama Tarımsal Üretim ve Toprak Tuzlanması

2.2.3.5. Toprak Tuzlanmasını Önleyici Tedbirler ve Öneriler

Katılımcının, toprak tuzlanması karşısında aldığı önlem çerçevesinde arazi büyüklüğüne atıfta bulunması, kendi deyimiyle, “elimde zaten 20 dönüm tarlam var; o da giderse ben nereye giderim!” şeklindeki ifadesi, tuzlanma riski karşısında geliştirilen tutum ve davranış ile arazi büyüklüğü faktörü arasında ilişki olduğunu göstermektedir.

Nebi, tuzlanma riski karşısında önlem olarak az sulama yaptığını belirtmiştir.

“Tabi ki önlem alıyorum. Sonra toprak çoraklaşır, çoraklaşma olunca ürün mürün hiçbir şey yetişmez. Az suluyorum. Mesela 10 su vereceğime 6 su veriyorum. Suyu başıboş bırakırsan ne olur? Göl olur, toprağı tuzlandırır. Toprak tuzlandığında da bizim çiftçilik göçer. Ondan dolayı fazla su vermiyorum. Tuzlanma olmaması için en başta bilinçli çalışmak lazım. Suyu başıboş bırakmayacaksın. Yoksa suyu fazla salarsan hem tarlayı tuzlandırır hem de toprağı sıyırır gider. Fazla su vermeyeceksin.”

Fevzi de önlem olarak az sulama yaptığını belirtmiştir.

“Önlem alıyorum. Şimdi Harran’ın aşağı taraflarında tuzlanma yüzünden ekim yapılamıyor. Eh, bu bizim de başımıza gelir eğer önlem almazsak. Biz çiftçiyiz; eh toprak biterse ne olacak! Topraksız çiftçilik olur mu! Önlem almak zorundayız. Az sulama yapıyorum. Suyun biriktiği yerde tahliye açıyorum. Mesela ben kendi mantığımla bir drenaj yaptım, buralarda mümkün değil, yoktur. İş makinesiyle meyilli kanal açtım, icap ettiği yerlerde taş döşedim, sonra da üzerine çift kat naylon attım.

Mükemmel oldu. Tarlada hiç fazla su kalmıyor. Tuzlanmanın olmaması için birinci derecede arazi toparlaştırması olmalı. Olmalı ki, yağmurlama sistemi olsun (kurulsun). Sonra DSİ ve sulama birliği de yağmurlama ve damlamayı zorunlu hale getirmeli. Mesela yağmurlama, damlama sistemiyle sulama yapandan 15 lira alıyorsa, salma sulama yapandan 45 lira alacak ki, insanlar yağmurlama ve damlama yöntemlerini kullansın. Çiftçi de eğitilmeli. Tarım İl (Müdürlüğü), eğitimi zorunlu yapacak (hale getirecek), aynı okuldaki gibi yoklama yapacak.”

Kadir, bu konuda şu ifadelerde bulunmuştur.

“Tabi önlem alıyoruz. Toprak niteliğini yitirmesin diye. Öncelikle, aşırı sulamadan kaçınıyoruz. Bir de kendi imkanlarımızla traktör kepçesiyle drenaj kanalı kurduk.

Yarım metre kazdık, kanal yaptık, ana tahliye kanalına bağladık ki, su birikmesin.

Öncelikle drenaj sistemi geliştirilmeli. Şimdi olan drenajlar çok yetersiz. Sonra çiftçi eğitimi yapılmalı; ama doğru dürüst bilinçli eğitim yapılmalı. Mesela adam, mısır ekiyor; bir su daha vereyim derken ürünü mahvediyor. Onun için çiftçinin bizzat ürün bazında eğitilmesi lazım. Mesela Tarım İl (Müdürlüğü) olabilir. Ama burada kurumlar çok pasif davranıyor. Türkiye’nin en pasif Tarım İl’i, Urfa’da.”

Abdullah, önlem olarak az sulama yaptığını belirtmiştir.

“Evet, tarlayı korumak için. Valla benim yaptığım şey az sulama yapmak. Yani gereğinden fazla sulamamak. Bir de benim tarlalar fazla sorunlu değil. Benim tarlalar meyilli, ana tahliye kanalına da yakın. O yüzden de sorun yok. Tuzlanmaya karşı yapılacak tek şey drenaj kanallarının kazılmasıdır. Drenaj sistemi kazılacak ki, göller olmasın; tuzlanma olmasın. Devletin bu işi yapması lazım; yoksa çok zor. Nasıl sulama parası alıyorsa, drenaj sistemini de kurup, ücretlendirebilir.”

Veysi de az sulama yaptığını belirtmiştir.

“Şu anda salma sulama yapıyorum; ama hem az suluyorum. Hem de benim tarlalarım tahliye kanallarına yakın olduğu için fazla suyu oraya rahatça aktarabiliyorum. Mesela benim tarlamın güney kısmında göllenme oluyordu. O yüzden kanal açtım, şimdi tahliye kanalına akıyor, göllenme de olmuyor. Yapılması gerekenler bence bunlardır işte. Bir kere kesinlikle drenaj sisteminin yapılması lazım.

Tahliye kanalları devamlı temiz olacak. Eh tuzlanma olmaması için bir de tabi yağmurlama ya da damlama sulama sistemine geçilmesi lazım. Bu kadar basit.

Başka çaresi de yok.”

Halil de önlem olarak fazla sulama yapmadığını ifade etmiştir.

“Evet, tuzlanma olmasın diye tabi ki önlem alıyorum. Yoksa toprak, Harran’ın öte tarafındaki gibi bembeyaz olursa, biz neyi ekeceğiz, neyi biçeceğiz, neyi yiyeceğiz (nasıl geçineceğiz)! O yüzden fazla sulamıyorum. İhtiyacına göre veriyorum. Hiç olmaması için, valla yağmurlama ya da damlama dışında hiçbir çaresi de yoktur.

Ama pahalı işte. Hele damlamaya hiç gücümüz yetmez.”

Hasan da önlem olarak az sulama yaptığını belirtmiştir.

“Evet, alıyorum. Zaten elimizde az bir toprağımız var, o da çoraklaşınca ancak (mecburen) buradan göçeriz. Suya dikkat ediyorum. Suyu az veriyorum ki, birikme

olmasın. Çünkü tarlada su birikmesi tuzlandırıyor toprağı. Bu sebeple az sulama yapmak lazım yani. Yağmurlama, özellikle damlama sistemine geçilirse hiç tuzlanma muzlanma derdi kalmaz.”

Hüseyin, önlem olarak suyu ölçülü kullandığını belirmiştir.

“Evet. Valla önlem olsun diyerek suyu ölçülü kullanıyoruz. Ölçülü sulama yapınca toprağı alıp gitmez. Onun için de tuzlanma olmaz. Suyu bırakırsın, daha tarlanın aşağısına varmadan kesmen lazım. Taa tarlanın aşağısına geldiğinde suyu kesersen, su tarlayı aşar ve toprağı da tarladan sürükler. Verimli toprak gidince de tuzlanma olur. Onun için suyu dikkatli kullanmak lazım. Suyu az kullanmak lazım. En iyisi diğerleridir tabi. Yani en iyisi yağmurlama ve damlamadır. Çünkü onlarda verimli toprak akıp gitmez, (bu nedenle) tuzlanmaz da. Çiftçinin desteklenmesi lazım.

Sadece maddi destek değil, eğitici ve kontrol faaliyetleri de olacak.”

Ramazan, bu konuda şu ifadelerde bulunmuştur:

“Önlem alıyorum, evet. Suyu az veriyorum. Gündüz veriyorum suyu, gece olunca kesiyorum ki, birikme olmasın. Su biriktiği zaman da kürekle yolunu açıyorum, tahliye kanalına gönderiyorum. (toprağın) Tuzlanmaması için drenaj sistemi şart. Mesela buraya su gelmeden önce, 10 yıldan fazla ben Çukurova’da çalıştım. Orada da tuzlanma vardı. Orada 50 metrede bir, drenaj kanalları açıldı. Burada da o yöntemden başka çare olacağını sanmıyorum.”

Nedim, bu konuda şu ifadelerde bulunmuştur:

“Tabi canım, önlem alıyoruz yani. Toprak tuzlansa tarımı bitirir. Bitki susayınca su veriyorum ki, tarla gereksiz yere sulanmasın, su birikmesi olmasın. Su birikirse toprağı tuzlandırıyor. Bir de gerekli yerlerde drenaj kanalı açtım. Yağmurlama ya da damlama sistemine geçilse tuzlanma riski azalır. Ama o sistemler de çok pahalı işte.

Mesela damlama sistemi için bir kere traktörünüz olacak. Bugün bir traktör en az 40 milyar (bin). Onun dışında damlama sisteminin her ürün için ayrı ayrı kurulması, tekrar toplanması belli bir işçilik ister; o da masraf demektir. Yani, belli bir gücünüzün olması lazım. Ha, bir de önlem için tahliye kanallarının arttırılması ve sıklıkla temizlenmesi lazım. (yağmurlama ve damlama sistemlerinin kurulmasında) Devlet destek veriyor da. Yahu bir sürü tantanası var. Mühendis raporu, bilmem ne analizi, bilmem şu analizi, bilme şu belge, bu belge… Oda epeyi masraf istiyor.”

Musa, önlem olarak drenaj kanalı oluşturduğunu belirtmiştir.

“Tabi tabi, evet. Tarlayı korumak için. Benim tarlamda çukur olan bölgelerde su birikiyordu. Ben daha önce Harran’ın aşağısında drenaj sisteminde çalıştığım için nasıl yapılaması gerektiğini biliyorum. Getirdim, kepçeyle bir metre derinliğinde kazdım, tabanını çakıllarla doldurdum, çakılların üzerini de tekrar toprakla kapladım.

Böyle 3 tane kanal yaptım ve çukur alanda biriken suyu tahliye ettim. Valla tuzlanma olmaması için en uygun çözüm drenaj sistemidir. Bir de çiftçilerin bilinçlendirilmesi lazım. Fazla su israfı önlenmeli. Harran Ovası, bunların olmamasından kaybedildi zaten. Çiftçi bilinçlendirilmesi muhakkak olmalı. Burada kimse toprak tuzlanacak, aman suyu az vereyim demez. Adamlar hasılata bakar. Hasılat zamanı gelince, falancanınki dönümden 500 kilo geldi, falancanınki 1000 kilo geldi derler. Hep bunlar söylenir. Kimse tuzlanmayı muzlanmayı düşünmez.”

Mustafa da önlem olarak az sulama yaptığını belirtmiştir.

“Evet. Şimdi, tuz olursa tarım kalır mı? Yok, kalmaz. Onun için çiftçi olarak bunu bilmek gerek. Tuzlanma olmaması için az su veriyorum. Mesela benim komşum mısıra 8 su veriyor, ben 5 su veriyorum. Adım gibi eminim ben, dönümünden ondan daha çok verim de alırım. Valla tuzlanma (olmaması) için bir: Tarlayı az sulayacaksın, iki: Drenaj olacak. Çünkü su birikmesini önler, tuzlanma da olmaz. Mesela benim komşumdan tarlama su geliyordu, birikiyordu. Gittim bir kepçe getirdim, kanal açtım, oradaki fazla suyu dere yatağına yönlendirdim.”

Emin, önlem olarak su birikmesini önlediğini belirtmiştir.

“Evet, alıyorum. Çünkü toprak tuzlanırsa hiçbir işe yaramaz. Önlem olsun diye ben, su birikmesine izin vermiyorum. Tarlamda tahliye kanallarını kendi imkanlarımla yaptım. Bu kanallarla biriken suyu tarladan uzaklaştırıyorum. Drenaj olmazsa olmaz.

Bir de yağmurlama ya da damlama sistemine geçilirse hiçbir sorun kalmaz. Başka da çözümü yoktur. Mühendisimiz de olmalı. Mutlaka olmalı ve tarladan çıkmayacak, çiftçiler arasında dolaşacak, her türlü bilgiyi, çiftçiye tarlada verecek. Ancak böyle sorun kalmaz.”

Mehmet, bu konuda şu ifadelerde bulunmuştur:

“Evet, önlem alıyorum. Tuzlaşma tamamlanırsa tarlada ürün yetiştirilemez. Önlem bunun içindir. Mesela benim bir tarlam var, bazı yerleri tuzlanmış. Etrafını çepeçevre kazdım, kanal açtım. O kanallarla su birikmesini, ana tahliye kanalına akıttım.

Faydasını gördüm yani. İlkin drenaj kanalları açılmalı. En mühimi budur. Sonra çiftçiyi aralıklarla eğiteceksin. Başka bir şey varsa, ben bilmiyorum valla.”

Kemal, herhangi bir önlem almadığını belirtmiştir.

“Valla önce de demiştim. Ben önceleri de sulu tarımla uğraşıyordum. Suyun tuz yaptığını görmedim. Onun için ben ona inanmıyorum. Az sulama engelliyorsa, bir tek ben değil, burada hiç kimse suyu az kullanmıyor. Valla ne yapılır (yapılabilir), ben bilmiyorum.”

Bayram, gerektiği kadar sulama yaparak, önlem aldığını belirtmiştir.

“Önlem alıyorum canım! Çünkü tarlayı korumak için. Gerektiği kadar sulama yapıyorum. Tuzlanma olmaması için ne yapılabilir? Bence en başta gerekli yerlerde tahliye kanallarının açılması lazımdır. Onun dışında bilmiyorum.”

Ferdi, önlem almadığını belirtmiştir.

“Hayır. Kendi imkanlarımla olunca, fazla çarem de yok. Tahliye kanalları çok eksik.

Mesela ben tarlayı ikiye bölüp, kanal açmayı düşünüyorum, ama ektiğim tarlaya yakın, kanalları bağlayacağım bir tahliye kanalı yok. Valla yapılacak şeyler belli işte.

İlkin drenaj kanalları açılacak. Bir de aşırı sulama yapılmayacak. O kadar fazla sudan kaçınılırsa tuzlanma olmaz.”

Hakkı, önlem olarak drenaj kanalı oluşturduğunu belirtmiştir.

“Evet. Çünkü önlem almazsak tarla çoraklaşırsa bizim üretimimiz de biter. Kendi imkanlarımla kurduğum tahliye kanalları var; ama pek sağlıklı olmuyor. Devletin yaptığı gibi değil yani. Onlara göre çok kötü canım! Bir senede hepsi doluyor. Tekrar tekrar açıyorum; ama çok yorucu oluyor. Tuzlanmanın hiç olmamsı isteniyorsa, Devlet, sağlıklı drenaj sistemi kurmalı; çiftçi de yağmurlama ya da damlama sistemine geçmeli. O zaman her şey tıkır tıkır işler. Tuzlanma da olmaz, su israfı da olmaz.”

Görüşmeye dahil olan çiftçi katılımcıların büyük bir çoğunluğu (18 kişi) tarımsal üretim sürecinde toprak tuzlanması riski karşısında önlem aldıklarını belirtmiştir. Bu

anlamda, yörede çiftçilik yapan katılımcıların, Harran Ovası’nın güneyinde meydana gelmiş olan yoğun toprak tuzlanması (İnce ve Seyrek, 1998: 26) sorunundan birtakım dersler çıkarttıkları görülmektedir. Toprak tuzlanması riski karşısında önlem aldıklarını belirten katılımcılar, genel olarak, “az sulama” ve “tahliye kanalı açma”

yoluyla önlem aldıklarını belirtmektedirler. Toprak tuzlanması sorunu karşısında yapılabilecekler konusunda ise katılımcılar, genel olarak “az sulama”, “tahliye kanalı açma”, “yağmurlama veya damlama sulama sistemlerine geçilmesi” ve “çiftçi eğitimi”

şeklinde öneriler sunmuşlardır.

Öneri, aynı zamanda tutum göstergesidir. Dolayısıyla çiftçilerin tutumlarını ortaya koydukları için bu araştırma açısından öneriler, önem arz etmektedir. Katılımcıların toprak tuzlanmasının olmaması için sundukları “tahliye kanalı açma”, “yağmurlama veya damlama sulama sistemlerine geçilmesi” şeklindeki önerileri, bilimsel açıdan doğruluk değeri taşımakta olup, araştırmacılar tarafından da sunulan önerilerle örtüşmektedirler (bkz. Yanar, 1999: 80). Ayrıca yapılan araştırmalar, önerilen sulama yöntemlerinin verim artışı ve su tasarrufu sağladığını da göstermektedir (bkz.

Sesveren, 2001: 10, 11). Öte yandan, toprak tuzlanmasının temel nedeni, aşırı sulama ve drenaj sisteminin olmamasıdır (Bahtiyar, 1999: 4, 5). Bu anlamda katılımcıların önlem olarak “az sulama” ve “drenaj sistemi”ne atıfta bulunmaları, bazı katılımcıların (Fevzi, Kadir, Veysi, Musa, Mustafa, Mehmet, Hakkı) ise tahliye kanallarının yetersiz olması durumunda kendi olanaklarıyla tahliye kanalı açma yoluna gitmeleri, katılımcıların bilimsel açıdan uygun görülebilecek önlemler aldıklarını göstermektedir. Fakat uygun sulama yöntemi konusunda sundukları önerilere kendilerinin de uymamaları ve salma sulama yönteminde ısrar etmeleri, bilgi ve tutumların, davranışlara tam olarak yansımadığını göstermektedir. Toprak tuzlanması konusunda çiftçilerin gerekli bilgiye sahip olmaları ve buna göre önlem almaları ve öneri sunmaları, kuşkusuz yörede toprak tuzlanmasının sonuçlarının doğrudan gözlemlenebilir olmasıyla, başka bir deyişle, Harran Ovası’nda meydana gelmiş bulunan toprak tuzlanması sorunuyla bağlantılıdır. Öte yandan bu durumun, geçim kaynağı olan tarım topraklarının, tuzlanma sonucunda kaybedilmesi kaygısıyla da ilgili olduğu görülmektedir. Zira önlem aldıklarını belirten katılımcılar, tuzlanma karşısında aldıkları önlemleri bu kaygı eksenine oturmuşlardır.

Toprak tuzlanması, ekolojik bir sorun olduğu kadar, toprağın çoraklaşmasına ve zamanla toprakta ürün yetiştirilememesiyle sonuçlandığı için tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini, dolayısıyla da kırsal alandaki ekonomik döngüyü ve kalkınmayı da tehdit eden bir sorundur. Çiftçi katılımcıların, toprak tuzlanması karşısında aldıklarını belirttikleri önlemler ve sundukları önleyici öneriler de çevresel bir değer olarak

“toprağın” kaybedilmesi veya zarar görmesi kaygısıyla değil, bir üretim aracı olarak

“toprağın” kaybedilmesi kaygısıyla ilgidir. Dolayısıyla katılımcılar; toprağa, toprağın aynı zamanda çevresel bir değerinin de olduğu anlayışıyla yaklaşmamakta; sadece üretim aracı olarak, ekonomik bir değer olarak yaklaşmaktadırlar. Başka bir deyişle katılımcılar, insan merkezli bir yaklaşım içersindedirler. Keleş ve arkadaşlarına göre (2009: 75), insan merkezcilik çevrenin korunmasına atıfta bulunmasına rağmen, bunu insan ihtiyaç ve amaçlarıyla gerekçelendirir. Oysa araştırma alanımızda çevreye, çevrenin korunmasına, çevresel değerlere hiçbir şekilde atıfta bulunulmamaktadır. Bu anlamda yukarıda bahsedilenden farklı olarak, yörede katıksız bir insan merkezciliğin olduğu söylenebilir. Dolayısıyla katılımcıların, toprak tuzlanması karşısında aldıklarını belirttikleri önlemler, sonuçları itibariyle çevreyi korusa da, bu, katılımcıların çevre bilincine sahip oldukları anlamına gelmez. Başka bir deyişle, çiftçilerin toprak tuzlanması konusunda tam anlamıyla sağlıklı önlemler aldıkları kabul edilse dahi, bu durum, çiftçilerin çevre bilinicine sahip oldukları anlamına gelmez. Çünkü çiftçi katılımcılar, toprağa üretim aracı olarak bir ekonomik değer şeklinde yaklaşmakta ve toprağın aynı zamanda bir çevresel değer niteliği taşıdığını hiçbir şekilde hesaba katmamaktadırlar. Oysa çevre bilinci, çevrenin bileşenlerinin kendinde bir değerinin olduğunu hesaba katar ve bu bağlamda da onların korunmasını temel alır.

Genel olarak bakıldığında, Harran Ovası’ndaki toprak tuzlanması karşısında, çiftçi katılımcıların büyük ölçüde bilgilendikleri ve dar kapsamlı da olsa tuzlanma karşısında birtakım önlemleri aldıkları görülmektedir. Bazı çiftçi katılımcıların su birikmesine karşı kendi olanaklarıyla tahliye kanalı açması bu durumu göstermektedir. Bu anlamda, aynı zamanda bu araştırmanın bağımsız değişkeni de olan Harran Ovası’nda toprak tuzlanmasının çiftçilerin tutum ve davranışlarını kısmen de olsa etkilediği görülmektedir. Fakat toprak tuzlanmasında asıl etkili olan aşırı sulamadır. Çiftçi katılımcılar, her ne kadar tuzlanma karşısında önlem olarak az sulama yaptığını belirtmişlerse de, 2.2.4. nolu Çiftçi Örgütlenmesi ve Sunduğu

Olanaklar isimli temada çiftçi katılımcıların tamamının kendisi dışındaki “diğerlerinin”

aşırı su israfında bulunduklarını ifade etmeleri, “önlem olarak az su kullanıyorum”

ifadesinin bir savunma mekanizması olabileceğini göstermektedir. Bu durum ise katılımcıların Ova’daki tuzlanma karşısında yeterli önlem almadıkları ve tuzlanmadan tam olarak gerekli dersleri çıkarmadıkları anlamına gelmektedir.