• Sonuç bulunamadı

ÇALIŞMANIN YÖNTEMİ VE KAPSAMI

2. BÖLÜM: SİYAVUŞ PAŞA KÖŞKÜ

2.6. YAPIDAKİ BOZULMALAR VE GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU 39

3.1.2. Günümüzde Mevcut Olan Köşkler

3.1.2.1. Topkapı Sarayı III. Murad Köşkü (1578-9) 3

Haremde sultanlar için yapılan bağımsız köşklerin ilki olarak bilinen köşk, kapısı üstündeki kitabeye göre, 1578-9 (986-7 H) yıllarında, III. Murad tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirilmiştir (Seçkin, 1998, s.134-5). Köşkün adı, Tuhfet-ül Mimarin’de kayıtlı olmakla birlikte yeni saray (Topkapı Sarayı) olması gereken yerinin, yanlışlıkla Saray-ı Atik (eski saray) olarak verildiği kabul edilmektedir (Kuran, 1986, s. 386).

Topkapı Sarayı III. Murad Köşkü, Mimar Sinan yapısı olması, haremin en eski iç köşkü olması, saraydaki padişaha özgü kubbeli mekânların en büyüğü ve özenlisi olması ve Osmanlı saray mimarisinin en özgün ve kusursuz mekânı olması gibi özellikleriyle tektir (Sakaoğlu, 2002, s. 371).

Konum Özellikleri

Topkapı Sarayı, Harem yapılar topluluğu içerisinde yer alan III. Murad Köşkü, ilk yapıldığı dönemde giriş sofasının bağlandığı Mabeyn Taşlığı’ndan üç yönde Harem Bahçesi’ne taşmış, üç cephesi bağımsız ve tamamı ile bir çıkıntı şeklindedir (Şekil C.3.38). Ancak, Topkapı Sarayı’nın düzensiz gelişmesi içinde köşkün, 1608’de kuzeybatısına yapılan I. Ahmed Kütüphanesi, 1667’de güneydoğusuna inşa edilen IV. Mehmed Köşkü (Veliaht Dairesi) ve güneybatısına 1685’te yapılan Hünkâr Sofası, daha sonra III. Ahmed döneminde (1703-1730) yapılan Yemiş Odası ile dış mimarisi bozulmuş, iç mekânın etkisi değişmiş ve mimari bağımsızlığı da ortadan kalkmıştır (Kuban, 1994, s.288). Köşk, haremin bir salonu haline gelerek çevresini kuşatan yapıların arasında kalmıştır (Sakaoğlu, 2002, s.373) (Şekil C.3.36-3.37) (Fotoğraf E.3.4-3.7).

2 Bkz. 2. Bölüm.

Plan Özellikleri

Üç tarafı açık, bağımsız bir köşk olarak inşa edilen III. Murad Köşkü, iki katlıdır ve üst katı kışlık, alt katı da yazlık olarak planlanmıştır. Üst kat, yaklaşık 10.50 m çapında pandantifli kubbe ile örtülü kare bir divanhane ile onun yanında dikdörtgen biçimindeki, kubbeli bir giriş sofasından oluşmaktadır. Alt katta ise, harem bahçesine açılan, büyük havuzlu bir sofa bulunmaktadır (Şekil C.3.41-3.42).

III. Murad Köşkü üst katının özgün dış görünümü üç yanındaki yapılanmalarla kapanmıştır (Şekil C.3.39). Köşkün giriş sofasının bir bölümü, bitişiğindeki IV. Mehmed Köşkü inşa edilirken yıkılarak söz konusu köşkün ocağı yapılmış, ocağın bacası da giriş sofanın kubbesinden çıkartılmıştır. Ocağın bulunduğu duvar kalınlığının, sofanın giriş kapısını örtmemek için azaltılması, duvarda kavisli bir görünüme sebep olmuştur. Sofa niteliğini yitiren ve loş bir aralığa dönüşen bu kısma, Çeşmeli Sofa’dan, Çifte Kasırlar önündeki Cinlerin Meşveret Yeri’nden, Hünkâr Sofası’ndan kapılar açılmaktadır (Anhegger, 1986, s.79-86) (Şekil C.3.40).

Giriş sofasından divanhaneye açılan taç kapı, Sultan Ahmed Camisi mimarı, Mehmed Ağa tarafından yapılmıştır. Necdet Sakaoğlu, bu kapıyı, ‘’…taş taç kapı, benzerleri selâtin camilerinde görülen, sığ mukarnaslı, kitâbelikli, iki yanında, elle kolayca döndürülebilen ve birer şamdanı andıran ince denge sütuncukları olan, ahşap kapı kanatları sedef ve bağa işli klasik bir form yansıtmaktadır.’’ şeklinde tarif etmektedir (Sakaoğlu, 2002, s.375) (Fotoğraf E.3.17, 3.29, 3.30).

Divanhane, etkileyici bir mekân olup üzerindeki kubbe, yüksek duvarlara ve açık kemerlere oturmaktadır. Bu ana mekânın giriş cephesinde, taç kapının iki tarafında birer, giriş eksenindeki Haliç cephesinde üçlü, yan cephelerde ikili pencere düzeni bulunmakta olup pencereler çift sıralıdır (Fotoğraf E.3.32, 3.33). Ancak, bugünkü durumda, kuzeybatıda I. Ahmed Köşkü (1608) ve Yemiş Odası (1705) ile güneybatısındaki Hünkâr Sofası (1685) ana mekânın iki cephesinin pencerelerinin kapanmasına neden olduğundan, iç mekânın özgün ışık düzeni bozulmuş, içeri giren ışık miktarı yarı yarıya azalmıştır (Seçkin, 1990, s.107). Yan cephelerin ekseninde karşılıklı olarak ocak ve sebsebil yer almaktadır (Fotoğraf E.3.34, 3.35). Haliç cephesindeki I. Ahmed Köşkü’ne, yan tarafta da Hünkâr Sofası’na, kapıya çevrilen birer pencerelerden ulaşılmaktadır (Fotoğraf E.3.38)

Divanhanenin geniş pencereleri, kalın duvarlar içindeki özenli nişleri, sedef ve bağ işlemeli dolapları, duvarları örten çiniler ve büyük boyutlu çini panoları, yazı kuşakları, mercan kırmızısı bordürleri, çini kaplı bir panoya bağlanmış altın yaldızlı ocağı ve bu odaya özgünlük kazandıran anıtsal çeşmesi başlıca öğeleridir (Sakaoğlu, 2002, s. 376) (Fotoğraf E.3.34, 3.37, 3.35).

Mermer sebsebil biçimindeki çeşmenin mermer sövesi, divanhaneye girişin iç sövesi ile benzerlik taşımaktadır. Kalın bir duvara gömülü çeşmenin, kademeli üç yalağı ve birisi ayna taşında diğer ikisi yalak cephelerinde üç musluğu mevcuttur (Fotoğraf E.3.35, 3.36)

Üst kattan, havuzun bulunduğu alt kata iki ayrı taş merdiven ile ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Bunlardan biri, bugün Mabeyn Taşlığı’nda, Çifte Kasırların altında kaldığından basık bir dehliz içine alınmıştır. Diğeri ise sonradan inşa edilmiş olan bir odanın duvar kalınlığı içerisinde kalmaktadır (Anhegger, 1986, s.44).

Kasrın alt katı, üç cephesi kemerlerle etrafındaki bahçelere açılan büyük ve tek bir eyvandan ibaret olup döşemesinin orta kısmında büyük bir havuz yer almaktadır. Eyvanın, üst kattaki divanhanenin altında kalan kısmının üzeri bir manastır tonozu ile yukarıdaki sofanın altında kalan kısmı da üç beşik tonoz ile örtülüdür. Bu iki bölüm, iki ayağa oturan kemerle ile birbirinden ayrılmış, ortadaki kemer diğerlerinden daha yüksek tutularak iki hacim arasındaki bağlantının güçlenmesi sağlanmıştır (Eldem, 1969, s.131-132) (Fotoğraf E.3.22, 3.25) (Şekil C.3.41).

Kuzeybatı-güneydoğu ekseninde, bahçe tarafında, dışarıya çıkmalı bir şahnişin şeklinde olan padişaha ait seki, iç taraftan da yüksekçe bir sekisi biçimindeyken sonraki dönemlerde yapılan müdahaleler ve I.Ahmed Kütüphanesi’nin yapılması sırasında bu özgün biçimi bozulmuştur (Şekil C.3.38, 3.39, 3.41, 3.42).

Havuzun ortasında bir fıskiye olduğuna dair iz olmadığını yazan Sedad Hakkı Eldem, havuza gömülü iki ayağın içerisinde mevcut fıskiyelerden söz etmektedir. Bugünkü durumunda havuz ortasında yer alan şadırvan ise, restorasyonlar sırasında Karaağalar Dairesi’nin şadırvanlı sofasından sökülerek buraya konmuştur (Sakaoğlu, 2002, s.374) (Karahasan, 2005, s.270) (Fotoğraf E.3.22).

Nadide Seçkin, III. Murad Köşkü’nü, dörtgen ana mekân ve ona bağlı daha küçük yardımcı mekândan oluşan plan şeması ile Edirne Sarayı Arz Odası, Topkapı Sarayı Arz Odası, Sünnet Köşkü ve Siyavuş Paşa Köşkü’nün planları ile benzer bir

tipolojiye sahip olduğunu ifade etmektedir (Seçkin, 1998, s.138) (Şekil C.1.5). Sedad Hakkı Eldem’in oluşturduğu köşk tipolojisinde de bu yapılar, tek elemanlı eklemli köşklere örnek olarak verilmiştir. Ayrıca, Nadide Seçkin, havuz içinde geniş ayaklar üzerine yükseltilmiş Siyavuş Paşa Köşkü’nün, III. Murad Köşkü’nün daha küçük boyutlardaki bir prototipi durumunda olduğunu yazmaktadır (Seçkin, 1998, s.138).

Nadide Seçkin III. Murad Odası’nı, “Uzun geçmişi ve yaygın kullanımı olan kare-kubbeli tek hacim, Türk Odası’ndaki seki altına karşılık gelişmiş bir servis ön hacmi ve sultanın isteği olduğu düşünülecek alt kattaki havuzlu yarı-açık mekân ile sultan düzeyinde gelişmiş bir Türk Odası’’ şeklinde tanımlamaktadır (Seçkin, 1998, s.138). Cephe Özellikleri

III. Murad Köşkü, özellikle sade hatları ve büyük ölçüleri ile dikkat çekmektedir. Oldukça büyük bir alan kaplayan üst kattaki divanhane, tek bir kare şeklinde olup hiçbir girintisi çıkıntısı bulunmamaktadır. Divanhane üzerindeki ana kubbe ve giriş sofası üzerindeki küçük kubbe ile yapının planı, cephelere büyük ölçüde yansıtılmaktadır (Şekil C.3.4) (Fotoğraf E.3.20, 3.23).

Alt katta, geniş ve kısa ayaklar birbirine sivri kemerler ile bağlanmaktadır. Bu katta bezeme öğeleri, yan cephelerdeki daire şeklindeki mermer şebekeli dışlıklar ve köşelerde kum saatleri oluşturan çerçeve profilleridir. Yanaşık derzli, kesme küfeki taşından yapılmış olan alt kat, geniş bir taş silme ile sonlandırılmıştır. Üst katta duvar, 3 sıra tuğla, 1 sıra kesme taştan oluşan almaşık örgüye sahiptir. Köşk, bütün yapı etrafını çevreleyen ve giriş sofası hizasında kırılarak biraz aşağı düşürülen taş saçak silmesi ile bitirilmiştir (Şekil C.3.41) (Fotoğraf E.3.23, 3.25).

Sedad Hakkı Eldem’e göre, köşkün masif ve ağır bir mimarisi olması, yani 16. yüzyıl köşklerinden Sinan Paşa ya da Yalı Köşkü örneklerinde olduğu gibi fazla plan ve kitle hareketinin olmaması, dönemsel bir zorunluluk değil bilinçli bir seçimi yansıtmaktadır (Eldem, 1969, s.127).

Üst katta, iki sıra halinde planlanan pencereler, cephede düzenli bir şekilde yerleştirilmişlerdir. Tüm cephelerde alt sıra pencereleri dikdörtgen şeklinde ve altıgen formlardan oluşan demir parmaklıklı olup mermer sövelidir. Pencere mermer sövesi üzerinde, tuğla sivri hafifletme kemerleri cepheye yansıtılmış, kemer aynasında ise almaşık duvar örgü devam ettirilmiştir. Üst sıra pencereler, tuğla sivri

kemerli, alçı dışlıklıdır. Alt pencereler ve özellikle üst sıradaki tepe pencereleri misli görülmemiş bir büyüklüğü sahiptir. Üst sıradaki pencereler de alışılmışın dışında, alt pencerelerden daha geniş yapılmıştır (Uluengin, 2000, s.61) (Fotoğraf E.3.23, 3.24). III. Murad Köşkü’nün özgün kubbesinin, 16. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen üç minyatürden, (Şemailname, Şehinşehname ve Hünername) fenerli olduğu anlaşılmaktadır (Seçkin, 1998, s.136) (Şekil C.3.34, 3.35). Bu fenerin, aydınlatma gereksinimini karşılamak için değil, simgesel bir anlamı olması sebebi ile özgün tasarımda yer aldığı düşünülmektedir.

Divanhanedeki ocağa ait, sekizgen kesitli gövdeli, sekiz delikli ve kurşun kaplı sivri külahlı bir adet baca, taş saçak silmesi üzerinde yükselmektedir (Fotoğraf E.3.28). Yapım Sistemi ve Malzeme Özellikleri

III. Murad Köşkü’nün, yanaşık derzli kesme küfeki taşından yapılmış olan alt katı geniş bir taş silme ile sonlandırılmış, üst katta ise örgü, tuğla sıraları ile hafifletilmiş, bir sıra kesme taş ve üç sıra tuğla ile almaşık örgülü yüzeyler elde edilmiştir (Fotoğraf E.3.23).

Üst katta, divanhanenin üzeri kemerlere oturan ve geçişleri pandantiflerle sağlanan bir kubbe ile örtülüdür (Fotoğraf E.3.45-3.47) Kubbe, onikigen biçiminde basık ve sağır bir kasnağa sahiptir. Giriş sofasının üzerinde de pandantifli küçük bir kubbe vardır (Fotoğraf E.3.19). Çatı kaplama malzemesi ise kurşundur (Fotoğraf E.3.27). Alt kat eyvanının, üst kattaki divanhanenin altında kalan kısmının üzeri bir manastır tonozu ile giriş sofasının altında kalan kısmı da üç beşik tonoz ile örtülüdür (Şekil E.3.40, 3.41).

Yapıda divanhanenin giriş duvarında, taç kapının iki tarafında birer, giriş eksenindeki Haliç cephesinde üçlü, yan cephelerde ikili pencereleri, çift sıralıdır. Alt sıradaki pencereler dikdörtgen biçiminde, düz lentolu ve içte mermer söveli, dışta mermer söve üzeri bir sıra tuğla ile oluşturulan çift merkezli sivri (penci) hafifletme kemerli olup, üst sıradakiler, iç kısımda bezemeli alçı içlikler, dışta ise sivri kemerli alçı dışlıklar şeklindedir (Fotoğraf E.3.24, 3.41, 3.42). Bu pencerelerin önemli bir kısmı ise, mekânın etrafına sonradan eklemlenen yapılar tarafından örtüldüğü için işlevlerini kaybetmiş, bazıları pencereden kapıya çevrilmiştir. Dışta, mermer pencere sövelerine saplanan parmaklıklar altıgen şeklinde olup özgün halinde demir lokma parmaklık olduğu düşünülmektedir.

Yapı içerisinde pencere işlevini sürdüren boşluklar ahşap doğramalar ile örtülmüştür. Özgün sedef ve bağ işlemeli ahşap dolap kapakları ve pencerelerde, son dönemde eklendiği düşünülen kündekari kapaklar mevcuttur (Fotoğraf E.3.37- 3.40).

Ana mekân ve giriş sofasının zemin kaplaması şeşhane (altıgen) tuğladır (Fotoğraf E.3.34). Alt katta, havuzun etrafındaki yürüme yolları ve çıkma zeminleri taş kaplamalıdır (Fotoğraf E.3.25).

Köşkün 1.80 m kalınlığında olan duvarları, kubbe eteklerine kadar İznik çinileri ile kaplıdır. Kubbe ve pandantifler de yapıldığı dönemi yansıtan desenler ile bezenmiştir (Fotoğraf E.3.32, 3.33, 3.45, 3.46, 3.47).

Yapıda pencere aralarındaki duvarlarda yer alan üç sıralı nişler (tembel delikleri) de mermer malzemeden yapılmıştır (Fotoğraf E.3.39-3.40)E

Has Oda’nın kuzeydoğu duvarının ortasında zarif erik çiçekleriyle bezeli İznik çinileriyle çevrilmiş altın yaldızlı pirinç bir ocak, karşısındaki duvarda ve ocağın aksında, üç katlı çeşme mermerden yapılmıştır (Necipoğlu, 2007, s.220) (Fotoğraf E.3.34).

Bezeme Özellikleri

Divanhanenin duvarlarını ana mekân kemerleri seviyesine kadar örten çiniler ve büyük boyutlu çini panoları, yazı kuşakları, mercan kırmızısı bordürler mekânın çini tezyinatını oluşturmaktadır. Kubbe kemerlerinin çinileri özel olarak üretilmiştir. Bordür çinileri de diğerlerinden daha parlak olup kabartma şeklindedir. Tüm çiniler, devrinin en yüksek özelliklerine sahip olmakla beraber ocağın etrafındakiler kompozisyon bakımından dikkat çekicidir (Fotoğraf E.3.34).

Kapı ve pencerelerin üzerinde yer alan mavi zemin üstüne beyaz çini yazı kuşağında, celî sülüs ile Ȃyete’l-Kürsî ve ‘’Ellezine âmenu’’ ayetleri işlenmiştir (Sakaoğlu, 2002, s.376-77).

Kubbe ve pandantifler üzerinde yer alan kalemişi bezemeler, 1970’lerdeki onarım sırasında aslına uygun olarak yenilenmiştir. Göbeğinde tirşe zemin üstüne altın yaldızla ‘’Esma-i Celâl’’ (Allahın adları) yazılıdır. Kubbe merkezinden sarkan püsküllü büyük askı topu da, bu mekânın padişaha ait olduğunu gösteren simgelerden biridir (Sakaoğlu, 2002, s.377) (Fotoğraf E.3.45-3.47).

Divanhanenin yerli dolap kanatlarının iç yüzlerindeki özgün kalem işleri, pencere tavan ve içlerinin malakâri bezemeler, duvar çeşmesi tavanındaki desenli yeşil çiniler eşine az rastlanılır bir güzelliğe sahiptir (Anhegger, 1986, s.81) (Fotoğraf E.3.43, 3.44).

Ocağın iki yanındaki ahşap sedir şirvanlar, 18. yüzyıla aittir (Sakaoğlu, 2002, s.377) (Fotoğraf E.3.8, 3.33).

III. Murad Köşkü taç kapısı tepeliğinde, Kelime-i Tevhid’in yazılı olduğu bir levha bulunmaktadır (Fotoğraf E.3.30). Necdet Sakaoğlu, kapının pembe-beyaz somaki mermerden basık kemeri üstündeki kitabede, cennet köşklerini andıran bu ‘’Kasr-ı Şerif’i, Sultan Murad’ın 1578’de yaptırdığının yazılı olduğunu ifade etmektedir: Emr edüp Hazret-i Sultan Murad-ı âdil

Yapdılar yümnile bu kasr-ı şerif oldu tamâm Anber hâki, yeli can-perver ve âbı kevser Yeridir cennete teşbih olunsa bu makam Der şems şemse cihan-tâb kevâkib gül mıh Yaraşur mâh-ı şeb-i üfnûn olursa ana câm Hâtif’i ‘’gayb du’’ ile dedi târihin

Şâh-ı devrâna mübârek ola bu oda müdâm sene 986 (M. 1578) (Sakaoğlu, 2002, s.377).

Tahribat ve Onarımları

III. Murad Köşkü, 16. yüzyılda üç cephesi serbest ve tamamı ile Harem Bahçesi’ne çıkıntı teşkil eden iki katlı bir yapı iken zamanla yapılışındaki bu özelliğini yitirmiştir.

Köşkün kuzeybatısına 1608’de I. Ahmed Kütüphanesi yapılmış, giriş kapısı aksına gelen pencere kapıya çevrilmiştir. 1667’de güneydoğusuna inşa edilen IV. Mehmed Köşkü (Veliaht Dairesi), köşkün giriş sofasında kapsamlı müdahalelere yol açmış, mimarisini olumsuz etkilemiştir. Has Odanın, güneybatısına 1685’te yapılan Hünkâr Sofası ise cepheyi tamamen kapatmış, alt ve üst sıra pencerelerin önü örtülmüş, alt pencerelerden güneydoğu yönündeki ise, Hünkâr Sofası’na ulaşım sağlamak için kapıya çevrilmiştir. Daha sonra III. Ahmed döneminde (1703-1730) yapılan Yemiş Odası ile de, kuzeybatı duvarındaki pencere işlevini yitirmiştir (Şekil C.3.40).

Topkapı Sarayı’nda meydana gelen bu düzensiz mimari oluşumlar neticesinde, köşkün dış mimarisi bozulmuş, iç mekânın etkisi değişmiş ve mimari bağımsızlığı da ortadan kalkmış, haremin bir salonu haline gelerek çevresini kuşatan yapıların arasında kalmıştır. Bu eklemelerden önce köşk, görkemli bir manzaraya hâkim olduğu ve iç mekânın çok daha aydınlık olduğu düşünülmektedir.

Ayrıca, özgün durumunda bulunan divanhane üzerindeki kubbe feneri de bir dönemde kapatılmıştır (Şekil C.3.42).

III. Murad Köşkü, 1964-68 yılları arasındaki çeşitli dönemlerde, Mualla Anhegger tarafından onarılmıştır. Bakımsızlıktan neredeyse yıkılacak duruma gelen ve uzun süre payandalarla tutulan kubbe kurtarılmış, kalemişi bezemeleri ve kubbe eteğindeki yürüme yolu korkulukları aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır. Eksik çiniler, mevcutları model alınarak yeniden üretilmiş, yeniden üretimi mümkün olmayan 16. yüzyıla ait çinilerin yerine de kalemişi ile tamlama yapıldığı ifade edilmiştir. Çatı ve yağmur suyu problemleri de bu onarımlar sırasında çözümlenmeye çalışılmıştır (Anhegger, 1986, s. 79-86).

1992-94 yılları arasında kubbe kurşunları yenilenmiş, köşkün III. Ahmed Kütüphanesi’ne bitişik duvarındaki çiniler sağlamlaştırılmıştır. 1996 yılı onarımlarında, çinilerin sağlamlaştırılması ve onarımı, kubbenin malakari sıvalarında bütünleme, içliklerin onarımı, alt sıra pencere tavanlarındaki malakari sıvaların onarımı, mermer yüzeylerin kimyasal yöntemlerle temizliği yapılmıştır (Karahasan, 2005, s.261-271). 1994-97 yılları arasında köşkün çinilerinde, kapsamlı bir restorasyon ve konservasyon çalışması yapılmıştır. 1997 yılından sonra yapılan onarımlarda da, dışlıkların yeniden yapılması, giriş sofası duvar ve kubbesinin malakâri sıva ve bezemelerinin onarımı, çinilerin restorasyon ve konservasyonu, mermer kapı sövelerinin temizliği yapılmıştır (Karahasan, 2005, s.261-271).

1963 yılı onarımlarında, III. Murad Köşkü Havuzu’nun yok olan fıskiyesi yerine, saray idaresi tarafından müzede bulunan bir fıskiye yerleştirilmiş, mermer çörtenler yeniden yapılmıştır. 1965 yılı onarımında, havuzun etrafında daha önceden mevcut olduğu bilinen korkuluklar, benzer örnekler doğrultusunda mermer şebekeli olarak yeniden yapılmıştır (Karahasan, 2005, s.261-271).

Günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi, Harem Bölümü içerisinde yer alan köşkün divanhane ve sofası, belli zamanlarda ziyarete açıktır; ancak, alt katın gezilmesine izin verilmemektedir.