• Sonuç bulunamadı

2. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ VE KAPSAMI

1.2. TARİHİ SEYRİ

2.2.5. Tezyîl

Sözlükte “bir şeyi başka bir şeye kuyruk yapmak, eklemek” manalarına gelmektedir.228

Belagat terimi olarak ise, bir cümleden sonra onun mefhum ve mantukunu te’kit etmek için birinci cümlenin anlamını kapsayan bir cümle getirmektir.229 İbn

Sinan tezyîlin tanımını şöyle yapmıştır: “Lafzın manadan fazla ve üstün olmasıdır.” O’nun yaptığı bu tanımdan tatvîl veya itnâbı kasdettiği anlaşılmaktadır. Zira O, lafızların manalara delaletini müsavât, tezyîl ve işaret olmal üzere üçe ayırmaktadır. Ayrıca O’nun yaptığı bu tanım, müteahhir ülemanın tezyîlle ilgili yaptığı tanıma uymamaktadır.230

Ebû Hilâl ise bu üslupla ilgili olarak şunları söylemiştir: “Tezyîl, işaret ve ta’rizin zıddıdır. Eş anlamlı lafızları tekrar ederek sözü anlamayana mananın açıklanması, anlayan kimseye ise te’kid olması için yapılır.231

Tezyîl iki kısma ayrılmaktadır:

2.2.5.1. Darb-ı Mesel Gibi Yaygınlaşan

Tek başına bir anlam ifade eden ve kendinden önceki cümleye ihtiyacı

olmayan tezyîl kısmıdır.232 Bu kısım tezyîle Kur’ân-ı Kerîm ve şiirlerde rastlamak mümkündür. Kur’ân’dan birkaç ayeti ele alıp inceleyeceğiz:

227 Fazl Hasan Abbas, el-Belâga fünȗnuhâ ve efnânuhâ, s. 490.

228 el-Fîrûzâbâdî, el-Kamȗsu’l-Mühît, “Zeyl”, s. 1012 ; el-Cevherî, es-Sihâh, “Zeyl”, s. 412; Fazl

Hasan Abbas, el-Belâga fünȗnuhâ ve efnânuhâ, s. 492.

229 es-Suyȗtȋ, el-İtkȃn fȋ Ulȗmi’l-Kur’ȃn, s. 566; Matlûb, Esâlibü’l-Belâgiyye, s. 236-237; el-Kazvȋnȋ,

el-İzâh fi ulumi’l-Belâga, s. 154; Fazl Hasan Abbas, el-Belâga fünȗnuhâ ve efnânuhâ, s. 492;

Nasıf-Muhammed-Deyyâb-Temmȗm, Durȗsü’l-Belaga, s. 95; el-Merâğȋ, Durȗsü’l-Belaga s. 195; Durmuş, “Itnâb”, DİA, c. XIX, s. 215.

230 Matlûb, Esâlibü’l-Belâgiyye, s. 236. 231 Matlûb, Esâlibü’l-Belâgiyye, s. 237.

43

َََََََ“يَ بََرَََمَ حََرَاََمََ لاَ إََ ءَ وَُّسلاَ بََ ةََراَ مَََلأَََسَ فَ نلاََ نَ إَيَ سَ فَنََُئَ رََبَُأَاََمََو” “Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefis, Rabbimin merhameti olmadıkça, kötülüğü emreder.”233 “َ ء وُّسلا بَ َ ة َرا مَ َلأَ ََس ف نلاَ َ ن إ” ifadesi müstakil olarak bir anlam ifade

edip önceki cümleye ihtiyaç duymamaktadır.234

“َاَ قوَُهََزَََناََكَََلَ طاََبَ لاََ نَ إََُلَ طاََبَ لاَََقََهََزََوََُّقََحَ لاَََءاََجََ لَُقََو” “De ki: Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, ortadan kalkmaya mahkûmdur.”235 “اَ قوَُهََزَ ََناََكَ ََلَ طاََبَ لاَ َ نَ إ” ifadesi tezyîl olup önceki cümlenin mantukunu te’kid etmiştir. Bu söz halk arasında batılın hemen ortadan kalktığını gördükleri zaman dile getirmiş oldukları bir ifade olmuştur. Böylece darb-ı mesel haline gelmiştir.236 “ ََكََنا ” kelimesi batılın ortadan kalkmasının batılın tabiatında olduğuna delalet edip aynı zamanda bir zaman diliminde kendisini gösterip yok olacağına işaret etmektedir. Netice olarak batıl geçici olduğundan hakkın sabit olduğu ortaya çıkmaktadır.237

ََََ“َ...َ تَ وََمَ لاََُةََقَ ئاََذََ سَ فَنََُّلَُكَََنوَُدَ لاََخَ لاََُمَُهََفََ تَ مََ نَ إََفََأَََدَ لَُخَ لاَََكَ لَ بََقََ نَ مََ رََشََبَ لَاَنَ لََعََجَاََمََو” “Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı? Her can ölümü tadacaktır.”238

Bu ayetlerde iki tane tezyîl örneği bulunmaktadır. Birincisi “ََنوُد لاَخ لاََُمُهَفََ ت مََ ن إَفَأ” ayetidir. Bu ayet birazdan inceleyeceğimiz darb-ı mesel olarak yaygın olmayan kısma girmektedir. İkincisi ise “َ تَ وََمَ لاََُةََقَ ئاََذََ سَ فََنَُّلَُك” ayeti olup darb-ı mesel olarak yaygınlaşan kısma dâhildir. Bu ayet birinci cümleyi te’kid etmek için gelmiştir.239

Şiirden bu kısım tezyîle şu mısra örnektir:

232 el-Meydânȋ, el-Belâgatü’l-Arabiyye, II, s. 86; Nasıf-Muhammed-Deyyâb-Temmûm, Durȗsü’l-

Belaga, s. 95; Fazl Hasan Abbas, el-Belâga fünȗnuhâ ve efnânuhâ, s. 492; Matlûb, Esâlibü’l- Belâgiyye, s. 238; el-Haşimȋ, Cevâhirü’l-belâga, s. 205; Akdemir, Belağat Terimleri Ansiklopedisi, s. 200 Bolelli, Belâgat, s. 374.

233 Yûsuf, 12/53.

234 Bolelli, Belâgat, s. 375; Matlûb, Esâlibü’l-Belâgiyye, s. 238. 235 el-İsrâ 17/81

236 Nasıf-Muhammed-Deyyâb-Temmȗm, Durȗsü’l-Belaga, s. 95; el-Meydânȋ, el-Belâgatü’l-Arabiyye,

II, s. 86; Fazl Hasan Abbas, el-Belâga fünȗnuhâ ve efnânuhâ, s. 492.

237 İbn Ȃşȗr, Tefsîrü’t-tahrîr ve’t-tenvîr, XV, s. 188. 238 el-Enbiyâ 21/34-35.

44

َََََََ“ََ دََمَ حَُيََ دَ ماََحََمَ لاَََناََمَ ثََأََ طَ عَُيََ نََمََوََُهََلاََمََ دَ مََحَ لاَىََلََعَيَ طَ عَُيَىَ تََفََُروَُزََت” “Övgü için malını veren bir genci ziyaret ediyorsun. Kim övgülerin fiyatlarını (karşılıklarını) verirse, o övülür.”240

َ دََمَ حََُيَ دَ ماََحََمَ لاَََناََمَ ثَََأَ طَ عََُيَ نََمََو” ifadesi kendinden önceki mısranın mantukunu te’kid etmiştir.241

ََََََََََ“َ؟َُبَ ذََهَُمَ لاََ لاََجَ رلاََُّيََأََ ثََعََشَىََلََعََُهَُّمَُلََتَََلاَاَ خََأََ قبََتَ سَُمَ بَََتَ سََلََو”

“Sen dostunun aybı olmasına rağmen devam eyleyensin, Adam gibi adamlar nerede kaldı.”242

َُبَ ذََهَُمَ لاَ َ لاََجَ رلاَ َُّيََأ” ifadesi tezyîl olup kendinden önceki mısrayı te’kid etmektedir. Bu ifade darb-ı mesel olarak da kullanılmaktadır.243

2.2.5.2. Darb-ı Mesel Olarak Yaygınlaşmayan

Tek başına bir anlam ifade etmeyen ve kendinden önceki cümleye ihtiyacı

olan tezyîl kısmıdır.244 Bu kısım tezyîle Kur’ân-ı Kerîm ve şiirlerde rastlamak

mümkündür. Şimdi Kur’ân’dan birkaç ayeti ele alıp inceleyeceğiz:

َََ“...َُاللََُهََمَ لََعَاََمََكَََبَُتَ كََيََ نََأََ بَ تاََكَََبَ أََيَََلاََوََ لَ دََعَ لاَ بََ بَ تاََكََ مَُكَنَ يََبََ بَُتَ كََيَ لََوَاوَُبَُتَ كاََف…َ” “…onu yazınız. İçinizden bir kâtip doğru olarak yazsın; katip onu Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın…”245 “ََُه

َم لَعَاَمَكَََبُت كَيََ نَأََ ب تاَكَََب أَيَََلا َو َُالل” cümlesi “َ ل دَع لا بََ ب تاَكََ مُكَن يَبََ بُت كَي ل َو” cümlesinin tekrarı olup te’kid için gelmiştir.246

240 Bolelli, Belâgat, s. 374.

241 el-Meydânȋ, el-Belâgatü’l-Arabiyye, II, s. 87; el-Cârim-Emin, el-Belâgatü’l-vâdiha, s. 250; Fazl

Hasan Abbas, el-Belâga fünȗnuhâ ve efnânuhâ, s. 494.

242 Matlûb, Esâlibü’l-Belâgiyye, s. 238; Fazl Hasan Abbas, el-Belâga fünȗnuhâ ve efnânuhâ, s. 494. 243 Matlûb, Esâlibü’l-Belâgiyye, s. 238; Fazl Hasan Abbas, el-Belâga fünȗnuhâ ve efnânuhâ, s. 494. 244 el-Haşimȋ, Cevâhirü’l-belâga, s. 205; Matlûb, Esâlibü’l-Belâgiyye, s. 237; Nasıf-Muhammed-

Deyyâb-Temmûm, Durȗsü’l-Belaga,s. 95; el-Meydânȋ, el-Belâgatü’l-Arabiyye, II, s. 86; el-Cârim- Emin, el-Belâgatü’l-vâdiha, s. 250; Akdemir, Belağat Terimleri Ansiklopedisi, s. 200; Bolelli,

Belâgat, s. 375.

245 el-Bakara 2/282.

246 er-Râzî, Mefâtihü’l-gayb, VII, s. 116; Muhammed Ali es-Sâbûnî, Safvetü’t-tefâsîr, Mektebetü’l-

45

“َ...اََهَ لَ هََأََ نَ مَاَ مََكََحََوََ هَ لَ هََأََ نَ مَاَ مََكََحَاوَُثََعَ باََفَاََمَ هَ نَ يََبَََقاََقَ شََ مَُتَ فَ خََ نَ إََو” “Karı kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin…”247 “ا

َه ل هَأَ َ ن مَ ا مَكَح َوَ َ ه ل هَأَ َ ن مَ ا مَكَح” ifadesi te’kid için gelmiştir.248

“ََنوَُرَ ساََخَ لاََُمَُهَََكَ ئََلوَُأََوََ ةََرَ خَ لْاََوَاََيَ نَُّدلاَيَ فََ مَُهَُلاََمَ عََأََ تََطَ بََحَََكَ ئََلوَُأ” “…İşte bunlar dünyada ve ahirette işleri boşa çıkanlardır, işte bunlar mahvolanlardır.”249

“ََنو ُر ساَخ لاَ َُمُهَ ََك ئَلوُأ َو” cümlesi kendinden önceki cümleyi te’kid etmek için gelmiştir. Bu topluluğun yaptığı suçlar öyle kötü ki burada mübalaga olması için “ َُهَ م ” zamiriyle suçlar sadece onlara mahsus edildi. Ayrıca ismi işaret olarak “ََك ” َ ئََلوَُأ kelimesinin getirilmesi bu topluluğun yaptığı kötülüklerin muhatabın zihninde canlı tutulmak istenmesinden dolayıdır.250

َََ“َُروَُفََكَ لاََ لاَ إَيَ زاََجَُنََ لََهََوَاوَُرََفََكَاََمَ بََ مَُهاَنَ يََزََجَََكَ لََذ” “İşte böylece, inkârlarından ötürü onları cezalandırdık. Biz nankörden başkasına ceza mı veririz?”251 “َُروُفَك لاَ َ لا إَ ي زاَجُنَ َ لَه َو” cümlesi tezyîl olup kendinden

önceki cümlenin mefhumunu te’kid etmiştir. Ayrıca bu cümle darb-ı mesel olarak da kullanılmaz.252

Şimdi de bu kısım tezyîlle ilgili olarak şiirden örnek vereceğiz:

ََََََََََََ“ََ لََمََأَََلَ بَاََيَ نَُّدلاََُبََحَ صََأَيَ نََتَ كََرََتََُهَُلَ مََؤَُأَاَ ئَ يََشَيَ لَََكَُدوَُجََ قَ بَُيََ مََل”

247 en-Nisâ 4/35.

248 es-Sâbûnî, Safvetü’t-tefâsîr, I, s. 234; Bolelli, Belâgat, s. 376. 249 et-Tevbe 9/69.

250 İbn Ȃşȗr, Tefsîrü’t-tahrîr ve’t-tenvîr, X, s. 260; Ȃlûsî, Rûhü’l-meânî, X, s. 134; Ebu’s-Suûd,

İrşâdü’l-akli’s-selîm…, II, s. 576.

251 Sebe 34/17.

252 el-Meydânȋ, el-Belâgatü’l-Arabiyye, II, s. 87; Nasıf-Muhammed-Deyyâb-Temmûm, Durȗsü’l-

Belaga, s. 95; Fazl Hasan Abbas, el-Belâga fünȗnuhâ ve efnânuhâ, s. 493; es-Suyûtî, el-İtkȃn fȋ Ulȗmi’l-Kur’ȃn, s. 566; Bolelli, Belâgat, s. 375; Bulut, Belâgat, s. 181.

46

“Senin cömertliğin, bana ümit edeceğim bir şey bırakmadı. Beni dünyada (gelecekten endişesi ve) beklentisi olmadan yaşar vaziyette bıraktın.”253

Beyitte ikinci mısranın anlaşılabilmesi için birinci mısraya ihtiyaç vardır.254

İkinci mısra, birincisini tek’id etmiştir. Zira birinci mısrada “sen öyle cömert ve iyisin ki bu dünyada ümit edeceğim hiçbir şey bırakmadın.” ifadesi kullanıldıktan sonra ümitsiz kalmasının nedenini ikinci mısrayla dile getirerek kendisine iyilik yapanı medhetmiştir.255

Benzer Belgeler