• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: MERKEZ BANKALARI PARA POLĠTĠKASI UYGULAMALARI

1.4. TAYLOR KURALI

1.4.2. Taylor Kuralını GeliĢtiren ÇalıĢmalar

Taylor‟ın önerdiği para kuralı, yayımlanmasının hemen sonrasında gerek akademisyenler gerekse de merkez bankaları arasında hem uygulama hem de araĢtırma yönünde oldukça popüler olmuĢtur. Fed Guvernörlerinden Janet Yellen24, para politikası karar organı olan Federal Open Market Committee (FOMC) Ocak 31-1 ġubat 1995 toplantılarında, Taylor Kuralı‟na referans vererek Fed faiz oranlarının makul bir yerde olduğunu söylemiĢtir (Yellen, 2012).

ABD, Euro alanı ve diğer dünya ülkelerinde, Taylor Kuralı‟nın geçerliliği inceleyen ya da bu kural çerçevesinde para politikası uygulamalarını araĢtıran çok sayıda çalıĢma yapılmıĢtır. Taylor, 1993 yılı çalıĢmasında (Taylor, 1993) 1990‟daki petrol Ģokunu ve yine bu yıldan sonraki Almanya‟nın birleĢmesi sonrasındaki tahvil piyasasıyla enflasyon üzerindeki etkisini örnek olaylar olarak incelediği gibi 1999 yılındaki çalıĢmasında (Taylor, 1999b) ABD ekonomisi ve Fed faiz oranındaki değiĢimi beraberce izleyerek Taylor Kuralı faiz oranının, ABD para politikasının tarihsel geliĢimini25 izlemek için yararlı bir çerçeve oluĢturduğu sonucu varmıĢtır. Taylor ayrıca bu çalıĢmasında Taylor Kuralı‟nı, Friedman ve Schwartz (1963)‟ın ABD parasal tarihini

24 ġu anda Federal Rezerv Sistemi Yönetim Kurulu BaĢkanıdır.

25 Taylor bu çalıĢmasında ABD parasal tarihini, 1879-1914 arasındaki Altın Standardı ve 1955-1997 arasındaki Bretton Woods sabit döviz kuru ile modern dalgalı döviz kuru dönemi olarak ikiye ayırarak incelemektedir.

Ġç SavaĢ‟tan 1960 yılında kadar incelemek için kullandığı Paranın Miktar Teorisi (MV = PY) denkleminden türeterek aĢağıdaki gibi genel ifadesiyle yeniden belirlemiĢtir:

i = π + gy + h(π – π*) + rf (1.30)

Burada i kısa dönem faiz oranı, π, fiyatlardaki yüzde değiĢim olarak enflasyon oranı, y reel üretim düzeyinin yüzde olarak trendinden farkı ve rf denge reel faiz oranıdır. g, h, π* ve r f sabitlerdir. Ayrıca enflasyon eğim katsayısı 1 + h ve üretim açığı katsayısı g, kritik tepki katsayıları olup, rf - hπ* de eğrinin y eksenini kestiği noktayı göstermektedir. Taylor asıl amacının; Taylor Kuralı‟nın bu fonksiyonel formu yardımıyla parametrelerde dönemler arasında bir değiĢim olup olmadığını ve bu değiĢimlerin ekonominin performansıyla olan iliĢkinin incelenmesi olduğunu belirtmiĢtir. Buradaki formül ile ifade edilen iliĢkinin direkt yorumu; merkez bankasının ekonomik koĢullara göre faiz oranını belirlemesidir.

Taylor, tarihsel süreçte ABD ekonomisinde değiĢik para politikası rejimleri altında Taylor kuralının geçerliğini incelemiĢtir. Örneğin, eğer sabit parasal büyüme uygulanıyorsa; reel para talebi, faiz oranı ile negatif ve reel üretim miktarı ile pozitif iliĢkilidir ve katsayılar g ve 1 + h pozitiftir. Bu durumda enflasyonda bir artıĢ, reel parasal balansı düĢürecek bu da faizlerin artıĢına yol açacaktır. Diğer taraftan, reel gelirlerde bir yükselme durumunda paraya olan talep artacak ve para arzının değiĢmediği düĢünülürse, faizler yine artacaktır. Diğer bir politika rejiminde merkez bankası, “lean against the wind” olarak adlandırılan ekonomik geliĢmeleri istikrara kavuĢturmayı amaçlayan bir politika yürütüyorsa, bu Taylor Kuralının direkt olarak uygulanması anlamına gelecek ve enflasyon düĢüyor/artıyor ve üretim azalıyorsa/artıyorsa, faiz oranını düĢürmek/artırmak amacıyla açık piyasa iĢlemleri yapılacaktır. Burada bu tepkinin, pozitif (aynı yönde) olduğu varsayılmaktadır.

En genel uygulama Ģeklinde ise merkez bankasının para politikası kararında Taylor Kuralı, kılavuz veya açık bir formül olarak bir para politikası kuralı olarak uygulanacaktır. Burada esas önemli olan katsayıların büyüklüğüdür ve para politikasının nasıl uygulandığı ile ilgili olarak değiĢecektir. Diğer bir deyiĢle, ekonomik

geliĢmelere politika tepkisinin Ģiddeti, katsayıların büyüklüğünden izlenebilecektir.

Politika uygulamalarında zaman içerisinde farklılıklar görüldüğünde bu katsayılarda değiĢim görülebilecektir. Ġstikrar sağlayıcı politika için özellikle enflasyon tepkisinin (1+h) birden büyük olması gereklidir26 aksi takdirde eşlik eden (accomodative) politika uygulanıyor demektir. Özellikle h‟nin negatif olmaması gerekmektedir çünkü (1+ h)‟nin birden küçük olması durumunda enflasyonun yükselmesi halinde reel faizler, artması gerekirken azalacaktır.

Hedef (politika) kısa vadeli nominal faiz oranının, enflasyondaki artıĢtan daha yüksek oranda artması olarak bilinen Taylor Prensibi, aslında nominal faiz oranının, reel faiz oranı ve enflasyon oranının toplamı olarak bilinen (i = r + π) Fisher Denklemi‟nden görüleceği gibi reel faiz oranın yükselmesi anlamına gelmektedir. Ekonomide reel aktiviteleri etkileyen nominal faiz oranı değil reel faiz oranıdır ve bu nedenle Taylor Kuralına göre politika tepkisinin istikrar sağlayıcı olması, reel faiz oranının artmasına bağlıdır. Taylor Kuralına göre enflasyon hedeften daha yüksek/düĢük ise ya da üretim potansiyelinin üzerinde/altında ise reel faiz oranı da denge değerinin üzerinde/altında olacaktır.

Taylor Kuralına iliĢkin denklem, çıktı açığının olmadığı ve gerçekleĢen enflasyonun da hedeflenen enflasyona eĢit olduğu denge durumunda, enflasyon ve denge reel faiz oranının toplamında oluĢan denge nominal faiz oranı ile istenen (politika) faiz oranının bir birine eĢit olacağını göstermektedir. Enflasyon ve çıktı açığı katsayılarının büyüklüğü ise, para politikası uygulamasında hangi para teorisinin tercih edildiğine iĢaret etmektedir (Erdem ve Kayahan, 2011 ve Akat, 2004). Eğer çıktı açığı katsayısı g

= 0 ise, bu durumda faiz üretim değiĢikliğine tepki vermiyor ve sadece Friedman okuluna uygun olarak sadece enflasyonu dikkate alan Monetarist (Parasalcı) bir politika kuralı uygulanıyor demektir. Bunun tam tersi olarak, h = 0 ise, yani enflasyon değimleri reaksiyon fonksiyonunda yer almıyorsa sadece büyüme ve istihdamdaki değiĢimlere tepki veren Keynesyen bir politika mevcuttur.

Çıktı açığı, reel aktivitelerdeki değiĢmelere iĢaret ettiği için -her ne kadar orijinal Taylor

26 Bu durum literatürde Taylor Prensibi (Taylor Principle) olarak bilinmektedir.

Kuralı geriye-dönük (backward-looking) bir model olsa da- aslında para politikasının ileriye-dönük (forward-looking) kısmını iĢaret etmektedir (Kozicki, 1999). Örneğin, çıktı açığının yükselmesi gelecekte oluĢacak talep demektir ve sonuç olarak enflasyon beklentilerini yükseltecektir. Bu kapsamda çıktı açığı, para politikasını önceden (preemptive) hareket etmeye (faiz artıĢı) iten bir saik oluĢturacaktır.

Taylor Kuralına iliĢkin yorumda, 1.30‟daki rf denge reel faiz oranın tek baĢına gözlemlenemediğini ve NAIRU27 ile birlikte zaman içerisinde dalgalanma gösterdiğini belirten Richard H. Clarida (Clarida, 1999) ayrıca Taylor‟un Taylor Kuralında ima edildiği gibi Taylor Prensibi geçerli değilse diğer bir ifadeyle faiz oranının, enflasyon oranından daha az yükseltildiği durumunda, enflasyonun istikrarsızlaĢacağına da iĢaret etmiĢtir. Bu tipte “güneş lekesi (sunspot)” dalgalanması yaĢanması doğaldır çünkü bireyler, “kendi kendini besleyen (self-fulfilling)” bir Ģekilde beklenen enflasyonun yükselmesi halinde merkez bankasının uyumlu davranarak faiz oranının düĢmesine izin vereceğini kolaylıkla tahmin edecektir.

Taylor Kuralı, normal olarak değiĢkenlerin gecikmeli değerini içerdiği için geriye dönük (backward-looking) olarak oluĢturulmuĢ iken Clarida ve diğerleri (1998), yaptıkları yapıĢkan fiyatları içeren, ileriye dönük (forward-looking) bir model çerçevesindeki çalıĢmada, yine h<1 olması durumunda enflasyonun patlayabileceğini ve üretimde dalgalanmalar görülebileceğini ileri sürmüĢtür.

Clarida ve diğerleri (1998), orijinal ifadesine bağlı kalarak Taylor Kuralını ileriye dönük (forward-looking) olarak genel anlatımını aĢağıdaki gibi ifade etmiĢlerdir:

it* = i* +  (E [πt,k  t ] – π* ) + γE [xt,q  t ] (1.31)

Burada it* t dönemindeki nominal Fed Faiz oranı için olan hedef faiz oranını, πt,k t ile t+k zaman aralığında fiyat seviyesindeki yıllık yüzde değiĢimini, π* Fed‟in hedef enflasyon oranını, xt,q ise t ile t+q zaman aralığında yüzde olarak hesaplanan üretim

27 NAIRU: Non-Accelerating Inflation Rate of Unemployement: Enflasyonda artıĢ yaratmayan iĢsizlik oranıdır ve daha çok Friedman gibi paranın kısa dönemde enflasyon ve üretimi etkilediği uzun dönemde ise etkisiz olduğunu öne süren parasalcıların çalıĢmalarında görülmüĢtür.

açığının ölçüsünü göstermektedir ki bu da; Fed‟in GSYĠH için belirlediği hedef oran ile gerçekleĢen oran arasındaki farkı göstermektedir. E bekleyiĢleri gösteren operatörü ve

t ise faiz oranlarının belirlendiği zamanda mevcut olan bilgi setini ifade etmektedir. i*

(i* = r* + π* ) ise tanım gereği enflasyon ve üretim, hedef seviyelerinde iken arzu edilen nominal faiz oranını ifade etmektedir. Burada r* arzulanan reel (denge) faiz oranıdır.

Böylece hedef faiz oranı, beklenen enflasyon ve üretimin hedeflenen seviyelerinden farkının bir fonksiyonu olarak belirlenmektedir.

Bu Ģekilde ifade edilen Taylor kuralı, beklenti operatörü ve dönemlere iliĢkin simgelerden de görüleceği gibi28, ileriye dönük ve bekleyiĢleri içeren bir kuraldır.

Clarida ve diğerleri (1998) bu Ģekildeki bir formda belirlenen para kuralının, Svensson (1996), Bernanke ve Woodford (1997) ile Clarida ve diğer. (1997) çalıĢmalarında izlenebileceği gibi fiyat yapıĢkanlığını varsayan bir makro model çerçevesinde enflasyon ve üretimin kendilerine ait hedeflerden sapmasını minimize etmeye çalıĢan bir merkez bankasının ikinci dereceden (quadratic) kayıp fonksiyonu için optimal bir çözüm oluĢturduğunu ifade etmiĢtir. Clarida ve diğerleri (1998), bu tipteki bir politika kuralının, pek çok ampirik çalıĢmada o dönemler için merkez bankalarının uygulamalarını iyi bir Ģekilde açıklamakta olduğunu belirtmiĢlerdir. ÇalıĢmaya göre;

Taylor (1993)‟ın orijinal Taylor Kuralı çerçevesinde, Fed‟in enflasyonun ve üretimin gecikmeli değerlerine verdiği tepki olarak geriye dönük olarak incelemesi her ne kadar doğru olsa da eğer; enflasyonun ya da enflasyon ve üretimin gecikmeli değerlerinin doğrusal birleĢimi, gelecek enflasyonun belirlenmesi için yeterli bir istatistiki veri oluĢtursa, bu durumda Clarida ve diğerleri (1998)‟nin ifade ettiği kural, genel olarak ifade edilen Taylor Kuralının özel bir durumu olarak aynı politika kuralını ifade edecektir. Diğer bir deyiĢle Clarida ve diğerleri (1998) tarafından ifade edilen ileriye dönük Taylor Kuralı, Taylor tarafından olarak geriye dönük olarak ifade edilen orijinal Kural ile örtüĢen özel bir durum olarak oraya çıkacaktır. Bu durumda katsayılar değiĢecektir ancak ileriye dönük kural, geleceğe iliĢkin inanıĢların oluĢmasından daha fazla olan bilgi setini içereceğinden daha gerçekçi bir ifade olabilecektir.

Diğer taraftan, Clarida ve diğerleri (1998) Taylor Kuralını kullanarak ima edilen reel

28 Enflasyon πt,k için t+k ve üretim açığını ifade eden xt,q için ise t ve t+q simgeleridir.

faiz kuralını (implied reel rate rule) da aĢağıdaki gibi ifade etmiĢlerdir:

rt* = r* + ( – 1)(E [πt,k  t ] – π* ) + γ E [xt,q  t ], (1.32)

Burada önceden belirlenen (ex ante) hedef reel faiz oranı rt* = it – E [πt,k  t ] ve arzulanan reel faiz oranı r* = i*– π* dir. Diğer değiĢkenler ise (1.31) açıklandığı gibidir. Yazarların da belirttiği gibi (1.32) no.lu ifadeden önemli bir yorum ortaya çıkmaktadır: enflasyon ve üretimde hedeflere “ortalama (average)” olarak ulaĢılması zorunluluğu ve uzun dönemde reel faiz oranının para dıĢındaki faktörler tarafından belirleneceği varsayımı, arzulanan nominal faiz oranının (i*), dıĢsal olarak ve uzun dönem reel “denge (equilibrium)” faiz oranı ve hedef enflasyonun toplamına eĢit olarak belirlenmesi gerektiğini bir kısıt olarak ima etmektedir. Bu ifadeden de anlaĢılacağı gibi reel faiz oranının tepkisi yine enflasyon ve üretim açığı katsayıları olan sırasıyla  ve γ‟ya bağlı olacaktır. Genel olarak makroekonomik teoride kabul edildiği ve piyasa ile politika yapıcılar tarafından beklenildiği üzere düĢük reel faiz oranlarının ekonomik aktiviteleri ve enflasyonu arttıracağı düĢünüldüğünde,  ˃1 olması durumunda reel faiz oranı, enflasyon karĢısında yükselir ve istikrar sağlayıcı olur. Aksi takdirde <1 durumunda reel faiz oranı gerektiği kadar yükselmez, istikrar sağlayıcı bir durum oluĢmaz ve enflasyon kendi kendini besler bir duruma gelebilir. Üretim açığı katsayısı γ için de genel beklenti γ ˃0 olmasıdır.