• Sonuç bulunamadı

2.2. KENTSEL DOKU BAĞLAMINDA TATAVLA

2.2.1. Tatavla’nın Tarihi, Kültürel ve Coğrafi Konumu

Başlangıçta küçük bir Rum köyü olan Tatavla semti ya da Nisan 1929’dan itibaren resmi olarak kullanılan haliyle Kurtuluş semti; Kasımpaşa, Yenişehir, Dolapdere, Sinemköy, Feriköy, Pangaltı ve Cinderesi semtleriyle çevrilidir. Tatavla, Taksim Tepesi ile Okmeydanı Tepesi’nin arasında yer almakta ve her iki tepeden de ayrılarak bağımsız bir tepe oluşturmaktadır(Türker, 1998). Semtin etrafı çok eskiden kırlarla ve bostanlarla çevriliyken, buralarda süreç içinde Taksim, Elmadağ ve Okmeydanı semtleri oluşmuştur. Tatavla’nın Taksim tarafında bulunan Evangelistrias( Yenişehir, Dolapdere semti), 19. yüzyıl ortalarına doğru Tatavla nüfusunun artması ile oluşmuş ve semtle birleşmiştir. Tatavla semtinin adı başlangıçta kiraz ağaçlarının çokluğundan dolayı Kerasohori yani Kirazlıköy’dür(Irmak, 2017:19). Su kuyuları ve zenginlere ait at tavlalarıyla ünlüdür. Bazı kaynaklarda

Tatavula(1604), Taula(1603), Tatagula(1677), Tataulon(1705) olarak yer alsa da

Tatavla kelimesinin kökeni Rumca “Stavli.”, “Ta Tavla” yani “ahırlar” kelimesinden gelmektedir. Bir başka görüş ise, Tatarca kökenli Türkçe bir kelime olan “Tavla” kelimesi, dönemin zenginlerinin atlarının bulunduğu alan anlamında kullanılmıştır. Türkçe “At tavlası” kelimesi süreç içinde Rumlaşarak “Tattaula” şeklinde söylenmiştir(Türker,1998:13). Burada semte adını veren at tavlalarının sahiplerinin Bizans döneminde Galata’ya yerleşmiş olan varlıklı Cenevizliler olduğu

157

düşünülmektedir. İstanbul’un Osmanlı hâkimiyetine geçmesinden sonra da semti çevreleyen kırlar ve bostanlar padişah atlarına otlak olarak ayrılmıştır. Uzun yıllar bir Rum köyü olma özelliğini koruyan Tatavla’da yaşayan erkeklere Rumca olarak

Tatavlianos, kadınlar ise Tatavliani denilmiştir(Türker,1998:20).

Bu yoksul Rum köyünde değişim Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatı döneminde başlamaktadır. Bu nedenle bu döneme stratejik bir önem atfedilmiştir ve bu tarihi Tatavla’nın kuruluş tarihi olarak kabul eden büyük bir kesim vardır(Irmak, 2017: 16).Semtin ismi 16., 17. ve 18. yüzyılda kimi kaynaklarda “Ay Dimitri” olarak da geçmektedir. Semtin bu şekilde anılmasının nedeni, Haliç tersanelerinin etrafındaki yerleşim yerlerinin nüfunun yoğunlaşması ve bu nedenle Kasımpaşa’ya bir camii yapma fikridir. Bu nedenle Ortodoks cemaatine ait kilise camiye çevrilmiş, cemaatte Tatavla’ya yönlendirilmiştir. Kasımpaşa Rum Ortodoks Cemaati, Ayios Dimitros ikonasını da beraberinde getirmiş ve Ay.Athanasios Kilisesi bu ikonanın gelmesiyle Ay. Dimitri olarak anılmıştır. Bu nedenle köye de aynı şekilde Ay. Dimitri Köyü denilmiştir (Irmak, 2017. 20).

Tarih boyunca pek çok Batılı gezginin ve sanatçının ilgi odağı olan Tatavla’yı Edmondo de Amicis “İstanbul” kitabında şöyle anlatmıştır:

“Diğer bir tepeye doğru tırmandık ve kendimizi şehrin bir başka kenar mahallesi olan Ay Dimitri’de bulduk. Buradaki halkın tamamı Rum. Sakin görünüşlü ve ihtiyarlar, dal gibi delikanlılar, melodili konuşmaları ile havayı dolduran saçları örgülü kadınlar, ortalıkta serbestçe dolaşan domuz ve tavuklarla oynayan kurnaz ufak çocuklar.”

(Amicis,2009:18)

Joseph Von Hammer ise “İstanbul ve Boğaziçi” adlı eserinde Tatavla’dan olumsuz bir şekilde söz etmektedir:

“Ay Dimitri veya Türkçe adıyla Tatavla, bir tepenin üzerinde dar sokaklarla gruplaşmış berbat evlerden oluşan bir semttir. Denizcilerin ve tersane işçilerinin uğrak yerlerinden olan Hasköy, Kasımpaşa, Galata ve Pera meyhanelerinin yanı sıra Tatavla’nın da ayrı bir şöhreti vardır. Ahlak açısından en düşük insasnlar buradan başka hiçbir yerde barınamazlar. Tatavla halkın en alt tabakasının eğlence ve sefahat yeridir. Eski Frikya ve İyonya’nın ahlaki çöküntüsü, buradaki tavernalarda ve meyhanelerde dans eden dansöz

158

ve köçeklerle adeta ölümsüzleşmiştir. Dansların çoğu ilkçağın putperest ayinlerini hatırlatan figürleri sergiler.” ( Hammer, 2011:15)

Tatavla’nın sosyo-ekonomik tarihi siyasi gelişmelere paralel olarak şekillenmiştir. Semtin parlak dönemlerinde siyasi adımların etkisi vardır.1839 Tanzimat Fermanı ile başlayan modernleşme süreci, devamında gelen 1856 yılında Islahat Fermanı semtin büyük kazanımlar elde ettiği bir süreç olmuştur. Modernleşme süreci içinde, İstanbul’un geçirdiği mekânsal değişim kent içindeki nüfus dağılımından etkilenmiştir. Feriköy, Tatavla bölgesi ve etrafı yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızla yeni bir yerleşim alanı olmuştur (Türker, 1998:30). Günümüzde Taksim Gezi Parkı yerinde olan gayrimüslim azınlığa ait mezarlıkların (Latin mezarlığı) Taksim’den Feriköy’e nakledilmesi ile Feriköy, Kurtuluş bölgesi, Pangaltı, Nişantaşı ve Şişli konut alanı içerisinde yer almaya başlamıştır. (Türker, 1998:33)

On dokuzuncu yüzyıl ortalarına kadar yoksul bir denizci köyü olan Tatavla, gemicilerinin yanı sıra karnavalı, meyhaneleri, kendine özgü müziği, tulumbacıları, külhanbeyleri, kunduracıları, bostanları ve suç dünyası ile anılmaktadır. Tatavla sokakları da isimlerini semtin kültürel geçmişinden almaktadır. Direkçibaşı sokak ve Kaytancı sokak gemicilerden; Kuyulubağ ve Kuyularbaşı sokak ise su kuyularının bir zamanlar semtin gündelik yaşamındaki öneminden gelmektedir. Her meslek grubu; direkçiler, varilciler, silahçılar, tornacılar ve marangozlar kendiliğinden belli sokaklarda gruplaşmıştır(Irmak, 2017:22). 1800’lerin ortalarına kadar yoksul bir Rum denizci mahallesi olan Tatavla, on dokuzuncu yüzyılın ortasından yirminci yüzyıln ilk çeyreğine kadar Pera’dan sonraki en kalabalık Rum topluluğunu barındırmıştır. Tatavla’nın tarihi incelendiğinde on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından 20.yy’ın başlarına kadar en hareketli dönemini yaşadığı düşünülmektedir. Kiliseleri, ayazmaları, okulları, meyhaneleri, bağ ve bahçeleriyle kendine özgü bir yapı kurmuş, diğer semtlerden ayrışmıştır(Türker, 1998: 20).

1800’ün ilk yarısında, Tatavla’nın kırlık ve bostanlık olan çevresinde “Sinem Köyü.” denilen bölge gelişmiştir. Sinemköy günümüzde Tatavla semtinin içinde yer almaktadır. Sinemköy’ün kuruluşunu Episkopos Melisinos Hristodulu şöyle anlatmaktadır:

“1802’de bir grup İngiliz soylusu İstanbul’a gelir. Hükümetlerinin de desteğini alarak şehirde ticaret yapmaya başlar. Bunlardan G. Simmons asındaki soylu, elmas

159

ticareti ile uğraşır ve Osmanlı sarayında çalışmaya başlar. Bir süre sonra dönemin padişahı II.Mahmud’un güvenini kazanır. Kendisine Tatavla’nın kuzeyinde Kaya Dere ve Dolap Dere taraflarına kadar uzanan geniş bir alan bağışlanır. Simmons da buraya örnek bir çiftlik kurar ve çilek yetiştirir. Bu faaliyet, bölgede yavaş yavaş yerleşim kurulmasına neden olur. Adı da Simmons’a atfen Sinem Köyü olur. Yani Simmons adı Sinem’e dönüşür.” (Hristodulu, 2013:20)

Sinemköy’den sonra Pangaltı semtinin gelişmesi de Tatavla’yı etkilemiştir. 1840 yılından itibaren Pangaltı ismiyle yerleşim başlar. Sinemköy bir Levanten semtidir. Pangaltı da İtalyan ve Fransız ağırlığına sahiptir. Lizi Pulcu Çizmeciyan anılarında Pangaltı isminin nerden geldiğini şöyle anlatmaktadır: “Pangaltı, adını Hamam Caddesi’nde eskiden bulunan bir İtalyan’ın fırınından almıştı. Dükkânın üstünde ‘Pan Caldi’ yazarmış, yani; sıcak ekmek.” (2010:159) Pangaltı semtinin adını bile semtteki Levantenlerin varlığından aldığı görülmektedir. Günümüzde İstanbulluların arasında Pangaltı adıyla anılan semtin adı, Cumhuriyet’in ilanından sonra “Ergenekon Mahallesi.” olarak değiştirilmiştir. Resmi adı Ergenekon Mahallesi olsa bile halk arasında, gündelik hayatta Pangaltı adı kullanılmaktadır. Bundan dolayı çalışmada bölgenin adı Pangaltı olarak anılacaktır.

Başlangıcında homojen bir Rum nüfusa sahip olan Tatavla semtine, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ermeni, Yahudi ve Levantenler de yerleşmeye başlamıştır.Süreç içinde semtler gittikçe birbirine yakın hâle gelmeye başlamış, Tatavla’nın kırlık olan etrafında yeni semtler oluşmuştur. Yeni oluşan semtlere yerleşen yeni nüfus ise semtin sosyo-kültürel ve ekonomik yapısını tümüyle değiştirmiştir.