• Sonuç bulunamadı

TARİHSEL ARKA PLAN: 16.Asırdan Önce Anadolu’da Gayrimüslimler

GAYRİMÜSLİMLER

1.2- HAKLARI VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

1- TARİHSEL ARKA PLAN: 16.Asırdan Önce Anadolu’da Gayrimüslimler

Osmanlı tarihinde uzunluğuna bir taksim yapılarak çalışmaya esas alınacak dönemin 16. asrın ilk yarısı olarak belirlenmesi her ne kadar isabetli bir sınırlama olarak görülse de, yalnız bu süreç üzerine yoğunlaşmak ve bu dönemi bağımsız olarak ele almak çizgicilik olacağından yanıltıcı sonuçlara varılabilir. Bu nedenle çalışma konusu coğrafyada gayrimüslim halkın, önceki dönemlerdeki durumunu açıklamak gerekmektedir.

1.1- Osmanlı Hakimiyeti’nden Önce Anadolu’da Gayrimüslimler

1.1.1- Moğol Hakimiyeti Öncesi Selçuklu Dönemi

Selçuklular’ın Anadolu’daki fetihleri sırasında bölgedeki yerli halkın bir

kısmı, doğal olarak mevcut düzenin değişmemesi için çabalamış, bu yeni gelenleri tepki ile karşılamıştır. Ancak halkın diğer bir kısmı onları engellemek bir tarafa, işlerini kolaylaştırmaya çalışmıştır. Bu durum Selçuklular’ın takındığı tavır ile yakından ilgilidir. Selçuklular her ne kadar gaza ülküsüyle donanmış halde

hareket etseler de fanatik dindar değillerdir ve ancak gerekli olduğu durumlarda sert fatih rolünü üstlenmektedirler.(1)

Bu ilk fetihler sırasında Anadolu’da Rumlar, Ermeniler ve az sayıda olmak üzere Yahudiler bulunmaktaydı. Bunlardan özellikle Rum asıllı olmayanlar Türk hakimiyetinin gelişini memnuniyetle karşılamışlardır. Hem Bizans’ın baskıcı yönetiminden kurtulmak, hem de yeni hakimlerin kendilerine tanıdığı serbestîden faydalanmak onların bu tavrında etkili olmuştur.(2) Gerçekten de başkent Konya’da bile Ermeniler ve Yahudiler için meyhane bulunması bu milletlerin rahatlıklarını göstermektedir.(3)

Bu dönemde gayrimüslimler ve Müslümanlar arasında yaşanan yakınlaşmada fayda faktörünü de göz ardı etmemek gerekir. 1071’den sonra Anadolu’ya yayılan Türkler’in çoğu göçebe Oğuzlar’dan oluşurken, yerli Anadolu halkı yerleşik bir hayat sürmektedir. Yaşam tarzlarına bağlı olarak uğraştıkları işler ve elde ettikleri ürünler birbirini tamamlar niteliktedir. Bu yüzden bir alış veriş ortamının oluşması kaçınılmaz olarak ilişkileri de etkilemiştir.(4)

Bu arada, Rumlar da yeni fatihlerin yönetiminden hayli memnun gözükmektedirler. Selçuklular’ın onlara tanıdığı özgürlük; patriklerin, kendi hakimiyetleri altında bile, Bizans’la ilişkilerini sürdürmeleri örneğinde somutlaşmaktadır.(5) Ayrıca, Türk hakimiyetine girmiş olan yerlerde Hristiyan adetlerinin ve dinî ayin ve alaylarının açıktan gerçekleştirilebilmesi –her ne kadar

(1) Claude CAHEN, Osmanlılar’dan Önce Anadolu’da Türkler, Çev. Yıldız MORAN (İstanbul:e Yayınları, 1979), 203-204.

(2) Cl. CAHEN, a.g.k., 206.

(3) Cl. CAHEN, a.g.k., 211-213.

(4) M. AKDAĞ, a.g.k., I, 376.

Müslüman seyyahlarca kötü karşılansa da- gayrimüslimlerin özgürlük derecesini göstermesi bakımından önemlidir.(6)

Bu dönemde ilişkiler bazında oldukça fazla yakınlaşmalara rastlanmaktadır. Bizans soyluları Türkler’in yanında, hizmetkar veya ailenin bir parçası olarak boy göstermektedirler. Sultan eşleri olarak Rum kadınlarının sarayda belirmesi ise artık sıradan halk için bile gayet olağan bir durumdur. Üstelik bunların ihtida etmiş olması da gerekmememiştir.(7)

1.1.2- Moğol Hakimiyeti Dönemi

Bu dönem hem Müslümanlar’ın, hem de gayrimüslimlerin –siyasî istikrardan yoksun olunduğu için- huzursuzluk ve sıkıntı yaşadıkları bir dönem olmuştur.(8) Buna rağmen dinsel kimliklerinden dolayı gayrimüslimlerin ayrıca Moğol zulmüne uğramaları söz konusu değildir. Çünkü -en azından başlangıçta- Moğollar halkın diniyle ilgilenmemişler, herkesi inancında serbest bırakmışlardır. Bu arada, Anadolu’daki Milletler arasında en çok işbirliği yaptıkları, üstlendikleri “Moğol casusluğu” misyonundan dolayı Ermeniler’dir.(9)

İlhanlılar’ın Müslüman olmaları ise Anadolu’daki gayrimüslimlerin huzuruna gölge düşürmüştür. Özellikle İslam’ın öngördüğü kıyafet düzenlemeleri, bazı şehirlerde uygulanmıştır. Yine de ilişkilerin tamamen kopuk olduğu sanılmamalıdır. İlhanlılar için danışmanlık yapan Ermeni piskopos örneği buna delil olarak gösterilebilir.(10)

(6) Cl. CAHEN, a.g.k., 205. (7) Cl. CAHEN, a.g.k., 205. (8) Y. ERCAN, a.g.m., 1126. (9) Cl. CAHEN, a.g.k., 317. (10) Cl. CAHEN, a.g.k., 318- 319.

1.1.3- Türk Beylikleri Dönemi

Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılıp Moğol nüfuzunun da zayıflamasıyla gayrimüslimlerin durumunda nisbî bir iyileşme meydana gelmiştir. İbn Batuta ve diğer çağdaş kaynakların verdikleri bilgiler bunu destekler niteliktedir.(11)

Bu dönemde dikkat çeken husus, ticarî faaliyetlerde karşılıklı ilişkilerini perçinleyen Müslim ve gayrimüslimlerin, halk arasında bile evlilikler yoluyla yakın ilişkiler kurmuş olduklarıdır.(12) Yine de ilişkilerin sıkılaşması cemaatlerin birbirinden surlarla ayrılmış mahallelerde oturmalarına engel değildi. Belki de önceki dönemin yarattığı tedirginlikle her cemaat kendisini diğerlerinden tecrit etmiştir. İbn Batuta’nın Antalya’ya dair verdiği bilgiler buna örnek teşkil etmektedir.(13)

Gayrimüslimlerin yoğunlukla faaliyet gösterdikleri alanlar ise, aynen Osmanlı devleti zamanında görüleceği gibi, halkların kimliğine göre değişiklik göstermektedir. Örneğin İbn Batuta’nın Sinop’tan ayrılırken kiraladığı gemi bir Rum’a aittir ki bu, Osmanlı devrinde denizcilikle ilgili mesleklerde görmeye alışık olduğumuz Rumlar’ın bu eğilimlerinin daha eskiye dayandığını göstermesi bakımından önemlidir. Yine, İbn Batuta’nın Birgi’de karşılaştığı Yahudi hekime dair anlattıkları, Yahudiler’in bu meslekleri ile Müslüman-Türk toplumunda eskiden beri kendilerine yer bulmalarına örnek oluşturmaktadır.(14)

Göynük’te, evinde kalmak üzere başvurduğu Hristiyan kadının, İbn Batuta’yı safran almaya gelen tüccarlardan sanarak yanında epey bir miktar

(11) Y. ERCAN, a.g.m., 1127.

(12) İsmet PARMAKSIZOĞLU, İbn Batuta Seyahatnamesi’nden Seçmeler (Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 1999), 15.

(13) İ. PARMAKSIZOĞLU, a.g.k., 4.

safran getirmesi, bu halkın ticarî faaliyetlere olan ilgisinin delilidir.(15) Ayrıca Denizli’de yaşayan Rum halka dair verilen bilgilerden, bunların, -en çok kadınlar olmak üzere- dokumacılıkla geçindikleri anlaşılmaktadır.(16)

Bunların yanı sıra, Anadolu’da beylikler döneminde gayrimüslimlerin köle ve cariye olarak alınıp satılması da hayli yaygın görülmektedir ve gayrimüslimlerin yaşantılarının bir diğer mahrecini göstermektedir. İbn Batuta da değişik yerlerde ya satın alarak ya da hediye olarak sahip olduğu köle ve cariyelerden bahsetmektedir. (17) Hatta Denizli’de hamamlarda fuhuş yaptırılıp üzerinden para kazanılan cariyelerin varlığına da işaret etmektedir.(18)

1.2- Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi’nde Gayrimüslimler

Osmanlı Devleti bir uç beyliği olarak Bizans sınırında kurulmuş, güttüğü fetihçi politikalarla(19) darülharpten aldığı topraklarla sınırlarını genişletmiştir. Bu arada yeni kazanılan yerlerin ahalisi gayrimüslimler de Osmanlı hakimiyetine girmiştir.

Osmanlılar her ne kadar fetihlerini gaza ideolojisi üzerine gerçekleştirmiş olsalar da, siyasî-askerî faaliyet sonrasında, buradaki yerli halkla “birlikte” yaşamada gayet istekli bir tavır almışlardır.(20) Özellikle dervişler, farklı kültürlere

(15) İ. PARMAKSIZOĞLU, a.g.k., 46.

(16) İ. PARMAKSIZOĞLU, a.g.k., 12.

(17) İ. PARMAKSIZOĞLU, a.g.k., 25.

(18) İ. PARMAKSIZOĞLU, a.g.k., 12, 33, 35.

(19) bkz. Halil İNALCIK, “Osmanlı Fetih Yöntemleri”, Cogito, Osmanlılar Özel Sayısı (Yaz 1999), 115-135.

(20) Michel BALIVET, “Açık Kültür ve 14. Yüzyıl Osmanlı Kentlerinde Dinler Arası İlişkiler”, Osmanlı Beyliği (1300-1389), Ed. Elizabeth ZACHARIADOU (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000), 1.

sahip bu yeni komşuların birbirine uyumunda çok önemli roller üstlenmişlerdir.(21) Kuruluş dönemindeki bu durumu çağdaş Bizans kaynaklarından takip edebilmek mümkündür.(22)

Türkleşme ve İslamlaşma’ya katkıları inkar edilemez boyutlarda olan dervişler aynı zamanda, eski dinlerini muhafaza eden halk ile Müslümanlar arasındaki ilişkilerin iyileşmesine , hatta dostluk seviyesine gelmesine hizmet etmişlerdir. Bir Ortodoks rahiple arkadaşlık eden Hacı Bektaş, suçlu bir Hristiyan gencine şefaat ederek onu ölümden kurtaran ve ayrıca yakınlardaki bir manastırın keşişleriyle ahbaplık kuran Mevlânâ bu konuda örnek verilebilir.(23)

Kuşkusuz ilişkilerde tarafların olumlu yaklaşımı önemlidir. Ancak bu, -tabir yerindeyse- kimsenin suya sabuna dokunmaması şeklinde anlaşılmamalıdır. Bazen Müslümanlar’ın bazen de gayrimüslimlerin girişimleriyle dinî tartışma ortamlarının yaratılmış olması bunun göstergesi olarak alınabilir.(24)

Kuruluş döneminde gayrimüslimlerin durumları, Osman Gazi’nin Eskişehir-Ilıca’da ortaya koyduğu tavırda netlik kazanmaktadır: Bilecik’ten gelip pazarda bardak satan gayrimüslimler, aldığı bardağın parasını vermeyen bir Germiyan Türkü’nü Osman’a şikayet etmişler ve o da haklarını bu kişiden aldığı gibi, bir daha böyle durumların yaşanmaması için bir de emir vermiştir. Onun bu adîl tavrı burada, gayrimüslim kadınların dahi, pazara gelip alışveriş yapacak güven ortamını bulabilmelerini sağlamıştır.(25)

(21) Suraiya FAROQHI, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam,16.

(22) M. BALIVET, a.g.m., 1.

(23) S. FAROQHI, a.g.k., 29-30.

(24) M. BALIVET, a.g.m., 1-3.

(25) Mehmed NEŞRî, Kitab-ı Cihan-Nüma, Haz. F. R. UNAT, M. A. KÖYMEN (Ankara: TTK Basımevi, 1995), I, 88.

2- NİCELİKSEL DURUM: Tahrir Defterlerine Göre 16. Asrın İlk Yarısında Anadolu Eyaleti’ndeki Gayrimüslimlerin Demografik Durumu

2.1- Gayrimüslim Nüfusu İfade Etmede Kullanılan Terimler

Çalışma dahilindeki dönem ve bölgeye dair incelenen MVAD 438 ve MVAD 166 defterleri ile bu defterlerin kaynağını oluşturan mufassal tahrir defterlerinde, gayrimüslim nüfusun kaydedilişinde genel olarak “gebran”,(26), “zımmiyan”, “kefere” gibi söz konusu nüfusu toplam olarak ifade eden terimler kullanıldığı; bunun yanında gayrimüslim nüfus içindeki farklı grupları göstermek üzere kimi yerlerde “Rumiyan”, “Ermeniyan”, “Yahudiyan” gibi ifadelerin de yer aldığını görmekteyiz. Hangi terimin hangi sancakta geçtiği aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

tablo-2

Cem/Mah

Rumiyan Ermeniyan Cem/Mah Yahudiyan Cem/Mah Cem/Mah Gebran Cem/Mah Zımmiyan Cem/Mah Kefere (Küffar/Kâfir)

Kütahya Ankara Ankara Alaiye Ankara Ankara

Hüdavendigar Aydın Ankara Hamid Aydın

Karahisar-ı Sahib

Hüdavendigar Aydın Hüdavendigar Hüdavendigar

(26) ر : ateşperest, mecusî, zerdüştî; Gâvur lafzının olduğu maznundur (Ş. SAMİ, a.g.e., 1142); mecusî, ateşperest (Muallim NACİ, Lûgat-i Naci ( İstanbul: Çarı Yayınları, 1978), 614); gâvur: gebr, gûr kelimesinin tahrifi. Hallak-ı âlemi tanımayıp gayri asla tapan kâfir (A. VEFİK, 152); gâvur, kâfir (Tarama Sözlüğü (Ankara: TDK Yayınları, 1967), III, 1611); ateşe tapan, zerdüşt dininde olan (Nihat ÖZÖN, Osmanlıca Türkçe Sözlük (İstanbul: İnkılap ve Aka Kitapevi, 1965), 226); zerdüştî, mecusî, ateşperest; kâfir (Mehmet KANAR, Büyük Farsça Türkçe Sözlük (İstanbul: Birim Yayıncılık, 1998), 509). Gebr kelimesi tahrir defterlerinde Hristiyanlar için kullanılmakla birlikte, MVAD438-I’de (sf:16), Kütahya nefsinde, hem Hristiyan (Rum+Ermeni) hem de Yahudiler’i yekun olarak göstermede kullanılmıştır. Yine, Karahisar-ı Sahib’de, Cemaat-i gebran ve Cemaat-i Yahudiyan’ın yekunda gebran olarak kaydedildiğini görüyoruz (MVAD438-I, sf:156). Ayrıca Teke Sancağı’nda Antalya’da da Ermeni ve Yahudi nüfus yekunda gebran olarak geçmektedir (MVAD166, sf:575). Bu örnekler, kelimenin sadece Hristiyanlar’ı ifade eden bir tabirden öte bir anlamı da olduğunu düşündürmektedir.

Kütahya Karahisar-ı Sahib

Bolu Kengırı Kaca-ili

Sultan-önü Karesi Hamid Koca-ili Kütahya

Kütahya Hüdavendigar Saruhan Saruhan Kastamonu

Teke Menteşe

Teke

Burada dikkat edilmesi gereken husus, bazı kaza ve sancaklarda gözlenen terim kullanımındaki çeşitliliğin, bölgenin genişliği ve gayrimüslimlerce yoğun olarak tercih edilmesiyle ilişkilendirilebileceğidir. Örneğin Ankara Livası, iktisadî-ticarî faaliyetlerle son derece ön plana çıkmış olan Ankara kazasının çok sayıda gayrimüslimi barındırması dolayısıyla, bahsedilen hususta göze çarpmaktadır. Aynı şekilde Hüdavendigar Livası da ihtiva ettiği sancakların fazlalığı ve bu merkezlerin iktisadî-ticarî kapasitesi gibi etkenler nedeniyle, tahrir defterlerinde geçen terimlerin çeşitli olarak kullanıldığı bir yer olarak tebarüz etmektedir.(27)

2.2- Gayrimüslim Nüfusun Miktarı ve Dağılışı

Çeşitli vesilelerle bu çalışmanın diğer bölümlerinde bahsi geçmiş olan tahrir defterlerinin içerdiği bilgilere göre 16. asrın ilk yarısında Anadolu Eyaleti’nde hemen her sancakta küçük gruplar halinde gayrimüslim nüfus bulunmaktadır.(28)

(27) bkz. genel olarak Ö. ERGENÇ, XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya; Özer ERGENÇ, XVI. Yüzyılın Sonlarında Bursa: Yönetsel, Sosyal ve Ekonomik Durumu Hakkında Bir Araştırma (Ankara: Ankara Üniversitesi (Yayınlanmamış Doçentlik Tezi), 1979)

Anadolu Eyaleti içerisindeki 17 sancağın şehirli gayrimüslim unsurları -bir önceki konuda da belirtildiği üzere- sancağın iktisadî-ticarî hareketliliği ile ön plana çıkmış kazalarında yaşamaktadır.

Barındırdığı gayrimüslim nüfus bakımından eyaletin en önde gelen sancaklarından biri olan Ankara’da gayrimüslimler Ankara kazasında toplanmış durumdadır. İncelenen tahrir defterlerinde mahalle ya da cemaat adı altında 22 ayrı kalem halinde kaydı tutulmuş bu şehirli gayrimüslimler, 13 mahallede Müslümanlar’la birlikte yaşarken diğerlerinde kendi cemaat mensuplarıyla beraber oturmaktadırlar.(29) Hane(30) sayısı esas alındığında eyaletin en çok gayrimüslim nüfusa sahip sancağı olarak ortaya çıkan(31) Ankara’da en çok Hristiyanlar yaşamaktadır. Bu cümleden olarak Ankara nefsinde 363 Hristiyan hanesine karşılık 28 Yahudi hanesi bulunmaktadır.(32) Hristiyan hanesi bakımından Ankara aynı zamanda eyaletin sancak mukayesesinde ilk sırayı almaktadır.(33) Eyalette mücerred sayısı itibariyle en fazla Hristiyan 73 nefer olarak yine Ankara şehrinde yer almıştır.(34) Kayda geçen Yahudi mücerred sayısı ise 5’tir.(35) Hristiyan nüfus içindeki Rum ve Ermeni unsurun nispeti tam olarak bilinememekle birlikte şahıs adlarından bazı mahallelerin Ermeni,

(29) bkz. tablo-3/b.

(30) Anadolu Eyaleti defterlerinde “hane” tabirinin ifade ettiği anlam aslında avarız hanesidir ve gerçek hane ile aynı değildir. Bu hanelerin, nüfusun ve bölgenin özellikleri ve dönemin şartları göz önüne alınarak oluşturulan itibarî haneler olduğu bilinmektedir. Bu haneler 3, 5, 10 ya da 15 gerçek haneye tekabül edebilmekte, bazı mahalle ve köylerde 1/2, 1/4 veya 1/8 gibi kesirli sayılarla ifade edilebilmektedir (Ö.L.. BARKAN, “Avarız”, İA, II, 14-15.). Anadolu Eyaleti içindeki sancaklar üzerinde çalışan kimi yazarlar, çeşitli kaynakları karşılaştırmak suretiyle ortalama olarak 1 avarız hanesinin o bölgede kaç gerçek haneye denk geldiğini belirlemişlerse de (bkz. Ö.ERGENÇ, a.g.k., 53), bunun kesin bir rakam olmayışı ve her bölgede aynı sayıyı göstermeyişi nedeniyle bu çalışmada avarız hanesinin gerçek haneye dönüştürülerek nüfusun hesaplanması yoluna gidilmemiştir. Kaldı ki defterlerde geçen bütün “hane” deyimleri avarız hanesi değildir (Ahmet GÜNEŞ, Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyılın Başlarından XVII. Yüzyılın Başlarına Kadar Kocaeli Sancağı (Ankara: Ankara Üniversitesi (Yayınlanmamış Doktora Tezi), 1994), 12).

(31) bkz. grafik-3.

(32) bkz. tablo-5.

(33) bkz. grafik-1.

(34) bkz. grafik-4.

bazılarının Rum mahallesi olduğu anlaşılmaktadır.(36) Yine de bu mahallelerin etnik-mezhepsel niteliğinin tam olarak ortaya çıkarılıp buna göre bir nüfus oranlaması yapılabilmesi için tahrir defterleri ile birlikte diğer kaynakların karşılaştırmalı-detaylıincelenmesinin gerektiği açıktır.

Hüdavendigar Sancağı, gayrimüslimlerin kümelendiği merkezlerin başında gelmektedir. Hane sayısı baz alınarak Anadolu Eyaleti sancakları arasında bir karşılaştırmaya gidildiğinde gayrimüslim nüfus itibariyle Ankara’dan sonra ikinci sırayı Hüdavendigar Sancağı almaktadır.(37) Hüdavendigar Sancağı gayrimüslimlerinin çoğu Hristiyan’dır. Sancakta 205 hane ve 22 mücerredden oluşan bir Hristiyan nüfus bulunmasına karşılık Yahudiler’in 117 hane ve 1 mücerred oldukları görülmektedir.(38) Yine de hane sayısına göre Yahudi nüfusun Anadolu Eyaleti içinde en fazla olduğu sancak Hüdavendigar sancağı’dır(39) ve yahudiler bu sancak içinde yalnız Burusa (Bursa) şehrinde ikamet etmektedir.(40) Beğbazarı (Beypazarı) ve Sifrihisar (Sivrihisar) Ermeniler’le meskundur.(41) Aydıncık’ta ise Rumlar’ın yaşadıkları tahrir defterlerinde geçen isimlerden anlaşılmaktadır.(42)

Gayrimüslim nüfusun yoğun olduğu bir diğer sancak Koca-ili’dir. Buradaki gayrimüslimlerin tamamı Hristiyan’dır. İzmit’teki “İskele“, İznik’teki “Bağban Kafirleri“ ve “Manastır“ mahalleleri ile Şile bu nüfusu barındırmaktadır.(43) Koca-ili’ndeki gayrimüslim nüfus 304 hane, 26 mücerred ve “diğer“ 4 neferden

(36) Örneğin Serkiz, Haçik, Haçnor, Vartan gibi isimler taşıyan gayrimüslimlerin yaşadıkları mahallelerin Ermeni mahallesi (Makremeciyan, Mihriyar-ı Ermeni, Kirişciyan, Kebkebir-i Zımmî v.s.); İvaz, Minol, Dimitri, yani gibi isimler taşıyan gayrimüslimlerin yaşadıkları mahallelerin ise Rum mahallesi (Kebkebir, Kazuran v.s.) olduğu anlaşılabilmektedir. Bkz. TT117)

(37) bkz. tablo-5.

(38) bkz. tablo-5.

(39) bkz. tablo-2.

(40) bkz. tablo-5.

(41) bkz. tablo-5.

(42) Örn. Dimitri, Yorgi, Kosta, v.s. (TT111, sf:431).

oluşmaktadır.(44) Bu miktara göre Koca-ili Sancağı Hristiyan hane sayısı dikkate alınacak olursa eyaletin ikinci kalabalık sancağıdır.(45) Eyaletin toplam olarak gayrimüslimleri için hane sayısı esas alınarak sancaklar arasında bir karşılaştırma yapıldığında ise üçüncü sırada yer aldığı görülür.(46)

Saruhan’da da gayrimüslimler oldukça fazla sayıda gözükmektedir. Manisa, Menemen ve Güzel-Hisar kazalarında yaşayan Saruhan gayrimüslimlerinin Manisa’da olanları Yahudi’dir. Manisa Yahudileri aynı zamanda sancağın bütün Yahudi nüfusunu teşkil ve temsil etmektedir.(47) 88 hanelik Yahudi nüfusu Saruhan Sancağı’nı eyaletin hane esaslı Yahudi nüfus grafiğinde sancaklar arasında ikinci sıraya yerleştirmiştir.(48) Mücerred esaslı karşılaştırmada ise Saruhan Sancağı, Anadolu Eyaleti’nin en kalabalık yahudi yerleşkesi olarak ortaya çıkmaktadır.(49)

Aydın Sancağı’nda gayrimüslimler, Alaşehir, Ayasulug, Birgi, Çeşme, İzmir ve Tire’de görülmektedir. Tire’deki Yahudi cemaati dışında kalan Aydın Sancağı gayrimüslimlerinin Hristiyan olduğu görülür.(50) Sancakta 300 hane, 61 mücerred ve 5 “diğer“ kategorisindeki neferden oluşan Hristiyan nüfusa karşılık 64 hane ve 18 mücerredden müteşekkil Yahudi nüfus bulunmaktadır.(51) Aydın, eyaletteki sancaklar arasındaki mukayesede, sahip olduğutoplam gayrimüslim nüfusun hane bazlı sıralamasında ikinci sırada(52) ve bunun dışında kalan “diğer“ nefer sıralamasında üçüncü sırada yer almaktadır.(53) Hem Hristiyan, hem deYahudi nüfusun eyaletteki hane esaslı dağılımında Aydın üçüncü sırada (44) bkz. tablo-5. (45) bkz. grafik-1. (46) bkz. grafik-3. (47) bkz. tablo-3/o. (48) bkz. grafik-2. (49) bkz. grafik-5. (50) bkz. tablo-3/c. (51) bkz. tablo-5. (52) bkz. grafik-6. (53) bkz. grafik-7.

bulunmaktadır.(54) Sancaklar arasında mücerred sayısı dikkate alınarak yapılan karşılaştırmada ise Hristiyan nüfus açısından aydın, en kalabalık üçüncü sancak olarak belirirken(55) Yahudi nüfus açısından ikinci sırayı almaktadır.(56)

Kastamonu Sancağı’ndaki şehirli gayrimüslimlerin tamamı, çalışma konusu dönemde, Sinop’ta oturmaktadır.(57) Sonraki dönemlere ait salnamelerde Ermeniler’le birlikte mevcudiyetlerinden bahsedilen(58) Rumlar’ın bu dönemde tek gayrimüslim millet olarak Sinop’ta boy gösterdikleri görülmektedir. Hem isimlerden(59) hem de tahrir defterlerinde “Cemaat-i Rumiyan“ olarak kaydedilmelerinden(60) bu durum açıkça ortaya çıkmaktadır. Sinop Rumları büyük bir ihtimalle Selçuklular zamanında varlığı bilinen tüccar Rumlar’ın torunlarıdır.(61) Sinop’ta 6 ayrı mahalle teşkil etmiş olan gayrimüslimler toplam 233 hane ve 91 mücerredden oluşmaktadır.(62) Hane sayısı göz önünde bulundurulduğunda Kastamonu, Anadolu Eyaleti’nin toplam gayrimüslim nüfusunu gösteren grafiğinde(63) ve Hristiyan nüfusunun gösteren grafiğinde(64) dördüncü sırada yer almaktadır. Yine mücerred sayısı dikkate alınarak eyaletin toplam gayrimüslim nüfus grafiği oluşturulduğunda Kastamonu yine en fazla nüfusu barındırmasıyla dikkat çekmektedir.(65)

(54) bkz. grafik-1 ve grafik-2.

(55) bkz. grafik-4.

(56) bkz. grafik-5.

(57) bkz. tablo-3/j.

(58) Ahmet KANKAL, Türkmen’in Kaidesi Kastamonu (XV-XVIII. Yüzyıllar Arası Şehir Hayatı) (Ankara: Zafer Matbaası, 2004), 80-81.

(59) İsimler için bkz. TT327, sf: 467-472. (60) bkz. tablo-3/j. (61) A. KANKAL, a.g.k., 80-81. (62) bkz. tablo-5. (63) bkz. grafik-3. (64) bkz. grafik-1. (65) bkz. grafik-6.

Hamid Sancağı’nda bulunan gayrimüslimler, Ağlasun, Burdur, Eğirdür, Isparta ve Uluborlu kazalarında yaşamaktadır.(66) Tamamı Hristiyan olan Hamid gayrimüslimleri, isimlerinden anlaşıldığı kadarıyla Rum’dur.(67) Bunlar arasında Karaman, Karamanî ismini taşıyanların varlığı ilgi çekicidir.(68) Burdur’dakiler dışında kalan Hamid Sancağı gayrimüslimleri, kendi cemaatlerine ait mahallelerde ikamet etmektedir.(69) Toplam olarak sancak dahilinde yaşayan gayrimüslimler 183 hane, 47 mücerred ve bunun haricindeki 7 neferden oluşmaktadır.(70) Hane sayısına göre sancaklardaki Hristiyan nüfusa bakıldığında Hamid Sancağı’nınyedinci sırada olduğu(71) toplam gayrimüslim nüfusa bakıldığında ise altıncı sırada yer aldığı görülmektedir.(72) Mücerred sayısına göre sancaklardaki Hristiyan nüfusa göz atıldığında ise Hamid’in üçüncü sıraya yerleştiği,(73) toplam gayrimüslim nüfus açısından ise ikinci sırayı aldığı görülmektedir.(74) “Diğer“ kategorisi altında ele alınan gayrimüslim nüfusu ise bu sancağı, eyalette ikinci sıraya yerleştirmektedir.(75)

Kütahya Sancağı’nda, Ermeni, Rum ve Yahudi’lerden ibaret şehirli gayrimüslim nüfus, Kütahya, Lazkıyye ve Kula kazalarında yaşamaktadır. Kütahya kazası Ermeniler’e, Rumlar’a ve Yahudiler’e ayrılmış 3 gayrimüslim mahallesine sahiptir.(76) Lazkıyye kazasında ise gayrimüslimler “Mahalle-i Kefere“ adı altında kaydedildiklerinden(77) hangi milletten oldukları açıkça belli olmasa da isimlerden anlaşıldığı üzere Rum olmaları kuvvetle muhtemeldir.

(66) bkz. grafik-1

(67) Örn. İvaz, Papa Nikola, Vasil, Andronikos, KirYorgi, Mihail, Nikola, İstavri, Urum, Urum Beğ, Dimitri, Kirvasil, v.s. (TT30, sf: 272, 301-302); Nikola, Andronikos, Minol, Kosta, Hristos, İvaz, İstafanos, Dimitri, v.s. (TT121, sf:333). (68) bkz. TT30, sf:272,302; TT121, sf:333. (69) bkz. tablo-3/f (70) bkz. tablo-5. (71) bkz. grafik-1. (72) bkz. grafik-3. (73) bkz. grafik-4. (74) bkz. grafik-6. (75) bkz. grafik-7. (76) bkz. tablo-3/m. (77) bkz. tablo-3/m.

Turan Gökçe XVI. ve XVII. asırlarda Lazkıyye’de Ermeni varlığından söz etmenin mümkün olmadığını belirtmektedir.(78) Kula gayrimüslimleri ise “Cemaat-i Kefere“ adı altında kayded“Cemaat-ilm“Cemaat-işt“Cemaat-ir ve y“Cemaat-ine bu halkın hang“Cemaat-i m“Cemaat-illetten olduğu belirtilmemiştir.(79) Fakat şahıs isimleri bu konuya ışık tutar niteliktedir ve buradaki gayrimüslimlerin büyük ihtimalle Rum olduklarını düşündürmektedir.(80) Kütahya Sancağı’nda 12’si Yhudiler’e aitolmak üzere toplam 224 gayrimüslim hanesi bulunmaktadır.(81) Anadolu Eyaleti’nin sancakları arasında hane esaslı bir karşılaştırma yapıldığında, Hristiyan sayısı bakımından Kütahya beşinci sırayı alırken,(82) genel gayrimüslim sayısı bakımından sekizinci sırada yer almaktadır.(83) Kütahya’nın grafiksel karşılaştırmada önde geldiği tek kategori ise “diğer“ başlığı altında toplanmış olan ve -daha önce de belirtildiği gibi- hane ve mücerred dışında yer alan neferleri ifade eden gayrimüslim nüfus kategorisidir. Buna göre Kütahya 8 nefer ile Anadolu Eyaleti sancakları içinde ilk sırada yer almaktadır.(84)

Teke Sancağı’nda gayrimüslimler, sancak merkezi olan Antalya ve