• Sonuç bulunamadı

TALĠBAN‟IN ORTAYA ÇIKIġI

V- ARAġTIRMANIN METODU

1. TALĠBAN‟IN ORTAYA ÇIKIġI

Biliyoruz ki bir örgüt durup dururken ortaya çıkmaz. Bir örgütün ortaya çıkması için bazı sebeplerin olması gerekir. Dolaysıyla Taliban‟ın ortaya çıkmasına, geliĢmesine ve iktidarı ele geçirmesine sebep olan faktörlerin incelenmesi önemlidir. Kanaatimizce Taliban hareketinin ortaya çıkmasına sebep olan amiller siyasî, içtimaî ve dinîdir. Bu amilleri çoğaltmak da mümkündür. Fakat biz siyasî, içtimaî ve dinî amilleri incelemekle birlikte yan faktörlere de değinerek konuya açıklık getirmeye çalıĢacağız.

1. 1. Siyasî ve Ġçtimaî Âmiller

Afganistan‟ın etnik durumunu göz önünde bulundurduğumuzda farklı milletlerin bir araya gelip yaĢamakta olduklarını görüyoruz. Farklı etnik gruplarının baĢında PeĢtunlar, Tacikler, Türkler ve Hazaralar gelmektedir. Bu farklılıkların azınlık ve çoğunluğunun mutlak bir Ģekilde belli olmadığı ve birbirlerini kabul etmediği sürece olumsuz sonuçlara yol açabileceğini söylemek mümkündür.

Taliban hareketi 1994 yılının sonlarına doğru ortaya çıkmadan önce Afganistan bölünmeye baĢlamıĢtır. Örneğin Taciklerin lideri ve Afganistan‟ın cumhurbaĢkanı Rabbanî baĢkent Kabil ve kuzey doğu bölgelerinde hâkim olmuĢtur. Batıdaki üç ille Herat‟ın merkezi Ġsmail Han‟ın kontörlü altındaydı. Pakistan ile sınır olan doğu illerinden üç il ve Celalabad da dâhil mücahitlerin elinde idi. Gulbeddin Hekmetiyar ise güney ve Kabil‟in batısında hüküm sürmekte idi. Kuzey‟deki altı il, Özbek Generali (Genel olarak Afganistan Türklerinin Lideri) AbdurraĢid Dostum‟un hâkimiyeti altında olmuĢtur. Afganistan‟ın merkezinde ve Bamyan‟da ġii mezhebine mensup Hazaralar etkili ve yetkili durumda olmuĢlardır. Güney Afganistan da bölünmüĢ bir vaziyette olmuĢtur.164

Böyle bir durumu değerlendirdiğimiz takdirde

164 RaĢid, Ahmed, Tr., Necle Handek, Taliban, Zenan Ticareti Mafya ve Projeyi Azim-i Neft der Asiya-i Merkezi, NeĢri Bak‟a, Tahran, 1381, s. 58.

Afganistan‟ın bölüĢtürüldüğünü görmekle birlikte siyasi ve fikirsel olarak da ayrıĢtırıldığını söylemek mümkündür. Kaldı ki bu farklı anlayıĢlar sadece düĢünce ayrılığı ile kalmayıp iktidar mücadelesine kadar götürülmüĢtür. Ülkenin her yerinde çatıĢmalar baĢlamıĢ, ırkçılık haddinden aĢmıĢ ve savaĢlar patlak vermiĢtir. Parti liderleri ara ara birleĢmiĢ olsalar da çoğu zaman birbirleri ile barıĢamamıĢlardır. Böyle bir durumda yeni bir hareketin ortaya çıkması kaçınılmazdı. Öte yandan baktığımızda iktidar PeĢtunların elinden gitmiĢtir. YaklaĢık üç yüz yıl hüküm süren PeĢtunlar büyük ihtimalle, iktidarı ellerinden vermek istemiyorlardı. Eski liderleri baĢarısız olmuĢtu. Artık yeni bir oluĢumla ortaya çıkmaları gerekirdi. Bu yeni oluĢum da Taliban olacaktı.

Ülkenin durumu gün geçtikçe kötüye doğru gidiyordu. Ülkede Emniyetsizlik, istikrarsızlık ve düzensizlik hâkim olmuĢtur. Hal böyle iken Taliban hareketi istikrar, düzen, emniyet getireceğiz ve Allah‟ın hükmünü uygulayacağız sloganlarıyla Afganistan‟ın siyaset alanına adım atmıĢlardır. Gerçi ilk baĢlarda millet bu oluĢuma pek de olumlu bakmamıĢlardır. Fakat halk, ülke güvenli duruma gelecek ve iç savaĢlar bitecek ümidiyle az da olsa bu hareketi hoĢ karĢılamıĢlardır. Dolaysıyla bu hareketin oluĢumuna ve geliĢmesine en büyük amil Afganistan‟ın içtimaî durumunun müsait olmasıdır.165

Emniyet, istikrar, düzenin ve merkezi hükümetin olmaması mücahit liderlerinin siyasî anlayıĢlarının zayıf olmasından kaynaklanıyordu. Birbirleri ile barıĢmanın ve anlaĢmanın; birbirlerine güvenmenin ve hak tanımanın yerine, birbirleriyle barıĢıp anlaĢamamıĢlardır. Biri öbürüne hak tanımamıĢ ve gözler devletin koltuğuna dikilmiĢtir. Daha önce ülkeyi komünist sisteminden kurtaracağız diye çıkan mücahitler ve parti liderleri, kendi menfaatleri için birbirleri ile savaĢmıĢlardır. Dolaysıyla kendi elleriyle yeni bir hareketin oluĢumuna zemin hazırlamıĢlardır.

TartıĢılan meselelerden bir baĢkası da Taliban‟ın arkasındaki dıĢ güçlerinin kim olmasıdır. Hiçbir maddi ve fiziki gücü olmayan bir örgüt, nasıl olur da birdenbire ortaya çıkıyor ve hızlı bir Ģekilde Afganistan topraklarının genelini ele

165 Seccadi, Abdülkayyum, Camia Şinasi-i Siyasi-i Afganistan, NaĢir, Müessese-i Tahsilâtı Ali-i

geçiriyor sorusu akıllara gelmektedir? Acaba harici ve gizli güçler bunları desteklemekte miydi?

Taliban dıĢ ülkelerin yardımıyla ortaya çıktı ve baĢarılı oldu tahminleri ve söylemleri yıllardır söylene gelmektedir. Bu dıĢ ülkelerin baĢında genelde Amerika, Pakistan, Suudi Arabistan ve BAE‟leri gelmektedir. Peki, gerçek anlamda bu ülkeler Taliban‟ı desteklemiĢler midir? Yahut da ortaya çıkmasına ve oluĢmasına sebep olmuĢlar mıdır?

Amerikan‟ın Taliban‟ı desteklemesi konusu hakkında farklı görüĢler vardır. Bir kesim Taliban‟ı tamamen Amerika ortaya çıkarttı ve destekledi derken, bir diğer kesim de bu görüĢü reddederek Taliban döneminde Afganistan‟da Amerikan‟ın

rolünün olmadığını savunmaktadırlar.166

Tabii ki dıĢ ülkeler menfaatleri söz konusu olduğu sürece bir örgüte yardımda bulunurlar. Özellikle de yukarda isimlerini zikrettiğimiz ülkeler, her zaman Afganistan‟a müdahale etmiĢlerdir. Amerikan‟ın veya baĢka güçlerin Taliban‟ı ortaya çıkartmasında ve desteklemesinde ne gibi menfaatleri olabilir meseleleri tartıĢılabilir. Fazla detaya girmeden Ģunu söylememiz mümkündür: Genel bir Ģekilde Taliban‟ı Amerika ortaya çıkarttı ve destekledi dememiz pek de uygun gözükmemektedir. Çünkü Taliban Amerika‟nın ortaya çıkarttığı bir örgüt olsaydı daha devletini doğru düzgün kuramadan ona karĢı çıkmazdı. Kaldı ki Taliban fikirsel olarak da her zaman Amerika ile taban tabana zıt olmuĢtur. Dolaysıyla bu konuda kesin bir Ģeyi söylemek oldukça güçtür.

Pakistan‟ın desteği konusuna gelince, Pakistan‟ın Taliban üzerindeki etki, diğer ülkelere nazaran farklılık arz etmektedir. Çünkü Taliban‟ın fikirsel ve siyasal yapısı oradaki siyasi, dini cemaatlerden ve medreselerden oluĢmaktadır. Siyaset alanında Pakistan‟da iki tane siyasî ve Ġslamî Cemaat vardır ki biri “Cemiyyet-i el-Ulema-ı Ġslam” ve diğeri de “Cemaat-ı Ġslamîdır”. Bu iki siyasî ve dinî cemaat (fikirsel anlamda) çok eskilerden beri yarıĢ ve çatıĢma içerisinde olmuĢlardır. ġöyle ki Cemaat-ı Ġslamî teĢkilatının lideri Mevdudî‟nin görüĢleri Deyobend (medrese) uleması ve özellikle de Cemiyyet-i el-Ulema-i Ġslam cemaatinin lideri müftü Mahmud tarafından eleĢtirilmiĢtir. Çünkü Mevdudî‟nin Ġslam‟dan anlayıĢı onlara

166 Mahdevî, Ca‟fer, Camia Şinasi-i siyasi-i Taliban, (1994-2001) ĠntiĢaratı Müessese-i Âli-i

nazaran daha güncel ve modern olmuĢtur. Bununla birlikte, Mevdudî geleneksel bir medresede eğitim görmediği için Deyobend medresesinin ulemaları, onu din âlimi olarak da görmemiĢlerdir.167

Daha sonra Afganistan‟da iç savaĢları yüzünden milyonlarca insan Pakistan‟a gitmiĢtir. Orada yerleĢen halk, çocuklarının yetiĢmesi ve geliĢmesi için okullarda ve medreselerde kaydettirmiĢlerdir. Tabiidir ki birçok genç radikal Ġslam düĢüncesine sahip olan Deyobend medresesinden de eğitim almıĢlardır. Böylelikle Cemiyyet-i el-Ulema-i Ġslam‟ın bir sonraki lideri Müftü Muhmud‟un oğlu Fazlurrahman ve burada yetiĢen gençler, ilk önce Afganistan‟ın Ġslamî partilerini, daha sonra da Taliban örgütünü desteklemiĢlerdir. Pakistan, devlet olarak da Taliban‟ın önünü açmak istemiĢtir. Mesela Taliban‟ın General AbdürraĢid Dostum ve Kuzeylilerle yaptığı görüĢmelerde Pakistan‟ın etkisi olmuĢtur. Ayrıca Ġran ve BM ile arası bozulduğunda da gerginlikleri gidermek için görüĢmeler yaparak arayı düzeltmeye çalıĢmıĢtır. Aynı Ģekilde ideolojik ilkelerine zarar vermeyen konularda Taliban adına pazarlıklar bile yapabilmiĢtir. Taliban‟ın Pakistan hükümetine karĢı müeyyideleri ve itirazları olabilir. Fakat gerçek Ģu ki Taliban‟ın kararları üzerinde Pakistan‟ın o veya bu Ģekilde günümüze kadar etkisi devam etmiĢtir.168

Bunun altında yatan sebep, Durand Hattı/meselesi169olabilir. Çünkü

167 Müjde, Vahid, Afganistan ve Penç Sal Salta-i Taliban, NeĢreney Yayınları, 1382, Tahran, s. 34. 168 Zeydan, Ahmed Muvaffak, Tr: Hülya Afacan, Taliban’ın Yükselişi, Mana Yayınları, 2013,

Ġstanbul, s. 53-54.

169

19. Yüzyılda dünyanın en büyük emperyalist devletlerinden biri olan Britanya, Hindistan yarımadasının da tamamını kontrolünde tutmuĢtur. Bununla birlikte aynı dönemlerde diğer bir sömürgeci pozisyonunda olan devlet de Çarlık Rusya, Orta Asya hanlıklarını yıkarak günümüz Afganistan ile komĢu durumuna gelmiĢtir. Bu Ģekilde Afganistan iki imparatorluk ortasında büyük bir mücadele alanına dönüĢmüĢtür. Her iki tarafın mutlak hâkimiyet sağlayamamasından dolayı Afganistan iki taraf arasında tampon bir bölge olarak kabul edilmiĢtir. Ancak bölgenin sınırları kesin olarak bilinmediği için bir takım mahalli ayaklanmalar ortaya çıkmıĢ ve bunun önüne geçilememiĢtir. Bu nedenle Britanya devleti kendisine sorun yaratan bir takım PeĢtun kabilelerinin büyük bir kısmını kendi sömürgesindeki Hindistan sınırları içerisine dâhil eden Lahor (1838) ve Gandomak (1879) antlaĢmalarını Afgan yönetimine kabul ettirmiĢtir. Bunlarla da mezkûr sorunlar çözülmemiĢtir. Dolaysıyla Ġngiliz yönetimi tampon bir ülke olan Afganistan ile sömürge altındaki Hindistan sınırlanı kesin olarak belirlenmesi için DıĢiĢleri sekreteri General Mortimer Durand‟ı bölgeye göndermiĢtir. Ekim 1893‟te Hindistan‟a gelen Durand, Afganistan Emiri Abdurrahman Han‟a birçok antlaĢmanın yanı sıra bu ülkenin güney sınırlarının belirlenmesi konusundaki antlaĢmayı da kabul ettirmiĢtir. Neticede 12 Kasım 1893‟te bugünkü Afganistan‟ın güney doğusundan güney batısına uzanan sınırları çizilerek Ġngiliz sömürgesi altındaki Hindistan‟dan ayrılmıĢtır. Günümüzde mevcut bölge, her ne kadar Afganistan devleti tarafından resmi bir Ģekilde tanınmıyorsa da uluslar arası camiada Pakistan ile Afganistan‟ın resmi sınırı olarak kabul edilen bu sınırın çizilmesi ile PeĢtun kabileleri iki parçaya bölünmüĢtür. Böylece Afgan yönetimi tarafından Afganistan‟ın doğal sınırları içinde kabul edilen bölgelerin bir kısmı Kuzeybatı Sınır Eyaleti adıyla Hindistan‟a bırakılmıĢtır. Adını General Durand‟dan alan bu sınır anlaĢması 1905, 1919 ve 1922 yıllarında Ġngiliz ve Afgan yönetimleri

Durand hattı Afganistan ve Pakistan arasında yıllardan beri ihtilafa sebep olan bir konudur. BaĢka bir ifadeyle Durand hattı, Pakistan ve Afganistan arasında yaĢanan kavga ve çekiĢmelere neden olan en büyük etkenlerden biri olmuĢtur.

Bölgesel ve ülkesel düĢmanlıklar da Taliban Hareketinin ortaya çıkmasına ve geliĢmesine sebep olmuĢtur. Suudi Arabistan‟ın ve (BAE) BirleĢik Arap Emirliklerinin Afganistan‟la sınır ülke olan, Ġran devleti ile arasının iyi olmaması buna örneklik teĢkil etmektedir. Pakistan‟ın Taliban‟ı yönlendirme ve siyasi rehberlik konusunda Arabistan ve BAE‟nin de maddi mevzularda büyük rolleri olmuĢtur.170

Kaldı ki Arabistan, Pakistan ve BAE‟leri Taliban devletini resmî bir devlet olarak da tanımıĢlardır. Dolaysıyla Taliban‟ın ortaya çıkmasına, güçlenmesine hem Afganistan‟daki içtimaî ve siyasî amiller ve hem de dıĢ güçlerinin müdahale etmesi sebep olmuĢtur diyebiliriz.

1. 2. Dinî Âmiller

Afganistan toplumuna baktığımızda halkın çoğulluğunun dindar olduğunu görüyoruz. Geneli dindar olan bir toplum, genelde kendilerine dindar bir liderin

tarafından üç kez yenilenmesine rağmen, zaman zaman Afgan yöneticileri tarafından bir sorun olarak gündeme gelmiĢtir. 1919‟da Amanullah Han Afgansitan‟ın bağımsızlığını Ġngilizlere kabul ettirmiĢ ve ardından da Afganistan‟ın doğal sınırları olan Kuzeybatı Sınır Eyaleti bölgesine hak iddia etmiĢ ve olumlu bir sonuç elde edememiĢtir. 12 Ekim 1929‟da iktidarı ele geçiren Nadir ġah, 18 Mayıs 1930‟da Ġngiliz yönetimine gönderdiği bir notada Ġngilizler ile yapılan Tüm antlaĢmalara bağlı kalacağını ifade etmiĢtir. Ancak Ġngilizlerin Hindistan yarımadasından çekilme kararı ve Pakistan‟ın kuruluĢ döneminde Afgan yöneticileri bu konuyu daha ciddi bir biçimde gündeme taĢımaya çalıĢmıĢlardır. 14 Ağustos 1947‟de bağımsız bir devlet olarak kurulan Pakistan‟ın BM üyeliği Eylül 1947‟de Afganistan tarafından kabul edilmemiĢtir. Afganistan‟ın Pakistan‟ı reddetme gerekçesi ise kendisine ait topraklarının Pakistan‟a bırakıldığı iddiası olmuĢtur. Bununla birlikte Afganistan yoğun diplomatik baskılara maruz kaldığı için 20 Ekim 1947‟de tekrar vetosunu geri çekmek zorunda kalmıĢ ve Pakistan‟ı resmen tanımıĢtır. Uluslar arası camiada Durand Hattı Pakistan ile Afganistan‟ın resmi sınırı olarak kabul edilmekteyse de Afganistan özellikle 1950‟den beri bu sınırı kabul etmemiĢtir. Öte yandan Pakistan bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktığından itibaren Durand Hattı ile ilgili tavrını net bir Ģekilde ortaya koymuĢ ve farklı dönemlerde Afganistan‟ın çabalarına karĢı, yaptığı açıklamalarda 1893‟te çizilen Durand Hattının iki ülke arasındaki resmi sınır olduğunu ve uluslar arası kamuoyunda bunu bu Ģekilde tanındığını dile getirmiĢtir. Ayrıca 1947‟deki referandum ile bölge insanının da kendi tercihini yaptığı yönündeki açıklamalarıyla söz konusu sınırdan kesinlikle taviz verilmeyeceğini beyan etmiĢtir. bk. Fazıl Ahmed Burget, “Durand Hattı: Afganistan-Pakistan Arasında YaĢanan Kavganın Diğer Adı”, Ortadoğu Analiz, c. 5, Sayı: 56, Ağustus 2013, s. 62-64. Dolaysıyla Pakistan mezkûr bölgeden vazgeçmemek için elinden geleni ardına koymamıĢ; bu Ģekilde değiĢik politikalar izleyerek kendi menfaati gereği Afganistan liderlerinin birçoğunu bazen desteklemiĢ ve bazen de yıkmaya çalıĢmıĢtır. Neticede Pakistan‟ın bu tavrı, Afganistan‟ın karıĢmasına ve iç kargaĢalarına yol açan en önemli nedenlerden biri olmuĢtur.

170 Ġmamî, Hüsameddin, Afganistan ve Zuhuri Taliban, Müessese-i ĠntiĢaratı, ġab, birinci baskı, 1378,

olmasını isterler. Yahut da böyle bir toplumu, dindar bir lider en iyi Ģekilde kullanabilir. Dolaysıyla Afganistan siyasetinde genelde din, siyasete alet edilmiĢtir ki, Taliban da bundan müstesna olmamıĢtır.

Taliban hareketini Mevleviler 171 ve mollalar yönetmiĢlerdir. Bunlar

Afganistan‟ın durumunu çok vahim olarak değerlendirmiĢlerdir. Taliban‟ın DıĢiĢleri Bakanı Mevlevi Vekil Ahmet Mütevekkil hareketin ortaya çıkma nedenini Ģu Ģekilde açıklamıĢtır: Mücahit liderlerinin arasında ihtilaf çıktığında onlara ait komutanlar birbirleri ile savaĢtılar. Vilayetlerde kontrol edilemeyecek düzensizlikler hâkim oldu. Artık milletin mal, can ve Ģerefi güvence altında değildi. Bunun üzerine din âlimleri ıslah getirici bir hareketin ortaya çıkmasına fetva verdiler. Tüccar kesim, zenginler ve gücü elinde tutan bazı komutanlar bu oluĢuma yardıma hazır oldular.172

Her ne kadar Vekil Ahmet Mütevekkil din âlimlerinin bu hareketin çıkmasına fetva verdiklerini söylemiĢ olsa da onun bu söylemi Afganistan‟daki din âlimlerinin geneli Ģeklinde anlaĢılmamalıdır. Bununla birlikte Mütevekkil‟in vilayetlerde düzensizlik ve güvensizlik vardı sözü de tartıĢılabilir. Yalnız Ģu da bir gerçek ki birçok bölgede halkın mal, can ve namusu güvence altında olmamıĢtır.

Ülkenin birçok bölgesinde ahlaksızlık, kızları zorla evlendirme ve milletin namusuna tecavüz etme meseleleri, silahlı kiĢiler tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Özellikle Kabildeki farklı partilere ait militanlar meĢru olmayan yollarla halkın malına ve mülküne sahip olmuĢlardır.173

Ülkede bu gayri meĢru örneklerin sayısı daha çok olmuĢtur. Parti liderlerinin birçoğu kendilerine ait olan militanların önünü alamamıĢlardır. Komutanlardan bazıları liderlerinin sesine kulak vermiĢ ve bazıları da umursamamıĢtır. Kaldı ki liderlerin de gayrı meĢru iĢlerin içinde olmadığını söylememiz güç olacaktır. Dolaysıyla bunların hepsi Taliban‟ın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıĢtır. Belirli din adamları Ġslam Ģeriatını hâkim kılacağız düĢüncesiyle bir araya gelmiĢ ve hareketi Kandahar‟dan baĢlatmıĢlardır.

171

Özel medreselerde dinî dersleri gören ve kendisini Ġslamî ilimlerde iyi yetiĢtiren kiĢilere Mevlevi denir.

172 Mütevekkil, Vekil Ahmet, Trc: Vahit Müjde, Afganistan ve Taliban, NaĢir, Meyhen Kitap FuruĢi,

1383/2015, s. 20.

Hareketin oluĢumuyla alakalı örgüt lideri Molla Ömer, Ģöyle demiĢtir: Ġlk önce Kandahar‟ın ilçesi Meyvend‟deki medreseden yanımda bir kiĢiyi de alarak Zengevat mıntıkasına gittim. Server isimli bir Ģahıstan silah aldım ve Telukan‟a girdim. Oradaki medrese öğrencilerine -ki sayımız on dört kiĢiyi aĢmıyordu- fesatla mücadele ve ıslahı getirme konusunda fikirlerimi beyan ettim. Lakin onlar kabul etmediler. Sonra düĢüncelerimi yedi tane baĢka bir Talebe (medrese öğrencisi) ile paylaĢtım. Bunlar kabul ettiler ve günün sonuna kadar sayımız elli üç kiĢiye ulaĢtı. Ertesi sabah Sengsar‟a gittik. Sengsar‟ın tüccarlarından biri olan Hacı BeĢir, bize iki tane araba verdi. KeĢeknuhud‟a gittiğimizde oradaki halk silah ve maddi yardımlarıyla bizi desteklediler. KeĢek‟ten Arğustan‟a ve oradan da Sipinboldak‟a giderek ayaklanmayı baĢlattık.174

Dikkat edilirse Molla Ömer de fesatla mücadele söylemleriyle hareketi baĢlatmasından bahsetmiĢtir. Sonuç itibarıyla Taliban hareketinin ortaya çıkmasında dinî amillerin rolü büyüktür diyebiliriz. Ne var ki Taliban da fesadın önünü alabilmiĢ değildir. Ülkenin birçok vilayetinde hüküm sürmüĢ olan Taliban Ġslam‟a ve dine zarar verecek iĢler yapmıĢlardır. Kızların eğitim görmesine karĢı çıkma, okulları yıkma, dört tane Ģahit olmadan zina suçlamalarıyla insanlara rejimi uygulama, bazen doğru dürüst gerekçeleri olmadan hırsızlık suçlarıyla insanların ellerini kesme, haksız yere adam öldürme, aĢırı derece PeĢtunculuk ve ırkçılık yapmaları buna örnektir. Dolaysıyla Taliban ilk baĢlarda ġeriat buyruklarını uygulayacağız ve fesadın önünü keseceğiz sloganlarıyla çıkmıĢ olsa da durum onların söyledikleri gibi devam etmemiĢtir.