• Sonuç bulunamadı

Türkiye‟de Göç ve Toplumsal Cinsiyet

Belgede KABUL VE ONAY (sayfa 79-84)

1. BÖLÜM

1.4. FEMINIZMIN SOSYAL POLITIKAYA ELEġTIRILERI VE FEMINIST

1.4.8. Türkiye‟de Göç ve Toplumsal Cinsiyet

Sosyal politikada göç ile ilgili çalıĢmalarda kadınların eĢ veya babalarının yanında göçe katılanlar olmanın dıĢında ayrıca ele alınmaları oldukça yenidir. 1970 öncesinde göç araĢtırmalarında erkek merkeze alınmıĢ ve bulguların süreci yaĢayan erkek ya da kadın herkes için aynı olduğu gibi genellemeler yapılmıĢtır. Akkaya (2002), kadın göçünün farklı dinamikleri olduğunu Ģu Ģekilde belirtmektedir:

“Erkekler gibi kadınlar da ülkelerinde yaşadıkları zulümden kaçmakta;

ancak erkeklerden farklı olarak, özel korumaya ihtiyaçları bulunmaktadır.

Kadınların bu süreçten erkeklere kıyasla çok daha olumsuz etkilendikleri savı, çeşitli araştırmalar tarafından da desteklenmektedir. Toplumsal cinsiyet farklılıkları savaş sürecinde kendini göstermektedir. Genel olarak kadınlar; toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, sosyal ve kültürel önyargılardan kaynaklanan baskı ve zulüm, geleneklerle ilişkili bedensel ve ruhsal sağlıklarını bozan zarar verici uygulamalar, cinsel istismar, cinsel şiddet, aile içi şiddet gibi esas olarak kadın olmalarından kaynaklı zulüm ve baskılardan kaçmak için de ülkelerini terk etmek ve başka bir ülkeye göç etmek zorunda kalmaktadırlar.”

Türkiye‟nin mevcut durumu düĢünüldüğünde bahsedilmesi gereken iki önemli göç hareketi bulunmaktadır. Bunların ilki 1990 sonrasında dağılan Sovyetler Birliği‟nden kopan ülkelerden Türkiye‟ye doğru gerçekleĢen göç hareketi; ikincisi ise 2011 yılında patlak veren iç savaĢ sonrası Türkiye‟ye doğru gerçekleĢen yoğun Suriyeli göçüdür. Bu çalıĢma kapsamında bu iki göç hareketi sonucu ülkeye gelen göçmenler ile ilgili sosyal güvenlik düzenlemelerine yer verilecektir.

Göçmen kadınlar Türkiye‟de ev içi bakım ve temizlik iĢleri, turizm sektöründe bazı iĢler ve tekstil ya da tarım gibi ülkenin emek arzının yoğun olmadığı iĢlerde çalıĢmaktadırlar.

ĠĢgücü piyasasına giriĢleri enformel yollarla olduğundan genellikle güvencesiz, düĢük ücretli ve çalıĢma koĢulları iyi olmayan iĢlerde çalıĢmaktadırlar. 1990 sonrası gelen kadınlar daha çok ev içi hizmetler ile turizm/eğlence sektöründe çalıĢmaktadır. Yapılan araĢtırmalar, bu kadınların çoğunlukla ülkeye turist vizesi ile girip kayıtdıĢı çalıĢtıklarını göstermektedir. ÇalıĢma hayatında bu enformel yer alıĢ da onları korunmasız bırakmaktadır. Göçmen kadınlara yönelik emek talebi özellikle yerli ev iĢçilerinin tercih etmediği yatılı iĢlerde yoğunlaĢmaktadır. Kadınlar için masrafların azalması bakımından avantajlı olsa da bu Ģekilde çalıĢmanın, net bir çalıĢma saatinin olmaması, izinlerinin düzenli olmaması, hane içinde taciz/tecavüz veya Ģiddet gibi durumlara daha açık hale gelinmesi gibi önemli olumsuzlukları da mevcuttur. Türkiye‟de 2003 yılına kadar ülkeye turist vizesi ile giriĢ yapıp kayıtdıĢı olarak çalıĢan bu kadınlarla ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. 2003 yılında ise 4817 sayılı Yabancıların ÇalıĢma Ġzinleri Hakkında Kanun çıkarılmıĢtır. Ancak bu Kanun, yanlarında çalıĢan göçmen iĢçiyi kaydettirmek isteyen iĢverenlere getirilen koĢullar ve prosedürler sebebiyle beklendiği gibi etkili olamamıĢtır. Ayrıca bu Kanunun Türk vatandaĢı ile evlenenlere sağladığı kolaylıklar sebebiyle anlaĢmalı evlilikler de artmıĢtır (Üstek,2015:221).

Suriye‟de patlak veren iç savaĢ sonrasında Türkiye‟ye yeni bir göç dalgası oluĢmuĢ ve Suriyeliler “geçici koruma statüsü” alarak Türkiye‟de yaĢamaya/çalıĢmaya baĢlamıĢlardır (Dedeoğlu ve Bayraktar, 2018:248). 2013 tarihli ve 28615 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda yapılan tanıma göre geçici koruma:

“Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil veya geçici koruma bulmak amacıyla kütlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara sağlanan korumadır.”

Yabancıların geçici korunma kapsamına alınması için genel koĢul, Geçici Koruma Yönetmeliğinin 8. maddesinde belirtilen ve kapsama alınmayı önleyecek Ģu durumlardan herhangi birinin bulunmamasıdır:

“a) Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1967 Protokolüyle değişik 28/7/1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşmenin 1 inci maddesinin (F) fıkrasında belirtilen fiillerden (barışa karşı suç, savaş suçu veya insanlığa karşı suç işlemesi; mülteci olduğu ülkeye sığınmadan önce, sığındığı ülke dışında siyasi olmayan ağır bir suç işlemesi; Birleşmiş Milletler‟in amaç ve ilkelerine aykırı fiilleri gerçekleştirmesi) suçlu olduğuna dair ciddi kanaat bulunanlar.

b) Türkiye dışında hangi saikle olursa olsun zalimce eylemler yaptığını düşündürecek nedenleri bulunanlar.

c) Yukarıdaki suç ya da fiillerin işlenmesine iştirak eden veya bu fiillerin işlenmesini tahrik edenler.

ç) Ülkesinde silahlı çatışmaya katılmış olduğu halde bu faaliyetlerini kalıcı olarak sonlandırmayanlar.

d) Terör eylemlerinde bulunduğu veya planladığı ya da bu eylemlere iştirak ettiği tespit edilenler.

e) Ciddi bir suçtan mahkûm olarak topluma karşı tehdit oluşturabileceği değerlendirilenler ile milli güvenlik, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından tehlike oluşturduğu değerlendirilenler.

f) Türkiye‟de işlenmesi hâlinde hapis cezası verilmesini gerektiren suç veya suçları daha önce işleyen ve bu suçun cezasını çekmemek için menşe veya ikamet ülkesini terk edenler.

g) Uluslararası mahkemelerce hakkında insanlık suçu işlediğine dair karar verilmiş kişiler.

ğ) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Dördüncü Kısım Yedinci Bölümünde yer alan suçlardan birini işleyenler.”

Geçici korumanın iptal edilmesi veya bireysel olarak sona ermesi ise kiĢinin kendi isteği ile ülkeden ayrılması ya da ölmesi durumunda gerçekleĢir (GKY madde 12). Yukarıda sayılı suçlar sebebiyle kapsam dıĢında kalması gerekenlerin sonradan anlaĢılması halinde ise geçici koruma statüsü Göç Ġdaresi Genel Müdürlüğü veya valiliklerce iptal edilir.

Yapılan projeksiyonlar Suriye‟de mevcut durumun değiĢmemesi ve bir geri dönüĢ yaĢanmaması halinde 50 yıl sonra Türkiye‟de 4 kiĢiden birinin Suriyeli olacağını göstermektedir9. Bu da Türkiye‟deki Suriyelilerin yapılan çalıĢmalara dâhil edilmelerinin gerekliliğine iĢaret etmektedir. YaĢanan toplu göç hareketini yönetmek için birçok çalıĢma yapılmıĢ olsa da yapılan araĢtırmaların bulguları bugün Suriyelilerin çoğunun kayıtdıĢı olarak çalıĢtıklarına iĢaret etmektedir. Ancak bu çalıĢmalarda daha çok çocuklar üzerine yoğunlaĢılırken göçmen kadınların iĢgücü piyasasındaki durumları hakkında çok sınırlı bilgi elde edilmiĢtir (Dedeoğlu ve Bayraktar, 2018:248).

Avrupa ülkelerine göç eden Suriyeliler daha çok erkekler iken Türkiye, ulaĢım kolaylığı, dini faktörler ve bilinen bir ülke olması gibi sebeplerle, genellikle ailelere ev sahipliği yapmaktadır. Aile ile göç etmek kadınların hem ücretleri hem evdeki ücretsiz emekleri üzerinde bir baskı oluĢturmakta hem de yüklerini artırmaktadır (Dedeoğlu ve Bayraktar,2018:270). Suriyeli kadınlar daha çok tarım ve tekstil gibi iĢlerde çalıĢmaktadırlar. Suriyelilerin geliĢi kayıtdıĢı çalıĢmaya talip olabilecek iĢçi sayısını artırmıĢtır. TÜĠK 2017 verilerine göre Suriyeli göçmenlerin tarımda kayıtdıĢı çalıĢma oranı %90 ın üzerindedir. Mevsimlik tarım iĢçiliği yapan Suriyeli kadınlara yönelik araĢtırmalar göçün sıradan ev iĢlerini bile zorlaĢtırdığını bu sebeple kadınların ve kız çocuklarının yüklerinin arttığını göstermektedir. SavaĢ öncesi Suriye‟de evlilik kadınların istihdamında olumsuz bir etki yaratmaktadır çünkü geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin benimsenmiĢ olmasının yanında kanunlar da kocanın izni olmadan

9 http://www.alomaliye.com/2018/12/26/turkiyedeki-suriyeliler/

kadının çalıĢmasını yasaklamaktadır. Bu durum Türkiye‟ye gelen Suriyeli kadınların çoğunun meslek sahibi olmamasının önemli bir sebebidir. Önemli bir diğer sebep ise kadınların eğitim oranlarının çok düĢük olmasıdır. AFAD (2014) tarafından Türkiye‟deki Suriyeli kadınlarla yapılan araĢtırmaya göre bu kadınların %87‟si gelir getirici bir mesleği olmadığını beyan etmiĢtir; meslek sahibi olanların ise öğretmenlik, terzilik, kuaförlük, hemĢirelik gibi kadına biçilen toplumsal cinsiyet rollerinin uzantısı olan mesleklere sahip olduğu görülmüĢtür. Bu araĢtırmaya katılan kadınların %60 ının en fazla ilkokulu bitirebilmiĢ ve 15-18 yaĢ grubundaki kadınların %15 oranında evli olduğu görülmüĢtür. Ülkelerinde çoğunlukla ev kadını olan ve dıĢarı ile bağlantıları eĢleri tarafından sağlanan birçok kadın bugün göç ettikleri ülkelerde kendilerini zorunlu olarak hane reisi pozisyonunda bulmuĢtur. Kadınların hane reisliği ailedeki çocukları da etkilemiĢ, çocuklar ya çalıĢmaya ya da özellikle kız çocukları anneleri çalıĢırken ev içi iĢleri görmeye mecbur kalmıĢlardır.

Suriyeli kadınların yarıya yakınının çalıĢma hayatına katılabilecek fiziksel koĢullara sahip olduğu araĢtırmalar tarafından ortaya konmuĢ olsa da iĢgücüne katılımlarının önünde birtakım engeller bulunmaktadır. Bunların en önemlisi bakımdır. Diğer engeller ise dil bilmeme, eğitimsizlik ve sosyalleĢememedir. Eğitimli kadınların ise diplomalarının geçersiz sayılması sonucu niteliksiz iĢlerde bir nevi bilgi israfına uğradığı görülmektedir. Göç sonrası hem ekonomik hem de fiziksel koruma amacıyla kızların daha da erken yaĢlarda evlenmesi yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır.

Belgede KABUL VE ONAY (sayfa 79-84)