• Sonuç bulunamadı

2. İşsizlik Kavramı

2.2. Türkiye’de İşsizlik

Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemiz işgücünün neredeyse tamamına yakın bir kısmı tarım kesiminde çalışmaktadır. Osmanlı Devleti’nden kalan borçlar ve zayıflamış bir ekonomi bu yıllarda iyileştirilmeye çalışılmıştır. Çoğu kaynak savaş yıllarından çıkıldığı için orduya tahsis edilmiştir. Sanayide yabancı sermaye payının düşüklüğü, sanayi yapısının çok iyi olmaması, teknolojinin geri olması gibi unsurlar o yıllarda istihdamın çok büyük oranda tarım sektöründe yoğunlaşmasına sebep olmuştur (İncekara, 2010). Osmanlı döneminden Cumhuriyetin kuruluşuna kadar tarım toplumu özelliğini taşıyan Türkiye, Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak sanayileşme çabaları içerisine girmiştir. Sanayi ve hizmet sektörünün büyümesine paralel olarak işsizlik sorunu da ortaya çıkmıştır.

1950’li yılları takiben başlayan iç göç olayının yanı sıra siyasi nedenlerden dolayı Balkanlardan yurt içine göç olayının eklenmesi ile bu dönemde başlayan hızlı kentleşme ve nüfus artışı, işsizlik sorunlarının daha da gözle görülür hale gelmesine neden olmuştur. 1960’lı yıllarda ülkemizden yurtdışına yönelen göç olgusuyla planlı dönemin başlaması, ülkemizde istihdam sorunlarının yoğun bir şekilde tartışılmasına yol açmıştır. Dünya enerji krizi, iç ekonominin durgunluğu, dış açık ve borçların hızla

50 yükselmesi, dışa yeni göç imkânlarının ortadan kalkması, gittikçe hızlanan yurda dönüş eğilimleri istihdam sorunlarını 1970’li yıllarda ağırlaştırmıştır (Ekin, 2001).

1980’lerde tüm dünyada uygulanmaya başlayan neo-liberal politikalar Türkiye’de de uygulanmış, bu politikalar sonucunda işsizlik olgusu ciddi boyutlara varmıştır (Yıldız, 2014). Buna bağlı olarak yoksulluk artmış ve gelir dağılımında da problemler oluşmuştur. 1980 kararlarıyla hedeflenen ihracata dayalı büyüme modeli de yeterince başarılı olamamıştır. Milli gelir beklenildiği gibi artmamış işsizlikte artışlar meydana gelmiştir. 1990 sonrası ise ekonomideki kısa vadeli spekülatif sermaye hareketlerinin yoğunlaştığı bir piyasa yapısı hakim olmuştur (İncekara,2010).

Türkiye’de görülen işsizliğin 1980 yılı sonrasına genel bir bakış yapıldığında şöyle sıralanabilir;

- İşsizlik oranları yüksek olmakla beraber süreklilik arz etmekte, kronik bir hal almakta,

- Kırsala göre kıyaslandığına kentlerde yaşanan işsizlik sorunu daha yüksek seyretmekte,

- Kentlerde kadın işgücü, kırsalda ise erkek işgücü işsizlik sorunuyla daha fazla karşı karşıya kalmakta,

- İşsizlikten en çok mağdur olan, 2001 yılına kadar 15- 24 yaş grubunu kapsayan genç nüfus, 2001 yılından sonra ise 25-44 yaş grubu olmakta,

- Eğitim düzeyine göre işsizlik sorunu daha ziyade lise altı eğitimlilerde görülmekte olup yükseköğretim mezunlarında ise 2001 yılına kadar düşük seyreden işsizlik oranının 2002 yılından sonra ivme kazandığı izlenmekte,

- Yaşanan ekonomik krizlerin etkisiyle, 1 yıl veya daha fazla süredir iş arayanların oluşturduğu uzun dönemli işsizlerde 2001 ile 2011 yılları arasında sürekliliği olan bir artış görülmektedir (Uzunca, 2019).

Esas itibariyle 2000’li yıllara kadar artan ama birkaç yılı saymazsak tek hanede kalan işsizlik sorunu, Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri sonucu çift haneli rakamlara tırmanmaya başlamıştır (Apaydın, 2018).

2001 krizinin ardından Amerika’da 2007 yılında başlayıp Türkiye’de asıl etkisi 2009 yılında görünen mali krizler nedeniyle üretim ve tüketim harcamalarında meydana gelen dengesizlik istihdam ve dolayısıyla işsizlik sorunlarını yaratmıştır. 2007 mali krizinden dolayı Türkiye büyüme hızını kaybetmiş ve 2009 yılında %4,7 küçülmüştür.

Bankacılık krizinin küresel bir hal alması ile krizin reel sektöre sıçramasının bir sonucu

51 olarak 2009 yılında %12,6 ile son yılların zirvesini yaşamıştır. 2009 yılından sonra tekrar büyüme süreci başlamıştır. 2013 yılının ardından işsizlik oranının sürekli bir yükseliş eğilimine girdiği gözlenmektedir. 2018 yılı itibari ile Türkiye’de işsizlik oranı %11,14 olarak belirlenmiştir. 2015 yılı ile birlikte Türkiye, 2000’li yıllarda işsizlik konusunda nispeten daha üstün olduğu Arap ülkeleri ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin de işsizlik seviyelerinin üstünde bir orana ulaşmıştır (Elveren, 2018; Etci, 2019).

2015 yılında Avrupa Birliği ülkelerinde baş gösteren ekonomik kriz, ihracatımızın büyük bir kısmını AB ülkelerine yaptığımızdan dolayı ülke ekonomimizi olumsuz yansımaları yaşanması üzerine işsizlik oranlarının tekrar artışa geçtiği izlenmektedir (Uzunca, 2019). İşsizlik oranı her ne kadar 2009 yılında zirveye ulaştıktan soran düşüş göstermiş olsa da son yıllarda tekrar iki haneli rakamlara çıkarak 2000 yılındaki rakamların çok üzerinde seyretmektedir (Elveren, 2018).

Tablo 1’de Türkiye’deki toplam işsizlik oranı ve işsizliğin cinsiyete göre dağılımı verilmiştir. 2000 yılındaki toplam işsizlik ve cinsiyet dağılımı %6 seviyesinde olup kadın ve erkek işsizlerin oranı birbirine çok yakındır. 2002 yılı itibariyle toplam işsizlik oranı çift haneli sayıya ulaşarak %10.35 seviyesine yükselmiştir. Kadın ve erkek işsizlik oranlarındaki fark düşük olmaya devam etmiştir. 2005 yılının ardından toplam işsizlik oranı %10.8’den tekrar tek haneli sayılara düşerek % 8.7 seviyesine gelmiştir. 2009 yılında yaşanan kriz nedeniyle toplam işsizlik oranı en yüksek seviyesine ulaşarak % 12.5’e çıkmıştır. Bu yılda kadın ve erkek işsizlik oranı arasındaki fark oldukça küçük olup her iki oran da yüzde 12 seviyelerini takip etmektedir. 2009 yılının ardından %10’a düşen işsizlik oranı 2011 yılı ile tekrar tek haneli seviyeye gelerek %8.7 olmuştur. 2010 yılı itibariyle kadın ve erkek işsizlik oranları arasındaki fark artmaya başlamıştır. 2015 yılı ile

%10.3 seviyesine tekrar yükselen toplam işsizliğin cinsiyete göre dağılımında kadın işsizlik oranının erkek işsizlik oranına göre oldukça yükseldiği ve %12.5’e çıktığı görülmektedir. Günümüze kadar bu iki oran arasındaki fark daha da büyürken kadın işsizlik oranı %14.8’e yükselmiştir.

Tablo 1: Türkiye’deki İşsizlik Oranları Erkek İşsizliği

(% Erkek İşgücü)

Kadın İşsizliği (% Kadın İşgücü)

Toplam İşsizlik (% Toplam İşgücü)

2000 6,579999924 6,271999836 6,494999886

2001 8,737000465 7,484000206 8,380999565

2002 10,72900009 9,465999603 10,3579998

2003 10,71700001 10,1079998 10,54199982

2004 10,7840004 10,98900032 10,8380003

52 Kaynak: Dünya Bankası, (Çevrimiçi),

https://databank.worldbank.org/reports.aspx?source=2&series=SL.UEM.TOTL.MA.ZS&countr y=TUR#, Erişim Tarihi: 05.03.2020

Türkiye’de işsizliğin yapısına bakıldığında; daha çok erkeklerin istihdamda kadınların işsiz olduğunu görülmektedir. Kadınlar daha çok toplumsal ve ailevi nedenlerle çalışmamakta, ev kadınlığı yapmaktadırlar. Çalışan kesimin önemli bir kısmı da vasıfsız işgücü olup ailelerini geçindirmek amaçlı çalışmaktadırlar. Tarım kesiminde ise kadınlar daha çok ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadırlar. Kentlerde kadınların işsizlik oranları Türkiye ortalamasının üzerindedir. Kentte yaşayan kadınların iş arama konusunda kırsal kesimde yaşayan kadınlara oranla daha aktif olmaları kentlerdeki kadın işsizliğinin yüksekliğinin bir diğer nedeni olarak gösterilebilir (İncekara,2010).

Kadınların işgücüne katılım oranı erkeklere kıyasla çok düşüktür. Eğitim seviyesi artan kadınların işgücüne katılım oranları da artmaktadır. Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranını olumsuz yönde etkileyen birçok etken vardır. Bunların başlıcaları;

- Küçük çocukların bakımı,

- Kadının eğitim düzeyinin düşüklüğü,

- Piyasa koşularının kadın istihdamına elverişli olmayışı, - Kısmi çalışma olanaklarının sağlanamayışı,

- Çalışma yaşamına ilişkin ilgili mevzuattaki eksiklikler ve

- Kadının çalışması ile ilgili geleneksel bakış açılarının değişim hızının kadın lehine yavaş ilerlemesi

biçiminde sıralanabilir (Karabulut, 2007).

2005 10,44400024 11,18000031 10,63599968

2006 8,583000183 9,097000122 8,718000412

2007 8,769000053 9,145999908 8,868000031

2008 9,609999657 9,979999542 9,710000038

2009 12,52999973 12,60900021 12,55200005

2010 10,36200047 11,38300037 10,65999985

2011 8,256999969 10,06000042 8,795999527

2012 7,616000175 9,36400032 8,149000168

2013 7,914999962 10,53199959 8,732000351

2014 9,01099968 11,81000042 9,880000114

2015 9,154999733 12,56099987 10,23600006

2016 9,524999619 13,59500027 10,83899975

2017 9,340000153 13,85200024 10,81900024

2018 9,574000359 13,6079998 10,89500046

2019 10,45400047 14,85900021 11,89500046

53 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

VAR VE YAPISAL VAR MODELLERİ

1. METODOLOJİ

Benzer Belgeler