• Sonuç bulunamadı

[120b] (Feramurz) Sam’a gücüne göre hamle eder. Öğle vaktine kadar izin verir. İkindi zamanı kemerinden tutup Sarsar ayyara teslim eder. Sarsar da alıp sancak dibine gider. Feramurz meydanda kalıp bağırmaya başlar ve er talep eder. Tafaruk Şahın ser-askeri olan Keyamerz hemen gelip Feramurz’un karşısına çıkar; cenk etmeye başlarlar. Aradan dokuz güçlü hamle geçtikten sonra Feramurz şiddetli bir darbe vurarak Keyamerz’i yere serer.

Kırtas, esir edip sancağın gölgesine gider. Feramurz yine er talep eder. Tefaruk Şahın sol kol baş taht pehlivanı olan Kınan zengi -kötü ahlaklı bir zengidir- gergedan sürüp söverek meydana girer. “Ey hayırsız, ulu bir padişah olan Ray-ı azam’a karşı gelip onun pehlivanlarını zor durumda bırakmak senin ne haddinedir. Hemen hamle et de sana gününü göstereyim.” deyip dişlerini gıcırdatmaya başlar. Bu şekilde saç, sakal dağıtarak heybetli görüneceğini ve Feramurz’un kendisinden korkacağını sanır. Feramurz, Kınan zenginin bu tarz muamelesinden öfkelenip “Bre küstah melun!” diyerek öyle bir bakar ki Kınan’ın ödü ağzına gele yazar. Kınan, “Hey hayırsız, sen misin şerefimi sineme geçirip keyfimi karga burnu gibi boka daldıran.” deyip süngüsünü eline alır ve Feramurz’a saldırır. Feramurz çok öfkelenmiştir. Hemen davranıp Kınan’ın süngüsünü elinden alır ve dizine vurup kırar. Kınan bu defa ağır gürze el atar ve Feramurz’a şiddetli bir darbe vurmak ister. Feramurz onu da avucunun içinde zapt edip Kınan’ın elinden alıp atıverir. Sarsar gürzü alarak “Bereket versin bunu bir pehlivana satıp ihtiyacımı karşılarım.” der.

Kınan zengi artık kudurmuş köpeğe dönüp kemerinden ateş renkli kılıcını çıkarır ve Feramurz’a doğru hamle eder. Feramurz atını kucaklayıp Kınan’ın koltuk altından geçerek (onun) kılıç tutan bileğini yakalar. Bileği öyle bir sıkar ki Kınan’ın parmakları tohumluk hıyara döner ve parmaklarından çeşme gibi kan akar; kılıç zemine düşer. Feramurz kılıcı eline alıp Kınan zengiyi yukarı fırlatır. Kınan zengi yere düşerken (Feramurz) kılıcı onun altına tutar, Kınan zengi kılıcın üzerine düşer ve vücudu ikiye ayrılır. Hindiler Feramurz’daki bu heybeti görüp hazan yaprağı gibi titreşirler. “Kendi cinsi zengiye merhamet etmeyen başkasına nasıl merhamet eder.” derler. Ray-ı azam bu durumu görüp “Bre Kattal zengi’den Kınan zenginin intikamını alacak kimse yok mudur?” der. Pehlivanlar “Padişahım bugün Kattal zenginin öfkesi çok fazladır, şimdi istirahat davulu çaldır –akşam da yaklaştı- yarın hakkından gelelim.” derler. Ray-ı azam da ferman eder. (Feramurz) da istirahat davulunu duyunca sancağın gölgesine gelir. İslam tarafında da istirahat davulu çalınır. İki ordu da yerlerine döner. [121a] Feramurz otağına gelip yemekten sonra Keyamerz ile Sam’ı karşısına getirir ve onlara iman etmelerini teklif eder. Onlar da bu teklifi kabul edip iman ederler. Feramurz da esirlerini alıp onlara baş halka sandalyesi verir.

Ama diğer yandan Ray-ı azam da geri döner. Tefaruk Şah, Kınan zenginin ölüsünü meydandan kaldırtıp Nar-ı nura kavuşturur. Ray-ı azam, “Bu hayırsız, ne öldürücü kişi imiş; buna pehlivanlarımızdan cevap veren de yok.” diye yanıp yakılır, fakat pehlivanlar bu sözlere gücenir. Hemen baş asker Hun-har Hindi ayağa kalkıp “Kattal zenginin cengi benim olsun.” der, Ray-ı azam müsaade eder. Ardından Behram-ı gerden-keş “Hun-har cevap veremezse ben hakkBehram-ından gelirim.” der. Ray-Behram-ı azam ona da müsaade eder. Bu arada casuslar “Sam ile Keyamerz Huda-perest oldular.” diye

haber getirirler. Ray-ı azam başını sallayıp “Bu Kattal zengi’de ne vardır ki esir dilaverlerin hepsi Huda-perest olur.” der. Pehlivanlar “Öyle olur ey Hind şahı. Yarın Kattal zengiye bir hal olunca onlar yine gelip nar- nura tabi olurlar.” deyip teselli ederler. O gece yine sabah olur. Güneş kala-ı kafdan baş gösterip alemi ziyade nuruyla aydınlattıktan sonra Ray-ı azam tarafından gümbür gümbür harp davulları çalınır. Hint askeri katran denizi gibi çalkalanıp at, fil ve gergedanlar üzerinde gelip saf tutarlar. Diğer Hint askerleri de usulünce saflar düzüp alaylar bağlayınca sağ ve sol her yan düzenlenir ve süslenir. Ray-ı azamın tahtını ordunun merkezine fillerin üzerinde kurarlar. Sağ tarafında Ra‛d ile Behram, sol tarafına Tantanuş ile Adlan güzel görünümlü olarak durup İslam askerini izlemeye başlarlar.

Bu taraftan İslam askeri de yerinden kalkıp davullara zurnaya boruya çomaklar vurup atlarına binerler; işaret ve sancaklarını kuşanarak savaşmak için meydana girerler. Feramurz da ibadet yerinden çıkar; atını hazır edip yetmiş iki parça padişahlık aletini kuşanınca ata biner. Pehlivanlar önüne durup meydan sahnesine getirirler. İskender tahtını fillerin üzerine sağlamlayıp askerin merkezine Mutahhar Şah, bütün şahlar ve vezirler, alimler ve müneccimler ile oturup tahtın sağ yanında Feramurz sağ kol pehlivanları ile durup Cihan-bahş sol yanında sol kol pehlivanları ile durup iki taraftan meydana nazır olurlar. Bundan sonra Ray-ı azam tarafından Hunhar Hindinin gergedan sürüp meydana girdiğini görürler. Hunhar Hindi büyük bir gürültüden sonra şöyle der: “Ey Kattal zengi meydanıma gel seninle cenk edelim. Görelim Nar-ı nur yardımı hangimize verir.” Feramurz, Hunhar’un kendisini talep ettiğini görünce hemen atına binerek onun karşısına geçer ve edep ile selam verir. Hunhar da selam verir ve

Feramurz korkusuzca başını eğerek hamleyi savuşturur. (Hunhar) atını sürer; süngünün ucunu yoklayıp kan eseri olmadığını görür. Sonra Feramurz’a bakıp İskender seddi misali kendisini seyrettiğini görür. Zaruri Feramurz’u beğenip içinden ona mukavemet edemeyeceğini anlar. Bu defa Hunhar, süngüsünü zemine saplayıp gürzüne kuvvetlice vurarak bütün gücüyle Feramurz’a şiddetli bir darbe vurur. Feramurz, İskender gürzü ile çarparak gürzü de kolay bir şekilde savuşturur. Sıra kendisine gelince süngüsüne el atarak Hunhar’a gücü ölçüsünde hamle eder. Hunhar, hamlenin öldürme niyetiyle geldiğini anlayıp hemen kalkanını siper eder, süngü kalkana çarpınca ateşler çıkıp kalkan Hunhar’ın göğsüne kapanır. Feramurz, yine zırhı tutup “Ey Hunhar senin gibi pehlivanın gücü ancak budur, gözünü aç.” dediğinde Hunhar’ın can başına sıçrar, süngüyü tokatlar. (Feramurz) bir yol bulup süngüyle Hunhar’ın zırh halkalarından birkaçını söker ve ser-meydana varır. Hunhar Hindi ölümden kurtulduğu için Nar-ı nura şükreder. Süngünün bir yanına zarar verdiğini düşünüp telaşlanır ancak zarar görmediğini anlar yine de ürperir. Feramurz yine geri dönerek bir gürz vurur. Hunhar onu da ecel terleri dökerek savuşturur. Feramurz bir daha vurmayıp “Hamle et!” der. Hunhar Hindi, tam bir gayretle Feramurz’a şiddetli bir darbe vurur. Feramurz onu da çekinmeden korkusuzca men eder. Sözün kısası Feramurz, Hunhar’a müsaade eder ve bütün güçleriyle cenk ederler. Öylece zaman geçip sıra Feramurz’a gelince gürzünü bir miktar geride tutup Hunhar’a bir darbe vurur. Hunhar, men etmek için bütün gücünü harcar ancak savuşturamayıp yere düşer. Kırtas esir edip sancağın gölgesine iletir. Feramurz meydanda kalıp bağırmaya başlar ve nara atıp er talep eder. Hemen Behram-ı gerden-keş atBehram-ınBehram-ı sürüp meydana girer. Feramurz’un karşBehram-ısBehram-ına geçip selam verir, Feramurz da selam verip Behram’a bakar ve adını sorar. Behram da kendisini “Tefaruk

Şah –üstün şahın- payitaht pehlivanıyım.” diye tanıtır. Feramurz “Ey Behram, hamle et de üstün şahın payitaht pehlivanı olmaya layık mısın, görelim.” der. Behram, süngüsüne el atıp Feramurz’a hamle eder. Feramurz hamleyi savuşturur ama Behram’ı beğenir ve onun Hunhar’dan daha üstün bir yiğit olduğunu düşünür. Behram da süngüsünü geri çeker ve atının başını çevirip döner. [122a] Kattal zengiyi sağ ve salim görerek başını sallayıp şöyle der: “Hey hayırsız zengi böyle büyük padişahla cenk etmeyeyim (zira) pek çok pehlivanı imtihan eder (Hayır korkarım bu zengi beni bile üzüp şerefime zarar verir.)” diyerek süngüsünü zemine saplar. Yanından şekilli gürzünü çekip on ikinci derecesinden tutup atını mahmuzlar ve yanlara dürüst basıp Feramurz’a bir darbe vurur. Feramurz, İskender gürzüyle karşılayıp men eder. Sonra sıra Feramurz’a gelir Feramurz da bir süngü ve gürz darbesi vurur. Feramurz men edene kadar çok zahmet çeker. Bu tarzda gösterişli cenk edildikten sonra Feramurz, Behram’a şöyle söyler. “Dilaver bu gece kebabını ye, şarabını iç, bedenini doyur; seninle yarın görüşelim.” Feramurz geri döner Behram da yerine döner. İki taraftan istirahat davulu çalınır. Behram’ın sağlam dönmesinden dolayı Ray-ı azam’ın yüreğine su serpilir. Zira Kattal’in meydanından mağlup olmadan sağlam olarak geri dönen yoktur. Bu defa Behram divana gelince Ray-ı azam tarafından buyur edilip “Aferin Behram bugün Kattal zengi ile iyi mert savaştın, Nar-ı nur bugün sana yardım etti.” sözü söylenir. “Kattal’ı nasıl gördün?” sorusu sorulunca Behram, Feramurz’u çok över ve şöyle der: “Padişahım bu Kattal ile onun müsaadesi olmadıkça cenk edilmez diye düşünürüm lakin üzülmeyin ona bir şekilde cevap verilir zira onun dediklerini kabul edecek değiliz.” Bu sözler Ray-ı azam’ın keyfini kaçırır.

Diğer taraftan Feramurz kendi divanına geldiğinde Hunhar’ı huzuruna getirtip imana davet eder. Hunhar da müslüman olup Feramurz’un hizmetine girer. (Feramurz) has kaftan verip göğsüne halka takar, baş halka yeri gösterir. Ray-ı azam casuslardan bu haberi alıp çok üzülür. O gece yine sabah olur ve iki taraftan askerler atlarına binip meydana girerler. Behram_ı gerden-keş de meydana gelip Feramurz’un karşısına çıkar. Güneş tepeye çıkıncaya kadar cenk ederler. Sonunda Feramurz şiddetli bir darbe vurur, Behram savuşturamayıp atından yere düşerken Feramurz onu kemerinden tutup Kırtas’a vererek sancağın gölgesine gönderir. Ray-ı azam üzüntüsünden filcilere emreder onlar da filleriyle Feramurz’un üzerine yürürler. Fillerin her birinin üzerinde dörder Hindi ellerinde yaylar; Feramurz bunları görüp hemen atından iner çabucak sıkıntılı duruma düzen verir tekrar atına biner.

[122b] Sonra arkadaki askerlere bakıp Kırtas’a “Var söyle kimse yürümesin” diyerek İskender süngüsünü silkeler, fillerin arasına girip onların üzerindeki kaleleri yıkar. Hindiler yere düşüp fillerin ayakları altında ezilirler. Filleri birbirlerine katıp gayri ihtiyari yüzlerini döndürür. Ray-ı azam fillerin döndüğünü görüp yüz elli fil daha gönderir. Feramurz, bu fillerle süngü ile mücadele etmekten usanır. Bu defa ateş renkli kılıcını çıkarıp fillerin hortumlarını keserek onları geri çevirir. Ray-ı azam bunun (üzerine) fillerin hepsini aynı anda sürüp ardınca askere mendil sallar. Bir anda on kere yüz bin asker naralar atarak kılıçlarını çekip yürürler. Asker yürüyünce bir taraftan Rad-ı cihan-suz, bir taraftan Adlan-ı teber-dar yürür. Tantanuş-ı ciger-dar bir taraftan yürür. Mutahhar Şah da ferman edince Hıristiyan askerinin dışında her asker yürüyüp birbirlerine karışır. Yeryüzü pamuk misali atılır. Ak at kara at bir renk olup genç yaşlı

belirsiz olur. İnsanoğlunun görmediği bir cenk olur. Pehlivanlar taraf taraf cenk ederken Allah’ın hikmeti, Cihan-bahş fillerin arasına düşer.

Bir de ne görsün, babası filler ile öyle bir cenk ediyor ki gökte melekler hayran olur. Bu defa Cihan-bahş da cenk etmeye başlar. Çaresiz Ferahzad Hakanı oraya gelip fil sürüsünün arasına girer. Cenk ederek Feramurz’un yakınına gelir. Feramurz, fillerin hortumlarını çalarak Ferahzad’ı gergedanından düşürdüklerini görür. [123a] Ferahzad ayağa kalkıp piyade cenk etmeye başlar ama güçsüz düşer. Kırtas bu hali görüp Feramurz’a haber verir. Feramurz dönüp baktığında Ferahzad’ın son bir gayretle cenk ettiğini görür. Bir nara atarak filleri Ferahzad’ın üzerinden dağıtır. Ferahzad’ın da Feramurz’u görünce kalbine kuvvet gelir, aşkla cenk etmeye başlar. Kırtas hemen Ferahzad’a bir gergedan getirir. Ferahzad ve Feramurz beraber cenk ederek bahş’ın cenk ettiği yere gelirler. Görürler (ki) bahş’ın gücü azalmış, kılıçla Cihan-bahş’ın üzerinden filleri uzaklaştırınca üçü fillerin yüzünü Ray-ı azam ordusuna döndürüp üzerine yürürler.

Beride cenk esnasında Rad ile Mülk-i Seyf birbirine rakip olup cenge başlarlarlar. Tantanuş da Kanatur zengiyle cenge başlar. Ama Kahhar-ı azam, Evrat-ı ahen’in atından düşürülüp Hint askeri tarafından araya alınarak dört yandan ok yağmuru altında kaldığını kırk elli kadar kement atılıp artık yaralandığını ve güçsüz düştüğünü görür. Neredeyse esir edecekler, Kahhar-ı azam nara atarak Evran’ın çevresindeki Hint askerini dağıtır ve kementleri keser. Evran, Kahhar’ı görünce gayrete gelip bir gergedanın üzerindeki Hint askerini indirip gergedana biner Kahhar-ı azam’a arkadaş olur ve Ray-ı azam’ın üzerine yürürler.

Diğer yandan Kahkaşan-ı zir-dest Tumturak-ı pulad-dest ile sohbet ederek denk düşüp Tumturak, Kahkaşan’a arkadaş olur. Önlerindeki askere satırla vurup Ray-ı azam üzerine dönerler. Ama en önemlisi filler can acısından orduya geri dönerler, bazıları has alaya yürür. Ray-ı azam bu durumu görüp şaşırır (ve) ne yapacağını bilemez. Ellerini ovuşturarak Litan vezire “Sağlık ile memlekete gelme melun!” diye sövmeye başlar. Litan-ı lain de Ray-ı azam’ın korkusundan konuşmaya gücü yetmeyip öylece taş kesilir. Şemu say-ı rana askerin bozguna uğradığını görüp Ray-ı azam’a “Şahım ne durursun ferman ver istirahat davulu çalınsın yoksa asker dağıldı.” deyince Ray-ı azam hemen ferman eder istirahat davulu çalınır. İslam askeri de İslam tarafında çalınan istirahat davulunu işitince cengi bırakıp kılıçlarını kılıflarına sokar. Herkes ordugahına dönüp askerler birbirlerinden ayrılırlar. Yine meydan İslam askerine kalıp üstün ve galip olarak sancak dibine gelirler. Mutahhar Şah da ferman ederek sultanın istirahat davulunu çaldırır. İki yönden adamlar görevlendirilip İslam ölülerini ateşperest ölülerinden ayırırlar. [123b] İslam askerinden şehit olanları defnedip yaralı olanların yaralarını sararlar. Kafir askerinden ölenleri ateşte yakıp yaralı olanların yaralarını sararlar.

(Ray-ı azam) üzgün vaziyette çadırına girer ve etrafındakilere danışıp “Bizim Huda-perestler ile halimiz ne olacak. Korkarım bu hayırsız zengiye Rad-ı cihan-suz ile Tantanuş karşılık veremez. Buna başka bir şekilde karşılık verilse.” der. Makbul şah “Şahım aklıma bir fikir geldi. Benim bir cadı dostum var, adına Gilan cadı derler. Öyle bir sihir üstadıdır ki istese göz açıp kapayıncaya kadar dünyanın altını üstüne getirir. Biz onu davet etsek gelse hiç şüphe yoktur ki Huda-perestleri deryaya döker. Ona ne cin, ne peri engel olabilir.” der. Ray-ı azam bu fikri kabul eder ve memnun olur. Ancak bu

durumun pehlivanlara duyurulmaması gerektiğini özellikle Rad-ı cihan-suz’un razı olmayacağını söyler. Makbul şahın vezirlerinden Bezbaht vezirin cadıyı bulacağı düşünülür. Bezbaht veziri çeşitli hediyeler verip gönderirler. Sonra Tefaruk Şah şöyle der: “Ey yüce Hindistan şahı, benim yamyam denilen bir zengi dostum vardır, yüz otuz altı arış boyu vardır. Bir çelik sopaya büyük bir değirmen taşını geçirip onu kullanır. Bu zamanda hamlesine hiçbir insan tahammül edemez. Eger Send zengi geleydi, Huda-perestleri bacaklarından tutup patlıcan dolması gibi lup lup yutardı.” Ray-ı azam ona da bir mektup yazıp Tefaruk şahın Seykur veziri ile biraz hediye verip gönderir. Sonra askere birkaç gün cenk yoktur, diye tembih eder. İslam tarafından casuslar bu haberi alıp Feramurz’a getirirler. Feramurz “Kendileri bilir.” der. Behram-ı gerden-keş’i de İslam’a getirip ser-halkasına katar. İki taraftan birkaç gün cenk yoktur denilip herkes kendi zevkiyle meşgul olur.

Ama diğer yandan Sarsar, cenk olmadığını görüp şu Sarık dedikleri hayırsız bana o hileyi yaptı, bir fırsat bulunmadı ki hayırsızı bölüğe getirebileydim diye düşünüp kılık değiştirerek Ray askerine varır. Ray divanına girip divanı gözden geçirir Sarık’ı göremez. Bu haram-zade nereye gitti deyip divandan dışarı çıkar ve ordu içine doğru yürüyüp bir cevherci dükkanının önüne gelir. Sarık’ın cevher dükkanında oturduğunu ve cevherlere baktığını görür. (Sarık) “Şu taşı kaç keseye verirsin, bu taşı kaç altına verirsin?” diyerek cevherciye fark ettirmeden birkaç taşı yutar. Sarsar bu durumu görerek “Ha işte bu hayırsızı taş sevdası ile ele geçirebilirim.” der. Sarık oradan kalkıp gider. Sarık hemen biraz cevahir taşı hazırlar. Hepsini ilaç ile öyle bir süsler ki […] taşlardan farkları kalmaz ve gelip o cevherci ya yakın bir dükkan tutar, oturup

o tarafa yönelir. Görür ki yan tarafta bir cevherci daha var. Hindi kocası Sarık varayım şu cevherciden de birkaç taş çalayım diye düşünüp Sarsar’ın dükkanının önüne gelir, selam verir. Sarsar da “Hoş geldiniz.” diyerek karşılık verir. Sarsar “Buyurun sultanım yukarı.” diyerek dükkana davet eder. Sarsar’a “Baba, iyi taşların var mıdır?” der, Sarsar da “Belli vardır.” diyerek o süslü taşları önüne koyar. Sarık “O taşı kaça verirsin?” diyerek o taşa bu taşa bakıp ağzına atar. Fark ettirmeden Sarsar bunu görür ama görmezden gelir. Sözün kısası Sarık dört beş taşı ağzına atar ama taşlar da ağzında mahvolur. Sarık ile Sarsar sohbete başlayıp Sarık’ı söze tutar. İlaç eriyince kıvrıla kalır. (Sarsar) Sarık’ı sağlam bir yere çekip kilim perdesine sarar. Dükkanı bırakıp tenha yere götürür. Sarık’ı kendi suretine sokar kendi Sarık suretine girer ve doğru Ray divanına gider. Sarık’ı kilim perde ile meydana koyar. Ray-ı azam görür ve şöyle der. “Ey Sarık, nedir bu getirip bıraktığın?” Sarık şöyle der: “Ne olsa gerek işte şahım Sarsar ayyarı yine getirdim. Hayırsız kılık değiştirerek ordu içinde cevher çalıp güya beni avlayıp esir edecek. Ben de çabuk davranıp onu avlayarak getirdim.” deyip kilimden zemine bırakır. Görürler Sarsar ayyarıdır. Litan vezir görünce can gövdesine gelip “Şahım hemen öldürün.” der. Ama Sarsar, Litan’ın yüzüne bakıp “Senin olanlarla alakan yoktur, sen ne karışıyorsun? Hind şahı nasıl dilerse öyle yapar.” der. Dönüp “Padişahım gerçi ben ayyarı ele geçirdim ama çok zahmet çektim. Birincisi şu ki bedelsiz vermem, geçende de yakalayıp getirmiştim bir şey vermemiştiniz; kurtulup gitmişti. O zamandan beri aklım başımda değildir. Şu hayırsız bana ne yapar diye korkumdan saklanırım. Zira geçende de yakalayıp getirmiştim aklını başına getirip ne eylediyse eyledi sizi aldatıp gitti. Hem bir ‘Cariyeden de çıktınız.’ dedi.” der. Ray-ı azam “Bu Sarık ayyardır.” deyip Sarsar’a çok altın verir. Sarsar, Sarık’ı ve altınları alıp “Ben bunu çadırımda saklarım hem de

diğer ayyarları ele geçiririm.” deyip gider. Doğru Sarık ayyarın çadırına varır. Aldığı altını hazineye koyayım diyerek Sarık ayyarın hazinesini boşaltır ve Sarık’ı alarak orduya gelir. Kendi çadırına götürüp aklını başına getirir. Sarık gözünü açıp kendini zincirli, Sarsar ayyarın karşısında görür neye uğradığını bilemez. Sarsar “Nasılsın ey Sarık cevher yutar mısın?” der Sarık “Aman ey ayyarların sultanı.” der. [124b] Sarsar şöyle der: “Aman mı hayırsız. Ben senin derini yüzüp içini saman doldurup ancak evvelinde kerpeten ile dişlerini birer birer söküp sonra burnunu ve kulağını keserim. Ardından derini yüzerim.” der ve yardımcılarına “Hemen bana ip getirin.” der. Ayrıca “Kerpeten ile ustura getirin.” deyip çıkarıp bilemeye başlar. Sarık dediğini yapacağını anlar. “Aman ey ayyarların sultanı kıymayın bana, ölünceye kadar size hizmet edeyim.” der. Sarsar “Aman imanda olur, bana hizmet eden Müslüman olmak zorundadır.” der. Sarık da “Olurum.” deyip hemen iman eder. Ardından “Beni halife yap.” der. Sarsar da “Olur.” deyip esirliğini alır ve onu halife yapar. Feramurz’a götürüp olayın aslını nakleder. Feramurz memnun olup Sarık’a çok şey bağışlar. Ray-ı azam tarafından olan casuslar bu durumu haber verirler. Ray-ı azam güvenmeyip Sarık’ın çadırına adam gönderip aratır. Görürler ki ne Sarık ne de hapiste Sarsar var. Dolu hazinesinde de bir şey kalmamış. Bilirler ki gerçektir. Ray-ı azam büsbütün üzülür. “Şimdi cadı gelirse

Benzer Belgeler