• Sonuç bulunamadı

119

[90/b] Zeberced’e gelip bu haberi söylemesiyle şahlar yedinci kaleye Elmas

Şah’ın yanına geldiler. Feramurz’un savaşçılığını ve kuvvetini övüp çok güçlü bir pehlivandır dediler. Elmas Şah’ın pehlivanları bunu duyup Elmas Şah’a “O pehlivan gelsin de görün biz ona neler yaparız.” dediler. Elmas Şah’ın ve Feramurz’dan kaçıp gelen şahların askerinden yedi yüz bin peri ve dev askeri toplandı.

Şöyle rivayet ederler. Bu Elmas Şah’ın Semensay-ı Simin-taç Banu adında güzeller güzeli bir peri kızı vardı. Kim onun gizlice de olsa bir kere yüzünü görse çarpılıp deli divanesi olurdu. Yani âşıkları için görünmez bir kazaydı. Bu güzellik ile birçok yiğite yaraşır bir kızdı. Semansa Banu Feramurz’un bu vasıflarını duyup ona âşık oldu. “Acaba bu pehlivan övdükleri kadar var mıdır ? Yoksa yok mudur ? Ah bir kere şu yiğidi görseydim.” diyip Feramurz’u görmek için sonsuz bir istek duydu.

Bir gün dadısına bu duygularını anlatıp, “Dadıcığım şu övdükleri pehlivanı bir kere görüp seyretmek isterim. Benimle beraber gelir misin ?” dedi. Dadısı da “Elbette hanımım gelirim.” diyince Banu yanına dadısını ve bir cariye aldı. Güzel bir sofra donatıp Zümrüt Kalesine gittiler.

Feramurz da bu sırada Lal Kalesinden Zümrüt Kalesine geldi. Orda da şahların olmadığını görünce Zümrüt Kalesini de ele geçirdi. Yakut Kalesine doğru gitmekte iken vazgeçip ertesi gün yalnız başına ava çıktı. Gezerken bir ağaç gölgesinde hazırlanmış, üzeri örtülü bir içki sofrası gördü. Yanında da kimse yoktu. Feramurz şaşırıp “Acaba bu sofra bu kimsesiz yerde kimindir.” diye düşünürken ansızın karşısında peri kızı gibi güzel bir kız gördü. Feramurz Banu’nun güzelliğini gördüğü an şaşırdı. ve şaşırmasından dua okumaya başladı. Banu’ya hitaben “Ey Banu! Sen kimsin söyle bana?” dedi. Semensa Banu Feramurz’un ava çıktığını öğrenip içki sofrası kurup kendisi gizlenmişti. Feramurz’u izleyip ona yanaştı. Bin işve ve naz ile söze gelip “Devletli Padişah ben cariyenizi sorarsanız Heftgan diyarının şahlar şahının kızıyım. Adım Semensa Banudur. Senin vasıflarını duyup sana âşık oldum. Buraya seninle dost olmaya ve biraz sohbet etmeye geldim. Buradaki sofrayı ben kurdurdum. Buyurun sultanım elimiz bir kadeh sunsun.” diyerek Feramurz’ı içki içmeye davet etti. Feramurz da davete icabet edip atından indi. ve atın gemini alıp otlaması için otlağa saldı. Sırtını ağaca yaslayıp oturdu. Semensa Banu da yanına oturdu. Sofranın örtüsünü alıp “Buyurun efendim” dedi. Feramurz sofrada olan ikramlardan alıp yemeye başladı. Banu eline [91/a] sürahi ve kadeh alıp doldurdu. Önce kendine sonra da Feramurz’a verip

120 sohbete başladılar. Banu Feramurz’a bu diyarlara hangi yoldan geldiğini sordu. Feramurz başına gelen maceraları anlatarak şöyle dedi: “Benim isteğim bütün bu Heftgan diyarlarını alıp buralara İslam dinini yaymaktır.” Bunun üzerine Banu Feramurz’a “Ulu babam Elmas Şah’a kıyma” diye rica etti. Feramurz da “Başım üzerine ey Banu! Eğer o işlemiş olduğu kabahatlerden dolayı ölümü hak etse dahi, senin hatırın için öldürmem.” diyerek yemin etti. Ondan sonra Banu sohbet esnasında “Sultanım bu Heftgan diyarında sana karşı gelecek kimse yoktur. Bu diyarları da feth edersin. O zaman ben cariyeni unutma! Elmas Kalesine geldiğinde görüşürüz.” diyerek Feramurz’a veda edip gitti. Feramurz öyle hayran oldu ki ruhun arkasından göz nasıl bakarsa öylece baka kaldı. Feramurz aklını başına toplayıp kendine geldi. Güçlükle atına binip askerinin yanına vardı. Ama aklı Banu’da kaldı. Ertesi gün Yakut Kalesine geldiler. Feramurz Yakut Kalesinde de kimseyi görmedi. Herkesin Elmas Kalesine gitmiş olduğunu haber aldı. Yakut Kalesini de ele geçirip Elmas Şah üzerine gitmek için hazırlandı.

Destan rivayetçileri şöyle anlatırlar. Feramurz Lulu Kalesine geldiğinde Zeberced Şah divanına giderek orada Zeberced’in pehlivanlarından olan Şamatur’ı kendi mızrağıyla öldürüp Şemental Üştür-seri devirip iki parça etti. Bu Şemental’in anası Ateş Cazu denilen korkunç bir mahlûktu. Ateş diyarında otururdu. Racim (lanet onun üzerine olsun) Şamental’in öldüğünü görüp “Gidip annesi Ateş Cazu’ya haber vereyim. Feramurz da oğlunu görmeye gelen Ateş Cazu’yu fırsattan istifade edip öldürsün” diyerek Ateş diyarında Ateş Cazu ile buluştu. “Ey lanetli! sen burada kendi âlemindesin oğlun Şemantal’den haberin var mı?” dedi. Cazu korkuyla yerinden sıçrayarak “Haberim yok! Ama oğluma ne oldu?” dedi Racim “Ey Ateş! oğlun çoktan gitti.” dedi. Ateş Cazu “Nereye gitti.” diyince “Nereye gitti. Cehenneme gitti” dedi. Cazu da “Ey lanetlilerin en büyüğü! kim yaptı bu işi?” dedi. Racim, “Kattal Zengi adında biri vardır işte o öldürdü.” diyerek aslını birer birer anlattı. Cazu bu haberi duyunca dövünmeye başladı. “Vah hınzır dişli, deve başlı, eşek kulaklı, sinek başlı oğulcuğum!” diye bağırdı. Sonra “Bende onu öldürerek oğlumun intikamını ondan alayım.” dedi. Racim: “Ya Ateş! Sen yıldırım gibi gidip ona cevap veremezsin zira o ism-i azamı bilir. Ancak onu uykusunda yakalarsan ona istediğini yapabilirsin.” diyip görünmez oldu.

[91/b] Racim gidince Cazu hemen sihirini tazeleyip Heftgan diyarına geldi.

121 lanetli Cazu fırsat bularak onu büyüyle tutup kendi diyarına getirdi. Cazu, Feramurz’u görünce ona âşık oldu. Bunun üzerine, üzerindeki sihri kaldırıp, aklını başına getirdi. Feramurz kendine gelip yatak elbisesiyle kendini değişik bir yerde buldu. Karşısında güzel bir kız gördü. Cazu sihir ile kendisini bir güzel kız şekline sokmuştu. Feramurz Cazu’yu böyle görünce aklına hemen Semensa Banu geldi. ve “Acaba o mu tutup beni buraya getirdi?” dedi. fakat dikkatlice bakınca bunun Semensa Banu olmadığını anladı. çünkü bunun güzelliğinde Semensa Banu’nun güzelliğindeki parıltı yoktu. Bu arada Ateş Cazu “Ey Kattal Zengi! Beni bilir misin ben kimim?” diyince Feramurz “Ben ne bileyim kim olduğunu” dedi. “Ey Kattal Zengi! bura Ateş diyarıdır ve bana Ateş Cazu derler. Lulu kalesinde Zebereceb Şah divanında öldürdüğün yiğit Şemental’in annesiyim. Oğlumun intikamını senden almak için seni tutup buraya getirdim. Amacım seni azapların en şiddetlisi ile burada yok etmekti. fakat seni görünce sana âşık oldum. Eğer benimle beraber olursan -bana Amud’un ünlü kahramanını andırırsın- seni öldürmem ve yeryüzüne padişah ederim.” dedi. Feramurz Cazu sihrine uğradığını anladı. İçinden “Hay aksi gördüğüm güzel kız, meğer Cazuymuş ben ise Semensa Banu’ya benzettim. fakat bu lanetlinin yine yüzüne güleyim. Lanetli anlayıp elimden kurtulup gitmesin.” diyip Cazu’nun yüzüne güldü. Ateş Cazu Feramurz’un güldüğünü görünce “Ne gülersin ya Kattal! Yoksa benim kudretim buna yetmez mi diye düşünürsün?” dedi. Feramurz “Elinden gelmez diye gülmem mutlu olduğumdan gülerim. zira senin gibi ince, zarif biri her zaman benim elime girmez. Nasıl gülmeyeyim.” dedi. Ateş Cazu bu sözü gerçek sanıp katır işveleri yaparak Feramurz’un yanına geldi. Kollarını Feramurz’un boynuna sardı. Kucaklayıp Feramurz’ı öpmek istedi. Feramurz bu lanetlinin ağzının kötü kokusundan bunalıp kusacak gibi oldu. fakat sabreedip, lanetli kadını kucağına aldı. Ama Ateş Cazu’yu öyle bir sıktı ki bütün kemikleri birbirine geçip öldü. Bu sırada bir gürültü oldu. Feramurz pis bir yaşlının mağaradan dışarı çıktığını gördü.

Bu Ateş diyarının bir tarafı Muhit denizi bir yanı Heyhat sahrası ve bir yanı Amansız çöl denilen bir çöldü. Ateş diyarı ile Heyhat sahrası bitişikti. Feramurz Ateş diyarından çıkıp o çöle doğru yürüdü. Gecenin üçte ikisi gidip üçte biri kalınca Feramurz biraz daha gitti. Ansızın karşısında iki tane büyük meşale gördü. [92/a] Her biri kalkandan büyüktü. Feramurz “Bu meşaleler nedir” diyip biraz daha yaklaşınca dört tane fil cüssesinde bir canavar gördü. Canavarın başı aslan başına benzer. Sekiz tane ayağı vardır. Pençeleri yarasa pençesine benzer, iki tane dişi var fil dişlerine benzer.

122 Vücüdu öyle nakış gibi işlenmiştir ki insan görünce hayran olur. Feramurz’un meşale gibi gördüğü şeyler canavarın gözleriydi. Canavar daha yakına gelip Feramurz’a atılıp Feramurz’u lokma eylemek kasdıyla Feramurz’a hamle yaptı. Feramurz ne yapsın üzerine savaş aletinden hiç bir şey yok. Yatak elbisesiyle Cazu yakalamıştı. Feramurz çaresiz olmasında ne yapsın kaçmak olmaz hemen içinden Mevla’ya sığınıp “Ya Allah! kudret, kuvvet sendedir iyilik senden” diyerek elini yumruk yapıp bu müthiş canavarın başına padişah yumruğunu öyle vurdu ki kellesi paramparça oldu. Canavar garip ses çıkararak can verdi. Feramurz o mevziden kurtulduğuna şükürler edip yine çekilip yolunda gitti. Sabah olunca Feramurz bir tepe gördü. Kendi kendine “Belki şu tepenin ardında birileri vardır.” diyerek o tepeye doğru yürüyüp tepenin yakınına geldi.

Fakat rivayetçiler şöyle anlatılar. Feramurz’a tepe gibi görünen yedi yüz kulaç boyunda ve yedi başlı bir ejderhaydı. Gün açınca uyanıp Feramurz’un kokusunu alıp “Bunda insan kokusu var. Avım ayağıma gelmiş” diyerek yedi tane başını kaldırıp birbiri üzerine koydu. Büyük bir top gibi Feramurz’a bakıp durduğundan kuyruğunu topuklarına varıncaya dek yere batırdı. Ejderha yeri saban demiri yarar gibi yarıp Feramurz’a doğru gitti. Faremurz’un üzerinde savaş aletinden hiç bir şey yok ki onunla ejderhaya saldırsın, çaresiz kalıp yumruğunı sıkıp yaydan ok çıkar gibi ejderhaya doğru gitti. Allah’tan Feramurz’un ayakları bir sabit kayaya rast gelip hemen durdu. ki Ejderhanın saldırısını engellesin. fakat içinden yoktan var eden Allah’a yalvarmaya başladı. “Ey yaradanım! ve ey rızıklandıranım! kuvvet, kudret ve iyilik hepsi sendendir.” diyerek niyaz ederken Feramurz yedi kimsenin belirdiğini gördü. İçlerinden aksakallı bir ihtiyar Feramurz’a bir ok ile bir yay verdi. Diğer altı kişiye de birer ok verip [92/b] bu yedi ok ejderhanın yedi başını vurup ejderhayı yok etti. Feramurz Allah’a şükredip yayı eline aldı. ve okun birini yaya koyup ejderhanın ortasında olan başını nişanlayıp yayı gönderdi. Ok ejderhanın ortasında olan başına isabet etti. Ejderha can havliyle top gibi kıvrıldı. Yerin diken ve çimenini toplayıp bir araya getirdi. Feramurz okun birini de atıp ejderhanın bir başına daha isabet ettirdi. Sonunda Feramurz ejderhanın yedi başını yedi okla vurdu. Ejderha çırpına çırpına öldü.

O yaşlı kişi Feramurz’a “Ey Feramurz! gel arkamdan” diyip yedi kişi ile bir tarafa doğru gittiler. Feramurz biraz gidince bir mescit gördü. O yedi kişi mescitten içeri girdiler. Feramurz da peşlerinden mescide girdi. Bu mescit mihrabı olan ulu bir mescitti. Mescidin asılı kandilleri vardı. O yaşlı kişi mihraba geçip oturdu. Feramurz’a gel diye işaret edip Feramurz’u yanına aldı. Yedi kişi zikretmeye başlayınca Feramurz da onlarla

123 zikretti. O kadar ruhani zevk duydu ki akşam olduğunu anlamadı. Feramurz asılı olan kandillerin hepsinin kendiliğinden yanıp mescidin içinin aydınlandığını gördü. Yaşlı kişi akşam namazına niyet edip imamete geçti. Altı kişi ile Feramurz namazı kılıp sonra yine zikir yapıp bitirdiler. Yaşlı adam işaret edince kendiliğinden bir sofra yemek gelip orta yere kuruldu. Yemek yedikten sonra [93/a] Feramurz’a “Biz yedileriz ben bunların başı olan Ber Hayayi Pirim” diyerek bir kemer çıkardı. ve tekbirleyip Feramurz’un beline doladı. “Ey Feramurz! mademki bu kemer senin belindedir. Dünyadaki herkes bir araya gelse seni yerden kimse kaldıramaz. Ne kadar yaya yürürsen yürü yorulmazsın. Yarın şu tarafa doğru git önünde üç tane zorluk var ama bu kemer sayesinde onlardan da kurtulursun. Ondan sonrası selamettir.” Diyerek işaret ettiği semti gösterdi. Bunlar zikir ederken Feramurz’un uykusu gelip uyudu. Birazdan uyanınca sabah olduğunu, Yedilerin ise yokluk âlemine gittiğini gördü. Feramurz sabah namazını kıldıktan sonra Ber Hayayi Pirin gösterdiği tarafa doru gitti. ama Feramurz’a asla yürümekten yorgunluk gelmedi. Öğle vakti olunca Feramurz bir ormana geldi. Burada öyle ulu ağaçlar vardır ki yüksekliğine göz erişmez ve yirmi otuz kadar adam ancak kucaklar. Bu ağaçların üzerinde filden daha büyük ve daha küçük kuşlar vardır. Feramurz bunları seyredip Allah’ın yaratma gücüne hayran oldu. fakat ulu kuşlar Feramurz’u görüp her bir yerden saldırıp Feramurz’un üzerine hücum ettiler. Feramurz’a bunların büyüklüğünden bir dehşet geldi. Kendini can havliyle toparlayıp ne yapsın üzerinde savaş aleti yok. Hemen iki kat olup öyle bir bağırdı ki bütün vadiler ses ile doldu. Kuşlar sersemleşip havadan yere döküldü. Feramurz da yoluna gitti. Bir saat sonra kuşlar kendilerine gelip ansızın Feramurz’a saldırdılar. Feramurz yine bağırdı. Kuşlar bu sefer naraya aldırmadı. Feramurz anladı ki kuşlar alıştı. Hemen ağacın birinden büyük bir dal koparıp kuşlar ile savaştı. Kuşlar ölünce yoluna gitti. Akşam olunca kuşlarda gelmedi. Feramurz kuşlar vadisinden kurtulduğu için Allah’a şükretti. Gece yarısı olunca Feramurz ilerleyip bir bahçeye yakın yere geldi. Uykusu geldi. ve o bahçede yatıp uyudu. Birazdan bir gürültü olup Feramurz uyandı. Sabah olmuş fakat etrafını o kadar çok aslanlar sarmış ki ne kadar olduğunu Allah’tan başkası bilemez. Meğer bu aslanlar arslanların en büyükleriymiş. Feramurz kalkıp oturdu. Aslanların her biri at, fil, camış kadar var. Ayağa kalkıp gitmek istedi. fakat dört taraftan aslanlar pençe atıp Feramurz’a doğru atılmaya başladı. Feramurz bunları da kuşlar gibi nara ile başından atmak istedi. Üç defa bağırarak onları uzaklaştırdı. fakat Aslanlar dördüncüde naradan ürkmeyip saldırdı. Feramurz çaresizce [93/b] yumruk ile vurup birinin bacağından tuttu. Arslanları dört tarafa çarpıp öyle dağıttı. Birisini de tutup Arslan

124 sürüsüne doğru fırlatıp beşini, onunu birden yok etti. Bu şekilde dövüşe dövüşe aslanlar vadisinden çıktı. Sınırı geçince aslanlar öteye geçmediler. Feramurz şükredip dinlendikten sonra yine yoluna gitti. Gece yarısına doğru bir yerde yattı ve uyudu. Gün açınca kendini bir kumsal yerde buldu. Kuma bastıkça ayakları topuklarına kadar battı. Gittikçe daha çok olup dizine kadar kuma battı. Kumdan o kadar çok karınca çıktı ki sayısını Allah’tan başkası bilmez. Karıncalar, köpek kadar ve sarı renkteydi. Karıncalar Feramurz’un her tarafını sarıp Feramurz’u ısırmaya başladılar. O kadar ki Feramurz’un acısı başından çıktı. Feramurz karıncaları eliyle üzerinden sıyırmaktan ve öldürmekten usanıp çaresiz kaldı. Feramurz Allah’ın divanına yüzünü dönüp Allah’a dua etmeye başladı. O saatte Feramurz’un duası kabul oldu. ve Hz. İlyas peygamber göründü. Feramurz’u kolundan tutup göz açıp kapıncaya kadar geçen bir sürede kuş bahçesine koydu. “Ey Feramurz! işte kurtuldun. Karşıda görülen Süleyman’ın bahçesidir. Git ziyaret et orada tanıdık bulursun” diyerek yokluk âlemine gitti. Feramurz mutlu olup bahçeye doğru gitti. Bahçe kapsına geldiğinde açık kapıdan içeri girdi. Burası bir çiçek bahçesiydi ki meyve ağaçlarının üzerinde kuşlar hoş nameler çıkararak ötüşürlerdi. Bahçenin orta yerinde çok süslü bir saray yapmışlardı. Feramurz açık olan kapıdan içeri girip sarayın merdivenlerinden çıktı. Yirmi beş kubbe üzerinde yapılmış olan bu sarayın ortada bir büyük kubbesi ve etrafında da yirmi dört yarım kubbeleri vardı. Yuvarlak şekildeki sarayın yükseğine rengârenk üç yüz altmış tane pencere koymuşlardı. fakat bu pencereler açılmazdı. Ortada da büyük kubbenin tepesine bir bayrak koymuşlardı. O bayrağın üzerinde Anka kuşunu tasvir etmişler. Her saat geldiğinde bir kere kanat çarpıp, öterek saatin geldiğini bildirirdi. Sarayın kapsı tek parça ve zümrüttendi. Yetmiş iki basamaklı merdivenlerden yukarı çıkarken yedinci basamağa bastığında büyük bir gürültü oldu. Feramurz kendisini bir dehlizde buldu. Karşısında bir büyük ejderhayı ağzını açmış vaziyette durur buldu. Fakat ejderha hareketsizdi. Feramurz büyülü olduğunu anladı. Zira bunlara eski mezarlarda rastlamıştı. İlerleyerek ejderhanın ağzından atladı. Kuyruğundan çıkınca kendisini sarayın ortasında buldu. Saray dört köşe ve dört tarafı yarım sofalar ile kaplıydı. Sofaların orta yerinde yan yana iki havuz yapmışlardı. Havuzların ortasında birer kadeh vardı. Kadehlerde de birer kuş tasvir etmişlerdi. Biri beyaz biri siyah olan bu kuşlar saat başında bir kere öterlerdi. Bunların sesinden çiçek bahçesinde olan kuşlar da ötüşmeye başlarlardı. Gece geçince gündüz beyaz kuş öterdi. Beyaz kuş ötünce siyah kuş sessizce dönerdi. Akşam olunca da beyaz kuş dönerdi. [94/a] Siyah kuşun ötmesiyle çiçek bahçesinde olan gececi kuşlar ötüşmeye başladılar. Ötüşmeleri sabaha kadar sürdü. Feramurz bunları seyredip hayran

125 oldu. Bunları icat eden üstadı takdir etti. Sabah olunca yine beyaz kuş ötüp siyah kuş döndü. Feramurz izlemekten bıkıp dışarı çıkmak istedi. Fakat sarayın kapsını bulamadı. O kadar dolaştı bir yol bulup çıkamadı.

Feramurz üzülüp o tarafta olur diyerek düşünürken ansızın bir parıltı göründü. Feramurz nedir diye bakınca karşısında birkaç peri göründü. Fakat içlerinde istisna bir güzel vardı. Sanki diğerleri yıldız o güneşti. Feramurz bunlar nerden geldi ve kimlerdir diyerek dikkatlice bakınca kendiyle ağaç gölgesinde sohbet eden Elmas Şah’ın kızı Semensa Banu’yu gördü. Meğer bu Süleyman bahçesi Semensa Banu’nun eğlence yeriydi. Arada bu saraya gelir, burada eğlenip bir iki gece kalırdı. Burada Feramurz’u görünce saygıyla eğilip Feramurz’un ayağına başını koydu. “Ey dünyanın en büyüğü! sen bu bahçeye nerden geldin. Geride askerin senin için üzüntülüdür.” dedi. Feramurz’da Ateş Cazu memleketinde geçen maceraları, çölde çektiği eziyetleri birer birer anlatı. Semensa Banu dinleyip. “Ey âlemlerin büyüğü! senin kaybolduğunu haber alınca babam Elmas Şah’ın devleri haberi göz ardı etmeyip Yakut Kalesi’ne gittiler. Askerin düzenini bozup perişan ettiler. Hürmüz Şahı ele geçirip öldürmek istediler.” dedi. Feramurz bunu duyup sinirlendi. Kehkeşan ve Senhab’dan başka onlara cevap verebilecek kimse olmadığını bilirdi. “Şayet Elmas Şah onların eline geçerse yok ederler. veya bir yolunu bulup Hürmüz Şah’ı ele geçirip öldürürler” dedi. Semensa Banu’ya “Ey Banu! siz nerden geldiniz. ve bu saraydan çıkmaya yol nerdedir” dedi. Banu gülüp “Kendinizi şu siyah kuşlu havuza atarsanız. Saraydan çıkarsınız” dedi. Feramurz “Ey Banu! şimdi buradan Yakut Kalesi uzak mıdır?. yoksa yakın mıdır?” dedi. Semensa Banu “Bizim gidişimizle pek yakındır. Yalnız sizin gidişinizle iki aylık yerdir.” dedi. Feramurz “Allah’a ısmarladık Ey Banu!” diyip siyah kuşlu havuza atlayıp kendini saraydan dışarıda bahçe içinde buldu. Hemen Yedilerin yedinci ismini okuyunca Serhab cini belirdi. Feramurz Sehab’a “Ey Serhab! beni Heftgan diyarında Yakut Kalesine ilet” dedi. Serhab Feramurz’u omuzuna alıp Yakut Kalesine getirdi. Semensa Banu Feramurz’un bu halini bilmezdi. “Feramurz’u götürelim demedim gücenip gitti. Fakat yaya nereye gider. Varıp Yakut Kalesine götürelim” diyip sarayın dışına çıktılar. Feramurz’u bulmadılar anladılar ki gitmiştir.

Rivayetçiler şöyle antırlar. Feramurz Yakut kalesine gelip Şahların, Elmas Şah’ın yanına gittiğini gördü. “Yarın bizde Elmas Kalesine gidelim” dedi. O gece Ateş Cazu gelip Feramurz’u sihirle yatağından alıp gitti. [94/b] Sabah olunca Kattal Zengi’yi yatağında göremediler. Aradılar bulamadılar. Gece kazaya uğradığını anladılar. Ne

126 yapsınlar “Belki bir yerden çıkar” diyerek yerlerinde kaldılar. Elmas Şah’ın casusları Elmas Şah’a “Bu gece Kattal Zengi yatağında kayboldu. Kimse ne olduğunu bilmez.” diye haber verdiler. Elmas Şah, Sehlan Vezir’e “Ya Sehlan! bir baksan şu Kattal Zengi’ye ne oldu. Sağ mıdır? yoksa öldü mü?” dedi. Sehlan da yoklayıp “Sağdır. Bir Cazu kötülüğüne uğramış” dedi. Elmas Şah divanında da Feramurz askerlerinden casus

Benzer Belgeler