• Sonuç bulunamadı

[29/b] Feramurz, ara vermenin yeri ve zamanı olmadığını söyleyip sırayı Gülgün’a verdi. Gülgun onu bir gürz darbesiyle engelledi. Atın ayakları yere sıkıca kapandı. Gülgün atından yere indi. Feramurz da atından inip Gülgünle yumruk yumruğa, yaka yakaya dövüştüler. Gülgün Zengi, Feramurz’u kayışından tutup kaldırmak istedi. Feramurz karnını gerdi. Gülgün Feramurz’un kayışından tutamadı. Feramurz bu duruma gülünce Gülgün üç kere daha gücünü kullandı. Başarılı olamadı. Ellerini çekmek istediği ama Feramurz yine karnını gerdi. Gülgün ellerini Feramurz’un kayışından çıkaramadı. Feramurz, hamlesi boşa giden Gülgün’ün işe yapamaz olduğunu düşündü ve ellerini biraz ovuşturdu. Feramurz da Gülgün’ün kayışından tutmak istedi. Gülgün de “Şu işe yaramaza bir hile yapayım.” diyip karnını gerdi. Feramurz Gülgün’e hamle yaptı. Gülgün “Hay hayırsız, karnımı deleceksin.” deyip karnını serbest bıraktı. Feramurz da Gülgün’ü kayışından tuttu. Onu kuvvetlice başının üstüne kaldırdı. Gülgün’e dönüp “Ne dersin ya Gülgün, imana gelip bana boyun eğer misin yoksa seni yere vurup sana çeşitli sihirler yaptırayım mı?” dedi. Gülgün “Aman alemin başkanı, haddimi bildim. Beni salıver, ne dersen kabul ederim.” dedi. Feramurz, Gülgün’u yere indirdi. Gülgün, Feramurz’un eteğinin kenarından öpüp onu selâmladı. Feramurz’a “Sana köle olurum.” dedi. Feramurz da Gülgün’e iman esaslarını anlattı. Bunun üzerine Zenci Gülgün, Müslüman oldu. Gülgün, Feramurz’u kalesine davet etti. Feramurz, davete icap edip kaleye gitti. Kırtas’ı gönderip Gülgün’ün Müslüman olduğunu bildirdi. Kırtas da Muzaffer Şah ve Cihan-bahş’a durumu müjdeledi. Kırtas, Zenci Meşhun’u hapisten çıkardı. Ona at ve kaftan vererek onu kaleye getirdi. Zenci Meşhun kardeşiyle buluşup durumu öğrendi. O da Allah’a ibadet eden oldu. Erdevan da gelip Feramurz’un elini öptü. Zenci Gülgün, beyler ve Feramurz’a ziyafet verip kalede olan zencileri de İslam’a getirdi. Sonra Gülgün, hazineyi açıp gelen gidenden aldığı ufak tefek eşyalardan padişahlara, beylere ve pehlivanlara hediyeler verdi. Daha sonra Muzaffer Şah’ın yanına geldiler. Feramurz, Zenci Gülgün’e Katanur ile birlikte Evran Sarayı’nda yer vererek onu üçüncü başsavaşçı yaptı. Gülgün herkese hediyelerini verdi. Birkaç gün içinde hazırlıklarını tamamlayan Gülgün, yerini kardeşi Zenci Meşhun’a bıraktı. Gülgün, yola çıkmak için on iki bin zenci ve gemi seçti.

Günlerden bir gün, hava şartlarının uygun olduğu zaman yola çıktılar. Beş on gün uygun hava koşullarında yol aldılar. Ama Feramurz denizde yol almaktan sıkıldı. Ansızın karşılarında bir ada göründü. Feramurz, “Bakın şu ada neyin nesidir? Yanaşıp bir iki gün dinlensek.” dedi. Gemiciler gemileri o adaya doğru sürdüler. Yaklaştıklarında yaşlı bir gemici “Ey gemiciler, siz bu adanın ne olduğunu bilir misiniz

ki adaya yanaşırsınız?” dedi. Gemiciler bilmediklerini ama kararın kahraman hükümdarın elinde olduğunu, o ne derse onu yaptıklarını söylediler. Yaşlı gemici “Evet, ama bir kere ben bu adaya fırtına ile [30/a] düştüm. Bu adaya Pervin’in Adası derler. Periler belki askere zarar verir. Bunu kahraman hükümdara söyleyin de günah bizden gitsin. Sonra neden önceden bana söylemediniz diye bizi azarlamasın.” dedi. Gemiciler bu sözü uygun bulup durumu Feramurz’a bildirdiler. Ama Feramurz “Ne olursa olsun hemen yanaşın.” dedi. Gemiciler adaya gitmek istediler.

Kısacası, bunlar gelip Perviye adasına yanaştılar. İskele kurup dışarı çıktılar. Büyük çadırlarını çıkardılar. Herkes kendi grubuyla oturdu ve çalışmaya başladılar.

Rivayet edenler şöyle der: “Bu adaya Pervin adası derler. Pervin Şah, adında bir peri padişahının idaresindedir. Pervin Şah’ın, soyu Keyümers’ten gelen ve bir dünya pehlivanı vardı. Adına Kehkaşan-ı Zir dest derlerdi. Yüz yirmi dokuz arşın boyu vardı. Geçmişte devler, Kehkaşan küçükken, onu kapıp Kaf Dağı’na götürürken Kehkaşan dövünüp kendini adaya bıraktırdı. Pervin Şah, onu bulup besledi. Kehkaşan kuvvetli bir yiğit oldu. Periler arasında büyüdüğünden dünyanın insan yaşadığı kabul edilen dörtte birlik kara parçasına gitmeyip Pervin Şah’ın yanında kaldı.

Aslında Pervin Şah sünniydi ve bunlar Hazreti Süleyman’a tabiydi. Periler Feramurz’un üç yüz elli parça gemilerini gördü. Pervin Şah’a haber verdiler. Pervin Şah “Bu kadar gemi alış veriş için gelmiş olamaz. Bunlar askerdir ama nerden gelip nereye giderler? Yoksa özellikle bizim için mi geldiler? Dost mudur, düşman mıdır? Varın haber alın.” dedi. Haber almak için iki peri gönderdi. O periler havaya yükseldiler. Askerlerin ve gemilerin İslami törenle geldiklerini gördüler. Bunda bir iş olduğunu düşündüler. Gemilerinden haber alıp ve Pervin Şah’a ileteceklerdi.

Ama bu taraftan, Feramurz Kırtas’a “Şu perilerden bir haber alın. Ne dindedirler? Biz de ona göre hareket eyleyelim” dedi. Kırtas ne olduğunu anlamak için havaya baktı. İki perinin askerleri seyrettiğini gördü. Kırtas, göz kamaştıran bir şimşek gibi ikisini de kaptı. Feramurz’un önüne getirdi. Periler şaşırdı. Feramurz, Kırtas’a bunların ne olduğunu sordu. Kırtas “Bu iki peri bizi izliyordu. Ben de ikisini tutup getirdim.” dedi. Feramurz “Ya periler, Pervin Şah ne dindendir ve ne kadar askere sahiptir? Divanında mücevher namlı, peri pehlivanlarından ne kadar gemileri vardır?” dedi. Periler, Pervin Şah’ın yanındaki bütün perilerin sünni olduğunu söyledi. Pehlivanlarının içinde ünlü kimse olmadığını yalnız bir pehlivanın olduğunu söylediler. Bu pehlivan Kehkaşan-ı Zir destti. Feramurz: “Varın şahınıza söyleyin, beni karşılasın.

Eğer Kehkaşan engel olursa esir edip bana göndersin. Eğer esir etmeye gücü yetmezse bana haber yollasın, ben yaparım.” dedi. Periler kanat çırpıp Pervin kalesine geldi. Pervin Şah’a durumu olduğu gibi haber ettiler. Kehkaşan bu cevapları işitince o kadar çok kızdı ki Pervin Şah daha önce Kehkaşan’ın böyle kızdığını görmemişti. Pervin Şah çok korktu. Kehkaşan, hemen Selahin’e gitmek için kuşandı. [30/b] Atına bindi, Pervin Şah ve seksen bin peri askeriyle kaleden dışarı çıktı. Feramurz buna karşılık askerini sıraladı ve haykırarak atını meydana sürdü. Feramurz, Kehkaşan-ı Zir dest’in çok fazla kızdığını anladığında Kutb’u Kehkaşan’ın önünü sürdü. Kehkaşan’ı selamladı. Kehkaşan-ı Zir dest Feramurz’un selamını alıp ona baktı. Feramurz’un doksan yedi arşın boyunu, ihtişamını ve sağlamlığını gördü. Feramurz’un yüzüne bakan korktuğu için sonbahar yaprağı gibi titrerdi. Feramurz da Kehkaşan’ı yüce boylu ve dev gövdeli, dağ gibi heybetli cesur bir yiğit olduğunu gördü. Bu yiğidin bıyıkları kulak memesinden yukarıya doğru çıkmıştı. Çok kuvvetli bir yiğitti. Kehkaşan, Feramurz’un Kattal Zenci olduğunu anladı. Kehkaşan, Feramuz’a Keyümers’in soyundan olmadığı için üstünlük sahibi hükümdar olamayacağını söyledi. Hadsizlik yaptığını, üstün hükümdar olmak için Keyümers’in soyundan olması gerektiğini, kendi aslının bu soydan olduğunu söyledi. Feramurz, neslinin ne olduğunun önemli olmadığını, kararı galip olanın vereceğini söyledi. Savaşarak galibin kimin olacağı belirlenecekti. Kehkaşan, önce hamle yapmadı. İlk hamleyi Feramurz’a bıraktı. Birbirlerine çok hamle yaptılar. Feramurz hamle yapmayan Kehkeşan’a “Savaşmayacaksan meydandan çık, başkası gelsin.” dedi. Bu söze çok kızan Kehkeşan onun hakkından gelmek için mızrağını eline aldı. Atına bindi ve Feramurz’a bir darbe vurdu. Feramurz İskender siperiyle korundu. Keskin kılıçlarla çarpışan kalkanlardan ateşler çıkmaya başladı. Feramurz siperi göğsüne tutup mızrağı karşıladı. Kehkaşanla yan yana, üzengilerini çarpıştırarak meydana vardılar. Feramurz daha önce hiç yemediği bir mızrak darbesi yedi. Kehkaşan, Kattal Zengi’nin yıkılmadığını, set gibi durduğunu gördü. Kehkaşan, Feramurz’un onu engellemesini beğendi.Siperi göğsüne aldı ama Feramurz’dan yediği mızrakla aklı başından gitti. Ömründe böyle bir darbe yememişti. Başını sallayıp gözlerini fal taşı gibi açtı. Kattal Zengi’nin çok kuvvetli bir düşman olduğunu anladı. Gönlünden Feramurz’un Keyümes neslinden olduğu iddiasının asılsız olduğunu geçirdi. Mızrağını yere saplayıp Kattal Zengi’ye vurdu. Feramurz’a bir gürz darbesi [31/a] fırlattı. Kolları bükülen Feramurz başını kaçırdı. Siperi alıp Kehkeşan’ın darbelerini engelledi. Kehkaşan’ın çok üstün bir yiğit olduğunu anladı ve onu takdir etti. Dışarı çıktığında Kehkaşan’a bir darbe vurdu. Kehkeşan gürzüyle darbeyi engelledi, burçak

burçak terledi.

Sözün kısası, akşam oluncaya kadar birbirini demiri örsle döver gibi dövdüler. Birbirlerine yetmiş, seksen, doksan kadar darbe vurdular. Feramurz Kehkeşan’ı durdurdu. Feramurz, Kehkaşan’a “Kimin galip olduğu anlaşılmadı. Bu gece şarabını iç. Kebabını ye, vücudunu kuvvetlendir. Yarın yine görüşelim.” dedi ve gitti. Kehkaşan da kaleye gitmeyip çadır getirtti, orada kaldı. Pervin Şah da seksen bin periyle birlikte çadırda kaldı. Feramurz, Kehkaşan’ı fazlasıyla övdü. Daha önce böyle güçlü bir yiğit görmediğini söyledi.

O gece geçip sabah oldu. Kehkaşan ile Feramurz meydana geldi. Yine akşam oluncaya kadar savaştılar. Akşam olunca döndüler.

Ertesi gün yine köleler gibi akşam oluncaya kadar savaştılar. Kısacası, yedi gün savaştılar. Sekizinci gün yiyip içtiler. Hatta Feramurz bir yerde içki içerken Kehkaşan o taraftan geçiyordu. Feramurz onu sohbete davet etti ve Kehkeşan da davete icap etti. Feramurz ayağa kalkarak onu selamladı ve oturup sohbete başladılar. Feramurz, bu diyara ne yolla, nasıl düştüğünü sordu. Kehkeşan da onu devlerin kaptığını ve güçlükle kendisini buraya bıraktırdığını söyledi. Pervin Şah’ın onu görüp kendisine pehlivan yaptığını anlattı. Sonra kalktılar, yerlerine gittiler.

O gece geçip sabah oldu. Yine Kehkaşan meydana girip Feramurz’un önünü kesti. Akşam oluncaya kadar savaşıp döndüler. Yedinci gün oldu. Sekizinci gün, sorumluluk söyleyene aittir: Otuz altı gün Feramurz ile Kehkaşan kafa kafaya savaştılar. Feramurz kırk günden sonra ona izin verdi ama sonra şevke gelip Kehkaşan’a şiddetli bir darbe vurdu. Kehkaşan’ın atının beli bükülünce Kehkaşan kendini yere attı ve Feramurz’un üzerine yürüdü. Feramurz da Kutb’dan inip yumruk yumruğa vuruştular. Sonunda Kehkaşan Feramurz’un kayışına sarıldı. Feramurz’u bağlayamadı. Kehkaşan, önceki darpta Feramurz’un ökçesini yerden dört parmak kadar ayırdı. Feramurz ayaklarını sıkıca yere kapandı. Kehkaşan bir daha gücünü kullandı, bu kez ökçesini altı parmak kadar yerden ayırdı. Feramuz yere sıkıca tutundu. Kehkaşan, onu göğe çekiyordu ancak o yere kapanıyordu. Feramurz’un kayışını salıverdi. Biraz daha dinlendikten sonra Feramuz Kehkaşan’a hakkına razı olup olmadığını sordu. Kehkaşan kayışını Feramurz’a teslim etti ve Feramurz onu dizine kadar kaldırdı. Bu kez Kehkaşan bu durumu görünce [31/b] aklı başından gidip gayretle ayaklarıyla yere tutunmak istedi ama olmadı. Feramuz, bir an durup bekledi. Kehkaşan’ı göğsüne kadar kaldırdı. Kehkaşan yine ayaklarını sıkıca yere kapatmak istedi ama olmadı. Feramurz,

üçüncü kuvvetinde şartlarını anlattı. “Eğer cesaretli bir yiğitsen Hakk’a boyun eğip insaf edersin” dedi. Kehkaşan ağladı. Feramurz’un galip geldiğini kabul etti. Ancak ondan bir ricada bulundu. Başının hemen kesilmemesini ve Pervin Şah’ı asla incitmemesini istedi. Feramurz da “Estağfurullah senin gibi yiğidin kirli bir kılına bile zarar getiren o namerde lanet olsun. Bu sözleri nasıl söylersin?” dedi. Bunun üzerine Kehkaşan: “Ya Kattal Zengi! Soyumda kusur varmış, ben böyle karşılaştırdım. Beni kendi cinsimden başka kimse yenemez derdim ama dediğim çıkmadı. Ben bile bildim ki soyumda kusur olmuş, bundan başka bana yaşamaktansa ölmek daha iyidir. Eğer sen öldürmezsen beni, ben kendimi öldürürüm.” dedi. Feramurz çok şey söylese de olmadı. Sonunda bir tenhaya çekilip dileğini bildirdi ve Keyümers’in durumunu gösterdi. Kehkaşan da sonunu anlayıp teslim oldu ve Feramurz’un başsavaşçısı olmak istedi. Feramurz da Kehkaşan’ı Melik Seyf ile imtihandan geçirip ona galip gelirse dediğini yapacağını söyledi. Kehkaşan da rakibi olacak pehlivana yenilirse yerini ona bırakacağını söyleyip çadıra gitti. Feramurz dilaverlerine Kehkaşan’la dost kardeş olduğunu fakat mecliste bir unvanı olması gerektiğini, onlara imtihandaki mertebelerine göre unvan tayin edeceğini söyledi. Hepsi durumu kabul edip birer birer sınavdan geçti. Kehkaşan başsavaşçı oldu. Melik Seyf de galip gelip ikinci savaşçı oldu. Katanur Zenci üçüncü savaşçı oldu. Gülgün Zenci dördüncü savaşçı oldu. Evran Ahen-derid, beşinci savaşçı oldu. Kehkaşan, Pervin Şah’a kendisinin Kattal Zenci’ye boyun eğip İran’a gideceğini söyledi. Pervin Şah da Kehkaşan’ın ricası üzerine Feramurz’a boyun eğdi ve hediyelerle birlikte Feramurz’un yanına gittiler. Beylere ve Pervin Şah’a ziyafet veren Feramurz’un ziyafetine karşılık Pervin Şah da ziyafet verdi. Feramurz Pervin Şah’a adada bir düşmanının olup olmadığını, kalesine zarar gelmemesini istedi. Pervin Şah ona dua edip adada onlardan başka kimse olmadığını söyledi. Ancak adanın bir yanı dağdır. O dağda parlak tenliler vardır ve gövdeleri ayna gibi yanar. O kavimden başka kimse yok. Onlar gelip çocuklarımızı yerlerdi. Kehkaşan birkaç kere dağa gidip savaştı ama faydalı olmadı. Onlar ara sıra gelirler bulduklarını kaparlar. Biz gittikten sonra gelirlerse onu bilmem dedi.

Feramurz “Şimdi [32/a] gereken onların haklarından gelmektir.” diyerek atına bindi. Kırtas Feramurz’un buyruğunda o dağa gitti. Dağın eteğine geldiğinde bir dağ olduğunu gördü. Bu dağda haddi hesabı olmayacak kadar mağara vardı. Ayine-tenlilerin o mağaraların içinde olduğunu düşündü ve nâra attı. Feramurz’un nârasını işiten Ayine-tenler, mağaralardan dışarı çıkıp, Feramurz’un üzerine hücum ettiler. Meğer, dağın ötesi denizdi.

Kısacası, Feramurz bunlarla üç saat kadar savaştı. Hepsini kırdı, geçirdi. Savaştan dönerken uzun boylu bir bey gördü. Feramurz’un güzel bulduğu bu uzun boylu, ayine-tenlerin beyleriydi. Kutb’u onun üzerine sürüp bu uzun boyluyu bir darbeyle yıktı. Kırtas, savaştan dışarı çıktı. Meğer, bu ele geçirilen uzun boylu, ayine-tenlerin şahıydı. Adına Eşkal Ayine-ten derlerdi. Feramurz, bu kişiyi öldürmek istedi. Eşkal, aman diyerek on iki bin ayine-tenle birlikte ona boyun eğdi. Feramurz, bunları gemiye koydu. Hazırlıklarından sonra seksen bin peri ve Pervin Şah ile denizde uygun hava şartlarına göre yol aldılar.

Günlerden bir gün uzaktan kasabalar görünmeye başladı. Görünen karaltıyı asker zannedip mutlu oldular. Feramurz’un emriyle gemileri yanaştırıp dışarı çıktılar ve iskele kurdular.

Üstadın rivayetine göre, bunların yanaştıkları yerde çok büyük bir kara parçası vardı. Bu kaleye Saba Kalesi derlerdi. Kalenin hükümdarları Bebr-Efgen-i Evren-guş ve Peleng-Efgen-i Duzah-puş adında iki kardeşti. Bu kardeşler güçlü pehlivanlardı ve ünlü bir pehlivanı kale için tayin etmişlerdi. Kırk bin er ile deniz kenarındaki o şehri beklerlerdi. Bütün sahil onların hükmündeydi. Yakınlarına bir gemi yanaşsa Zirgam-ı Fil Süvar’a haber verirlerdi. Feramurz kaleye yaklaşınca gözcüler Zirgam’a otuz beş parça geminin yanaştığını haber verdiler. Bunun üzerine Zirgam, yetmiş seksen kadar kişiyle gelenlere yaklaştı. Başkumandanlarının kim olduğunu sordu. Onlar da Feramurz’u gösterdi. Bunun üzerine Feramurz’un olduğu yere geldi. Bu haberi duyan Feramurz, çadırına geçti ve Zirgam da Feramurz’un çadırının önüne geldi. Selamlaştıktan sonra Feramurz Zirgam’a pehlivanı sordu. [32/b] Onlar da Jivek adında hilekâr, cin yavrusuna benzeyen, elde avuçta durmayan bir kimsenin olduğunu söyledi. İleri de Cevher-abad vardır. O şehirde Kahraman-abad denilen bir kale vardır. Kahraman-ı Katil yaptırmıştır. Kahhar-ı Azam bu kalededir. Bu sözleri duyan Feramurz, Zirgam’a hazırlıklarını yapıp o yere doğru yolculuk yapacaklarını söyledi.

Bunlar önce seksen bin askeri yanına aldı. Hazırlanıp “İran neredesin? diyerek sekiz yüz bin asker ile o yöne yürüdüler. Yiye içe yola devam ettiler. Bad-pa Kalesi’ne bir durak kala durdular.

Üstadın rivayetine göre, Sarsar-ı Sebükbar beş on kadar halîfeyle ava çıkıp dağın eteğindebir yerde dinlenmeye başladı. Feramurz, o yerde Sebükbar Sarsar’ı görüp, o olduğunu tahmin etti. Sarsar’a diğer ayyarların ona hizmet ettiğini uzaktan gördü.

Bu arada Sarsar yatıyordu, ses duyunca kalktı ve Feramurz’u gördü. Acayip tarzlı bir zenci pehlivanın, sekiz ayaklı bir atla geldiğini gördü ve buralarda ne aradığını sordu. Sarsar’ın halîfelerinden biri koruluğa yakın bir yere gitmişti. Koruluktan bir aslan çıktı. Aslan, Sarsar’ın halîfelerinden birinin üzerine atılıp halîfenin başını kopardı. Sarsar, can havliyle bağıran halîfeyi görünce, aslanı iki parça etti. Sonra Feramurz’un üstüne atılıp hamle yaptı. Feramurz aslanı bacağından yakalayıp Sarsar’a fırlattı. Sarsar’ın aklı başından gitti ve aslan un ufak oldu. Sarsar, Feramurz’a ne cüretle aslanı ona fırlattığını sordu. Onu taş kafese koyup yedinci kat gökten kara kuş iner gibi marifetlerini bildirdi. Feramurz’un elinin içini öperek ona öyle bir dokundu ki Feramurz’un eli bileğinden koptu. Bu hali gören Sarsar şaşırdı. [34/a] O ana kadar Sarsar’ın taşını eliyle tutan, mızrağını geri çeviren, hurdaya dönüştüren olmamıştı. Bu yabancıya bir taş daha attı. Feramurz bu taşı tutup elinde una çevirdi. Sarsar’ı daha çok kızdırdı. Feramurz, Sarsar’ın üç hamlesi üzerine bir taş daha fırlattı ve Sarsar da onu una çevirerek o yöne doğru atıldı. Taş yerine ulaşamadı. Bunun üzerine Sarsar üç yüz kılıcını alıp Feramurz’un üzerine yürüdü ve mızrağı Feramurz’a attı. Mızrağın üzerine gelmesine engelleyen Feramurz, Sarsar’ı kayışından kapıp kendisine boyun eğip eğmeyeceğini, aksi halde onu un ufak edeceğini söyledi. Kızan Sarsar Feramurz’a, “Sen kimsin ki ben sana boyun eğeyim?” diyerek onun elinden kurtulmayı istedi. Feramurz, Sarsar’ı aciz bulup bu zenciye cevap vermedi. Sarsar Feramurz’a onun gibi siyah bir aslanın elinden kurtulamayacağını anladığını ve emrine girmek istediğini söyledi. Sarsar’ı salıveren Feramurz onunla biraz sohbet etmek istediğini, kime hizmet ettiğini bilmek istediğini söyledi. Bu sohbeti gören halîfeler şaşırdı, içkili bir sohbette birbirlerine içki sundular.

Sözün kısası, Sarsar Feramurz’a kimlerden olduğunu bu diyarlarda tek başlarına gezmelerinin sebebini sordu. Feramurz gülüp “Benim adıma Kattal Zenci derler. Dünyanın hükümdarıyım. Bu yere yakın sekiz yüz, dokuz yüz bin civarında askerim, güçlü pehlivanlarım, ayyarlarım var. Şimdi İran’da hükümdar olan Rüstem, kahraman neslindenmiş. Bizden önce üstünlük kazanan hükümdarlık aletlerinin hepsi ondaymış ben de onları almaya giderim.” dedi. [34/b] Rüstem dedikleri hükümdarın Feramurz adında bir oğlu varmış. Allah üstüme şahit ki onu hatayla öldürdüm. Dağa götürdüm, babasına ilettim ve seni kendime kardeş, ayyar başı etmek ve yanımdan ayırmamak için geldim. Bu sözleri dinleyen Sarsar, onu yaşatmayacağını ve Rüstem’in hükümdarlık aletlerini alamayacağını söyledi. Feramurz’u içki sohbetine davet etti. Şaraba ilaç koyup Feramurz’a verdi. Kendinden geçen Feramurz’u sıkıca bağlayıp kaleye götürdü. Onu sarayına götürüp

öldürmek istedi. Feramurz’un aklını başına getirmek istedi. Bir kez daha sıkıca bağladı. İlaçlı şarabın içine başka bir ilaç koydu ve ilacın etkisini kırdı. Feramurz gözünü açtı. Sarsar’ı karşısında sıkıca bağlandığını gördü. Feramurz hileyle Sarsar’a boyun eğmişti. Sarsar, onu kendisine boyun eğdirip katledeceğini, hükümdarlık davasına düşmeye hakkının olmadığını söyledi. Feramurz, bu sözlerin boş sözler olduğunu düşündü. Feramurz serbest kalmayı istedi. Salıverilirse suçunu unutup onu baş ayyar yapacağını yoksa elinden kurtulamayacağını söyledi. Bu sözlere gülen Sarsar, sen beni bu şekilde

Benzer Belgeler