• Sonuç bulunamadı

senelerden berü idhâr ettiği bî-nihâye emvâl-i zabt ile hazine-yi devlete idhâl eylemek üzere ber-vech-i bâlâ mansıbı Halep Valisi İbrahim Paşa’ya tevcih buyrulmuş idi.

Cezzar Paşa gayet hûn-rîz u gaddar olduğu hâlde pek mütecessis ve hurde-şinâs olduğu cihetle çok işlerin keyfiyetini kable’l-vuku' keşf eder olduğundan bu misillü ahvâline kimi kerâmet ve kimi istidrâc deyüp bazıları dahi ilm-i ca'ferde maharetine ka’il olurlar idi.

El-hâsıl müverrihin tahririne nazaran gayet kıyak ve encâm-beyn bir vezir zer- âyîn olup sinni yetmiş ile seksen arasında olduğu hâlde ecel-i mev'ûduyla vefat eylemiştir.

Ebû Eyyüb el-Ensârî csj^J' y ^ j hazretlerinin türbesi etrafına sim-i hâlisden şabka yaptırup altun kandiller ta'lik ile tezyîn ve nezdinde vâki' Fatih Câmi'-i şerîfini müceddeden ta'mir ettirdi. Topcu ve arabacı neferâtı içün Tophâne’de ve Beyoğlu’nda ve Nizam-ı Cedîd askeri içün Levend çiftliğinde ve Üsküdar’da kışlalar ve tersanede havuz-ı (317) kebîr ve kurbunda kalyoncular içün müceddeden bir kışla ve Hasköy’de hendese-hâne ve Üsküdar’da cesîm anbarlar yaptırdı. Humbara-hâne kışlası derûnundaki Câmi'-i şerîf ile Üsküdar’da Selimiye kışlası civarındaki Câmi'-i lâtif ve sâir enbiyâ-yı hayriye ve mîriye dahi âsâr-ı celîlelerindendir. Daha bunlar gibi pek çok âsar-ı hüsnaları vardır. Asrında yapılan ebniyenin zerafeti nezaket-i tab'ına delildir.

Usûl-i cedîde üzere top isâgası ve gemi inşaası ve Avrupa-kârî barut 'imâli gibi edevât-ı harbiyeye ve istikmâl-i kuvve-yi berrîye ve bahrîyeye azîm-i himmetler ettiği esnâda akmişe-yi hindîye ve efrencîyeden istignâ’ hasıl olmak içün Üsküdar’da kumaş kâr- hâneleri binâ ve neşr-i ulûm u maârif içün Dârü’t-tıbâat inşâ ile san'at-ı tıbaâtın terakkisine sa'y-ı evfâ buyurdu hele ulûm-ı riyâziyenin ilerlemsini ol kadar iltizâm eylerdi ki Ramiz Efendi’yi humbara-hâne nâzırı ettikte hendese-hâneyi dahi ânın nezâretine verüp hocalar ta'yini ve derslerin tertibi hakkında kendisiyle daima muharremâne muhabere ettiği sonradan sâbit olmuştur.

El-hâsıl mehâsin-i âsârı çok ve devletin saadet-i hâli içün sa'y u himmetine nihayet yok idi. Âlî himmet ve ehl-i mekremet, hûb sûret ve pâkize sîret, güzel ta'lik yazar ve fenn-i mûsıkîde behresi var. İlhâmî tahallüs edüp câ-be-câ şi'r söyler ve ulemâ vü şu'arâya ziyâde riâ'yet eyler idi.

En sonra söylediği şi'r budur.

kıt'a

j^uı 4luJlûı ^ ^ıS Jjl jJjıS

^l^jl ^ijl* 4 j j J j I âjl^a ISI jj^j ^Jl^ J*fl Jjl ^j^^

jlj^ slS j^^ A j I j j j alS

Mervîdir ki bu kıt'ayı nazm ettikte zîrine “kelâmım hatim oldu” ibâresini tahrir buyurmuş oldu. El-hesâb 1222 çıkmışdır ki hal'i senesidir. On dokuz sene yedi ay on gün serîr-i saltanatta bulundu. Ba'dehû Karadeniz boğazında zuhûr eden Kabakçı vak'asında hal' olundu. Müte'âkıben şirâze-yi nizam-ı devlet münhall ve ahval-i mülk ü millet muhtell olucak ol vakit kadri bilindi.

Vâkı'a ânın asrında dahi bir hayli âsi ve bagiler var idi. Lâkin merkez-i saltanatta emri nâfiz olup eyalet ü elviyenin dahi merkeze irtibatı ve makam-ı hilâfete inkıyâd u ihtirâmı der-kâr idi. Hatta Cezzar Ahmed Paşa bayağı âsi iken Sultan Selim’in nâmı yâd olundukça kıyâm ederdi ve fermânı geldikçe binek taşına kadar inerdi. Eazz-ı (218) ehibbâsından birisi kendisine “vükelâ-yı asra bu kadar izhâr-ı gayz ü muhâlefet etmeseniz olmaz mı” dedikte “ehl-i İslam olduğumuz hasebiyle pâdişâhın emrine ita'at vâcibe-yi zimmetimizdir. Hâlâ boynum Sultan Selim’e kıldan incedir. Bilâ-vâsıta katl ü idamım murâd-ı Pâdişâhâneleri olduğu ma'lûmum olsa Allah-a'lim bir dakika tevakkuf etmeyüp başımı kılıca teslim eylerim” deyü cevap-ı i'tâsıyla muhâlefet yüzünde bulunması mücerred vükelâ-yı devlete karşu bir hareket olduğunu beyân etmiş idi ve müverrih Asım Efendi piyâsta reh-zenlik ve kat'-i tarîk-i haccâc ve zorbalık ile şöhret bulan Küçük Ali oğlu Halil Paşa ile bir def'a mülâkat ederek kendisine “cenâbınız ihtilât-ı ulemâ sebebiyle ahkâm-ı şer'iyeye vâkıf iken Devlet-i Aliyye

tarafına ita'atından gerden-keş olmanıza ba'is nedir” deyü sual ettikte “Efendi-yi birâder devlet dediğiniz yalnız taraf-ı saltanat mıdır yoksa vükelâ-yı umûr devlet midir yahud ikisinden müctemi' bir hey'et midir yalnız taraf-ı saltanat ise emr-i şerîfi mûcebince emrine münkadir ^ il** sermû isyânında bulunanların namaz u nikâhı sahîh olmaz şıkk-ı sânîye göre bir memlekette müteaddid pâdişâh olmak mümkün değildir zirâ pâdişâhî bir zât mahsus bilürüz ancak ânların taraf-ı âlîlerine mu'âmele eyleriz. Şıkk-ı sâlis dahi bu minvâl üzeredir. Hülâsa ehl-i islam olduğumuz hasebiyle dest-dâde-yi bi'at olduğumuz imâmü’l-İslamîne ita'atimiz der-kârdır. Ama bu resme serkeşliğimiz Yusuf Ağa ve İbrahim Kethüdâ gibilerdir” gibi sözlerle ağlayarak cevap vermiş olduğunu Asım Efendi tarihinde beyan eder.

El-hasıl taraf-be-taraf zuhûr eden âsi ve bagiler hep Sultan Selim’e izhâr-ı ita'at ile mücerred vükelâya karşu muhalefet iddi'asında bulunurlardı. Ama ânın hal'inden sonra eyalet ü elviyenin merkez-i saltanata irtibatı münkat' hükmüne girdi ve makam-ı hilâfete evvelki ita'at ü hürmet kalmadı ve Sultan Mustafa’nın değil yalnız eyalette belki Payitaht’ta bile hükmü geçmez oldu. Avâm-ı nâs böyle nâ-sâzî eyyam ile elem ü zucrette ve havass-ı hakayık-şinâs mütalâa-yı encâm ile esef ü hayrette kaldı. Bunun üzerine dehâet-i ricâl-i devletten bazı zevât tekrar Sultan Selim’in taht-ı saltanata iclâsını emel edindi ve ber-vech-i bâlâda tedâbir-i hekim-âne ve dûr-i endiş-âne ile icrâsına teşebbüs kılındı. Ne çâre hükm-i kazaya karşu gelinmez ve ser-nüvişt ezeli silinmez. İstanbul’un hâlinden Alemdar’ın gafleti ve Ramiz Efendi’nin re’yine diğer refiklerinin muhalefeti Şehriyâr-ı müşârün-ileyh hazretlerini bâdî-i şehâdeti olduğu lâkin âna ihanet edenlet şöyle dursun geç nazarla bakanlar bile birer birer ceza-yı sezâlarını bulmuşlardır.

Hîn-i şehâdetinde “kendü elimle yâre kesüp verdiğim kalem, fetvâ-yı hûn-ı nâ- hükmü yazdı ibtidâ” beytinin ceb-i hümâyununda bulunduğu mervîdir.

Benzer Belgeler