• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: KURAMSAL ARKAPLAN

2.3. G ELİŞME Y AZINI

2.3.2. Gelişme yazınının ikinci evresi: Modernleşme Okulu

2.3.2.2. Sosyolojik Yaklaşım

29

30

Lerner’in çalışmalarının Ortadoğu ülkelerinde yoğunlaşmasının nedeni batı dışı toplumların toplumsal ve tarihsel süreçlerini anlama gayretidir. Batı dışı toplumsal süreçlerin anlaşılabilmesinin yolu da, hali hazırda batıda yaşanmış olan modernleşmenin temel niteliklerini ortaya çıkarabilmektir.

Lerner’in bakış açısına göre modernleşme, evrensel niteliktedir ve toplumların dini inanışları, ırkları vs. den bağımsız olarak bütün dünyada uygulama alanı bulmaktadır (Harrison, 2005: 15-16). Pozitivist bir bakış açısıyla kaleme aldığı çalışmalarında Lerner, Ortadoğu ülkelerinde kentleşme, eğitim ve medyanın oluşumu ile birlikte modernleşme sürecinin gelişmesinin paralellik gösterdiğini belirtmektedir. Bu anlamıyla Avrupa’da 500 yıl süren modernleşme serüveni bütün toplumlarda benzer süreçlerde gelişmemektedir. Özellikle kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ile birlikte az gelişmiş toplumlar çok kısa sürede modernleşme aşamasına geçebilirler. Lerner’in “hızlandırılmış tarih” olarak adlandırdığı bu süreç olumlu bir durumdur. Modernleşmek isteyen toplumlar isteseler bile bunu 300 senede yaşamak gibi bir durumları söz konusu olamaz.

Batılı toplumların örnek alınmasıyla bunu daha hızlı bir şekilde ve kısa bir sürede tamamlayabilirler (Lerner’den aktaran Tuna, Durdu ve Şen, 2011: 112-121).

Lerner’in azgelişmiş ülkelerin modernleşmesi ile ilgili yaptığı çalışmaların en bilineni Türkiye’nin başkenti Ankara’ya bağlı Balgat köyü ile ilgili olanıdır. Saha çalışması yapmak amacıyla Balgat köyüne giden Lerner’in yardımcıları, köyde yalnızca bir tane radyo bulunduğunu ve köyün fiziki koşullarının çok kötü olduğunu gözlemlemişlerdir. Aynı zamanda köyde yenilikçi olarak tanımlanabilecek bir bakkal ile gelenekçiliği temsil eden köy muhtarı bulunmaktadır. Köylüler çoğunlukla çiftçilikle uğraşırken yenilikçi bir karakter olarak bakkal şehir merkezinde daha büyük ve lüks bir dükkana sahip olmak istemektedir. “Dört yıl sonra Lerner Balgat’ı ziyarete geldiğinde orada yeni bir yol ve şehirle bağlantılarını sağlayan düzenli bir otobüs servisi ile karşılaşmıştır. Köydeki insanlar artık çiftçi değil, onun yerine Ankara’nın fabrikalarında

31

aylıkla çalışan işçilerdir ve tarımsal üretimden elde ettiklerinden çok daha fazla kazanmaktadırlar. Artık köyde yüzlerce radyo vardır ve örneğin köyün genç delikanlıları köydeki genç kızlarla ilişkide daha rahat davranmaya başlamışlardır” (Altun, 2000: 145-146).

2.3.2.2.2. Neil J. Smelser : Yapısal Farklılaşma

Toplumların modernleşme süreçlerini büyük oranda ekonomik yapı üzerinden açıklamaya çalışan Rostow’a benzer bir şekilde, Smelser de ekonomik alanı göz önünde bulundurmuştur. Ülkelerin ekonomik gelişmelerinin toplumsal yapı üzerinde ne tür değişikliklere yol açtığını inceleyen Smelser, toplumsal yapının genel özelliklerinin neler olduğu, nasıl bir arada bulunabildikleri ve ekonomik yapının söz konusu yapılar üzerindeki etkilerinin neler olduğu gibi sorulardan yola çıkmıştır.

Smelser, ülkelerin gelişme aşamasına geçtiklerinde 4 önemli değişime maruz kaldıklarını belirtmektedir. ·a) teknoloji basitten karmaşığa doğru gelişmektedir, b) tarımda ticari amaçlı üretime geçiş sağlamaktadır, c) insan ve hayvan gücünün yerini sanayileşme almaktadır, d) kent nüfusunda gözle görülür bir artış olmaktadır. Bu süreçler, her toplumda farklı şekillerde yaşanabilir (Cirhinlioğlu, 1999: 56).

Yaşanan bu değişim ile birlikte toplum içerisinde bir takım farklılaşmalar yaşanabilir. Örneğin; aile, bazı işlevlerini kaybetmiş, ekonomik etkinlikler hanenin dışına çıkmıştır. Dinsel alanlar ve toplumsal tabakalaşma giderek karmaşık bir hal almıştır.

Toplumsal hareketliliğe ve başarıya giderek daha fazla önem verilmeye başlanmıştır (Harrison, 2005: 22-23). Söz konusu değişimle birlikte ortaya çıkan farklılaşmaların bir takım olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Farklılaşma sürecinde dışlanan ya da sistem tarafından içerilemeyen birey ya da gruplar (aşırı milliyetçi ayaklanmalar, gerilla savaşları vs.) tarafından bir takım şiddet olayları (toplumsal kargaşa) gerçekleştirilebilir ve bu durum Smelser’a göre olağandır.

32

Ekonomik ilişkilerin gelişmesi ile birlikte, yapıda meydana gelen parçalanma toplumsal yapı içerisinde bütünleşmelere neden olur. Smelser'a göre, farklılaşmış bir yapının sorunları yeni roller ve yeni kurumlar yaratılarak giderilebilir. Örneğin, bireyler artık aile içinde iş bulamadıklarına göre isteyen bireye iş sağlayacak iş bulma kurumları kendiliğinden gelişmektedir. İş bulanlar ise, iş ortamında kendi haklarını koruyabilmek için bütünleşmeye hizmet eden sendikal faaliyetlere girişmektedirler. Ancak, bu şekilde yeni kurumların ortaya çıkması, toplumsal değerlerin yeniden tanımlanmasını gerektirir;

çünkü her yeni yapı, yeni değerler temelinde gelişmektedir (Cirhinlioğlu, 1999: 57).

Özetle; Smelser, ekonomik gelişme ile toplumsal olarak gelişmenin toplumsal yapıyla ilişkili olduğunu düşünmektedir. Bu yapıyı açıklarken ise farklılaşma, bütünleşme ve toplumsal kargaşa gibi kavramlardan hareket etmektedir.

2.3.2.2.3. Samuel N. Eisenstadt ve Modernleşme

Kudüs Üniversitesinde uzun yıllar sosyoloji profesörü olarak görev yapan Eisenstadt, Batı’da yaşanan modernleşme süreçlerini inceleyerek Batı dışı toplumlarda meydana gelen değişimleri inceleyen modernleşme kuramcılarından bir diğeridir.

Modernleşme kuramına katkı sunan pek çok düşünür gibi Eisenstadt’da 17. ve 19. Yüzyıl Avrupa’sında yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeleri modernleşme süreci olarak tanımlarken, 19. ve 20. Yüzyılda Güney Amerika, Asya ve Afrika’da yaşananları da modernleşme sürecinin devamı olarak tanımlamaktadır (Eisenstadt, 2007: 12) .

Bu perspektif ile Eisenstadt neo-evrimci modernleşme teorisinin geniş bir özetini çıkarma uğraşına girmiştir. Toplumlar yapısal olarak kurum ve bireylerden oluşmaktadır ve yapısal-işlevselci perspektif ile ele alınmalıdır. Toplumların uyarlayıcı sistemler olarak varlık kazandığı noktasından hareket eden Eisenstadt toplumların bir aşamadan diğer bir aşamaya evrimleşirken, sürekli bir farklılaşma geçirdikleri ve toplumsal yapılar arasında karşılıklı bağımlılık süreçleri oluştuğunu belirtmektedir. Söz konusu bağımlılık

33

süreçleri toplum içi mekanizmalarda oluştuğu gibi uluslararası sistem içerisinde de bulunmaktadır (Harrison, 2005: 40-41).

Eisenstadt’ın modernleşme sürecinde özel önem verdiği 3 temel alan vardır:

Ekonomik alan, Siyasi alan ve Kültürel alan. Toplumların modernleşme süreçlerinde ekonomik alan dönüşüme uğrar ve daha büyük-karmaşık pazarlar ortaya çıkar.

Uzmanlaşmanın da etkisi ile birlikte geleneksel üretim biçimlerinden modern üretim biçimlerine doğru bir geçiş yaşanır ve bunun sonucunda endüstri ve hizmetler sektörünün önemi artmaya başlar (Eisenstadt, 2007: 14). Modernleşmenin bir diğer boyutu olan modernleşme alanında ise, ekonomik alandakine benzer bir şekilde geleneksel siyaset yapma biçimlerinden modern siyaset biçimlerine geçiş yaşanır. Modern siyaset biçimleri içerisinde seçme-seçilme hakkı, yasal ve idari düzenlemelerin yaygınlaştırılması vb.

sayılırken devletlerin bölgesel faaliyet alanları genişlemeye başlamıştır (Eisenstadt, 2007:

15). Kültürel alanda yaşanan dönüşüm ise büyük oranda sekülerleşme ile ilişkilendirilmiştir. Bu çerçevede din, felsefe ve bilim birbirinden ayrışmaya başlar ve okur-yazar oranının artması ile birlikte eğitimde sekülerleşme gözlenmeye başlanır (Eisenstadt, 2007: 16).

34

3. BÖLÜM: DÜNYA-SİSTEMLERİ