• Sonuç bulunamadı

Araştırmada, 1993 felsefe programı çerçevesinde gerçekleştirilen Türkiye’de ortaöğretimde felsefe öğretimi uygulamalarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda alt problemlere ilişkin elde edilen sonuçlar aşağıda açıklanmıştır.

Felsefe dersi öğretim programı işlevselliği, ve öğretmene rehber olması bakımından yetersizdir. Felsefe dersi öğretim programında yer alan amaçlar gerçekleşmemektedir. Bunun gerekçeleri arasında ise, programın yoğunluğu, öğrenci seviyesine uygun olmaması, öğrenci ilgi ve ihtiyaçlarını karşılamaması, güdülenme düzeyini yükseltmedeki yetersizliği, hedef ve davranışların sadece bilişsel düzeyin bilgi ve kavrama düzeyinde olması, duyuşsal düzey ile ilgili hiçbir hedefin bulunmaması, ezbere dayalı olması ve sorgulamayı içermemesi, program içeriğinin güncel olmaması, diğer derslerle ilişki kurulamaması ve kullanılan yöntemlerin uygun olmaması bulunmaktadır. Bu gerekçeler felsefe öğretiminin düşünme becerilerini geliştirmekte yetersiz kaldığını göstermekte ve programın güncellenmesi gerekli kılmaktadır.

Felsefe dersi okutulduğu sınıf seviyesi bakımından öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyine uygun değildir. Dersin okutulduğu sınıf seviyesi öğrencilerin üniversite sınavına hazırlıklarının en yoğun olduğu dönem olup, derse ilgiyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum derse ayrılan süreyi yetersiz kılmaktadır. Felsefe dersi liselerin 11. sınıflarında verilmesinin yanında daha alt sınıflarda da uygun içerik ve düzeyde okutulmalıdır.

Öğrenciler felsefe öğretimine öğretmenlerden göre daha olumlu bakmaktadırlar. Buna rağmen öğrenciler felsefe ile ilgili bir meslek seçme konusunda kararsız kalmaktadırlar. Bu durum öğrencilerin felsefe dersi ile ilgili bilgi düzeyleri ve dersten beklentileri ile doğrudan ilişkilidir.

Felsefeye ilişkin olumsuz toplum algısı öğrencilerin bu dersi almadan önceki görüşlerini etkilemektedir. Ancak öğrencilerin görüşlerinin bu dersi aldıktan sonra kısmen olumluya dönüştüğü görülmektedir. Felsefe dersi almadan önce felsefeye karşı olumlu görüşe sahip olan öğrencilerin görüşleri ise dersin üniversite sınavı bağlamında değerlendirilmesi nedeniyle olumludan olumsuza doğru dönüşmektedir. Bu konuyla ilgili de tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Felsefe dersi ünitelerinin eğitim öğretim yılı içindeki işleniş sırası ile ilgili sıkıntı yaşanmaktadır. Öğrencilerin en fazla aktif olarak katıldıkları ünitelerin eğitim öğretim yılının sonuna doğru ele alınması ve öğrencilerin bu dönemde üniversiteye giriş sınavına en yoğun bir şekilde çalışıyor olmaları dersi olumsuz yönde etkilemektedir.

Felsefe öğretiminde ülkemizin düşünce tarihindeki önemli kişi ve bu kişilerin görüşlerine yer verilmesi öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçları açısından bir zorunluluktur. Dersin işlenişinde en sık düz anlatım yöntemi kullanılmaktadır. Tartışma, sunum ve örneklendirme gibi yöntem ve teknikler ise nadiren kullanılmaktadır. Felsefe öğretiminde kullanılan yöntem ve tekniklere bakıldığında sorgulama etkinliği olan felsefe ile kullanılan yöntemler arasında bir ilişki kurulamamaktadır. Derslerin işlenişinde test tekniğinin kullanılması dersin üniversite seçme sınavı bağlamında algılandığını ve değerlendirildiğini göstermektedir.

Ders aracı olarak en sık ders kitabı kullanmaktadırlar. Gazete, dergi, makale vb. ise ders kitabından daha az kullanılmaktadır. Bu durum felsefe öğretimine ilişkin yeterli kaynağın bulunmamasının yanında, öğrencilerin üniversite seçme sınavına hazırlıkları ve programın içeriği ile doğrudan ilişkilidir. Öğretim programı içerik

itibariyle farklı araç ve gereçlerin kullanılmasına imkan tanımamaktadı. Derslerde felsefe sözlüğü ise neredeyse hiç kullanılmamaktadır.

Ders kitaplarının dili ağır ve anlaşılamamaktadır. Ders kitaplarında bulunan görsel materyaller yetersiz olup geliştirilmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Ders kitapları aynı zamanda içerik bakımından zenginleştirilmelidir. Kitaplarda bulunan sözlük kısımlarının da ihtiyaca cevap vermediğini görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında felsefe ders kitapları içerik ve yapısal özellikler (boyut, kullanılan görsel, tasarım vb.) açısından yetersizdir. Ülkemizde tüm ders kitaplarının Milli Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının incelemesinden geçtiği düşünüldüğünde öğretmenlerin kitaplar hakkında bu derecede olumsuz görüş belirtmeleri, ders kitaplarının incelenme kriterlerinin ve yöntemlerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Öğretmenler, ders materyallerine ulaşma ve bunları kullanma konusunda sıkıntı yaşamaktadırlar. Bu durum ders kitabı dışındaki ders araç ve gereçlerinin azlığından kaynaklanmaktadır.

Felsefe öğretiminde en sık kompozisyon ve test tipi yoklama kullanmaktadırlar. Bir sorgulama etkinliği olan felsefe öğretiminde klasik yazılı yoklamanın ve testin kullanılması programın hem içerik hem de alternatif ölçme ve değerlendirme etkinlikleri bakımından yetersiz olduğunu göstermektedir. Öğrenciler sınavlarda ve ders işlenişlerinde en fazla testi tekniğini tercih etmektediler. Bu durum üniversiteye giriş sınavının dersin üzerindeki olumsuz etkisini bir başka boyutuyla ortaya koymaktadır. Bu şekilde gerçekleştirilen ölçme ve değerlendirme etkinlikleri felsefe öğretiminde sürecin değil, sonucun ölçülmesine ve değerlendirilmesine neden olmaktadır.

Okul türünün felsefe öğretimi üzerinde önemli bir etkisi bulunmamaktadır. Felsefe öğretimine ilişkin olumlu ve olumsuz durumların tüm okul türleri için aynı olduğunu görülmektedir. Ancak çok programlı liselerdede öğrenim gören öğrencilerin felsefe öğretimine ilişkin görüşleri diğer okul türlerinde öğrenim gören öğrencilere göre daha olumsuzdur. Çok programlı liselerin ve fen liselerinin bir okul

türü olarak öğrencilerin felsefe dersi üzerindeki algılarını olumsuz etkilediği görülmektedir.

Felsefe öğretimine ilişkin öğretmen tutum ve görüşlerin mezun olunan kurama göre değişmediği görülmektedir. Bu ise felsefe öğretimine ilişkin olumlu ve olumsuz görüşlerin tüm yükseköğretim kademelerinden mezun olan öğretmenler için benzer olduğunu göstermektedir.

Felsefe öğretimine ilişkin algı ve tutumların öğrencilerin öğrenim gördükleri alana göre farklılaştığı görülmektedir. Liselerin fen bilimleri alanlarında öğrenim gören öğrencilerin diğer alanlarda öğrenim gören öğrencilerine göre felsefe öğretimine daha olumsuz tutum sergiledikleri görülmektedir. Fen bilimleri alanlarına ilişkin haftalık ders çizelgeleri ile bu alanlarda öğrenim gören öğrencilerin üniversite tercihleri bu olumsuzluğun temel sebebidir.

Bayan öğretmenlerin felsefe öğretimine ilişkin tutumlarının erkek öğretmenlerinin tutumlarına göre daha olumlu olduğu görülmektedir. Aynı durum öğrenciler için de geçerlidir.

Hizmetiçi eğitim alan öğretmenler ile almayan öğretmenlerin felsefe öğretimine ilişkin görüşleri arasında bir farkın bulunmayışı, bakanlığın düzenlemiş olduğu hizmetiçi eğitim faaliyetlerinin nitelik ve nicelik yönünden yetersiz olduğu göstermektedir.

0-5 yıl arasında mesleki kıdemi olan öğretmenler daha fazla kıdeme sahip öğretmen göre felesfe öğretimine daha olumlu bakmaktadırlar. Bunun yanında mesleki kıdem arttıkça felsefe öğretimine ilişkin olumlu görüşler azalmaktadır.

Felsefe öğretiminin gerçekleştirildiği ilin sosyo-ekonomik düzeyi felsefe öğretimine ilişkin görüşleri önemli ölçüde etkilememektedir. Buna göre her üç sosyo ekonomik gelişmişlik düzeyinde de felsefe öğretimine ilişkin sorunların benzer olduğunu görülmektedir

Ders dışı etkinlik düzenleyen öğretmenlerin felsefe öğretimine ilişkin görüş ve tutumları etkinlik düzenleme sıklıkları dikkate alındığında etkinlik düzenlemeyen öğretmenlere göre daha olumludur.