• Sonuç bulunamadı

3. ABSÜRT TÜRK TİYATROSUNDA KARAKTER ANALİZİ

3.6. Aydın Arıt’ın Oyunların Absürt Karakter Analizi

3.6.5. Son Gün

Arıt’ın absürt oyunları içerisinde yer alan son oyunu Son Gün’dür. İki perdelik olan bu oyun taşınmakta olan bir ailenin yazlık evinde geçer. Oyun kişileri kırk yaşlarında

Gelin ve Koca, otuz yaşlarında Bahçevan, yirmi beş yaşında Hizmetçi Kız, altmış beş yaşında İhtiyar, elli yaşlarında Hamal’dan oluşur. "Yazlık evlerinden mevsim bitiminde, hizmetçilerle birlikte taşınma hazırlıkları yapan insanlar eksen alınmış ve insanın, akıp giden zamana, kaybolan tazelik, gençlik ve güzelliğin yerini alan boşluk, hiçlik ve ölüm korkusuna çaresizce teslim oluşunun buruk bir fotoğrafı gösterilmiştir." (s.14-15)

Oyun Gelin ile Koca’nın arasındaki sevgisizliği ve iletişimsizliği vurgulayan bir konuşma ile başlar. Başlangıçtan itibaren Gelin’in dış görünüşüne ve güzelliğe takıntılı olduğu vurgulanır. Kaybettiği gençliği Gelin’de bir boşluğa dönüşmüştür ve bu yüzden Hizmetçi Kız’ı kıskanır. Hizmetçi Kız da Gelin’in sahip olduğu her şeyi ister. Ayrıca para kazanmak için büyük çaba gösterir, her şeyi yapmaya hazırdır.

İhtiyar’a anlattığı Koca’yla ilgili uydurma hikaye buna örnektir. Bunun bir benzerini Bahçevan da yapar. Gelin ile ilgili İhtiyar’a anlattığı hikaye karşılığında İhtiyar’dan para alır. Bunun dışında Bahçevan daha çok işinde gücünde biridir. Bahçedeki şeftalilerle ve çiçeklerle ilgilenir. Hizmetçi Kız Bahçevan ile evlenmek istemiyormuş gibi yapsa da bu işe dünden razıdır. Bahçevan ise bir evliliğin sorumluluğunu istemediğinden evliliği düşünmez ama kıza dostça yaklaşır. İhtiyar kendisine hikayeler anlatılmasından hoşlanan, ölümün ve hiçliğin ortasında yaşayan biri olmuştur. Tek derdi insan konumunda olmayan çocuğun uyumaya devam etmesini ve sahnede gözükmeyen ama bahsi geçen annenin üzülmemesini sağlar. Koca’nın kendisine baba diye seslenmesinden dolayı baba gibi davransa da gerçekte Koca’nın amcasıdır. Koca ise hayatın boşluğuna düşmüş amaçsızca ve anlamsızca bir hayat sürdürür. Taşınabilmeleri için arabayı gidip garajdan alması gerekir. Fakat oyunun başından sonuna dek arabayı garajdan getirmeyi beceremez. Sürekli haritam yok, sigaram bitmiş gibi bahaneler bulur. Sorunlara çözüm üretemez, çevresindeki kişilerin bulduğu çözümleri kendisi bulmuş gibi anlatır.

Oyun, kişilerin iç karmaşalarını, içine düştükleri psikolojik durumları anlatan uzun bir serim bölümünden ibarettir. Taşınma olayı ya da sonuca bağlanan bir eylem gerçekleşmez. Evin içinde olmayan tek kişi Hamal’dır. Bu yüzden oyun için onun hayatla bağlarını henüz koparmadığını ve daha akılcı davrandığını görmek mümkündür. İnsana benzemeyen çocuğun kaçışının ardından İhtiyar kendini kaybetmeye başlar. Çocuğu yakalayıp öldüren Hamal olur. Çocuğun ölümünün ardından İhtiyar iyice kendini kaybeder. Onu yatırmaya götüren Gelin, İhtiyarı

uyanmayacağı bir uykuya yatırmış olabilir. Koca var oluşuna engel olarak gördüğü İhtiyar’ın ortadan kalkmasıyla rahatlamıştır. Var oluşunu göremediği sevgiye ve kaybettiği güzelliğine, gençliğine bağlayan Gelin ve kendine hiçlikte var etmeye çalışan Koca bunlardan acı duyarlar. Kapıldıkları bu duygular onları en yakınları olan aile bireylerine yabancılaştırmış ve uzaklaştırmıştır.

KOCA Taa cehennemin bir öte ucu gideceğim yer.

GELİN Yatak… Ateşli yatak… Kocaların, aşıkların ve riyaların buluştuğu kavşak… Ya da… Yani bir ayrılma merkezi aslında… Ama… Üfff!..

Kalkmam gerekiyor.

(Yatakta yuvarlanır.)

KOCA Arabaya radyoyu takmıştır herhalde.

GELİN Bak! Sen beni öpüyorsun. (İki parmağını dudak gibi yapar ve hızla öper.) Ne de güzel öpüyorsun!

KOCA Ya herif radyoyu takmamışsa ne olacak?

GELİN Belki de bir başkası. (Öteki elinin iki parmağını öper.) Hem daha da güzel öpüyor bu!

KOCA Cehennemin öte ucuna git… Ama takmışsa da, takmamışsa da almalıyım arabayı… Takmıştır!.. Ya takmamışsa?.. Neden takmamış olsun, ha? (s.207)

Koca kendisine engel gördüğü İhtiyar’ın ortadan kalmasına rağmen bir şeyler gerçekleştirmek yerine bahaneler üretmeye devam eder. Aynı zamanda Gelin de tüm olanlara rağmen güzelliğinin ve gençliğinin hasretini sürdürür. Tüm oyun kişileri içinde çıkmayı düşünmedikleri boşlukta, hiçlikte yaşamayı sürdürürler.

KOCA Traş makinamı bir bulsam… Çok iyi düşünürüm traş olurken bilirsin.

(Aranır.) (s.286)

GELİN Benim saçlarım çok güzel, değil mi?

KOCA Bulsam!.. Bir şeyler düşünebileceğim bulsam ama… Hah!

GELİN Peri kızlarının kanatlarını andırıyor diyorlar. (Saçlarını okşar ve öper.) Tek ak yok! (s.287)

Absürt tiyatro olarak değerlendirilen bu beş oyunun kadroları diğer incelenen yazarların oyunlarına göre daha dağınık bir oluşum izler. Arıt absürt tiyatroda yaygın bir kullanım olan absürt çiftleri kullansa da oyunların kadrolarını sadece çiftlerden oluşturmamıştır. Bal Sineği oyunun dört kişilik bir kadroya sahiptir. Oyunun içinde yer alan Garson kişisinin hiç konuşmadığı ve bir defa sahnede gözüktüğü düşünülürse üç kişilik bir kadroya sahip olduğu da söylenebilir. Kız, Erkek ve Muslukçu oyunun esas kişileridir. Tek perdelik oyunda akış Muslukçu ve Erkek’in

diyaloglarıyla ilerler. Her üç oyun kişisinin de konuşmalarından var oluş problemi, benlik algısını sorunu yaşadıkları görülür. Kimlik problemine düşmüş oyun kişilerinin iç açılımlarıyla hayatlarına yabancılaşmış oldukları görülür. Birbirlerini dinlemeyen, acılarıyla ilgilenmeyen kişilerdir. Baba, Gelin ve Oğul’da oluşan Limonluk Arısı oyununda da Bal Sineği oyunuyla benzer durum mevcuttur. Gelin ve Oğul ayrı ayrı Baba’yla aralarında geçen diyaloglarda yalnızlıkları, birbirlerine olan yabancılaşmaları, iletişimsizlik ve benlik algısında yaşanan sorunlar görülür.

Yabancılaşma, iletişimsizlik, var oluş sorunu Aydın Arıt’ın Son Gün ve Beşgen oyunlarında yer alan oyun kişilerinde de vardır. Beşgen oyununda yer alan kısa oyunlarda bunların yanı sıra yalnızlık baskın olarak ele alınmıştır. Bunun en iyi örneği "Durakta" oyunuyla verilir. "Durakta" oyununun kadrosu dört kişiden oluşur.

Ancak oyunda sadece Kadın oyun kişisi konuşur. Arıt böylece yalnızlığı hem fiziksel hem de sözsel olarak vermiştir.

Yazar dört oyununda oyun kişilerini yazarken isimlendirmemiştir, onları toplumsal rollerine ya da cinsiyetlerine göre isimlendirmiştir. Fakat oyun akışı içinde oyun kişileri birbirlerine isimleriyle hitap ederler. Sadece Aya Bir Yolcu oyunda Anne ve Kadın rolleri dışındaki kişilere isim vermiştir. Ancak bu oyunda Ali dışında isim verilmiş olan oyun kişilerinin bir önemli yoktur. Oyunun merkezinde yer alan Anne toplumsal rolüyle oyunda yer almıştır. Anne-oğul ilişkisini esas aldığı için de Ali ve Anne absürt çifti oluştururlar.

Oyun kişileri anlamsız, hayal kırıklıkları ve kaybettikleriyle dolu dünyalarında macerasız bir hayat yaşarlar. Bir bekleyiş içinde çember çizerler. Oyunun başladığı yer sonunda farklı değildir. Absürt tiyatroda oyun kişisine değişim için tanınan süreç bir etki etmez. Bu oyunlarda da aynı durum gözlemlenir. Aynı zamanda geçen zaman oyun kişisi için bir ızdıraptır. Bunun en açıkça hissedildiği oyun Son Gün oyunudur.

Oyun boyunca sürekli saatin kaç olduğu sorulur, fakat bir cevap alınamaz. Zaman bilinmedikçe oyun kişileri sıkıntıya girer. Ne kadar süre beklediğini bilemeyen oyun kişileri zaman kavramını yitirir. Oyunun sonuna gelindiğinde oyun kişileri oyunun başındaki hareket durumlarını korumuşlarıdır. Koca oyunun başındaki gibi banyoda Gelin yatağın üstünde, aynanın karşısındadır. Kozasından ayrılmaya çalışan Ali’nin kozasına sığınışını anlatan Aya Bir Yolcu oyunu da buna örnektir. Oyun başladığı yerde bitmiştir. Absürt karaktere tanına bekleme süreci hareketsizlikle sonuçlanmıştır.