• Sonuç bulunamadı

3.2 AZERBAYCAN VE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

3.2.1 Siyasi İlişkiler

Sovyetler Birliği dağılmadan önce AB’nin Güney Kafkasya politikasına rastlamak mümkün değildir ve bölge Sovyetler Birliği politikaları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Ancak 1991’de Sovyetlerin çöküşünden sonra 31 Aralık 1991’de AB, Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımış, 1992’den itibaren ise diplomatik ilişkiler kurulmuştur. İlgili dönemde Güney Kafkasya ile ilgili AB politikalarının iki temel

106

hedefi olmuştur. Bunlardan birincisi, eski Sovyet coğrafyasında bağımsızlığını yeni kazanmış cuhmuriyetlerin bağımsızlıklarının sürdürülebilir olması diğeri ise geçiş ekonomilerine siyasi, ekonomik, teknik ve sosyal yardımların sağlanması (Ahmedov, 2015: 88).

1999’a kadar yoğun politik gündemi nedeniyle AB siyasi alanda Güney Kafkasya ülkeleri ve Azerbaycan’la yakından ilgilenememiş ve 1996’da Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’la ayrı ayrı Ortaklık ve İş Birliği Anlaşması imzalanmış 1999’dan itibaren ise bu anlaşmalar yürürlüğe girmiştir (Oktay, 2015: 89).

2004’ten itibaren Azerbaycan Avrupa Komşuluk Politikası (European Neigbourhood Policy) kapsamına alınmış, Ermenistan ve Gürcistan gibi diğer Güney Kafkasya ülkeleri ile birlikte ikili ilişkilerini bu program çerçevesinde geliştirmeye çalışmıştır. Her üç ülke ile 14 Kasım 2006 tarihinde eylem planları kabul edilmiştir.

AB-Azerbaycan ilişkilerinin öncelikleri ise Azerbaycan Strateji Belgesinde açıklanmış ve yardımların finansmanının ENPI (European Neigbourhood Policy İnstrument) kapsamında olmasına karar verilmiştir. AB’nin Azerbaycan’la olan siyasi ilişkilerinin temel amacı Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması ve Avrupa Komşuluk Politikası çerçevesinde ekonomik entegrasyon ve derin siyasi işbirliğine götürecek olan ilişkileri sürekli olarak geliştirmektir (Şahbazov, 2015: 134).

Güney Kafkasya ülkelerinin Komşuluk Politikası’na dahil edilmesinin birçok sebepleri mevcuttur. 2004’te yaşanan en büyük genişleme sürecinden sonra AB kendi entegrasyonunu güçlendirse de yeni komşu olduğu bölgelerde dondurulmuş çatışmalar, illegal göç potansiyeli, çatışma alanlarının mevcudiyeti AB tarafından ciddi güvenlik riskleri çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu nedenle AB kendi çevresinde çatışma alanlarını azaltmak ve güvenlik çemberi oluşturmak amacıyla 16 ülkeyi Avrupa Komşuluk Politikası kapsamına almıştır. 2003’te kabul edilen Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesinde de ilgili sorunsallara dikkat çekilmiş ve AB’nin yakında komşusu haline gelecek olan Güney Kafkasya ülkeleri ile iş birliğini artırmanın gerekliliği vurgulanmıştır (Oktay, 2015: 80).

Dolayısıyla AB’nin Avrupa Komşuluk Politikası’na zorlayan iki en önemli unsuru tespit etmek mümkündür. Bunlardan birincisi güvenlik sorunlarının kapsamına giren yasadışı göç, yasadışı ticaret ve sınır sorunları; ikincisi ise enerji sorunlarıdır (Samur, 2009: 174). Bu sorunların üstesinden gelmek için ilgili politika kapsamında uygulanan yöntem daha önce AB’ye dahil edilen ülkelerde yaşanan süreçlerle aynıdır. Yani AB’ye kabul edilmeden önce Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinde yapılması gereken

107

reformların aynısı Avrupa Komşuluk Politikası’na alınan ülkelerden de istenmektedir (Oktay, 2015: 80-81). Ancak birincisinden farklı olarak ikincide AB’ye üyelik hakkı tanınmamakta ve ikili ilişkiler ülkelere göre belirlenerek daha iyi koordinasyon hedeflenmekte ve nisbeten daha esnek yapıda politikalar sürdürülmek istenmektedir.

Yani reformlara karşılık AB desteğini daha fazla alma garanti edilmiştir (Samur, 2009:

171-172). Bu amaçla ülkelerle istişarelerden sonra eylem planları hazırlanmakta ve Ülke Strateji Belgeleri (Country Strategy Paper) hazırlanmaktadır. 2007-2010 dönemlerini kapsayan Ulusal Kalkınma Programında ise Azerbaycan’la ilgili olarak desteklenmesi gereken üç temel alan belirlenmiştir. Bunlar;

1) Demokratik gelişim ve iyi yönetişim: Bu öncelikle AB, Azerbaycan’da Kamu yönetimi reformları ve kamu finansmanı yönetimi, hukukun üstünlüğü ve yargı reformu, temel insan hakları, yerel yönetim ve sivil toplum alanlarında desteğini sunacağını açıkça beyan etmiş ve ilgili alanlarda reformların gerekliliği vurgulanmıştır.

2) Sosyo-ekonomik reform ve yoksulluka mücadele

3) Ulaştırma, enerji ve çevre alanlarında yapısal ve ekonomik reformlar için destek: İlgili belgenin bu başlığı altında da AB, ulaştırma ve enerji sektörlerinde iç hukuki yapı ve iç piyasada reformlar için gerekli desteği sağlamayı da öncelikleri arasına almıştır (EEAS, 2007).

Bu destekleri sağlamak için AB’nin finansal aracı ENPI’dir (European Neighbourhood and Partnership Instrument). Daha esnek bir yapıya sahip olan ENPI TACIS’in yerini almış ve 2007-2013 tarihleri arasında 12 milyar Dolar fon ayrılmıştır (Samur, 2009: 173). 2008’den günümüze kadar AB, Avrupa Komşuluk Politikası’nı güçlendiren bazı insiyatifler de geliştirmiştir. Karadeniz Sinerjisi, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı ve Doğu Ortaklığı insiyatifleri bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu girişimlerin en temel özellikleri, Avrupa Komşuluk Politikası’nda olduğu gibi Doğu Ortaklğı ve Karadeniz Sinerjisi girişimlerinin her ikisine Ermenistan ve Azerbaycan birlikte dahil edilmesi, hukukun üstünlüğü, iyi yönetişim, demokrasi ve bölgesel sorunlarda ülkeleri teşfik edecek desteklerin verilmesinin taahhüt edilmesidir (Aras, 2017: 100-101).

Avrupa Komşuluk Politikası girişimleri ve Doğu Ortaklğı İnsiyatifi Azerbaycan tarafından sıcak karşılanmamaktadır. AB, bu girişimlerle ülkelerin iç siyasi sistemini etkilemek istemekte ve siyasi istikrarı sağlamak yoluyla bölgeyle daha yakın ilişkiler kurmak istemektedir. Ekonomik alanda ise AB’nin ilgili girişimlerle sunduğu teklifler

108

cazip değildir. Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olduğu taktirde ülkelerin Gümrük Birliği ve Serbest Ticaret Bölgesinin faydalarından yararlanacağı teklifi mevcuttur.

Azerbaycan ise DTÖ üyesi değildir ve yakın gelecekte de bu örgüte üyelik beklenmemektedir (Qurbanov, 2017: 325). Bunun yanında Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında öngörülen ekonomik reformların yapılması maliyetli ve uzun dönemli girişimler olduğundan, Azerbaycan tarafından kabul edilmemiştir (Oktay, 2015: 83). Doğu Ortaklğı girişimi üyelik hakkı ve güvenlik alanlarında garantilere sahip olmadığından bu girişime katılım anlaşması Azerbaycan tarafından imzalanmamış ve bunun yerine Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın imzalanması için AB ile görüşmeler başlatılmıştır. Genel olarak Azerbaycan’ın dış politikasında en temel öncelik Dağlık Karabağ sorununun çözümüdür. Azerbaycan’ın dış ilişkilerini belirleyen en temel konu diğer ülkelerin, uluslararası kuruluş, örgüt ve yapılanmaların soruna yaklaşım biçimleridir. AB’nin bahsedilen girişimler seviyesinde Azerbaycan’a önerdiği ekonomik entegrasyonda da Dağlık Karabağ sorunu, siyasi bağımsızlık ve ekonomik verimlilik Azerbaycan’ın kırmızı çizgilerini oluşturmuştur (Qurbanov, 2017: 324).

AB’nin kendi güvenliğini sağlamlaştırmak amacıyla yaptığı girişimlerde yasadışı göç, silahlanma, örgütsel suçlar ve enerji güvenliği konularını yani kendi çıkarlarını ön planda tuttuğu için Doğu Ortaklığı girişimine dahil edilen ülkeler açısından olumsuz bir izlenime sahip olmuştur. Doğu Ortaklığı girişiminde karşılaşılan sorunlardan bir tanesi de AB’ye üye ülkelerin girişime yaklaşım biçimleridir. Doğu Ortaklığı Polonya ve İsveç için öncelik olsa da diğer ülkeler için öncelik olmadığından insiyatife kabul edilen ülkeler açısından da olumsuz örnek teşkil etmektedir (Paul, 2015: 78). AB’nin Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ı aynı şartlarla değerlendirmesi Azerbaycan tarafından kabul edilmemektedir. Sonuçta Azerbaycan, AB ile karşılıklı hedeflere dayanan ve çıkarların dar bir çerçevede tanımlandığı stratejik bir ilişkiyi çıkarlarına uygun görmektedir (Paul, 2015: 81). Azerbaycan tarafının savına göre her bir ülkenin kendi çıkarları mevcuttur ve AB ülkelerle ilgili politika geliştirirken bu çıkarları ön planda tutmak zorundadır. Azerbaycan’ın topraklarını işgal eden Ermenistan ile Azerbaycan’ın aynı şekilde değerlendirilmesi ve aynı politikanın her iki ülkeye karşı yürütülmesi Azerbaycan için kabuledilemez bir durumdur (Qurbanov, 2017: 326).

Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ın AB ile ilişkilerine yaklaşım biçimleri de tamamen farklıdır. Gürcistan Doğu Ortaklığı ve AB ile ilişkilerini dikkate almak

109

kaydıyla yaptığı reformları AB üyeliğine hazırlık süreci olarak değerlendirmektedir.

Diğer taraftan AB’den gelecek olan ekonomik desteğe ihtiyacı vardır. Ermenistan ise Rusya’ya olan ekonomik bağımlılığı nedeniyle Doğu Ortaklğı girişimine ekonomik perspektiften yaklaşmaktadır (Oktay, 2015: 89). Azerbaycan’ın yaklaşımı ise tamamen farklıdır. Gürcistan’dan farklı olarak Azerbaycan’ın AB’ye ve Avrasya Birliği tarzında herhangi bir örgüte üyelik gibi bir hedefi bulunmamaktadır. Ülkenin dış politikası İran, Rusya, Ermenistan arasında sıkışan jeopolitik konumu ve güvenlik tehditleri algılaması çerçevesinde şekillenmektedir (Paul, 2015: 80). Bunun yanında zengin enerji rezervleri nedeniyle AB’den gelecek olan ekonomik yardımlara ihtiyacı yoktur. Bu nedenle Rusya ile olan ilişkiler AB ile olan ilişkilerden daha önemlidir.

Dolayısıyla AB’nin yumuşak gücünün Azerbaycan üzerinde ciddi bir etkisinin olmadığı da aşikardır.

Azerbaycan ve AB siyasi ilişkilerinde birden çok sorun alanları bulunmaktadır.

Bunlar Azerbaycan’ın iç dinamiklerinden kaynaklanan insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokratikleşme ve ekonomik reformlar alanlarında AB ile uyum içinde olmaması, ilgili alanlarda gelişmelerin yavaş olması ve AB’nin Dağlık Karabağ sorununa yaklaşım biçimidir.

AB, Dağlık Dağlık Karabağ sorununa yaklaşımı AGİT Minsk Grubu çerçevesinde değerlendirilmektedir. Ancak Minsk Grubu’nun 25 yılı aşkın süredir görüşmelerde bir başarı sağlamaması da Azerbaycan tarafından ciddi eleştirilere neden olmakta ve askeri çatışma riskini her geçen gün artırmaktadır. AB Dağlık Karabağ sorununun barışçıl yollardan çözümünü istemekte bir nevi tarafsızlık politikasını sürdürmektedir.

Ancak, AB’nin bu yaklaşımı sorunun çözümünde aktif rol almasını engellemekte ve etki alanlarını sınırlamaktadır (Paul, 2015: 82). AB 2013’e kadar Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan’ı açıkça desteklese de daha sonralar bu desteğini azaltmıştır (Qurbanov, 2017: 346). AB’nin ikili standartlarla meseleye yaklaşımı Dağlık Karabağ sorununun çözümünde samimiyetsiz tavrının göstergesi olarak yorumlanmıştır.

Nitekim, Avrupa Komşuluk Politikası çerçevesinde Azerbaycan’la ilgili hazırlanan faaliyet planında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne vurgu yapılsa da Ermenistan ile ilgili olarak kabul edilen faaliyet planında ise Dağlık Karabağ’da yaşayan halkların kendi kaderini belirleme haklarına (self-determination) saygılı olduğu vurgulanmıştır.

Bunun yanında AB, Dağlık Karabağ’da yapılan seçimlerin geçerli olmadığını sürekli olarak beyan etmiş ve seçimleri tanımadığını açıklamıştır (Aras, 2017: 103).

110

Dağlık Karabağ’da çatışmalar güncelliğini korumaktadır. En son büyük çatışma 2-5 Nisan 2016’da yaşanmış ve bölgenin sıcak çatışmalara gebe olduğunu göstermiştir.

Avrupa Birliği Dış İşleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini tarafından yapılan açıklamada AB yaklaşımını yansıtarak tarafları çatışmaları durdurmaya çağırmış ve Minsk Grubu’nun çabalarını desteklediğini vurgulamıştır (EEAS, 2016).

Bilindiği gibi AB, Minsk Grubu’nda bağımsız bir oyuncu değildir. Bunun yerine görüşmeler Fransa’nın eş başkanlığı altında sürmektedir. AB’nin Minsk Grubu’nda bağımsız bir aktör olmaması da onun Dağlık Karabağ sorununda aktif rol almasını engellemektedir. Fransa’nın eş başkanlığının AB’ye devredilmesi ile birliğinin etkisi artırılabilir. Ancak bu teklifin Fransa tarafından kabuledilebilir olmadığı da açıktır (Jenssen, 2012: 161-162). Ayrıca AB yetkilileri Fransa’nın birliği yeteri kadar bilgilendirdiğini söyeleyerek böyle bir değişikliğe ihtiyaç olmadığını savunmaktadırlar. 2012’de Azerbaycan’ın taleplerine cevap olarak Avrupa Parlamentosu eş başkanlık yetkilerini AB’ye devretmeyi Fransa’ya teklif etmiştir.

Ancak Azerbaycan’ın bu taleplerini ısrarla sürdürmesinin Fransa tarafından olumsuz karşılanması riski de mevcuttur. Bu yöntemle Azerbaycan Fransa’daki Ermeni lobilerinin faaliyetlerini dengelemeyi de hedeflemektedir (Aras, 2017: 114).

AB ve Azerbaycan siyasi ilişkilerini incelediğimizde her iki taraftan kaynaklanan sorunlar olduğu görmekteyiz. Her iki tarafın da birbirine yaklaşımlarında çok fazla istekli olmadıkları da gözlemlenmektedir. Azerbaycan ve AB ikili ilişkilerinde temel dinamiğin enerji meseleleri olduğu açıktır. Yukarıda vurgulandığı üzere AB’nin yumuşak gücünün Azerbaycan üzerinde etkisinin olmadığı bellidir. Bunun en temel sebeplerinden biri de Dağlık Karabağ sorununda AB’nin yetersiz kaldığı ve aktif rol alamamasıdır. Bu nedenle Azerbaycan AB’yi enerji ürünlerini satabileceği bir geniş pazar olarak değerlendirmekte ve AB’nin enerji arz güvenliği tehditlerini kendi çıkarları yönünde kullanmak istemektedir. AB’nin ise Azerbaycan’a yaklaşımı Gürcistan’a olan tavrından daha farklıdır. Gürcistan’la olan yakın siyasi ilişkileri değerlendirildiğinde Azerbaycan’la olan ilişkilerin daha sönük kaldığı görülmektedir.

Ancak unutmamak gerekir ki, Gürcistan AB politikalarına uyum sağlamayı AB’ye tam entegrasyon için kullanmak istemektedir ve Rusya ile olan ilişkileri deyim yerindeyse tamamen kompuş durumdadır. Gürcistan’dan farklı olarak ise Azerbaycan’ın Rusya ile yakın ilişkileri mevcuttur ve Dağlık Karabağ sorununun çözümü bakımından

111

anahtar ülke olması sebebiyle Rusya ile olan siyasi ilişkiler AB’ye kıyasla daha önemlidir.

AB ile siyasi ilişkileri geliştirmek için her iki tarafın da ciddi gayretler göstermesi zorunludur. AB Azerbaycan üzerinde etkisini artırmak için Dağlık Karabağ sorununun çözümünde daha aktif rol almalı ve ikili standartlarını sürdürmekten vazgeçmelidir.

Azerbaycan’ın çıkarları ve ilişkilerinin perspektifleri AB tarafından açıkıca belirlenmelidir (Hajiyeva, 2015: 347). Hem Ermenistan’a hem de Azerbaycan’a karşı aynı ölçüde yaklaşmak Azerbaycan için kabuledilebilir değildir. Azerbaycan’da da demokratikleşme ve ekonomik reformlar hız kazanmalıdır. Bu da açıktır ki, Dağlık Karabağ’da sıcak savaşlar devam ettikçe Azerbaycan’da ekonomik reformlar ve demokratikleşme süreçleri beklenen şekilde devam etmeyecektir. Çünkü savaş halinde bir ülke için, AB ile uyumlu çalışma ve reformlar öncelik olmayacaktır (Hajiyeva, 2015: 343). Dolayısıyla Azerbaycan’ın dış ilişkilerini en çok etkileyen faktör Dağlık Karabağ sorunu ve enerji alanında yaşanan gelişmelerdir ve AB her ne kadar enerji projelerini desteklese de sorunda aktif rol almadıkça siyasi ilişkilerin Gürcistan örneğinde olduğu gibi dinamik hal kazanması beklenmemektedir.