• Sonuç bulunamadı

Sermaye/Hasıla Oranına Yöneltilen Eleştiriler

Belgede Doç. Dr. ERDEN ÖNEY (sayfa 80-87)

MAKRO PLANLAMA

II. SERMAYE/HASILA ORANI

2. Sermaye/Hasıla Oranına Yöneltilen Eleştiriler

mümkün-dür. Hangi yolla hesaplanırsa hesaplansın, sonuç olarak, bu hede-fin gerçekleşmesi için gerekli tasarruf-yatınm düzeyi sermaye/ha-sıla oranı yardımı ile ortaya çıkarılacaktır.

Daha önce de değinildiği gibi, tasarruflar yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan sağlanabilir. Dış tasarruflar, politik olma niteliğin-den ötürü, plancılarca kolaylıkla etkilenebilecek veya yönlendirile-bilecek kaynaklar değildirler. Bu nedenle plan döneminde yurt dı-şından sağlanacak fonlarla (yardım, kredi v.b.) ilgili tahminleri, gerçekçi olmak koşulu ile, veri kabul etmekten başka çare yoktur.

Dolayısı ile plancıların, hedef alman kalkınma hızının gerçekleşti-rilmesi için yurt içi tasarrufları arttırma olanaklarını araştırıp ge-rekli politika tedbirlerini önermeleri gerekecektir. Eğer yurt içi tasarruflar istenen kalkınma hızının gerçekleşmesi için gereken yatırımların finansmanında yetersiz kalıyorsa ve esasen iç tasar-ruf olanakları da son sınırına kadar zorlanmışsa, bu durumda iki alternatif söz konusu olabilir. Kalkmma hızını (g) küçültmek ve-ya sermaye/hasıla oranını düşürmek.

Kalkmma hızını düşürmek kolaylıkla kabul edilebilecek bir çözüm şekli değildir. Çünkü plancılık düşüncesi içinde hızlı bir kalkmma ve bunun gerektirdiği fedakârlık kavramı vardır. Dolayı-sı ile plancılar, kalınma hızı yerine sermaye/haDolayı-sıla oranını düşür-me yollarını arayacaklardır. Bu oranı küçültdüşür-mek aynı üretimi ya-pabilmek için daha az sermayeye gerek gösteren yöntemlere yö-nelmek demektir. Dolayısı ile yatırımların sektörel dağılımlarını değiştirerek, ülke koşullarına uygun teknolojileri seçerek bu ora-nın küçülmesine çalışmak gerekecektir. Ancak üretim işleminde, girdi-çıktı ilişkilerinin son derece karmaşık bir nitelik taşıdığı göz önünde tutulursa, k nın küçülüp küçülmiyeceğini önceden kestir-menin ve dolayısı ile k yı küçültme olanakları hakkında bir genel-leme yapmanın oldukça zor olduğu da bir gerçektir.

Serma-ye/hasıla oranıma ilişkin bu eleştirileri özet olarak vermeyi yarar-lı görüyoruz.

a) Sabitlik (Ceteris Paribus) Varsayımı : Birçok kalkınma mo-dellerinde sermaye/hasıla oranının uzun dönemde sabit kalacağı varsayılmıştır. Bu varsayım genellikle ileri ülkelerde yapılan araş-tırmalara dayandırılmış ve birçok ekonomik faktörler, sermaye/ha-sıla oranım etkilemiyeceği gerekçesi ile ceteris paribus varsayımı altında analiz dışı bırakılmışlardır. Oysa bu varsayımın az geliş-miş ülkeler açısından geçerli olduğunu ve bu nedenle de sermaye/

hasıla oranının sabit kalacağını ileri sürmek güçtür.

Bir kere ceteris paribus varsayımı ile değişmez kabul edilen faktörlerden biri yaşama düzeyindeki değişmelerin etkileridir. Bu koşulların analiz dışı bırakmaları gelişmiş ülkeler için geçerli ola-bilir. Gerçekten bu ülkelerde yaşama düzeyinin yükselmesinin emek verimliliği üzerinde ya hiç etkisi yoktur, ya da son derece önemsiz bir etkisi vardır. Tüketim düzeyinin yükselmesi işgücü miktarını ve bunun verimliliğini arttırmıyacağı gibi, makul ölçü-ler içinde olmak koşulu ile tüketimin azalması, işgücü ve verimli-lik düzeyinde bir azalmaya da yol açmayacaktır. Kısaca, bu ülke-lerde işgücü faktörü ve verimlilik optimal düzeydedir. Oysa az ge-lişmiş ülkelerde yaşama düzeyinde meydana gelen iyileşmeler üre-timi arttırabilir. Gerçekten, sağlık ve eğitim olanaklarının artma-sı, daha iyi beslenme, konut sahibi olma ve kültür düzeyinin yük-selmesi, emeğin verimliliğini arttıran ve sermaye gereksinmesini azaltan faktörlerdir. Dolayısı ile, zaten yüksek bir yaşama ve kül-tür düzeyinde bulunan zengin ülkelerde sermaye/hasıla oranmda herhangi bir değişme beklenmemesine karşılık, az gelişmiş ülke-lerde söz konusu koşullardaki iyileşmeler, katsayının düşmesine yol açabilir.

Bununla beraber, az gelişmiş ülkelerde, eğitim, sağlık ve konut sorunlarını çözmek ve toplumu daha iyi bir düzeye getirmek amacı ile yapılması gereken ek yatırımların, sermaye/hasıla katsayısmı dü-şüreceği yerde yükseltebileceği olasılığına da dikkati çekmek gere-kir. Başka bir deyişle, kültür düzeyi ve yaşama standardmdaki iyi-leşmeler bu ülkede emeğin verimini arttırarak yatırım gereksinimi-ni azaltabileceği gibi, bu iyileşmelerin sağlanması için gerekli yatı-rım miktarı da yüksek düzeylere varabilir. Kaldı ki yaşama düze-yindeki iyileşmeler toplumun talep yapısını değiştirerek sınai

mal-larm toplam tüketim içindeki nisbi öneminin artmasına ve yeni tüketim mallarının üretilmesine yol açabilir ve bunun sonucunda modern üretim yöntemlerinin ağırlık kazanması gerekebilir. Böyle bir durum ise yatırım miktarının artması anlamını taşıyacaktır.

Az gelişmiş ülkelerde sermaye/hasıla oranının saibit kalamıya-cağmın bir diğer nedeni de, bu ülkelerin kalkınmaları için, gelişmiş ülkelerden ileri teknolojileri ithal etmek zorunda olmalarıdır. Bi-lindiği gibi ileri teknolojiler kalkınmanın en önemli unsurudur.

Bunları ithal etmek ve ülke koşullarına uygun biçimde kullanmak az gelişmiş ülkeler için belli bir maliyetle gerçekleştirilmektedir.

Bu durum, Sermaye gereksinmesini değiştirerek katsayının artma-sına yol açabilecektir.

b) Sermayenin Ürerimin Tek Faktörü Kabul Edilmesi: Ser-mave/Hasıla oranına ya da bu oranı temel unsur olarak kullanan modellere yöneltilen bir diğer eleştiri de, sermayenin üretimin tek faktörü olarak kabul edilmesidir. Gerçekten Harrod-Domar mode-linde gelir ile sadece sermaye arasında fonksiyonel bir ilişki kurul-muş, diğer üretim faktörleri ceteris paribus varsayımı ile analiz dışı bırakılmıştır. Oysa sermaye yanında döviz, yetişkin işgücü gibi fak-törlerin de kalkınmanın stratejik unsurları olduğu açıktır. Özellikle az gelişmiş ülkeler açısından bu faktörlerin taşıdığı önem küçümse-nemez. Bu nedenle gelirde meydana gelen artışı tek başına sermaye birikimi ile açıklamaya yönelmek gerçekçi olmayabilir. Belki de ser-maye dışındaki faktörlerde görülen gelişmeler, gelir ve serser-mayenin birlikte artmasına yol açmakta ya da bu değişmelerin neden olduğu gelir artışı sermaye birikimini sağlamaktadır. Bütün bu olasılıkla-ra olasılıkla-rağmen Harrod-Domar modelinin az gelişmiş ülkelerin kalkınma planlarında yaygın bir biçimde kullanılıyor olması, sermaye/hasıla katsayısının Almanya, Norveç, Japonya, İngiltere gibi ülkelerde ol-dukça uzun bir dönem içinde 3-4 düzeyinde saibit kalmış olmasın-dandır. Eğer sermaye/hasıla oranının zaman içinde önemli ölçüde değiştiğine tanık olunsa ya da istatistiki bulgular bu sonucu verse idi, kalkınma planlarında bu model tek başına kullanılmazdı.

c) Yatırımların Olgulaşma Süresi: Sermaye/Hasıla oranının dikkate almadığı bir diğer önemli unsur, yatırım harcaması ile ha-sılanın elde edilmesi arasında geçen zaman faktörüdür. Yatırımın olgunlaşma süresi şeklinde ifade edilebilecek bu zaman boyutunun ihmal edilmiş olması, plan yapımında kullanılan modellerin zayıf

noktasını oluşturmaktadır. Oysa belli bir yatırım projesinin bir üre-tim artışına yol açabilmesi için belirli bir sürenin geçeceği açıktır.

Yatırımların olgunlaşma süresi sermaye/hasıla oranını etkile-yen bir unsurdur. Bu süre ne kadar uzunsa, üretim artışı okadar geç sağlanacak ve bu nedenle olgunlaşma süresinde sermaye/hasıla katsayısı büyüyecektir. Bununla beraber, çok kısa zaman süresi de bu katsayıyı yükseltebilir. Örneğin 3-4 yılda bitirilmesi söz konusu olan bir yatırım projesi 1 yılda tamamlanmaya çalışılırsa, bir ta-kım tıkanıklıklarla karşılamak, arz tıkanıklığı nedeni ile düşük nite-likli malzeme kullanmak veya pahalı ithalata başvurmak zorunda kalınabilir. Bu durumun yatırımın maliyetini ve dolayısı ile serma-ye/hasıla katsayısını arttıracağı bir gerçektir.

d) Kapasite Kullanımı: Sermaye/hasıla oranını etkileyebile-cek bir unsur da, kapasite kullanma derecesidir. Gerçekten bir sek-törde veya ekonomide atıl kapasite varsa, sermaye/hasıla oranı dü-şük olacaktır. Çünkü yatırını yapılmaksızın, kapasiteyi tam kullana-rak üretimi arttırmak ve dolayısı ile sermaye/hasıla oranını küçült-mek mümkündür.

Ayrıca sermaye/hasıla oranının az gelişmiş ülkelere uygulanışın-da ortaya çıkan bir diğer güçlük de, yatırım projelerinin bölünmez-liği ile ilgilidir. Birinci Bölümde de değindiğimiz gibi, bölünmezlik-ler ibölünmezlik-leri ekonomibölünmezlik-lere oranla az gelişmş ülkebölünmezlik-lerde daha yaygındır.

Bunun bir çok nedenleri vardır. Bir kere, az gelişmiş ülkelerde ele alman yatırım projeleri büyük hacimli projelerdir. Örneğin, baraj-lar, elektrik santralleri, demir ve kara yolu şebekeleri, büyük sula-ma tesisleri büyük bir yatırım sula-maliyeti gerektirir ve bu nedenle ser-maye/hasıla oranını yükseltir, ikinci olarak bu ülkelerde kalkınma planları sanayileşmeyi amaç edinmiştir. Sanayileşme, normal olarak, bölünmez nitelikteki ağır ve hafif sanayi dallarının birlikte kurul-ması şeklinde sonuçlanacak ve bu durum sermaye/hasıla katsayısını etkileyecektir. Üçüncü olarak bu ülkelerde, demir-çelik, konut, ulaş-tırma, kamu binaları, enerji gibi alanlarda temel alt yapı yatırımla-rına gerek vardır ve bilindiği gibi bu tür yatırımlar bölünmez nite-liktedir. Nihayet, az gelişmiş ülkelerde yapılması düşünülen bir ya-tırım projesi, büyük bir olasılıkla tamamlayıcı nitelikte yaya-tırımların yapılmasını da gerekli kılabilecektir. Örneğin bir dokuma fabrikası-nın kurulması halinde enerji ve ulaştırma hizmetlerine gerek olacak, bu gereklerin karşılanması için de tamamlayıcı yatırımların yapıl-ması zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Dolayısı ile bir yatırım

projesı-nin ek gerekleri ile birlikte bölünmez bir nitelik taşıdığı ortadadır.

Bu bakımdan, bir yandan yatırım projelerinin bölünmez oluşu, öte yandan sermaye stokunun kullanılma oranındaki değişmeler, sabit kabul edilen sermaye/hasıla oranını etkiler.

e) Piyasa Mekanizmasının Aksaklığı: Az gelişmiş ülkelerde piyasa mekanizmasının işleyişinde ortaya çıkan aksaklıklar, serma-ye/hasıla oranını etkileyen bir diğer unsurdur. Bilindiği gibi bu ül-kelerin piyasaları, bilgisizlik, tekeller, kısıtlamalar ve ticari faali-yetlerde örgütlenme eksikliği v.b. nedenlerle bozuk işlemekte ve bu-nun sonucunda kâr oranları firmalar, sanayi dalları ve sektörler iti-barıyla büyük farklılıklar göstermektedir. Kâr paylarının çeşitli projeler için farklı oluşu ise, bu projelere ilişkin sermaye/hasıla oranlarının farklı olmasına ve dolayısı ile bunların ağırlıklı, ortala-ması alınarak ulaşılan genel sermaye/hasıla katsayısının bu du-rumdan etkilenmesine yol açar. Oysa, bu gibi aksaklıkların görül-mediği piyasalarda, özellikle gelişmiş ekonomilerde benzer riskli pro-jelerin kâr oranlarının aşağı yukarı aynı olacağını ve dolayısı ile çeşitli projelere ilişkin sermaye/hasıla oranlarının yaklaşık olarak aynı kalacağım söylemek pek yanlış olmayacaktır.

f) Tanımlama ve Ölçme İle İlgili Sorunlar : Sermaye/Hasıla oranına ilişkin önemli bir sorun da, «sermaye» ve «hasıla» kavram-larının tanımı ile ölçülmesi konusundaki güçlüklerdir.

Gerçekten bugün yatırımın tanımı konusunda iktisatçılar ara-sında tam bir anlaşma olduğu söylenemez. Bir takım harcamaların tüketim harcaması mı yoksa yatırım harcaması mı olduğu konusun-da kesin bir ölçü her zaman bulunmamaktadır. Bu durum özellikle kamu harcamaları için söz konusu olmakta, gelişmiş ülkelerde kamu cari ve yatırım harcamaları arasında daha kolay bir ayrım yapıla-bilmesine karşılık, az gelişmiş ülkelerde kesin bir çizgi çizilememek-te, sübjektif kalınmaktadır. Örneğin savunma, eğitim, sağlık har-camaları bazı iktisatçılarca yatırım, bazılarınca da tüketim harca-maları içinde gösterilmektedir. Yine bir mal, kullanılış yerine göre bazen yatırım bazen tüketim malı olabilmektedir. Özel otomobil, sahibi için dayanıklı bir tüketim malı olduğu halde, bir taksi işlet-mesinde yatırım malı kabul edilmektedir. Görülüyor ki bir malın ya da faaliyetin yatırım veya tüketim malı veya faaliyeti sayılması iktisatçıdan iktisatçıya değişmekte ve bunlar farklı ölçütlere göre gruplanmaktadır.

Öte yandan hasıla yönünden de bir takım sorunlar doğabilir.

Özellikle rant ve rant benzerlerinin hasıla içinde gösterilip gösteril-miyeceği tartışma konusudur. Örneğin, başlangıç sermayesi aynı olan iki projeden birincisinin kıt döviz ya da yetişkin işgücü kulla-nırken, ikincisinin bol olan üretim faktörlerini kullandığını düşü-nelim. Söz konusu rantın hasıla içinde gösterilmesi halinde, birinci projenin sermaye/hasıla oranı ikinciye oranla daha düşük olacak mıdır? Yoksa rant ve benzerlerini hasılaya katmamak daha mı doğ-rudur? Görülüyor ki ortada sadece rant ve benzerlerinin doğru bir şekilde hesaplanması değil, fakat bunların hasılaya katılıp katılma-ması sorunu da vardır.

Sermaye/Hasıla oranına ilişkin yukarda değindiğimiz tanımla-ma sorunları yanında, katsayının ölçülmesine ilişkin istatistiksel sorunların da varlığına değinmeliyiz. Gerçekten, sermaye ve hasıla-nın değerlendirilmesinde hangi fiyatların kullanılacağı önem taşı-yan bir konudur. Piyasa fiyatları böyle bir değerlendirme açısından yeterli olabilir mi? Hemen belirtelim ki bu sorun gelişmiş ülkeler-den çok az gelişmiş ekonomilerin sorunu olmaktadır. Önceki açık-lamalarımızdan da hatırlanacağı gibi, az gelişmiş ülkelerdeki piyasa fiyatları çok kere arz ve talebe göre oluşan denge fiyatları değildir.

Döviz kontrolleri, ticari kısıtlamalar cari fiyatların denge fiyatların-dan uzaklaşmasına yol açmaktadır. Örneğin döviz kontrollerinin uygulandığı ekonomilerde döviz fiyatı, arz-talep dengesinin oluştu-racağı fiyatlardan düşük bir düzeydedir. Dolayısı ile ihracata yöne-lik sanayi dallarında yapılacak sermaye/hasıla oranı hesaplamasın-da, ihracat cari döviz kuru ile ölçülürse, ihracatın katkısı olduğun-dan az gösterilmiş olacak ve dolayısı ile elde edilen sermaye/hasıla oranı, olması gerekenden büyük çıkacaktır.

Yukarda değindiğimiz soruna ek olarak, sermayenin ölçülmesi-ne ilişkin başka güçlükler de vardır. Bir yanda plan döölçülmesi-neminde meydana gelen fiyat değişmelerinin yol açabileceği endeks sayıları sorunu, bir yandan da bu fiyat değişmelerinin, fizik olarak sermaye ve hasıla bileşiminde her hangi bir değişiklik olmaması halinde da-hi, sermaye/hasıla oranını değiştirmesi olasılığı vardır. Özellikle, yatırımın bileşimi sabit kalsa bile, reel ücretler, faiz hadleri, ithal mallarının fiyatları değişiyorsa, sermaye/hasıla oranı da değişe-cektir.

TABLO III. 2: Çeşitli Ülkelerin Kalkınma Planlarındaki Marjinal Sermaye/Hasıla Oranları Marjinal Sermaye/Hasıla

Ülkeler Plan Plan Dönemi Hasıla• Yatırım Oranı

Gerçekleşen Önceden Hes.

Pakistan I 1955-1960 SM ff Gayri Sâfi 4.90 3.51

I I 1960-1965 GSMH ff Gayri Sâfi 3.69

Hindistan I 1951-1956 SMH ff Net 1.83 , 3.00

II 1956-1961 SMH ff Net 3.12 2.31

I I I 1961-1966 SMH ff Net 2.31

Endonezya 1956-1960 SMH ff Net 2.10

Burma I 1956-1960 GSYIH pf Gayri Sâfi 3.26 3.69

II 1961-1965 GSYIH pf Net 3.10

Güney Vietnam 1957-1961 GSYIH pf Net 2.00

Filipinler 1957-1961 GSYIH pf Net 1.26

Tayland 1961-1966 GSYIH pf Gayri Sâfi Özel yatırım tahminleri yoktur.

Seylan 1959-1968 GSYIH ff Gayri Sâfi 2.85

Malaya

SMH ff Gayri Sâfi 2.30

Malaya II 1961-1965 GSMH pf Gayri Sâfi 3.84

Türkiye I 1.963-1967 GSMH pf Gayri Sâfi 2.60 2.60

II 1969-1972 GSMH pf Gayri Sâfi 3.00 3.20 I I I 1973-1977 GSMH pf Gayri Sâfi 3.30 3.20

IV 1979-1983 GSMH pf Gayri Sâfi 3.06

Kaynak: G. Mrydal, Asian Drama: An Inquiry Into the Poverty of Nations, Penguin Books, 1968, s. 2002.

Türkiye ile ilgili katsayılar Beş Yıllık Kalkınma Planlarından hesaplanarak tabloya eklenmiştir,

3. Çeşitli Ülkelerde ve Türkiye'deki Kalkınma Planlarında

Belgede Doç. Dr. ERDEN ÖNEY (sayfa 80-87)