• Sonuç bulunamadı

IV. Nesil Dentin Adeziv Sistemler: Smear tabakasının tamamen kaldırılması 4

1.4. Dentin Adeziv Sistemlerin Günümüzde Kullanılan Sınıflandırması

1.4.1. Self Etch ve Total Etch Adeziv Sistemlerin Karşılaştırılması

Asitlenmiş dentin matriksinin hava ile kurutulması sırasında kollajen çökmesini engellemek için nemli bir yüzey sağlamak ve monomerin penetrasyonunu arttırmak açısından çözücü kullanmak, total etch tekniğinin önemli parçalarıdır ve teknik hassasiyet gerektirir. Self etch adezivler ise yüzeydeki neme karşı daha az hassastır ve klinik uygulama zamanları da daha kısadır (Çizelge 1.2) (Gordan ve ark., 1997).

Son yıllarda ise hem total etch hem de self etch adezivlerde klinik uygulama basamaklarının azaltılması yoluna gidilmiştir.

Çizelge 1. 2. Total etch ve self etch adeziv sistemlerin karşılaştırılması (Zorba ve ark. 2004).

Total Etch Self Etch

3 Basamak 2 Basamak 2 Basamak 1 Basamak

Mine ve dentinin

pürüzlendirilmesi Asit Asit Self etching primer Self etching primer Dentine priming

uygulaması Primer Self priming rezin Self etching primer Self etching primer Mine ve dentinin

örtülmesi

Adeziv

rezin Self priming rezin Adeziv rezin Self etching rezin

İçerik

Aseton esaslı Na-N-tolyglisin

glisidil metakrilat monomer

Alkol esaslı HEMA (2 Hidroksi

etilmetakrilat) monomer

Aseton esaslıdır BIS-GMA,BPDM (Bifenildimetakrilat)

Su veya aseton esaslıdır BIS-GMA ve

HEMA monomer Bağlanma

kuvveti 17-26 MPa 14-28 MPa 20-35 MPa 12-29MPa

İki aşamalı total etch iki aşamalı self etch kullanılarak yapılan bir çalışmada dentin yüzeyindeki nemin hibrit tabakanın mekanik özellikleri (indentasyon modülü ve sertlik) üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Çalışma sonuçlarına göre yüzey fazla kurutulduğunda total etch sistemde oluşan hibrit tabakanın mekanik özellikleri oldukça düşerken; self etch sistem yüzeydeki nem oranından etkilenmemiştir (Schulzea ve ark., 2005).

Bir başka çalışmada ise iki aşamalı self etch sistem ile iki aşamalı total etch sistemin µGBD değerleri karşılaştırılmış ve her iki sistemde de bir yıl sonunda ilk günkü bağlanma değerlerine göre belirgin bir düşüş gözlenmiştir. Ancak self etch sistemde oluşan dentin-adeziv arayüzü daha stabil bir görüntü sergilemiştir (Koshiro ve ark., 2004).

Üç ve iki aşamalı total etch ve iki ve tek aşamalı self etch sistemlerin restorasyonların marjinal kalitesi üzerindeki etkisinin araştırıldığı bir çalışmada, termo-mekanik yükleme sonunda minede marjinal boşluk bakımından total etch sistemler %90, iki aşamalı self etch sistemler %75, tek aşamalı self etch sistemler ise

%55’lik başarı göstermiştir. Dentin de ise total etch ile iki aşamalı self etch sistemler arasında belirgin bir fark bulunmazken (%62-70), tek aşamalı self etch sistemlerde

%40 gibi düşük bir yüzde elde edilmiştir. Üç aşamalı total etch sistemin başarısı hidrofobik adeziv ajan içermesinden dolayı olup, daha hidrofobik adeziv içermeyen basitleştirilmiş sistemlerde hidrofilik geçirgen adeziv membran yoluyla su emilimi gerçekleşebilir (Frankenbergera ve Tay, 2005).

İki aşamalı self etch sistemlerle karşılaştırıldığında, tek aşamalı self etch sistemler yüksek konsantrasyonda iyonik rezin monomer içerdiklerinden dolayı su emiliminin fazla olduğu göze çarpar. Bu nedenle tek aşamalı self etch sistemlerle bağlanmış dentin de marjinal bütünlükte yükleme sonucu ciddi bozulma meydana gelebilir. Hidrofobik rezin filmler ile hidrofilik rezin filmlerin elektrik empedansı ölçülerek yapılan karşılaştırmada; 20 µm kalınlığındaki hidrofobik filmin elektrik akıma verdiği ilk empedans değeri 1-5x109 ohm olarak bulunmuş ve zamanla değişmemiştir. Aynı kalınlıktaki hidrofilik rezinin ilk empedans değeri 7x106 ohm olmuş ve dört gün içinde 1x103 ohm değerine düşmüştür. Bu veriler oldukça hidrofilik olan tek aşamalı self etch adezivlerdeki aşırı hızlı su emilimini göstermektedir. Morfolojik açıdan bakıldığında da 12 aylık suda bekletme sonucunda gümüş taneciklerinde ve su ağaçlarında artış görülmüştür(Tay ve ark., 2003b).

Dört yıl suda bekletilen 3 aşamalı total etch sistemler iki aşamalı self etch sistemlere göre üstün bulunmuştur(De Munck ve ark., 2003).

Rezin-dentin arayüzünün ultramorfolojik analizinin yapıldığı bir çalışmada ise 6 ay sonunda iki aşamalı self etch sistem, iki aşamalı total etch sisteme göre çok daha az nanosızıntı varlığı göstermiştir . Self etch sistemde nanosızıntının azlığı, ince hibrit tabakaya ve primer üzerine sürülen ve su emilimini azaltabilecek daha hidrofobik adeziv katmana bağlanmıştır. Araştırıcılar iki aşamalı total etch ve tek aşamalı self etch adezivlerde diğer adezivlere göre daha çok nanosızıntı olmasının uzun dönemde olumsuzluklara yol açabileceğini söylemişlerdir (Reis ve ark., 2004).

Hashimoto ve ark. (2004), rezin-dentin arayüzündeki sıvı hareketini araştırmışlar ve çalışmada kullanılan iki aşamalı total etch sistemlerdeki sıvı hareketinin self etch sistemlerden çok daha fazla olduğunu bulmuşlardır.

Bir başka çalışmada ise adeziv ve rezin polimerizasyonu sırasında ışık uygulanırken sıvı hareketinin içeriye doğru; çözücü buharlaştırılması sırasında hava püskürtmesiyle ise sıvı hareketinin dışarı doğru olduğu gösterilmiştir. Bu sıvı hareketleri küçük olmasına rağmen su ağaçları oluşturacak kadar büyük olabilirler (Tay ve ark., 2003b).

Tek aşamalı self etch adezivler total etch sistemlerdekine benzer hibrit tabakalar oluşturmalarına rağmen, daha az sıvı hareketi gözlenmiştir. Self etch sistemler yıkama basamağı içermediklerinden asitlenmiş tübüllerin interfibriler boşluklarında total etch sistemlerde olduğu gibi su bulunmaz. Total etch sistemlerde interfibriler boşluklarda su bulunması rezin infiltrasyonunu engelleyebilir (Hashimoto ve ark., 2004).

Mikrodöngüsel yorulma direnci (µDYD) bakımından üç aşamalı total etch sistem (Optibond FL) ile iki aşamalı self etch (Clearfil SE Bond) sistemin mineye olan bağlanmasının karşılaştırıldığı bir çalışmada, self etch sistemin µDYD’i total etch sistemden belirgin olarak az bulunmuştur (De Munck ve ark. 2005b) . Ancak kümülatif hasar oluşturmayan minimal yükün farklı olmadığı bildirilmiş ve uzun dönemde hiç hasar oluşturmayacak stres seviyelerinin de farklı olmayacağı öne sürülmüştür.

6 yıllık klinik araştırmaların sonuçlarının derlendiği çalışmaya göre cam iyonomerlerden sonra en iyi klinik başarı üç aşamalı total etch sistemlerde gözlenmiştir(Peumans ve ark., 2005).

İki aşamalı self etch sistemler üç aşamalı total etch adezivlerin klinik başarı oranlarına yaklaşmıştır. Yıllık başarısızlık oranları değişkenlik göstermektedir (%0-19.3). Ancak bu durum bu kategorideki adezivlerin çeşitliliği ile ilgili olabilir. Hafif self etch adezivler klinik kullanım kolaylığı ve azalmış teknik hassasiyetlerinden ötürü klinik olarak iyi sonuçlar vermektedir (Peumans ve ark., 2005).

Genel olarak iki aşamalı total etch sistemler üç aşamalı sistemlere göre klinik olarak daha kötü sonuçlar vermiştir. Elde edilen sonuçlardaki değişkenlik yüksek teknik hassasiyete işaret etmektedir. İki aşamalı total etch sistemler demineralize kollajene infiltre olmada ve çözücüyü uzaklaştırmada güçlüklere sahiptir. Aseton bazlı adezivi 3 yıl sonunda ancak %50’lik başarı oranına ulaşabilmiştir. Diğer aseton bazlı adeziv ise klinik olarak tutarsız sonuçlar vermiştir. Sonuçlardaki farklılıkların nedeni hekime bağlı faktörlerden kaynaklanıyor gibi görünmektedir (Peumans ve ark., 2005).

Tek aşamalı self etch sistemlerde ise iki aşamalı self etch sistemlere nazaran daha yetersiz klinik başarı gözlenmiştir. Klinik kullanımları kolay olmasına rağmen yüksek teknik hassasiyet gerektiren bu sistemlerin yıllık başarısızlık oranları yüksek bulunmuştur (%48) (Peumans ve ark., 2005).

Her geçen gün değişik kimyasal yapılarda, farklı adeziv sistemler piyasaya sunulmaktadırlar. Güçlü adeziv sistemler üretmeye çalışılırken aynı zamanda sistemlerin uygulanabilirliğini kolaylaştırmakta hedeflenmektedir. Bu değişimler geleneksel çok basamaklı uygulama şekillerini tek basamağa indirme eğilimindedir.

Bununla beraber bu adeziv sistemlerin yeni jenerasyonları daha karmaşık kimyasal formülleri ve buna bağlı olarak da kısa raf ömürleriyle piyasaya sunulmaktadır (Nishiyama ve ark., 2004).

Davis ve ark. (1993), çalışmalarında dentin adeziv sistemlerin buzdolabında saklanmasının; bu ajanların kimyasal yapılarındaki bozulmayı yavaşlatabileceğini ve bu ajanların raf ömürlerini uzatabileceğini söylemişlerdir.

Bununla beraber bir başka çalışmada, saklama koşulları ne olursa olsun dentin adeziv sistemlerin zaman içerisinde yapılarında oluşan bozulmanın, kaçınılmaz bir sonuç olduğundan bahsedilmiştir (Okazaki, 2000).

Yoshida ve ark. (2003) yaptıkları bir çalışmada dentin adezivlerin kimyasal yapılarındaki içerikler değiştirilmek suretiyle dentin adeziv sistemlerin raf ömürlerinin uzatılabileceğini söylemişlerdir.

Günümüzde dentin adeziv sistemlerle ilgili klinik çalışmalar devam ederken sürekli olarak yeni ürünler kullanıma sunulmaktadır. Bu gelişmeler dentin adeziv sistemların daha etkin kullanılabilmesine imkan verirken, yeni bir çok çalışmanın gerekliliğini de ortaya koymuştur.

Çalışmamızın amacı, günümüzde yaygın olarak kullanılmakta olan iki basamaklı self etch adeziv sistem ile tek basamaklı ( all in one) self etch adeziv sistemlerin raf ömrünün ve bekleme koşullarının bu sistemlerin dentine olan bağlanma gücüne etkilerinin in vitro değerlendirmesidir.

Benzer Belgeler