• Sonuç bulunamadı

1.2. SEBEP-SONUÇ CÜMLELERİ

3.1.1. Kim Bağlacıyla İfade Edilen Sebepsellik Şekilleri

3.1.2.1. KE’de Sebebdin Bağlacıyla İfade Edilen

KE’de sebebdin bağlacının bulunduğu birçok cümle mevcuttur. Bu bağlaçlar başına "ol" ve "bu" işaret sıfatlarını almıştır.

3.1.2.1.1.Ol Sebebdin

Ol Sebebdin içeren cümlelerde, önceki cümlede sebep bildirilmiş ve sebep bağlacıyla, onun akabinde sonuç cümlesi getirilmiştir. Bunu aşağıdaki örneklerle daha iyi görmekteyiz.

Ādem odaġ bolsa eyegüsi aġrıġay erdi ol sebebdin Havvānı düşmān tutġay erdi. (KE 7v 8,9) "Hz. Âdem uyanık olsaydı kaburga kemiği ağrıyacaktı;

bu sebepten Hz. Havva’yı düşman yakalayacaktı."

Yukarıda cümlede, "Hz. Âdem uyanık olsaydı kaburga kemiği ağrıyacaktı" ilk cümlesinde Hz. Âdem’in kaburga kemiğinin ağrıması, Hz.

Havva’yı düşmanın yakalamasını önleyememesi sonucunu doğurmuştur. İlki sebep ikincisi sonuç cümlesi sebep bağlacı "ol sebebdin"le bağlanmıştır.

Ol öwün boġzınġa yanda yumġaķ ķaldı. Ol sebebdin erenler boġuzında ol yumġaķ bar, tişilerde yoķ. (KE 11v 8-10) "O öğünde boğazında yumak kaldı.

Bu sebepten, erkeklerin boğazında o yumak var, kadınlarınkinde yok ."

Ādem yügrüp barurda yigdeniŋ yıġaçı sunup Ādemnüŋ saçın tutdı, ķanda barur-sen? Tedi, ķodmaz-men tedi, ķodsam Mevlīġa ‘āsī bolur-men tedi.

Ol sebebdin Ādem oġlanları yıġaçları tikgende yigde yıġacını suwdın ıraķ tikdiler suwsuz ķalsun tep. (KE 12r 15-18) "Hz. Âdem koşarak gittiğinde iğde ağacının (dalları) uzayıp Hz. Âdemin saçını tutup ‘nereye gidiyorsun, ben seni bırakmam; eğer bırakırsam Mevlâ’ya isyan etmiş olurum’ dedi. Bu sebepten, insanoğlu ağaçları diktiği zaman iğde ağacını susuz kalsın diye sudan uzağa diktiler ."

Yukarıda uzun bir örneğe tanıklık etmekteyiz. Bu örnek özünde

"insanoğlunun iğde ağacını neden uzağa diktiği"nin bir hikâyesidir. Kısaca ifade edecek olursak, iğde ağacının Hz. Âdem’i bırakmaması sebep cümlesi, sebep bağlacı ve sonrasında insanların iğde ağacına davranışını göstermektedir.

Nūh ‘aleyhi’s-selām tawuķnı alıp ķaldı, ol sebebdin tawuķ uçmas bolup ādemīler birle ķaldı. (KE 26v 17,18) "Hz. Nuh (as.) tavuğu alıp, kaldı; bu sebepten tavuk uçamadı, insanlarla kaldı."

Bir önceki cümlede iğde ağacının hikâyesine tanıklık etmiştik. Burada da tavuğun uçamama hikâyesine rastlıyoruz. "tavuğun uçamayıp, insanlar gibi yaya kalması"nın sebebi, Hz. Nuh’un tavuğu tutmasıyla ilişkilendirilmiştir.

Burada da yine bu iki sebep ve sonuç cümlesini ol sebebdin bağlacı bağlamıştır.

Meni andın adırdın saŋa bu belā emgek ol sebebdin tegdi.(KE 46r 9,10) "Beni ondan ayırdın, bu sebepten sana bu bela ve eziyetler geldi ."

Bu cümlede, "bela ve eziyetler"in sebebi, "ondan ayrılmak" olarak gösterilmiştir. Burada cümle kurgusu, diğer cümlelerdeki gibi sebep cümlesi + bağlaç + sonuç cümlesi gibi olmamış, sebep bağlacı sonuç cümlesinin içinde verilmiştir.

Ammā ķartlıķnı ķamuġ dīnlerde aġırlayurlar. Ol sebebdin ķart tediler, yalavaç temediler. (KE 98r 6) "Ama yaşlılığa tüm dinlerde saygı gösterirler. Bu sebepten yaşlı dediler, peygamber demediler ."

Yukarıdaki cümlede, "peygamber değil de yaşlı denmesi"nin sebebi

"yaşlılığa tüm dinlerde saygı gösterilmesi"dir.

Dāvūd yazuķ ķılġan ‘asīlerni ķarġar erdi. Haķ taʿālā ol sebebdin belā berdi. (KE 134 v 13,14) "Hz. Davut, günah işleyen asileri lanetlerdi. Hak bu sebepten bela verdi."

Yukarıdaki cümlede "Hz. Davut’un günah işleyen asileri lanetlemesi"

sebebi "Tanrı’nın bela vermesi" sonucunu doğurmuştur.

Aşağıdaki cümlelerde de durum aşağı yukarı aynıdır. Önce sebep bildiren bir cümle verilmiş ve sonra bunu sebep bağlacı ve sonuç bildiren bir cümle takip etmiştir.

...Yūsufnı alıp ķaldı. Ol sebebdin Yūsufnı oġrılıķ ķıldı tediler. (KE 97v 18-19) "Hz. Yusuf’u alıp kaldı. Bu sebepten Yusuf’u çaldı dediler."

Musīdin soŋ fāhişe işleri herr ķıldılar, halāyıķ ol sebebdin ķadġuluġ boldılar. (KE 216r 8) "Hz. Musa’dan sonra akıl ve mantığın kabul edemeyeceği işleri nefretlediler. Halk bu sebepten kaygılandı.

Ol topraķda ... süçüg açıġ, sarıġ, yaşıl, ķızıl, kök ķatıġ yumşaķ ve arıġ arıġsız, tatlıġsız ķamuġ bar erdi. Ol sebebdin Ādem oğlanları biri biriŋe meŋzemezler. (KE 6r 1-3) "O yerde ... siyah-beyaz, acı-tatlı, sarı, yeşil, kırmızı, mavi, katı, yumuşak ve temiz-pis halk vardı. Bu sebepten Âdemoğulları birbirilerine benzemezler. "

... māl mülkin saŋa berdi, saŋa īsār ķıldı, ol sebebdin Hadīce yolı artuķ boldı. (KE 193v 4) "Mal ve mülkünü sana verdi. Sana ikramlarda bulundu. Bu sebepten, Hz. Hadice yolu değerli oldu.

3.1.2.1.2.Bu Sebebdin

Biz aŋa uzun yaş kerāmet ķılduķ.Tirig ķalġanı bu sebebdin erdi. (KE 160r 9,10) "Biz ona uzun yaşama kerametinde bulunduk. Bu sebepten canlı kaldı."

İlk örneğimizde, bu sebebdin bağlacı iki cümleyi bağlamak yerine, sonuç cümlesinin yüklemi görevindedir. Bu durum cümle kurgusu dışında sebepsellik bildirme anlamında bir değişiklik yaratmamaktadır. "canlı kalma"

sonucunun sebebi yine ilk cümlede yer alan "uzun yaşama kerameti bulunulması" söz öbeğidir.

Aşağıdaki diğer cümlelerde ise cümle kurgusu sebep cümlesi + sebep bağlacı + sonuç cümlesi olarak sağlanmaktadır.

Ey Ebū Mūsī men munça teŋlig mekr ü hīle ķıldım sen ķamuġını buzduŋ bātıl ķıldıŋ, tedi. Bu sebebdin Hüseyn düşmanlıķı Muʿaviye birle berkidi. (KE 244r 1,2) "Ey Ebu Musa, ben bu kadar hile yaptım, sen hepsini bozdun . Bu sebepten Hüseyin düşmanlığı Muaviye ile güçlendi."

Aymışlar Ol künge tegi körmes bolur erdi, bu sebebdin Mūsī niķāb birle yörür erdi yüzini kimerse körmes erdi. (KE 123v 16) "O güne dek görmediğini söylemişler, bu sebepten Hz. Musa peçe ile yürürdü, yüzünü kimse görmezdi."

Reyyān aķrınlıķ birle sorġay-miz tep aşçı, ayaķçını ekilerin hem zindānġa saldurdı. Bu sebebdin zindānġa kirdiler. (KE 88r 9,10) "Reyyan yavaşlıkla soracağız deyip, aşçı ve ayakçısını zindana attı. Bu sebepten zindana atıldılar."

Mevlī taʿālā ‘Üzeyr atını yalavaçlar dīvānındın çıķardı, sıddīķlar divānında bitidi. Aymışlar: bu sebebdin yalavaçlıķında ihtilāf boldı. (KE 166r 17,18) "Mevla, Üzeyr adını peygamberler divanından çıkarıp dostlar divanına yazdı. Bu sebepten (onun) peygamberliğinde uyuşmazlık oldu."