• Sonuç bulunamadı

Örgütlenme ve maddi alt yapı yetersizlikleri olan I. Dünya Savaşı’nın kayıplarının çoğu hastalık ve açlıktan olmuştur. Savaş milliyetçilik fikir akımları ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmaları da hızlandırmıştır. Türk unsuru çoğu Subay bu gerçeği cephede yaşayarak öğrenmiş, örgütlenmede geçmişte yaşanan politik ve milli konulara ait hatalardan dersler çıkarılmıştır. Osmanlı İmparatorluk

102 Cumhuriyet Gazetesi, 30 Haziran 1938

103 Cumhuriyet Gazetesi, 2 Temmuz 1938

104 Türkdoğan, s.423

105 Cumhuriyet Gazetesi, 20 Ağustos 1938

106 BCA, Belge Tarihi:15.12.1938, Sayı/Dosya:2/10027, Konusu: Hatay’daki T Teşkilâtı’nın lağvı ile Edirne’de yeni bir tümen kurulması (Bkz.EK-33)

Ordusu’nun tüm lojistik sorunları TBMM Ordusu’na devredilmiş ve lojistik sorun sürekli olarak gündemde kalmıştır.107

Osmanlı Kara Ordusu, Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada yedi ordudan müteşekkil idi. Mütareke hükümleri gereği, Osmanlı Ordusu asayişin muhafazası ve sınırların denetlenmesi görevini icra edecek kuvvetler hariç olmak üzere terhis edilecekti. İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Ordusu için belirlemiş olduğu personel sayısı 50.000 idi.108 Osmanlı İmparatorluğu, 1918 öncesine kadar geniş toprakları kaybetmiş ve geri kalan topraklarda esas olarak Türk unsurunun temel alınabileceği bir toplum kalmıştı.109

Mondros Mütarekesi’ni izleyen dönemde Osmanlı Ordusu’nun subay, yedek subay kadroları terhis edilmiş, er sayısı da çok düşürülmüş, silahların tamamına yakını elinden alınmıştı. Bunun yanında ülkenin bir kısmı da işgal edilmiş durumdaydı. Bu şartlar altında Türk Milleti ülkenin belirli bölgelerinde yerel teşkilatlanmalara giderek silahlı direnişe başlamış, Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçişiyle birlikte bu gayretler tek bir hedefe yönelik olarak birleştirilmiştir. Ülkenin çeşitli bölgelerindeki kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri tarafından yapılan kongrelerde alınan kararların uygulanması bu gayretlerin en başında yer alıyordu.110 19 Mayıs 1919 tarihine gelinceye kadar yurdun pek çok yerinde silahlı ve silahsız, tek ve toplu halde direnmeler başladı.111 Daha çok gönüllülük esasına dayandırılarak Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde oluşturulan bu silahlı güçlerin amacı ilk anda bulundukları yörenin işgal durumuna son vermekti. Bu silahlı gruplar, çete, milis kuvveti gibi çeşitli adlarla anılmakla birlikte genel olarak “Kuvay-i Milliye”

olarak isimlendirilmişlerdi.112

107 Nihat Ali Özcan, “1919-1922 Yılları Arasında Türkiye’de Milli Ordu” (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü), s. 157,158

108 İ. Enis Ergin, “Lozan Antlaşmasından Sonra Ordunun Yeniden Düzenlenmesi”, s.1

109 a.g.e., s. 108

110 İzzet Öztoprak, “Düzenli Ordunun Kuruluşu”, II. Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1985, s. 261

111 Yavuz Ercan, “Kuva-yı Milliye’nin yapısı ve Niteliği Üzerinde Bir Tahlil”, II. Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1985, s. 229

“Bu direnmeler şöyle değerlendirilebilir: Direnmeler, ya kişisel veya bölgeseldir. Amaçları, işgali protestodan başlayıp ülkeyi işgalden kurtararak bağımsız kılmak ve Osmanlı İmparatorluğu’nu eskiden olduğu gibi devam ettirmeye kadar gitmekteydi. Bu arada İslamlık ve Osmanlılık düşüncesi oldukça ağır basmaktadır.”

112 Öztoprak, “Düzenli Ordunun Kuruluşu”, II. Askeri Tarih Semineri Bildirileri, s. 261

Sözlük anlamı olarak Kuvay-i Milli deyimi “Milli Kuvvetler, Ulusal Güçler”

veya “Milis Kuvvetleri” anlamına gelmektedir. Kuvay-i Milliye tabiri her dar hem de geniş anlamda kullanılmıştır. Dar anlamda, düzenli ordu birlikleri dışında, bir tür gerilla savaşı ile mücadele veren, sevk ve idareleri merkezi bir komutanlığa bağlı olmayan silahlı kuvvetleri ifade ederken, geniş anlamda ise Kurtuluş Savaşı’nın bütününü ifade etmektedir.113

26 Haziran 1920 tarihinde kurulan Batı Cephesi’ni, 11 Temmuz 1920 tarihinde oluşturulan Adana Cephesi izlemiş ve Temmuz 1920 başlarında Ankara Hükümeti içerisinde düzenli orduya geçişle ilgili tartışmalar başlamıştır. Gerilla tarzı denebilecek mücadele ile neticenin alınmasının zor olduğu ortadaydı. İçinde bulunulan koşullar ışığında, neticenin büyük bir silahlı güçle yapılacak çatışma sonucunda alınacağı görülmekte, çıkar yol olarak düzenli ordunun kurularak büyük silahlı çatışmaya hazırlanmanın en doğru hareket tarzı olacağı değerlendirilmekteydi.114 Çünkü personel ve değişik sorunları zor kullanarak çözümleyen Gayri Nizami Unsurların kazanmış olduğu askeri ve politik güç, meclisin kontrolünden uzaklaşmaya başlamış ve ideolojik temelden yoksun bu güç Büyük Millet Meclisi’ni bile tehlikeye sokacak boyutlara ulaşmıştı. Özellikle Bursa ve Balıkesir’in düşman eline geçmesiyle birlikte düzenli orduya duyulan ihtiyaç açık bir şekilde ortaya çıkmıştı. 24 Ekim 1920 tarihinde Çerkez Ethem’in teşvikiyle yapılan ve sonuçta başarısızlık ile neticelenen Gediz Muharebeleri de düzenli orduya geçişteki süreci hızlandıran bir başka olaydı.115 Mondros Ateşkesi imzalanmadan önce de, Mustafa Kemal, ülkenin işgalden ancak yurt düzeyinde geniş ve birleşmiş bir direnme ve düzenli bir ordu ile kurtulacağına inanmaktaydı.116

Ülke içinde yer alan bu güçlerin siyasi otorite olarak Meclisin elinde toplanması gerekiyordu. 8 Kasım 1920 tarihinde çıkarılan 358 sayılı kararname, tüm milis teşkilleri doğrudan halktan iaşesini ortadan kaldırıyor ve milis teşkillerine siyasi

113 Ercan, s. 231

114 Öztoprak, “Düzenli Ordunun Kuruluşu”, II. Askeri Tarih Semineri Bildirileri, s. 263-270

115 Özcan, s. 158

116 Ercan, s. 230

anlamda bir sınır koyuyordu.117 1921 yılının başında kazanılan Birinci İnönü Zaferi ise düzenli ordunun kuruluşu bakımından önemli bir basamak idi.118

Ancak, ordunun terhis edildiği yönündeki söylentiler ile İstanbul Hükümeti’nin propagandacıları, siyasal güç olarak varlığı tartışmalı olan Ankara Hükümeti’nin asker alma ve mevcudu koruma faaliyetlerini de zorlaştırıyordu. Düzenli ordunun er ve subay sıkıntısı stratejik denge safhası olan Sakarya Savaşı’na kadar sürmüştü.119 Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın tabii olarak bir de mali boyutu vardı. Savaş için dış kaynaklarla açık finansmana başvurulması ilke olarak benimsenmesi yanında, kaynakların yetersizliği topyekûn ulusal tasarrufa yönelinmesini zorunlu kılıyordu.

Yeni kurulan devletin ilk hedefi ülkeyi işgal durumundan kurtarmak olduğuna göre, ilk yapılacak iş bu görevi yerine getirecek orduyu donatmak ve beslemek idi.

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın halkın geleceğinde güveni olmayan belirsizlik ortamı yaratmasının yanında ülkenin en zengin yöreleri de işgal altındaydı. Düşman işgali altında bulunmayan küçük ve verimsiz bir bölgeden tüm gereksinmeler karşılanmak zorundaydı. Mesela, Doğu Ordusu 1921 yılı başlarına kadar devletten bir kuruş bile almamış, hep kendi yarattığı olanaklarla donanmış ve beslenmiştir.120 Milli mücadelede ulaştırma ve lojistik yönden önemi büyük olan Anadolu demiryollarına 6 Temmuz 1920 tarihinde resmen el konulmuş ve el konulan demiryollarında yeni bir idari düzen kurulmuştur. Ordunun koruması ve denetimindeki demiryollarının işletmesi için Hudut Askeriye Müfettişlikleri oluşturulmuştur. Yapılan idari düzenlemelerin yanı sıra hatların bir an önce tamir edilerek kullanılabilir hale getirilmesi için kurulan şimendifer taburu, aynı zamanda yeni demiryolu hatlarını da döşeyerek işletmeye açmıştır.121

1920 bütçe döneminin ilk yarısında gelir sayılabilecek her kaynağın değerlendirilmesine rağmen ordu için gerekli mali destek tam olarak

117 Alptekin Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşı’nın Mali Kaynakları, Maliye Bakanlığı Ellinci Yıl Yayınları, Ankara, 1974, s.305 ve Özcan, s.143

118 Öztoprak, “Düzenli Ordunun Kuruluşu”, II. Askeri Tarih Semineri Bildirileri, s.280

119 Özcan, s.148

120 Esat Arslan, “Oluşturulmaya Çalışılan Enflasyonsuz Bir Ortamda Emisyonsuz Kazanılan Topyekûn Savaş, Türk Kurtuluş Savaşı”, Askeri Tarih Bülteni, S. 51, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2001, s. 146, 147

121 Ünsal Yavuz, “Askeri Strateji Açısından Türkiye’deki Demiryolları (1856-1923)”, Birinci Askeri Tarih Semineri Bildiriler III, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1983, s. 186, 186

sağlanamamıştır. Batı Cephesindeki birlikler için ayrılan 1.200.000 liranın üç ayda verilmesi öngörülmüşken, altı ay sonrasında dahi herhangi bir ödeme gerçekleşememiştir. Bunun yanında, 1921 yılında Batı Cephesinin asıl ayakta tutan ve iç isyanları bastıran Kuvay-i Milliye birlikleri halkın verdiği mal ve para bağışları ile finanse edilmiştir.122

28 Şubat 1921 tarihinde 103 sayılı yasa ile kabul edilen ilk bütçe kanununa göre, mevcut şartlar göz önüne alınarak bütçenin % 62’si Milli Savunma Bakanlığına ayrılmıştı.123

Tüm bu planlamalara karşın, gerçekte bu kadar mali kaynak toplanım orduya tahsis edilemiyordu. Bu şartlar altında, yeni Türk Devleti’ni siyasi yönden destekleyen bazı devletlerden yardım alınması yoluna gidilmesi normaldi. Nitekim İtalya, Fransa ve SSCB’den maddi ve mali bazı yardımlar alınmıştır.124 Sovyet silah yardımı kapsamında; 37.812 adet tüfek, 324 adet ağır ve hafif makineli tüfek ve 44.587 sandık mermi yardımı yapılmıştır. 10.089 tüfek ve 1.505 sandık mermi de Fransız silah yardımı kapsamında sağlanmıştır.125

Merkez Bankası gibi mali anlamda temel bir kurumdan yoksun olarak girişilen Kurtuluş Savaşı’ndaki bu boşluk, TBMM’nin memur milletvekillerinin ¼’ünü oluşturan maliye kökenli milletvekillerinin çabalarıyla giderilmeye çalışılmıştır.126 Zor şahsi kararlarla kullanılan bir güç olma durumundan TBMM’nce yasal zemine oturtulan milli mücadele, Alman savunma doktrininde şekillenmiş ve topyekûn savunma düşüncesinde Anadolu’da uygulama alanına geçirilmiştir.127 Doğu, Güney ve Batı cepheleri olmak üzere Kurtuluş Savaşı’nda üç cephe bulunmaktaydı. İç hat durumunda bulunan Türk kuvvetleri için asıl olarak yönelinmesi gereken kuvvet, Batı cephesinde yer alan ve dıştaki kuvvetlerin en güçlüsü olan Yunan kuvvetleri idi. Bulunulan bu üç cephede de askeri açıdan farklı

122 Özdemir, s.245

123 Arslan, s.148

124 a.g.e., s.149

125 Serhan Ada, “Kurtuluş Savaşı’nda Diplomasi ve Askeri Yardım”, II. Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1985, s.347-349

“Bu verilerin ışığında, Sovyet silah yardımından sonra Fransız yardımının Ulusal Kurtuluş Hareketi’ne yapılan en önemli yardım olduğu kesindir. İtalyanların da yardımı olduğu bilinmekle birlikte, rakamlar konusunda belirsizlik mevcuttur.”

126 Arslan, s.151

127 Özcan, s.158

stratejiler uygulanmıştır. Doğu Cephesi’nde stratejik taarruz, Güney Cephesi’nde gerilla harbine dayalı stratejik savunma uygulanırken, Batı Cephesi’nde Sakarya Muharebesi’nin sonuna kadar stratejik savunma, sonrasında ise stratejik taarruz uygulanmıştır. Tarihte hem ülke çapında ve hem de stratejik sahada iç hatlar stratejisini başarılı şekilde uygulayan Türk Ordusu, II. Viyana’dan itibaren çekilmesinin son hattı olan Sakarya Muharebesi’nde taktik sahada iç hatları tatbik ederek Yunan Ordusu’nu mağlup etmiştir.128

Kurtuluş Savaşı sonrasında, ordunun, güç ve yapısını bozmayacak, askeri eğitim ve öğretimi sürdürebilecek hatta daha ileriye götürebilecek ve aynı zamanda bütçeye yük olmamasını gözetecek bir kadroya indirilmesi kararlaştırılmıştır. Silah altında kalış süresi, harp sanatını öğrenmeye yetecek kadar kısaltılmıştır.129 Nitekim Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, 1 Mart 1924 tarihinde TBMM’nin ikinci dönem birinci toplanma yılını açarken yapmış olduğu konuşmada askerlik hizmetinin bir buçuk yıla indirilmesi için kabul olunan kanundan da memnuniyetle bahsettiğini ifade etmiştir.130

Askerlik müddeti kısaltılmış olmakla birlikte, barış zamanında askeri mıntıkaların vaziyeti, seferberlik ve bölgesel mıntıkalarındaki vaziyete göre düzenlendi. Böylece, hem sefer ordularının yığınak yerlerinde çabuk toplanma temin edilmiş, hem de askerin kendi doğduğu yere en yakın kıtalarda vatan hizmeti yapma imkânı elde edilerek hizmet vaziyetlerinde bir uygunluk meydana gelmiştir. 131

Cumhuriyetin ilanı sonrasında da bugün olduğu gibi mecburi askerlik usulü mevcuttu. 21 yaşında her Türk vatandaşı mezhep farkı olmaksızın askere alınırdı.132 Son yaşanan harp tecrübelerine dayanarak, askerlik bilgilerini kısa zamanda vatan çocuklarına aktarabilecek eğitim öğretim metot ve programları geliştirilerek, ülkenin ekonomisine yardım, savaş yıllarının tahribatını telafi ve memleketi imar ve ıslahının

128 Oğuz Turan, “Türklerde Stratejik ve Taktik Düşünceler (Mete’den Atatürk’e Kadar)”, (Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü), s. 203, 234

129 Cumhuriyetin 50 nci Yıldönümünde Türk Silahlı Kuvvetleri, s.50 ve Cumhuriyetin 60 ncı Yıldönümünde Türk Silahlı Kuvvetleri, s.6

130 ASD, C. I, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1997, s.346

131 Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 29 Ekim 1933, s.19-23

132 Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 29 Ekim 1933, s.19-23

teminine çalışılmıştır.133 Bunun sonucu olarak, muvazzaf hizmet sınıfında 1,5 yıl, fenni kıtaatta, süvaride ve hava kıtaatında 2 yıl, jandarmada 2,5 yıl, denizde 3 yıl hizmet kabul edilmiştir.134 İhtiyatlık müddeti askerliğin son beş senesine kadar devam etmekte, son beş sene ise müstahfazlıktı.135

Bedel verenler muvazzaf olarak 6 ay talim görmekte, hükümetçe belirlenmiş okullardan mezun olanlar ise kısa hizmete tabi olmaktadır. Bunlar İhtiyat Zabiti Mektebinden (Yedek Subay Okulu) geçerek ihtiyat zabiti (yedek subay) olurlardı.136 Bunun yanında, 25 Aralık 1924 tarihinde, askeri rütbeye sahip personelin 15 sene fiili hizmetten sonra istifa edebileceği hakkında kanun tasarısı kabul edilmiştir.137 1926 tarihinde çıkarılan “Ordu Zabitan Heyetine Mahsusu Terfi Kanunu” ile de subayların rütbe bekleme süreleri yeniden belirlenmiştir.138

133 Cumhuriyetin 50 nci Yıldönümünde Türk Silahlı Kuvvetleri, s.53

134 BCA, Belge Tarihi:00.12.1923, Sayı/Dosya:58, Konusu: Hizmet-i Fiiliye-i Askeriye Kanun Tasarısı (Bkz. EK-2)

BCA, Belge Tarihi:25.01.1925, Sayı/Dosya:1454, Konusu: Mükellefiyet-i Askeriye Kanunun değiştirilmesi (Bkz. EK-8)

135 Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ekim 1933, s. 9 ve Hakimiyeti Milliye, 29 Ekim 1933, s.19-23

“Mükellefiyeti askeriye kanununu 5, 18, ve 121 inci maddelerinin tadili hakkında kanun:

7 Cemaziyelahir 1342-14 Ocak 1340 Kanun No:398

Madde 1-Hizmeti fiiliye askeriye müddeti; piyade ve nakliye sınıfları için bir buçuk; topçu, süvari, havaiye, sanayi, otomobil ve kıtaatı fenniye ve müzika için iki; jandarma için iki buçuk ve bahriye için dört sene olup tarihi duhulden bed’eder.

a. Hizmeti maksure şeraitini haiz olanlar işbu hizmeti fiiliyenin dokuz ayını silah altında ve mütebakisini mezunen geçirirler” Bkz: Düstur, Üçüncü Tertip, C. 5, Necmi İstikbal Matbaası, İstanbul, 1931, s.566

136 Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ekim 1933, s.9

137 BCA, Belge Tarihi:25.12.1924, Sayı/Dosya:132, Konusu: Askeri rütbeye sahip personelin, 15 sene fiili hizmetten sonra istifa edebileceği hakkında kanun tasarısı (Bkz. EK-7)

138 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, İçtima Senesi III, C. 25, s.254

“Zabit Vekili 6 ay, Mülazım 3 sene, Birinci Mülazım 3 sene, Yüzbaşı 6 sene,

Binbaşı 4 sene, Kaymakam 3 sene, Miralay 3 sene, Mirliva 3 sene, Ferik 3 sene,

Birinci Ferik 3 sene.”

23 Mart 1931 tarihinde çıkarılan “Kuvvetli Tayın Kanunu” ile seferde ve sefer mahiyetinde önemli harekât ile büyük manevralarda bedenen harcanan enerjiyi karşılaması maksadıyla askerin günlük tayın istihkakı yeniden düzenlenmiştir. 139

Gram İstihkak 1000 Ekmek

300 Et veya 200 gram et konserve veya 150 gram kavurma veya kıyma

150 Bulgur 50 Yağ

300 Yaş sebze veya 100 gram kuru sebze veya 100 gram komprime çorbalık sebze

25 Şeker

1 Çay 20 Soğan 20 Tuz 30 Sabun

(Düstur, 3 ncü Tertip, Cilt 12, Başvekalet Müdevvenat Matbaası, Ankara, 1931)

1920 yılında Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından çıkarılan yasa ile orduda kullanılan rütbeler 1935 yılına kadar pek değişmeden kullanılmıştır.140 1935 yılında Türk ordusundaki rütbe isimlerinin, yeni Türkçe karşılıklarının kullanılmasına başlanmasıyla Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti'nin adı da “Genelkurmay Başkanlığı” olarak değiştirilmiştir.141

139 Düstur, 3 ncü Tertip, C. 12, Başvekalet Müdevvenat Matbaası, Ankara, 1931, s.233

140 Kadir Kasalak, “Kara Ordusunda Subay Rütbeleri 1826-1961)”, Yedinci Askerî Tarih Semineri Bildirileri, C. I, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2000, s.402

“Zabit Namzedi (Subay Adayı), Zabit Vekili (Asteğmen), Mülâzımı Sani (Teğmen), Mülâzımı evvel (Üsteğmen), Yüzbaşı, Binbaşı, Kaimmekan (Kaymakam) (Yarbay), Miralay (Albay), Liva (Tuğgeneral), Ferik (Tümgeneral), Birinci Ferik (Korgeneral), Müşir (Orgeneral-Mareşal)”

141 Düstur, Üçüncü Tertip, C. 16, Başvekalet Matbaası, Ankara, 1935, s.678-679

“Ordudaki rütbeler ve yeni karşılıkları:

09 Nisan 1935-No:2/2293

2590 sayılı kanunun üçüncü maddesine göre askeri rütbelerin karşılıklarını göstermek üzere Alî Askerî Şuraca hazırlanan ilişik cetvelin tasdiki; Milli Müdafaa Vekilliğinin 8/4/1935 tarih ve 110468 sayılı tezkeresi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 9/4/1935 de onanmıştır.”

Eski adı: Türkçe karşılığı:

Müşir Mareşal, Büyük Amiral Birinci Ferik Orgeneral, Oramiral

Ferik Korgeneral, Koramiral

Fırka K. Mirliva Tümgeneral, Tümamiral Mirliva Tuğgeneral, Tuğamiral

Miralay Albay

Kaymakam Yarbay

Binbaşı Binbaşı

Kıdemli Yüzbaşı Önyüzbaşı

Yüzbaşı Yüzbaşı

Birinci mülazım Teğmen

Mülazım Asteğmen

Zabit Vekili Yarsubay Başgedikli Başgedikli

Başçavuş Başçavuş

Başçavuş muavini Üstçavuş

Çavuş Çavuş

Onbaşı Onbaşı

Donanmada kullanılan rütbelerin isimleri ise şu şekilde değiştirilmiştir:

Eski adı: Türkçe karşılığı:

Forvet kaptanı Binbaşı Fırkateyn Kaptanı Yarbay Kalyon Kaptanı Albay

Deniz Livası Tuğamiral (1935 yılından öncekiler Tümamiral)

Ferik amiral Koramiral I. Ferik Amiral Oramiral

Müşir Amiral Büyük Amiral.142

Rütbelerde, 21 Mayıs 1938 tarih ve 3387 sayılı kanun ile yapılan değişiklikler ile bugünkü rütbeler arasındaki sınıflandırmalar (General, Üstsubay, Astsubay, Erbaş) belirlenmiştir.143

“Ordu Subaylar Heyetine Mahsus Terfi Kanunu”nun birinci maddesi 10 Haziran 1938 tarihinde değiştirilerek subayların rütbe bekleme süreleri yeniden belirlenmiş, bir önceki kanuna Orgeneral/Oramiral rütbesi eklenmiştir.144

İkinci Dünya Savaşı başlangıcına kadar Türkiye’de genel bütçe harcamaları içinde savunmanın yeri yüzde 30-35 arasındadır. 1929 Dünya Krizinin etkisiyle askeri harcamalarda 1933’e kadar mutlak değer olarak bir düşme görülmekteyse de, bu yıldan itibaren 1944’te savaşın bitimine kadar sürekli artış olmuştur.145

Yıllar

Toplam Bütçe Harcaması (Milyon TL)

Savunma Harcaması (Milyon TL)

Savunma Harcamalarının Toplam Harcamaya

Oranı (%)

1926 172 63 36,6

1927 199 73 36,7

1928 201 69 34,3

1929 213 67 31,5

1930 210 63 30,0

1931 182 62 34,1

1932 212 44 20,8

1933 174 58 33,3

1934 229 69 30,1

142 Ergün Demirel, “Cumhuriyetimizin 61 nci Yılında Deniz Kuvvetlerimiz”, Güncel Konular, S. 5, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1984, s.11

143 Kasalak, s. 403

“Erbaşlar : Onbaşı,Çavuş Üstçavuş, Başçavuş, Başgedikli Astsubaylar : Asteğmen, Teğmen, Üsteğmen, Yüzbaşı, Üstsubaylar : Binbaşı, Yarbay, Albay

Generaller : Tuğgeneral, Tümgeneral, Korgeneral, Orgeneral, Mareşal”

144 Düstur, 3 ncü Tertip, C. 19, Başvekalet Devlet Matbaası, Ankara, 1956, s.465-466

“Asteğmen 6 ay, Teğmen 3 yıl, Üsteğmen 3 yıl, Yüzbaşı 6 yıl, Binbaşı 4 yıl, Yarbay 3 yıl, Albay 3 yıl, Tuğgeneral Tuğamiral 3 yıl, Tümgeneral Tümamiral 3 yıl, Korgeneral Koramiral 3 yıl, Orgeneral Oramiral 3 yıl”

145 Özdemir, s.245

1935 260 73 28,1

1936 252 81 32,1

1937 287 94 32,8

1938 304 103 33,9

(Hikmet Özdemir, Türkiye Cumhuriyeti’nde Rejim ve Asker İlişkisi Üzerine Bir İnceleme, İstanbul, 1995)

a. Kara Kuvvetleri

Kurtuluş Savaşı süresince de değişikliklere uğrayan Türk Kara Kuvvetleri;

Cumhuriyetin ilânını müteakip, mevcudu bütçeye yük olmayacak, fakat ordu yapısını ve gücünü sarsmayacak, askeri eğitim ve öğretimi temin edebilecek şekilde ele alınarak yeniden düzenlenmiştir. Bu amaçla bugünkü Kara Kuvvetlerinin temeli olan ikişer tümenli dokuz kolordu ile üç süvari tümeni ve birkaç müstahkem mevkiden ibaret bu kuvvetler üç ordu halinde teşkilatlanmıştır.146

- 1 nci Ordu Müfettişliği: 2, 3, 4 üncü Kolordulardan oluşan bu ordunun merkezi Ankara idi.

- 2 nci Ordu Müfettişliği: Merkezi Konya olan bu ordu 1, 5 ve 6 ncı Kolordulardan kurulmuştu.

- 3 ncü Ordu Müfettişliği: Merkezi Erzincan olan bu ordu 7, 8 ve 9 ncu Kolordulardan kuruluydu.

- Müstahkem Mevki olan Erzurum, Kars ve İzmir’e, sonradan Çatalca, Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Kırklareli de eklenmiştir.

146 Said Arif Terzioğlu, Türk Ordusu, 1965, s.71-73 ve Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ekim 1933, s.8

“2 nci Kolordu: Merkezi Balıkesir’de olan bu kolordunun 4 üncü Tümeni Edremit’te, 11 inci Tümeni ise Bursa’da konuşluydu. 3 üncü Kolordu: Merkezi İstanbul’da olan bu Kolordunun birliklerinden olan 1 inci Tümeni İstanbul’da, 61 inci Tümeni ise Çorlu’daydı. 4 üncü Kolordu: 8 inci Tümeni Ankara’da ve 23 üncü Tümeni İzmit’te konuşlu olan bu Kolordunun merkezi Eskişehir’deydi.

Bağımsız 2 nci Süvari Tümeninin merkezi ise Kırklareli’ndeydi.

1 inci Kolordu: Birliklerinden 16 ncı Tümen Manisa’da, 57 nci Tümen ise İzmir’deydi. Kolordunun merkezi Afyon’da konuşluydu. Muğla’da ise 1 inci Dağ Tugayı vardı. 5 inci Kolordu: Merkezi Konya olan bu kolordunun 5 inci Tümeni de Konya’da bulunuyordu. 6 ncı Tümeni ise Isparta’da yerleşikti. 6 ncı Kolordu: Adana’da konuşlu 7 nci Tümen, Niğde’de konuşlu 41 inci Tümen ve İslahiye’de konuşlu 39 uncu Dağ Tugayından oluşan Kolordunun merkezi Kayseri idi.

7 nci Kolordu: Birliklerinden 2 nci Tümeni Siirt’te, 17 nci Tümeni Elazığ’da olan kolordunun merkezi Diyarbakır’daydı. 8 inci Kolordu: Merkezi Tokat’ta, birliklerinden 12 nci Tümeni Sivas’ta, 15 inci Tümeni Samsun’daydı. 9 uncu Kolordu: Merkezi Erzurum’da, birliklerinden 3 üncü Tümeni Erzincan’da, 9 uncu Tümeni Sarıkamış’ta idi. Bağımsız olan 1 inci Süvari Tümeni Ağrı, 14 üncü Süvari Tümeni ise Urfa’da idi.”

Personel yönünden bakıldığında, 1928 yılında Türk Ordusunun 20.000 subay ve 120.000 küçük zabitle neferden oluştuğu görülmektedir. Ordudaki hayvan adedi ise 50.000 idi.147

Bu yeni teşkilatlanmaya göre Türk Kara Kuvvetleri üç ordu müfettişliği halinde dokuz kolordu, on sekiz piyade tümeni, üç süvari tümeni ile İzmir, Çatalca, Erzurum ve Kars müstahkem mevkilerinden oluşturulmuştu. Sonraki tarihlerde günün ihtiyaçlarına göre birçok değişikliğe uğrayan bu genel kuruluş ve konuş durumunun esasını oluşturan üçlü sistem hep aynı kalmıştır.

Kolordunun Teşkilatı şu şekilde idi: Her kolordu, iki piyade fırkasından (tümeninden) ve diğer yardımcı kıtalardan oluşuyordu. Kolordunun yardımcı kıtaları ise şunlardı: süvari alayı, kolordu topçu alayı, istihkâm taburu, muhabere taburu, otomobilli ve arabalı nakliye taburu. 148

Tümenin Teşkilatı: Her tümen, her biri üç taburlu üç piyade alayından oluşmaktadır. Taburların biri makineli tüfek bölüğü olmak üzere iki bölüğü mevcuttur. Aynı zamanda her tümenin iki taburlu bir sahra topçu taburu vardır.

Bunlardan başka dağ alayları ve bir de Riyaseticumhur Muhafız (Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı) Alayı bulunmaktaydı.

Süvari Tümeninin Teşkilatı: 3 veya 4 süvari alayından kurulu olan süvari tümenlerinin iki veya üç bataryalı bir süvari topçu taburu vardı. Her süvari alayı ise üç süvari bölüğünden ve bir makineli tüfek taburundan oluşmaktaydı.149

1928 yılında Fransızlardan, 1918 yılında üretilen 37 mm. Toplu bir Renault FT-17 tankı satın alınmış ve tankçılık ve tank savunması eğitimi amacı ile Piyade Atış Okulu (Maltepe/İstanbul)’na tahsis edilmiştir. Bu zırhlı birliklerin oluşumu için ilk adımdır. Sovyetler Birliği tarafından 1931 yılı üretimi 4 adet T-26 A, 6 adet T-27 Tanket (Bir kişilik tank), 1 adet T-35 yüzücü tankı ise, 1932 yılında Türkiye’yi

147 Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ekim 1933, s.9

148 Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ekim 1933, s.8

149 Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ekim 1933, s.8-9

“Piyade Silahları: 7.65 milimetrelik mavzer tüfeği, Fransız modeli hafif makineli tüfek, Maksim ve Hoçkis modeli ağır makineli tüfek.

Süvari Silahları: Tüfek, kasatura, kılıç (bazı alaylarda mızrak da vardır), Hafif makineli tüfek, Ağır makineli tüfek.

Topçu Silahları: Seri ateşli sahra topu (1903 modeli 75 milimetrelik), Krupp topları, 75 milimetrelik Şnayder topları, 10,5, 12 ve 15 santimetrelik uzun top, 21 santimetrelik havan.”

ziyaret eden Rus Harbiye Komiseri Mareşal Voroşilof tarafında Cumhuriyetin 10 ncu yılı kutlaması dolayısıyla devletinin armağanı olarak verilmiştir.150

1927-1928 döneminde Kara Kuvvetleri envanterine giren Renault tankları, zırhlı birliklerin gelişimi yönünde önemli bir süreçtir. İlk tank birliği ise 1934 yılında Lüleburgaz’da kurulmuş ve böylece ordunun zırhlı birliklerinin çekirdeği oluşturulmuştur.151 Bir tank taburu halinde oluşturulan bu birlikte, Tabur Karargâhı, 2 adet Tank Bölüğü, 2 adet Zırhlı Oto Bölüğü ve depo halinde 1 adet Tank Bölüğü mevcuttu. 1937 yılında ise tank taburu, zırhlı tugay haline dönüştürülmüştür. 1940 yılı başlarında ise, zırhlı tugayın tank taburu yeni tanklarla tank alayı haline getirilmiştir.152

Dünya siyasi durumunda hassas bir döneme girildiği 1930 yılı sonrasında, savaş ihtimaline karşı Kara Kuvvetlerinin takviye edilmesi gündeme gelmiş ve yapılan çalışmalar sonucunda, 1934 yılı ortalarında 20, 33, 46 ve 52 nci piyade tümenleri teşkil edilmiş, bu tümenlerinin teşkilinden sonra da İstanbul Kumandanlığı oluşturulmuştur.153

b. Deniz Kuvvetleri ve Donanma

30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nin 1, 2 ve 6’ncı maddeleri gereğince, donanmanın eli kolu bağlanmıştı. Turgut Reis ve Hamidiye Haliç’te karaya çekilmiş, Yavuz ise İzmit’e götürülmüş ve silahları sökülmüştü. İşgal kuvvetlerince savaş yeteneği olmadığı görülen, Aydın Reis gambotunun Trabzon da, Preveze adlı gambotun ise Sinop’ta demirlemesine izin verilmişti. Donanma Cemiyeti’nin servetlerine el konulmuş ve kapatılmıştı. Bu durumda, Kurtuluş Savaşı’nda görev alacak bir donanmanın olmadığı açıktı.154

Milli mücadele döneminde, 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nin açılması oluşturulan yeni yönetimin, donanma ile ilgili olarak yapmış olduğu çalışmalarından biri de 10 Temmuz 1920 tarihinde Umur-u Bahriye Müdürlüğü’nü

150 Savaş Beyribey, “Türkiye’de Ordu’nun Modernleşmesi Bağlamında Zırhlı Birliklerin Gelişimi”

(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü), s.43,44

151 Cumhuriyetin 60 ncı Yıldönümünde Türk Silahlı Kuvvetleri, s.7 ve Cumhuriyetin 50 nci Yıldönümünde Türk Silahlı Kuvvetleri, s.52-53

152 Beyribey, s.45-47

153 Terzioğlu, s.73

154 Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşı’nın Mali Kaynakları, s.45