• Sonuç bulunamadı

72

Bununla kendini olduğu gibi sunan şeyin karşısında artık var olmayanın olanağı bulunmaktadır. Sartre için bu olanaklar kendi-içinin özgürlük alanını oluşturmaktadır.

Böylece insana dair ne geçmişte ne de gelecekte belirlenmiş herhangi bir şey yüklenemeyeceği ortaya çıkmaktadır.186

Sartre, olumsuzlamayı kendindenin, bilincin ve zamansallığın çerçevesi içinde alarak, zamansallığın hiçleyici yapısıyla insanın belirlenemezliğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla insanı ne değilse o olan varlık olmasının temelinde insanın zamansal bir varlık olması bulunmaktadır. Sartre bu durumu, “zamansallığın hiçleyici yapısı bilincin geçmiş ve gelecek karşısındaki olmama kipidir”187 sözü ile açıklamaktadır. Bu nedenle, özgürlük ve zaman ilişkisinin kendi-içinin hiçleyici tavrının temelinde ortaya çıktığı söylenebilir.

2.2. Sartre Metafiziğinde Kendinde-Varlık en-soi) ve Kendi-İçin-Varlık

73

Sartre da bir bütün olarak ele aldığı gerçekliği iki farklı şekilde ortaya koymaktadır.

Bunlar; kendinde-varlık (l’être-en-soi)ve kendi-için-varlık (l’être-pour-soi) olandır. Kendinde-varlık, Kant’ın kendide şey kavramına denk gelmektedir. Fakat Kant’ta, kendi için varlık olan kendinde şey olana hiçbir zaman ulaşamamaktadır. Çünkü Kant bunlar arasına fenomen çizgisini koymaktadır. Bu bağlamda fenomen, kendinde şey olanı her daim gizleyendir. Bu nedenle kendi için varlık olan ancak fenomenin bilgisine sahip olabilmektedir. Diğer yandan Sartre, Kant’ın kendinde şey olan ile kendi için varlık arasına koyduğu fenomen çizgisini kaldırmaktadır. Fenomen zaten kendinde şey olanın açıklayıcısıdır. Bu bağlamda kendinde şey olan, fenomenin varlığı olmaktadır. Böylece fenomenin ardında gizlenen bir şeyden söz edilmesi mümkün olmamaktadır. Sartre, fenomeni kendinde şey olanın gizleyicisi olmaktan alarak tanımlayıcısı yapmaktadır.190

Sartre gerçekliğin bilinmeyen yanının bulunmayacağı nedeniyle gerçekliği de bütünüyle ortaya koymaktadır. Gerçeklik, kendini iki şekilde, kendinde ve kendi-için-varlık olarak göstermektedir. O halde gerçekliğin iki yanı olarak ortaya konulan bu kavramlar nasıl yorumlanmalıdır ve bunları farklı kılan şeyler nelerdir? Genel olarak bakıldığında varlık olandan dünya, yani maddesel gerçeklik anlaşılmaktadır. Bundan dolayı kendinde-varlık, varlık anlamını taşımaktadır. Öte yandan gerçeklik alanının diğer yanı olan kendi-için-varlık, sözü geçen varlık özelliklerine zıt bir seyir halindedir. Bundan hareketle ilk olarak kendinde-varlık olana bakıldığında, bu varlığın temel özelliği kendinde olmaktadır. Bu özellik, varlığın nedensiz olduğunun göstergesidir.191

Bu ilk özellikten hareketle kendi-içine bakıldığında, nedensiz oluşa zıt olarak kendinde-varlık olmadığı görülmektedir: Kendi-için-varlık kendindeyi ortaya koyandır. O halde kendinde-varlık ve dünyadaki maddesel nesne olarak tanımlananın karşısına konulan

190 Paul Vincent Spade, a.g.e., s. 72.

191 Paul Vincent Spade, a.g.e., s. 73.

74

varlık, bilinç olarak tanımlanan kendi-için-varlıktır. Dolayısıyla bu iki gerçeklik alanına bakıldığında aralarındaki ilk ilişkinin var olma açısından zorunlu bir ilişki olduğu görülmektedir, çünkü kendinde ortaya çıkabilmek için kendi-içine bağımlı olmaktadır.192

Kendindenin bir diğer özelliği ne ise o olmasıdır. Kendindenin olduğu gibi olması;

varlığında, varlığını değiştirecek hiçbir şeyin olmaması; tamamen olumluluk olmasının aksine, kendi-için-varlık olumsuzlama olarak kendini göstermektedir. Ancak kendindenin olumluluğu sadece kendi varlığı için geçerli olmaktadır. Bundan dolayı kendine yönelik herhangi bir olumsuzlama gerçekleştiremez. Tam olarak bu noktada kendi-içinin olumsuzlama olarak ne değilse o olması ortaya çıkmaktadır.193 Nitekim bilinç kendi hiçliği olmaktadır: “Hiçlik, varlığın varlık tarafından soru konusu yapılmasıdır, yani tastamam bilinçtir ya da kendi-içindir.”194 Bu hiçlik de oluş içinde değişimi, zamanı ve farklılaşmayı barındırmaktadır.195 Heidegger’in Hegel’in Tinin Fenomenolojisi’nde gösterdiği gibi bilinç kendisiyle ilgili olana nesnesi üzerinden sahip olmaktadır:

“kendi kendisiyle ilgili olarak ne olduğu konusunda herhangi bir bilgisi yoktur. Yani yalnızca kendi nesnesini bilir. Zira nesnenin, bilincin kendi üzerindeki bilgisini bilir ama kendisi olarak nesneyi bilemez […] Bilme, nesnenin kendisi olarak, kendi nesnesinin bilgisine vardığı andan itibaren, kendinde olmaklığının da bilinç için bir nesne olduğunu bilmiş olur.”196

Nitekim Heidegger Hegel’in Tinin Fenomenolojisi’nde bilincin nesnesi ile girdiği ilişkinin

“mutlak olumsuzlama” olarak gösterdiği nesnenin bilinç tarafından aşılmasıyla gerçekleştiğini söylemektedir:197 “Mutlak olanın özü, son-suz aşmadır ve onda olumsuzlama ile olumlama aynı anda mutlak ve son-suzdurlar.”198 Sartre da kendi-içinin kendindeye yönelik soru sorabilmesini olumsuzlama üzerinden değerlendirmektedir. Bu bağlamda Sartre’ın bu varlık

192 Paul Vincent Spade, a.g.e., s. 80.

193 Paul Vincent Spade, a.g.e., s. 83.

194 Jean-Paul Sartre, a.g.e., s. 131.

195 Paul Vincent Spade, a.g.e., s. 83.

196 Martin Heidegger, a.g.e., s. 47.

197 Martin Heidegger, a.g.e., s. 86.

198 Martin Heidegger, a.g.e., s. 92.

75

tarzlarını, olumsuzlama üzerinden nasıl ilişkilendirdiğine bakılması gerekmektedir. Sartre, ne ise o olarak tanımladığı kendinde-varlık ile ne değilse o olarak tanımladığı kendi-için-varlık tarzlarını bilinç temelinde açıklamaktadır. Öncelikle kendinde-varlık tarzına bakıldığında, onun olduğu gibi olan, olduğundan başka bir şekilde olmayan olduğu görülmektedir. Böylece ne ise o olan kendinde-varlık, bununla kendini tüketmektedir. Dolayısıyla kendinde-varlık kendisini bu tüketim durumundan kurtaracak olana ihtiyacı vardır ve bu nedenle, ancak başka bir varlık ile ortaya konulabilir; bu varlık ise bilinç olan kendi-için-varlıktır.199 Kendi-için-varlık, kendinde-varlık ile bu ilişkisini hem zamansal oluşuyla hem de olumsuzlayıcı (hiçleyici) özelliği kendinde bulundurması ile gerçekleştirmektedir. Kendi-içinin kendinde-varlık ile farklılığını gösteren bu özellikler, kendindeyi kendi-içinin karşınına koymaktadır.

Kendi-için-varlık olan bilincin olumsuzlamasını (hiçlemesini) gerçekleştirmesi varoluşundaki çatlaklardan dolayı meydana gelmektedir. Kendi-için-varlık, tam bir bütün olarak kendini tanımlayamaz. Bundan dolayı varoluşunda bulunan bu çatlaklar kendisini bir bütün olarak ortaya koymasına engel olmaktadır. Öte yandan kendinde-varlık olarak adlandırılabilen şeyler dünyasında varlık kendini bütün olarak sunabilmektedir. Bu doğrultuda, “kendinde varlık doludur, doluluktur. Sonsuz bir yoğunlukta var olur. Varlıkta hiçliğin sızabileceği en ufak bir boşluk, en ufak bir çatlak yoktur.”200 Kendi-içinin varoluşundaki çatlağa neden olan şey, kendine mevcut olma halidir. Bu kendinde olma durumu, kendinde tam ve dolu olmama halidir. Böylece kendi-için-varlıktaki bu olumsuzlayıcı güç, onu hem varlıktan hem de kendinden ayırmaktadır.201

Kendine mevcut olma halindeki bilincin sürekli olarak kendine dönme durumu, tam da Sartre’ın kendi-içinde gördüğü hiçliktir. Bu hiçlik ile varlığın olanakları ortaya konulmaktadır. Böylece varlıkta açığa çıkarılan bu olanaklar doğrultusunda kendi-için-varlık

199 Jean-Paul Sartre, a.g.e., s. 38-41.

200 Jean-Paul Sartre, a.g.e., s. 126.

201 Jean-Paul Sartre, a.g.e., s. 129-130.

76

olana, var olan karşısında var olmayanın da olanakları gösterilmektedir. Bunu gerçekleştiren ise yine bilincin kendisi olmaktadır. Bilinç kendi olanaklarını ortaya koyamaz, çünkü kendi varlığına bütün olarak ulaşamamaktadır. Ancak varlıktaki olanakları ortaya koyarak onlara yönelerek onları seçmektedir. Böylelikle Sartre, bilinç merkezinde kendi-içini temellendirmektedir. Böylece bilinç, düşünüm öncesi cogito ile kendi varlığının olumsallığını oluştururken, diğer yandan Sartre bu olumsal oluşu kendi-içinin olgusallığı olarak tanımlamaktadır.202 Olumsaldır, çünkü devamlı olarak kendini belirsizleştirir; olgusaldır, çünkü bu belirsizlik ile kendini ortaya koyarak varlığını göstermektedir. Kendi-içinin bunlar arasındaki gidip gelmesi, olmakta olduğu şey ile olmadığı şey arasında olduğunu göstermektedir. Bundan dolayı hem olumsaldır ve buna bağlı olarak belirlenemezdir hem de olgusaldır kendini belirlemeye çabalamaktadır.203 Sartre’a göre kendi-içinin bu çabası olmayı oynamaktır; insan sürekli olarak olmakta olduğu şeyi oynamaktadır.204 Tüm bunlar kendindenin sahip olamayacak olduğu şeylerdir. O halde bunlar doğrultusunda bakıldığında kendi-için-varlık tam olarak nedir?