• Sonuç bulunamadı

2.2. Tanzimat’a Doğru Sarraf Esnafı

2.2.4. Sarrafların Karşılaştıkları Sorunlar

Sarrafların işlemlerini yaparken uyacakları kurallar nizamnamelerinde belirlenmekle birlikte tüm işlemlerinin sorunsuz yürüdüğünü söylemek mümkün değildir. Meşgul oldukları mesleğin doğası gereği sarrafların çeşitli sorunlarla karşılaştıkları görülmektedir. Bir sonraki bölümde örnekleme yöntemiyle açıklanacağı gibi sarrafların karşılaştığı sorunların başında borç alacak meseleleri üzerine müşterileri ile yaşadıkları anlaşmazlıklar gelmektedir. Sarrafların gerek kendi aralarında gerekse borç aldıkları ve kredi verdikleri müşteriler arasında yaşadıkları sorunun çözümünde özel bir yöntem izlenmektedir. Toplumda yaşayan kişiler arasında borç-alacak ilişkilerinden kaynaklanan anlaşmazlıklar mahalli merciiler nezdinde şikayet ve çözüme kavuşturulurken sarraflarla ilgili yaşanan problemlerde

55 B.O.A., DRB.d, Defter No:140, s.5..

Darphâne-i Âmire yetkili kılınmıştır. Sarraflarla ilgili bir problem ortaya çıktığında iddia sahipleri dilekçelerini Darphâne-i Âmire’ye ileterek süreci başlatmaktadır. Konunun mahiyetine göre iddia sahipleri, ilgili sarraf, sarraflar kahyası, lonca ustaları Darphâne-i Âmire’ye çağrılarak konu dinlenmekte ve sarrafan nizamnamesi ve uzun yıllardır uygulanarak gelenek halini almış uygulamalar çerçevesinde sorun çözüme kavuşturulmaktadır. Eğer konu kumpanya sarraflarını ilgilendiriyorsa ayrıca bunlar da Darphâne-i Âmire’ye çağrılmaktadır57.

Genel olarak sarrafların mesleklerini icra ederken karşılaştıkları sorunlar dört grup altında tasnif edilebilir:

1- Devlet hazinesine karşı üstlenilen yükümlülüğü yerine getirememe

2- Sarraflık hizmetlerini yürüttükleri üst düzey devlet görevlileri ile yaşanılan anlaşmazlıklar

3- Borç alınan kişiler ile yaşanılan anlaşmazlıklar 4- Kredi verilen kişiler ile yaşanılan anlaşmazlıklar

Yukarıda zikredilen anlaşmazlıkların çözüm yeri önceki satırlarda açıklandığı üzere Darphâne-i Âmire’dir. Anlaşmazlıkların çözümünde temel kaide iddia edilen hususların bir belge ile ispat yükümlülüğünün bulunmasıdır. Örneğin halktan bir kişinin bir sarrafa verdiği borç tutarı ve/veya alınacak güzeşte üzerinde ilgili sarraf ile bir anlaşmazlık vukuunda iddia sahiplerinin bu iddialarını belgelendirmeleri istenilmektedir. Bu ise sarrafların yaptıkları tüm işlemlerin kayıt altına alındığı, borç alındığında veya kredi verildiğinde bu borç ve alacakları teyit eden belgelerin karşı tarafa verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle tahvile rabt olunan herhangi bir alacak üzerine sorun çıktığında tahvil ve benzeri evrak muteber addedilerek Darphâne-i Âmire aracılığıyla sorun çözülmektedir. Bazı durumlarda ise taraflar arasında yapılan işleme ait mukaveleye aykırı hareket edilebilmektedir. Herhangi bir sarrafın müşteri ile yaptığı sözleşme hükümlerini sebepsiz yere ihlal etmesi, belirlenen oran ve sürelerde farklı uygulamaya gitmesi durumunda yine sözleşme muteber tutularak sarraf ve karşı taraf Darphâne-i Âmire’ye çağrılmaktadır. Müşterilerin de sözleşmeyi

benzer şekilde ihlalleri durumunda benzer yöntem izlenmektedir. Bu ve benzeri anlaşmazlık durumları doğduğunda Darphâne-i Âmire’de yapılan görüşmeler sonucunda taraflar uzlaştırılmaya çalışılmakta; uzlaşmaya varılması halinde ise bu durum Darphâne Defterine kaydolunarak ilgili taraflara birer ilmühaber verilmektedir58.

Sarraflar bir taraftan kendi işleri yürüttükleri esnada bu işin doğasından kaynaklanan sorunlarla uğraşırken diğer taraftan kendi meslek gruplarına yakın meslek gruplarının kendi alanlarına tecavüzleri ile karşılaşmaktadırlar. Özellikle 19. yüzyılın ilk çeyreğinde gerek iflas gerekse vefat nedeniyle beratlı sarraf sayısının azalması başka kişilerin bu alana girerek sarraflıkla iştigal etmeye başlamalarına neden olmuştur. Özellikle poliçeci59 esnafının sarraflık alanına faaliyet göstermeye başladığına dair yoğun şikâyetlerde bulunulduğu görülmektedir. Devletin belirli aralıklarla sarraf tahriratı yapması, diğer taraftan sarraf loncasının talepleri dikkate alınarak sarraflık mesleği bir düzen içerisinde tutulmaya çalışılmakla beraber benzer sorunların yaşandığı anlaşılmaktadır. 1835 yılında bu sorunları gidermek amacıyla sarraf ve poliçeci esnafının kesinlikle birbirinden ayırt edilmesi ve sarraf loncasının 55 i birinci sınıf, 45 i ikinci sınıf ve sarraf kâhyasına yardımcı olmak üzere 10 muteber sarraf görevlendirilmesi ile birlikte bu loncada çalışacak sarraf sayısı 100 olarak sabitlenmiştir. Bu tarihten sonra sarraflık işlerine bulaşan gerek poliçeci gerekse diğer bir kişinin bu işten men ve tedip edilmesine karar verilmiştir. Ayrıca mesleğin nizamının korunması ve işlerinin takibinde kâhyanın yetersizliği görülerek yeni kahya olarak Papasoğlu Canik’in seçilmesine karar verilmiştir60. Bu sıkıntıların çıkmasında artan iş hacmi ile birlikte her iki meslek grubunun bazı noktalarda işlerinin kesişmesi rol oynamış olabilir.

Sarrafların işlerini yaparken karşılaştıkları en büyük sorun ise malî bünyelerinin bozulması, daha ileri bir noktada ise iflas etmeleridir. Sarraflar işlerini yürütmek üzere kendi sermayelerini ortaya koydukları gibi para sahibi bazı yerlerden

58 B.O.A., DRB.d, Defter No: 140, 143. Her iki defterde anlaşmazlıkların çözümüne ilişkin çok sayıda vaka bulunmaktadır.

59 Şemseddin Sami poliçecileri “iki memleket arasında poliçe alıp veren ve halka fahiş faizle borç veren murahabacı” olarak tanımlamaktadır. Bkz. Şemseddin Sami, Kamusi Türki, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1987 s. 364.

borç para alarak işletmekteydiler. Finansal aracılığın güven esası içerisinde yürütülebilmesi borçlar ile alacaklar arasında sağlam bir dengenin kurulmasına bağlı bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında finansal aracı alacaklı olduğu kesimler ile borçlu olduğu kesimler arasında bir toplayıcı ve dağıtıcı fonksiyonu üstlenmekte, bu fonksiyonun başarısı ise dağıttığı kaynakların düzenli şekilde geri dönerek topladığı kesimlere geri aktarılmasında yatmaktadır. Dolayısıyla bir sarrafın ayakta kalması kredi açtığı kesimlerden düzenli olarak tahsilât yapmasına, bu suretle hem kendi sermayesini hem de borç aldığı kesimlere karşı yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlıdır. Sarrafların bu noktada karşılaştığı en büyük sorun ise kredi açtığı kesimlerden yapacağı tahsilâtların aksamasıdır. Sarraf defterlerine bakıldığında zikredilen sorunun çok sayıda sarrafın iflasına neden olduğu görülmektedir.

Önceki paragraflarda açıklandığı üzere sarrafların iş yaptığı iki ana kesim bulunmaktadır. Bunların ilki devlet ya da üst düzey devlet görevlileridir. Sarrafların işlerini yürütürken karşılaştıkları sorunlardan bir tanesi sarraflığını yürüttüğü kişilerin vefatı nedeniyle ortaya çıkan sorundur. Böyle bir durumda sarrafın alacaklı olduğu tutarın ortaya konulması ve tahsil edilmesinde sıkıntı yaşanmakta, süre uzamaktadır. Bu tür vakalarda ölen kişinin mirasçılarının ödeme yapmamak için mal kaçırma eylemlerine girişmeleri sarrafların tahsilât yapma sürelerinin uzamasına yol açmaktadır. Olayın Darphâne-i Âmire’ye intikal ettirilmesi ile birlikte hileli yollarla kaçırılan veya başka kişilerin üzerine geçirilen malların tespiti yapılarak vefat eden kişinin terekesine dâhil edilmekte ve bunlar ya satılarak ya da mirasçıların borcu kabul etmeleri sayesinde sarrafların alacaklarının tahsili sağlanmaktadır. Yine sarraflığı yapılan kişinin müsadereye uğraması durumunda da sarraflar sıkıntı yaşayabilmektedir. Bu tür olaylarla karşılaşılması halinde nizamnamede yazılan hususlar çerçevesinde hareket edilmektedir.61

Sarrafların yaşadığı diğer önemli sıkıntı ise kredi açtığı kişilerden alacağını tahsil edememesi yani alacaklarının “çürüğe çıkması”dır. Bu durumda sarrafın malî dengesi bozulmakta, aahhütlerini yerine getirememekte ve sarraf iflas ile yüz yüze gelmektedir. Gelinen bu noktada Darphâne-i Âmire tarafından görevlendirilen bir kişi sarrafın tüm alacak ve borçlarının muhasebesini yapmaktadır. Eğer tahsile

müsait alacakları borçlarını ödemeye kâfi gelir ise sorun daha kolayca halledilmektedir. Bu durumda kullanılan yöntem; sarrafın alacaklı olduğu kişilerden borçlu olduğu kişilere ilgili tutarlar havale ederek gerekli ilmühaberler yazılmakta ve sarrafın hesapları tasfiye edilmektedir. Alacakları görünürde borçlarını karşılamaya kâfi gelmekle birlikte yapılan incelemeden sonra bir kısmının borçluların durumlarının kötüleşmesinden dolayı kısmen ve tamamen tahsil kabiliyetini yitirmesi durumunda sarrafın sahip olduğu gayrimenkul vb. malları satılarak alacaklılarına alacakları oranında dağıtım yapılmaktadır. Eğer sarrafın alacaklı olduğu kişiler borçlarını ödeyeceklerini ancak vadeye ihtiyaçları olduğunu bildirirlerse gerekli esneklik sağlanarak mümkün olduğu ölçüde alacaklar tahsil edilmeye çalışılmakta, gelen tutarlar kalan alacaklılara alacakları oranında dağıtılmaktadır62.

Devlete karşı yükümlülükleri olan bir sarrafın firar etmesi, ölmesi ya da iflas etmesi durumunda sarraflar loncası devreye sokularak sarrafın alacak ve borçları ortaya konulmakta, tasfiye işlemleri yürütülmekte ve miriye olan borçları kapatılmaktadır. Tasfiye sırasında dikkat edilen bir husus ise kadınlara ve acizlere ait paraların zayi olmasının önüne geçilmesidir. Sarrafın devlete ve bahsedilen kişilere olan borçlarına öncelik verildikten sonra kalan borcu nispetinde çözüme kavuşturulmaktadır. Nihai olarak kalan tutar ise kefalet sistemi yardımıyla çözülmektedir63.

62 B.O.A., a.d., Muhtelif Hükümler.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:

3. SARRAF FAALİYETLERİNE İLİŞKİN ÖRNEK VAKALAR 140 NOLU DARPHANE DEFTERİ ÖRNEĞİ (1836–1845)

Benzer Belgeler