• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM SAKIZ’IN GÖZYAŞLARI: DAMLA SAKIZI

2.2. OSMANLI DÖNEMİNDE DAMLA SAKIZI

2.2.3 Sakız Üretimi Üzerindeki Muafiyet ve Ayrıcalıklar

Mastaki köylüleri “sakız hizmeti” (sakız yetiştiriciliği hizmeti) karşılığında bazı vergilerden muaf tutuluyorlardı. Osmanlı’da vergi muafiyeti, çok özel şartlar haricinde uygulanmazdı. Devlet tarafından kendilerine bazı hususi hizmetler verilen kimi meslek grupları veya yerel yöneticiliği ellerinde bulunduran seçkin

232 1695-97 yıllarında Sakız’daki malikaneyi, Divan yazıcısı ve tercümanı Yanaki adlı gayrimüslim kişi almıştı bkz. Özvar (2003: 79, 256-257).

233 Genç (2005: 105,106); Zarinebaf ve diğerleri (2005: 34).

234 1 yük = 10000 akçe. Akçe, Osmanlı para birimi, gümüş sikke.

235 TKA, TD no: 22, v. 30; BOA, MAD, 4378, s. 2-6; MAD, 9932, s. 161,162; MAD, 9977, s. 69;

HAT 17280.

236 BOA, MAD., no: 4378, s. 2,5,6; MAD, 18759.

aileler, kısmen veya tamamen bazı vergilerden muaf tutulurlardı237. Mastaki köylerindekiler de böyle bir statü (vergi muafı statüsü) elde etmişlerdi. Ayrıca Evliya Çelebi’nin bahsettiğine göre bunlar, Müslümanlar gibi beyaz sarık sarma hakkına da sahiplerdi238. Bilindiği gibi Osmanlı’da, gayrimüslimlerin kıyafetleri konusunda bazı sınırlamalar vardı. Müslümanlar gibi giyinmemek ve beyaz sarık sarmamak da bunlardan biri idi. Mastaki köylüleri bu anlamda serbestti. Bu durum onlara ayrıcalıklı olduklarını hissettiren, aynı zamanda toplumsal statü kazandıran, diğer bir deyişle saygınlık kazandıran bir durumdu.

Mastaki köylülerinin asıl ayrıcalığı vergi muafiyeti idi. Bunlar, toprak tasarruf hakkı karşılığında ödenen ispençe vergisinden, bâd-ı hevâ adındaki arızî vergilerden ve kendi ihtiyaçları için yetiştirdikleri bağ ve bahçe ziraatından alınan aşar ve resm vergilerinden muaftılar239. Sakız ağaçlarının bakımını üstlenmek ve her yıl 303 sandık240 sakız üretmek koşuluyla bu vergilerden muaf tutulmuşlardı. Adadaki diğer vergi yükümlüleri bütün bu vergileri ödemek zorundaydı.

Osmanlı Arşivinde muafiyetler konusunda yaşanan sorunlarla ilgili çok sayıda kaynak vardır. Bu sorunlar genelde köylülerin, muaf tutuldukları vergileri de almaya çalışan emin veya mültezimler ile yaşadıkları sorunlardır241 Mastaki köylülerinin muaf tutuldukları bu vergiler, hem 366’da hem de 22 numaralı tahrirlerde tek tek kaydedilmişti.

Tahrirler, devletin tüm gelirlerinin bir nevi envanteri olduğundan muaf sayılan vergiler de bu defterlere kaydedilmiş olmalıydı. Diğer bir deyişle devlet, muafiyet hakkı tanımış dahi olsa, tüm gelirleri tespit edip kayıt altına alıyordu. Tahrir sayımının ardından muafiyet hakkı olanlar için hem halka hem de mültezim ve eminlere bunu muhakkak bildiriyordu. Nitekim Osmanlı, 1566 yılındaki ilk

237 İnalcık (1999: 52).

238 Dağlı-Kahraman-Dankoff (2003: 62).

239 TKA, TD no: 22, v. 30 vasala; BOA, MAD, 9665, s. 2; C. ML, 31766; C.DH, 5686; C. ZB, 12071; C. ML, 20223; HAT, 36294.

240 TKA, TD no: 22, s.30 vasala.

241 TKA, TD no: 22, v.30 vasala; BOA, MAD., no: 9932, s. 117-119; MAD., no: 9915, s. 234-35;

C. DH, no: 5686; C. ZB, 12071.

sayımın hemen ardından Mastaki köylülerinin her sene 20,020 vukıyye karşılığı gelen 303 sandık damla sakızını verdikleri takdirde resm-i ispençe, bâd-ı hevâ vergilerinden muaf tutulduklarına dair ferman yayınlanmıştı ve ihtiyaç oldukça bu fermanları yinelemekteydi242.

Buna rağmen zaman zaman vergi tahsildarları ile mastaki köylüleri arasında bu konuda sorunlar yaşanıyordu. Sorun genelde vergi tahsildarının tahrirde kayıtlı olan tüm gelirleri tahsil etmek istemesinden kaynaklanıyordu. Örneğin 1732 yılında Sakız muhassılı Lala Mehmet Paşa, tahrirde kayıtlı olduğu gerekçesiyle mastaki köylülerinden ispençe, bâd-ı hevâ, aşar ve rüsûmat vergilerini almaya kalkmıştı. 1720 yılı tahririnde kayıtlı olduğu üzere Sakızlılar, cizyenin yanı sıra kişi başı 40’ar akçe resm-i ispençe, tasarruflarında olan tarlalardaki ürünlerin 1 ceribinden 3 kile aynî ürün, bağların 1 cerîbinden 30 akçe vergi ve aynı zamanda bâd-ı hevâ vergilerini vermekle yükümlüydü. Lala Mehmet Paşa, adadaki diğer Sakızlıların ödemek zorunda oldukları bu vergileri, Mastaki köylülerinden de, almak istemişti243.

Bunun üzerine köylüler, yerel yöneticileri ve cemaat liderleri olan Kocabaşı244ları ile birlikte bu duruma itiraz etmişlerdi. Saraya, bu durumu hem yazı ile bildirmişler hem de İstanbul’a giderek bizzat sözlü olarak iletmişlerdi. Köylüler, kendilerinin diğer vergi yükümlüleri ile bir tutulmamalarını, sakız ağaçlarının bakımının ve sakız üretiminin oldukça zahmetli olduğunu, gece gündüz bu iş ile mesai harcadıklarını ve bu işte yeterince zorluk çektiklerini belirtmişlerdi. Sakız ağaçları yetiştiriciliği dışında bu köylerin başka bir kazançları olmadığını, yükümlü tutuldukları ispençe vs. vergileri ödeyecek güçleri olmadığını dile getirmişlerdi. Ayrıca kendilerinden istenen 20,020 vukıyye değerindeki damla sakızını her yıl düzenli bir şekilde tedarik ettiklerini söylemiş, bunun karşılığında muafiyetlerinin tanınmasını istemişlerdi. Bu yükümlülüklerini yerine getirmiş

242 BOA., TD., NO: 22, s. 30 vasala

243 TKA, TD no: 22, v. 30 vasala; BOA, MAD, 9932, 117-119.

244 Belgede “Sakız başı” diye geçmektedir.

olmalarına karşın vergilerin alınmaya devam etmesi halinde topraklarını terk edecekleri tehdidinde bulunmuşlardı245.

Osmanlı toprak sistemi için, bu ciddi bir tehdit idi. Osmanlı’da devlet sistemini ayakta tutan temel ilke “denge” idi. Devletin ana unsuru, sistemin korunması ve toplumsal ve ekonomik düzenin bozulmaması esasına dayanıyordu. Bu düzen ise, “toprak, halk, fetih, asker” döngüsünden oluşuyordu. Askeri güç ve fetih, devlete toprak kazandırıyordu; toprak da vergiler sayesinde gelir kazandırıyor yani güç elde ettiriyordu. Bu gücün elde edilmesi için toprağın işlenmesi gerekirdi. Bunu yapacak grup da halk idi. Halk toprağı işleyerek üretim yapacak bunun karşılığında ödenen vergilerle devlet güçlenecek daha fazla asker besleyip daha çok fetih yapacaktı. İşte devleti ayakta tutan bu düzenin sihirli sözcüğü “denge” idi. Bu nedenle Sakız’lıların toprağı terk etme tehdidi devletin göz ardı edemeyeceği bir gözdağı idi. Aksi halde, hem toprak düzeni bozulmuş olacak hem de devlet ciddi bir gelir olan damla sakızı gelirlerini kaybetmiş olacaktı. Sakızlılar da bu tehdidin devlet nezdinde ne derece mühim olduğunun farkında olmalıydılar ki haklarını bu yolla arıyorlardı.

1722 yılındaki şikayet üzerine, 21 Mastaki köyüne ait olan kayıtlar yeniden incelenerek, defterler gözden geçirilmiş, Sakız adası’nın ileri gelenleri ile de görüşülmüştü. Sakız üreticilerinin muaf tutulması gereken vergi hesaplanıp toplamda 7 yük 20,254 akçe olan bu miktar Sakız muhassıllık vergisinden düşülmüştü. Böylece Mastaki köylerindeki muafiyet devam etmiş oluyordu.

Hazinenin gelir kaybını azaltmak için ise Sakız Muhassıllığı vergisi, yüklü bir miktar muaccele ile özel şahıslara yeniden satılığa çıkarıldı246. Böylece sorun Sakız’lıları da devleti de sıkıntıya sokmayacak bir çözüme kavuşturulmuş oldu.

Osmanlı arşivindeki kayıtlarda bu tür sorunların başka dönemlerde de - örneğin 1726, 1732, 1795 yıllarında da - yaşandığı görülmektedir247. Kimi zaman sakız emini köylülerden alması gerekenden fazla damla sakızı istediği için saraya

245 TKA, TD no 22, v. 30 vasala (H. 8 Safer 1135, M. 12 Kasım 1722.

246 TKA, TD no: 22, v. 30 vasala; MAD, no: 9932, s. 117-119).

247 BOA, MAD., no: 9932, 1145 (1732), s. 117-119; MAD., no: 9915, 29 ca 1138 (02.02. 1726);

Cevdet Zabtiye, Gömlek no: 2071, 29 Ca 1210 (11.12. 1795)

şikayette bulunmuşlardı248. Bunun tersinin olduğu durumlar da yaşanmıyor değildi. Halkın içinden bu vergilere itiraz edip ödemek istemeyenler veyahut da halkı kışkırtarak vergilerin ödenmesini engellemeye çalışanlar da çıkıyordu.

1650’li yıllarda Sakız’daki papazlardan biri, vergi toplanmasına muhalefet etmişti. Patrika köyü Papazı Nikola, damla sakızı ve cizye vergilerinin toplanmasını engellemek için yedi köyün halkını toplayıp onları kışkırtıyordu.

Vergileri toplaması engellenmeye çalışılan Gümrük Emini Muhammed Ağa’, durumu Sakız Kadısı’na bildirerek sorunun çözülmesini istemişti249. Vergi toplanması konusunda sorunlar yaşanması çok olağandır. Sonuçta, önemli olan her seferinde sorunların çözülebiliyor olmasıydı. Zaman zaman benzer sorunlar yaşanmaya devam etmişse de hepsi sakız üretiminin devamı lehine çözüme kavuşmuştu. Mastaki köylüleri adanın fethinden beri uygulanagelen bu ayrıcalıklarını 18. yüzyılda da mastaki yani haraç (damla sakızı üzerindeki) ve cizye vergisi dışındaki vergilerden muaf olarak devam ettirdiler.