• Sonuç bulunamadı

3. TOPLUMSAL ELEŞTİRİ VE TAHSİN YÜCEL’İN ÖYKÜ KİŞİLERİ

3.1. TOPLUM VE YABANCILAŞMA

3.1.2. Kendine Yabancılaşma

3.1.2.10. S.T (Yapıt)

“Yapıt” adlı öyküde, S.T adındaki yazarın “ O Aksak Kış Güneşleri” adlı eseri üzeri- ne, sanat çevrelerinde oluşan tartışma anlatılır. S.T büyük bir yazar olmasına karşın bir başyapıt veremez. Aslında S.T’ nin en büyük başarısı ve yapıtı “O Aksak Kış Güneşleri” onun hayatından izler taşır.

Anlatıcının okuldaki ilk günü, cinselliği ilk bulgulaması, ilk gençlik aşkı, ilk tren yolculu- ğu gibi kişisel, dul annenin yalnızlığı, büyükannenin Seferberlikten dönmemiş kocayı İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında gözlerini yumuncaya dek bekleyişi gibi çocukluk ve gençlik anılarına dayalı on iki kısa öyküden oluşmuş, bir küçük kitaptı.78

S.T’ nin hayatını, en iyi şekilde anlatan eseri budur. S.T, içinde bulunduğu yazın çev- resiyle olan didişmeleri, gündemde önemli bir yer tutar. Bir dönem yazınsal ünlere duyarlı bir başbakanın kendisine, Batı Avrupa ülkelerinden birinde bir kültür ataşeliği önermesini kabul eder. Bu durum, birçok eleştirmen tarafından eleştirilir ve birçok hayranını da hayal kırıklığına uğratır. S.T, ünlü bir yazar olarak daha sonra da

78

günlükler, yaşam ve yazın üstüne denemeler, okuma izlenimleri ve çok sayıda yolcu- luk kitabı yayımlar. S.T, kendisini büyük bir Türk yazarı olarak gördüğünü söyler. Eserlerini halk için yazdığını söyleyerek bunu halka karşı bir sorumluluk olarak görür. “S.T’ nin kitapları tür, biçem, duygu ve düşünce açısından birbirileriyle her zaman uyuşmasa bile hep ilk gençlik yapıtından kaynaklanmaları ve hep ona yönelmeleri nedeniyle, tek bir yapıt oluşturuyorlardı.” 79 Bütün yaşamını bir kurguya dönüştüren S.T. için önemli olan gerçek yaşam değildir. S.T, yaşamı yaşamayıp hatta yazmayan, her şeyini “O Aksak Kış Güneşleri” adlı eserinin mantığına uygun olarak kuran birine dönüşür. Yazar, öyküde büyük bir yazar diye sunulan S.T adlı öykü kişi üzerinden, dönemin sanat çevresini ve sanat anlayışını topluma yabancılaşma kavramıyla anla- tır. S.T’ nin yazar çevresi ve kendisi ile yaşadığı çatışma, öykünün belkemiğini oluş- turur. Tahsin Yücel, bu öykü kahramanı üzerinden ayrıca dönemin sanat çevrelerini ve sanat anlayışını da eleştirir. Yazar, dönemin sanat anlayışı olarak olaylara sadece gerçekçilik açısından bakar. Toplumcu gerçekçilik anlayışı üzerinden öyküye bakıldığında; sanat çevrelerinde yaşanan yozlaşmanın ve toplumda karşılığı olmayan sanat anlayışının toplumda ve bireyde oluşturduğu çatışma ortaya çıkarılmalıdır. Yazar, dönemin sanat çevresi ve sana anlayışı merkezinde oluşan tartışmaları da ortaya çıkarır. Bu amaçla yazarımız, sanat çevresinde ortaya çıkan topluma yabancılaşmayı S.T adlı öykü kişisi üzerinden inceler. S.T adlı öykü kişisinin, yaşadığı toplumdan farklı olarak kendi zihninde kurduğu farklı bir sanat anlayışı vardır. S.T’ nin sanat çevresine ve dönemin sanat anlayışına olan yabancılaşması, ironik bir dille anlatılır. Yazar, sanatı merkeze alarak, topluma yabancılaşan bireylerin sorunlarını ortaya çıkarıp bu konuda çözüm yolları bulmak ister.

3.1.2.11. İdris (Benlem)

“Benlem” öyküsünün kahramanı İdris,80

zemherinin soğuklarında bile açık duran bir pencerenin ardında, gece gündüz durup dinlenmeden bağıran, kendi pislikleri içinde yatan biridir. Pencereye bırakılan yiyecekleri bile çoğu kez bu pisliklere karıştıran İdris, yine de hep dinç kalır. Bulunduğu çevreden kendini uzaklaştırmış, üstelik kör, konuşma yetisini yitirmiş durumdadır. Ötegeçe’den kesinlikle kopmuş sayılan bir yerde yaşar ve bu yerde bir tek Memedali ona yaklaşabilir. “Onunla dostluk kurmayı

79 Yücel, a.g.e , s. 85. 80

sadece Memedali becerir.”81 İdirs’deki bu yalnızlaşma bu kaçış, içinde bir yabancılaş- ma doğurur. Daha sonra da toplumdan uzaklaşan bu yabancılaşma, onu toplumdan uzaklaştırır. İdris, yıllardır içinde yürüdüğü koyu karanlığı yararak, bilinç düzeyine gelmek, böylece nerede bulunduğunu kendisi de anlamak için Memedali ile ileti- şime geçer. Memedali, İdris’i nicedir uzak kaldığı topluma uyum sağlaması için uğ- raşır. Bu şekilde, İdris ile ne zamandır iyi kötü bir yeryüzü bağıntısı kurabilen tek ki- şi Memedali olur.

İdris, kendi içinde büyük bir savaş verir. Yeni bir İdris olarak yok olmuş bir İdris’in ezberlediklerine varmaya çalışır. Eski İdris, çevresine bela yağdıran, adını herkesin ilençle andığı bir canavardır. Yeni İdris, eskisinin kefaretini ödemektedir sanki. Türküler söylediği kızları dışında herkese korku salan İdris, şimdi insanlığı özlemekte, geçmişini yadırgamakta, artık insan gibi yaşamak için insanların arasına dönmeyi gözler.82

Eski ve yeni İdris arasındaki çelişki ve çatışmalar, kahramanın toplumla içinde yaşadığı yabancılaşmayı artırır. Yazar, kahramandaki değişim ve dönüşüm üzerinden toplumda kimliğini kaybetmiş bireyleri inceler. Modern insanın buhran ve bunalımı haline gelen yabancılaşma kavramı, bu öyküde İdris karakteri üzerinden işlenir. Toplumsal bir geçekçiliğinin fotoğrafını çeken yazar, bu sorunun çözümünü de Memedali gibi bazı bireylere bırakır. Tahsin Yücel’in toplumcu gerçekçiliği savunan bir yazar olması, bu tür öyküleri kaleme almasında etkili olur.

3.1.2.12. Albay Atmaca (Komşular)

“Komşular’ adlı öyküde, Albay Atmaca adlı öykü kahramanı kavganın her türlüsün- den tiksindiği için kendince bir dinginlik peşinde koşar. Sırf içindeki bu dinginlik tutkusundan dolayı asker olmaya karar verir. Bir asker olarak kendisini acı ve tehli- keden çok; kavga, sıkıntı, kargaşa, belirsizlik ve bireyin bireye düşmanlığı korkutur. Albay Atmaca, sırf bu yüzden hiç evlenmez, kasabada bağ ve bahçe edinmez. Albay Atmaca’nın hiçbir taşınmazı da yoktur. Bu olanları “Neden? diye sorulduğu zaman, gülerek ellerini gösterirdi: Eller hep boş kalacak ki savunmaya hazır olacak- sın! Bu yanıt kimi dostlarına göre iyileşmez bir kavga ürküntüsüne tanıklık ederdi.” 83 diye cevaplar. Albay Atmaca’nın hayatının temelini oluşturan dinginliği, yakışıklı bir

81 Ömer Lekesiz, Yeni Türk Edebiyatında Öykü, (II), s. 511. 82

Lekesiz, a.g.e, s. 511.

83

adamla güzel bir kadının kavgası izlerken sarsılır. Kendisini birden bire esaslı bir karı koca kavgası içinde bulan Albay Atmaca, bu karı koca kavgasını sonuna dek gizlice dinleyip düşsel olarak bu kavgaya müdahil olacak duruma gelir. Albay Atmaca, yıllardır her türlü kavgadan tiksinmiş olmasına karşın, bu gördüğü kavga onu kendine çeker. Bütün yaşadıkları karşısında Albay Atmaca, yaşamdaki dinginliğin pekâlâ kavgayla da elde edilebileceğini dehşetle görür. Bu durum hayatı- nı altüst eder. “Ayten Hanım’ın şarkısı gibi dönüp duruyordu beyninin içinde: Kavga mı yaşama güzelliğini ve anlamını veriyordu, yoksa yaşam kavgaya karşın mı güzeldi, yoksa her şey dün akşam nerdeyse bir saldırı ile başlayan edimde miydi? Bilemiyorum diye mırıldandı.” 84

Albay Atmaca’nın şaşırarak keşfettiği şey, aslında hayatın gerçekliğine saklanmış kendi uzamıydı.

Yazar, Albay Atmaca adlı öykü kişisi üzerinden kendi kendine yabancılaşmayı anlatır. Albay Atmaca’nın yazar tarafından kavgadan kaçan bir kahraman olarak seçilmesi manidardır. Albay Atmaca adlı öykü kişisinin kavgadan kaçtığı için asker- lik mesleğini seçmesi de öyküde, bir başka sorundur. Kendi kendine içinde yabancı- laşan öykü kahramanı, ilk önce toplumdan kaçma eylemi gerçekleşir. Bu kaçış eyle- mini öykü kişisi, dinginlik olarak tarif eder. Kendi içinde kendi kendine yabancılaşan öykü kahramanı, kaçış eylemini hayatının neredeyse tamamında gerçekleştirir. Tatile çıktığı bir gün yanlışlıkla dinlediği bir karı koca kavgası, hayatını tekrar değiştirir. Bu yeni durum karşısında öykü kahramanı, ikinci defa kendi içinde kendi kendine yabancılaşmaya uğrar. Toplumcu gerçekçilik anlayışıyla öyküye bakıldığında; top- lum içinde kendi kendine yabancılaşan bireyler, zamanla toplumsal normlara zarar verebilir. Bu yüzden yazarımız, kendi kendine yabancılaşan öykü kahramanlarının sorunlarını ortaya çıkararak bu konuda çözüm yolları bulmaya çalışır.

Benzer Belgeler