• Sonuç bulunamadı

ÇALIŞMANIN YÖNTEMİ VE KAPSAMI

4. BÖLÜM: SİYAVUŞ PAŞA KÖŞKÜ RESTİTÜSYONU

4.2. RESTİTÜSYON ÖNERİLERİ

Siyavuş Paşa Köşkü ile ilgili ulaşılabilen tüm yazılı, görsel ve çizili veriler ışığında yapının, 16. yüzyıl özgün durumunu ve kule ilavesi sonrası durumunu ifade edecek 20. Yüzyıl başı restitüsyon önerilerinin geliştirilmesi uygun görülmüştür.

4.2.1. 16. Yüzyıl Restitüsyon Önerisi1

Siyavuş Paşa Köşkü 16. yüzyıl restitüsyon önerisini oluşturabilmek için somut verilere ulaşmak olanaklı görülmemektedir. Yapının bu dönemini yansıtan gravür ya da minyatür gibi görsel veri bulunmadığı gibi yapıyı ve çevresini betimleyen herhangi yazılı bir kaynağa da ulaşılamamıştır. Bu dönem restitüsyonu hazırlanırken aynı dönemde inşa edilmiş köşklerin incelenmesi ile oluşturulan analoji çalışmaları ve yapının Sedad Hakkı Eldem tarafından hazırlanmış olan restitüsyon önerisi esas alınmıştır (Eldem, 1969, s.108-123) (Şekil C.4.1-4.8).

16. yüzyıla ait köşklerin birçoğu günümüze kadar ulaşamadığından incelenebilen köşk sayısı sınırlı olup bu yapılar, Topkapı Sarayı III. Murad Köşkü (1578-9) ve Davud Paşa Sarayı, Hünkar Kasrı (1596-7)2’dır. Bu örneklerin yeterli olmadığı durumlar söz konusu olduğunda, dönemin köşkleri dışındaki yapılarının ya da yakın dönem köşklerinin de incelemesi gereği duyulmuştur. İlerde daha detaylı aktarılacağı üzere, divanhane kubbesi tromplarının cepheye yansıtılması problemi, yakın ebatlardaki aynı dönem yapılarının incelenmesi; sayeban önerisi geliştirilmesi

1 Bkz. 16. Yüzyıl restitüsyon önerisi paftaları (Çizim F.4.1-4.14).

2 Bkz. Topkapı Sarayı, III. Murad Köşkü ve Davud Paşa Sarayı, Hünkar Kasrı, çalışmanın “Günümüzde Mevcut Olan Köşkler” başlıklı, 3.1.2 numaralı bölümünde detaylı olarak anlatılmaktadır.

problemi de yakın dönem köşklerinin incelenmesi sonucunda çözümlenmiş, restitüsyon önerileri geliştirilebilmiştir.

Vaziyet Planı Restitüsyonu

16. yüzyılda, Siyavuş Paşa Çiftliği içerisinde yer alan köşk veya çiftliğe ait diğer yapılara ilişkin elimizde olan bilgiler oldukça sınırlıdır.

Siyavuş Paşa Bahçesinde (Çiftliğinde), geniş bir havuz ortasına oturtulmuş köşkün yanı sıra ahırlar, mutfaklar, hamam, çeşme, hizmetli odaları ve su mahzenleri olduğu Muzaffer Erdoğan tarafından kaleme alınmıştır (Erdoğan, 1958, s.160). Hacı I. Selim Giray Han’ın çiftliklerine ilişkin vakfiyesinde de, bu çiftliğin müştemilâtı arasında; bahçenin içinde ve dışında olmak üzere bağ, bahçe, bostan, ağaçlar, kanallar, su arkları, su kuyuları, eyvanı ve bütün odalarıyla ev ile yüksek bina, değirmen ve ekili arazi bulunduğu yazmaktadır (Çınar, 2006, s.31).

Bu yapılardan günümüze ise, özgün mimarisini nispeten koruyabilmiş kâgir köşk dışında bir çeşme, bir hamam kalıntısı ve sarnıç olduğu düşünülen tonozlu kargir bir yapı ulaşabilmiştir (Fotoğraf E.2.7, 2.11, 2.12). Siyavuş Paşa Çeşmesi üzerinde yer alan kitabede, çeşmenin yapım tarihi H.979 (M. 1571) olarak görünmektedir (Belge D.2.6). Çeşmenin, 1973 yılından sonraki bir tarihte özgün yeri olan Mustafa Kemal Paşa Caddesi’nin diğer tarafından, hemen karşıya günümüzdeki yerine taşındığı bilinmektedir. Çeşmenin özgün olduğu düşünülen konumu, 1973 tarihli fotoğraflarda görülmektedir (Fotoğraf E.4.24). Yüksek mimar Mualla Anhegger 16.07.1969 tarihli raporunda, hamam kalıntılarının 16. Yüzyıla ait olduğu ifadesini kullanmaktadır (Belge D.2.14). Sarnıç olması muhtemel tonozlu yapıya ilişkin bir tarihleme çalışması yapılmamış olsa da, bu yapının da çiftliğin bir parçası olma ihtimali üzerinde durulmaktadır.

Bu veriler doğrultusunda, 16. yüzyıl vaziyet planı restitüsyonunda köşk dışında bu yapıların konumları da çizimlerde gösterilmiştir.

1935 yılına ait fotoğraflarda mevcut olmayan, yüksek mimar Mualla Anhegger tarafından 16.07.1967 yılında kaleme alınan raporda, muhdes olduğu ifade edilen köşkün giriş aksındaki servili yol, vaziyet planına işlenmemiştir (Fotoğraf E.4.3, 4.11, 4.35) (Belge 2.13). Sedad Hakkı Eldem de bu yolun muhdes olduğunu yazmaktadır (Eldem, 1976, s. 138).

Plan Restitüsyonu

Siyavuş Paşa Köşkü etrafındaki set duvarları üzerindeki yürüme yolu kotlarının ve küfeki taş kaplamasının büyük bölümünün özgün olduğu düşünülmektedir. 1927 ve 1935 yılı fotoğraflarında yürüme yolları kot ilişkileri ve kaplama malzemesi günümüz durumuna oldukça yakın görünmektedir. Yukarda da aktarıldığı üzere, yürüme yolu zemininin taş kaplaması üzerinde, yaklaşık 25 × 25 cm boyutlarında kare ve merkezinde yer alan yaklaşık 5 × 5 cm ölçülerinde bir başka kare formu iç içe olacak şekilde ve yaklaşık 1-2 cm derinliğinde izler mevcuttur. Bu izler, zemin kaplama taşlarının dışa bakan uçlardan 13 cm mesafe bırakılarak ve birçoğunun3 da, 160-170 cm arası değişen düzenli aralıklarla yerleştirildiği gözlemlenmektedir. Bu izler üzerinde mermer babalar ve aralarında da mermer korkuluklar bulunduğu öngörülmektedir. Sedad Hakkı Eldem restitüsyon önerisi de bu konu da kaynaklık etmektedir (Eldem, 1969, s.108-123). Mermer korkulukların şebekeli olup olmadığı hususunda somut bir veri bulunmamaktadır. İncelenen diğer dönem köşklerinden III. Murad Köşkü’nün alt seviyesindeki havuzun etrafında, mermer korkuluklar bulunmakla birlikte özgün olmadığı, onarımlar sırasında harem bahçesindeki hafriyatta bulunan eski örneklerden yararlanarak yapıldığı, Topkapı Sarayı mimarı Mualla Anhegger tarafından bildirilmektedir (Anhegger, 1986, s.44). Sedad Hakkı Eldem, babalar arasının som4 bir korkulukla çevrili olduğunu ifade etmekte olup restitüsyon önerisine de bu düşüncesini yansıtmaktadır (Eldem, 1969, s.108-123). Siyavuş Paşa Köşkü 16. yüzyıl restitüsyon önerisinde, yürüme yolu etrafındaki korkuluk tipi, Sedad Hakkı Eldem restitüsyonu esas alınarak belirlenmiş olup 10 cm kalınlığında ve 60 cm yüksekliğinde, yalın profilli yekpare mermer korkuluk önerilmiştir (Çizim F.4.2, 4.10).

Yürüme yolunun batı tarafında, yolun iki ucuna yerleştirilmiş, büyük taş konsollar üzerine oturtulmuş iki adet çıkma bulunmaktadır. Bu çıkmalardan, kuzey yönünde olanın özgün, diğerinin ise 1965-70 onarımları sırasında eklendiği, 26.08.1967 tarih ve 3656 sayılı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararı, Sedad

3 Köşkün, 1966-1969 yılları onarım öncesi durumu gösteren fotoğraflarından, yürüme yolu üzerindeki kaplama taşların bir kısmının tahrip edildiği anlaşılmaktadır. 1966-1969 yılları onarımları sırasında da yerlerinden ayrılan bazı parçaların özgün konumları tespit edilemediğinden, farklı yerlerde kullanıldıkları düşünülmektedir. Taş kaplamalar üzerindeki korkuluk babası saplama izleri aralarındaki mesafelerin, bu nedenle bazı kısımlarda düzensizlik gösterdiği düşünülmektedir.

Hakkı Eldem restitüsyonu ve eski fotoğraflar yardımı ile anlaşılmaktadır (Belge D.2.12) (Şekil C.4.1). Köşke ait 1965-70 onarımı öncesi fotoğraflarda, sadece kuzey uçtaki çıkma (balkon, kameriye) görülmektedir (Fotoğraf E.4.7, 4.32). Batı cephesinin diğer ucunda bir çıkma olup olmadığı fotoğraflardan anlaşılamamaktadır. Yüksek Kurul’un 26.08.1967 tarih ve 3656 sayılı kararında, ‘’…Binaya ilave olunan ikinci balkon ile yapılan şebekeli pencere alınlıklarının hangi esaslara göre yapıldıklarının tevsikinin istenmesine…’’ ifadesi yer almaktadır (Belge D.2.12). Bu ifadeden, onarım öncesinde köşkün yalnızca bir adet çıkması olduğu anlaşılmakta olup bu çıkmanın da onarım öncesi fotoğraflarda görülen kuzey uçtaki çıkma olduğu sonucu çıkarılmaktadır (Fotoğraf E.4.32). Ayrıca, yürüme yolunun bir köşesinde dört konsol taşı üzerine oturan bir taş seki veya kameriye olduğu tespitine yer veren Sedad Hakkı Eldem, restitüsyon önerisinde de sadece kuzey uçta bulunan çıkmayı göstermektedir (Şekil C.4.1, 4.7). Bu veriler doğrultusunda, köşkün 16. Yüzyıl restitüsyonunda, yürüme yolunun batı cephesinde yer alan çıkmalardan özgün olduğu düşünülen kuzey uçtaki çıkma gösterilmiştir. Çıkma, yürüme yolu üzerindeki birçoğu mevcut olan izler yardımıyla çizilen babalardan, kuzey köşeden 2. ve 3. baba arasına isabet etmekte olup çıkmaya geçişi engellememesi amacıyla, bunlar arasında korkuluk önerilmemiştir. Çıkma üç taraftan yalın profilli yekpare mermer korkuluk ile çevrilmiştir (Çizim F.4.2, 4.12).

Sedad Hakkı Eldem restitüsyonunda, özgün olduğu düşünülen çıkma üzerine bir kameriye (sayeban) önerisi çizilmiştir (Şekil C.4.8). Taş konsollar bindirilen ve üzerinde ahşap direklerle taşınan bir örtüsü bulunan sayeban şeklindeki bu çıkma, ilk olarak akıllara Topkapı Sarayı, İftariye Köşkü’nü getirmektedir (Şekil C.4.18). Benzer bir çıkma da, çağdaş dönem köşklerinden Topkapı Sarayı III. Murad Köşkü’nün altındaki havuzlu sofada yer almakta olup, özgün durumunda çıkma üzerinde, yapının beden duvarları tarafından taşınan üç yöne eğimli bir örtü bulunduğu, yapı üzerindeki mevcut izlerden anlaşılmaktadır (Şekil C.3.42). Yükseltilmiş bir platform üzerinden çevreye bakış olanağı vermek amacıyla yapılmış olması muhtemel böyle bir çıkma üzerinde koruyucu bir örtünün bulunması düşüncesi, üzerinde durulmaya değer görülmektedir. Ayrıca, bu yapı türünün, simgesel bir özelliğinin de olduğu hesaba katılarak 16. yüzyıl restitüsyonun da çıkma üzerine bir sayeban önerisi sunma kararı alınmıştır. Sayeban, daha sonraki dönemlere (1640) ait olmasına rağmen mevcutta bulunan tek örnek yapı olan, Topkapı Sarayı,

İftariye Köşkü ile analoji yapılarak restitüe edilmiştir (Şekil C.4.18). Bu konuda, Sedad Hakkı Eldem’in, ‘’Osmanlı Dönemi Türk Evi II’’ adlı kitabında, köşklerde cephe gelişiminin gösteren çizimlerinden de yararlanılmıştır (Eldem, 1986, s.160) (Şekil C.1.13). Sayebanın üzeri ve alemi, altın varak kaplı olarak önerilmiştir (Çizim F.4.12, 4.14).

Yapıya ulaşımı sağlayan merdivenli köprünün iki yanına, yürüme yolu korkulukları için uygun bulunan korkuluklar ile aynı tipte, 10 cm kalınlığında ve 110 cm yüksekliğinde yalın profilli som mermer korkuluk önerilmiştir (Çizim F.4.10, 4.13). Siyavuş Paşa Köşkü divanhanesinin döşeme kotunun özgün olduğu düşünülmektedir. Divanhanenin zemininin şeşhane tuğlası ile kaplı olduğu ve kaplamaların büyük bir bölümünün 1965-1970 yılları arasındaki onarım sırasında yenilenmiş olmakla birlikte batı yönünde özgün olduğu düşünülen bir kısmın da hala mevcut olduğu, söz konusu edilmişti. Bunun yanında, giriş, oda ve abdesthane kapılarının özgün eşikleri yerinde mevcut bulunmakta olup zemin kotu-eşik yüksekliği ilişkisi (eşik yaklaşık döşeme kotundan 5 cm yükselmektedir) döşeme kotunun özgün olduğu savını kuvvetlendirmektedir. Odanın şeşhane tuğlalarının hepsi yenilenmiş olmakla birlikte döşeme kotunun özgüne yakın bir seviyede olduğu, yine döşeme kotu-eşik yüksekliği ilişkisinden anlaşılmaktadır. Restitüsyon önerisinde, divanhane ve oda döşeme kotları mevcut değerleri korunmuştur.

Divanhane ve odanın özgün zemin kaplama malzemesinin, şeşhane tuğlası olduğu düşünülmektedir. Divanhanenin batı tarafında, özgün olduğu düşünülen bir kenarı 29 cm olan altıgen tuğla kaplamaların mevcut olduğu, çalışmanın “Yapı Üzerindeki İzler” başlıklı, 4.1.1 numaralı bölümünde de ifade edilmiştir. Ayrıca, 1935 yılına tarihlenen fotoğraflarda da, divanhane zemini şeşhane tuğla kaplamaları görülmektedir (Fotoğraf E.4.21).

Restitüsyon önerisinde köşke ait kapak, kapı kanadı, ocak gibi mevcutta özgün olmadığı 1965 yılı öncesi fotoğraflarından anlaşılan mimari elemanlar5, Siyavuş Paşa Köşkü ile mimarisi oldukça yakın görülen ve özgünlüğünü koruyabilmiş dönem yapılarından Topkapı Sarayı’ndaki III. Murat Köşkü (Has Odası) detayları ile analoji çalışması yapılarak restitüe edilmiştir (Fotoğraf E.3.17, 3.34, 3.40). Pencerelerde yer

5 Y. mimar Mualla Anhegger kontrolörlüğünde, 1965-70 yılları arasındaki onarım faaliyetleri sırasında yeniden üretildiği düşünülmektedir.

alan ahşap doğramalar restitüsyonda kaldırılmış, iki kanatlı, dik açılı kündekâri kapaklar önerilmiştir.

Mevcut durumda da önerilen kapaklara benzer kapaklar bulunmakla birlikte, oranlarda bulunan bazı aksaklıklar giderilmeye çalışılmıştır. Oda kapısı için dik açılı kündekari çift kanatlar, abdesthane kapısı için geçmeli ahşap çift kanatlar önerilmiştir. Mevcut ocağın şekil ve ebatları, analoji çalışması sonucu elde edilen verilere uygunluk gösterdiğinden olduğu haliyle bırakılmış, ancak mevcutta bulunmayan 10 cm yüksekliğinde bir ateş sekisi eklenmiştir.

Abdesthanedeki kurşunluğa çıkan merdiven, Sedad Hakkı Eldem’in restitüsyon önerisi doğrultusunda kaldırılmıştır (Şekil C.4.1). Mekân niteliksiz eklerden arındırılarak özgün durumuna ulaşılmaya çalışılmıştır. Abdesthanede, helâ holü üzerinde özgün olduğu düşünülen bir aynalı tonoz bulunmakta olup üst örtü, mekânın özgün boyutları hakkında bilgi vermektedir. Bu durumda, holün batı duvarı yaklaşık 20 cm doğu yönünde ötelenerek mekân özgün haline getirilmiştir. Zemin kotunun, divanhane kotuna (+1.80 m) yakın bir kot olduğu düşünülmekte olup zemin kaplaması için özgün malzeme olduğu düşünülen mermer önerilmiştir. Helânın üst örtüsü tamamen yenilendiği için mekânın özgün durumu hakkında ipucu olabilecek bir veri sağlamamaktadır. Helâ ile hol arasındaki duvar en kalın kısmında 78 cm olup tüm duvar bu kalınlığa getirildiğinde, helâ ile helâ holü birbirine eş iki hacim olarak karşımıza çıkmaktadır. Helâ üst örtüsü için de aynalı tonoz, zeminde de mermer yekpare bir helâ taşı önerilmiştir (Çizim F.4.2).

Köşkün giriş kapısı için, iç kısımda kündekari çift kanatlar; dışta ise, 1935 yılına ait fotoğraflarda görüldüğü biçimde, demir çift kanatlar önerilmektedir (Fotoğraf E.4.21).

Köşkün havuz zemininde mevcutta yer alan küfeki taşı kaplamaların, özgün olduğu düşünülmektedir. Havuz istinat duvarlarının iç yüzeyleri mevcutta çimento esaslı sıva ile kaplı olup özgün durumda, Sedad Hakkı Eldem restitüsyonunda da görüldüğü üzere, kesme küfeki taşı olduğu düşünülmektedir (Şekil C.4.3, 4.4). Köşkün havuz seviyesinde yer alan kemerli açıklıkların niteliksiz demir parmaklıkları, restitüsyon önerisinde kaldırılmıştır.

Cephe Restitüsyonu

Köşkün 16. Yüzyıl restitüsyon sorunlarının en önemlilerinden bir tanesi, köşkün üst örtüsünün özgün olup olmadığıdır. Köşkün 1965-70 yılları arasındaki onarımı öncesine ait fotoğraflarda, divanhane üzerinde şap kaplı bir kubbe ve geçiş elemanı olarak kullanıldığı anlaşılan tromplara ait üç yarım kubbe ile oda ve abdesthane mekânlarının üzerinde yükselen muhdes kat ilavesi görülmektedir. Ancak, kubbe etrafında olması beklenen kasnak duvarları bulunmamaktır (Fotoğraf E.4.1, 4.3, 4.11, 4.12, 4.15-4.17 vb. gibi).

Sedad Hakkı Eldem, köşkün restitüsyonunu yaparken köşkün üst örtü problemi karşısında bazı fikirler ileri sürmüştür. Ona göre, Osmanlı klasik mimarisinin en bozulmamış döneminde yapılmış bu yapının örtü ve kubbe kısmı, iç mekân biçimlerinin cephelere yansıtılmış olması varsayımı üzerinden restitüe edilebilir. Bu düşünceye göre de, divanhane örtüsü, sekiz köşe bir kasnak üzerinde bir merkezi kubbe ile köşelerde dört adet tromp yarım kubbeleri şeklinde; odanın içteki aynalı tonozu ise, üstte tekne tonoz biçimindedir. Önceki bir dönemde yapılan tamir sırasında, kasnak taşlarının saçak silmesine kadar sökülüp kubbenin ve tromp yarım kubbelerinin üzerinin şap kaplandığı kabul edildiğinde, mevcut kubbenin özgün olduğu sonucu çıkmaktadır. Sedad Hakkı Eldem, bu durumda mevcut kubbenin çok yüksek olmasının, kasnak duvarının da aynı oranda yükselmesini gerektireceğini, ancak bunun için kabul edilebilir bir sebep olmadığını ifade etmektedir. Kubbenin önceki bir dönemde tamamı ile yıkılıp yeniden yapılmış olduğunun ise ancak yerinde yapılacak bir sondaj çalışmasının belirleyebileceğini ileri sürmektedir. Sondaj çalışması yapmak mümkün olmadığından, Sedad Hakkı Eldem tarafından mevcut kubbe özgün kabul edilmiş, üst örtünün restitüsyon önerisi de bacanın yarı yüksekliğinde bulunan bir silme parçasının yardımı ile yapılmıştır (Fotoğraf E.4.16). Bu silmenin, kasnak duvarı üzerinde yer alan silmeye ait olduğu düşünülmekle birlikte kasnak silmesinin baca duvarına geldiğinde, yaklaşık 55 cm yükseldiği ileri sürülmektedir (Şekil C.4.6). Son söz olarak ise, üst örtü sorununun, ancak yerinde yapılacak kazılar ile kesin bir sonuca kavuşturulabileceği, Sedad Hakkı Eldem tarafından ifade edilmektedir (Eldem, 1969, s.108-123).

Üst örtü konusunda, yukarıda aktarılan görüşler yardımı ile köşkün 16. yüzyıl restitüsyon önerisi hazırlanmıştır. Köşkün divanhane kubbesi ve geçiş öğeleri ile odanın aynalı tonozu özgün kabul edilmiştir. Ancak köşkün güneydoğu yönünde,

giriş kapısının hemen üzerinde yer alan trompunun, skalaktit formları ile diğer üçü arasında ufak farklılıklar gözlemlenmiştir. 1965-70 yılları arası onarımı öncesine ait fotoğraflarda görülen, abdesthane üzerinde yükseltilen ilavenin dikdörtgen şeklindeki merdiven çıkıntısının, bu tromp üzerine bindirilmiş olması nedeniyle bu öğenin zarar gördüğü, belki de yenilendiği düşünülmektedir (Fotoğraf E.4.16). Sedad Hakkı Eldem restitüsyonundan farklı olarak, kubbeye geçiş öğesi trompların dışa yarım kubbe biçiminde yansıtılmaması, mevcutta olduğu üzere kubbe kasnağından daha alçak kasnaklar içerisine alınması önerilmiştir.

İncelenen dönem köşklerinde tromplu geçiş kullanılan bir örnek bulunmamaktadır. Geçiş öğesi olarak trompların kullanıldığı diğer dönem yapıları incelendiğinde; genellikle köşkün divanhanesi boyutları ile benzerlik gösteren mekânların tromplarının, kasnak içinde bırakılarak gizlendiği görülmüştür. Bu duruma, Siyavuş Paşa Medresesi dersanesi (Şekil C.2.2) (Fotoğraf E.2.2), Şemsi Ahmed Paşa Medresesi dersanesi (Fotoğraf E.4.41), Hüsrev Kethüda Darülkurrası (Şekil C.4.19), Rüstem Paşa Medresesi dersanesi, Eyüp Sokullu Mehmed Paşa Darülkurrası (Fotoğraf E.4.40) ve Medresesi’nin dersanesi vb. gibi yapılar örnek verilebilmektedir. Bu örneklerden hareketle, Siyavuş Paşa Köşkü 16. yüzyıl restitüsyon önerisinde trompların gizlenmesi önerilmekle birlikte, bu öneriyi destekleyecek kesin verilerin bulunmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır (Çizim F.4.10-4.14).

Özgün durumunda kurşun kaplamalı olduğu düşünülen üst örtüde, kubbe ve tekne tonoz üzerine, Sedad Hakkı Eldem restitüsyonu örnek alınarak detaylandırılan, altın varak kaplı alemler önerilmiştir (Çizim F.4.10-4.14).

Kuzey cephesi aksında mevcutta bulunan baca, kare kesitli olup kesme küfeki taş malzemeli ve taş şapkalıdır. Bu baca restitüsyon önerisinde kaldırılarak yerine, Topkapı Sarayı, III. Murad Köşkü bacası ile analoji çalışması yapılarak hazırlanan kenar uzunluğu 31 cm olan sekizgen kesitli, kesme küfeki taş malzemeli ve kurşun kaplama külah üzeri altın varak kaplı alem bulunan bir baca önerilmiştir (Fotoğraf E.3.28) (Çizim F.4.13).

Pencere üstlerindeki kesme taş hafifletme kemerleri içindeki, dışta mermer şebekeli dışlıklar ve içteki alçı içlikler ile tepe penceresi ve abdesthane havalandırma pencerelerinde kullanılan mermer şebekeli dışlıkların özgün olmadığı, 1965 yılı

öncesi fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Söz konusu fotoğraflarda, cephede hafifletme kemerlerinin içinin moloz ile dolu olduğu, bazılarının üzerinin sıvalı olduğu görülmektedir (Fotoğraf E.4.7, 4.10, 4.12, 4.15-4.17). Sedad Hakkı Eldem de pencere hafifletme kemerlerinin moloz dolgu üzerine sıvalı olduğu tespitini aktarmaktadır. Köşkün hafifletme kemerleri arası özgün durumda da mevcut durumundaki gibi açık olup tepe penceresi vazifesi gördükleri ya da bu yüzeylerin mermer veya çini gibi değerli malzeme ile kaplı olduğu savlarına ancak yerinde yapılacak bir sondajın cevaplandırabileceği, Sedad Hakkı Eldem tarafından ifade edilmektedir (Eldem, 1969, s.108-123). Topkapı Sarayı Müzesi mimarı, Mualla Anhegger tarafından hazırlanan, Siyavuş Paşa Köşkü 1967 yılı onarım keşfi izah raporunda, ‘’…köşkün esas bünyesi dâhilinde hafriyatlarda numunelerini bulduğumuz renkli içlikler…’’ ifadesi yer almaktadır (Belge D.2.13). Bu durumda köşkün kesme küfeki taşı hafifletme kemerlerinin arasının, içlik ve dışlıklardan oluşan, revzen şeklinde olduğu savı kuvvet kazanmaktadır. Tarafımızca da köşkün mevcutta yalnızca divanhanede yer alan 1 adet tepe penceresinin, köşkün pencere kapakları kapatıldığı vakit iç mekânı aydınlatmada yetersiz kalacağı düşünülmekte olup pencere hafifletme kemerleri arası boşlukların, tepe penceresi görevini de yerine getirecek şekilde tasarlanmış olma ihtimali üzerinde durulmaktadır. Mualla Anhegger kontrollüğünde gerçekleşen, 1965-70 yılları arasındaki onarımda ilave edildiği, 26.08.1967 tarih ve 3656 sayılı yüksek kurul kararından (Belge D.2.12) öğrenilen mermer şebekeli dışlıklar ve renkli camlı içliklerin, klasik dönem üslubunu yansıttığı görülerek ve kaynak olabilecek herhangi bir iz ya da daha sağlam bir veri bulunamadığından restitüsyon önerisinde, mevcut hali ile korunması kararı alınmıştır (Çizim F.4.6-4.14).

4.2.2. 20. Yüzyıl Başı Restitüsyon Önerisi6

Siyavuş Paşa Köşkü 20. yüzyıl başı restitüsyon önerisi, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 12.03.1966 tarih ve 3064 sayılı kararında ve Sedad Hakkı Eldem’in ‘’Köşkler ve Kasırlar I’’ adlı eserinin Siyavuş Paşa Köşkü’ne ayırdığı bölümde, 18. yüzyılda yapıldığı ifade edilen ve Hüseyin Çınar’ın, Hacı I. Selim Giray Han’ın Vakıf Çiftliklerine ilişkin çalışmasına göre, M. 1701 kayıt ve tescil tarihli vakfiyede, Siyavuş Paşa Çiftliği’nin müştemilâtı arasında gösterilerek, eyvanı ve bütün odalarıyla ev ile “yüksek bina” şeklinde ifade edilmiş olduğu

düşünülen kule şeklindeki kat ilavesinin belgelenmesi ve ilave sırasında özgün yapıya yapılan müdahaleler hususunda bilgi sahibi olabilmek amacıyla hazırlanmıştır (Belge D.2.11) (Eldem, 1969, s. 108-123) (Çınar, 2006, s.31).

Bu dönem restitüsyonu hazırlanırken yapının 1965-70 yılları arasında geçirdiği onarım öncesi durumunu yansıtan fotoğrafları ve İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Arşivi’nden ulaşılan, söz konusu onarım öncesi mimar Demirhan Akyüz tarafından hazırlanmış olan köşkün rölövesi ve restorasyon projesine ait ulaşılabilen 6 adet pafta ile İstanbul VII Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi’nden ulaşılan aynı projelere ait bir vaziyet planı esas alınmıştır (Fotoğraf E.4.1-4.22, 4.26-4.39) (Şekil C.4.11-4.17).

Vaziyet Planı Restitüsyonu

Siyavuş Paşa Çiftliği’nin çevresel ölçekte durumunu gösteren belgeler, 1839 tarihli Moltke Haritası (Harita B.4.1), 1914-15 (Sene-i Maliye 1330) tarihli 1/25.000 ölçekli Makriköy-Küçükköyü gösteren Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Haritası (Harita B.4.2), 1/50.000 ölçekli İstanbul Boğazı ve Çevresi Haritası (Harita B.4.3) ile M.1915-16 (H.1334) tarihli ve 1/100.000 ölçekli Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Haritası’dır.(Harita B.4.4) Ayrıca, Kazım Çeçen’in, “İstanbul’un Vakıf Sularından Halkalı Suları” adlı çalışmasında, Halkalı Sularının çıktığı ve isale hatlarının gösterildiği haritada,