• Sonuç bulunamadı

1.6. GREK VE ROMA’DA RÜYA

1.6.4. PLATON’A GÖRE RÜYA

MÖ 427 yılında Atina’da soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Platon annesi tarafından Solon yasalarını yazan devlet adamı Solon’a kadar giden bir soya sahipti. Bundan dolayı çocukluğu ve gençliği aristokratik bir ortamda geçmiş; edebiyat ve felsefeye yönlendirilmişti.165

Resim ve şiir ile de ilgilenen Platon, Sokrates’in öğrencisi olduktan sonra bu eserlerini yok etmiştir. Sokrates’in ölümünden sonra Megaralı filozof Eukleides’in yanına; oradan Kyrene kentine, matematikçi Theodoros’a ve Pythagorasçılara katılmıştır. Rivayete göre Eski Mısır’a gidip kâhinlerin arasına katılmıştır.

162 Fromm, a.g.e., s. 133.

163 Platon, Theaitetos, 159d., Platon (Eflatun), Diyaloglar, (Çev. Teoman Aktürel), 7. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2010, s. 472.

164 Platon, Phaidon-Φαίδων, (Çeviren: Suut K. Yetkin ve Hamdi R. Atademir), M.E.B Yayınları, 1989, s. 4.

Anadolu’daki savaşlar, Platon’u maglara166 katılmaktan alıkoymuş ve nihayetinde Atina’ya dönüp “Akademeia” adı verilen bir “gymnasion” kurmuştur. 167

Platon’a göre, ruh ölümsüzdür ve bedenden beden geçer. Ruhun ilkesi “aritmetik” olup bölünebilir ve yayılabilirken bedenin ilkesi ise “geometrik” yani bütündür. Ruhu her yere yayılan bir esinti olarak gören Platon ruhun bedende üç bölümden oluştuğunu düşünür: Akıl bölümü “başta”, yiğitlik bölümü “yürekte” ve istek bölümü ise “karaciğer” ve “göbektedir”. Ruh, bedeni çepeçevre katmanlarla sarmakta ve ruhun devinimi ile gezegenlerin devinimi aynı olmaktadır.168

Ayrıca ruhun insanoğlunun en önemli öğesi olduğu ve onun iyiliği ve esenliğinin mutlu bir hayatın ön koşulu olduğunu, ruha gösterilen özenin önemli olduğunu vurgulayarak hocası Sokrates’in çizgisinde ilerlemiştir.169

Platon, uyku ve rüyalar hakkında ise, bir yandan; tıpkı Pythagoras gibi rüyaları tanrılardan alınan mesajlar olarak görürken diğer yandan rüyaların felsefî ve bilimsel yönleri olduğuna inanmıştır. “Devlet” adlı eserinde tanrısal her şeyin yanılgıdan uzak olduğunu ve tanrıların eylemlerinde uyumlu, bütünlüklü ve doğru bir varlıklar olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca tanrının insanları ne uyanıkken ne de uyurken yolladığı imajlarda, ne sözlerle ne de işaretlerle yanlış yola sevk ettiğini söylemektedir. Bu durum, Platon’un, tanrının insanlara hem uykuda hem de bilinçliyken imajlar ve işaretler gönderdiğine inandığını açıkça göstermektedir.170

Dahası dünyadaki fani hayatı anlayamayanları hem ölümlü dünyayı hem de öte âlemi rüya gibi geçiren insanlar olarak nitelemiştir. Böylece uyku ve rüya kavramını hem mecaz hem de gerçek anlamıyla kullanmıştır. Aynı şekilde, güzelliklere inanmasına rağmen güzelin kendisinin var olduğuna inanmayan ve güzelliğe, iyiliğe yönlendirildiği halde bile o yolu takip etmeyen insanları rüyaya dalmış olarak

166 Grekçe “Magos” kelimesinden türetilmiş olan “magi” ya da “mag”, uzman astrolog ya da büyücüler ve için kullanılıyordu. Persler’deki rahip sınıfı için de kullanılan bu kelime Eski Persçe’de “magush” kökeninden gelmekteydi. https://www.etymonline.com/word/magi#etymonline_v_2179, (Erişim Tarihi: 23.04.2021)

167 Diogenes Laertios, a.g.e., III.5-7.

168 a.g.e., III.67-68.

169 Plat., Phaidon, 2013, s. 23.

170 Plat., Devlet, (Çev. Cenk Saraçoğlu, Veysel Atayman), Bordo Siyah Yayınları, İstanbul, 2005, III.82e.

görmektedir. Bu tür insanlar, bu dünyadaki yanılsamaları gerçek saysalar da; Platon’a göre, ancak onlar rüyalara dalmışlardır.171

Rüyaların oluşumuna açıklık getiren Platon bazı fikirler öne sürmüştür. Ruhun gıdaları olan “idealar” gökyüzünde bulunmaktadır. Gökyüzünde yukarıya doğru bir açık bölge yer almakta ve ruhlar bu ideaları görebilmektedirler. Ruhlar atlı arabalara benzemekte ve siyah renkli olanlar kötücül renkteyken beyaz renkliler ise iyi olanlardır. İnsanlarınkinde her iki renk vardır. Ancak tanrıların ruhları hep beyazdır. Tanrısal ruhlar ideaları görürken insan ruhları ara sıra görebilirler. İnsanın kötü ruhlarını süren arabasında kötü atlar bulunmakta ve kanatlı bu atların çırpınışları sonucu iyi ve kötü ruhlar çarpışmaktadır. Bazıları yenilerek gökyüzünden düşmekte ve bir bedene girmektedir. Bu olay doğumun ta kendisidir. Rüya görme olayını da idealara ulaşma biçimi olarak yorumlamaktadır. 172

Rüya gören insan doğumuyla beraber ruh dünyasındaki ideaların bozuk kopyalarını dünyada görür ve anımsar. Bu olaya “anamnenis” denir. Platon’a göre, bu bilme sürecinin başlangıcıdır. Platon Sokrates’in ağzından şu şekilde anlatmaktadır:173

“…Bunlardan başka Pindaros'u, daha birçok şairleri, gerçekten tanrısal bütün

insanları söyleyebilirim. Bunlar, insanın ruhu ölmez, bazan hayattan uzaklaşır (ki buna ölüm diyoruz) bazen yeniden hayata döner; ama hiçbir vakit yok olmaz; bunun için insanın hayatı sonuna kadar dine uygun olmalıdır, diyorlar. Çünkü eski suçlarından ötürü Persephon'a kefaretlerini ödeyenlerin ruhlarını o, dokuzuncu yılda yeniden yukarıya güneşe gönderir. Bu ruhlar kral, kuvvetleriyle üstün, bilgileri ile tanınmış büyük adamlar olurlar. Bunlar ölümlülerin arasında lekesiz kahramanlar olarak anılırlar. Böylece, birçok kere yeniden doğan ölmez ruh, yeryüzünde ve Hades'te her şeyi görmüş olduğundan, öğrenmediği hiçbir şeyi kalmaz. Onun, erdemle başka şeyler üzerinde önceden edindiği bilgilerin anılarını saklamış olması şaşılacak birşey değildir. Tabiatın her yanı birbirine bağlı olduğu için, ruh da herşeyi öğrenmiş olduğundan, bir tek şeyi anımsamakla (insanların öğrenme dedikleri budur) insan,

171 Osmanoğlu, a.g.e., s. 147.

172 Platon, Menon, Dünya Edebiyatından Tercümeler-Yunan Klâsikleri: 24, Maarif Matbaası, 1942, 81 c-d., s. 27.; Mustafa Kaya, “Platon’un Ruh Kuramı”, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: XV, Sayı 1, 2013, ss. 174- 175.

bütün öteki şeyleri bulur; yalnız, bunun için, cesaretli ve azimli olmak gerek. Çünkü araştırma ve öğrenme, anımsamadan başka bir şey değildir.”

Platon, rüyalara olan ilgisini eserlerinde tutarsız bir biçimde ele almış ve birçok eserde bu konuya özellikle değinmiştir. “Timaeus” adlı eserinde rüyaların tanrılar tarafında insanlara bahşedilen bir olgu olduğu şöyle anlatmıştır: “ Hiçbir insan tam

anlamıyla doğru, gelceği tam olarak gören bir biliciliği tümüyle aklı başındayken gerçekleştiremez. Bunu ancak aklın gücünü bağlayan uykudayken ya da aklı, hastalık ya da coşkunluktayken, yolunu şaşırmışken başarabilir. Düşteyken ya da uyanıkken, bilicilik gücüyle coşkunlukla sözlemiş olduğu sözleri anımsayıp onlar üzerine düşünmek ve görülmüş düşleri akılla denemek, onların ilerde olacak ya da olmuş bir kötülük ya da iyiliği haber vediklerini araştırmak insanoğluna düşer.” Platon,

rüyaların önceden bildirdikleri olayları inkâr etmemekte; ancak kişinin bu olayı rüyadan sıyrılıp akıl ve öğrenme yoluyla sezebileceğini öne sürmektedir. Bu anlamda rüyalara bakışta ilahi gören tavırdan daha bilimsele doğru bir geçiş aşamasını oluşturmaktadır.174

Platon’un görüşlerine göre; çarpık istekler daha çok rüyalarda ortaya çıkmalarına rağmen günlük hayata aktarılma durumları varsa kişilerin kötü diye nitelendirilmelerine neden olmaktadır. Platon, kötü isteklerin rüyada çıkışını şöyle açıklamaktadır:175

“Bizi dizginleyen, yumuşatan, düşündüren tarafımız uykuya daldı mı, tıka basa

yiyip içmiş hayvan tarafımız silkinip havaya kalkar, boş bulduğu meydanda at oynatmaya, dilediğini yapmaya yeltenir. Nelere el atmaz o zaman bilirsin: Hiçbir hayâ ölçüsü kalmaz… Dökmeyeceği kan, yemeyeceği halt kalmaz.”