• Sonuç bulunamadı

2.1.4. Paternalizmin Temel Unsurları

2.1.4.4. Paternalizm ve Rıza Problemi(consent)

Paternalist bir müdahalede yararlanıcının rızasının olmasının, eylemin meşruiyet kazanması için yeterince güçlü bir argüman olup olmadığı, başka bir ifadeyle özgürlüğünü kendi iyiliği için sınırlamayı kabul eden bir kişinin özgürlüğüne yapılan paternalistik müdahalenin ahlaki bakımdan kusurlu omayıp haklı olabileceğine ilişkin önemli tartışmalar söz konusudur. Kleining (1983, 55) paternalizmdeki rıza temelli problemi;

1. Ön onay argümanı (the argument from prior consent), 2. Gerçek rıza argümanı (the "real will" argument),

3. Beklenen onay argümanı (the argument from anticipated consent),

4. Nihayetinde ortaya çıkan rıza argümanı (Subsequent consent argument) olmak üzere dört başlıkta ele almaktadır.

Ön onay argümanında bir kişinin asıl yapmaya niyetli olduğu eyleme ilişkin koşullar değiştiğinde görece daha rasyonel olan asıl niyeti temel alınarak yapılan müdahalelerdir. Bu tür müdahalelerin haklı olduğu düşünülmektedir. Örneğin Mill’in (2009, 193) çokça atıf yapılan köprü örneğinde, öznenin esas iradesinin karşıya sağ salim geçmek olduğu bilindiği için yıkılmak üzere olan köprüden geçişine engel olunması gerektiği düşünülmektedir. Zira öncelikli irade beyanı temel alınmaktadır.

Kişinin koşullar değiştiği zaman iradesine hâkim olamayacağının ve normal zamandaki (önceki) iradesine hilafet edeceği bilindiği durumlarda koşullar gerçekleşmeden öncelikli iradesini beyan eder ve böylece o koşullar değiştiğinde kişinin öncelikli iradesine göre hareket edilir. Örneğin uyuşturucu tedavisi olmak isteyen kişi bu iradesini beyan ettikten sonra (hastaneye gelmesi ve tedaviye razı olması apaçık bir beyan olarak kabul edilebilir) tedavi süreci içerisinde kriz anlarında ilk beyanının aksine hareket etse bile o anlık rızası değil tedaviye yönelik öncelikli rızası ilgili kişilerce dikkate alınır. Bu koşullarda yapılan paternalistik müdahaleler kişinin rızasına muhalif olmadığından herhangi bir meşruluk problemi taşımaz (Kökçü, 2016, 21).

Mill’e göre (2009, 196) bir birey, çocuklarını geçindirmek gibi başkalarına karşı olan yasal-ahlaki sorumluluklarını yerine getirmiyorsa, bu durumda onu çalışmaya zorlayarak sorumluluğunu yerine getirmesini sağlamakta bir sakınca yoktur. Hürriyet gazetesinin 2013 yılındaki bir haberine göre Avukat Z. B. G., müvekkili Zeliha. P.’nin emekli eşi M.P. hakkında “Emekli maaşını çektiği gün eve gelmediği, fütursuzca harcamalar yaparak evin geçimini ihmal ettiği, para bitince eve döndüğü, müvekkilinin sosyal güvencesi olmadığı”nı belirterek, “Tasarruf yetkisinin kısıtlanması” davası açtı. Dava Ankara 1’inci Aile Mahkemesi’nde görüldü. Hâkim M. B., 27.12.2010 tarihli kararında evinin geçimini ihmal eden kocanın maaşının 3’te 2’sinin Zeliha P.’ye bağlanmasına karar verdi. M.P.’nin temyiz ettiği dava Yargıtay 2’nci Hukuk Dairesi’nde incelendi. Daire, itirazı haksız buldu ve kararı onadı. Yargıtay’ın bundan sonra emsal teşkil edecek olan kararı şöyle: “Medeni Kanunun 196/1 maddesi uyarınca, ailenin geçimi için harcanmak üzere davacı kadına ödenmesine ve bu pay üzerindeki tasarrufun davacının rızası ile yapılmasına oy birliği ile onanmasına karar verilmiştir”. Bu örnekte emekli eşin evini ve çocuklarını geçindirmek gibi bir yasal sorumluluğu söz konusu iken, bunun aksine hareket ettiği ancak aile kurmadaki ahlaki ve yasal sorumlulukları olan ilk ve önceki beyanı-iradesi esas alınarak koşullar değiştiğinde ortaya çıkan son iradesi görmezden gelinmiş ve ona müdahale edilmiştir.

Gerçek rıza argümanı, kişinin "gerçek" ve "deneyimlerine" yönelik irade arasında bir ayrım yapmak durumunda kalındığında yapılan paternalistik müdahalenin gerekçelendirilmesine ilişkindir. Başka bir ifade ile insanların gerçek ile tecrübeye dayanan iradeleri arasındaki farktan kaynaklanan ve kişinin yapmak istediğini beyan ettiği eyleme karşı aslında başka bir şeyi kast ettiği durumlardaki müdahaleyi haklılaştırma argümanıdır. Buna göre bir kişi açıkça A yapmak istediği halde, gerçekten istediği şeyin B olduğu iddia edilebilir. Bu durumda kişinin en son beyanı dikkat alınmak suretiyle ilk beyanına yapılan müdahaleler bir özgürlük ihlali olarak değerlendirilmez (Kleining, 1983, 58). Anon’a göre (1964, 688) yakınları tarafından, bilişsel olarak yetersiz olduğu düşünülen yaşlı insanların harcamalarını kontrol altında tutma girişmeleri de gerçek niyet argümanına örnektir (akt. Kleining, 1983, 58).

Bazı durumlarda bakıma muhtaç olanların onayı değerlendirme ve kabul etme fırsatları olmayabilir. Böyle durumlarda, yararlanıcının genel durumu üzerinden hareketle o anda nasıl bir karar verebileceği öngörülmek suretiyle tespit edilmeye

gidilebilir. Örneğin işleri gereği zehirli gazlarla aynı ortamda bulunan iki arkadaştan biri bu zehirli gazlara maruz kalmak suretiyle rahatsızlanır ve olağandışı davranışlar içerisine girer. Hastanın tedavi yaklaşımlarına rıza göstermesi için koşulları uygun değilse bile arkadaşı hastanın zehirli gazın etkisi altında olduğunu ve normal hayatla bağını iyi bildiğini düşünerek, arzu edilen-beklenen rızayı temel alarak hastanın tedavisinin yapılması yönünde etkide bulanabilir (Kleining, 1983, 59-60).

Belirli bir durumda yapılan müdahalenin gelecekte ve nihai olarak yararlanıcının faydasına olacağı düşünülebilir. Pope, (2004) propan gazı patlaması sonucu korkunç biçimde yanan Dax örneğini vermektedir. Dax 14 ay boyunca çok acılı bir tedavi süreci geçirir. Bu süreçte defalarca ölmek istediğini beyan eder. Ancak kendisi için daha iyi olanın tedavisinin sürmesi olduğu düşünülerek beyanı ret edilerek zorlamayla süreç devam ettirilir. Doktorlar kendisinin ciddi anlamda ölmek istemediğini ve bu yöndeki kararının acı ve depresyon etkisiyle ortaya çıktığına inandılar. Doktorların kararını kabul etmek zorunda kalan Dax, yeni hayatında evlenir, hukuk diploması alır.

Gelecekte sağlanacak onayın paternalist müdahaleyi haklılaştırabileği düşünülmektedir. Örneğin ebeveynlerin çocuklarının alacağı eğitim içeriklerini belirlerken, çocuğun ilerde kendilerine müteşekkir olacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla çocuğun karara ilişkin o andaki reddinin ilerde onaya dönüşeceğine inanılmaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde yasalarla korunan ve öğrencilere-veliere dayatılan zorunlu eğitim de bu anlayışla değerlendirilebilir. Ancak bu tür olayların ve durumların sonunda her zaman umulduğu gibi onay çıkmayabilmektedir. Nitekim, Pope (2004) Donald Dax Cowart’ın yıllar boyunca verdiği her röportajda tedavi sırasında ölmek yönündeki kararının çok yerinde olduğunu ve doktorların aksi yöndeki paternalist müdahalelerini hiçbir zaman unutmayacağını ifade etmiştir. Bu nedenle paternalistik müdahalelerde rıza probleminin haklılaştırma gerekçeleri uzun süre daha tartışmalara maruz kalacağı açıktır.