• Sonuç bulunamadı

OSMANLI SARAY KADINLARININ KULLANDIĞI

19.1. 16. - 17. Yüzyıl Düğmeler

Ġstanbul'dan gelen yabana seyyahlar, kadın giyimlerinde değerli taĢlardan yapılan düğmelere özellikle dikkat çekmiĢtir. Saray hazinesinden günümüze ulaĢan bu bir çift düğme, gömlek yakası veya elbise için kullanılmıĢ olmalıdır. Etrafı dilimli çiçek biçimindeki altın düğmenin ortasında, aynı Ģekilde dilimli ve yükseltilmiĢ bir yuva içersine, birer ak yakut yerleĢtirilmiĢtir. Ucunda kumaĢa tutturulmak için bir çıkıntısı vardır. Arkaları agraflıdır. Orijinal etiketinde "birer hürde ak yakutlu kopça‖ kaydı bulunmaktadır.

ġekil 19.1. 16. - 17. yüzyıl Düğme örneği.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.83 19.2. 17. Yüzyıl Mühür Yüzük

Zümrüt yüzük taĢı altıgen, düz kesimli ve 1 cm boyutundadır. Üzerine talik hatla bir mısra ve "Rukiye" adı hak edilmiĢtir. Yazının zemininde ayrıca küçük bezemeler bulunur. Halka ve tas yuvası altındır. Yüzük yuvası ve halkanın dıĢ kenarları beyaz üzerine kırmızı ve yeĢil stilize çiçek, yaprak motifli mine iĢçiliği ile bezelidir. Yüzük kaĢının alt orta kısmında, oval bir madalyon içersinde mine iĢçiliği ile siyah üzerine uçuk mavi ve krem rengi yaprak arasından çıkan kırmızı ve beyaz bir karanfil iĢlenmiĢtir. Madalyonun iki tarafından, halkanın içine doğru taçvari kaideler üzerinde yeĢil birer servi motifi yükselir.

Osmanlı kuyumculuk ve mine iĢçiliği açısından olduğu kadar mühür iĢlevi görmesi bakımından önemli bir örnek olan eser, IV. Murat'ın kızı Rukiye Sultan‘a ait olmalıdır. Rukiye Sultan‘ın 1696 yılında ölümü üzerine saray hazinesine ait eĢyalar arasında bulunmuĢtur.93

ġekil 19.2. 17. yüzyıl mühür yüzük örneği.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.83 19.3. 17. Yüzyıl Bir Çift Küpe

4,1 ve 4,4 boyutlarındadır. AçılmıĢ yarım çiçek biçimindedir. Altın halkanın ucuna tutturulmuĢ olan göbeğinin çevresini, pembe ve mavi renk mineli yapraklar çevirir. Ortasında yükseltilmiĢ, altın yuva içinde bir elmas bulunur. Alt yarısında, ortaları delinmiĢ, gayri muntazam armudi formda üçer inci ve ikiĢer yakut sıralanır. AçılmıĢ yarım çiçek biçimi küpeler Osmanlı kadınının 17. ve 18. yüzyıllarda çok kullandığı örneklerin baĢında gelir.94

ġekil 19.3. 17. yüzyıl Bir çift küpe örneği.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.84

93

Prof. Dr. Melek Sevüktekin Apak Doç. Dr. Filiz Onat Gündüz, Doç. Dr. Fatma Öztürk Eray, Osmanlı Dönemi Kadın Giyimleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1997, s. 81

94 Prof. Dr. Melek Sevüktekin Apak Doç. Dr. Filiz Onat Gündüz, Doç. Dr. Fatma Öztürk Eray, Osmanlı Dönemi Kadın Giyimleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1997, s. 84

19.4. 16. - 17. Yüzyıl Altın Gerdanlık

Gerdanlık 1.9 cm uzunluğunda üst kısmı yaprak motifli bezemeli, aĢağı doğru daralan, döküm 69 parçadan oluĢur. Sicimin görünmemesi için aralarına boncuğa benzer altınlar, geçirilmiĢtir. 17. yüzyıl belgelerinde geçen "altun cûb gerdan" tanımının bu tür kolyeleri ifade ettiği düĢünülmektedir.95

ġekil 19.4. 16. - 17. yüzyıl altın gerdanlık örneği.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.84 19.5. 17. Yüzyıl Kemer Tokası

Kemer tokası içten sürgü ile kapatılır. GümüĢ üzerine, hafif kabartma yaprak stilize çiçeklerle bezeli plaka halinde altın kaplıdır. Ġç kısmına yerleĢtirilmiĢ yeĢil paftaların üzerine altın tellerden dallar, yapraklar ve çiçek biçimli yuvalar içinde lalelerle bezenmiĢtir. Tokanın kenarlarını ve pafta aralarını dilimli, yüksek altın yuvalara yerleĢtirilmiĢ laleler çevirir. ĠĢçiliği 16. yüzyılın ikinci yarısı ve 17. yüzyılın baĢlarında saray ve baĢkent beğenisini yansıtır. Benzeri kumaĢ tokalarına Batılı sanatçıların resimlerinde ve bazı minyatürlerde 18. yüzyılın ortalarına kadar rastlanır.96

95

Prof. Dr. Melek Sevüktekin Apak Doç. Dr. Filiz Onat Gündüz, Doç. Dr. Fatma Öztürk Eray, Osmanlı Dönemi Kadın Giyimleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1997, s. 81

ġekil 19.5. 17. yüzyıl kemer tokası örneği.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.85 19.6. 17. Yüzyıl Enselik

Hanımların baĢ süslerinin önemli bir parçası olan ―enselik‖ baĢlığa arkadan takılarak uzun örgülü saçlarla birlikte bele doğru uzanan bir takıdır. Kaynaklardan yaygın olarak kullanıldığı ve gümüĢ, altın ve kıymetli taĢlarla bezeli örneklerinin olduğu anlaĢılmaktadır. Tepesinde, ortasında alt ucunda ve uçlarında kenarları incili, içi kıymetli taĢlarla bezeli filigre paftaları vardır. Bunların arasındaki ön sıra altın zincir, dört taç yapraklı çiçek biçimini andıran parçaların küçük halkalarla birbirine bağlanmasıyla oluĢmuĢtur.97

ġekil 19.6. 17. yüzyıl enselik örneği.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.85

97 Prof. Dr. Melek Sevüktekin Apak Doç. Dr. Filiz Onat Gündüz, Doç. Dr. Fatma Öztürk Eray, Osmanlı Dönemi Kadın Giyimleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1997, s. 85

19.7. 17. Yüzyıl Çaprast

Kaftan ve elbiselerin yaka ve bel arasındaki kısmına karĢılıklı olarak ve sıra sıra dikilen özel bantlardır. 15. - 19. yüzyıllar arasında kadın ve erkek giyiminde yaygın olarak kullanılmıĢtır. 15. - 17. yüzyıllar arasında genellikle sırma veya ibriĢimden yapılır. Sultan I. Mahmud döneminden itibaren kuyumculuk iĢçiliği gösteren ve değerli taĢlarla bezeli olanlar giderek yaygınlaĢmıĢtır.98

ġekil 19.7. 17. yüzyıl Çaprast örneği.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.86

ġekil 19.8. 17. yüzyıl Çaprast giyimli bir kadın örneği.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.86

20. SOKAK GĠYĠMĠ ÖRNEKLERĠNDEN FERACE-ÇARġAF-PEÇE-YAġMAK-YELDĠRME-MEġLAH

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yüzyıllar boyunca kadın giyiminin en önemli özelliği, Ģalvar, gömlek, hırka, kaftan (entari) ve sokak giyimi olan feracelerin, erkeklerin giyimiyle aynı adı taĢıması ve benzer biçimde olmasıdır. Zengin ve fakir kadınlar arasında kumaĢın kalitesi dıĢında, model ve giyim çeĢidi değiĢikliği söz konusu olmadığı gibi, Müslüman kadınlarla, gayrimüslim kadınların giyimi arasında da fazla bir fark yoktur.

Ancak sokakta, Müslüman ve gayrimüslim kadınların ayırt edilebilmesi için ferace ve ayakkabılarını statülerini belirleyici renklerde giymeleri öngörülmüĢtür. Müslüman kadınlar sokakta sarı "çedik" pabuç, gayrimüslimler ise siyah ve koyu renklerde pabuç giymek zorunda bırakılmıĢtır.

Ferace renklerinde de ayrım yapılmıĢ, Müslümanlar kırmızı, mavi, yeĢil gibi renkler kullanmıĢlar, gayrimüslimler ise daha açık renk feraceler giymiĢlerdir. Özellikle yeĢil renk giymeleri yasaklanmıĢtır. Konuyla ilgili bu yasak çeĢitli buyruklarla halka bildirilmiĢtir.

Anadolu Selçukluları döneminde kadınların baĢlarını örttükleri, ancak yüzlerine peçe takmadan dolaĢtıkları günümüze ulaĢan örneklerden anlaĢılmaktadır. 13. yüzyılda muhtemelen Musul'da resimlendirilmiĢ "Kitab el Diryak" adlı eserin takdim sayfalarındaki minyatürde seyahat eden kadın tasvirlerinin gözleri ve burunları açıkta kalacak Ģekilde baĢlarını örttükleri dikkat çekmektedir.

Ġstanbul‘un fethi ve yerleĢik döneme geçiĢ, imparatorluğun getirdiği ekonomik koĢullar, kadın-erkek dünyasının ayrılmasına damgasını vurmuĢ ve kadınların sokak giyimlerine birtakım sıkı kurallar getirmiĢtir.99

20.1. Ferace

16. yüzyılın baĢlarından itibaren yerli ve yabancı resimli sanat eserlerinde ferace yaĢmak ve peçeli kadınlara rastlanmaktadır.

99 Prof. Dr. Melek Sevüktekin Apak Doç. Dr. Filiz Onat Gündüz, Doç. Dr. Fatma Öztürk Eray, Osmanlı Dönemi Kadın Giyimleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1997, s.86

Ferace; Bedeni ve kolları bol, önden açık ve eteği yere kadar uzun, yakasız bir giyimdir. Yazın ipekliden, kıĢın yünlü kumaĢlardan yapılmıĢtır. KıĢlık feracelerin içi çoğunlukla kürkle kaplanmıĢtır. 16. ve 17. yüzyıl boyunca ferace modellerinde bir değiĢiklik olmamıĢtır.

18. yüzyılın baĢlarından itibaren kadın ferace ve yaĢmaklarında değiĢim baĢlamıĢtır. Bu dönemde feracelere birer karıĢ uzunluğunda yakalar takılmıĢ ve gerdanda bir açıklık kalması sağlanmıĢtır. Ayrıca Müslüman kadınlar ince kumaĢtan açık renk feraceler giymiĢlerdir. Yüzyılın sonlarına doğru feracelerin yakaları bele kadar uzamıĢ ve kadınlar peçe takmaktan hemen hemen vazgeçmiĢlerdir. II. Mahmud' un döneminde feracelerin yakası topuklara kadar uzamıĢtır. PadiĢahların tüm buyruklarına rağmen giyimdeki kadın baĢ kaldırısının önüne geçilememiĢtir. 100

ġekil 20.1. Ferace.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.106

Ferace 19. yüzyılın ikinci yarısındaki yenilikler çerçevesinde kısmen Ģekil ve model değiĢtirmiĢ, ön etekleri yuvarlak kesimli, tek düğmeli, yakaları mini pililerle (kırma) süslü, gece tuvaletine benzer bir görünüm kazanmıĢtır. Cumhuriyet yıllarına doğru ise feracenin uzunca bir manto biçimine girdiği gözlenir.101

ġekil 20.2.ÇeĢitli Ferace örnekleri.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.102 20.2. ÇarĢaf

Önceleri "zar" adı verilen çarĢaf 1872 yılından sonra ferace ile birlikte kullanılmaya baĢlanır. Suriye'den gelen bir giyim tarzı olan çarĢaf, yüze örtülen bir peçe ile tamamlanmıĢtır. Tutucu kesimin bir tepkisi olarak görülen çarĢafın, kadını tümüyle örtmesinin bazı sakıncaları görüldüğünden II. Abdülhamit tarafından saraylı kadınlara yasaklanmıĢ ve ferace giymeleri öngörülmüĢtür. Giderek iki parçalı, etek ve pelerinden oluĢan çarĢaf, değiĢik modellerin uygulandığı bir giyim tarzına dönüĢür. Ekonomik gücü düĢük ve tutucu çevrelerde ise, basit kesimli tarzda kullanılmıĢtır.

Bir nesil kadını, tepeden-tırnağa örtmeyi hedef alan çarĢaf ve peçenin en klasik Ģekli ile dolaĢırken, bazı Türk hanımları, o zamanki Paris modasına uymaya çalıĢarak bu giyim tarzında zarif değiĢiklikler yapmıĢlardır. Peçeyi tüle, çarĢafı da kısa bir pelerine çevirmiĢlerdir. Daha sonraları Fransız modacılarından Fath ve Nina Ricci pelerini esas alarak kreasyonlar hazırlamıĢtır.102

101

Prof. Dr. Melek Sevüktekin Apak Doç. Dr. Filiz Onat Gündüz, Doç. Dr. Fatma Öztürk Eray, Osmanlı Dönemi Kadın Giyimleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1997, s. 102

102 Prof. Dr. Melek Sevüktekin Apak Doç. Dr. Filiz Onat Gündüz, Doç. Dr. Fatma Öztürk Eray, Osmanlı Dönemi Kadın Giyimleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1997, s. 103

ġekil 20.3. 17. yüzyıla ait ÇarĢaf örneği.

20.3. Peçe ve YaĢmak

Kadınların yüzlerini peçeyle tamamen kapatmadan sokağa çıkmaları erken Osmanlı döneminde de sürdürülmüĢ olmalıdır. YaĢmaklar ise, beyaz renkte dokunmuĢ yumuĢak kumaĢtan iki parçalı olarak baĢı örtmüĢtür. Alt parça, buruna kadar ağzı kapatmıĢ, diğer parça alnı örtecek Ģekilde bağlanmıĢtır. Bunun üzerine siyah renkte bir peçeyle kadının tümüyle örtünmesi sağlanmıĢtır.

Ancak tasvirler, siyah peçeyi kadınların tümünün kullanmadığını, özellikle yaĢlı kadınlarda görülmediğini ortaya koymaktadır.

18. yüzyılda yaĢmaklarda da değiĢim baĢlamıĢtır. YaĢmakların kumaĢı Ģeffaflık kazanmıĢ, baĢı geniĢleten hotozlar kullanıldığından yaĢmaklar, gevĢek bağlanmaya baĢlanmıĢ ve çeĢitli sırmalarla süslenmiĢtir. Bu durum, gerek ahlaki, gerek ekonomik açıdan toplumu rahatsız etmiĢ ve padiĢahların birbiri ardına fermanlar çıkararak yasaklar getirmesine neden olmuĢtur. Fakat önlenememiĢtir.

19. yüzyılın ikinci yarısında yaĢmak giderek incelmiĢ, kadınların yüzlerini örtmekten öte, güzelliklerini ortaya çıkaran bir zarafete bağlanmaya baĢlanmıĢtır.

20.4. Yeldirme

Ferace (çarĢaf) modası değiĢince Boğaziçi‘nde, kırlarda ve bahçelerde ağır çarĢaflarla gezmek yerine daha hafif yeldirme denilen üst giyimler tercih edilmiĢtir EĢarbı andıran iĢlemeli, süslü baĢörtüleri baĢ üzerine iliĢtirilip kırlara, bahçelere, gezintilere gidilmiĢtir.

Yeldirmeler genellikle yandan cepli, önden bele kadar düğmeli uzun sokak giyimi olarak hafif kumaĢlardan yapılmıĢtır.

20.5. MeĢlah

Torba Ģeklindeki eni ve boyu eĢit, dört köĢe ipekli bir kumaĢtan yapılan bir üst giyimdir. Bir tarafın ortası kesilmiĢ ve kapalı kısmından el sığacak kadar boĢluk bırakılmıĢ etrafı ve arka bedeni iĢlemeli sade-zarif bir giyimdir. En gözde meĢlahlar Antep‘te dokunan Antep iĢi meĢlahlardır. .103

103 Prof. Dr. Melek Sevüktekin Apak Doç. Dr. Filiz Onat Gündüz, Doç. Dr. Fatma Öztürk Eray, Osmanlı Dönemi Kadın Giyimleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1997, s.105

MeĢlahlar daha çok yalnızca kadınların bulunduğu eğlence ve gezintilerde giyilmiĢtir. 104

ġekil 20.4. MeĢlah örneği.

Kaynak: Sevüktekin Apak, Onat Gündüz, Öztürk Eray, 1997, s.106

Benzer Belgeler