• Sonuç bulunamadı

Meclis-i Mebusan, 19 Mart-28 Haziran 1877 ve 13 Aralık-14 Şubat 1878 tarihlerinde iki dönem olarak toplandı. Daha çok tayin ağırlıklı bir sisteme dayanan seçimler 28 Ekim 1876’da ilan edilen geçici yönetmeliğe göre yapıldı. Zira Kanun-i Esasi’nin 66. maddesinde buna ilişkin bir kanun çıkarılacağı yazmaktaysa da, bir seçim kanunu yayınlanmış değildi. Yönetmelik, 80’i Müslüman ve 50’si gayrimüslim olmak üzere toplamda 130 mebusun seçilmesini öngörmekteydi.68 Yönetmelikte, iyi halli olmak, 25 yaşından küçük olmamak69, Türkçe bilmek, seçildiği ilin ahalisinden olmak, ağır hapis cezası ile cezalandırılmamış olmak ve emlak sahibi olmak seçilme şartları olarak sayılmıştı.70

66 Mebus seçilebilmek için Türkçe bilme şartının getirilmesine karşı çıkılmış ve bu şartın kaldırılması gerektiği dile getirilmiş olup Meclis Başkanı Ahmet Vefik Paşa, “önlerinde dört yıl var, oturup öğrensinler”

diyerek bu teklifi reddetmiştir. Sina Akşin, “Birinci Meşrutiyet Meclis-i Mebusanı”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 1, 1970, s. 19-39. Ayrıca Meclis Başkanlığı döneminde benzer bir tartışmaya ilişkin Suriyeli Hristiyan mebuslara uyarıda bulunmuştu: “Aklınız varsa en kısa sürece Türkçe öğrenirsiniz.” Sabahattin Şen, Ortadoğu’da İdeolojik Bunalım, Hemen Kitap, 2.Baskı, 2010, s.47.

67 Yusuf Tekin, Sabri Çiftçi, 1877’den Günümüze…, s. 29-31; Ahmet N. Yücekök, Siyaset Sosyolojisi…, s.79-81; Zekeriya Kurşun, “Meşrutiyet’in İlanı ve Kanun-i Esasi”, s.12.

68 Bülent Tahiroğlu, “Tanzimat’tan Sonra Kanunlaştırma Hareketleri”, s.590; Tarık Zafer Tunaya, “1876 Kanun-ı Esasîsi ve Türkiye’de Anayasa Geleneği”, s.33; Meclis-i Mebusan için İstanbul ve vilayetlerden seçilecek adayın sayısını gösteren cetvel için bkz: Selda Kılıç, “1876 Meclis-i Mebusanı ve Seçim Hazırlıkları”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma Merkezi Dergisi (OTAM), sayı:30, Ankara 2012, s.30. Kanun-ı Esasi’nin 65. Maddesinde her 50.000 kişiye bir mebus seçileceği öngörülmüşken, yönetmelikte en fazla 130 mebusun seçileceği yazmaktadır. Ayrıca yönetmelikte seçimlerin iki dereceli olarak yapılacağı yazmaktaydı. Oysa Kanun-ı Esasi’de bunu düzenleyen bir hüküm bulunmamaktaydı.

Kanun-ı Esasi’de emlak sahibi olmak mebus seçilmek için şart sayılmadığı halde yönetmelikte sayılmaktadır.

Servet Armağan, “Memleketimizde İlk Parlamento Seçimleri”, Armağan: Kanun-u Esasi’nin 100.Yılı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1978, s.155-156

69 Kanun-ı Esasi’nin Mebusan üyeliği adaylığı için öngördüğü şartlardan biri otuz yaşını aşmış olmak idi.

Oysa geçici yönetmelikte bu yaş sınırı düşürülmüştür. Faruk Yılmaz, Türk Anayasa…, s.237.

70 Servet Armağan, “Memleketimizde İlk Parlamento Seçimleri”, s.149-155. Geçici Yönetmelik (Meclis-i Umumi’nin Suret-i İntihabına ve Tayinine Dair Talimat-ı Muvakkate) metni için bkz: Seydi Vakkas Toprak,

“İlk Osmanlı Seçimleri ve Parlamentosu”, Sosyoloji Dergisi, 3. Dizi, 26.Sayı, 2013/1, s.189-192.

20 Meclis-i Mebusan’da ilk dönem, 69’u Müslüman ve 46’sı gayrimüslim 115 mebus, ikinci dönem 59’u Müslüman ve 47’si gayrimüslim 106 mebus görev yapmıştır.71 İlk Osmanlı Meclis-i Mebusanı Osmanlı toplumsal yapısının bir yansıması olarak sınıfsal bir temele dayanmıyordu. Meclis Osmanlı toplumunun etnik yapısının temsiline dayanmaktaydı. Mecliste var olan etnik çeşitlilik, Meclis çalışmalarında, devletin bekasının nasıl kurtulacağı sorusuna verdikleri cevaplarda da kendisini göstermekteydi.

Müslümanlar ayet ve hadislerin, Rumlar eski Yunan filozoflarının, Yahudiler ve Lübnanlı Marunîler de 17. Yüzyıl aydınlanmacı düşünürlerin fikirlerinden ilham alınmasını uygun görüyorlardı. Ancak pek çok konuda da özellikle devletin güvenliği ve toprak bütünlüğü konusunda fikir birliği içerisinde hareket edebilmişlerdir. Karadağ’ın toprak talebinin reddi, Rusya’ya savaş ilan edilmesi meselesi, Mecliste yapılan düzeyli ve ciddi tartışmalar neticesinde karara bağlanmıştır. Parlamentonun ahenkli bir şekilde karar alabilmesi üyelerin bir Osmanlı Milleti aidiyetini sahiplendiklerinin kanıtıdır.72 Meclis-i Mebusan’ın birinci döneminde, Sultan Abdülhamit Meclis Başkanlığına “geçici olarak” Ahmet Vefik Paşa’yı73 atamışsa da, Paşa birinci dönem sonuna kadar görevi başında kalmıştır. Paşa, mebuslara karşı son derece sert tutumu ile tepkilerin odağı olmasına rağmen bu tepkiler, Mecliste örgütlü bir yapının olmaması sebebiyle, sınırlı kalmıştır.

Meclis-i Mebusan, 20 Mart 1877 tarihinde ilk toplantısını yaptı. İç tüzük tartışmaları ile başlayan birinci dönemde Karadağ sorunu74, Vilayet Meclisleri75,

71 Cezmi Eraslan, Kenan Olgun, Osmanlı Devleti’nde…, s.49. Çeşitli ırk din ve mezheplere bağlı insanlar ilk defa bir Meclis çatısı altında toplanıyordu. Bu sebeple Meclis-i Mebusan’ın “Birleşik Osmanlı Milletleri”

ni temsil etmiş olduğu ifade edilmiştir. Seydi Vakkas Toprak, “İlk Osmanlı Seçimleri ve Parlamentosu”, s.178-179.

72 Yusuf Tekin, Sabri Çiftçi, 1877’den Günümüze…, s. 31-35,59; Ahmet N. Yücekök, Siyaset Sosyolojisi…, s.78-79. Tanzimattan sonra Osmanlı Milleti kavramı üzerinde durulması Osmanlıcılık düşüncesinin bir tezahürüdür. Osmanlıcılık kavramını Şükrü Hanioğlu, “Osmanlı İmparatorluğu’nun sorunlarından başlıcası haline gelen çeşitli unsurların bağımsızlık hareketlerini ve İmparatorluktan kopma çabalarını, her türlü etnik milliyetin üzerinde Osmanlılık kavramı yaratarak önlemeye çalışan siyasal ve düşünce hareketi” olarak tanımlamaktadır. Şükrü Hanioğlu, “Osmanlıcılık”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 5, İletişim Yayınları, 1985, s.1389.

73 Ahmet Vefik Paşa, sertlik yanlısı bir tutum içerisindeydi. Ahmet Vefik Paşa ile ilgili hatıraların birinde onun bir mebusu “sus eşek” diye azarladığı, Meclisi bir alay kumandanı gibi idare ettiği anlatılmaktadır.

Ahmet Oğuz, Birinci Meşrutiyet…, s.123-124

74 Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında yapılmış olan savaşta Karadağ savaştan galip çıktığını iddia ederek Osmanlı Devleti’nden İşkodra yakınlarındaki birkaç köy ve kaleyi istemişler, Babıali de bu talebi, görüşülmek üzere Meclise sunmuştur. Hariciye Nazırı Saffet Paşa, Mecliste yaptığı konuşmada Karadağ’ın talebinin olumlu karşılanması gerektiği yönünde yaptığı konuşma, mebuslarca büyük tepkiyle karşılaşmıştır.

Saffet Bey’in aksi durumda Rusya ile savaş noktasına gelinebileceği ve devletin böyle bir savaşta başarı şansının olmadığı yönündeki konuşması da yine aynı şekilde eleştirilmiş, Osmanlı’nın hiçbir yere verecek bir karşı toprağı olmadığı vurgulanmıştır. Yılmaz Kızıltan, I. Meşrutiyetin İlanı…, s.125-126. Saffet Efendi’nin söylediği gibi Rusya bu savaşa müdahil olmuş, Osmanlı Devleti’ne 31 Ekim 1876’da bir nota vererek, Sırbistan ve Karadağ ile bir mütareke yapılmadığı takdirde Osmanlı Devleti ile ilişkilerini keseceğini belirtmiştir. Bunun üzerine Osmanlı, Rusya ile savaşmayı uygun bulmayıp Sırbistan’ın İmparatorluğa bağlı

21 memurların sorunları76, Osmanlı-Rus Savaşı77, Matbuat Nizamnamesi78 ve Bütçe müzakereleri79 yapılmıştır. Meclis-i Mebusan’ın ilk döneminde hükümet faaliyetleri olabildiğince denetlenmiştir. Meclis-i Mebusan asla edilgen bir konumda olmamış, bu bakımdan Sultan Abdülhamit idaresi için de tehlike arz etmiştir. Her konu derinlemesine tartışılmış, Hükümetin Meclis üzerinde tahakküm kurmasına izin verilmemiştir. İleride görüleceği üzere Mebusların bu gözü pek tutumları Meclis-i Mebusan’ın sonunu getiren

bir prenslik olmasını kabul etmiştir. Cemal Özkan, “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Savaşlar ve Antlaşmalar”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 5, İletişim Yayınları,1985, s.1367.

75 31 Mart- 3 Mayıs 1877 tarihleri arasında görüşmeleri yapılan Vilayet Kanunu tasarısı İstanbul mebusu Hasan Fehmi Bey tarafından okunmuştur. Tasarı hakkında yapılan müzakerelerde mebuslar, vilayet meclislerinde veya kaza ve nahiye meclislerine hali vakti yerinde kişilerin seçilmesini istemiş, müftülerin Mecliste yer alıp almamaları hakkında yapılan tartışmalarda da müslüman mebuslar olumlu görüş belirtmiş, gayrimüslimler ise müftülerin ruhani reis olmaları itibariyle Mecliste yeri olmadığını savunmuşlardır.

Tartışmalar neticesinde gayrimüslimler, müftünün ruhani reis olmadığını kabul ettiklerini ifade etmişler ve itirazlarından vazgeçtiklerini söylemişlerdir. Bu tasarı görüşülürken, muhtarlıkların ıslahı, belediye meclis üyelerinin seçim ile belirlenmesi konuları tartışılmıştır. Vilayet meclislerinin nasıl oluşacağı konusu da müslüman ve gayrimüslim mebuslar arasında tartışmalara neden olmuştur. Bazı gayrimüslim mebuslar eşit temsil ilkesini savunmaktayken, müslüman olanlar Osmanlıcılık düşüncesinin bir tezahürü olarak, eşit temsilin söz konusu olamayacağını, seçilecek tüm mebusların din ve mezhebine bakılmaksızın Osmanlı olacağını ifade etmişlerdir. Ahmet Oğuz, Birinci Meşrutiyet…, s.173-183

76 Devlet memurlarının halka karşı olumsuz tutumları ile genel olarak memur meselesi bu dönemin tartışılan başlıca konularındandır. Memur olarak görevlendirmede kayırmacılığın sona erdirilmesi, göreve layık insanların memur seçilebilmesi için bağımsız bir komisyon kurulması, hukukun ne olduğunu bilen hâkimlerin mahkemelerde görevlendirilmeleri istenmiştir. Yılmaz Kızıltan, I. Meşrutiyetin İlanı…, s.128-131

77 1876 yılında toplanan Tersane Konferansı’nda alınan kararlar Osmanlı Devleti tarafından uygun bulunmamış ve uygulanmamıştır. Bunun üzerine Londra’da toplanan büyük devletler bir protokol imzalamış ve Osmanlı Devleti’nden Balkanlarda ıslahat yapması istemiştir. Bunun karşılığında devletin sınırları garanti altına alınacaktı. Rusya da Karadağ prensliği ile ilgili bir takım isteklerde bulundu. Osmanlı Devleti’nin bu talepleri reddetmesi üzerine Rusya 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Cemal Özkan,

“Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Savaşlar ve Antlaşmalar”, s.1368-1369. İşte bu savaş Meclis-i Mebusan’ın birinci dönemimde başlaması hasebiyle en çok gündemde tutulan konuların başında geliyordu. Oturumlarda Rusya aleyhine konuşmalar cereyan etmiştir. Müslüman ve gayrimüslim mebusların ortak kanaatte olmaları Osmanlıcılık fikrinin benimsenmiş olduğunu göstermektedir. Hatırlanacağı üzere vilayet kanunu görüşmelerinde bazı gayrimüslim mebusların Osmanlıcılık düşüncesinden saptıkları dikkate alındığında Rusya’ya karşı ortak tepki, gayrimüslim mebusların Osmanlı toplumu içerisinde varlıklarını sürdürmek istediklerini ortaya koymaktadır. Ahmet Oğuz, Birinci Meşrutiyet…, s.196-204

78 Bu dönemde basın konusunu düzenleyen “Âli Kararname” yürürlükteydi. Buna göre gazete ve dergiler matbuat idaresinin onayı ile basılabiliyordu. Kitaplar da yayınlanabilmesi için Encümen-i Teftiş ve Muayene Heyeti tarafından okunup kabul edilmesi gerekiyordu. Matbuat Kanunu tasarısı görüşülürken kararnamede yer alan sert ve kısıtlayıcı maddelerin kanunda yer almaması gerektiği bazı mebuslarca dile getirilmiştir. Bu konuda yapılan görüşmelerde müslüman ve gayrimüslim mebuslar arasında düşünce farklılıkları vardır.

Gayrimüslimler daha liberal bir basın mevzuatı talebinde bulunurken, Türk ve müslüman olanlar daha sıkı bir kontrol mekanizması öngörmekteydiler. Gayrimüslimler matbaa açılması için ilanın yeterli olmasını savunurken Müslümanlar ruhsat usulünü savunmaktaydılar. Ahmet Oğuz, Birinci Meşrutiyet…, s.187-193;

Yılmaz Kızıltan, I. Meşrutiyetin İlanı…, s.134-135

79 Memur maaşları konusu gündeme gelmiş, memur maaşlarının azaltılmasından ziyade gereksiz memuriyetlerin kaldırılıp memurların verimli olacak şekilde dağıtılması istenilmiştir. Devletin savaş halinde olduğu vurgulanarak askeri harcamalar dışındaki gider kalemlerin azaltılması talep edilmiştir.

Gayrimüslimlerin bedelli olarak askerlik yapmalarına karşı çıkan mebuslar artık bunların da fiilen askerlik yapmalarını savunurken, kimisi de böyle bir düzenleme söz konusu olursa bütçenin gelir kalemlerinden birinin ortadan kalkmış olacağını ifade ederek bu teklife karşı çıkmıştır. Yılmaz Kızıltan, I. Meşrutiyetin İlanı…, s.135-136.

22 sürecin başlamasına neden olacaktı. Birinci dönem 28 Haziran 1877 tarihinde Meclis Başkanı Ahmet Vefik Paşa’nın Meclis’i ve mebusları öven konuşması ile kapanmıştır.

İlk Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın ikinci devresinde ise Osmanlı-Rus Harbi mebusların üzerinde önemle durdukları bir meseledir. Sultan Abdülhamit’e varıncaya kadar tüm yönetim mekanizması eleştiri süzgecinden geçmiştir. Padişahın Meclisi açış konuşmasına karşı hazırlanan cevapta, Heyet-i Vükela’nın hareket tarzı eleştirilmiş ve bu hususta güvensizlik oyu verilmiştir. Sultan Abdülhamit de Meclisin sert ve korkusuz eleştirilerini göz ardı edememiş, sadrazamlığa Ahmet Hamdi Paşa’yı getirmek durumunda kalmıştır.80 Görüldüğü üzere Meclis-i Mebusan’ın, bakanları ve hatta sadrazamları değiştirebilme gücü vardı. Padişahın bu kadar ileri giden Meclise tahammülü sınıra dayanmıştı. İstanbul Mebusu, Astarcılar Kethüdası Ahmed Efendi’nin Osmanlı-Rus Savaşı’nın kaybedilmesinden Hükümeti ve Padişahı sorumlu tuttuğu konuşma bardağı taşırmış, Heyet-i Vükela, devletin içinde bulunduğu olağanüstü durum nedeniyle Meclis çalışmalarının verimli şekilde yapılamaması gerekçesiyle, Meclisin tatil edilmesini talep eden mazbatayı Padişah’a vermişlerdir. Padişah, Kanun-i Esasi’nin 7. maddesinin kendisine verdiği yetkiye dayanarak 2 Şubat 1878 tarihli iradesi ile Meclis çalışmalarına ara vermiş ve Kanun-ı Esasi’yi81 fiilen askıya almıştır.82