• Sonuç bulunamadı

1.4. Kooperatifçiliğin Evrensel İlkeleri

1.4.3. Ortağın Ekonomik Katılımı İlkesi

ICA’nın 1966 yılında kabul ettiği kooperatifçilik ilkelerinden, sermayeye sınırlı faiz verilmesi ve risturn verilmesi ilkesinin ortak çatı altında birleştirildiği ortağın ekonomik katılımı ilkesinin özünü, ortakların kooperatifin sermayesine adilane bir biçimde katılmaları ve kooperatifin sermayesini demokratik olarak kontrol altında tutmaları oluşturmaktadır.138

Ortaklar kooperatife girerken kooperatif ana sözleşmesinde belirtilen asgari katılım payını ödemek zorunda olmakla birlikte isteyen ortak daha da fazla pay alabilmektedir. Yani kooperatifin sermayesi oluşturulurken asgari düzeyde eşitlik sağlanırken, bazı ortaklar açısından ekonomik güçlerine veya kooperatif işlemlerinden faydalanma oranlarına göre farklı sermaye payları görülebilmektedir. Dolayısıyla kooperatif sermayesinin bir kısmı ortaklara ait olmaktadır.139

oluşturularak imza karşılığı oy kullanıldığı da savlanmış değildir. Bu durumda katılan ortaklardan 5 kişinin her iki liste için olumlu oy kullandığının kabulü zorunludur. Katılımcı ortak sayısını aşan oyla seçim yapılmadığına ve yeterli nisapla yeni organlar seçildiğine göre yersiz davanın reddi gerekirken, yazılı gerekçelerle kabulü doğru görülmemiştir.” Y. 11. HD., 04.12.2003, E: 2003/4428, K: 2003/11434 Bkz. kazanci.com.tr, (21.02.2016).

137 Deryal, Türk Hukukunda Kooperatiflerin Hukuki Niteliği Sorunu, s. 185.

138 Rehber, Kooperatifçilik, s. 114. 139 Kara, Kooperatifçilik, s. 49.

31

Kooperatiflerde asıl amaç hizmet olduğundan, kâr elde etmek kooperatif ortaklıklar açısından asıl amaç değildir.140 Ancak iyi idare edilen her teşebbüs gibi kooperatif ortaklıklarda da yapılan faaliyetler neticesinde işletme fazlalıkları oluşmaktadır. Kooperatiflerde doğal olarak ortaya çıkan bu sonuç, bu fazlalığın işletme hedefi olarak belirlendiği ticaret şirketlerinden,141 kooperatiflerin ayrıldığı önemli bir noktadır.142 Peki, işletme fazlalıkları kooperatiflerde neden oluşmaktadır. Öncelikle her işletmede olduğu gibi kooperatifler de zarar etmemeye çalıştığından, bunun sonucunda doğal olarak ortaya kâr çıkmaktadır. Kooperatifler dar gelirli kişilerin bir araya gelmesi ile kurulun teşekküller olmalarından ötürü, kooperatifin kendi sermaye kaynakları ile gelişmesi ancak yılsonu ortaya çıkacak olan işletme fazlalıkları ile mümkündür. Kooperatiflerin işlem hacminin önceden belirlenebilmesinin mümkün olmaması dolayısıyla kooperatifler satış fiyatına ciro üzerinden fazlalık oran belirleyip ekleyerek, işletme rizikoları ciro ölçüsünde karşılanmaktadır. Nihayetinde işletmelerde kâr ve zararın önceden bilinmemesi bir risk oluşturduğundan, kooperatifler satış fiyatını, maliyet değeri üzerinden riziko fazlalığı ile tespit etmektedirler.143

Ortakların ekonomik katılımı ilkesinin çatısı altına giren risturn prensibi de işletme fazlalığı olan durumlarda kendisini göstermektedir. Risturn prensibi 1995 yılındaki ICA Kongresi’nde şöyle açıklanmaktadır. “Ortaklar, işletme fazlalarını şu amaçlardan bir bölümü ya da hepsi için tahsis etmede özgürdürler: Kooperatifin iş olanaklarının geliştirilmesi, ortakların kooperatifle ilişkileri nispetinde yararlandırmaları ve kooperatifleri daha güçlü hale getirebilmek için kooperatiflerin özendirilmesi.”144

Bu ilke işletme fazlalıklarının ortakların kooperatife girerken koymuş oldukları sermayeye göre değil de, yaptıkları muamele veya gördükleri hizmet nispetinde

140 Kooperatiflerde kâr, ortaklıklarda olduğu gibi bir amaç değil, sadece kendiliğinden meydana gelen bir sonuçtur. Bkz. Tekinalp, Kooperatiflerde Ortakların Kişisel Niteliklerinin Önemi, Ortak Sıfatının Kazanılması ve Yitirilmesi, s. 58.

141 Kooperatiflerde her ortağın genel kurulda bir oyla temsil edilmesinin yanı sıra, kooperatifleri bütün şirketlerden ayıran en önemli nitelik, gelir gider farkının, kooperatiflere özgü ölçüye göre, ortakların işlemleri oranında bölünmesidir. Bkz. Tekil, Limited Şirketler ve Kooperatifler Hukuku, s. 110.

142 Çevik, Kooperatifler Hukuku Uygulaması ve İlgili Mevzuat, s. 70.

143 Deryal, Türk Hukukunda Kooperatiflerin Hukuki Niteliği Sorunu, s. 186-187.

144 Deryal, Türk Hukukunda Kooperatiflerin Hukuki Niteliği Sorunu, s. 187.

32

dağıtılması manasındadır. Yani yılsonunda, kooperatif yaptığı faaliyetlerden olumlu bir fark elde etmişse, bu fark ortaklara geri verilmektedir.145

Risturn prensibinin ülkemiz mevzuatındaki görünümü ise; Koop. K. madde 4 fıkra 9 ile kooperatiflere yıllık gelir gider farklarının, hesaplama ve kullanma şekillerinin ana sözleşmeye konulması zorunluluğu getirmiştir. Yine md. 38/1 ile kooperatiflerin yılsonu elde ettikleri hasılanın tamamı gelir gider farkı olarak kooperatifin yedek akçelerine eklenmelidir. Koop K. md. 38/2 ile de “Gelir gider farkının ortaklar arasında bölüşülmesi öngörülmüşse bu bölünme ortakların muameleleri oranında yapılır.” ortaklara yapılacak ödemenin ne şekilde olması gerektiğinden bahsetmiştir. Nihayetinde 3476 sayılı kanun ile değiştirilen Koop. K. md. 38/4 ile de ortak dışı işlemler neticesinde elde edilen hasılanın sermaye payları nispetinde ortaklara dağıtılabileceği ana sözleşme ile kararlaştırılabilir hükmü getirilmiştir. Ancak Koop. K. md. 38/4 ile risturn prensibi önemli ölçüde zedelenmiştir. Şöyle ki sermaye payları nispetinde gelir fazlasından hisse alabilecek ortaklar artık kooperatifle işlem yapma konusunda çok istekli olmamakla birlikte, aynı zamanda ortakların kendilerini de bir kooperatif ortağından ziyade şirket ortağı olarak görmeleri sonucu kooperatiflerin temel dinamiği olan karşılıklı yardım, dayanışma unsurlarının ortadan kalkmasına sebep olacaktır.146

Ortağın ekonomik katılımı ilkesinin bir diğer görünümü ise sermayeye sınırlı faiz verilmesi ilkesidir. Bu ilkenin temelinde kooperatifin sermaye ihtiyacının karşılanması ve ortaklık payını ödeyenle ödemeyen ortakların ayırt edilmesi düşüncesi ile kooperatiflerin kâr amacı gütmesini engellemek için ortaklara sınırlı, düşük ve basit bir faiz verilmesi fikri yatmaktadır.147 Ancak bu ilke kooperatiflere illa sermaye payından ortaklara faiz verilmesi gerekeceği olarak anlaşılmamalıdır.

Sermayeye sınırlı faiz verilmesi ilkesinin ülkemiz mevzuatındaki görünümü ise; 1163 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce TTK md. 489’un TTK md. 470’e148 yollamasıyla söz konusu ilke kabul edilmemiş idi. Ancak 1163 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinde sonra söz konusu kanunun 38. Maddesinin 3. Fıkrası ile -“Gelir

145 Çevik, Kooperatifler Hukuku Uygulaması ve İlgili Mevzuat, s. 72.

146 Çevik, Kooperatifler Hukuku Uygulaması ve İlgili Mevzuat, s. 73.

147 Erçin, Türk Hukukunda Kooperatif Tüzel Kişiliğinin Ayırıcı Özellikleri, s. 107; Çevik, Kooperatifler Hukuku Uygulaması ve İlgili Mevzuat, s. 73; Deryal, Türk Hukukunda Kooperatiflerin Hukuki Niteliği Sorunu, s. 188; Kara, Kooperatifçilik, s. 50; Rehber, Kooperatifçilik, s. 115.

148 TTK md. 470: Esas sermaye için faiz ödenmez.

33

gider farkının en az %50’si ortaklara dağıtıldıktan sonra ortakların sermaye paylarına genel kurul kararı ile en çok %7 oranına kadar faiz ödenebileceği ana sözleşmede hükme bağlanabilir.”- sermayeye sınırlı faiz verilmesi ilkesi mevzuatımıza dâhil edilmiştir. Lâkin anılan hüküm 3476 sayılı yasa ile de, %7 olarak belirlenen azami faiz sınırı devlet tahvillerine verilen en yüksek faiz haddini geçmemek üzere olarak değiştirilmiştir. Değişiklik neticesinde ise kooperatif ortakları, şirket ortakları gibi sermaye payları nispetinde kâr beklentisine girebilecekleri dolayısıyla kooperatif düşüncesinden uzaklaşabileceklerdir.149

Nihayetinde, ortağın ekonomik katılımı ilkesi ekonomik manada kooperatifleri ticaret şirketlerinden ayıran tek ilke olmasının yanı sıra kooperatiflerin kârın ortadan kalktığı ekonomik bir teşebbüs haline gelmesinde önemli bir yere sahiptir.150