• Sonuç bulunamadı

NİZȂR KABBȂNÎ’NİN ORTADOĞU HAKKINDAKİ BAZI ŞİİRLERİ:

A. MODERN DÖNEM ARAP DÜNYASI VE TÜRKİYE’NİN SİYASİ SOSYOKÜLTÜREL

A.2. MODERN TÜRK ŞİİRİ

2.1. MODERN ARAP ŞİİRİNDE ORTADOĞU’YU ELE ALAN BAZI ŞAİRLER

2.1.1. NİZȂR KABBȂNÎ’NİN ORTADOĞU HAKKINDAKİ BAZI ŞİİRLERİ:

Şiirlerinde genelde Ortadoğu’yu işleyen şair’in bu şiirinde de Ortadoğu’da önemli bir yere sahip olan Biladü Şam, günümüzdeki adı ile Suriye, Lübnan ve Filistin hakkında bilgiler vermektedir.

Şair, yaşanan olaylardan yola çıkarak Şam’ın bir yerde esir olduğunu dile getirerek eleştirilerde bulunmuştur. “ Kadınlarını Rum Komutana Armağan ettiler” mısrasında özellikle inan bir Müslüman için ve doğulu toplumlar için çok önemli olan namus kavramını veya bu kavramın Araplar için de önem arz ettiğini görülmektedir. “ Şam beldeleri anılmıyor bugün Coğrafyada kaldı, “Yahudistan”

deniyor. Allah... Vay zaman “ mısralarında şair Şam beldesinin haritadan silindiğini

artık bir Yahudi beldesi olduğunu söylemektedir Bu mısralarda topluma olan eleştirisini ve toplumsal tasvirini betimlemektedir:

“KONTROLİSTAN” ÜLKESİNDEN ÇOK GİZLİ KONUŞMA

...

Atlarını boğazladı hepsi Kılıçlarını rehin verdi Kadınlarını

Rum komutana armağan ettiler

Şam beldeleri anılmıyor bugün Coğrafyada kaldı “Yahudistan” deniyor.

Allah.... Vay zaman112

20. yy’da özellikle II. Dünya savaşı sonrasında dünyanın egemen devleti olan Amerika, İslam coğrafyasındaki diğer ülkeleri yok edip Lübnan içinde aynı politikayı sürdürmek istemektedir. Şair, Lübnan yöneticilerinin bu politikaya sessiz kalışına, ikiyüzlülüğüne, korkak oluşuna sitem etmiş ve vurdumduymazlık sonucunda Lübnan’ın da elden gideceğine şu mısralarla ahlayıp vahlamaktadır:

112KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ, İz Yay,

İstanbul 2014, s. 28.

3

Hepsi ölü.. Bir Lübnan kaldı Her sabah kefen giyer Güneyi ışıldatır ısrarlı öfkeli Kovuklarına girdi hepsi

Miske, kadına, fesleğene sarıldılar

Hepsi uşak, evcil, ikiyüzlü, iki büklüm, korkak 114

Lübnan halkının tek başına kalması, yöneticilerinin de Amerika’nın arkasında olmasının bir kanıtıdır. Amerika’nın oradaki halka zulmetmesi ve bu zulme ses çıkarmayan yöneticilerin kendi halkının hakkını gözetememesini, Amerika’ya boyun eğmesini şair şu sözlerle eleştirir:

Bir başına Lübnan

Acımasızca tokatlıyor Amerika Yakıyor suları ve kıyıları

Amerikanlaşmış yönetici sürüleri çağında Göğsüne alıp kucaklıyor Lübnan’ı

Horlanırken sürekli barışa inanır mı insan? Allah... Vay zaman...115

114 KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ, s. 29. 115 a.e., s. 29.

Ortadoğu’nun önemli gelir kaynaklarından biri olan Petrol günümüze kadar hala savaşlarda etkisini göstermektedir. Dış güçlerin petrol sevdası ve toprakları bakımından da zengin olan Ortadoğu sevdası her zaman dış güçlerin hedef noktası haline gelmiştir. “Geldi size kurumuş denizlerden, Avuçlarında taşıyarak kalbini’ mısralarından bunu anlamak mümkün. Düşmanların, Arap dostu gibi görünüp daha sonra Arap kimliğinden sıyrılarak, insanlara zarar vermesini ve insanlığın yok olan tarihini şu mısralarla anlatır şair:

PETROL KURT GİBİ SALDIRDI ÜSTÜMÜZE

Geldi size kurumuş denizlerden Avuçlarında taşıyarak kalbini Çekerek rezaletin ve şiirin hançerini Gözlerinde değişimin ateşi

116 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 45. 117 a.e., s. 46.

Araplık gömleğini çıkarıp Öldürerek içindeki ebeveyni Naslara küfrederek

Sormayın ona nasıl öldü tarih Gözyuvarlarında

Şair, 20. yüzyılda iç savaş yaşan Beyrut’a değinir. Haritadan silinmekte olan bazı Arap ülkelerin yok olup silinmesiyle sığınacak bir yer olmadığına vurgu yapmıştır:

Bir çanak gibi kırdı onu Beyrut

Gözkapakları üzerinde yürüyerek geldi oysa Nereye gidecek?

Tüm haritalar yitik Nereye sığınacak? Yok sığınacağı bir çatı

Yok mahallede hiçbir Kureyşli Allah elini çekti Kureyş’ten 118

Amerika’nın halka acımasızca davranması, Arap yöneticilerini dahi kendi buyruğu altına almasının yanında, Arap halkına kültürünü empoze etmek istemesi şairin şu mısralarında görülmektedir:

...

Kırbacını sırtımızda deniyor Amerika Kulaklarını çekiyor büyüğün

Araplara video filmler satıyor Cola satıyor Sîbeveyh’e...119

Şair, Amerika’yı korkak olarak betimlemektedir. Aslında ona boyun eğilmese o dizlerinin üstünde iki büklüm olmaya mahkûmdur. “Yıkım üstüne yıkım.. Geldi

size, Omuzlarında ölümü taşıyarak” mısralarında halka seslenişte bulunarak

yıkımların birçok ölüme sebebiyet verdiğini dile getirir:

Amerika efendi.. İçimizden bin korkak Dizlerinin önünde iki büklüm

119 KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ, s. 37. 120 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 47.

Yıkım üstüne yıkım..Geldi size Omuzlarında ölümünü taşıyarak 121

...

Aşağıdaki mısralarla Vatana seslenen şair, yerinden yurdundan yoksun bırakılan kişilere ve bu kişilerin yurtlarını bir başka güçlerin eline teslim etmesi, yaşananlara artık halkın ses çıkarmasını, Amerika’ya boyun eğmemesini istemektedir. İkince mısrada ise, vatana bir serzenişte bulunmaktadır. Yurdun yöneticilerine vatan sözüyle karşılık veren şair, bu yaşananların bitmesi için, ayaklarınıza kapanıp “af” mı dilemek lazım diyerek şu mısralara değinmiştir:

Ey halksız kalmış vatan, uyan Sürü zorbayı ayaklarından

Ey vatan öyle hoş görüyorsun ki zoru Ayaklarına iniyor insanın aklı 123

121 KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ, s. 37. 122 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 48.

Yurdunu kaybetme hüznünü hep içinde yaşayan şair, onu yitirmenin ne kadar acı olduğunu, zamanın artık geri dönmediğini, mekânların artık yerle bir olduğunu hiçbir şey bulamanın acısı içinde olduğunu şu mısralarla anlatır:

ASPİRİN

...

Ey yurdum,

Ey zamanda ve mekânda yitirdiğim Arap konaklarında

bir tavan, bir döşek arayanım 125

Büyüdükten sonra bazı şeylerin farkına varılmıştır. Yurtta ki her şeyin değiştiğini, gizli oyunlar peşinde koşmanın acı yüzüyle karşılaşıldığını, Selahaddin Eyyübi gibi bir kahramanın yapmış olduğu mücadelenin hiçe sayılıp, insanın çıkarları uğruna aç gözlülük yapıp, “sardalye balığını yemesi” gibi yurdun yok oluşunu, vatanın aspirin gibi yutulduğunu şu sitemli mısralarla ifade eder:

Büyüdük.. Karalama oyununu keşfettik

124 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 59.

125KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ, s. 41. 126 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 59.

Uğruna Selâhaddin’in öldüğü yurdu Bir kutu sardalye gibi

Kolayca yedi Aç

Uğruna atların molalarda türkü söylediği yurdu Kolayca yuttu insan

Aspirin gibi!!..127

Yurdundan hüzünlü bir şekilde ayrılan şair, “Gelişmiş ülkelerden birinin emniyet merkezinde” mısrasıyla, ülkesinin gasp edilip, yurttan ayrılışı betimlemekte. Kalbinde hüznün adı ve vatan hasreti vardı, Vatansız kalışın suya hasret olan güvercin misali içini yaktığını bundan dolayı elinden bir şey gelememesinin ızdırabını yaşamaktadır:

VİZE

I

Gelişmiş ülkelerden birinin emniyet merkezinde Kontrol noktasında durmuştum

Hüzünlerimden başka eşyam yoktu

127 KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ ,s. 41. 128 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s.92.

Ülkem bir mil ötedeydi Suya hasret bir güvercin gibi

Göğüs kafesimde çırpınıyordu kalbim.129

Şair, aşağıdaki mısralarda bir insanın yerinden yurdundan ayrılmasının acı izler bıraktığını, bütün işlerin tamamlanmasıyla vatandan ayrılık vaktinin geldiğini, insanın doğup büyüdüğü yerleri terk etmesinin kolay olmadığını ve yaşanan çocukluk yıllarına vurgu yapmıştır:

Pasaportum elimdeydi

Tarlalarında oynadığım toprağı düşlüyordum Buğdayı, bademi, inciri beslemişti beni Zindelik emzirmişti bana...131

...

129 KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ , s. 54. 130 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 93.

Şair, ‘Resim Dersi’ şiirinde Baba ile Oğul arasında geçen hüzünlü bir sohbeti anlatmıştır. Savaş sonucunda yurdun yok oluşunu ve yaşanan bir olayı en güzel şekilde, bu şiirle tasvir etmiştir. Baba ve oğul arasında geçen konuşma, savaşın insan üzerindeki etkilerini resimlemektedir. “Boya kutusunu önüme koyuyor oğlum, Bir kuş

çizmemi istiyor benden, Kül rengine batırıyorum fırçayı, Bir dörtgen çiziyorum, üstüne bir kilit ve çubuklar” bu mısralardan da anlaşılacağı üzere, kuş özgürlüğün

simgesidir ama bu özgürlüğün ellerinden alındığını, hapishane hayatına mahkûm edildiği söylenebilir:

e) RESİM DERSİ

I

Boya kutusunu önüme koyuyor oğlum Bir kuş çizmemi istiyor benden Kül rengine batırıyorum fırçayı

Bir dörtgen çiziyorum, üstüne bir kilit ve çubuklar 133

Babasının bir hapishane çizmesine şaşırarak cevap veren çocuk, babasının kuş çizmeyi bilmediğini dile getirdiğinde savaşın onlar üzerinde ne denli etkili olduğu görülmektedir:

Oğlum, gözleri dehşet dolu, diyor ki bana:

132 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s.115.

133 KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ , s. 64. 134 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s.115.

“Ama bu bir hapishane..

Yoksa bilmiyor musum baba, kuş çizmeyi sen??” Oğlum, diyorum ona, ayıplama beni

Kuşların biçimini unuttum inan...135

Şair ikinci mısrada, hayallerin umutların artık yok olmasına vurgu yapmış ve o hayallerin artık karanlıklar içinde olduğunu söylemiştir. Özgürlüğün rengi olan

135 KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ ,s. 64. 136 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 116.

“mavi” ‘nin yok oluşunu, elde avuçta bir şey bırakmadıklarını şu mısralarla tasvir etmiştir:

II

Kalem kutusunu önüme koyuyor oğlum Bir deniz çizmemi istiyor benden Kurşun kalemi alıyorum

Siyah bir daire çiziyorum Oğlum diyor ki bana:

“ Ama bu siyah bir daire, baba

Deniz çizmeyi bilmiyor musun yoksa?” Ona diyorum ki: Oğlum

Eskiden deniz çizmekte ustaydım Ama bugün.. Oltayı aldılar benden Av yaklaşmıştı oysa..

Mavi renkle konuşmamı da yasakladılar Özgürlük balığını yakalamamı da. 137

Üçüncü mısrada ise çocuk babasından buğday başağı çizmesini istiyor, baba ise üçgen çiziyor. Savaşın insanda bıraktığı tesir ile her şeyi unuttuğuna, bütün güzelliklerin atık yok oluşuna aşağıdaki mısralarda vurgu yapmıştır şair:

III

Resim defterini önüme koyuyor oğlum Buğday başağı çizmemi istiyor benden Kalemi alıyorum

Bir üçgen çiziyorum ona

Resim sanatındaki bilgisizliğime şaşıyor oğlum Şaşkın şaşkın diyor ki:

Üçgenle başak arasındaki farkı biliyor musun baba? Ona diyorum ki, oğlum

Eskiden başağın biçimini bilirdim ben Gülün biçimini..139

138 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 117.

Yaşanan çağın önemine değinen şair, düşmanların her güzel olan şeyi yok ettiğini, “ Güller, lekeli giysilere büründü ya” mısrasında ise masum olan bebeklerin yok oluşunu, kıyafetlerinin kana büründüğünü, silahın her yeri ele geçirmesiyle,”Kuşların Kültürün ve Dinin” silahlarla yok oluşunu ve bütün güzelliklerin bir düşman silahına esir edilmesini anlatmıştır:

Ama bu metalik çağda Ormanın ağaçları

Silahlı adamlara katıldı ya

Güller, lekeli giysilere büründü ya Silahlı başaklar çağında

Kuşlar silahlı Kültür silahlı Din silahlı Bir somun alsam

İçinde tabanca buluyorum Bir gül koparsam bahçeden

Silahını dayıyor burnuma Bir kitap alsam kitapçıdan

Parmaklarım arasında patlıyor..141

Şair, ülkenin işgal edilmesi sonucunda yazılan şiirlerin toplumun bir parçası olduğunu ve bu şiirlerde savaşta ki hüznü, acıyı işlediğini şu mısralarla anlatmış:

141KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ, s. 65. 142 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 119.

IV

Yatağımın kenarında oturuyor oğlum Bir şiir okumamı istiyor benden

Gözümden bir damla yaş düşüyor yastığa Korkuyla izliyor oğlum ve

“Ama baba diyor, bu gözyaşı, şiir değil!” Ona diyorum ki:

Büyüdüğün zaman oğlum Arap şiir kitaplarını okuyunca

Sözcükle gözyaşının kardeş olduğunu göreceksin Ve Arap şiirinin yalnızca

Parmaklar arasından çıkan

Bir damla gözyaşı olduğunu…143

Şiirin en can alıcı mısralarından biri olan “ Oğlum kalemlerini, boya kutusunu

önüme koyuyor, Bir yurt çizmemi istiyor benden, Fırça titriyor elimde, Ağlayarak düşüyorum.” bu mısralardan da anlaşılacağı üzere insanın vatanının, yurdunun yok

oluşu tarif edilmeyecek bir acıdır. Bir insan için önem arz eden vatan onun nefes aldığı yerdir:

143KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ, s. 66. 144 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 120.

V

Oğlum kalemlerini, boya kutusunu önüme koyuyor Bir yurt çizmemi istiyor benden

Fırça titriyor elimde Ağlayarak düşüyorum… 145

145 KABBȂNİ, Nîzȃr, Gazaba Uğramış Şiirler, Çev.: İbrahim DEMİRCİ, Turan KOÇ, s. 66. 146 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s.121 .

Yurdun yokluğunu, hayali bir yurtla çözmeye çalışan şair, yurda içini dökmekte ve onla dertleşmekte. Şu mısralardan da anlaşılacağı üzere yurduna duyduğu özlemle birlikte hayali olarak yurduyla beraber içmektedir şair: “Yurdumu

özledikçe, Şehrin şarapçısına götürüyorum onu, Masaya koyuyorum, Tan ağarana kadar içiyorum onunla” aslında anlatılmak istenen yalnızlığını hasret kaldığı bir

yurtla doldurmakta. Onunla dertleşircesine konuşuyor, konuştuğu, dertleştiği yurdunun da aslında bir yurdu olmadığını, hayalinde canlandırdığı yurdun sarhoş olmasıyla bunu anlıyor ve kendi gözyaşlarını siliyor:

BRENDİ KADEHİNDE.. YURTLA BİRLİKTE

Yurdumu özledikçe

Şehrin şarapçısına götürüyorum onu Masaya koyuyorum

Tan ağarana kadar içiyorum onunla Tan ağarana kadar söyleşiyorum Boş kadehin içinde oyalanıyorum Onunla tan ağarana kadar

Gecenin sonunda sarhoş olunca yurt Kendisinin de başka bir yurtsuz olduğunu İtiraf ediyor bana.. Cebimden mendilimi çıkarıp Gözyaşlarını siliyorum..147

Şair ‘Kiralık Vatan” şiirinde yine yurdunu, ona olan sevdasını, hasretini, üzüntüsünü anlatmakta, Roberto adlı bir arkadaşı ile her gün oturup şiirleri hakkında konuşmalar yapmaktadır. Kahvaltıda her zaman vatanından bahsettiği için kahvaltı yerine vatanı için yazdığı şiirler yer almaktadır. Arkadaşı şairin yüzündeki hüznü ve vatanına duyduğu hasreti anlatmaktadır:

KİRALIK VATAN

Her gün,

İtalyan arkadaşım Roberto ile oturuyorum Her gün,

Şiir yazıtlarını taşıyorum Kahvaltı yerine onları yiyorum

Roberto yüzümü biliyor ve üzüntümü metre ile ölçüyor

İçindeki sonsuz denize açılmak isteyen şair o dileğini gerçekleştirememekte, vatanının elinden alındığını şu mısralarla anlatır: “ Ama sahil şöyle diyor: Denize

açılamazsın “ ona engel oluyor. “ İçinde yaşadığım vatanımı inşa ediyorum” diyen

şair, hayalini kurduğu, sahip olmak istediği vatanı tekrar inşa etmek istiyor ancak kum taneleriyle yaptığı vatanı bir yağmur damlasıyla yıkılıyor:

Her gün,

Denize açılmak istiyorum

Ama sahil şöyle diyor: Denize açılamazsın Her gün,

İçinde yaşadığım vatanımı inşa ediyorum Sonra yağmur onu yıkıyor...

Ortadoğu’nun bitmeyen acısı bir türlü dinmemektedir şair almış olduğu Ortadoğu gazetelerini okumaya hevesli olmadığını, hiçbir şeyin değişmediğini her şeyin aynı kaldığını şu mısralarla dile getirir:

Her gün,

Yağmurluğumu giyiyorum, Karşıdan karşıya geçiyorum, Oturağa oturuyorum,

Kahve istiyorum,

Ortadoğu gazetelerinden alıyorum Açmaya hevesli değilim

Haberler aynı haberler

Birinci asırda da yirminci asırda da olsa Haberler aynı haberler..

Şu an bile hala devam eden işgallerin; çocukları, kadınları ve adamları yorduğu göz önündedir. Savaştan en çok etkilenen o masum çocukların, körpe fidanların ellerinde taştan başka silahları yoktur. Tıpkı günümüzde olduğu gibi o masum yürekler sadece taşlarla karşılık vermektedir. Bir yeni doğan çocuk gibi çaresizliğe de vurgu yapmıştır şair:

TAŞ ÇOCUKLARI

Dünya yorgunluktan bitap düşmüş Elinde taştan başka bir şey kalmamış..

Kandilleri yakmışlar ve müjde ile gelmişler Kalkmışlar.. Patlamışlar.. Şehit olmuşlar... Tüyü bitmemiş gibi kalmışız

Ateşe karşı bedenleri affedilmiş...

İnsanlığın yok olmasına dek savaşan dış güçler Arap toraklarında her şeyi hedef alıp onlara sahip olmak istemektedir. “ Medeniyetin parlattığı yiğitlik” mısrasında şair, Avrupalıların medeniyetini insanlara empoze edilmesini eleştirmekte

152 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 203. 153 a.e., s. 204.

ve bazı kişilerin de onlara kanıp hep bir arayış içinde olduklarını şu sitemkâr mısralarla ifade eder:

Bizimle savaştılar ölene dek..

Kahvehanelerimizde oturduk... Bir istiridye tükürüğü gibi Birisi.. bizden ticaret bekliyor..

Birisi.. yeni milyarlar arıyor.. Dördüncü eş..

Medeniyetin parlattığı yiğitlik..

Birisi.. Londra’da mükemmel bir saray arıyor Birisi.. silah kaçakçılığında çalışıyor..

Birisi.. barlarda intikam almak istiyor... Birisi...toprak, asker ve emirlik arıyor..

Şair, hain, kaçakçı, kötü ve ahlaksız olan milletlere seslenmiştir. “Tarih ne

kadar yavaş olursa olsun, Taş çocukları seni yok edecekler..” mısralarında tarih

yaşananları veya yaşanacak olanları ne kadar yavaş işlese de savaşta mağdur olan mazlum çocukların o milletleri bir gün yok edeceğini ve bu umut içinde olduğunu dile getirmiştir şair:

Ah..Ey hain millet.. Ey kaçakçı millet.. Ey kötü millet.. Ey ahlaksız millet..

Tarih ne kadar yavaş olursa olsun Taş çocukları seni yok edecekler..

Beyrut’ta yaşanan iç savaş olaylarına atıfta buluna şair ona yazdığı birinci mektupta Beyrut’un halini dostlarına sormaktadır. “Bir güzelin cenazesindeki

yetimler gibiyiz.” mısrasında Beyrut’u sevgiliye benzeterek ona seslenmekte ve

Beyrut’un işgali sonucunda yetim kaldıklarını şu mısralarla anlatmaktadır:

BEYRUT’A DÖRT BASİT MEKTUP

Birinci Mektup

Ey Beyrut’taki hüzün dostları: Sorunlar nasıl?

Sorunun basitliğini çok iyi biliyoruz, sizlere soruyoruz Size soruyoruz.

İkince mektupta, Beyrut’ta yara alan dostlarına seslenmiştir şair, ellerinde avuçlarında hiçbir şey kalmadığına, umutların yok olduğunu şu mısralarla anlatır:

İkinci Mektup

Ey Beyrut’taki yaralı dostlarım

Musibetleri satın almak için Ay’ı satmadılar mı? Mavi bulutları satmadılar mı..?

ve yelkenleri.. ve kumları..

Ormanlarınızda ki kırmızı kirazları satmadılar mı ve kekikleri...

Ve katırtırnağını satmadılar mı? ...

Şair, Beyrut işgalinin bir gün bitip, Beyrut’un eski haline dönmesini, onun özgürlüğe kavuşması sonucunda kendisinin de çok sevdiği Beyrut’a geleceği günü düşlemektedir. Şair şu mısrada; “Ah Beyrut..Bu yolculuk ne kadar da bizi yordu.” sözüyle Beyrut’da devam eden iç kargaşanın ne kadar uzun sürmüş olduğunu söylemektedir. Aşağıda ki mısralarda şair, Beyrut özlemini ve ona bir gün kavuşmanın bekleyişini anlatmıştır:

157 KABBȂNİ, Nîzȃr, el-A’mâlu’s-Siyâsiyyetü’l-Kâmile, s. 240. 158 a.e., s. 241.

BEYRUT’U ÇİZME ÇABASI

1

Beyrut bize sağ salim döndüğünde...

Beyrut güvercinin yuvasına döndüğü gibi bize döndüğünde... Yolculuk kâğıtlarını, pasaportları denize atacağız...

Ay evinde iki sandalye kiralayacağız.. Orada vakit geçireceğiz,

Mevavil ve ağaç ekerken..

Ah Beyrut..Bu yolculuk ne kadar da bizi yordu. Bizi boğdu..

Sevenlerin ofisleriyle ...bizi boğdu Serçelerin ayrılmasıyla.. bizi boğdu Yağmur oluklarıyla

Şair’in, “Tavukların Devrimi” adlı şiiri, bir Arap imparatorluğunun yok olmasıyla işgalcilere boyun eğişini, düşman karşısında halkın tavuk gibi sessiz kalışını, onlara boyun eğişini, sistemin çarpık oluşunu sitemkâr sözlerle, esir edilmişliğin, esir olmanın halini şu mısralarda açık bir şekilde anlatılmıştır: “ Polis

sabah namazında bir grup getiriyor bize, Bizi sorguluyorlar.. Bizi tehdit ediyorlar.. Bizi asıyorlar.. Kılıç.. ve mızrak arasında “ ve halk onlara boyun eğmeye mecbur

bırakılmıştır:

TAVUKLARIN DEVRİMİ

Biz Tavuk İmparatorluğu Korkulu buğdayı yiyoruz, Tuzlu yağmurdan içiyoruz Her gün..

Polis sabah namazında bir grup getiriyor bize Bizi sorguluyorlar..

Bizi tehdit ediyorlar.. Bizi asıyorlar..

*

Arap ülkesinin esir edilmesinin ardından ve işgalcilerin yaptığı zulümlere boyun eğmenin burukluğu içinde olduğunu hisseden şair, şu dizeleri dile getirmiştir:

Biz Tavuk İmparatorluğu Yazın saman yiyoruz

Paskalya bayramında bizi boğazlıyorlar...

“Kendinden korkan ülkeler vardır” mısrasında şair varla yok olan ülkelerden

bahsetmektedir. Bu ülkelerden her biri “ Karadan, denizden ve havadan” işgal etme